HadısŞerifKülliyatı 23-01

23-Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 23

 

23- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 23

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

‘’Elhamdülillahi rabbil alemin vesselatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain euzü bikelimâtillahittammâti min şerri ma haleka ve zerea ve berea rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatin ve euzu bike rabbi en yahdurun’’

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, konumuz bir önceki dersimiz de olduğu gibi imam meselesi yani devlet başkanı diğer adı halife burada imam da aranan şartlar konusuna değineceğiz, Cürcani’nin tasnifin de şunları görüyoruz; mutlaka bulunması gereken şartlar adalet sahibi olması, imam da aranan şartlardandır. Bunun anlamı fasık olmamasıdır, akil olmak yani aklı başın da olmalı mecnun deli falan olmamalıdır. Buluğa ermiş olması gerekir, erkek olması, hür olması yani köle veya esir olmaması bir de bu şartlar illaki olması gereken mutlaka olması gereken şartlar olduğu gibi bir de temenni edilen şartlar vardır. Bunlar da usul ve füru da müçtehit olması yani temenni edilir, müçtehit olması ama şart koşulmamıştır. Dinin yani bütün meselelerini bilmesi, rey sahibi olması yani idari siyasi ve askeri işlerden çok iyi anlayan birisi olması. Şecaat sahibi olması, yani hakkı gerçeği savunan cesur, sonra ihtilaflı olan ve batıl olan şartlar da şunlardır; hem bunda ihtilaf edilmiş hem de bâtıl olduğu söylenmiştir. İhtilaflı olanlardan birisi Kureyş kabilesinden olması Haşimi olması, dinin bütün meselelerini bilmesi mucize göstermesi haşa mucize Peygamberler de zuhur eder. Yani bunu bile isteyenler olmuş ki bu batıldır. Masum olması bu da bâtıldır çünkü Peygamberlerden başka kimse masum olamaz. Yani masum olması, günah işlemeyen hata yapmayan birisi demektir. Hatasız kul olmaz, şimdi tabiki Kureyş kabilesinden olması, Haşimi olması bunlar temenni edilmiştir ama zamanın şartları öyle gelir ki Kureyş’li de yoktur Haşimi de yoktur ama başka ehliyetli biri vardır.

 

Dakika 5:06

 

Onun için bunlar illaki şart olan özellikler değillerdir demiştir tabi Cürcani’nin izahını anlatmaya çalışıyoruz. Yine Cürcani diyor ki Kureyş kabilesinden olması şartın da ihtilaf edildiğini diyor bildiriyor Haşimi olması, dinin bütün meselelerini bilmesi, mucize göstermesi masum olması gibi şartların batıl olduğunu söylüyor. Bu şartlar bâtıldır diyor, çünkü bu Peygamber de olacak şeyleri bir başkasından istemek onu Peygamber yerine koymak gibi bir batıl zihniyet olduğunu söylüyor. Bezdevi de Rafiziler dâhil ehli kıble olan bütün Müslüman fırkaların imamın ilim takva şecaat ve nesep yönünden insanların en eftali olması Kureyş’e mensup bulunması hususların da müttefik olduklarını belirtir bunu da Bezdevi anlatıyor. Kureyş’i olması meselesine gelince imamlar Kureyştendir, (El eimmetü min kureyş) hadisine dayanarak imamın Kureyş kabilesine mensup bir kimse olması gerektiğini söylerler, ancak başka hadisleri ve Kuranı Kerim’in takvadan başka üstünlük kabul etmeyen ifadelerini nazarı itibare alan bir kısım âlimler bu görüşe katılmamışlardır. O günün şartlarına göre Kureyş’i olması mümkün olabilir ama her zaman olamayacağını ileri sürerek bir de Kuran’ı Kerim’in sahih hadislerin tümünü incelendiği zaman bu görüşe katılmayan Kureyş’li olması şart değildir diyen pek çok ulema vardır diyor bunu da. Yine bir tercih vesilesi olabilir diyorlar o da şartlar uyduğu zaman, liyakatsiz olan bir Kureyş’i ehil değil ama Kureyş’li, sırf Kureyş’li olduğu için bu işe layık görülmüş değildir. Yani iyi anlamak lazım bütün nasları, bir hadisi alıp da öbürlerini öbür ayetleri öbür hadisi şerifleri yok sayabilir misin? Adam da ehliyet yoksa ama Kureyş’li, Kureyş’li de olsa seçilemeyeceği açıktır. Yani insan ehil olmadan ehliyetli varken illa onun Kureyş’li olmasından dolayı seçin diye bir emrin olmadığını bütün ayetlerin yükününden, hadisi şeriflerin yükününden bunlar anlaşıldığını söylemiştir. İmamet konusun da söylenenlerin geçerliliği iki temel şarta bağlıdır. Yani imamın seçme hürriyeti buna ihtiyar deniyor, bir de iktidar adayın imamlığa liyakati ehliyetidir. Şimdi hem seçme hürriyeti hem de adayın imamlığa yani devlet başkanlığına liyakati ehliyeti iki temel şarttır diyor. Bu konudaki söz eden gerçek âlimler ki Cürcani de bunlardandır. İmamete liyakatli olan kim? Cürcani şöyle diyor; ilimce ileri olanın en liyakatli olacağını, mesela bir sürü aday var ama ilmi hangisinin daha ileride ise o liyakatli olacağını, ilim de eşit iseler ilimce ileri olduğu gibi vera ve takvaca da ileri olan tercih edilir diyor.

