284- Tefsir Ders 284 hayat veren nurun keşif notları
284- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 284
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,
Yüce Allah’ın rahmetiyle âlemleri kuşatması tabii ki İslam ile tecellî etmesidir. Bunun için İslam’ın kaynağı Kur’an-ı Kerim ve Hazreti Muhammed’dir yani risâlet ve nübüvvettir ve kitâbî ilâhî Kur’an-ı Kerim’dir. Kitap ve risâlet olmadan hak din ortaya çıkmaz hakîkat ortaya tecellî etmez. Cenab-ı Hak bütün yüce gerçekleri işte İslam ile Cenab-ı Hak tecellî etmiş İslam bütün âlemleri ezelî, ebedî kucaklayan Allah’ın rahmetidir, mağfiretidir, Necatıdır, mutluluktur ve gerçek olan hayat tarzıdır. Yani hayat veren nurun bizzat kendisi Kur’an-ı Kerim’dir, İslam dinidir ve bunun canlısı da Hazreti Muhammed’dir. (Aleyhisselâtu Vesselâm)
A’râf Sûresinin anlamını verdiğimiz yüce âyetlerin biraz daha açığa çıkarılması içinde keşif notlarıyla rivâyette de dirâyette dersimiz devam etmektedir. Aklın mâverayı yani öteki âlemi kavraması nedir? Tüm mahlûkatın tamamına mâvera deniyor. Çünkü hepsi Allah tarafından yaratılmıştır. Aklın mâverayı kavraması, mümkün noktalara ulaştırması. Bunun için Kur’an-ı Kerim’den asîl hak mânâları alacaksın kevnî âyetleri ve kitâbî âyetleri keşfetmeye doğru gayret edeceksin. Akıl Kur’an ile yani kitâbî âyetlerle kevnî âyetlerle mâverayı kavramaya ebedî devam edecektir yani görevinin sürdürecektir. Ebedîlik kimsede yoktur Allah’ın takdiriyle, yaratmasıyla, müsaadesiyle olmaktadır. Bunun için En’âm ve Enfâl arasında bu durum A’râf gibidir aynen. Şöyle bir bakalım, bütün mahlûkatın üzerinde akıl yürütmek ancak Kur’an-ı Kerim’e tâbî olmakla Kur’an-ı Kerim ezelî ve edebi bilgileri içerdiği için insanoğluna her ilim dalında ipuçları vermektedir. İbn-i Abbâs’tan şöyle bir rivâyet vardır diyor ki; ‘’Enallahu âlemü’’ Yüce Allah diyor ki Hadis-i Kutsî de: Ben Allah’ım en iyisini bilirim diyor (Amennâ ve Saddaknâ) ‘’ve ufassılü’’ ben Allah’ım bilirim ve açıklarım diyor. İşte Kur’an-ı Kerim’i İslam’ı Hz. Muhammed’e Yüce Allah kendi açıklanmıştır. Bu vasıtalı Cebrâil Aleyhisselâm aracılığıyla da olmuştur doğrudan doğruya Peygamberimizin kalbine ilhâm sûretiyle de olmuştur. Tamamen Vahyi İlâhî’dir. Vahyi Allah kendi açıklar murâdını bildirir. Onun için Kur’an-ı Kerim’in bir defa açıklanması önce Allah’a ait Peygamberimize bildirilmiştir. Peygamberimiz de Ashâblarına ve insanlık âlemine açıklamıştır. Buna dikkat edelim herkes kafasına göre değil Peygamberimizin ortaya koyduğu Kur’an anlayışı İslam anlayışını muhafaza etmek için Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat işte yolu ve o yolun müçtehit yüksek âlimleri burayı koruyarak gelmişlerdir.
Dakika 5:31
Yine Süddî ve bazıları ‘’El-Musavviru’’ diyor. Ne diyor? Ben tasfir edenim (أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ) anlamı da verilmiştir bunlara. Cenab-ı Hak ne diyor; “Senin göğsünü açmadık mı?” Diyor. Murâd Peygamber olduğu için Hazreti Muhammed onun göğsü açılmış içine hikmetler doldurulmuştur ve Cenab-ı Hak İslam adına, insanlık adına ne lâzımsa Hazreti Muhammed’in iç dünyasına doldurmuştur ve (أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ) diyor. “Senin göğsünü açmadık mı?” Diyor. Fahrur Râzî de Miftâhu’l Gayb ’da yine aynı açıklamayı yapmışlardır. ( وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ) Bu tevilini ancak Allah’ın bildiği müteşâbih âyetler bulunmaktadır. İşte bunlardan birisi de A’râf Sûresi’nin başındaki âyetlerdir. Bunlar da müteşâbihtirler. (المص ﴿١﴾) bunlar üzerinde bizim Râsih âlimlerimiz, kâşif âlimlerimiz bu gibi anlamlar vermişlerdir. Fakat bunun gerçeğini Yüce Allah en iyisini bilmektedir ve aczimizi itirafla Ubudiyet secdesine biz kapanırız. Yine (المص ﴿١﴾) Ey Rasûlüm Mustafa Muhammed Mustafa (Sallallahu Teâlâ Aleyhi Vesellem) Sence bilinen bu (المص ﴿١﴾) sesleriyle diyor kulaklarında çınlayıp bu seslerle diyor kulaklarında çınlayıp kalbinde fısıldayan vahyi tecellîleri (كِتَابٌ أُنزِلَ إِلَيْكَ) diyor bu kitap şanlı Kur’an-ı Kerim işte sana inzâl edildi diyor sana indirildi ey Muhammed diyor ve bu anlamın da verildiğini görmekteyiz. Mü’min, gayrimüslim Kur’an-ı Kerim’in hükmüne dâhildir. Yani Kur’an-ı Kerim Müslüman olan olmayan bütün milletlere geldi Kur’an-ı Kerim Kur’an-ı Kerim’in hükmüne herkes dâhildir. İnanan inandığı kadarıyla ondan yarın mahşerde lehine tecellî edecek inanmayan inanmadığı kadarıyla aleyhine durum tahakkuk edecektir. Bunun için bir defa insanlığın tümüne bu Kur’an-ı Kerim’i duyurmak gerekmektedir. Çünkü Kur’an-ı Kerim mü’min, gayrimüslim tamamen herkesi ilgilendirmektedir. Kur’an-ı Kerim’in hükmüne dünyada ben insanım diyenler dâhil olduğu gibi cinler de dâhildir. Ya lehine ya aleyhinedir A’râf 44’üncü âyet. (أَن لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الظَّالِمِي)
Dakika 10:04
