Tefsir 288-01

288- Tefsir Ders 288 hayat veren nurun keşif notları

288- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 288

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(A’râf Sûresi 26’ncı Âyet-i Kerime’den 53’üncü Âyet-i Kerime’ler)

 

 

يَا بَنِي آدَمَ قَدْ أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَىَ ذَلِكَ خَيْرٌ ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ ﴿٢٦﴾

Ey Âdemoğulları! Yüce Rabbimiz size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Hayırlı olan, takvâ elbisesidir. İşte bunlar, Allah’ın âyetlerindendir, belki düşünüp öğüt alırlar.

Kıymetli dinleyenlerimiz, A’râf Sûresi’nin bu 26’ncı âyetine bütün dikkatlerimizi Cenab-ı Hak bu âyete de ayrıca çekmektedir. Ne diyor? Ey Âdemoğulları! Diyor, size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Hayırlı olan, takvâ elbisesidir. İşte bunlar Allah’ın âyetlerindendir, belki düşünüp öğüt alırlar diyor Cenab-ı Hak. Şimdi takvâ elbisesi Allah’a itaatin bizzat kendisidir. Eğer kişi elbiseyi içine dışına yerli yerince ne yapacak? Örtüsünü, giysisini giyecek hem takvâ elbisesini giyecek hem de bu takvânın gereği emri de yerine getirecek. Yani içini de dışını da takvâya uygun hâle getireceksin. İşte çağdaşlık Allah’a itaattedir. Allah’a isyân ile çağdaşlık ve modernlikte olmaz. Azrâil Aleyhisselâm alıp götürürken sen çağdaşsın, muasırsın seni alıp da götürmeyeyim demez. Her çağda çağdaşlık Allah’a itaat etmek, Allah’a kulluk etmek, insanlığın hayrına çalışmak, ayıp yerlerini açmak da çağdaşlık olmaz üstelik çağdışılık olur. Çünkü cennette nurdan elbiseleri vardı yasak olan o ağaçtan yiyince elbiseler soyuldu, nurdan elbiseleri soyuldu ayıp yerleri ortaya çıktı onların ayıp yerlerini açtıran da iblîsin vesvesesidir.

Cenab-ı Hak buyuruyor ki;

استعيذ بالله

يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ الْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لاَ تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ ﴿٢٧﴾

Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede bak ne diyor; Ey Âdemoğulları! Şeytana, ana-babanız çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de şaşırtıp bir belâya düşürmesin! Diyor.

Dakika 5:00

Çünkü o ve kabilesi, yani şeytan ve taraftarları sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları, inanmayanların dostu yaptık diyor Cenab-ı Hak. İşte şeytanlar inanmayanların dostudur ve nasıl ki babamız Âdemi, annemiz Havvâ’yı cennetten çıkardı çıkmalarına sebep oldu. Hattâ çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini de soyarak cennetten çıkardı. İşte iblîsin marifeti kadınını ve erkeğini soyup soğana çevirmektir, ayıp yerlerini ortaya dökmektir. Şeytan bunu yaptı.

Yine Cenab-ı Hak diyor ki;

وَإِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً قَالُواْ وَجَدْنَا عَلَيْهَا آبَاءنَا وَاللّهُ أَمَرَنَا بِهَا قُلْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاء أَتَقُولُونَ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ ﴿٢٨﴾

Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: “Babalarımızı bu yolda bulduk, bunu bize Allah emretti” derler. Dikkat edin! Babalarının yanlışını Allah’a isnâd ediyorlar. Atalarının ateizmin yanlışını Allah’a isnâd ediyorlar bu Allah’a iftiradır. De ki; Bunlara diyor Cenab-ı Hak: “Allah kötülüğü emretmez. Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” Cenab-ı Hak                                      (قُلْ أَمَرَ رَبِّي بِالْقِسْطِ) bak de ki; Rabbim bana adâleti emretti diye söyle Allah en güzeli, en doğruyu, tam adâleti emreder. İşte böyle söyle diyor Cenab-ı Hak.

قُلْ أَمَرَ رَبِّي بِالْقِسْطِ وَأَقِيمُواْ وُجُوهَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ كَمَا بَدَأَكُمْ تَعُودُونَ ﴿٢٩﴾

Diyor ki; “Her mescitte yüzünüzü O’na doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O’na yalvarın. İlkin sizi yarattı gibi yine O’na döneceksiniz (كَمَا بَدَأَكُمْ تَعُودُونَ) İlkin sizi yarattı gibi işte yine O’na döneceksiniz.” Hepimiz Yüce Allah’ın huzuruna döneceğiz bunda şek şüphe yok ki…

فَرِيقًا هَدَى وَفَرِيقًا حَقَّ عَلَيْهِمُ الضَّلاَلَةُ إِنَّهُمُ اتَّخَذُوا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ اللّهِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ ﴿٣٠﴾

O, bir topluluğu doğru yola iletti, bir topluluğa da sapıklık hak oldu. Çünkü onlar şeytanları Allah’tan başka dostlar tuttular ve kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı. Şeytanı dost tutmuş ama kendini doğru yolda zannediyor. Dünyadaki bütün yanlışların kaynağında işte bu yanılma vardır. Kur’an’ı bırakıyor, Allah’ı bırakıyor hâşâ! Peygamberi bırakıyor, hak ve hakîkati bırakıyor, şeytanın yoluna sapıyor ve o saptığı yolu da doğru zannediyor. Kur’an-ı Kerim ile İslam ile Yüce Allah bütün kullarına gerçekleri söylüyor, bütün ruhları okuyor, bütün yanlışların karşısına doğruyu Cenab-ı Hak şanlı Kur’an ile ortaya koyuyor. İşte ebedî mutlu olmanın garantisi gerçek ebedî mutlu olmak ve mutlu yaşamanın garantisi İslam’dır, şanlı Kuran’dır. İşte bu hayat veren nurun derslerine ki, doğrudan doğruya Kur’an’ın kendisi olmak kaydıyla işte bu nurun, mutluluğun hayat derslerine hepimizin pek çok ihtiyacı var. Biz Allah’a ebedî muhtacız Kur’an-ı Kerim ile Allah’ın emrine sarılmamız gerekiyor.