 

Dakika 10:50

 

Vera ve takva da, bunda da eşit olsalar yaşlı olanın tecrübesi fazla olanın tercih edileceğini söyler. Bu şekil de olunca fitne ve muhalefet ortadan kalkar demiştir, yani ehliyetli birisini seçince herkes onda mutabık kalır ittifak sağlanır demiştir. Bura da seçme hürriyeti ile iktidar meselesi ki adayın imamlığa liyakati ehliyeti meselesi. Yüce dinimiz bu işten en iyi anlayanı aday çıkarmıştır, yani buna dikkat edilsin, Peygamber Efendimizden sonraki dört halifenin durumuna bakın, bunlar en ehliyetli idiler ve temel güzel atılmıştır. Liyakatsizin imamlığı devlet başkanlığı konusuna gelince, Ehlisünnet âlimleri her şeye rağmen eftal olan seçilmeli, fazilet ve liyakatçe aşağı olanın devlet başkanlığı imameti hiçbir surette caiz değildir dememişlerdir. Yani bunu da evet en liyakatlisi istenmiştir ama illa da mesela bir başkası seçilmesin o kadar değil ama ona yakın olanlar var, onu da toplum seçtiği zaman olabileceğini söylemişlerdir. Bâkillâni’den kaybedeceğimiz durum fitne endişesi yani fitneye karşı en müessir olan şey yerli yerince bir devlet başkanını seçip hükümetin iktidarın oluşmasını sağlamak, bu da fitne endişesinden dolayıdır şarttır diyor bunu da Bâkillâni diyor. Şimdi imam esas itibariyle düşmanı def etmek, memleketi korumak, fenalıkları önlemek ahkâmın tatbiki yani adaleti sağlamak, ikame-tül hudut, haklıya hakkını vermek gibi maksatlarla başa geçirilir. İşte görüyorsunuz bunlar milletin devletin güvenliği için şarttır. Fitnenin önlenmesi için de şarttır. Eşari’nin eftal varken meftulün imameti caiz değil demiş Eş ‘ari. Bezdevi ise faziletçe geri olan kimse diyor imam seçilse bunun imameti caizdir demiş.