Bakın “zâlimler için kurtuluş yoktur.” Niçin Allah’ın diyor lâneti zâlimlerin üzerinedir. Zâlim Kimdir? Hem kendine hem de insanlığa zulüm eden kişilerin hepsi zâlimdir. Kendine ve insanlığa kişi kendine nasıl zulmeder? Birinci en büyük zulüm küfürdür, şirktir ve fâsılıktır, nifâktır, şigaktır, büyük günahlardır ve Allah’a olan itaatini ubudiyetini, görevini yapmamasıdır. Zulüm buradan başlar. Kur’an-ı Kerim’i arkasına atanlar, dinlemeyenler, amel etmeyenler işte korkutan hükmüne atılmışlardır. Kur’an-ı Kerim’in hükümlerinin bir kısmı korkunç tehlikeleri haber verir. İşte Kur’an-ı Kerim‘i arkasına atanlar bu kim korkunç tehlikenin içine kendini atanlardır. Şeksiz, şüphesiz Kur’an-ı Kerim’i arkasına atanlar, dinlemeyenler, amel etmeyenler işte şanlı Kur’an’ın korkutan hükümlerine işte atılmışlardır. Kur’an bunlara hükmünü verecek hakkından gelecektir bunda şüphe yoktur. Mü’mine ise Kur’an-ı Kerim hatırlatır yani onu dâima nasihat eder, öğüt verir, müjdeler. Ama inanmayanları sürekli gerçekleri onlara haber verir ve onların da başına gelecekleri tenzil ile yani nezir ile tehlikeleri onlara duyurur. Onun için herkes Kur’an-ı Kerim’den payına düşen dersini tam almalıdır. İşte bu dersler hayat veren nurun kaynağı olan Kur’an’ın bizzat gerçek hayatın dersleridirler. Bunun için Kur’an-ı Kerim’i dâima elinde tutacaktır. Kim? Mü’minler Kur’an-ı Kerim’i dâima elinde gönlünde tutacaktır ve tutmalıdır. Kur’an gönülde tutulacak kitaptır elden dâima gönüle intikâl etmesi lâzımdır ve dil dâima gönlündekini konuşması gerekmektedir. Kur’an’ın nuru kalbi, ruhu dolduracak oradan taşanları da dil konuşacak tercümanlık yapacak. Dil kalbin tercümanıdır kalbinde, ruhunda Kur’an’ın hazineleri yüce mânâyı kalbin yeteri kadar almış olacak dil bunun tercümanlığını yapıp cihâna tebliğ ve telkin edecek. Yaşantısıyla ile de bunu ispat edecektir. Ölçü Kur’an-ı Kerim’dir ona aykırı olana uymayın Kur’an-ı Kerim, sünnet icmâ, ümmet yani Hazreti Muhammed’in ortaya koyduğu Kur’an anlayışı ki, bu kitapla, Kur’an’la, sünnetle, icmâyla, kıyasla tamamlanır. Kur’an-ı Kerim’in açıklanması bunlarla tamamlanır. Onun için ölçü Kur’an’dır dediğimiz zaman İslam’ın aslî kaynaklarını aslî delillerinin tamamını bir bütün olarak ele alacağız ki Kur’an-ı Kerim iyice anlaşılmış olsun. Ölçü Kur’an-ı Kerim’dir ona aykırı olana uymayın. Dikkat et! Eğer birisi Kur’an ’sız Peygamberin sünnetleri sahîh hadislerle ve icmâ, ümmet, müçtehitlerin ittifâk edip bu konuda ortaya koydukları gerçekler ve müçtehitlerin Kur’an’dan ve sünnetten çıkardıkları hakîkî hükümler bir defa dinin aslını oluştururlar.
Dakika 15:16
Yoksa herkesin ortaya attığı din değildir. Ölçü onun için temelde Kur’an-ı Kerim’dir ona aykırı olana uymayın diyor.
Lut Aleyhisselâmın kavmi ne yaptı? Peygamberine itaat etmedi kendi kafasına göre hareket ettiler. Allah Lut kavmini gece yarısı ne yaptı? Üstünü altına, altını da üstüne çevirdi dünyadan sildi attı. Kim bu? Lut Peygamber’in kavmi. Şimdi bu çağ Muhammed çağıdır 14 asır önceden başlamış yani Hazreti Muhammed’in dünyaya dünyayı şereflendirdiği andan itibaren kıyâmete kadar bütün çağlar Muhammed’in çağıdır. Kur’an çağı, İslam çağıdır. Bunun için herkesin Hazreti Muhammed’e tabi olacak getirdiği İslam şeriatıyla amel ve îmân edecektir. Eğer bunu yapmazsa Allah’u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri Lut Kavminin başına neler geldi, Nuh Kavminin başına, Hud Kavminin Sâlih’in yani Sâlih Kavminin yani Semud Kavminin, At Kavminin başlarına neler geldi? Şuâyb’ın ve İbrâhim’in Aleyhimüsselâmların kavimlerinin başlarına neler geldi? Kur’an-ı Kerim bunları niçin bize anlatıyor? Onların başına gelenler sizin başınıza gelmesin ibret alın, gereği gibi dosdoğru Müslüman olun diyor. Şuâyb’ın kavmi güpegündüz helâk oldular. Şuâyb Aleyhisselâmın kalbini de Allah güpegündüz helâk etti. Gaflet hâlinde dinlenirken azap gelip çatmış iş işten geçmiştir. Yani insanlar şımarmaya, azmaya, kudurmaya devam ederlerse onların at oynattığı bir zaman müddeti var o sona erdiği zaman gelecekler geliyor, olacaklar oluyor, herkes belâsını buluyor. Yani kimsenin yaptığı yanına kalmıyor. Bunun için Kasas Sûresi’nin 65’inci âyetinde: “Peygamberlere ne cevap verdiniz?” (مَاذَا أَجَبْتُمُ الْمُرْسَلِينَ) yine Mâide Sûresi’nin 109’uncu âyetinde: “Size ne cevap verildi?” Diye soruluyor. Şimdi tabii ki o Peygamber’in getirdiği Allah’tan gelen hak ve hakîkat olan İslam’ın yüce değerlerine gereği gibi îmân ve amel etmeyenlerin söyleyecek bir sözleri yoktur. Rapor aleyhlerinde tutulmuş zaten amel defterleri boyunlarına takılmış mahşerde onların ne yaptığını zaten onlara bizzat söylenecektir. İster bütün yerin, göğün numarasını yalanla doldursak kurtulma şansı yoktur. Doğrular ortadadır Allah’ın adâleti eşsiz şeriksiz doğrudur ve dosdoğru tecellî etmiştir edecektir etmeye ebedî devam edecektir. Suçlar tüm belgeleriyle ortaya konmuştur herkesin suçu belgelerle Kirâmen Kâtibin deli melekleri ve Allah’ın şahitliği ve başka nice şahitler ki günahları nerede işlediysen oranın taşına toprağına oradaki canlı cansız mahlûka varıncaya kadar kendi vücudun bedeninde dâhil şahitlik edecektir bunların hepsine.