Dakika 11:12

يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ ﴿٣١﴾

Cenab-ı Hak bu şanlı âyetinde de bak ne diyor; Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde güzel giysilerinizi, elbiselerinizi giyin ve yiyin, için fakat isrâf etmeyin. Elbisenizi giyin diyen Allah’u Teâlâ bak her mescide gidişinizde güzel giysilerinizi giyin diyor. Çıplak gidin demiyor çıplak olun da demiyor Cenab-ı Hak. Ya? Her mescide gidişinizde güzel giysilerinizi giyin ve yiyin, için fakat isrâf etmeyin. Bugünkü dünyanın iki belâsından birçok belâsından bakın bu ikisi bu âyette dile getiriliyor. Birisi çıplaklığı öne çıkaranların hâline bakın birde isrâf ile dünyadaki güzelim nimetler nasıl çarçur ediliyor, heder ediliyor ve dünyadaki birçok açlıkla pençeleşen insanların hakkı burada isrâf ediliyor ve heder ediliyor. Bir taraf ekmek kavgası karnını doyurmak için çırpınırken öbür taraf lüks bir harcama yaparak isrâf ediyor. Bunlar şeytanın amellerinin birer birer tâ kendisidir. Onun için isrâftan son derece kaçınmak gerekmektedir. Çünkü Allah isrâf edenleri sevmez diyor. İşte Cenab-ı Hak (إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ) buyuruyor.

 

قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللّهِ الَّتِيَ أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالْطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ قُلْ هِي لِلَّذِينَ آمَنُواْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ ﴿٣٢﴾

De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı ziynetleri ve tertemiz rızıkları kim haram kılmış?” diyor. De ki: “Bunlar bu dünya hayatında inananlar içindir kıyâmet gününde de yalnız onlara mahsustur, inanmayanlar komple mahrum kalacaklardır.” İşte böylece biz âyetleri bilen bir topluluğa uzun uzun açıklıyoruz. Yüce Allah Celle Celâlühü işte böyle diyor.

Dakika 15:00

قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالإِثْمَ وَالْبَغْيَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَأَن تُشْرِكُواْ بِاللّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ ﴿٣٣﴾

De ki: “Rabbim sadece fuhşiyatı, onun açık ve gizli olanını, günahları, haksız yere isyânı, haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri, Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi yasaklamıştır.” Allah fuhşiyatı yasakladı onun açığını gizlisini yasakladı, tüm günahları Allah yasakladı, haksız yere isyân etmeyi yasakladı, haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmanızı yasakladı, şirkin tamamını yasakladı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi de yasaklamıştır. İnsan bilmediğinin arkasına düşmez bilmediğini öğrenmeye çalışır bilmeden konuşmaz.

(وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ) şimdi herkes günahlarının belâsı tepesinde durduğunu unutmasın. Burada ki ecel her günahın bir belâsı tepesinde durmaktadır. O vakit, saat geldiği mi o belâ, o günahın belâsı ama içten, ama dıştan o kişinin tepesine inecek veyahut da ruhunda patlayacaktır. Onun için iç dünyasında patlayacak günahlar var. Her günah bir patlayıcı gibidir. Onun için kişinin tepesinden aşağı inecek patlayıcılar vardır. Her günah içten ve dıştan kişinin kendinde patlar, yani tepesinde patlar.

وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ ﴿٣٤﴾

Cenab-ı Hak her şeyi en güzel şekilde açıklıyor Allah’ın âyetleri Allah’ın kendi açıklamaları. Her ümmetin bir eceli vardır. Ecel başa gelecek belâlar da eceldir ömrün sona erip ölüm gelmesi ölüm anının gelmesi de eceldir. O ecel geldiğinde ne bir an erteleyebilirler ne de öne alabilirler ecel saati ileri geri alınmaz.

Saatin zinciri bitince rakkademez hemen tık tık,

Çünan ömrün hitamında ruha derler hemen çık çık.

Ver canını der ölüm melekleri Azrâil’in emrindekiler gelir çıkar şu canını derler kurtuluş yok bundan ölüm var. Rabbimize severek gidelim. Eşkıyalar gibi biz yakalanmış olarak zincire vurulmuş da Allah’ın huzuruna getirilenler gibi olmayalım. Rabbimizi sevelim sayalım emrine itaat edelim. Allah’ın kuluyuz biz ona kulluk edelim. Allah’ın emirlerine isyân edersen işte bu ecel her belânın tepende bir ecel saati var ileri geri alma imkânı da yok. O saat geldi mi olacaklar olacak kişi belâsını bulacaktır. Yani Allah’a isyân edipte, Kur’an’ı reddedip, Muhammed’i reddedip de kurtulan olmaz hem de İslam’ın bütününü bütün kalbinle tasdik et gücün yettiği kadar da gereğini yerine getirmeye çalış. Sakın ola ki inkâr etme, tekzip etme, şüpheye düşme, şirke düşme, nifaka düşme, küfre düşme! Ebediyyû’l-ebed kendini mahvedersin. İşte küfrün belâsı beyninde, tepende bekliyor. Küfürden vazgeç kurtul. Şirkinden vazgeç İslam şeriatını inkâr etmek kendini mahvetmektir. İslam’ın zerresi inkâr edilmez.