 

Dakika 15:00

 

Yine bu durum da âlimler fitneyi önlemek için zorba imama itaat etmeyi tavsiye ederler. Yani fitnenin daha büyüğünden kurtulmak için, zorbalıkla başa geçmiş ama onu baştan indirmenin daha büyük fitnelere yol açacağını insanlar diyor gördüğü zaman, fitneyi önlemek için zorba imam ile de idare edilir yine duruma göre. Şimdi Taftazani’yi dinleyelim bakalım ne diyor; imama müteallik yaptığı her şeye uymanın tıpkı Kureyş’e mensup fakat fasık veya zalim veya cahil olan imamın icraatına uyumanın caiz olduğu gibi cevazına hiç kimse itiraz etmemiştir. Şimdi tarihe baktığımız zaman liyakatli insanlar seçilmeye çalışılmış. Ama hiçbir zaman kötüler iyiden memnun olmamış, iyiler de daha iyisini istemişler. Bu dünya işleri böyledir, elindeki bulunanın kıymetini önce bil, daha iyisini de fitneye sebep olmadan ara. Taftazani imamet babın da zikredilenlerin hepsi iki temel şarta bağlıdır demiş. Evet, kıymetliler, yine o da önceki söylediğimiz gibi seçme hürriyeti ve iktidar meselesi ki yani seçilecek adayın ehliyetli liyakatli olması konusun da özetlenmiştir diyor Taftazani. Zaruret imamı; zaruretler bir kısım mahzurları mübah kılar. Bazen olur ki zaruretten hemen bir ortada imkân dâhilin de ne varsa onunla işi mesela yürütmek fitneyi önlemek gerekir diyor içindeki bulunduğun şartlara göre. Bezdevi de şunları söylüyor; kaderiye hariciler ve mutezile nazarın da böyle birisi imam olamaz. Yani onlar hiçbir zaman işin idari yönüne gitmemişlerdir kim bunlar kaderiye mutezile hariciler gibi kimseler diyor. İmam olamaz ise de Ehlisünnet vel cemaat âlimlerinin hepsi nazarın da imamdır diyor. Ehlisünnet vel cemaat için de bulunan şartları da hesaba katarak ehliyeti olan veya olmayan diyor büyük fitnelerin önüne geçilmek kaydıyla imam olabilir demiş ehlisünnet nazarın da imamdır diyor. Şimdi Mervan oğullarının hiçbirisi için ne rey ve tedbir sahiplerinden biri, ne de herhangi bir fakih imamet akdin de bulunmamıştır. Onlar kendilerini zorla halife olarak empoze etmişlerdir Mervan oğulları. Âlimler de onların imam oldukları hususun da icma etmişlerdir. Çünkü bunlar kan dökerek gelmişler, kan dökerek gidiyorlar. Daha büyük fitnelere sebep olmamak için o an için maslahat icabı onların da imametini kabul etmişlerdir.

 

Dakika 20:06

 

O an için fitneyi önlemek daha büyük fitnelere karşı da yol açmamak için, zira onlar imam addedilmemiş olsalardı, İslam cemiyetin de fitne veya fesatlar husule gelecekti diyor ulema, bu işleri o günün şartlarını bugünün şartlarını iyi inceleyen ulema daima için de bulunduğun şartları da göz önün de bulundurur. Alliyyül Kari de şöyle demiştir; Abdullah İbnü Ömer’in fitne çıkmasın düşüncesiyle İbnü Zübeyir Emeviler ‘in zalim emirleri ile kıyaslandığı zaman hilafete çok daha layık, çok daha hak sahibi olmasına rağmen hilafet dava etmekten men ve nehy ettiğini belirtirler. İşte çünkü bunların örnekleri görülmüş, örnekleri görülünce büyük fitneler zuhur edince büyük kanlar dökülünce, İslam âlemi zaafa uğrayınca düşman fırsat bulup çullanmak isteyince, elden bütün imkânların gideceğini düşünen büyükler için de bulunduğu ortamı ne yapmışlar, idare etmenin yoluna bakmışlardır. İbnü Hacer de bakın ne diyor; kuvvet yoluyla bir köle bile olsa hâkimiyet tesis ederek emirliğini ilan edecek olsa, fitnenin uyandırılmaması için masiyet emretmedikçe yani İslam’ın tersini emretmedikçe ona itaat gerekir demiştir İbnü Hacer de. Bunların tamamı büyük fitnelere yol açmamak için elde mevcut olanla o an için yetinip, daha iyisini aramak daha iyisini başa geçirmek lazımdır ama fitneye sebep olmadan. Zamanla zulüm irtikâp eden veya fisku fücura düşen devlet reisi mevzubahis olur, olabilir bu çeşit durumlar imamın azlini veya imama itaatten vazgeçmeyi gerektirmiyor. Bezdevinin kaydına göre Hanefi âlimleri bir icma bu düşüncededirler der, Şafiilerden bazıları ile Kaderiye, Mutezile ve Rafiziler azline hükmetmiş olsalar da, asil olan azlinin gerekmemesidir. Yani zorla başa geçmiş birisi ama Allah’ın emirleri ile emrediyor, hükümleriyle hükmediyor tersini Allah’a isyanı emretmiyor, itaati emrediyorsa diyor buradaki ulemanın durumu budur. Fakat bakın yine aşırı uçlardan Hanefiler hariç, Şafiilerden bazıları azınlık, kaderiye mutezile Rafiziler Allah’ın emriyle de adaletle de azletse, zorla da başa geçen azledilir demişlerdir. Nevevi, sultan’ın zulmüne cevru cefasına maruz kalan kimseye, sultan’a karşı gelmemesini şerrini def etmesi ve ıslah olması için niyaz da bulunmasını tavsiye eder Nevevi.