Dakika 20:10
Onun için herkesin günahları suçlar tüm belgeleriyle bilinmiş ve zapt edilmiştir. Mâide Sûresi 109’uncu âyet-i kerimesinde Yüce Rabbimiz: ”Tabii ki gizlileri bilen yalnız sensin sen” diyor. Yüce Allah açığı bildiğinden tabii ki daha fazla gizliyi de biliyor gizliyi bildiğinden daha fazla açığı da biliyor. Bilmediği yok ki onun için gizli açık diye bir şey yok her şeyi biliyor. O zamandan, mekândan münezzeh bir varlıktır. O zamanları mekânları kendi yaratmıştır yarattıkları O’na engel olma şansı yok ki. Bunun için insanoğlu dikkat etsin vatan, vatan, iktidar, iktidar, geçim, geçim bunlar meşrû zeminlerde olmalıdır. Vatanın Dârül İslam olmalıdır iktidarın tamamen îmânın hak ve hakîkatin iktidarı olmalıdır. İslam’ı yaşayan bir muktedir yapın olmalıdır ve geçim konusunda da kimseye muhtaç olmayıp Allah yolunda kazanmak o yolda harcamak olmalıdır. Onun için insanoğlu neden yaratıldığına bakmalıdır. Çamur, zerre, nutfe, sperma bak bunlar sırasıyla böyle idiniz. Sizi “Ahsen-i Takvîm” üzere kıldık diyor Cenab-ı Hak. Bu hâlden en üstün biçimde bir insan yarattı Cenab-ı Hak. Ve meleklere de: “Boyun eğin itaatle hizmet edin dedik” diyor. Melekler, yer, gök her şey insana hizmet ediyor. İnsan kime hizmet etmeli? Allah’ın hizmetinde, emrinde olmalıdır. Bunun için yaratıldık
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُون (Zâriyât Sûresi 56) Bunun için yaratıldık her şey bize hizmet ediyor. İnsan en üst biçimde yaratıldı en üst düzeydeki yüce değerlerle insan donatıldı. Bu değerlerle de Allah’a kulluk etmemiz bize emredildi teklif edildi. Teklifler İslam’daki bütün kânûnlar Allah’ın bize teklifleridir. Secde bakın melekler insanoğluna hürmet secdesinde bulundular. Hilâfet makamını oradaki kânûnu ilâhîyi ne yaptılar? İnsanoğlunun şahsında Yüce Allah’ın emrini selâmlama secdesi ile hilâfet makamını ne yaptılar? Saygıyla karşılamak üzere Cenab-ı Hakk’ın secde emrini selâmlama secdesini yaptılar. Bütün melekler secdeye kapandılar. Secde Âdem’in şahsına değil cinsine ait şeref ve ayrıcalıktır. Ulü’l Azm Peygamberlerini unutma! Mesela burada bütün Ulü’l Azm peygamberleri nedir? Allah’ın ortaya koyduğu yeni şartlarını geçmişte uygulamış en sonunda en yenisini de Hazreti Muhammed ile göndermiş Cenab-ı Hak. وَهُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلاَئِفَ الأَرْض (En’âm Sûresi 165) Cenab-ı Hak insanoğluna diyor ki; “O, Allah ki sizi yeryüzünün halîfeleri kıldı” diyor. Yaratma, biçimlendirme, şereflendirme işte burada bir secdede secdenin içeriğinde Âdem’in şahsına bir ibadet secdesi falan değil. Cinsine ait şeref ve ayrıcalıktır ki Ulü’l Azm peygamberleri burada olduğu gibi Cenab-ı Hakk’ın yaratması, biçimlendirmesi ve şereflendirmesidir. İnsanoğlunu Cenab-ı Hak şereflendirdi. Ne ile? Kendi Yüce değerleriyle donattı ve ona hilâfet görevini verdi.
Dakika 25:35
İblîs ise bak burada ilâhî emre karşı koydu. İblîs, yükseğim, hayırlıyım secde emri akla uygun ve hoş değildir küçük önerme secde etmedim önce imtihan edilmemiş emir ve teklif edilmemişti. Mâbûd itaat edilen Allah mı, yoksa nefis mi? Secde emri iblîsin iç duygularını ortaya çıkarmıştır. İblîs önceden ibadet ediyor görünüyordu ama Allah’a değil tersine taptığı ortaya çıktı. Niye? Allah’ın secde emrine karşı koydu ve secde etmedi ve Allah’ın emrine bakmadı. Âdem’le çekişmeye ve onunla adâlet etmeye başladı düşmanlığa koydu kendini ayarladı. İnsanoğluna hemen cephe aldı insana hilâfet görevi verilir verilmez şeytan hilâfete cephe aldı görev yani tam düşmanlığıyla karşı çıktı ve Allah’ın emrine de karşı koydu ve secde etmedi. Şimdi dünyada Allah’ın yüce emirlerini, kânûnlarını tanımayan Hazreti Muhammed’e indirilen İslam nizâmını ilâhî hükümleri, kânûnları ve Allah’ın düzenini tanımayan ne kadar insan varsa hilâfete karşı koymuş Allah’a karşı koymuştur. Kur’an’a, Muhammed’e karşı olmuş şeytanın safında yerini almıştır. Her çağda çağın şeytanları tağutları Allah düşmanları hak hakîkat düşmanları vardır. Bu kıyâmete kadar devam edecektir. Onun için Mâbûd itaat edilen Allah mı, yoksa nefis mi? İşte secde emri iblîsin iç duygularını ortaya çıkarmıştır ve şey iblîsin kendine taptığı Allah’u Teâlâ’ya ibadet etmediği ortaya çıkmıştır. Çünkü Allah’ın emrine karşı koymuştur.
Tahrim Sûresi 6’ncı âyetinde: Meleklerin itaati ilâhî emir ile nefsin emri çatıştığından ne oldu? İblîs nefsine tapmak üzere çünkü Allah’ın emriyle nefsi çatıştı nefsinden yana oldu iblîs melekler ise Allah’a itaatten yana oldular ve Allah’a âsî olmadılar ve secdeye kapandılar. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de bunu niçin bize çeşitli detaylarıyla anlatıyor? Kim Allah’tan yana, kim iblîsten yana, kim îmânından İslam’dan Kur’an’dan yana, kim iblîsten ve iblîsin kadrolarından yana işte dünya imtihan âlemidir herkes kendini bir tarafta ispat edecektir etmektedir. Herkesin bir tarafı bulunmaktadır. Aslında insanoğlu ve bütün mahlûkat Allah’ın tarafında yer almalıydı Allah’ın emirlerini dinlemeliydi Allah’a teslim olmalı O’nun emrine girmeliydi. Ne yazık ki iblîs ve iblîsin tarafındaki insanlar Allah’u Teâlâ’nın nizamına karşı koydular karşı koymaya da devam ediyorlar. Peki, içinden bir tane kurtulan olacak mı? Hayır. Bir tane kurtulmadan bütün kâfirler cehennemi münafıklar, müşrikler şeytanlarla iblîs önlerinde ve tâğutlar firavunlar onların yanlarında olmak üzere hep beraber toptan tıka basa cehennem dolacaktır. Kimse kendine yazık etmesin Allah’la savaşılmaz. İblîs Allah’ın emrine karşı koydu. Ne yaptı? Kendini ebedî cehennemin en dibinde ayrı ona cehennemde bir yer var oraya kazandı.
Dakika 31:02
Allah’a itaat et ki, Allah’ın ebedî rahmetlerini kazan, lütuflarını kazan İslam rahmet tecellîsidir yanılma. Ben Hakk’ı hakîkati dilimin döndüğü kadar şanlı Kur’an’dan aldığım ilhâmı anlatmaya devam ediyoruz. Bunlar birer birer şanlı Kuran’ın nurun keşifleridir işte nurun keşif notlarını veriyoruz tamamını anlatmaya kalksak ömrümüz yetmeyebilir hattâ dünyanın ömrü de yetmeyebilir. Biz özünü vermeye çalışıyoruz çünkü ne zamanlar yetiyor, ne mekânlar yetiyor, nede ömürler yetiyor. İmtihan emri, ilâhî secde emri onu ortaya çıkardı. İmtihan emri ilâhî yani secde bir imtihan idi. İmtihan öyle başladı emri ilâhî idi secde onu ortaya çıkardı. Yani imtihanla bu ortaya çıktı. Ne? İblîsin durumu. İblîs Allah’a değil kendi zevkine tapar olduğu ortaya çıktı çünkü meleklerin arasındaydı melekler onu Allah’a ibadet ediyoruz zannediyorlardı. Fakat bugünde nefsine tapanların din adı altında dinsizlik yapanların haddi hesabı yoktur. Dini nefsi için kullananların ve rant (getirim) için kullananların dinin arkasına saklanıp da İlâhî rızâyı gözetmeyen sırf nefsinin kârı için yapanlarında nefsine taktıkları göreceksiniz. Allah için Allah’a kul ol hepsini kazanırsın nefsin de kurtulur. Sen de kurtulursun ruhen, bedenen ebedî kurtulursun. Ama Allah’a kul ol, nefsine kul olma. Allah’ın rızâsına bak, emrine bak. O’nun emrinin içinde bütün güzellikler nefsin kurtuluşu da onun içerisinde sen nefsin, emrin kârı için yapıyorsan yine Allah’a kulluk etmiyorsun. Gösteriş, riyâ, desinler, çalım atmak, çalım satmak gibi Allah’ın rızâsına ihlasa ters düşen hiçbir şey olmayacak, sırf Allah için olacak. Allah’a kulluk böyle o zaman her şeyi kazandığını da unutma! Çünkü Allah’ın rızâsını kazanan her şeyi kazanmıştır. Onu kaybeden her şeyini kaybetmiştir bunu da unutma! İblîs Allah’a değil kendi nefsine taparmış. Kibiri ile inkârını açığa vurdu. İblîs bunu nasıl açığa vurdu? Kibirlendi. Kime? Âdemoğluna karşı, insanoğluna karşı, o zaman Âdem babamız yaratıldı onun peşinden insanlar çoğaltıldığı, üredi, türedi dünyada doldu.
