25- Tefsir Ders 25 hayat veren nurun keşif notları
25- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 25
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Bakara Sûresi 104’üncü Âyet-i Kerime’den 145’inci Âyet-i Kerime’ler)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقُولُواْ رَاعِنَا وَقُولُواْ انظُرْنَا وَاسْمَعُوا ْوَلِلكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿١٠٤﴾
مَّا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلاَ الْمُشْرِكِينَ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْكُم مِّنْ خَيْرٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَاللّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ ﴿١٠٥﴾
Ey îmân edenler! (رَاعِنَا) demeyin (انظُرْنَا) deyin ve iyi dinleyin kâfirler için elemli bir azâb vardır. Ne kitap ehlinden, nede müşriklerden hiçbiri size Rabbinizden bir hayır indirilsin istemez. Allah ise üstünlüğü rahmetiyle dilediğine mahsûs kılar ve Allah çok büyük fazîlet sâhibidir. İşte burada Hz. Muhammed’e Peygamberliğin verilmesini çekemeyen müşrikler, münkirlerin, münâfıkların haddi hesâbı olmamıştır.
استعيذ بالله
مَا نَنسَخْ مِنْ آيَةٍ أَوْ نُنسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِّنْهَا أَوْ مِثْلِهَا أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿١٠٦﴾
أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ ﴿١٠٧﴾
أَمْ تُرِيدُونَ أَن تَسْأَلُواْ رَسُولَكُمْ كَمَا سُئِلَ مُوسَى مِن قَبْلُ وَمَن يَتَبَدَّلِ الْكُفْرَ بِالإِيمَانِ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاء السَّبِيلِ ﴿١٠٨﴾
وَدَّ كَثِيرٌ مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُم مِّن بَعْدِ إِيمَانِكُمْ كُفَّاراً حَسَدًا مِّنْ عِندِ أَنفُسِهِم مِّن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّ فَاعْفُواْ وَاصْفَحُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿١٠٩﴾
وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ وَمَا تُقَدِّمُواْ لأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللّهِ إِنَّ اللّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ﴿١١٠﴾
وَقَالُواْ لَن يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلاَّ مَن كَانَ هُوداً أَوْ نَصَارَى تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُواْ بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿١١١﴾
بَلَى مَنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُ أَجْرُهُ عِندَ رَبِّهِ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿١١٢﴾
وَقَالَتِ الْيَهُودُ لَيْسَتِ النَّصَارَى عَلَىَ شَيْءٍ وَقَالَتِ النَّصَارَى لَيْسَتِ الْيَهُودُ عَلَى شَيْءٍ وَهُمْ يَتْلُونَ الْكِتَابَ كَذَلِكَ قَالَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ مِثْلَ قَوْلِهِمْ فَاللّهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُواْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿١١٣﴾
Biz bir âyetten her neyi nesh eder veya unutturursak ondan daha hayırlısını yâhut mislini getiririz. Bilmez misiniz ki Allah her şeye kâdirdir. Bilmez misin ki hakîkaten göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır, hepsi onundur size de Allah’tan başka ne bir dost nede bir yardımcı vardır. Yoksa siz Peygamberinizi bundan önce Mûsâ’ya sorulduğu gibi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Hâlbuki her kim îmânı küfürle değiştirirse artık düz yolun ortasından sapıtmış olur. Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki sizi îmânınızdan sonra çevirip kâfir etsinler isterler, halk kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsâniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar buna rağmen siz af ile hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir. Siz namazı hakkıyla kılmaya bakın ve zekâtı verin kendi nefsiniz için her be hayır yaparsanız Allah katında onu bulursunuz.
Dakika 5:06
Muhakkak ki Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir. Birde Yahûd ve Nasarâ’dan başkası aslâ cennete giremeyecek dediler bu onların kendi kuruntularıdır. Sende onlara deki eğer doğru iseniz haydi bakalım getirin delîlinizi. Hayır, hayır kim özü iyilik olarak yüzünü Allah’a tertemiz döndürür ve teslim ederse işte onun Rabbi katında ecri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzûn da olacak değillerdir. Yahûdîler dediler ki Hristiyanlar bir şey üzerine değiller, Hristiyanlarda, Yahûdîler bir şey üzerinde değildir dediler oysa hepsi de kitâbı okuyorlar. Hiçbir bilgisi olmayanlar da öyle onların dedikleri gibi dediler. İşte bundan dolayı Allah ihtilâfa düştükleri bu gibi şeylerde kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir.
Ey kıymetli dostum!
Kur’an-ı Kerim’i iyi oku, iyi anla, Hakk’ı bâtıldan iyice ayır işte o zaman mutlu olacaksın. Çünkü bütün yanlışlara doğru cevâb veren Kur’an-ı Kerim’dir. Tevrât’ı doğru anlamamışlar, İncîl’i doğru anlamamışlar, anlamak istememişler. Bugün Kur’an-ı Kerim’i de doğru anlamak istemeyen ve ona yanlış yorumlar getiren insanlar her zaman ola gelmiş ama Kur’an-ı Kerim’in aslı kıyâmete kadar orjineli değişmedi, değişmeyecektir. İncîl’in, Tevrât’ın başına gelenler Kur’an-ı Kerim’in başına aslâ gelmeyecektir. Allah’ın koruması altında Biiznillâhi Teâlâ.
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن مَّنَعَ مَسَاجِدَ اللّهِ أَن يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ وَسَعَى فِي خَرَابِهَا أُوْلَئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ أَن يَدْخُلُوهَا إِلاَّ خَآئِفِينَ لهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿١١٤﴾
وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ ﴿١١٥﴾
Allah’ın mescitlerini içlerinde Allah’ın ismini anılmasından men eden ve onların harâb olmasına çalışan kimselerden daha zâlim kim olabilir. İşte bunlar oralara korka, korka girmekten başka bir şey yapmazlar. Bunlara dünyâda perîşânlık, âhirette de kocaman bir azâb var. Bununla beraber doğuda Allah’ın, batıda Allah’ındır. Artık nereye dönerseniz dönün orası Allah’a çıkar. Şüphe yok ki Allah’ın rahmet geniştir. Allah her şeyi bilendir.
Kıymetli dostlarım!
Derin saygı Allah’adır. Câmiler Allah’ı huzûrunda, Cenab-ı Hakk’ın huzûrunda buluşma mi’râc yerleridir. Ümmetin bir araya gelip birlikte Allah’ın huzûrunda esâs duruştur. Birlikte ümmet, cemâat halinde Allah’ın emrine hazırız demektir. Kur’an’la Kur’an’ı cemâatine anlatan imâmıyla birlikte hareket ederler. Kur’an’ın hükmünü birlikte uygularlar, birlikte İslam’ın hizmetinde bulunurlar.