Dakika 20:55

Tasdik edilir, îmân edilir, gereği yapılır. İslam ilâhîdir Allah’ın emir ve kânûnlarıdır. Birinin değil ki bunlar birinin yazdığı bozduğu kânûnlar değil bunlar. Onun için azîz dostlarımız, Cenab-ı Hak işte burada emrini, fermanını vermektedir. Cenab-ı Hak temiz elbiselerinizi giyin tertemiz ziynetlerinizi takının ve haramın, günahın her türlüsünden uzak kalın diyor. Kur’an’da Allah ne diyorsa sünnette, icmâ, kıyasta İslam adına neler denmişse Kur’an’ın hükümleriyle Hazreti Muhammed’in anlattığı açıkladığı Kur’an ve İslam anlatımıyla ortaya konan yaşanan İslam ve yaşanan İslam’ın kânûn ve kuralları Hazreti Muhammed tarafından ortaya nasıl konmuşsa işte biz o şekilde Müslüman olmaya çalışacağız. Bu bizim boynumuzun borcu yani bundan kimse kaçarsa Allah’tan kaçış olmaz kaçtığın yerde ölüm var Allah var. Yukarı gidemezsin çünkü îmânsızın yukarıda hakkı yok hep aşağı gidersin orada da Allah’ın azâbı hışmı var cehennem var. Berzah var, kabir hayatı var, siccin var yukarıda Âlâyı İlliyyîn var.

يَا بَنِي آدَمَ إِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي فَمَنِ اتَّقَى وَأَصْلَحَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿٣٥﴾

Ey Âdemoğulları! Diyor. Size içinizden Peygamberler gelip âyetlerimi anlattıklarında kim Allah’tan korkar ve kendini düzeltirse işte onlar için korku yoktur onlar üzülmeyecektir de.

Aziz dostlarım, Allah birine korku üzüntü yok diyorsa her gün kıyâmet kopsa ona korku üzüntü olmaz. Yeter ki Allah’ın sözünü tut O’na itaat et. İşte Cenab-ı Hak ne diyor; Size içinizden Peygamberler gelip âyetlerimi anlattıklarında yani Kur’an’ın âyetleri bugün kıyâmete kadar geçerli olan bu Muhammed’den önce Îsâ, Îsâ’dan önce Mûsâ, Mûsâ’dan önce öbür Peygamberler İbrâhim, Nuh ve Âdem’e kadar o çağlarda onlar geçerliydi. Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm İslam şeriat ile Kur’an’la dünyaya geldikten sonra kıyâmete kadar dünyanın geçerli şeriatı artık Kur’an şeriatı Muhammed’in ortaya koyduğu İslam şeriatıdır. Din bir olarak geldi şeriatlar değişerek geldi. Allah şeriatı ne yaptı? Hazreti Muhammed ile yeniledi. Şeriatların Şârii Allah’tır Allah yeniler. Kur’an-ı Kerim İslam şeriatı son şeriat olduğu için bütün çağların problemlerini en yüce bir ulvî hükümlerle ne yaptı? O problemlere çözüm getirdi ve gerçek hayatın bütün şartlarını içine aldı ve onlara cevap verdi.

Dakika 25:35

Mutlu hayat ebedî hayata seni hazırlayan bütün değerler çağları kuşatarak milletleri de kuşatarak Kur’an’ın, İslam’ın içine bu gerçekler kondu. Kur’an-ı Kerim’i iyi keşfedersen çağların önünde olduğunu görürsün, en yüce eşsiz mûcize olduğunu da görürsün. Onu iyi keşfet Kur’an-ı Kerim’i keşfet iyi anla! İşte biz sizlere keşif nurunun keşif notlarını vermeye çalışıyoruz. Kim Allah’tan korkar ve kendini düzeltirse diyor âyetlere îmân ediyor, Allah’tan korkuyor ve kim kendini düzeltirse işte onlar için korku yoktur onlar üzülmeyecektir de. Dünyada da korku üzüntü yok tam bir mutluluk vardır, mezarda da berzah hayatında da öbür âlemde de kesin cennet ve Allah’ın cemâli vardır. Artık Allah’ın rızâsına vuslat vardır.

Cenab-ı Hak;

وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ﴿٣٦﴾

Kim de âyetlerimizi yalanlar inkâr eder inanmazlarsa ve onlara karşı büyüklük taslarlarsa işte onlar, cehennemliktirler onlar cehenneme gideceklerdir diyor. Kim bunlar? Âyetlere inanmayanlar. Şanlı Kur’an’ın âyetlerine kitâbî ve kevnî âyetlerin sahibi Allah olduğuna, bu Yüce Allah’ın bu kâinatı yaratmasıyla O’nun emriyle bu âlemin idâre edildiğine, Muhammed’i Allah’ın Peygamberi olarak gönderdiğine, Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın Kitâb’ı olduğuna inanmayıp içindeki âyetleri hükümleri kim inanmaz yalanlarlarsa işte onlara karşı kim büyüklük taslarsa işte onlar cehennemliktir diyor. Ve orada ebedî olarak kalacaklardır.

(هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ) şanlı Kur’an-ı Kerim böyle diyor Allah doğru söylüyor. Allah doğru söyler Allah doğrudan başka bir şey söylemez Hak’tır her şeyi hakîkattir. Yazık etme bak bu âyetler şanlı Kur’an-ı Kerim’in âyetleri Allah’ın sözleri onun kânûnlarıdır.

فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ أُوْلَئِكَ يَنَالُهُمْ نَصِيبُهُم مِّنَ الْكِتَابِ حَتَّى إِذَا جَاءتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قَالُواْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ قَالُواْ ضَلُّواْ عَنَّا وَشَهِدُواْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَافِرِينَ ﴿٣٧﴾

Allah’a karşı yalan uyduran yahut âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim olabilir! Diyor Cenab-ı Hak. İşte şu hâle bakın (فَمَنْ أَظْلَمُ) daha zâlim kim olabilir şu duruma bakın!

