Tefsir 365-01

365- Tefsir Ders 365 hayat veren nurun keşif notları

365- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 365

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Yûsuf Sûresi 43’üncü Âyet-i Kerime’den 57’nci Âyet-i Kerime’ler )

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve ezvâcihi sahbihî ve etbâihi ve ıtratihi ecmaîn’’

 

وَقَالَ الْمَلِكُ إِنِّي أَرَى سَبْعَ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعَ سُنبُلاَتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ يَا أَيُّهَا الْمَلأُ أَفْتُونِي فِي رُؤْيَايَ إِن كُنتُمْ لِلرُّؤْيَا تَعْبُرُونَ ﴿٤٣﴾

قَالُواْ أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ وَمَا نَحْنُ بِتَأْوِيلِ الأَحْلاَمِ بِعَالِمِينَ ﴿٤٤﴾

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Yüce Allah’ın yüce rahmeti saadet ve selâmeti ebedî üzerinize tüm inananların üzerine olsun. İnanmayanlara da Cenab-ı Hak hidâyet nasîb eylesin. Mühürlü olup da hidâyetten ebedî mahrum kalanların da şerrinden insanlık âlemini, îmân âlemini, İslam âlemini Cenab-ı Hak muhafaza eylesin. Bu okumuş olduğumuz âyeti kerimelerde de Cenab-ı Hak Yûsuf (AS.) ilgili Bütün dünyaya ibretlik bir sahneyi ortaya koymaktadır. Âyet-i kerimede Cenab-ı Hak; Bir gün Melik Mısır hükümdarı hükümdar bu hükümdar dedi ki; “Ben rüyamda 7 cılız ineğin 7 semiz ineği yediğini ve 7 yeşil başakla 7 kuru başak görüyorum.” Ey ileri gelenler! Şimdi bilirkişileri topladı bu hükümdar, siz rüya tâbir edebiliyorsanız benim bu rüyamın tâbirini bana bildirin dedi. Onlar da dediler ki; (قَالُواْ أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ) “Rüya dediğin şey karmakarışık hayâllerdir biz ise böyle karışık hayâllerin yorumunu bilemeyiz” dediler. Tabii ki bu Danışma Meclisi’nde ki kişiler meşhûr bilginlerin durumu böyle bilmediklerini söylediler ama fakat (أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ) dediler. Bilmiyoruz deselerdi daha iyi olurdu. Şimdi (أَضْغَاثُ) her rüyaya (أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ) denmez.  Şimdi bura da (أَضْغَاثُ)’den maksat yaşı ve kurusu karışık demek. Huluv ise, uykuda görülmüş boş hayâllere denir. İhtilâm kelimesi de bundan alınmıştır karmakarışık demet, demet hayâl hayâller yığını gibi anlamlara gelmektedir. Rüya ise, rüya bundan tamamen ayrıdır rüya ve huluv, ahlamdan bunlar tamamen başkadır rüya denilen şey (أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ) çok başkadır.

 

Dakika 5:07

 

Rüya tek başına enfüsî bir hâlde ise değildir gizli bir mânâ yatmaktadır. Huluv anlamı olmayan vehim ve hayâlden ibârettir dış tesir ile meydana gelmiş olsa bile âfâkî bir hakîkat ifade etmez. İhtilâm olayı gibi sırf nefsânî şeytânî bir hayâl olmaktan da ileri gitmez ((أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ)) adı verilir. Hakîkat dilinde rüya sâdık olanların adıdır yalan olanlarla da (أَحْلاَمٍ) denilmektedir. Her ikisi de uyku hâlinde enfüste temessül eder, avam arasından her ikisine de rüya denilir. Rüya görmek bir hakîkat insanın iç dünyasında temessül eder enfüsî olan özelliği ile âfâkî olan özelliğini ayırabilmektir ibadet tür Rüya ibarettir. Ubur veya ibâre bunlar geçmek demektir ‘’ ibadetür rüya’’ denmesi rüya tâbiri (تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ) ilmi olarak da ifâde edilmiştir. (الأَحَادِيثِ) Burada söz hadise  (تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ) bu nefiste ki sözün realitede ki anlamının veya nefsin ilişkili anlamak demek olur. Rüya tâbiri sözü ise hadiseyi tevil etmek veya tâbir etmek veya birbirine ircâ etmekle mümkündür. Söz olaya olayda söze ircâ olunur sözün zihindeki dış dünyada ifâde ettiği gerçek bir anlamı bulunur. Yani sözün dışı zihindeki anlamından başka birde dış dünyada ifâde ettiği gerçek bir anlamı bulunur. Yalan söz hayâlidir rüya bir benliğin hak tarafından duyduğu ve algıladığı bir doğru sözün benzeri (أَحْلاَمٍ) ise yalan sözün benzeridir. Gizli şuur algılamaları muamma hayâl ve garip bir temsil, Vehbi ilimler ile bilinen, firaset ilmi ile bilinen, ilhâmla bilinen bir rüya vardır bir de bunun zirvesi vardır ki, bunun zirvesi Vahyi İlâhî’dir. Tabii Vahyi İlâhî peygamberlere mahsustur peygamberlerden başkasının rüyası da rüyası elbette ki, tâbiri ilmi yakîn ifâde etmez. Çünkü peygamberlerin rüyasında ilmi yakîn ifâde eder onlardan başkasının rüyası ilmi yakîn ifâde etmez.