وَقَالُواْ اتَّخَذَ اللّهُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَل لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ كُلٌّ لَّهُ قَانِتُونَ ﴿١١٦﴾
بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَإِذَا قَضَى أَمْراً فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ ﴿١١٧﴾
وَقَالَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ لَوْلاَ يُكَلِّمُنَا اللّهُ أَوْ تَأْتِينَا آيَةٌ كَذَلِكَ قَالَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّثْلَ قَوْلِهِمْ تَشَابَهَتْ قُلُوبُهُمْ قَدْ بَيَّنَّا الآيَاتِ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ ﴿١١٨﴾
Dakika 10:02
O zâlimler kendisine çocuk edindi dediler. Allah baba olmaz, çocuk sahibi olmaz Allah’u Teâlâ bu Allah’a iftirâdır. Allah’ın kulları olur, Allah yaratır, Allah’ın eşi benzeri olmaz hâşâ o (سبحان) Subhan’dır. Doğrusu göklerde ve yerde ne varsa onundur. Hepsi ona boyun eğmiştir. O göklerin ve yerin yoktan var edicisidir ve o bir işin olmasını murad edince ona yalnızca ol der, o da hemen oluverir.
Bilgiden nasîbi olmayanlar da Allah bizimle konuşsa ya yâhut bize de bir mûcize gelse yâ dediler. Bunlardan öncekilerde tıpkı böyle bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Bütün kâfirlerin kalbi birbirine benzer, mü’minlerin kalbide birbirine benzer. Gerçekten de yakine ermek isteyen bir kavim için biz mûcizeleri çok açık seçik gösterdik. Yüce Rabbimiz kullarına gerçekleri duyurmaya hayat veren dersleri Rabbimiz bize veriyor. Bunlar Kur’an-ı Kerim’in ortaya koyduğu dersler, hayat dersleridir. Cenab-ı Hak en yüce hayat tarzını da İslam’ın hayat tarzı olarak ortaya koymuştur.
إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلاَ تُسْأَلُ عَنْ أَصْحَابِ الْجَحِيمِ ﴿١١٩﴾
وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ ﴿١٢٠﴾
الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَتْلُونَهُ حَقَّ تِلاَوَتِهِ أُوْلَئِكَ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَمن يَكْفُرْ بِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴿١٢١﴾
Şüphe yok ki rahmetimizin müjdecisi ve azâbımız habercisi olarak gönderdik sen o cehennemliklerden sorumlu değilsin. Sen onların milletlerine tâbî olmadıkça ne Yahûdîler, ne Hristiyanlar senden aslâ hoşnut ve râzı olmayacaklar.
Ey Müslümanlar! Kulağınıza bunu küpe edin bu âyeti kerimeyi.
Deki; gerçekten de Allah’ın hidâyeti hidâyetin tâ kendisidir. Şânın hakkı için sana vahiy ile gelen bu kadar bilgiden san kalkıp da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan sana Allah’tan ne bir dost bulunur nede bir yardımcı.
Hz. Muhammed’in şâhsında ümmete ültimatom (kesin uyarı) veriyor Cenab-ı Hak. İslam’ın kurallarına uy kimsenin hevâsına, arzusuna uyma diyor.
Kendilerine kitâbı verdiğimiz ehliyetli kimseler onu tilâvetin hakkını vererek okurlar, işte onlar ona îmân ederler. Her kimde onu inkâr ederse işte o inkârcılar husrân içindedirler.
Ey kıymetli!
Hayat veren dersleri takîp eden bahtiyâr insanlar Kur’an-ı Kerim’in hayat veren dersleri, ebedî mutlu hayatın te’mînâtı işte Kur’an’la devam etmektedir.
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُواْ نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ ﴿١٢٢﴾
وَاتَّقُواْ يَوْماً لاَّ تَجْزِي نَفْسٌ عَن نَّفْسٍ شَيْئاً وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلاَ تَنفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ ﴿١٢٣﴾
وَإِذِ ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا قَالَ وَمِن ذُرِّيَّتِي قَالَ لاَ يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمِينَ ﴿١٢٤﴾
وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ ﴿١٢٥﴾
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا بَلَدًا آمِنًا وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ آمَنَ مِنْهُم بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ قَالَ وَمَن كَفَرَ فَأُمَتِّعُهُ قَلِيلاً ثُمَّ أَضْطَرُّهُ إِلَى عَذَابِ النَّارِ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ ﴿١٢٦﴾
وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿١٢٧﴾
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَآ إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ ﴿١٢٨﴾
رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنتَ العَزِيزُ الحَكِيمُ ﴿١٢٩﴾
Dakika 16:30
Ey kıymetli ve muhterem izleyenler!
Cenab-ı Hakk’ın bu âyetlerinden bak bize hangi yüce dersleri veriyor.
Ey İsrâil oğulları! Sizlere ihsân ettiğim nîmetimi ve sizi vaktiyle âlemdeki ümmetlere üstün tuttuğumu hatırlayın. Öyle bir günden sakının ki o gün kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye alınamaz ve ona şefâatte fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler. Şunu da unutmayın ki bir zamanlar İbrâhim’i Rabbi bir takım kelimeler ile imtihân etti o onları sona erdirince Rabbi ona ben seni bütün insanlara imâm yapacağım buyurdu.
İbrâhim (AS.) zürriyetimden de yap dedi.
Rabbi ona zâlimler benim ahdime nâil olamaz buyurdu. Biz tâ o zaman bu beyti insanlar için bir sevâb kazanma ve bir güven yeri kıldık. Sizde Makam-ı İbrâhim’den bir namazgâh edinin. Ayrıca İsmâil ile İbrâhim’e şöyle ahit verdik. Beytimi, Kâbe-i Şerifi hem tavâf edenler için, hem ibâdete kapananlar için hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun ve o vakit İbrâhim Ey Rabbim! Burasını güvenli bir belde kıl, halkını çeşitli meyvelerle rızıklandır, içlerinden Allah’a ve âhiret gününe îmân edenleri diye yalvardı.
Allah buyurdu ki küfredeni dahi rızıklandırır da hayattan biraz nasip aldırırım sonrada onu ateş azâbına uğratırım dedi ve ateş azâbına uğratırım ki orası ne yaman bir duraktır dedi.