 

Dakika 25:05

 

Âlimler Peygamber (A.S.V)’den gelen tavsiyelerden çıkarırlar bunların hepsini. Yine bakın sevgili Peygamberimizden gelen bir haber şudur (A.S.V); fitne zamanına ulaşırsan dinle ve emre itaat et. Sırtına vursa malını elinden alsa bile dinle ve itaat et, fitne zamanına dikkat et diyor hadisi şerifi, Peygamberimizi ayeti kerimeleri sahih hadisleri iyi anla iyi dinle, fitne zamanına ulaşırsan diyor. Siz yine dinleyin ve itaat edin zira siz kendi mesuliyetinizden, onlar da kendi mesuliyetlerinden hesaba çekilecekler cevabını verir. Ey Allah’ın Resulü, ümera bizden haklarını isteseler ve fakat bizim onlardaki hakkımızı eda etmeseler ne dersin? Deyince bu cevabı verdi Peygamberimiz, siz dinleyin ve itaat edin zira siz kendi mesuliyetinizden onlar da kendi milletlerinden hesaba çekilecekler cevabını verdi. İşte sultanımız cevrü cefada da bulunsa, zulüm de yapsa onun üzerin de emretme hakkı ve raiyyet üzerin de sabretme vazifesi devam eder. Sultan adil olursa adaletle hüküm ederse, ona ecri verilir, raiyete şükrü zalim ve hain olursa ona günahı verilir günahın karşılığı. Raiyete de sabrı teeddüp eder, işte görüyorsunuz ki daha kötü fitnelere sebep olmamak için burada yerine göre sabredileceği yerine göre itaat edileceği, daha iyiyi başa geçirme imkânı varsa, daha iyiyi başa geçirmek için fitneye sebep olmadan bunların yapılmasını kolayca anlamak mümkündür. Kim emirinden hoşuna gitmeyen bir şey görürse sabretsin, bu da Peygamberimizden yapılan rivayettir. Zira cemaatten bir karış ayrılmış olarak ölen kimse cahiliye ölümü ile ölmüş olur. Şimdi Müslümanların ekseriyeti o idarenin altın da idare ediyorlar. Sen oradan ayrıldığın zaman diyor, ne yaparsın ümmetten ayrılmış olursun, birlikte hareket ediniz ümmeti Muhammed ile beraber, sabrederken birlikte ve cihad ederken de birlikte kötüyü defederken de birlikte hareket ediniz. İmamlarımızın yani devlet reislerinin en hayırlıları sizlerin sevgisine mazhar olanlardır. Eğer toplum, Müslümanlar İslam toplumu o idareciyi seviyorlarsa, siz onları sevdiğiniz gibi onlar da sizi severler. Siz onlara hayır dua da bulunduğunuz gibi onlar da sizlere hayır dua da bulunurlar. En şerli en kötü imamlarınız da sizin buğuz ettiklerinizdir ki onlar da size buğuz ederler. Siz onlara lanet edersiniz onlar da size lanet ederler. Kötü olanlara muhalefet edip karşı gelmeyelim mi diye soru soran birine Peygamberimiz (A.S.V) hayır, aranız da namaz kıldıkça isyan etmeyin.