Dakika 35:08
Pek çoğu âhirete gitti bir kısmı dünyada yarın bunlar da âhirete gidecek hepsi ve bir günde tamamı gidecek hiç kimse bu dünyada kalmayacak, dünyada kalmayacak, âhirete dönüşecek her şey. Onun için kibir ile inkârını açığa vurdu iblîs. Yani ben Âdem’den hayırlıyım dedi Allah’u Teâlâ’nın emrini secde emrini yerine getirmedi ve hilâfet makamını tanımadı. Azgınlığını ilân etti. Kim? İblîs, azgınlığını ilan etti.
Kişisel duygusunu ilim şeklinde süslenmiş Hakk’a dayandırmak için biri yalan biri doğru iki önerme getirmiştir İblîs. Dikkat et! İblîs iki önerme getirdi biri yalan kibire, küfre dayalı. Biri de doğruydu iblîsin bazen sana yalanlarını sana yutturmak için yanına bir doğru kayabilir. Ama kendisi gibileri kandırır başkasını değil. Müslümanı İslam nizâmını İslam’ın ilim irfânına şer’i bilgilere sahip olan ilimle donanan veyahut bilenle hareket eden Müslümanları kandıramaz, kandıramıyor. Ama Kur’an’dan, İslam’dan şer’i bilimlerden kopuk insanları çok kolay kandırmış kullanıyor zaten. Onun için şeytânî lainin getirdiği iki önerme var doğrunun içine yalanı gizlemek istemiştir. Dikkat et! Doğrunun içine yalanı gizlenmiş iblîs iki mantîkî kıyas şeklinde bozuk görüş yürütmüştür. Yani burada kıyas yapıyor Allah’ın emri ortadayken kıyas olmaz. İblîs bunu yapmıştır tam iblîs kıyasıdır, iblîs içtihâdıdır. Kur’an’a karşı açık bir hüküm varken Kur’an’da sünnette ve aslî delillerde artık kıyasa gerek yoktur. O zaman kıyas edersen iblîsin durumuna düşersin yalan olan kişisel dâvâsını savunmuştur. Âlemde şeytanlık iblîsliğin ilk örneği şeytanlığın özü aslı İşte bu şekil açığa çıkmış dünyada yer almıştır. Adap ilmi, psikoloji, ahlâk istikrâî, tümevarım istincâî, sonuç çıkarma mantîkî, hikmeti tekvînî yani yaratma teşrii kânûn koyma gibilerle, gizli suçlar, hile ve oyunlarla yapılan şeytanlığın içyüzünü anlamak Kur’an ile mümkündür. Bütün şeytanlıkların iç yüzünü Kur’an’la anlayabilirsin, İslam’la anlayabilirsin. İşte hayat veren nurun derslerinde bu keşif notlarında bu şeytanlıkların tümünü anlama şansın, korunma şansın, mutlu olma şansın koruyucusu hekimlikten daha sağlam bir ortama güven ortamına yerleşme şansın var. Kur’an-ı Kerim’i iyice anla, iyi dinle ve ihlâs ile Allah’a teslim ol ve kulluk görevine devam et.
Dakika 40:00
Yanlışla doğruyu katıp, karıştırıp hayra engel olmak, Dikkat et! Yanlışla doğruyu katıp karıştırıp hayra engel olmak şeytanın birinci sıfatıdır. Burayı unutma! Bak, tekrar söylüyorum. Yanlışla doğruyu katıp karıştırıp hayra engel olma şeytanın birinci sıfatıdır. Birilerinin doğrularına bakıp da sakın aldanma eğer doğrunun yanında eğri yanlış varsa orada bir şeytan oyunu vardır. İslam tamamen doğrudur Kur’an-ı Kerim tamamen doğrudur. Hazreti Muhammed tamamen doğrudur ve doğrunun hak ve hakîkatin bizzat kendisidir. Onun için en doğru haber Muhammed’in haberleridir ortaya koyduğu İslâmî gerçeklerdir. Çünkü İslam ona Yüce Allah’tan inzâl edilmiştir, vahiy edilmiştir. Kişisel gururu ile fikir, zekâ şeklinde görünmek en aşağılık bir durumdur. Fikir zekâ şeklinde görünmek kişisel gururu ile… Dikkat et! O gururun içerisine ne yapıyor? Fikir, zekâ şeklinde görünmek en aşağılık bir durumdur. İblîsin bâtıl istiklâlleri işte bu durumun içinde gizlidir. İslam’da her İstiklâl delil haktır, hakîkattir. İblîsin ve inkârcıların, müşriklerin, münkirlerin yani küfrün, şirkin, nifâkın zulmün delili tamamen bâtıldır. Eğer içine bir doğru koydularsa o doğruyu mutlaka kandırmak için yanlışların üzerini örtmek için koymuşlardır. İblîs oyunu vardır. İblîs ‘in bâtıl istiklâli, tariz, çekişme, makam gaspı sevdasına düşmesi af dileme yerine itiraz yanlış çıkarma yapmış. Hem Allah’ın emrine bakın karşı koyuyor hem Allah’la çekişmeye duruyor hem makam gaspı sevdasına düşüyor hem de affedilme yerine tövbe edip suçunun affını isteyeceği yerde îmân edip tövbe istiğfâr edeceği yerde İblîs itirazına yanlışına devam etmiş ve yanlış çıkarma yapmıştır. Bunun için de artık ümidini de kestiği için artık kurtulma şansının ebedî yitirmiştir. Ümit kesmiş çünkü Allah’tan Allah’ın rahmetinden iblîs ümit kestiği için iblîs olmuştur. Tövbe kapısı ona da açıktı ama tövbe ve îmân yönüne geçmedi geçemedi. Neden? İnkârında dayattı, çekişmede makam gaspında dayattı insan Âdemin Âdemoğlu düşmanlığından dayattığı hilâfeti tanımamakta dayattı. Bunların hepsi Allah’ın emrine karşı dayatmaydı. Çünkü emri veren Âdem değil ki, insan değil ki, Allah’u Teâlâ emir verdi. Âdem’e hilâfeti Âdem yüklemedi ki insana hilâfete Allah yükledi. Bütün insanlık hilâfet görevi ile görevlidir herkes görevini dosdoğru yaptığı zaman Allah’ın emrettiği şekilde O’nun emir ve kânûn ve kurallarına uyarak görevini yapmaya çalışıyor demektir. İkincisi iblîsin bakın ikinci istiklâli nedir? Nas, kesin ilâhî emir ortada iken yani nassa karşı içtihâda kalkmıştır. Nas, Allah’ın kesin emrine nas denir.