İşte kıymetli ve muhterem efendiler! Rabbimiz zâlimleri de dünyâda rızıklandırıyor ama sonu perîşân
Ve ne vakit ki İbrâhim Beytin temellerini yükseltmeye başladı. İsmâil ile birlikte şöyle duâ ettiler (AS.) Ey Rabbimiz! Bizden kabûl buyur hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin. Ey bizim Rabbimiz! Hem bizim ikimiz yalnız senin için boyun eğen Müslümanlar kıl. Hem de soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen Müslümanlar, Müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibâdetimizin yollarını göster. Tövbemize rahmetle bakıver hiç şüphesiz (Tevvâb) sensin, ‘’Rahim’’ sensin diye yalvardılar.
Dakika 20:17
وَمَن يَرْغَبُ عَن مِّلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلاَّ مَن سَفِهَ نَفْسَهُ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ ﴿١٣٠﴾
إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٣١﴾
وَوَصَّى بِهَا إِبْرَاهِيمُ بَنِيهِ وَيَعْقُوبُ يَا بَنِيَّ إِنَّ اللّهَ اصْطَفَى لَكُمُ الدِّينَ فَلاَ تَمُوتُنَّ إَلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ ﴿١٣٢﴾
أَمْ كُنتُمْ شُهَدَاء إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِن بَعْدِي قَالُواْ نَعْبُدُ إِلَهَكَ وَإِلَهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ إِلَهًا وَاحِدًا وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ ﴿١٣٣﴾
Ey bizim Rabbimiz! Birde onlara içlerinden öyle bir Peygamber gönder ki onlara senin âyetlerini tilâvet eylesin kendilerine kitâbı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pak eylesin hiç şüphesiz azîz sensin, hikmet sâhibi sensin.
Burada ki duâ Hz. Muhammed’in Peygamberliğinin dünyâya zuhûr etmesinin duâsı İbrâhim (AS.) ile ortaya çıkmıştır. Ezelî bir mukadderâttır. Peygamberimiz ben İbrâhim’in duâsıyım, Îsâ’nın müjdesiyim, annemin de rüyâsıyım buyurmuşlardır.
İbrâhim’in milletinden kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz çevirir biz onu dünyâda seçkin birisi yaptık. Hiç şüphesiz o âhirette de iyilerden biridir. Rabbi ona İslam ol emrini verince o ben âlemlerin Rabbine teslim oldum dedi. Ateşe atıldı hiç gam yemedi ve putlara karşı savaşını verdi ve kahramanca Tevhîd Îmânını savundu. Bu dinî İbrâhim kendi oğullarına vasiyet etti, Yâkup da öyle yaptı.
Ey oğullarım! Muhakkak ki bu dini size Allah seçti başka dinlerden uzak durun, yalnızca Müslüman olarak can verin dedi. Buradan bütün dünyâya mesaj Yâkup da, İsmâil de, İshâk da, bütün Peygamberler İbrâhim de hep Müslümandırlar, İslam Peygamberleridirler. Yeryüzünde İslam’dan başka din yoktur, olamamıştır, olmayacaktır. Yoksa sizde olaya şâhit mi oldunuz? Yâkub’a ölüm ânı gelip çattığı zaman oğullarına benden sonra neye ibâdet edeceksiniz? Dediği zaman oğulları, senin İlâh’ın olan Allah’a ve ataların İbrâhim, İsmâil ve İshâk’ın Allah’ına tek olan Allah’a ibâdet edeceğiz. Biz ancak ona boyun eğen Müslümanlarız dediler. İşte görüyorsunuz bütün Peygamberler Müslümandır. İslam dinînin Peygamberleridirler. Başka dünyâya hiçbir din Allah göndermemiştir. Bütün başka dinler İslam’ın dışında uydurma ve tahrîfe uğratma tamâmen bâtıl dinlerdir. Bunun için kıymetli efendiler! Bütün Peygamberlerin, bütün kitapların hepsi İslam için gelmiştir. Kendi çağlarında her Peygamber görevini yapmıştır ve görev Hz. Muhammed’e teslim edilmiş o da bütün âlemlere rahmet Peygamberi olarak gönderilmiştir.
Dakika 25:07
تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُم مَّا كَسَبْتُمْ وَلاَ تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿١٣٤﴾
Onlar bir ümmet ki geldi, geçti onlara kendi kazandırdıkları size de kendi kazandıklarınız siz onların ne yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz. Herkes kendisinin amelinin karşılığında hesâba çekilip ya mükâfat, ya mucâzât alacaktır.
وَقَالُواْ كُونُواْ هُودًا أَوْ نَصَارَى تَهْتَدُواْ قُلْ بَلْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ ﴿١٣٥﴾
قُولُواْ آمَنَّا بِاللّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَى وَعِيسَى وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ ﴿١٣٦﴾
فَإِنْ آمَنُواْ بِمِثْلِ مَا آمَنتُم بِهِ فَقَدِ اهْتَدَواْ وَّإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿١٣٧﴾
صِبْغَةَ اللّهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدونَ ﴿١٣٨﴾
Ey kıymetli ve muhterem efendiler,
Birde Yahûdî veya Hristiyan olunuz ki hidâyet bulasınız dediler. Sen onlara deki hayır Hanif olarak Hakk’a tapan İbrâhim’in dinine uyarız ki o hiçbir zaman müşriklerden olmadı. İbrâhim (AS.) müşriklere karşı, tâğût ve putlara karşı savaş açan Peygamberdir. Onun için İbrâhim ne Yahûdî’dir, ne Nasrânî’dir. İbrâhim bir İslam Peygamberdir Hanif bir Peygamberdir. Yâni lekesiz Allah’ın birliğine inanan onu savunan ve onu teblîğ eden Peygamberdir. Deyiniz ki biz Allah’a îmân ettik ve bize ne indirildiyse İbrâhim’e, İsmâil’e, İshâk’a, Yâkub’a ve torunlarına ne indirildiyse, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya ne indirildiyse ve bütün Peygamberlere Rablerinden ne verildiyse hepsine îmân ettik, onların arasında fark gözetmeyiz ve biz ancak ona boyun eğen Müslümanlarız. Eğer onlar da sizin îmân ettiğiniz gibi îmân ederlerse doğru yola girmiş, hidâyeti bulmuş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse onlar sadece ve sadece didişmenin içindedirler. Allah onlara karşı sana yeter ve o işitendir, bilendir. Allah’ın boyasına bak vaftiz ne ki? Kim Allah’tan daha güzel boya vurabilir ki? İşte biz ona ibâdet edenlerdeniz.