 

Dakika 30:13

 

Ancak kim tayin edilen amirlerinden birinin, Allah’ın yasakladığı şeylerden herhangi birini yaptığını görürse de davranışı takbih etsin, yani o yanlış olana yanlış desin. Fakat asla itaatten yüz çevirmesin, yani doğruyu söyle yanlışa yanlış de ama sen itaat etmeye devam et ki ümmet birlikte bu işin içinden çıkıncaya kadar. Siz bidayette ilk biat sırasın da verdiğiniz sözü tutun, fasık devlet reisine karşı ne yapalım? Diyene karşı diyenlere Peygamberimiz şöyle diyor; siz bidayette ilk biat sırasın da verdiğiniz sözü tutun, ona karşı olan itaat borcunu yerine getirerek üzerinizdeki haklarını ödeyin. Onlar üzerin de bulunan kendi haklarınızı Allah’tan isteyin. Onlar üzerin de bulunan kendi haklarınızı yüce Allah onlardan soracaktır, acele edip bizzat onlardan almak için isyan etmeyin. İşte kıymetliler, faydalıyı celb etmek zararı def etmek için içinde bulunduğun şartları gözden geçir. Kaş yapıyorum derken göz çıkartmaya çalışma, İslam’ın içine giren fitneler olmasaydı Müslümanların içerisine, taht kavgaları olmasaydı yeryüzü bugün İslam adaleti ile dolup taşardı. Yeryüzünde zulüm denilen bir şey kalmazdı, işte insanlar kaş yapayım derken göz çıkartmaya çalıştıkları için İslam âleminin önüne köstek olanlar, düşmanla birlikte hareket ederler hep mi hep fitneye alet olanlardır. Ayninin anlattığına göre Zeyd derki; selef idareciler üzerindeki haklarını Allah’tan gizlice talep ediyorlardı. Zira açıktan talepleri idarecilere hakaret olurdu bu da fitneye sebep olabilirdi diyor, bakın öyle günler gelmiş ki zalim idarecilerin hakkın da Allah’a dua etmişlerdir selef âlimleri, selef âlimi deyince kimse haricileri Vahhabilerin ve ehlisünnetin dışında kalanları anlamazsın. Selef gerçek selef ehlisünnettir dört mezhep başta olmak üzere bunlara yakın diğer müçtehitler de bulunmaktadır. Hülasa başa geçirilen emirlere riayetin itaatleri emirlerin vazifelerini hakkıyla yaparak, idare edilenlerin haklarını korumalarına bağlı değildir. Aksine idareciler raiyetin haklarına engel bile çıkarsalar haklarından mahrum bile etseler, onlara itaat gereklidir bu da Ubade Tübnüs Simitten geliyor. Zira emir’e karşı gelmeyip itaat etmekte kan dökülmesini önleme fitne ateşini söndürme mevcuttur da onun için.

 

Dakika 35:11

 