Dakika 45:18
Yani âyet-i kerimelerde hüküm açıkça ortada bir âyetin hükmü muhkem âyetin hükmü ortadayken içtihâd yapılamaz hiç kimse yapamaz. Burada nassa karşıda iblîs içtihâda kalkmıştır. İşte bu iblîs içtihâdıdır. Allah’ın emrine karşı içtihâd edilir mi? Açık emri varken ama bilinmeyen emri bilinen emriyle keşfedilmeye çalışılır, o ayrı onlar ayrı. O müçtehidin bilinenden bilinmeyen hükümleri çıkartmaya bütün gücünü kullanması o müçtehitlerin Hakk’ın rızâsını arayan babayiğitlerin işi. İblîs ne yaptı? Allah’ın emrini yok saydı yok sayarak içtihâd etti ve tanımadı. Üçüncüsü üstünüm demiş. İblîs diyor ki: “Ben Âdem’den, insandan üstünüm” diyor. Bu görüşü ise iblîsin tamamen sapıktır. Çünkü üstünlük kişinin kendi elinde değildir. Allah’u Teâlâ’nın kimi üstün kılarsa bu üstündür derse notu üstünlük notunu Allah verir yaratan O’dur. İslam’da dahi üstünlük takvâ iledir. Şanla, şöhretle, mevkiiyle, makamla değildir takvâ iledir. Takvâ nedir? Allah’a gerçek kul olmak için çalışmanın adıdır. Gerçek Müslümanlık yolunda artık tam bir cihâdın adıdır. Gerçek Müslüman olmak için gayret içinde hareket içinde olacaksın itaat ederek isyân etmeyerek İslam’ın yüce değerlerini bir, bir yerine getirmeye çalışacaksın bu takva yarışıdır. Kim takvâ da birbirinden daha üstün ise Takvâ yarışında en üstünü odur. Şanla, şatafatla, şöhretle, mevki ile makamla, fakirlikle zenginlikle üstünlük yoktur. Üstünlük Allah’a kulluk mahlûkata hayırlı hizmet takvâ yarışında üstünlük vardır. İblîs üçüncü istiklâlinde de tamamen sapık bir iddia ortaya koymuş ben üstünüm demiştir. Bugün dünya da başkalarına tepeden bakanlar, kendini üstün görenler iblîsin bu karakterine dikkat etsinler iblîs karakteridir bu. Allah’ın kullarına kimse tepeden bakamaz ancak îmân küfürden üstündür, sevap günahtan üstündür. Bunlar ayrı, sen sevap işlemene bak gerçek îmân ehli olmaya bak. Üstünlük işte takva ile takva yarışında böyle gider. Hem küfür içinde olacaksın, hem şirk içinde yüzeceksin, hem insanlığa zulmedeceksin, hem insanlığa tepeden bakacaksın. Bu cehennemin dibine doğru gidiştir tenzili rütbedir aşağıdan aşağıya doğru gidiştir. Çağın alçakları bunlar her çağda alçaklar bulunur insanlığa zulmedenler Allah’a isyân ederler. İslam ise Allah’a kulluk edeceksin, insanlığın hayrına çalışacaksın. Sâd Sûresi’nin 75’inci âyet-i kerimesinde: “İki elimle yarattığıma secdeden seni men eden nedir?” diyor.
Dakika 50:02
İnsanın maddî ve manevî yapısını, yüce kudretini Cenab-ı Hak ne yapıyor? Bildiriyor. Diyor ki; ( فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي) ‘’Hicr Sûresi 29’’ yüce kudretiyle insanı en üstün biçimde yaratmış Cenab-ı Hak. İnsan değerini bilmeli îmânla, Kur’an’la dolmalı bunlarla yükselmeli küfürden, şirkten, nifâktan şiddetle korunmalı kaçınmalıdır. (اِنّ۪ي جَاعِلٌ فِي الْاَرْضِ خَل۪يفَةًۜ) ‘’Bakara Sûresi 30’’ Cenab-ı Hak ben diyor, “yeryüzünde bir halîfe kılacağım, yaratacağım” diyor. İşte Bakara Sûresinin 30’uncu âyetinde de böyle diyor. İnsana en üstün hem biçim vermiş hem de yüce yükümlülükle onu ne yapmış? Yükümlü kılmış, mükellef kılmıştır. Yüce Allah yüce emirlerini teklif etmiştir. Yücenin emirleriyle mükellef olmak tabii ki ne kadar değerdir bütün değerler buradadır. Yüce’nin emirleri yücedir, yücenin emrinde olmakta sultanlıktır. Kul iken sultan oluyorsun bu îmân, bu İslam, bu Kur’an sayesinde. Ey aklım var diyen adam! Sen Allah’a kafa tutarak hiç yükseleceğine inanıyor musun? Bütün derecelerin Allah’u Teâlâ’da olduğunu bilmiyor musun? Dereceyi verecekte O, aşağının aşağısına atacak da O. O’na isyân ederek yükseliş olur mu? Kur’an’ı, sünneti, İslam’ın tamamını bize teklif ediyor Allah insanoğlunun tamamına. Seve, seve kabul et yalnız şunu itiraf et; Allah’ım! Bütün varlığımla, gücümle kabul ettim ama acizim, gafilim, câhilim. Hakkıyla sana kulluk edemiyorum ne olur gücümün yetmediği yapamadıklarımı sen affet ibadetlerimi gerçek ibadet olarak kabul et diye yalvar. Boynunu eğ yalvar, secdeye kapan yalvar. Çünkü O yüceye hakkıyla kulluk edemediğini bütün peygamberler itiraf etmiş, Sıddıklar itiraf etmiş, şehitler, Sâlihler itiraf etmiş. Sen veya ben öteki biz aczimizi itiraf etmeyecek miyiz? Gerçek bütün varlığımızla Allah’a kul olacağız aczimizi itiraf edip boynumuzu eğeceğiz. Her şeye boynumuz, alnımız açık, başımız diktir ama Rabbimize ebedî boynumuz eğridir. Kalbimiz dilenci tası gibi Allah’ın rahmet kapısında kalbimizi O’na uzatır O’ndan dileniriz O’na ebedî muhtacız minnettarız. Onun için Kur’an-ı Kerim’in başında Allah Rahmân-Rahim ismiyle bakın bize tecellî etmiş hemen onun karşılığında cevap olarak ‘’Elhamdülillahi Rabbil-Âlemin’’ demiş hamdi de oraya koymuş. Gerçek îmân hamd etmek için gerçek îmân olacak. Hamd etmek için gerçek ibadet olacak, gerçek Allah’a kulluk olacak kalbin, ruhun, bedenin, dilin, bütün vücudun Allah’a kulluğu ortaya çıkacak ve bedenî, rûhî ibadetler, farzlar, vacipler, sünnetler yerine gelecek. İşte hamd böyle olur. Allah’a gerçek kulluğun adıdır hamd.