Dakika 30:10

Onlara kitaptan nasipleri erişir canlarını alacak elçilerimiz gelince onlara Azrâil’in orduları gelir canlarını artık ölüm melekleri canlarını almak üzere gelince onlara: “Allah’tan başka taptıklarınız nerede?” derler. Hani senin Allah’tan üstün tutmaya çalıştığın, Kur’an’ı tanımadığın hani senin bir şeylerin vardı ya nerede onlar? Cenab-ı Hak soruyor onları, Allah’tan başka taptıklarınız nerede? İslam şeriatını çağdışı, Allah’ın kânûnlarını Kitâb’ını çağdışı görüyordun, Allah’a inanmak istemiyordun, Allah’ın emirlerini yok sayıyordun başkalarına taparcasına karşısında artık tık demiyordun ve birinin ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu ilan ediyordun. Allah’tan başka taptıklarınız nerede? Diye sorarlar. Kim? Ölüm melekleri canını alırken soruyorlar.

İşte (حَتَّى إِذَا جَاءتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قَالُواْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ) soruyorlar. Nerede şu Allah’tan başka senin sıkı sıkıya bağlı olduğun taptıkların nerede? Hani Allah’ın ilkelerini tanımıyordun da, kendine göre dünyada insanlığın herkesin kendine göre ilkeleri vardı Allah’ın ilkelerini bir türlü tanımak istemiyordu. Nerede onlar? O Allah’tan başka taptıklarınız nerede? Derler ölüm melekleri. Onlar o taptıklarımız bizden sapıp ayrıldılar derler. O taptıklarının da zaten başında ölüm orduları var. O taptığın kim olursa olsun, hangi hükümdar olursa olsun, hangi lider olursa olsun, hangi önder olursa olsun onlar da Azrâil’e can verecekler Allah’a hesap verecekler. Eğer taptığın canlı birisi ise onlar da Allah’a hesap verecekler can verecekler. Eğer taştan, ağaçtan, puttan, şundan, bundan bir şeylere taptıysan onlarda zaten seninle beraber cehenneme atılırlar beraber kalırsınız cehennemde beraber yanarsınız. Tapmaya fırsatın olursa taparsın ama iş işten geçti artık tapmazsın hattâ görmek duymak bile istemezsin ama bu yanlıştan şimdiden vazgeçmen gerekiyor. O taptıklarımız bizden sapıp ayrıldılar derler. Böylece kendilerinin kâfir olduklarına bizzat şahitlik ederler. (أَنَّهُمْ كَانُواْ كَافِرِينَ) (وَشَهِدُواْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَافِرِينَ ) Dünya da şimdi kimse kendine toz kondurmak istemez ama ortada Allah ve O’nun hüküm ve kânûnları var. Buna inanıyorsan Allah’a kulluk ediyorsan kurtulacaksın. Kendi nefsime söylüyorum kendi nefsime söylerken de sen de insanlık adına kardeşimsin insan olma bakımından hepimiz kardeşiz Allah’ın da kullarıyız. İşte kendime söylerken beraber dinleyelim diyorum.

Kıymetli dostlarımız,

Yüce Allah bu âyeti kerimesinden sonra bak ne diyor;

Dakika 34:57

(قَالَ ادْخُلُواْ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُم مِّن الْجِنِّ وَالإِنسِ فِي النَّارِ)

Yüce Allah onlara dedi ki, Allah onlara: “Sizden önce geçmiş cin ve insan topluluklarıyla beraber cehennem ateşine girin!” der diyor. İnkârın sonu budur Allah’ın âyetleri inkâr edilmez ki.

كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَّعَنَتْ أُخْتَهَا حَتَّى إِذَا ادَّارَكُواْ فِيهَا جَمِيعًا قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لأُولاَهُمْ رَبَّنَا هَؤُلاء أَضَلُّونَا فَآتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِّنَ النَّارِ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلَكِن لاَّ تَعْلَمُونَ ﴿٣٨﴾

 

Cehenneme giren her ümmet kendi din kardeşine lânet eder. Niye? Beraber cehenneme gidiyorlar herkes birbirine lânet ediyor. Niye? Dünyada sapıklıkta, küfür de birbirlerini desteklediler. Kur’an’a îmân edelim deyince birbirlerine engel oldular küfrü desteklediler Kur’an’daki îmânı desteklemediler.

Nihâyet hepsi oraya toplandığında sonrakiler öncekiler hakkında derler ki: “Rabbimiz! İşte şunlar bizi doğru yoldan saptırdı” onlara cehennem ateşinden kat kat azâb et azâb ver derler. Allah der ki; “Herkesin azâbı kat kattır der.” Önceki saptıysa önderin sen niye saptın, liderin saptıysa sen niye saptın aklın yok muydu? Fakat siz bilemezsiniz, herkesin azâbı kat kattır diyor Cenab-ı Hak. Ne liderine kurtuluş var ne peşinden gidenlere ne öncekine ne sonrakine. Allah’a kulluk et, Allah’ı dinle, Kuran’ı dinle, âyetlerini dinle. İşte ebedî mutlu olmanın hayat dersleri Kur’an’ı hayatına uygulamaktır ruhuna, içine, dışına, enfüsî ve âfâkî âlemine İslam hayatını bizâtihi uygulayıp tam İslam’ca yaşamaktır.

Cenab-ı Hak bunu da duyurduktan sonra bak ne diyor;

وَقَالَتْ أُولاَهُمْ لأُخْرَاهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍ فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ ﴿٣٩﴾

Öncekilerde sonrakilere derler ki: “Sizin bizden bir üstünlüğünüz yoktur o hâlde yaptıklarınızdan dolayı azâbı tadın! Gördünüz ya, lideri önderine, liderler peşinden gelenlere öncekiler sonrakilere böyle diyor sonrakiler öncekilere öyle diyor ama hepsinin azâbı kat kat kurtuluş yok ki ne derseler desinler faydası yok.