Evet, kan dökülmesini önlemek, fitne ateşini söndürmek için sabredin itaat edin diyor ki ümmet birlikte başından zalimi atıp, ehliyetlisini liyakatlisini başa getirinceye kadar. Evet, kıymetliler Bezdevi şöyle der; örnek olsun diye Saman oğullarının son zamanlar da Buhara yöresin de kaderiye ve mutezile fırkaları galebe çalarlar. Yani Saman oğulları devletinin son zamanların da buhara yöresin de kaderiye ve mutezile fırkaları galebe çalarlar. Öyle ki vezir de onlara meyleder, bu yüzden ehlisünnet vel cemaate mensup olanlar, onların elinde makur ve perişan olurlar. Yani ehlisünnet Müslümanlarına âlimlerine zulmediyorlar, ancak Emir’in İmamı Sünni’dir, imam bir gün Emir’e der ki şu kendilerinin kaderi olduğunu iddia edenler var ya, onlar senin emir ve sultan olmadığına itikat ediyorlar. Sadece ehlisünnet âlimleri senin sultan olduğuna inanıyorlar. Emir bu nasıl olur der, berikisi sabret inşallah yarın sana göstereceğim der. Ertesi gün ehlisünnet ve cemaatten olan imamları çağırtır ve hilafet sarayına oturtur. Emir’de bir perdenin gerisin de saklanır, muallim davetlilere emir zina yapsa, işkence etse, şarap içse, Gilmanlara şarkıcı oğlanlara tabii olsa ve bunları yapanın haram olduğuna da inansa bunları yapmanın haram olduğuna da inansa, acaba bu durumda emir azledilir mi? Diye sorar. Oradakiler bir ağızdan hayır ancak onun üzerine bu yaptıklarına karşı tövbe etmesi gerekir derler. Yani derhal tövbe etsin bunlardan vazgeçsin derler. Muallim bunlara izin verir onlar da giderler. Arkadan kaderi ve mutezili imamları çağırarak der ki emirlerden biri zulmen halkın mallarını ellerinden alsa, zina yapsa, şarap içse, Gilman’a uysa bunların haram olduğunu bilerek kabul ederek bunları yapsa imam azledilir mi? Diye sorar. Onlar hep birlikte cevap verirler evet azledilir derler. Bunlar azledileceğini söylemekle kalmayıp, fikirlerin de ısrar da ederler. Muallim çıkmaları için onlara izin verir sonra emir’e dediklerini işittin değil mi der, der ve ilave eder gördün ya onlar seni azledilmiş biliyorlar ve seni imamlıktan çıkardılar, zira sen bu fenalıkların bir kısmını yapıyorsun dedi emire muallim.

 

Dakika 40:02

 

Emir onların yakalanıp hapis edilmelerini emreder ve köklerini kazır, öyle ki buhara da Hanefilerden başka kimse kalmaz. Ehlisünnet vel cemaat âlimlerine değerli hilatler verir. İşte kıymetliler, fasık ve zalim imama itaati emreden hadisin tam metni, fasık ve zalim devlet reisine itaati emreden hadisin tam metni bu haliyle gelen tam metnini aynen vermeye çalışalım. Huzeyfe anlatıyor; herkes Resulullah (ASV)’a hey hayırdan hep hayırdan sorarlardı ben ise bir gün bana ulaşabilir korkusuyla şerden sorardım, bir seferin de aramız da şu konuşma geçti ey Allah’ın Resulü biliyorsun biz bir cahiliye ve şer devri yaşadık. Allah bizi İslam gibi yüce bir hayırla nimetlendirdi. Bu hayırdan sonra tekrar şer var mı? Diye sordu Huzeyfetül Yeman Hazretleri. Evet, var dedi Peygamberimiz. Peki, bu şerden sonra tekrar hayır var mı? Evet, var dedi. Fakat bunda bulanıklık var dedi. Görüyorsunuz ondaki bulanıklık da nedir? Diye sordu. O zaman bir grup insan olacak benim gösterdiğim yoldan ayrılıp bir başka yola gidecek, onların bazen iyi bazen kötü olduklarını görürsün. Peki, bu hayırdan sonra şer var mı? Evet, bunlardan sonra cehennem kapılarına çağıranlar olacak, onlara kim duyarsa uyanı cehenneme atacaklar buyurdu Peygamberimiz. Ey Allah’ın Resulü bunları cehenneme çağıranları bize tavsif et, kim bunlar bize anlat dedi onlar bizim derimizi taşırlar. Bizim dilimizle konuşurlar dikkat et bu zamana yetişirsem bana ne yapmamı emredersin, Müslümanların cemaatlerine ve imamlarına iltihak et. O zaman onların ne cemaatleri ve ne de imamları mevcut değilse o takdirde mevcut olan bütün grupları terk et. Öyle ki bir ağacın köküne dişlerinle tutunmuş vaziyette olman gibi ne kadar kötü şartlar içinde de olsan ölüm sana gelinceye kadar öyle kal, fakat gruplara karışma. Yani İslam’ı bölüp parçalayan ehlisünnetten ayrılan gruplara karışma. Bu hadisi şerh eden âlimler onlar bizim derimizi taşırlar tabirine dayanarak, çıkacağı bildirilen kötülerin kendi kavmimizden kendi dinimize mensup kimseler olacağına, bizim dilimizle konuşurlar sözünden de onların harici bir işgalci olmayıp yerli dile mensup ırkdaşı olmaktan başka ayet hadis ve hikmetli sözler söyleyen kimseler olacağına hükmederler.