 

Dakika 10:00

 

İslam âlimleri doğrudan doğruya veya bir melek aracılığıyla meydana gelen ilâhî bir telkindir ki, asıl rüya hak ve gerçek olan rüya budur. Buraya dikkat lâzım! Yüce Allah tarafından Celle Celâlühü doğrudan doğruya veya bir melek aracılığıyla meydana gelen ilâhî bir telkindir ki, asıl rüya hak ve gerçek olan rüya budur. İkincisi benliğin kendinden kendisine yapılan telkin ile meydana gelen görüntüdür hâtıra birikimlerinin yeni baştan hayâl edilmesidir. Üçüncüsü ise şeytânî bir telkin ile meydana gelen zihinsel görüntüdür. İşte bu ikisi (أَحْلاَمٍ) veya  (أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ) adını alır. Bilgi değeri olmasa bile hissi bir heyecan verir (أَحْلاَمٍ) psikolojide hesaba katılmaya değer önemli bir yeri de vardır. Rüya peygamberliğin 46 cüzünden bir cüzüdür ilmi değerine burada işâret edilmiştir. Burada bir ilmi değeri vardır ama fakat tabii ki yakin ifade edecek de ilk yakınlık derecede değildir ama yine de gerçek rüya ilmi bir değeri vardır fakat yakîn ilmel yakîn değildir. Peygamberlik kesildi mübeşşirat kaldı burada işin duygusal tarafına aittir buna dikkat edelim. İlk altı ayında Sevgili Peygamberimiz nübüvvetin ilk altı ayında aldığı vahiy rüyalar şeklinde olmuştu ki, ‘’Fâtihâ Sûresinde’’ bunlara işâret edilmiştir geçen derslerimizi gözden geçirilirse hatırlanır. 23 senenin ilk 46 tane yarım sene yani 46 tane 6 ay demek olduğu ortaya çıkar. Psikoloji ve genelde ruhsal bilimlerle meşgul olanların bildiği gibi, uyanıkken bize belli bir şeyi tanıtan, bir ses işittim dedirten, hafızanızda ona benzer bütün görüntüleri yoklar. Hafıza arşivimizden yararlanarak aradaki aynîliğin mesela şurada bir yaprak gördüm diyebilirim geçit merasimine tâbî tutabilir. Benzerlik eğer bulamazsa seçemiyorum falan der yani rüyamı seçemiyorum der. Benliğiniz uyku hâlinde de içeriden veya dışarıdan etki alır. Tedailerde bir basit duyuyla hafızadaki bir tedai zincirinin akışı sayesinde olduğu gibi rüya olayı da bir etki ile bir tedai akışının altındaki mânâdır. Rüyada benliğin tamamen dikkati ve irâdesi dışındadır rüyanın ilâhî bir tasarruf ve hak tarafından bir gaybî telkin olması işte hak rüyanın özelliği buradadır.

 

Dakika 15:13

 

Rüya, uyku hâlinde bağımlı bir hadisede değildir manevî âlem ile madde dünyası arasında ortada bir misal ve eşbah âlemi (Âlem-i Eşbah) vardır. Mânâ maddede, maddede mânâda bu misal âlemi yardımı ile temessül eder. Gerek uykuda ve gerek uyanıkken rüya belli bir hakikatin soyut olarak bu misal âleminden ruha görünmesidir. Yalnız buradaki misalden maksat misal âleminden maksat eflatunun ideler âlemi değil. Orayla burayı karıştırmamak lazım! Rüya olayı keşif hadisesidir rüya tâbiri ilmi ve Vehbi ve Keşfi ilimlerden olduğu için düşünce ve mantıkla çözülemez.