Dakika 55:00
Sadece dilin söylemesi dilin hamdıdır. Kalbin, vücudun, bütün organların, bütün sistemlerin Allah’a kulluk görevi vardır. Bütün varlığımızla Allah’ın emirlerine itaat edip taatte bulunacağız emrini yerine getireceğiz ki o zaman hamd etmiş oluyoruz, şükretmiş oluyoruz ve O’na ibadet etmiş oluyoruz. Hem de biz diyerek ibadet edeceğiz bütün dünyada îmânlar bir bütün olarak biz Allah’a biz diyerek ibadet edeceğiz. Öyle istiyor çünkü (نَعْبُدُ) diyor. Niye ‘’Ağbüdü’’ demedi de (نَعْبُدُ) dedi? Niye (نَسْتَع۪ينُۜ) dedi? ‘’Estain’’ demedi de (نَسْتَع۪ينُۜ) dedi? İslam âleminin bütün îmânların, Ümmet-i Muhammed’in tamamının bir bütün olmasını istiyor. Burada îmânlar, hak ve adâlet gerçek İlâhî hükümranlık Allah’ın hükümranlığı altında Allah’ın hükümranlığını ve kânûnlarını inanan inanmayan herkesin tanıması gerekiyor. Burada dünyada birlik böyle oluşur. Çünkü Cenab-ı Hak bütün âlemin Rabbi ’sidir, Kur’an âlemin Kitâbı’dır, İslam âleminin bütün milletlerin dinidir. Burada birlik, beraberlik, sulh, barış, kardeşlik böyle oluşur birlik ve barış böyle sağlanır. Çünkü Kur’an, Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed bütün insanlığın hem Kitâb’ı hem Peygamber’idir. İblîs madde ve unsura itibar etmiştir. Yani üstünlüğü o madde de görmüştür. Âlim geçinenlere sadece maddeye yönlenenlere bakın iblîsin karakterinden karakter var mı, yok mu? Allah’ı ve O’nun emirlerini ortaya koyduğu yüce değerleri hesap etmeyen sırf maddeye bakan kendini âlim zannedenlerin karakterine bakın. İblîsin karakteriyle bunlar uyuşuyor mu, uyuşmuyor mu? Bu iblîsin mesleğidir yani maddeye bakıp mânâyı yok saymak ve midesini besleyip kalbinden, ruhundan haberi olmamak dünyayı görüp, âhireti görmemek, maddeyi görüp mânâyı görmemek Kur’an’ın dışını okuyup içindeki mânâyı bir türlü hazmetmemek, mânâdan kaçmak bunlar iblîsin karakterine uygun karakterlerdir. Bunun için insanın esas varlığı manevî yönüdür. Beden çürür mezarda ama ruhun çürümeyecek. Allah ruhu öldürmeyecek ruhta mahlûktur. Ama ruh bedene göre senin gerçek varlığındır. Beden eskir ama ruhunda Kur’an da, , îmânda, İslam’da Cenab-ı Hak parlatıp yükseltmek için ruha Kur’an’ı takdim etmiş ruhlarınızı, kalplerinizi, kafalarımızı Kur’an’la aydınlatın ruhunuzu yükseltin demiş. Kalbin tertemiz olması ruhun Allah’a yükselmesi îmân, Kur’an, İslam sayesindedir. Yoksa ruh bozulur aşağı gider cennete girecek hâli kalmaz ve cennete kabul edilmez. Ruhun ve kalbin içine küfür girdimi, şirk nifâk girdimi cehâlet oraya girip Kur’an’a, îmâna, İslam’a yer kalmadığı zaman kalbinde, Ruhunda artık kendi kendini batırmış demektir ki bu çok yazık. Bilgiyi Hak’tan değil nefisten alanlar bilgi Hak’tan alacaksın, Kur’an’dan alacaksın ve kâinatta ki kevnî âyetleri de iyi keşfedeceksin.
Dakika 1:00:20
Hak’tan almak demek, Kur’an’dan almak demek, kevnî âyetleri keşfetmek demek bunlar hakîkî ilimden bahsediyoruz, hak ilimden bahsediyoruz. Hakîkî keşiften gerçek ilimden bahsediyoruz. Bilgiyi Hak’tan değil nefisten alanlar nefis ne yapar? Kendi zevki sefâsını ister. Meşrû, gayrimeşrû haram helâl demez keyfine uygun olanı yapar, iblîs şeriat tanımaz İslam, Allah, peygamber emri tanımaz. Şeytan iblîs öyle ister Kalbin, ruhu, ne ister? Bilgiyi Allah’tan almanı Hak’tan, Kur’an’dan, İslam’dan almanı ister, hak bilimi ister. Onun için bilgiyi Hak’tan değil nefisten alanlar yanlışın içinde yüzer dururlar, battıkça batarlar yazık olur. Sadece Âdem’e karşı değil, iblîs sadece Âdem’e karşı değil ilâhî emir ve suale de karşı gelmiştir. İlâhî emre yani Allah’ın emrine de ve O’nun sorduğu suale de karşı gelmiştir. Onun için iblîs olmuştur. Kur’an’ın, İslam’ın hiçbir emrine Allah’ın Peygamber’in hiç bir emrine sakın ola ki karşı gelme. Bana karşı gelebilirsin, ben Allah’ın kuluyum ama Kur’an-ı Kerime, Peygamber efendimize, Allah ve Rasûlüne, Allah’tan Muhammed’e gelen İslam adına bütün yüce emir ve hükümlerin sakın bir tanesine bile karşı gelme kendine yazık edersin. İblîsin karakteri sana yerleşir iblîs olursun îmân gider küfür gelir, tevhîd gider şirk gelir, sadâkat gider nifâk gelir yazık olur. Dürüstlük gider yılandan beter eğrilik gelir, mutluluk ebedî kaybolur ebediyyû’l-ebed Allah’ın gazabı, hışmı, belâsı gelir başına. Yapma, kendini tehlikeye atma bizden söylemesi! Yüce makamlar, haddini bilen taat ve tevazu sahiplerinindir. Yüce makamlar kiminmiş? Haddini bilen taat ve tevazu sahiplerinindir. Yüce makamlara işte Allah bu haddini bilen kullarını yükseltiyor haddini bilen taat ve tevazu sahipleri, taat nedir? Allah’a kulluk, itaat ibadetin kulluğun gereğini yerine getirmek, kuralları yerli yerince uygulamak ve kurallara uymak. Kuralları kendine uydurma ve ilâhî kurallara uy taat budur. Tevâzu Allah’a ve emirlerine kafa tutulmaz. Allah bütün varlığınızla sevilir itaat edilir ve ona ebedî en derin saygımızla Allah’a saygı göstermemiz gerekir. O bize bizden yakın çünkü biz O’na aitiz. Nasıl kafa tutabiliriz ki? Kibir alçaklıktır. Şeytanda kibir vardı kendini büyük gördü Allah’ın emirlerine göre, emrine karşı çakarak, Âdem’in hilâfetine karşı çıkarak kibirlendi. Kibir alçaklıktır.
Dakika 1:05:00
Kibir ’in tarifini pekiyi bilmek lâzım. Kibir Allah’u Teâlâ’nın emirlerine karşı büyüklük taslamaktır. Kur’an’ın, sünnetin emirlerine karşı birisi eğer büyüklük taslıyorsa onda kibir alçaklık vardır; çünkü Allah’ın emirleri seve seve kabul etmeyi tasdik etmeyi ve ikrâr etmeyi gereğini yerine getirmeyi gerektirir. Onun için kibir alçaklıktır. İblîs kibirlendi hem Âdeme karşı kendini üstün gördü hem Allah’ın emirlerine karşı üstünlük tasladı. Onu o makamdan derhal Yüce Allah azletti aşağıların aşağısına attı. İblîsi ne yaptı? İn oradan çık dedi Yüce Allah iblîsi kovdu ebedî kovdu en aşağıya attı. Şimdi iblîs meleklerin arasından çıkarıldı atıldı en aşağıya atıldı. Dünyaya geldi dünyadan da cehennemin dibinden daha dibinde onun yeri ayrı o atılacaktır ve onun adamları da insandan onun izinde giden cinlerden onun izinde giden kimler varsa onlar da onunla beraberler.