Kıymetli efendiler!
Cenab-ı Hak bu âyetlerde böyle derken bak yine ne diyor.
قُلْ أَتُحَآجُّونَنَا فِي اللّهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ وَلَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُخْلِصُونَ ﴿١٣٩﴾
أَمْ تَقُولُونَ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطَ كَانُواْ هُودًا أَوْ نَصَارَى قُلْ أَأَنتُمْ أَعْلَمُ أَمِ اللّهُ وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَتَمَ شَهَادَةً عِندَهُ مِنَ اللّهِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ ﴿١٤٠﴾
تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُم مَّا كَسَبْتُمْ وَلاَ تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿١٤١﴾
Deki; Allah katında bizimle didişmeye mi gireceksiniz? Oysa o bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize sizin amelleriniz sizedir. Şu kadar var ki biz ona ihlâsla sarılıyoruz. Yoksa siz İbrâhim’i de, İsmâil de, İshâk da, Yâkup da ve torunları da hep Yahûdî ve Hristiyan idiler mi demek istiyorsunuz.
Deki; siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allah mı? Allah’ın şâhitlik ettiği bir hakîkati bile, bile inkâr edenden daha zâlim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gâfil değildir. Bunların hiç biri ne Yahûdî ne Nasrânî’dir, bunlar Müslümandır İslam Peygamberidir bunların hepsi de onlar bir ümmet idiler hepsi de gelip geçtiler. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandıklarınız ne siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.
Dakika 30:40
İşte kıymetli muhterem efendiler,
Cenab-ı Hak hayat veren kitâbıyla geçmişin bütün yanlışlarını Kur’an-ı Kerim ile düzeltiyor ve cevâb veriyor. Bütün doğruları da ortaya koyuyor ve yine diyor ki;
سَيَقُولُ السُّفَهَاء مِنَ النَّاسِ مَا وَلاَّهُمْ عَن قِبْلَتِهِمُ الَّتِي كَانُواْ عَلَيْهَا قُل لِّلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ يَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿١٤٢﴾
وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِّتَكُونُواْ شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنتَ عَلَيْهَا إِلاَّ لِنَعْلَمَ مَن يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّن يَنقَلِبُ عَلَى عَقِبَيْهِ وَإِن كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلاَّ عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللّهُ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ ﴿١٤٣﴾
قَدْ نَرَى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاء فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَاهَا فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّواْ وُجُوِهَكُمْ شَطْرَهُ وَإِنَّ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ ﴿١٤٤﴾
وَلَئِنْ أَتَيْتَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ بِكُلِّ آيَةٍ مَّا تَبِعُواْ قِبْلَتَكَ وَمَا أَنتَ بِتَابِعٍ قِبْلَتَهُمْ وَمَا بَعْضُهُم بِتَابِعٍ قِبْلَةَ بَعْضٍ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم مِّن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ إِنَّكَ إِذَاً لَّمِنَ الظَّالِمِينَ ﴿١٤٥﴾
İnsanlar içinde bir kısım beyinsizler takımı bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir diyecekler? Ki o gün dediler.
Deki; doğuda batıda Allah’ındır. O kimi dilerse onu hidâyete erdirir ve işte böyle sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki siz bütün insanlar üzerine adâlet örneği ve Hakk’ın şâhitleri olasınız. İşte bu ümmet Muhammed ümmetidir.
Peygamberde sizin üzerinize şâhit olsun daha önce içinde durduğun Kâbe’yi kıble yapmamız da şunun içindir. Peygamberin izince gidecekleri iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah’ın hidâyet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. Allah îmânınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir. Doğrusu biz yüzünün semâya yöneldiğini orada şekilden şekle geçerek aranıp durduğunu görüyorduk. Artık seni hoşnut olacağın bir kıbleye çevireceğiz haydi bakalım yüzünü Mescid-i Harama göre çevir.
Sizde Ey mü’minler! Nerede olursanız olun yüzünüzü o tarafa doğru çevirin. Yâni 5 vakit namazda Kâbe’yi Şerif’e dönün. Kendilerine kitâb verilmiş olanlar da kesinlikle bilirler ki Rablerinden gelen o emir haktır. Allah onların yaptıklarından ve yapmakta olduklarından gâfil değildir. Celâlim hakkı için sen o kitâb verilmiş olanlara bütün delîlleri de getirsen yine de senin kıblene tâbî olmazlar.
Dakika 35:00
Kime diyor bunu? Hristiyan ve Yahûdî’lere diyor Cenab-ı Hak. Sende onların kıblesine tâbî olmazsın sakın olma diyor zâten onlar da birbirlerini kıblesine tâbî değiller. Celâlim hakkı için sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutarda onların arzu ve heveslerine uyarsan, Yahûdî’lerin isteklerine uyarsan, Nasrânî’lerin isteklerine uyarsan o zaman hiç şüphesiz zâlimlerden olursun dedi Cenab-ı Hak Hz. Muhammedin şâhsında Ümmet-i Muhammed’e bu bir ültimatomdur.
Ey Müslüman! Sen hiç kimse gibi olamazsın İslami kurallara, İlâhî hayat veren nizâma uyacaksın dünyâya örnek olacaksın. Çünkü senin tarzın İslami hayat tarzındır yüce bir hayat tarzıdır, hayat veren yüce nûr İslam’ın kendisidir. Onun için Müslümanlar kimseyi taklîd edemezler. Müslümanlar Allah’ın hükümlerine uyarlar. Ne Yahûdî gibi, ne Nasrânî gibi, ne başkaları gibi davranamazlar. Allah’ın ortaya koyduğu İslam’ın hak ölçülerine uyarlar.
Sizlere ihsândan bu âyetlerin bâzı keşif notlarından bahsederek dersimiz devam etmektedir. Size bu âyetlerden kısa öz manalar verdikten sonra birde âyetlerin bâzı konularında keşifler yapmaya devam edeceğiz, açıklık getireceğiz.