 

Şimdi, rüya hakkında kısaca bu bilgileri verdikten sonra Yüce Rabbimiz bak ne diyor;

 

وَقَالَ الَّذِي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ أُمَّةٍ أَنَاْ أُنَبِّئُكُم بِتَأْوِيلِهِ فَأَرْسِلُونِ ﴿٤٥﴾

يُوسُفُ أَيُّهَا الصِّدِّيقُ أَفْتِنَا فِي سَبْعِ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعِ سُنبُلاَتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ لَّعَلِّي أَرْجِعُ إِلَى النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿٤٦﴾

 

 

O ikiden kurtulmuş olanı nice zamandan sonra hatırladı da dedi ki: Bu Yusuf’un zindan arkadaşları arkadaşıydı kurtulan zindan arkadaşıydı. Bu Cenab-ı Hak tarafından Hikmet-i Hüdâ bu zindan arkadaşı Yusuf gibi bir zati muhteremi bu adam unutmuş idi bu rüyadan sonra bu hatırladı. Onun için dedi ki bu zindan arkadaşı; “Ben size o rüyanın tâbirini haber veririm, hemen beni Yusuf’un yanına gönderin” dedi. Ve geldi: “Ey Yusuf, ey doğru sözlü! Bize şunu hallet: 7 semiz ineği, 7 cılız inek yiyor hükümdarın gördüğü rüya bu. Ve 7 yeşil başakla diğer 7 kuru başak. Umarım ki, o insanlara doğru cevap ile dönerim onlar da senin kadrini bilirler.”

Şimdi zindana gelen Yusuf’un zindan arkadaşını hükümdar gönderdi Yusuf’a böyle söyledi.

 

قَالَ تَزْرَعُونَ سَبْعَ سِنِينَ دَأَبًا فَمَا حَصَدتُّمْ فَذَرُوهُ فِي سُنبُلِهِ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّا تَأْكُلُونَ ﴿٤٧﴾

ثُمَّ يَأْتِي مِن بَعْدِ ذَلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّا تُحْصِنُونَ ﴿٤٨﴾

ثُمَّ يَأْتِي مِن بَعْدِ ذَلِكَ عَامٌ فِيهِ يُغَاثُ النَّاسُ وَفِيهِ يَعْصِرُونَ ﴿٤٩﴾

 

Şimdi Yusuf (AS.) rüyayı tâbir ediyor. Dedi ki: “Yedi sene eskisi gibi ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden başkasını.” “Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, kıtlık seneleri gelecek önce ki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyip bitirecek” o kıtlık seneleri. „Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek ki, bolluk seneleri halk bunda sıkıntıdan kurtulacak, artık sıkıp herkes sağacak” dedi.

 

Dakika 20:33

 

وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ فَلَمَّا جَاءهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ اللاَّتِي قَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ إِنَّ رَبِّي بِكَيْدِهِنَّ عَلِيمٌ ﴿٥٠﴾

 

O hükümdar “Onu bana getirin” dedi. Yani Yusuf zindandan getirin dedi. Emir üzerine Yusuf’a gönderilen adam yanına gelince, Yusuf ona dedi ki: “Haydi efendine geri dön de, ona sor bakalım, Benim bu zindana atılmamın sebebi o ellerini kesen kadınların maksatları neymiş? Hiç şüphe yok ki, Rabbim onların oyunlarını çok iyi bilir” dedi Yusuf. Yani Yusuf zindandan çıkmadı çıkmak istemedi çünkü suçsuzdu tertemizdi. Suçsuz yere zindanda yatıyordu ve kendi suçsuzluğunu açığa çıkmasını tertemiz olduğunun açığa çıkmasını istedi ve adamı hükümdara gönderdi. Dedi o kadınları çağırsın sorsun dedi. Namusum, iffetim ve suçsuzluğum açığa çıksın da ben de buradan çıkayım diye ayak diretti. Asıl suçlu olan kadının da adını vermedi ellerini kesen o kadınlar diye ortay konuştu nezaketten de hiç ayrılmadı.