Bunun için Cenab-ı Hak;

إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ ﴿٤٠﴾

Cenab-ı Hak ne diyor; Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara gökyüzünün kapıları açılmayacak. Ve deve veya halat iğne deliğinden geçinceye kadar… Deve iğne deliğinden geçer mi? Deve iğnenin deliğinden geçinceye kadar onlar cennete girmeyeceklerdir! İşte Cenab-ı Hak burada bunların cennete girmesinin imkânsız olduğunu ve cehennemde ebedî kalacaklarını burada da bu şekilde anlatıyor.

(وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ) ne diyor? İşte suçluları böyle cezâlandırırız diyor Cenab-ı Hak suçluları biz böyle cezâlandırırız diyor.

Dakika 40:45

Allah inkâra gelmez Hak’tır emirleri hakîkattir bütün onun emirleri hukûktur. Allah hak varlıktır emirleri hukûktur. Onun için ne hakkı ne hukûku sakın inkâr etme! İslam haktır ilâhî hukûktur sakın inkâr etme! Başka bir şey eğer başka bir becerinin yoksa hiç olmazsa inkâr etme! İnkâr edersen ebediyyû’l-ebed işte deve iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete giremezsin cehennemden de çıkamazsın. Onun için deve büyüklükte iğnenin küçüklükte bunlar misâl olduğu için teşbih ve güzel bir temsil olduğu için Yüce Allah böyle bir temsili verdi ki, insanlar iyi anlasınlar diye.

لَهُم مِّن جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِن فَوْقِهِمْ غَوَاشٍ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ ﴿٤١﴾

Onlara cehennemde ateşten yatak üstlerine de örtüler vardır. Yatağı ateş, örtüsü ateş yani altı ateş üstü ateş bunlar diyor bunların yatağı örtüsü yorganı budur. Biz zâlimleri işte böyle cezâlandırırız! diyor. (وَكَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ) Tekrar hatırlatıyorum Allah hak varlıktır O’nun emirleri hukûktur. Hakkı hukûku inkâr etme, inkâr edenlere Yüce Allah durumu bildiriyor. Kendine acı, insanlığa acı kendini sapıtma, insanlığı İslam yolundan sapıtmaya uğraşma, çalışma, ‘’hâdine mehdiyyin gayra dâlline velâ mudıllin’’ Hidâyet vesilesi olmaya çalış İnsanların Allah’a, İslam’a, nurlu İslam’ın içine girmesine bütün insanlığın mutlu olmasına çalış. ‘’hâdine mehdiyyin gayra dâlline velâ mudıllin’’ kimsenin sapmasına vesile olmayan herkesin Allah’ın rızâsını İslam’ı Kur’an’ı bulmasına iyi bir Müslüman olmasına vesile olmaya çalış. Yani hidâyet vesilesi ol. Dalâlet vesilesi olma, küfür önderi olma, şirk önderi olma, zulüm nifâk önderi olma hidâyet önderi ol, hidâyet vesilesi ol. Allah’a kulluk mahlûka insanlığa hayırlı hizmet İslam Allah’ın rahmetidir. Tüm insanlığı kucaklayan rahmettir bu. Niye insanları Allah’ın bu rahmetinden mahrum olması için İslam yolundan sapıtıyorsun? Bu meslek iblîsin şeytanın mesleği önceki âyetlerde bu geçti. İblîs ne dedi? İnsanoğlunu Âdemoğullarını sapıtacağım. Sağlarından, sollarından, önlerinden, peşlerinden geleceğim dedi. Üstlerinden geleceğim diyemedi. Niye? Allah’ın rahmeti üsten geldiği için iblîs de rahmetten kovulduğu için üsten gelemiyor. Ama sağlarından, sollarından, önlerinden, peşlerinden geliyor. Bunun için sapıtmak İblîs ‘in görevidir. İblîsten yana, şeytanlardan yana olma Allah’a iyi inan Allah’ın emrinde ol kendine de yazık etme! Yanılttığın, sapıttığın insanlara da yazık etme!

Dakika 45:50

وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ﴿٤٢﴾

Îmân edenler ve iyi amellerde bulunanlar ki, biz hiç kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmeyiz. İşte onlar cennet ehlidir ve orada ebedî olarak kalacaklardır. Cennete girmek için bu âyette iki şart var. Bir, îmân ve Amel-i Sâlih. Amel-i Sâlih nedir? Allah’u Teâlâ’nın bize teklif ettiği İslam’da fıkhî hükümler şer’i hükümler vardır bize teklif ettiği. Allah’ın istediği gibi, Hazreti Muhammed’in gösterdiğin gibi Allah’a kulluk, ibadet yapacağız. Farzları, vacipleri, sünnetleri, müstehapları yerine getireceğiz. Îmân ve cihâd hemen baş da bulunacak. Amel-i Sâlih deyince îmândan sonra cihâd ve diğer ibadetlerdir.

Onun için kıymetli dostlar,

وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ وَقَالُواْ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ لَقَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٤٣﴾

 

Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de: Orada kalplerinde bulunan kini çıkarır atarız diyor. Cennete giren de artık kalbinde kin herhangi bir yanlış sıfat bulunmaz, bunlar çıkarılır atılır. Tam cennete göre bir iç dünya ve dış dünya ortaya çıkar. Onların altlarından ırmaklar akar bizi buna erdiren Allah’a hamdolsun. Eğer Allah bizi doğru yola sevk etmeseydi biz doğru yola erişemezdik. Şüphesiz Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişlerdir derler. Cennete girenler böyle Allah’ın lütfuna mazhâr olduklarını itiraf ederek hamd ederler. Onlara şöyle seslenilir: “İşte size cennet yaptıklarınıza karşılık buna vâris oldunuz.” Artık bunlar cennetin varisidirler, ebedî cennette yaşarlar.