Yahûdî İncîl’i Îsâ’yı inkâr ediyor. Dikkat etmişsen âyetlere İncîl’i Îsâ’yı inkâr ediyor. Kim? Yahûdî. Nasrânî Mûsâ’yı Tevrât’ı inkâr ediyor. Bakın hem de bile, bile yapıyorlar. Îsâ inkâr edilmez, Mûsâ inkâr edilmez, Tevrât, İncîl, Zebûr, Suhuflar inkâr edilmez. Bunlar Allah’ın gönderdiği kitaplar, bunlar Kur’an-ı Kerim’in himâyesine aldığı kitaplar inkâr edilemez ancak ne inkâr edeceksin? Yahûdî’nin kendi yazdığı, uydurduğu, Tevrât adını koyduğu kitaplar vardır işte onlar o Tevrât değil. İncîl uydurulmuş İncîl var onlarda İncîl değil. Kur’an’ın bünyesinde, Kur’an’ın tasdîk ettikleri ve Kur’an’ın İncîl’dir dedikleri doğrudur. Çünkü onlar İncîl’i de, Tevrât’ı da kabûl ettikleri için yeryüzünde hakîkî Tevrât ve İncîl yoktur. Birilerinin uydurduğu yazması vardır. Kendi elleriyle yazdıklarını Allah’ın kitâbı diye göstermişlerdir.
Onun için İslam dini ise İlâhî kitapların tamâmını âmentüsüne almıştır bütün Peygamberleri âmentüsüne almıştır. Geçmişin bütün Peygamberlerine İslam sâhip çıkar. Geçmişin bütün İlâhî kitaplarına İslam sâhip çıkar, geçmişin Kur’an İslam şâhididir, hem mü’min hem Müheymin’dir, hem Mûsâddiktir. Onun için İslam’ın Âmentüsüne inanmadan kimse mü’min olamaz. Çünkü İslam’ın Âmentüsü hem ezelî, hem ebedî tek Âmentüdür. İnanç esâsları İslam’da ki îmân esâslarıdır. Bu olmadan ne Mûsâ’yı tanımış olur kimse, ne Îsâ’yı, ne İncîl, ne Tevrât, ne Kur’an, ne Muhammed hiçbirini tanımamış olur. Bir tek Peygamberi bile kimse inkâr edemez, yok sayamaz, Allah’ın hiçbir kitâbını yok sayamaz. Yahûdî, Hristiyan bu gibi inkârların içine düşmüşlerdir ki kendilerini mahvetmişlerdir.
Dakika 40:00
İslam âlemine uyarı veriliyor. Bu duruma düşmeyin ey Müslümanlar diyor Cenab-ı hak. Dinsizler ise tüm dinleri inkâr ediyorlar bakın dinsizlerin durumu da başka İslam ise bir hakîkat bir gerçektir.
Cerbeze, safsata, yalan, şarlatanlık, sihir, oyun, baskı, zorbalık gibi haksız hükümler birleşmiş milletlerden de çıksa İlâhî adâlet hepsini fes edecektir. Allah’ın adâletinin önünde kimse duramaz. İslam gerçeği, Kur’an hakîkati varken dünyâda hiçbir zorbalık İslam’ın önüne geçemez her zorbanın oraya koyduğunu İslam ne yapacaktır? Fes edecektir. İslam İlâhî adâletin tâ kendisidir. İlâhî adâletin kitâbı Kur’an-ı Kerim’dir. Mutlak hâkimiyet, hükümranlık da yalnız Allah’ındır. O şâhlar şâhıdır. O yüceler yücesidir, yüce Feyyazdır, kudretiyle âlemlere hâkim olandır, Rahmetiyle bütün âlemi kuşatandır, kemâl sıfatların sâhibidir, eşsiz muktedir hükümdardır. Allah’ın kânûnlarını tanısalar da böyle tanımasalar da böyle Allah’a zarar gelmez tanımayanların îmânı yok olur, tanıyanlar de o yücenin himâyesinde ebedîyülebet mutlu olurlar. Gerçek hayat veren kaynaktan ebedî beslenirler. Ebedî hayat veren kaynak İlâhî kânûnlar, Kur’an-ı Kerim’dir, İslam’dır.
İslam o kadar yücedir ki bütün diller, akıllar, beceriler, güçler, bütün kuvvetler bir araya gelse Kur’an-ı Kerim’in dengini kimse ortaya koyamaz. Bütün anlattığımız güzelliklerin tamâmından İslam daha da güzeldir. Çünkü İlâhi’dir.
Araştırmacı âlimler hikmet ehli hikmet kesin delîldir. Orta sınıf güzel öğütle mücâdeleci sınıf en güzel mücâdele ile yumuşak sözle ehli kitapla en güzel şekilde mücâdele et Ankebût Sûresi 46, yine Cenab-ı Hak Nahl Sûresi 125’de bunlara işâret etmekte ve hükmünü ortaya koymaktadır gerçek dersleri vermektedir. Bunun için örneksiz yaratan Cenab-ı Hak’tır buna ibdâ ediyor. Örneksiz bütün âlemler yokken örneksiz yaratmıştır insanoğlu yokken. Âdem yokluk demektir Yâni insanoğlunu, Âdemoğlunu yaratırken örneksiz olarak Âdemoğlunu yoktan yaratan ibdâ eden Cenab-ı Hak’tır. İbdâ ve Mebde ve Meâd tabii ki Yüce Allah’ın kendisinin yaratıcılığının netîcesidir. İbdâ örneksiz yoktan yaratıyor, Meâd ile mezardan kaldırıp mahşere getiriyor, hesaba getiriyor. Kabir azâbı ayrı, mahşerdeki büyük mahkeme ayrıdır.
Onun için kıymetli efendiler!
Cenab-ı Hak En’âm Sûresi 21. 93. 144’üncü âyetlerinde nîmet içinde yüzenleri günâh sebebiyle helâk ettik diyor.
Dakika 45:07
Cenab-ı Hak nîmeti verince birileri azıyor, fakir yapınca da sapıyor. İkisinin ortasında Cenab-ı Hak fıtratı ayarlamıştır. Ne yazık ki insanoğlu kendi fıtratını bozmaya çalışıyor.
Şimdi İsrâil’in başına gelenlerden bâzı notlar verelim Buhtünnassar, müşrik Romalılar, Hristiyan Bizans, Arap müşrikleri Mescid-i Aksa’yı yakmışlar, yıkmışlar, tahrîb etmişler. Abdullah bin Abbâs’tan Roma Kayseri Titos, Beyt-i Makdis’i tahrîb etmişler halkını da kılıçtan geçirmişler, çocukları da esîr etmişler, Tevrât’ı yakmış Mescid-i Ma’bedin içinde domuzlar kesmişler leşler doldurmuşlardır. Abdullah Bin Abbâs’san rivâyet olunmaktadır bu haberler Yâni köklüdür.