(أعوذ بالله من الشيطان الرجيم بسم الله الرحمن الرحيم)
Onun için Yüce Allah şeytanın iblîsin şerrinden Yüce Allah bana sığının demiş. Allah’a sığınıp Allah’ın korumasını istemektir Allah’ın himâyesinde olmaktır. İnsan şeytanlarının şerri cin şeytanlarından daha kötüdür, daha beterdir, daha da tesirlidir. Niye? İnsan şeytanları açıktan gelir öbürleri gizli gelir sadece vesvese verebilir başka bir şey yapamazlar. Eğer sen iyi Müslüman olursan cinleri sen çarparsın, şeytanları sen çarparsın onlar seni çarpamaz iyi Müslüman ol iyi Kur’an’la donan Allah’a sığın Allah’ın himâyesinde ol. İslam demek, Allah’a teslim demek, Allah’ın himâyesinde ebediyyû’l-ebed mutlu olmak demek Allah’ın himâyesindekine kimsenin zararı olur mu? Bir defa düşün iki asker seni şurada tutuyor koruman var, askerler insan, onlar da insan onlardan daha güçlüsü geldi mi orada oyun bozulur. Bir küçük orduya büyük ordu geldi mi oyun bozulur. O büyük orduya daha büyük ordu geldi mi oyun yine bozulur. Ama Allah’ın himâyesinde olursan İslam İşte bu ebediyyû’l-ebed bu oyunu bozacak babayiğit de kuvvet ve kudret yoktur olamaz. Anlaştık mı değerli dinleyiciler, değerli izleyenler, doğru mu, yanlış mı? Doğrunun ta kendisi, gel kardeşim bütün insanlığa diyorum ben bütün insanlar benim annem Havvâ’nın çocukları, bütün insanlar benim babam Âdem’in çocukları, bütün insanlar benim Rabbim Yüce Allah’ın kulları hepinize diyorum siz bizden, biz sizden ayrılık, gayrılık yok. Bu ayrılığı çıkaranlar kim? Küfür edenler, şirke düşenler, nifâkta yüzenler, zulmedenler insanlığa en büyük kötülüğü, zorbayı dayatmayı yapanlar var ya hak, hakîkat, Allah, Peygamber, kitap, kânûn tanımayanlar var ya! İşte insanlığa ayrılığı, gayrılığı, bölücülüğü, irticayı çağdışılığı çıkaran bunlar. İslam beşikten mezara kadar oku diyen bir kitap İslam Peygamberi insanlığın tümünün Peygamberi Hazreti Muhammed beşikten mezara kadar oku diyor. Kur’an-ı Kerim’in ilk gelen âyeti İkrâ (اقْرَأْ) diye geldi oku, oku diyor nefsini okut mânâyı nefsine ulaştır. Hak ilmi, hakîkat ilmini oku nefsini, ruhunu, kalbini önce okut ve oku ve okut diyor.
Dakika 1:10:27
Kendin okutacak okudun mu kendin, kendini okuttun mu başkasını da okutabilirsin o zaman. İşte rububiyyet Allah’u Teâlâ’nın insanları eğitim ve öğretimi terbiyesiyle yaratmıştır. Onun için Yüce Rab ne diyor herkese: “Oku, oku, oku” diyor. Okumuş ol içini dışına hak ilimlerle doldur ondan sonra başkalarını okut insanlığın faydasına hayrına çalış. Allah’a itaat insanlığın hayrına çalışmak kulun aslî görevi işte bu ikisidir. Bu iki görevin dışında olamaz. Gece gündüz bunun seferberliği içinde olacaksın.
Bunun için kıymetli dostlarımız, kibir alçaklıktır onu makamından Allah derhâl azletti aldı attı hem de en aşağıya attı ilâhî emirler eleştirilemez. İblîs Allah’ın emrini eleştirdi. Allah’ın emri eleştirilir mi? Katiyyen. Allah’ın emrini en iyi şekilde anlamaya çalışırsın. Eleştirebilmen için ikinci Allah’ın olman lâzım. Burada aptallığı bırak, serseriliği, iblîsliği bırak. Kur’an-ı Kerim’i kimsenin eleştirme gücü yoktur eleştiremez. Kur’an-ı Kerim’e dil uzatan diller cehennemin dibine doğru uzar. Kur’an-ı Kerim’e dil uzatılmaz, Allah’a dil uzatılmaz ve Peygamberine dil uzatılmaz hattâ insanlığın gıybeti bile yapılmıyor gıybet yapan ölü kardeşinin etini yemiştir diyor. İnsanoğlu birbirinin gıybetini yapamıyor da bilhassa inananlar birbirinin gıybetini yapamıyor da Allah’a nasıl dil uzatırsın sen? Allah’ın emirlerine nasıl dil uzatırsın? Kesin Kur’an-ı Kerim Allah’ın Kitâb’ı iken Hz. Muhammed’in ortaya koyduğu Kuran’ı açıklayan Ehl-i Sünnetin bugün ortada anladığı din anlayışı hadis-i şerif sahîh hadisler anlamaya çalış. Uydurma hadisler onlar müstesna zaten uydurmalar Kur’an’a uymaz, bilime uymaz, gerçek hakîkate uymaz. Onlar ayıklanmış temizlenmiştir zaten. İslam’ın her şeyi sağlam bir sakatlık varsa bir yerde o insanoğlunun cehâletindedir. Bilmediği tarafta bir sakatlık vardır iyice anlayalım Kur’an-ı Kerim’i keşfedelim. İşte bu hayat veren nurun derslerini iyi anlayalım iyi kavrayalım birbirimize faydalı olalım ve Kur’an-ı Kerim’i en iyi şekilde dünyanın neresinde olursa olsun iyi anlayalım. İslam’ı iyi keşfedelim. İmâm-ı Âzâm’lar, İmâm-ı Mâlikler, o büyük filozoflar, o büyük hukûkçular, o büyük müçtehitler, o ekoldeki diğer yüksek âlimler, o Şâfiî’ler, o Hanbelî’ler ve o ekolden gelen yüksek derecedeki yüksek ulemâ İslamiyet’i güzel anlamışlar. Onların ortaya koyduğu hazineleri aslî kaynakları da elinden bırakma sakın onları maziden al istikbâle yürü. Maziyi maziye göre anla istikbâli istikbâle göre anla çünkü Kur’an-ı Kerim çağları kuşatmıştır. Bundan bin sene önceki çağdaki anlatılan o çağın şartlarına göre anlatılan müçtehitlerimiz gerçeği anlatmışlardır o çağa göre ve sonrasına ışık tutmuşlardır ama Kur’an-ı Kerim bütün çağları kuşatmıştır. Kur’an-ı Kerim’i her çağda daha iyi alıp anlayıp çağı keşfetmen lâzım her çağın şartlarını Kur’an-ı Kerim keşfeder. Kuran’ı keşfetmeden çağı iyi okuyamazsın.
Dakika 1:15:30
Çağın problemlerine sen çözüm de getiremezsin. O zaman biri sağa çeker biri sola çeker. Kur’an-ı Kerim kişiyi Allah’a çeker Allah’a doğru götürür ve arşa çıkarır, cennete çıkarır cemâle çıkarır sağa sola çekmez Kur’an-ı Kerim doğru Allah’a doğru götürür Allah’tan gelmiş seni Allah’a götürür başka yol sağlam yol değil doğru yol değil. Bütün ilimlerin faydalı ilim ve birimlerin tamamının ipuçlarını, hamlesini, aslını sana Kur’an-ı Kerim göstermiştir. Anlamıyorsan ben ne yapayım anlamak istemiyorsan benim yapacağım bir şey yok ki. Ben zorlayamam kimse kimseyi zorlayamaz öyle bir yetki yok.