 

قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ إِذْ رَاوَدتُّنَّ يُوسُفَ عَن نَّفْسِهِ قُلْنَ حَاشَ لِلّهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِن سُوءٍ قَالَتِ امْرَأَةُ الْعَزِيزِ الآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَاْ رَاوَدتُّهُ عَن نَّفْسِهِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ ﴿٥١﴾

 

Artık doğrular konuşulmaya başlandı. Hükümdar, o kadınlara: “Derdiniz neydi ki, o vakit Yusuf’un nefsinden murâd almayan kalktınız?” Dedi. Bakın kadınlar ne dediler: Onlar “Hâşâ Allah için, biz onun aleyhinde hiçbir fenalık bilmiyoruz” dediler. İşte temizlik bir gün böyle parlar açığa çıkar suçlularda suçun altında ezilir kalır. Aziz’in karısı da, esas suçlu olan kadın bu! “Şimdi hak ve hakîkat olduğu gibi ortaya çıktı. Aslında onun nefsinden ben murâd almak istedim. O ise şeksiz şüphesiz doğrulardandır” Yusuf dosdoğrudur dedi.

 

İşte kıymetliler, İslam, şanlı Kur’an, nurlu İslam tarihe şan veren Müslüman ecdadımız tâ Âdem’den bugüne bugünden kıyâmete kadar îmânlı Müslüman zümreler işte böyle tertemizdir. Bu olayları Kur’an-ı Kerim anlatıyor âlemlerin rahmet Peygamberinin bağrından parlayan nurun hakîkatleri Kur’an hakîkatleri gerçekleri ortaya ne yapıyor parıl, parıl parlatarak Hakk’ı hakîkati anlatıyor.

 

Dakika  25:16

 

Çünkü Yusuf Aleyhisselâm’ı kim bilecek Kur’an-ı Kerim böyle anlatmasa? Hangi tarih bilecek, kimse böyle dosdoğru, net tertemiz bu sadık haberleri kim verecek? Bunlar Yüce Allah’ın kendi verdiği haberlerdir.

 

ذَلِكَ لِيَعْلَمَ أَنِّي لَمْ أَخُنْهُ بِالْغَيْبِ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي كَيْدَ الْخَائِنِينَ ﴿٥٢﴾

 

İşte bu şunun içindir: Bilsin ki, ben ona arkasından hainlik etmedim gerçekten Allah hâinlerin hilesini başarıya ulaştırmaz.

 

Şimdi burada aslında Rail konuşuyor yani Züleyhâ konuşuyor.

 

وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّيَ إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٥٣﴾

 

Bunları Yusuf (AS.) söylediğini söylüyorlar fakat kadın Züleyhâ üstü kapalı burada Züleyhâ konuşuyor ve artık o zaman ki puttan utanan Züleyhâ şimdi artık Allah’tan utanıyor. Çünkü hakîkati görmüş Müslüman olduğu anlaşılıyor. Ve diyor ki: Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin rahmetiyle yargıladığı müstesnâ muhakkak ki, Rabbim bağışlayıcı ve merhametlidir.

 

Genel olarak beşer nefsinin tabiatın da beşer nefsinin tabiatında şehvete, günaha ve kötülüğe meyil vardır nefis kendi gücünü ve emrindeki araçları o yönde kullanır. İnsan sırf kendi nefsine kalırsa fenâlığa sürüklenir. (إِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّيَ) Burayı hiç unutma! Ancak Rabbimin rahmet ettiği müstesnadır. Yusuf’un nefsi gibi Allah’ın lütfu ve rahmetiyle kötülükten arındırılmış tertemiz nefisler bunun dışındadır. Rahmânî kuvvet nefsânî kuvvete üstün geldiği vakit işte o zaman nefsin emri hükümsüz kalır. Buraya dikkat et! Rahmânî kuvvet îmân Kur’an İslam kuvveti nefsânî kuvvete üstün geldiği vakit nefsin kuvveti hükümsüz kalır gücünü kaybeder. Veya nefis ilâhî emre uyar ve o da Allah’a itaat eder bir nefis hâline gelir. (رَبِّيَ إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَّحِيمٌ) şüphe yok ki Rabbin Gafûr’dur, Rahîm’dir. Mağfireti ve rahmeti çok büyük hem de çok büyük günahını itiraf edin bağışlanma dileyenlere de mağfiret ve rahmeti eder. Rabbimin mağfiret ve rahmetini niyâz ve ümit ederim. İşte Azîz’in hanımı böyle itiraf ve istivâ ederek gerçeği ikrâr ve Allah’a olan îmânını da açığa vurdu ki, artık bu kadın mü’mine ve Müslüman olmuş olduğu görülmektedir.