Sevgili dostlarımız,

Bu İslam’ı yaşamak ebedî mutlu olmak gerçek hayatı ölümsüz hayatı bulmaktır. İslam’ın dışında kalmak ise ebedî her güzellikten, her mutluluktan, her nimetten mahrum olmaktır ve Allah’ın acı azâbına, hışmına, gazâbına, çarpılmaktır. Yazık değil mi? Rahmet varken neden Allah’ın gazâbına gidilsin ki. Yazık değil mi kendine acımıyor musun?

Dakika 50:07

وَنَادَى أَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابَ النَّارِ أَن قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدتُّم مَّا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّا قَالُواْ نَعَمْ فَأَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ أَن لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ ﴿٤٤﴾

Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimesinde de; Cennet ehli cehennem ehline: “Rabbimizin bize vaat ettiğini biz gerçek bulduk; sizde Rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?” Diye seslenirler. Onlar da: “Evet!” derler. Bunun üzerine aralarında bir çağırıcı şöyle seslenir: “Allah’ın lâneti zâlimler üzerine olsun!” diye tellal bağırılır. Zâlim kimdir? Hem kendine zulmeden hem başkasına zulmedendir. En büyük zulüm küfür, inkârdır İslam’ın Kur’an’ın âyetlerinden bir tanesini inkâr etsen bu küfürdür zulmün en büyüğüdür. Şirk zulmün en büyüğüdür. Allah’a en büyük iftiradır. Nifâk da bunlardan beterdir. Onun için Allah’ın emirlerinden bir tanesini dahi terk etme, inkâr etme amellerini seve seve işle. Allah’ın emretmiş bir emri o emir nasıl yüce biliyor musun? Allah nasıl yüce ise emri de yüce. Mesela namazı emretmiş namaz ne kadar kıymetli bir ibadet. Niçin? Onu yüce olan emretti de onun için. Namazın içini, dışını keşfetmeye kalksa dünyanın bütün kâşifleri içerisinin çok azını keşfedebilirler. Uçsuz bucaksız hikmetlerle nurla dolup taştığını insanoğlu tamamını keşfedemez. İnsanoğlu Âdem’den beri dünya da daha dünya da ne keşif yaptı ki işte yaptıkları bu kadar. Kur’an-ı Kerim ise tam ilâhî kelâm bunun için gerçekleri iyi anlamamız gerekiyor. Allah’ın lâneti zâlimlerin üzerine olsun diyor zulüm etmeyelim ne kendimize ne başkalarına zâlimlerin hâli perişan bakın cehennemde bile bunları lânet okunuyor. Cehennem atılmışlar orada bile lânet var.

Cenab-ı Hak;

الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُم بِالآخِرَةِ كَافِرُونَ ﴿٤٥﴾

İşte bakın bu zâlimlerin sıfatlarının bazıları bu âyette ne diyor Cenab-ı Hak, diyor ki; Onlar Allah’ın yolundan men ederler. Müslüman olma da ne yaparsan yap diyenler var. Bunlar tam zâlim işte. Ve onu eğritmek isterler Allah’ın doğru emirlerini çarpıtarak yanlış göstermeye çalışırlar, insanları da bozmaya çalışırlar. Her doğruyu eğritmek isterler âhireti de bunlar inkâr ederlerdi diyor. Âhiret inkâr edilir mi? Âhiret olmazsa dünya olmazdı ki zaten. Yüce Allah âhiretin gerçek hayat olduğunu gerçek âlem olduğunu Yüce Allah defalarca bildirmiş. Esas dünya imtihan yeri muvakkaten bir yolcunun istasyonda kaldığı kadar veya bir yolcunun bir ağaç gölgesinde kaldığı kadar dünya bu kadar sonra senin nefeslerin dünya da sayılı ömrün belli kaç sene olduğu dünya kalma yeri değil imtihan yeridir. Dünyaya gelen ölmeye gelmiştir. Ölüm ile âhirete, ölümsüz hayata artık âhirette Allah öldürmüyor. Cennettekini de öldürmüyor cehennemdekini de cennetteki mutlu hayat yaşamak için, öbürü azâb çekmek için ölüm ortadan kaldırılıyor. Dünyaya gelen imtihan için ve ölmeye gelmiştir. İmtihanını kazan ölümsüz hayatı işte o zaman Allah’ın lütfundan elde edersin. Duyduk duymadık demesin kimse!

Cenab-ı Hak bunu da duyurduktan sonra…

Dakika 56:16

وَبَيْنَهُمَا حِجَابٌ وَعَلَى الأَعْرَافِ رِجَالٌ يَعْرِفُونَ كُلاًّ بِسِيمَاهُمْ وَنَادَوْاْ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَن سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ لَمْ يَدْخُلُوهَا وَهُمْ يَطْمَعُونَ ﴿٤٦﴾

Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir perde vardır. A’râf üzerinde de her iki taraftakileri simâlarından tanıyan kişiler vardır. Bunlar cennetliklere: “Selâm olsun size! diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmemiş fakat girmeyi arzu eden kimselerdir diyor A’râftakiler bunlar. Cenab-ı A’râftakilerin durumunu da böyle bildiriyor ve diyor ki;

وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَارُهُمْ تِلْقَاء أَصْحَابِ النَّارِ قَالُواْ رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ ﴿٤٧﴾

Bak burada da Cenab-ı Hak ne diyor; Gözleri cehennemlikler tarafına çevrilince de: “Rabbimiz! Bizi zâlim toplulukla beraber eyleme!” derler. Çünkü bir tarafa bakarlar cennetlik görürler bir tarafa bakarlar cehennemlikleri görürler. Kim bunlar? A’râftakiler.