Kudüs sonra Pers Kralı Erdeşir-i Behmen kirş veya kürş tarafından îmâr edilmiştir. İsrâil biraz toparlanmışlar Îran’ın, Roma’nın, Yunan’ın idâresine girmişlerdi. Bakın Buhtünnassar Ben-i İsrâil’i Kudüs de kılıçtan geçirdi, Kudüs’ü yaktı yıktı ve kılıç artıkları da bak ne oldu? Esîr oldu. Diğer bir kısmı da biraz toparlanınca ne oldu ileride? Daha sonra, Îran’ın, Yunan’ın, Roma’nın idâresine girmişlerdi. Yâni başları bu belâlardan kurtulmamış bu milletin. Niçin? Yaptıkları orta da yaptıklarını Kur’an-ı Kerim anlatıyor. Yahyâ’yı, Zekeriya’yı da o dönemde şehit etmişler, öldürmüşlerdi. Bunlar Peygamber katili. Îsâ’nın göğe çekilmesinden 40 sene sonra Romalılar Kudüs’ü yine yakmış, yine yıkmışlardı. Bakın buda bir başka belâ o zamanda İsrâil’in başına gelen belâlar bu yıkıma Titos yine devam etmiş, “Yahûdî Devleti” ortadan kaldırılmış, tüm Yahûdîler esir edilmiş, suspus hâle gelmişler, Titos kaçanlar hâriç tüm Yahûdîleri de, Hristiyanları da kılıçtan geçirmiştir. Dikkat edin! Yakmış ve yıkmış hem Yahûdîler, hem Hristiyanları, kitaplarını da yakmış. Yâni hem İncîl’i, hem Tevrât’ı yakıyor. Titos yapıyor, Buhtunnassar’dan sonra Titos zulme devam ediyor. Bakara Sûresi 61’inci âyetine bak İsrâil hak ettiğini buldu. İbn-i Esîr ve Murat Bey tarihine bakınız; bunları o güvenilir tarihi kaynaklarda da bunları bulmak mümkündür.
İmparator İlya Anderyonus barbarca Yahûdî ve Hristiyanları katletmiştir. Bakın o katliamdan sonra yine tekrar bunların üzerinde katliamlar devam ediyor. Müslümanlar dünyâ da hiçbir zaman haksız bir ne savaş yapmış ne katliam yapmıştır. Hattâ insanlığı bu zâlimlere karşı İslam dünyâya hâkim olduktan sonra insanlığı korumuştur. Şehri tahrîb etmiş kim? İmparator İlya Anderyonus hem Yahûdî Hristiyanları katlediyor, kılıçtan geçiriyor, şehri tahrîb ediyor sonra îmân edip Roma ve Yunan asıllı kimseleri yerleştirmiştir.
Dakika 50:11
O zamana kadar Kudüs’e (orişelun- yarişelun ) denirken sonra İlya Beytü’l Rab adını vermişler. Roma da Hristiyanlığı kabûl eden Konstantin’in annesi (Hillama) ki Eleni diye ismi geçmektedir. Haçı çıkarmak için Kudüs’e gidiyor Konstantin’in annesi Eleni bu Yasaribi haçı çıkarıyor. Sarip bayramı kabûl ediliyor ve Kamâme Kıyâme kilisesini yaptırıyor. Onlarca Îsâ’nın (AS.) mezarı kabûl ediliyor, bu kilise onun üzerine yaptırılıyor. Mescid-i Aksa ’yı yıktırıyorlar. Şehrin çöpünü, süprüntüsünü oraya atın diye emir veriyorlar. İşte bakın Konstantin’in de yaptıklarına bakın bir müddet daha sonra Hz. Ömer zamanına kadar Hristiyanlar Mescid-i Aksa ‘yı (Mezbele) çöplük yapmışlardır. Yahûdî’lerin ayrı ihâneti vardır, Hristiyan Konstantin’in de böyle bir durumu vardır. Orada duâyı bile yasaklamışlar Yâni Mescid-i Aksa da bile duâ yapmayı yasaklamışlar idi. Hz. Ömer ve Müslümanlar Mescid-i Aksa ‘yı yeniden binâ ettiler. Bu âyeti kerime Hristiyanların zulmünü Yahûdî’nin de buna sebep olduğunu bildirirken câmilere, mescitlere herkesin saygılı olması emrediliyor. Mescid-i Aksa ’ya bunlar çok büyük saygısızlık yapmışlar, çok büyük ihânette bulunmuşlardır. Müslümanlar ise kimsenin bir tapınağına dokunmamıştır. Çünkü herkesin saygılı olması emrediliyor. Hürmet etmezseniz câmiler, mescitler elinizden çıkacak diye Kur’an-ı Kerim mûcizevî haberini vermiştir. Dikkat et buraya da! Eğer hürmet etmezseniz câmiler, mescitler elinizden çıkacak diye Kur’an-ı Kerim mûcizevî haberini vermiştir ve öylede olmuştur. Kim kendi dininin değerlerini bilmezse elinden gider. Kudüs onların ellerinden çıkmış, Müslümanların eline geçmiştir.1400 senedir Müslümanların elinde iken şimdiki durum bellidir. Bakın 40, 50 senelik bir zaman içinde Kudüs’ün durumuna bakın kan akıtıyorlar, katliama devam ediyorlar. Bakara 114’üncü âyet-i kerimenin sırrına bakın o sır açıkça görülmüştür. Şimdiki Müslümanlara önemli dersler verilmektedir. Süddî Konstantin’in de İstanbul’un ellerinden çıkması da İstanbul’un fethinden asırlar da önce haber verilmiş, tefsîrlere yazılmıştır. Süddi Fetihten 5, 6 asır önce tefsîrine İstanbul’un Fethini güzelce yazmıştır. Bu mûcize olan haberin Hz. Muhammed’den alındığı kesindir. Yâni İstanbul’un fethedileceğini Hz. Muhammed mûcizevî olarak haber vermiştir.
Dakika 55:00
Bu İstanbul’un fethi haberi tam bir mûcizedir. Hadisi Şerif 857 yıl önce Hz. Muhammed dikkat edin!
(ve tüftinannel kostantiniyyetü vele nığmel esîru emîru vele nığmel emîru emîruhâ vele nığmel ceysu zelikel keyş) ‘’Fethu’l-Kebir Li- Suyûtî’’
Kıymetli efendiler!
İşte ihânetin sonucu budur. Müslümanlar da İslam’ın, câmilerin, cemâatların, mescitlerin ve Kur’an-ı Kerim’in, ümmet birliğinin, İslam’ın yüce nizâmının kıymetini bilmediği için bir asırdır Müslümanların başına gelenlere bir bakın.