Onun için kıymetli dostlarım iblîsin küfrü emir ve yükümlülüğü de amelin gereğini inkâr ile tartışma şeklindedir. Yani emir ve yükümlülüğü ve amelin gereğini inkâr ile diyor bak, emri inkâr etti Allah’ın emrini secde emrini kabul etmedi. Yükümlülük vardı burada orada onun bir ibadet etme Allah’a itaat etme yükümlülüğü vardı yapmadı onu de inkâr etti ve amelin gereğini de inkâr etti iblîs. O secde emrini yapmamakla bak neler inkâr etti ve tartışma şeklinde Allah’la tartışmaya bile kalktı. Allah’ı âhireti inkâr şeklinde değil iblîsin şeyi Allah’ı inkâr etmedi iblîs âhireti de inkâr etmedi ama emir ve yükümlülüğü amelin gereğini kabul etmedi. Buraya dikkat et, iblîsin küfrüne dikkat et! Allah’ı, âhireti inkâr şeklinde değil iblîsin kâfirliği ya, Allah’ın emrini yükümlülüğü ve amelin gereğini inkâr etti ve tartışmaya kalktı. İblîsin küfrü böyledir. Yoksa direkt Allah’ı inkâr etmedi hattâ Rabbim diye konuşuyor Cenab-ı Hak’ka karşı. Ya bugün Allah’ın emrini iblîs o bir emri inkâr etti bir secdeyi yapmadı bu durumlara düştü. Bugün İslam’ın Kur’an’ın nice emirlerini kabul etmeyenlerin halini bir düşünün bir kısmına inanmış Kur’an’ın, İslam’ın bir kısmını kabul etmiyor bunları düşünün. Bunların hâli iblîsten beterdir hiç iblîsten aşağı değildir, iblîsten yukarı değildir, iblîsle beraber aşağıya doğru gitmektedirler. Bunun için Zümer Sûresi’nin 68’inci âyetinde ikinci sura üfleme, hayatı ölüme tercih ederek süre istedi. Yine Mutaffifin Sûresi’nin 6’ncı âyetinde. Herkes Allah’ın huzurunda divan duracaktır orada divandadır. İblîs kıyâmete kadar süre istedi ikinci sura kadar süre istedi birinci sura kadar izin verildi. Bu da imtihan için oldu dünyada iblîs insanoğlunun hayrın karşısında şer olarak imtihan devam etmektedir. Neml Sûresi 87’nci âyetinde: “Kıyâmette dilediği müstesna hepsi korku içindedirler.” Allah’ın korkutmadığı korkudan emin kıldığı kullar var ama onların dışında herkes korku içindedir kıyâmette diyor. İblîsin geri bırakılması insan için kesin imtihandır bunu unutma!
Dakika 1:20:40
Âdem (AS.) hemen tövbe istiğfar ettiği hâlde iblîs bunu hiç düşünmemiştir. Zillet içinde hayat hırsına bağlı bir dua etmiştir. Bakın iblîsin de duası var ama nasıl bir dua ne yapıyor? Zillet içinde hayat hırsına bağlı bir dua etmiştir. Şu iki duaya bakın bir farkı görün iblîs de dua ediyor ama nasıl bir dua. Dünyada îmânsızların da duaları vardır ama iblîs duası gibidir. Mü’min duası olacak, îmân, İslam, Kur’an duası olacak. İblîs İslam, îmân yolunu kesip pusu kuracağım diyor. Bakın bunun duası bu îmân, İslam yolunu keseceğim, pusu kuracağım diyor. İnsanlara sağlarından, sollarından, önlerinden, peşlerinden geleceğim onları İslam yolundan sapıtacağım, kandıracağım, dinsiz, İmansız yapacağım diyor. İblîsin duasının biri bu, iblîse uyanlar ondan onun uydularındandır. Sakın iblîse uyma yani ona tâbî olma, itaat etme! İblîse eğer tâbî olur, ona uyarsan, ondan yana olursan onun uydularından olursun, onun akıbetine mahkûm olursun. Yazık Olmaz mı? İblîsin akıbetine mahkûm olursun, onun gibi olursun, onun düştüğü yere düşersin, onunla cehenneme girersin. Yazık değil mi? İblîse zaman tanınınca kötülüğe ebedî azmetmiştir bakın ikinci duası da bu. Bakın ona zaman tanındı hem de sapıtmak üzere kulları insanları sapıtmak üzere zaman istedi bakın duasına bakın zaman tanındı o zamanda kötülüğe ebedî azmetti kendine uyanlarla ebedî azâba mahkûm edilmiştir iblîs. İblîsten yana olan onun gibi davranan herkesin işte ebedî azâba mahkûm edildiklerini görüyoruz. Kur’an-ı Kerim her şeyi önceden haber veriyor ki, herkes aklını başına alsın ayağını denk alsın diye. Ona uyanları da ona katmıştır iblîsin izine, huyuna uyarak kötü sonuna ortak olmak pek acı mı acı olacaktır diyor pek acı olacak. Allah bütün Ümmet-i Muhammedi insanlık âleminin tümünü iblîsin, küfrün, şirkin, nifâkın, tüm kötülüklerin şerrinden kurtarıp İslam îmânını Allah nasîb eylesin. Biz bütün insanlığın kurtuluşu için çırpınıyoruz ama kimse küfrü kazanmasın küfür ekipte îmân biçilmez. Aklını başına al! Şeytanla dünya da yaşayıp da cennete girilmez. Şeytan ebedî cehennemliktir şeytanın sözünü tutup Allah’a isyân ederek cennete girilmez cehennemden de ebedî çıkılmaz.
Dakika 1:25:02
İlâhî emre sataşıp saldırması arzusuna uymadığı işine gelmediği içindir. Şimdi nefsine uymayan eğer bir şey varsa Kur’an’da, İslam’da o zaman eğer nefsine uymadığı için nefsin isteğini yapıp Allah’ın emrini kabul etmezsen yandın. İblîs böyle yaptı işte Allah’ın emrine nefsine uyumadı, nefsinin işine gelmedi. O zaman yaptı karşı geldi iblîs oldu. Bugünkü insanoğlu Kur’an-ı Kerim’in kesin emri İslam’ın kesin emrine eğer nefsin diretiyorsa sende nefsin emrinde isen Allah’ın emrinde değil isen kendi akıbetini düşün. Herkesin anlayacağı dil ile konuşmaya çalışıyorum ki kolay anlaşılsın diye yoksa size bu gerçekleri ben söyler geçsem vicdanım sızlar çünkü anlamayanlar olur. Anlamayanlar olur diye bakın anlaşılır hâle gelmesi için keşfi de daha da açık keşfe götürüyoruz açığı daha açık hâle getirmeye çalışıyoruz. Kibir, gurur iblîsin kibiri, gururu, hissiyatı işte böyledir. Kimde kibir varsa, kimde gurur varsa, kimde böyle bir hissiyat varsa vay geldi hâline! Allah’a karşı serbest olmak isteyen iblîs insanla imtihan oluyor. Bakın insan her şeye karşı serbest hür olabilir ama Allah’a karşı ben Allah’ı dinlemem diyemez. Bunu da yaptı iblîs bugün hak hakîkat tanımadan özgür ve hürriyetten bahsedenlerin durumuna dikkat edin. Hak tanımıyor hakîkat tanımıyor ve kendini özgür zannediyor hâlbuki hak tanımayan bâtılın esiri ve mahkûmudur. Bundan haberi yok var mı? Hak tanıyan hakîkati tanıyan sadece Allah’a bağımlıdır başka her şeye hürdür ve ebedî özgürdür İslam hürriyet
Dakika 1:28:02