 

Dakika 30:05

 

Buraya dikkat et! Allah sevgisi, ilâhî sevgi, nefsânî sevgiye üstün geldi. Neticede hakkın tecellîsi ile ihtiraslar nasıl söndü ve nasıl sönüyor? Gayzlar, öfkeler nasıl siliniyor ve silindi. Bencillikler nasıl ortadan kalkıyor ve kalktı. Hak sevgisinden başka hiçbir şey kalmıyor kalmadı. İşte Züleyhâ’nın kalbinde Allah sevgisi girdi artık önceden nefsânî sevgisi vardı fakat mü’mine oldu, Müslüman oldu kalbini Allah sevgisi girdi. Artık tek bir sevgi var kalpte o da Allah sevgisi, artık Yusuf’u da sevse ve Allah’ın diğer sevdiklerini sevse Allah için sevgi başladı. İşte İslam sevgisi Allah sevgisidir sırf Allah için sevgidir. Dünyada şirk sevgileri şirk âşıkları, put sevgileri put âşıkları, nefis putuna tapan nefis perestler bunların hiçbirisi ilâhî hak sevgi değildir. O bir put ve şirk sevgisidir ve ateşle özdeştir şirkle beraber o kişi o sevgisi o şirkle beraber ebedî ateştedir. İslam sevgisi Allah îmân sevgisi ise ateşi söndüren Allah’tan başka kalbinden her şeyi çıkaran seni bütün varlığınla Allah’a bağlayan sevgidir. Onun için Kur’an-ı Kerim’in, İslam’ın sevgisi eşi bulunmayan sevgidir Kur’an-ı Kerim eşi bulunmayan yüce bir kitaptır ortaya koyduğu bütün değerlere de böyledir eşsizdir sevgi de böyledir İslam’da sevgi Allah sevgisidir eşsiz bir sevgidir. Her şeyi İslam’ın böyledir eşi bulunmaz çünkü Allah ve O’nun emir ve kânûnlarından ibârettir.

 

وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ أَسْتَخْلِصْهُ لِنَفْسِي فَلَمَّا كَلَّمَهُ قَالَ إِنَّكَ الْيَوْمَ لَدَيْنَا مِكِينٌ أَمِينٌ ﴿٥٤﴾

قَالَ اجْعَلْنِي عَلَى خَزَآئِنِ الأَرْضِ إِنِّي حَفِيظٌ عَلِيمٌ ﴿٥٥﴾

 

 

Hükümdar dedi ki; “Onu bana getirin, yani Yusuf’u bana getirin” dedi. Artık kadınlar gerçekleri itiraf ettiler. “Kendime tahsis edeyim.” Sonra onunla konuşunca da: “Yusuf’la konuştu sen bugün yanımızda gerçekten büyük bir mevki sahibisin güvenilir birisin” dedi hükümdar Yusuf Aleyhisselâm’a. O da, ona dedi ki: “Beni bu ülkenin hazineleri üzerine getir. Çünkü iyi korurum iyi bilirim” dedi. O da tabii ki özel danışmanı olarak yanına aldı. Bazıları bu Meliki Yusuf’u satın alan Azîz’in kendisi sanmışlarsa da Kur’an-ı Kerim’in zâhirî ifâdesine uygun değildir.

 

Dakika 35:06

 