Yine Cenab-ı Hak;

وَنَادَى أَصْحَابُ الأَعْرَافِ رِجَالاً يَعْرِفُونَهُمْ بِسِيمَاهُمْ قَالُواْ مَا أَغْنَى عَنكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ ﴿٤٨﴾

Yüce Rab bu âyet-i kerimede de bak ne diyor; A’râftakiler yüzlerinden tanıdıkların kişilere seslenerek şöyle derler; “Ne topluluğunuz nede büyüklük taslamanız size hiçbir yarar sağlamadı derler.” İşte dünyada çokluğuna güvenenler, büyüklük taslayanlar, Kur’an-ı Kerim’i görmemezlikten gelen, duymamazlıktan gelen, İslam’a sırt dönen, tepeden bakan ve İslam’a inanmış diye birilerini çağdışı ilan eden ve tepeden bakıp kibirlenip, gururlanıp büyüklük taslayanların işte orada ki hâli de bu. Onlara A’râftakiler ne diyor: “Size dünyada ki o çokluğunuz, topluluğunuz ve büyüklük taslamanız size hiç fayda vermedi” diyor. Çünkü hepsi sürüldüler cehenneme îmânsız kişilerin cennete girme şansı yoktur.

Dakika 1:00:10

أَهَؤُلاء الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لاَ يَنَالُهُمُ اللّهُ بِرَحْمَةٍ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ لاَ خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ ﴿٤٩﴾

Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede de: “Allah onları hiçbir rahmete erdirmeyecek diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?” Cennetliklere dönerek: “Girin cennete artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz.” İşte dünyada îmânı Allah’a itaat edenleri hor hakir görenler orada bakacaklar ki o onların hor hakir gördüğü Allah’a îmân etmiş, îmânı bütün ameli güzel o zavallı gariban nice insanların cennete doğru gittiklerini görürler. Onun için cehennemlikler cennetliklere: “Bize biraz su akıtın veya Allah’ın size verdiği rızıktan bize de verin diye seslenirler.” Cennettekiler de: “Allah bunların ikisini de kâfirlere haram kıldı” derler. Cennetin nimetleri kâfire haramdır.

Bunun için kıymetli dostlar, Allah bu duruma düşürmesin. Gece gündüz Allah’a yalvarmalı küfürden, şirkten, nifâktan, kötü ahlâktan Allah’a sığınmalı.

‘’Allahümme innî eûzü bike mineşşirki veşşekki vel küfrü vennifâkı veşşikâk ve-suil ahlâkı ve- suil menzari fil ehli vel mâli vel veled’’ bu gibi dualara devam etmeli. ‘’Allahümme ecirnâ minennâr ve edhilnel cennete meâl ebrâr’’ gibi duaları çok okumalıdır.

وَنَادَى أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُواْ عَلَيْنَا مِنَ الْمَاء أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ ﴿٥٠﴾

Cehennemdekiler ne diyorlar cennettekilere: “Üzerimize bir su döküverin yanıyoruz” diyorlar. Ve onlar da ne diyorlar: “Cennete ki rızık ve o su size haram kılındı” diyorlar. Allah haram etti diyorlar. Kime? (عَلَى الْكَافِرِينَ) kâfirlerin üzerine cennetin nimetleri haram kılındı. Kim? Allah haram kıldı.

الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فَالْيَوْمَ نَنسَاهُمْ كَمَا نَسُواْ لِقَاء يَوْمِهِمْ هَذَا وَمَا كَانُواْ بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ ﴿٥١﴾

Cenab-ı Hak bu 51’inci âyette de ‘’A’râf Sûresi’’ onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı kendilerini aldattı. Allah’ın dediği Peygamberin ortaya koyduğu dine bakmıyor kafasına göre din uydurmuş oyunu, eğlenceyi din diyor ibadet diyor. Bid’atı bugün Kur’an’ın emriymiş gibi bidatları uydurukçaları Allah’ın emri ibadetmiş gibi onları ne yapmış oyununu eğlencesini uydurduğu bid ’atlarını ibadet yerine koymuş din adına dinsizlik yaşanıyor. Yazık Cenab-ı Hak onlara diyor ki; Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular. Din oyun eğlence yerine konuyor. En ciddi olay en yüce olay din olaydır. En ciddi hukûk Allah’ın hukûkudur. Din Allah’ın kânûnları, Allah’ın hukûkudur.