 

Dakika 45:00

 

İbni Battal şöyle der; bu hadiste fukahaca ifade edilmiş bulunan zalim imamlara isyan etmemek ve Müslümanların cemaatine katılmak gerektiği hususuna delil vardır. Zira isyan edilmeyecek olan sonucu sonuncu gruba cehennem kapılarına çağırıcılar olarak tavsif etti. Şimdi asi imama isyan eden İbnü Hacer şöyle der; bu rivayette adil imama itaatten ayrılanlara karşı harp çıkarıp, batıl bir itikat uğruna kıtal edenlere karşı, dağa çıkıp yolları kesen seyrüsefer emniyetini ihlal eden ve yer ve yeryüzün de fesat çıkaranlara karşı kıtal de bulunmaya cevaz vardır. Taberi Hz. Ali’den rivayet edildiğine göre Hz. Ali Haricilerden bahisle derki; eğer onlar adalet sahibi bir imama karşı gelirlerse onları öldüren. Eğer onlar zalim bir imama karşı gelirse, onlarla mukatele etmeyin, zira onların söz hakkı vardır der o zaman. Evet, kıymetliler Ömer Nasuhi Bilmenin Istılahat-ı Fıkhiyye de şu hükmü kaydeder; zulüm ve itisafa haksızlığa karşı bihakkın muhalefet eden bir zümreye bir faide merhus olduğu takdir de her Müslimin yardım etmesi bir vazifedir der. Evet, kıymetliler daha önceki ifadeler de fitneye sebep olmaksızın neticeyi almaktan emin olan, maddi ve manevi pozisyonu makamı, mevkii, sahip olduğu gücü, buna imkân verecek olan kimseye zulüm dâhil her çeşit münkere müdahale etmek bir vecibe olarak takrir edildi. Böyle bir kimse müdahale etmezse mesuldür, yani zalime karşı konur ama gücün varsa. Gücün varsa fitneyi ortadan kaldıracak gücün varsa diyor, orada gücünü kullan fitneyi ortadan kaldır. Kaldırmazsan mesulsün diyor, fitneye sebep olacaksa yani kaş yapayım derken göz çıkaracaksa, netice almak ihtimali çok zayıf ise duruma göre kalben buğuz, sabır, karışmamak tavsiye edilmiştir. Zalime isyan eden kimse ile mukatele etme, mukatele etmeyin diyor. Yanın da yer alın demiyor, çünkü neticeye bakın diyor, fukahadan kaydedilen yardım edin emri ise bir faide, mefruz olduğu takdir de. Fitne ortadan kalkacaksa o zaman diyor yardım edin, yoksa daha büyük fitnelere sebep olacaksa orada da diyor karşı koymayın ama yardım da etmeyin, fitnenin içine düşmeyin anlamı var. Bu kadar izahtan sonra durum elbette ki anlaşılmaktadır ama biz konuyu İnşaallah anlatmaya, konunun üzerin de biraz daha durmaya devam edeceğiz. Cenabı hak İslam âlemine birlik beraberlik versin, en ehliyetli olanları başa geçmesini, başa geçen ehliyetlerin de kıymetini bilinmesini Cenabı Hak Ümmeti Muhammed’e nasip eylesin.

 

Dakika 50:22

 

(Visited 92 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}