Azîz: Vezir veya Emir demektir. Melik ise, hükümdardır Azîz’in adının “Kıthir”, Melikin adının da “Reyyan” olduğu nakledilmişti. Firavun denilmesi meşhûr olduğu hâlde buna Firavun demiyor Melik deniyor. Çünkü Firavunlar Hakk’a, hakîkate, peygamberlere karşıdır. Buradaki Melik Yusuf’a bakın, Yusuf’un değerini bilen bir hükümdar. Onun için Firavun denmemiştir buna, Firavun unvanın zulüm ile Şöhret bulmuş insanlara denmiştir. Cenab-ı Hak ’’Hûd Sûresinde 97’nci âyette’’ ( وَمَا أَمْرُ فِرْعَوْنَ بِرَشِيدٍ) Firavunun emri reşit değildir Firavun olmadığına işaret Mücâhitten bu Melik’in hak din üzere olan bir Melik olduğu da rivâyet edilmiştir. Yani bu melik bir Müslüman meliktir diyor Mücâhitten gelen rivâyette. Melik’in söz konusu Firavun soyundan ve Mısır Kıptilerin ’den olmadığına böylece de işaret edilmiştir. Bu Melik Arâbî olan bir Melik ki bunlara ‘’Amelika’’ Amerika değil de ‘’Amelika’’de denmiştir fiskoslar adı verilen ve Arabistan tarafından geçip 400 sene kadar Mısır’da hükümranlık sürdükleri söylenen sülaleden olacaktır isminin de Reyyan olduğu da onun Arâbî olduğuna da ayrıca işaret etmektedir. ‘’Bakara Sûresinde 49 ve 50’nci âyetlerinde’’ de geçtiği üzere bunun Hazreti Mûsâ zamanına kadar yaşadığını ve o Firavun ‘un da bu Reyyan olduğunu zannetmişlerse de, bu Kur’an nassının zâhirine de uygun düşmemiştir. Bu Melik Hakk’ın âyetlerine değer vermiş Yusuf Aleyhisselâm’a büyük yetki vermiştir Firavun ise bunun tam tersini yapmıştır. Mûsâ Aleyhisselâmın gösterdiği bütün mûcizeleri ve âyetleri inkâr etmiştir. Tam anlamıyla Mûsâ’nın Firavunu tam bir Firavun ’dur. Rüya tabiri ile eşsiz bir ilim ve fazilet ehli olduğuna hükümdar hemen karar vermiştir.

 

Yusuf Aleyhisselâm zindanın kapısına bakın ne yazıyor zindandan çıkarken; Burası belâlar konağı, dirileri kabri, düşman sevindiren dostlar sınavıdır diye yazmış Yusuf Aleyhisselâm. Tekrar ediyorum ki unutmayasınız! Zindanın kapısına Yusuf Aleyhisselâm şöyle yazıyor; Burası belâlar konağı, dirileri kabri, düşman sevindiren dostlar sınavıdır diye yazmış. Ve çıkmış atalarına dua etmiş yıkanmış ve yeni elbise giymiş Melik’in huzuruna girerken şöyle dua ediyor, bu duayı herkes ezberlesin ve herkes okusun.

 

Dakika 40:00

 

Zamanı gelince o ortamlarla okuyun ‘’Allâhumme innî es’eluke bi hayrike min hayrihî ve Eûzu bi-ızzetike ve kudretike min şerrihî ve min şerri gayrih.’’ Tekrar ediyorum. ‘’Allâhumme innî es’eluke bi hayrike min hayrihî ve Eûzu bi-ızzetike ve kudretike min şerrihî ve min şerri gayrih.’’

 