Dakika 1:05:26

Oyuna eğlence gelmez dini istihzâ oyun, eğlence, alaya alanlar derhâl kâfir olurlar. Din istihzâya gelmez din oyun, oyuncak değildir olamaz. Dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı kendilerini aldattı. Ey Dünya da yaşayan insanoğlu! Allah’ın emirlerini iyi tanı, dinini oyun eğlence yerine koyma, aldanma! Birileri seni aldatır. Kur’an’da olmayanı Kur’an’da varmış gibi Muhammed’in uygulanmadığını Muhammed’in yapmış gibi uydurukça bid’atları sana din diye yuttururlar. Buna dikkat et! Dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı kendilerini aldattı. birileri orada ki uydurduğu din adına uydurduklarından rant (getirim) sağlıyor. Seni de kandırıyor Kur’an’a dönü, Muhammed’e dön Aleyhisselâtu Vesselâm Ashâba dön, müçtehit âlimlere dön, ilme irfâna dön ki yanılmayasın. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâate dön, Ehl-i Bid’at ve Dalâleti bırak. Baban ise de bırak, deden ise de bırak, evladın ise de bırak, kardeşin ise de bırak, yanlışı bırak doğruya gel. Duyduk duymadık deme! Çünkü şöyle bir bak, Tevbe Sûresi’nin âyetlerine şöyle bir bak 20’nci âyeti ve öteki âyetlere doğru şöyle git. Küfrü tercih eden babanı da dost edinme kardeşini de diyor Yüce Allah. Bedir Savaşını yaparken Ebû Cehil tarafında bazı babalar bazı evlatlar vardı. Ebû Cehil tarafındakilerin kardeşinin biri Peygamberimizin safındaydı. O Müslüman olmuş beri ki Ebû Cehil safında, babası Ebû Cehil’in yanında, oğlu Peygamber’in yanında. Kimisinin kardeşinin birisi Ebû Cehil’in yanında, birisi Peygamberin yanında îmânla şirk savaşıyor. İki kardeşin birini biri mü’min biri müşrik karşı karşıya biri Ebû Cehil’in zenginliğine aldanmış, devletin gücüne aldanmış, biri Allah’ın büyüklüğünü hak ve hakîkati îmânı görmüş ve nasîb olmuş. Îmânla küfür savaşıyor Hak’la bâtıl karşı karşıya gelmiş. Her zaman bu dünyada mümkündür. Şu çağımıza bir bak çağın durumuna insanların hâline bir bak. Onun için seni aldatan kim olursa olsun, yanlış nerede olursa olsun yanlışı bırak doğruyu bul, doğruya gel. Doğru nedir? Allah, Peygamber, Kur’an-ı Kerim yani İslam’dır. Buna ilmen gel, İslam’ın delilleri ne gel, âyetlere gel, sünnete hadis-i şeriflere gel. Müçtehidin Ehl-i Sünnet âlimlerimizin din anlayışına şöyle bir kulak ver kalbini ver oraya kendin bilmeyebilirsin birini bul. Bulduğun kişinin en asgari kaynak eser müçtehit olsun yani gerçek âlim olsun. Yanlışı bırak kim olursa olsun yanlışı bırak Hakk’a hakîkate gel Kur’an haktır hakîkattir. Kur’an-ı Kerim’i yok sayarak Peygamberi yok sayarak din îmân olmaz.

Dakika 1:10:26

Onun için onlar bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular. Bu dinlerini oyun eğlence yerine koyanlar dünya hayatı kendilerini aldatanlar ne yaptılar? Allah’ın huzuruna gelip hesap vereceklerini unuttular. Hatırlamak bile istemediler hatırlatanlara surat bile astılar. Hattâ bir kısmı ağzına gelen ne varsa savurdu. Onlar bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular? Diyor Cenab-ı Hak. Ve âyetlerimizi nasıl inkâr ettilerse diyor şanlı Kur’an’ın âyetlerini, kevnî ve kitâbî âyetlerini nasıl inkâr ettilerse bizde bugün onları öyle unuturuz diyor Cenab-ı Hak. Attı cehenneme çekin cezânızı dedi Cenab-ı Hak. Siz âyetleri unuttunuz bizde sizi bugün cehennemde üstünüz ateşe kitli bizde sizi unuttuk diyor. Yani merhamet yok diyor adâlet var diyor. Küfrün karşılığı cehennemdir, şirkin zulmün karşılığı cehennemdir. Îmânın Amel-i Sâlih’in karşılığı Cennet-i Âlâ’dır. Bunu Rabbimiz söylüyor bizde söylüyoruz. Söylüyoruz ki, insanlığı sevdiğimiz için Yüce Allah’ın âyetlerini duyurmaya çalışıyoruz gücümüz nispetinde duyurmaya çalışıyoruz. Tabii ki İnsanoğlu acizdir aczi vardır. Acziyle beraber gücü nispetinde Allah’a kulluk etmeye mecburuz. Sevgili dostlarım, biz Allah’a ebedî muhtacız o yarattı O’na aitiz. O’na nasıl inanmayız ki, nasıl itaat etmeyiz ki? Zaten biz aciziz her yaptığımız kusurlu hiç olmazsa hakkı ve doğruyu tanıyalım doğru yapmaya çalışalım. Gücümüz nispetinde doğru inanalım en asgari de bir tam bir îmânımız olsun ve ibadetleri Allah’ın emrettiği gibi, Muhammed’in gösterdiği ve uyguladığı gibi yapalım başkalarına kanmayalım aldanmayalım.

وَلَقَدْ جِئْنَاهُم بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿٥٢﴾

Gerçekten onlara, bilgiye göre açıkladığımız inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olan, bir Kitâb (Kur’an-ı Kerim) getirdik. İşte bu Kur’an hem yol gösteriyor ezelî ebedî rehber hem de tam bir rahmet Kitâb’ı. Kim diyor? Allah diyor (هُدًى وَرَحْمَةً) diyor. Kimin için? (لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ) îmân edenler için herkese geldi öteki bay îmân etmiyor kabul etmiyor. Yani rahmet istemiyor, hidâyet istemiyor. Allah istemiyor, cennet istemiyor. Tamam, hak ettiğin yeri bulursun hiç merak etme biz sana açıyoruz sen kendine acımıyorsun hiç merak etme.

هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ تَأْوِيلَهُ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِن قَبْلُ قَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَل لَّنَا مِن شُفَعَاء فَيَشْفَعُواْ لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ قَدْ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ ﴿٥٣﴾

İlle onun tevilini mi gözetiyorlar? Onun tevili geldiği, verdiği haberler ortaya çıktığı gün önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmiş. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler. Yahut tekrar geri döndürülmemiz mümkün mü ki eski yaptıklarınızdan başkasını yapalım!” Onlar kendilerini zarara soktular ve uydurdukları şeyler kendilerinden saptı kaybolup gitti. (وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ ) delâletin sonu budur. Pişmanlık, pişmanlık ama feryâd, feryâd hiçbir faydası olmayan pişmanlık. Hemen yol yakınken şimdi gereği gibi îmân et, Allah’a kulluk et. Azrâil Aleyhisselâm gelmeden, canını almadan iyi bir Müslüman olmaya gayret et.

Dakika 1:17:06

(Visited 77 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}