Allah’u Teâlâ yönden de cihetten de münezzehtir. Tüm yönleri cihetler Allah’ındır. Kıble tevhîdin birlik beraberliğidir. Bütün Müslümanların kıbleye dönmesi İslam birliğinin açıkça göstergesidir. Bu şekli değil gönüllerin de birliği, dâvâ birliği, hareket birliği, aksiyon birliği de İslam da esâs ve şarttır. Tevhîd sırrıyla terbiyedir. Hem de yeryüzü ümmete mescit kılındı. Öncekiler ancak mescitlerinde namaz kılabilirlerdi.
Fıkıhta bir kâide vardır. ‘’El emru iza daga ittesea’’ İş sıkışınca genişler. İşte İnşa’Allah şuanda İslam âleminde büyük bir burhan ve bunalım bulunmaktadır. İnşa’Allah’u Teâlâ Müslümanlar İslam’a, Kur’an’a sarılıp bir ve bütün oldukları zaman zafer yakındır. Bu insanlığın kurtuluşudur. Kimseden bir intikâm meselesi değil bütün insanlığın Hakk’a hakîkate çağırılması bütün insanlığa hayat veren değerlerin takdîmidir. Kimsenin de hayatı alınmıyor. İslam herkese hayat veriyor. Hayat veren hakîkat, hayat veren nûr, ebedî saâdet, felâh, necâh tamâmı İslam’ın kendisindendir. Çünkü Allah’ın ezelî ve ebedî rahmet tecellîsidir. İslam budur.
Yahûdî ve Nasrânî de müşriklere katılmışlardır. Âyet 116’ya baktığın zaman hâlbuki Yahûdî ve Nasrânî Tevrât ve İncîl’de Muhammed’i gördüler (A.S.V). derhal Müslüman olmaları gerekirken putperestlerle beraber oldular. Kendilerine yazık ettiler.
Bedi seyrini, sırlarını, güzelliklerini örneksiz benzersiz yaratandır. Yüce Allah’ın sıfatıdır. İşte (بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ) yerleri, gökleri bütün bunların seyrini, sırlarını, güzelliklerini örneksiz benzersiz yaratandır bütün yarattıkları böyle. illiyyetin nedenselliğin başı yaratmadır, icâttır doğurtma değildir. Allah baba olmaktan da münezzehtir. Mahlûkatın hiçbir şeyine benzemez. Mahlûkat Allah’a hiç benzemez. Allah hiçbir mahlûkata benzemez.
Dakika 1:00:08
Mahlûkatın bütün hayâllerini insanların toplasanız şöyle mi deseniz o öyle de değildir. Allah kendi dediği gibi eşi bulunmayan yüce bir varlıktır. Mahlûkat Allah’ın parçası falan değildir. Hulül İslam’da şirktir, bâtıldır. Tenâsüh da böyledir reenkarnasyon gibi inançlar da böyledir. Vahdeti vücutta tamâmen safsatadır. Vahdeti vücut bütün âlemlerin Allah ile bir bütün olarak kabûl edilmesi her şeyin ilâhlaştırılması ki İslam’da bu da yoktur. Çünkü Allah’ın dışında ne varsa bütün mahlûkat ne varsa Allah’ın yarattıklarıdır. Yaratılmışı mahlûkatı ilâhlaştırmak Allah’a iftirâdır, şirktir. Eski dinlerde Allah’a büyük baba derlerdi. Evlâdı var demezlerdi. Eskiden insanlarda böyle bir alışkanlık vardı. Babaya küçük baba derlerdi. Hristiyanlar önce Îsâ’ya Allah’ın oğlu dediler sonra da Allah dediler. ‘’Hâşâ sümme Hâşâ’’ Îsâ Allah’ın kuludur. Meryem’in oğludur. Allah’ın hem kulu hem Peygamberidir. Îsâ’yı Kur’an-ı Kerim böyle tanıtıyor ve böyle gerçek hakîkat böyle. İncîl böyle tanıtıyor, Tevrât böyle tanıtıyor Îsâ’nın kendisi böyle tanıtıyor. Allah böyle tanıtıyor.
Îsâ Meryem’den doğmuş, yemiş, içmiş, annesini emmiş ve altını kirletmiş, çiş yapmış hâşâ bu bir insan. Bunu ilâhlaştırmak Îsâ’ya da iftirâdır ve İncîl’e iftirâdır, Allah’a da büyük iftirâdır ve şirktir. Îsâ’nın yolu bu yol değildir. Îsâ (AS.) bir güzelim Peygamberdir ve Meryem’in oğludur.
Tekrar hatırlatalım Âdem (AS.) anasız, babasız yaratıldı. Îsâ (AS.) da babasız yaratıldı o kadar. Allah her türlü yaratmayı biliyor mu? Biliyor. Âlemleri yoktan yarattı mı? Yarattı. Îsâ yaratmak o kadar zor mu? Onun için Îsâ’nın babası yok diye Îsâ’yı ilâhlaştırmak Allah’ı tanımamaktır.
Millet kelimesine gelince imlâl mastarından imlâ yazmak, yazdırmak, gidilen yol eğri veya doğru olabilir Zemahşerî’nin beyânı bu. Din, şerîat, Şehristânî, milel, nihalde milel ve nihalde din, şerîat, millet, ictimâî duygu, hâkim ilkeler, tâkip edilen yol bu millet kelimesini içinde bu anlamlar bulunmaktadır.
Hevâ ve arzularına uyanlar bozuntulardır. Bunlara mecâzen millet denir. Din adına, şerîat adına, bozulmuş keyfine uymuşlar bozulmuşlardır. Ümmet uyarılıyor. Hevâsına uyanlar bozulmuş milletlerdir. Abdullah Bin Selâm Şam râhiplerinden sekizi Câfer-i Tayyar’la gelen Eshab-ı Sefîne gemi otuz ikisi de Habeşistanlılar ki kırk kişi bunlar Tevrât’ı, İncîl’i doğru okuyanlar bunlar Müslüman oldular.
Dakika 1:05:20
Millet olabilmek için kıymetli dostlarım, bir defa İslam tek başına bir millettir. İnançta, kıvançta, tasada, hedefte, gayede her şeyde birdir. Millet demek din ve şerîatı tam uygulayan aynı inançtaki insan topluluğu demektir. Bu da Şehristânî’nin Minel ve Nihal’deki anlatımıdır. Din, şerîat, millet, ictimâî duygu, hâkim ilkeler, tâkip edilen yol işte buradaki tâkip edilen yol İslam’ın bizzat kendisidir. Millet de bu yoldan giden Müslüman ümmettir. Milleti doğru anlamak gerekmektedir. Yoksa işte burada da geçtiği gibi bozuntulara, bozulmuş toplumlara mecâzen millet denir. Bunlar millet olamazlar. Millet işte Yüce Allah’ın dinine topyekûn bağlı ümmetin adıdır. Dünyâ iki millettir bu konuda Müslim ve gayri Müslim’dir kısacası budur.