Anlamı ise; Allah’ım! Senden, senin hayrınla bunun hayrını dilerim, bunun şerrinden de başkasının şerrinden senin gücüne kudretine sığınırım. Yani senin izzetine kudretine sığınırım diye dua etti. ‘’Yusuf Aleyhisselâm’’ Melikin huzuruna girince Arapça selâm vermiş İbrânice bir dua etmiş. Melik, bu ne dili demiş? O da, atalarımın dili diye cevap vermiş. Melik, birçok dil bilirmiş bildiği dillerin hepsinden konuşmuş, Yusuf da o dillerden tek, tek cevaplar vermiş. Melik, hayretler içinde kalmış ve arzu ediyorum ki, rüyamın yorumunu bir de senden dinleyeyim demiş. Yusuf’ta onun rüyada gördüğü sığırları ve başakları tek, tek yerleri ile ve renkleriyle tavsif ederek anlatmış. Bunun üzerine Melik onu kendi sedirine oturtmuş yani tahtına ve fikrini sormuş. Yusuf Aleyhisselâm da benim düşüncem odur ki, bu bolluk senelerin de çok ekin ektirirsin ve depolar bina edersin elde edilen ürünleri o depolarda muhafaza edersin. Kıtlık seneleri gelince fazla ürünleri satarız böylece hazineye büyük gelirler sağlanmış olur demiş. Melik, o zaman diyor ki hükümdar; Fakat bana diyor bu işi kim yapıverecek demiş. O zaman Yusuf Aleyhisselâm da kendini öne sürerek (قَالَ اجْعَلْنِي عَلَى خَزَآئِنِ الأَرْضِ) beni dedi bu arzın hazinelerin üzerine tayin et dedi Yusuf Aleyhisselâm. (إِنِّي حَفِيظٌ عَلِيمٌ) doğrusu ben bir koruyucuyum uzman ve bilgili bir kişiyim hakkı hukûku gezebilirim emânetleri iyiyi korurum. Yusuf’un yaptığı bu teklif misâl gösterilerek adâletli ve görevin gerektirdiği husûsları hakkı ile ifa edeceğine güvenen bir insanın Vâlî’lik ve yöneticilik talebinde bulunması ve kendi kabiliyetini açığa vurması câiz demişlerdir. Fakat âyette, Melik’in küfrüne delil sayılabilecek bir şey yoktur bu hattâ kâfirden bile yöneticilik alması câiz demişler. Ama fakat burada bu âyette Melik’in küfrüne delil sayılabilecek bir şey yoktur aksine bunun Müslüman olduğu Mücâhitten de nakledilmiştir. Melik Hazreti Yusuf’un emri altına girmiş ve onun reyine tâbî olmuş demektir. Şimdi daima İslam’ın izzetini düşünerek âyetlerin bütününe bakarak doğru anlam vermeli doğru anlamalı bir de İslam’ın izzetine aykırı yorum yapmamalıdır.

 

Dakika 45:00

 

Şimdi talep meselesine gelince onunda fıkhî hükmü nedir? Şimdi fıkhî hükmünü de şöyle açıklayalım; Ehliyet ve liyâkatleri olmayanlara Vâlî’lik ve yöneticilik vermek haramdır. Dikkat et buraya! Ehliyet ve liyâkatleri olmayanlara Vâlî’lik ve yöneticilik vermek haramdır, bunu talep eden açısından da talebi de haramdır. Çünkü talep eden ehliyetli ve liyâkatli olmadığı müddetçe onun talebi açısından da nedir? Talebi de haramdır. Görevlendiren açısından görev verilmesi de haramdır. Dikkat et! Ehliyetli liyâkat şart, ehliyeti olanlara kabul câiz talep mekruhtur. Ehliyeti olanlara kabul câiz talep mekruhtur meğerki taayyün etmiş olsun. Yani o işe ondan başka ehil biri bulunmasın, işte o vakit talep vacip ile olur. İşte bir peygamber olan Hazreti Yusuf Allah tarafından görevli olduğu hak ve adâletin ahkâmını icrâya bir yol bulmak bir vesile bulmak için bu talebi ile o vecibenin îfâsına çalışmıştır. Acaba onun bu talebin kabul edildi mi?

 

وَكَذَلِكَ مَكَّنِّا لِيُوسُفَ فِي الأَرْضِ يَتَبَوَّأُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَاء نُصِيبُ بِرَحْمَتِنَا مَن نَّشَاء وَلاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ ﴿٥٦﴾

 

Rabbimiz durumu bize bildiriyor ve İşte biz böylece Yusuf’u o yerde temkin ettik. Neresinde isterse orada makam tutuyordu. Biz Rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz ve iyilik edenlerin mükâfatını zâyî etmeyiz. (وَكَذَلِكَ) İşte bu sûretle bu hıfz ve ilim ile onu temayüz ettirerek                   (مَكَّنِّا لِيُوسُفَ فِي الأَرْضِ) Yusuf’u o ülkede temkin ettik yüksek bir nüfus ve iktidarla yerleştirdik diyor Cenab-ı Hak. O ülkede yetkiye yetki ile donattık diyor. Yusuf’u bu şekilde iktidara getiren kim? Melik mi, hükümdar mı? Hayır, sadece Allah’u Azimüşşan’dır Celle Celâlühü Allah bütün sebepleri hazırlamıştır Melik’i de ona musahhar kılmıştır ve onu da Yusuf için aracı kılmış ve âlet etmiştir. Tamamen Yusuf’u buraya böyle getiren her konuda bütün âlemlerde yaratmak ve emir tamamen Allah’a aittir hükümranlık Allah’tadır. Melik, Hz. Yusuf’a bir taç giydirmiş rivâyete göre devlet mührünü çıkarıp parmağına geçirmiş, kılıç kuşatmış ve onun için inci ve yakut işlemeli altından yapılmış bir serir yaptırmış yani bir köşk. Hz. Yusuf bu serir ile mülkünü sağlamlaştırırım işte bu mühür ile de işleri tedbir ile yürütürüm fakat bu taç bu benim giyeceklerimden değil atalarımın giyeceklerinden de değil demiş. Sonra o serir de oturup işleri yürütmeye başlamış.