Bunun için burada Yahûdîler millet olmak, ırkçılık ortaya atmışlar, Siyonizm’e sapmışlardır. Netîcede gittikleri yol Mûsâ yolu, İslam yolu, şerîat yolu değildir. Bunun içinde dünyâda ırkçılığın kaynağı Siyonizm’dir. Her millete bunu açıklamak isterler. Niçin? Ümmet-i Muhammed’i bölüp parçalamak için yaparlar.
Hüsn-i tahallûs bahisten bahise geçmek Türkçe de Girizgâh ittitab denir. İttilâ, belâ, zahmetli imtihânın adı da ittilâ ve belâdır. Cenab-ı Hak insanlar neye müstahak ise onunla imtihân eder. Dilediğine hidâyet eder lütuf eder, dilediğini kahreder.
İbrâhim ‘’Ebun Rahimun’’ merhametli baba demektir. İbrâhim’in anlamı ‘’Ebun Rahimun’’ merhametli baba, İmâm: kendine uyulan önder, din ve dünyâ işlerinde öncülük ve riyâset etmek ki Riyâset-i Kübrâ’dır. İşte Hz. Ali’nin, Hz. Osman’ın, Hz. Ömer’in, Hz. Ebû Bekir’in (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hilâfetleri İmâmet-i Kübrâ’dır. Yüce mertebesi Risâlet’tir. Bunların üzerinde en büyük mertebe ise Peygamberliktir. Dînî hükümlere, millet ve şerîata sâhip kılmak bunlarla insanların önderi yapmaktır. Demek ki; dinî hükümlere millet ve şerîata sâhip kılmak bunlarla insanların önderi yapmaktır. Zâlim imâm önder olamaz, Yâni zâlim devlet başkanı olamaz.
Dakika 1:10:00
Bunun için İslam da bir devletin başına geçecek orada ki İmâmet-i Kübrâ ki yâni devlet başkanı âdil olmak zorundadır. İç dünyâsı ve dış dünyâsı insanlığın hayrına donatılmış olacaktır ve Cenab-ı Hak neyle donatılacağını da Kur’an-ı Kerimde zâten bildirmiştir. 124’ âyet-i kerimede Cenab-ı Hak zâlim imâm yâni zâlim devlet adamı devletin başına geçemez. Zâlimlerden devlet adamı olamaz olmamalıdır ve önder olamaz çünkü imâm devlet adamı önder anlamındadır. Buna İmâmet-i Kübrâ denmektedir. Eğer olursa azledilir. Bir zâlimin biri başa geçti derhâl azledilir. Ümmet burada birlikte hareket etmelidir. Müçtehitlerin birlikte bir arada karar vermelidirler.
Yine İsrâil’e Cenab-ı Hak burada ne yapıyor İsrâil’in şâhsında insanlık âlemine ders veriyor. İsrâil neler yaptı. Bak başına neler geldi. Tarihte Hz. Mûsâ’dan sonra İsrâil sonra zâlim olunca risâlet, riyâset ellerinden gitti. Peygamberliği Allah İsrâil soyundan aldı. Çünkü artık zâlimler türedi. İsmâil’in soyuna atladı Peygamberlik. Hz. Muhammed İsmâil (AS.) soyundandır. İbrâhim (AS.) İsmâil’in oğludur biliyorsunuz. Hz. Muhammed son ve cihân Peygamberi olarak gönderildi. Kıyâmete kadar hak yol İslam yoludur. İsrâil kıskançlıkla Hz. Muhammed’i inkâr ettiler, bu kıskançlıklarından ve ırkçılıklarından kaynaklandı. Kendilerinden değil diye kabûl etmediler. Çatlasan da, patlasan da İslam güneşi dünyâyı, fezâyı aydınlatmaya devam edecektir. Peygamberlik kimsenin keyfine değildir Allah’ın seçmesi ve onun tahsîsîdir.
Makam-ı İbrâhim’den bahsediyor yine bu âyetlerde Kâbe’yi binâ ederken insanları hacca çağırırken üzerine çıktığı taşın bulunduğu yerdir Makam-ı İbrâhim hacca gidenler burayı bilmektedirler. Tavâf namazı burada kılınır. Rükûlu namaz bu ümmete mahsûstur, bu ümmete işâret edilmiştir. Hacer bizi kupkuru vâdîye bırakmanı Allah mı emretti? Deyince, İbrâhim (AS.) evet dedi. Hacer kim? İsmâil (AS.) annesi Hacer annemiz Kâbe’yi Şerife bırakıldığı zaman İsmâil’le İbrâhim (AS.) tarafından İsmâil kucağında çocuktu. İşte o zaman Hacer annemiz ne kadar îmânlı bir kadın. Ne dedi? Bizi kupkuru vâdîye bırakmanı Allah mı emretti? Deyince İbrâhim (AS.) evet dedi. Öyleyse sen git bizi düşünme o bizi korur diyordu. Allah’a Hacer ne kadar bağlı bir mü’mine hatun annemizdir. Burada da kadınların işte örnek hanım, hatun, kahraman annelerimizden biride o dur.
Dakika 1:15:00
İbrâhim (AS.) Keda Tepesinde İbrâhim Sûresi 37’nci âyette
رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ İlâ Âhiri’l Ayeh عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّ bu âyeti kerimenin gereğini orada ne yaptı? Keda Tepesinde Cenab-ı Hakk’a yalvardı. Yârabbi dedi. Ben zürriyetimi öyle bir yerde iskân ettim ki dedi. Zirâatı yok, mahsûlü olmaz, sebzesi, meyvesi bulunmaz. Ben dedi böyle bir yere bıraktım ki bu عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّ senin beytin dedi, Yâni Mescid-i Haram’ın yanında bıraktım dedi ve sana ısmarladım dedi. Cenab-ı Hak bütün dünyânın gönlünü Kâbe’ye çevirdi. İşte bugün gördüğünüz Kâbe’ye dünyânın uzak yakın her yerinden akın, akın akmakta, Hac mevsiminde nasıl dolup taşmakta ise Hac mevsiminin dışında da umrelerle, ziyâretlerle dolup taşmaktadır.
Dakika 1:16:53