 

Dakika 50:34

 

Herkes kendisini sevmiş ülke bütünüyle onun sözünden çıkmaz olmuş bu arada Azîz vefat etmiş. Azîz hükümdar değil dikkat edin! Yusuf’u satın alan köle pazarında satın alan Züleyhâ’nın kocası bu Azîz. Bu Azîz vefat etmiş zevcesi Rail diğer adı ile Züleyhâ Melik tarafından yani hükümdar tarafından Yusuf’a nikâhlandırılmış ve gerdeğe girdiğinde Yusuf Züleyhâ ‘ya bak ne diyor; Helâlin adamları namusun adamları Allah’ın safındaki fazilet ehli insanlar bakın ne diyor. O fazilet ehli olan insanlardan Yusuf da Züleyhâ ‘ya gerdek gecesi bak ne dedi. “Nasıl bu senin istediğinden daha iyi değil mi?” Demiş ve Züleyhâ ’yı nasıl bulmuş biliyor musunuz? Bakire bulmuş yani kız olarak. Daha sonra ondan Züleyhâ’dan iki oğlu olmuş Efraim ve Menşa adlarını koymuş.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

Allah ne dilerse onu yapar çünkü gücü her şeye yeter. Hz. Muhammed’den Aleyhisselâtu Vesselâm nakledilen bir Hadis-i Şerif’te bakın Peygamberimiz âlemlerin rahmet Peygamberi bütün Peygamberlerin imamı Hazreti Muhammed ne diyor; Allah rahmet eylesin, kardeşim Yusuf (اجْعَلْنِي عَلَى خَزَآئِنِ الأَرْضِ) beni bu ülkenin hazinelerinin başına getir demeseydi o anda iş başına getirilecekti velâkin bu söz onu bir sene geciktirdi demiş Peygamberimiz. Bu da başka bir mûcizevî bir haberdir mûcize haberidir. Yusuf tek aday idi fakat taayyün etmiş olmasına rağmen kendisine talep farz değildi. Bakın bu da tabii Peygamberlerin imamının sözü. Peygamberlerin imamı kimdir? Bütün peygamberlerin imamı Sultân-ül Enbiyâ Hazreti Muhammed’dir Aleyhisselâtu Vesselâm. O talip isteyen değil matlup yani istenilen olmalıydı. Beni iş başına geçir dediğinden dolayı Allah’ın hikmeti için bir sene gecikmesine sebep olmuş. İşte ülkenin her yerinde sözü geçiyor bütün ülkeyi tasarrufu altına almış Mısır ülkesinin sanki onun evinin bahçesi hâline gelmişti. Bir Rahmânî rahmettir bu bir Rahmânî rahmettir sırf ilâhî takdirin cilvesiyle, ilim ve hikmet nübüvvet de muvaffakiyet işte böyle sırf Vehbî olan bir rahmet eseri idi.

 

Dakika 55:13

 

وَلاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ

 

Ve Muhsinlerin ecrini zâyî etmeyiz diyor Cenab-ı Hak. Kulun kesbine bağımlı olan ve binaenaleyh bir şeriat ve kânûn çerçevesinde cereyân eden rahimiyyeti vardır. İşte o Muhsinler Muhsin’i bir Allah’tır ki Fail-i Muhtar’dır iyilik yapanlar biri insan hasleti öbürü de mükâfat ve ecir hasleti olarak cifte mükâfat alırlar.

 

إِنَّ رَحْمَتَ اللّهِ قَرِيبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِينَ

 

Doğrusu Allah’ın rahmeti iyilik yapanlar pek yakındır. Kıymetli dostlarınız, Cenab-ı Hak nur saçan kitâbıyla âlemlere bütün insanlık ve cinler âlemine gerçek hak dersleri vermektedir. İşte dersimizin adı hayat veren nurun dersleridir ki bu nur İslam’da kaynıyor okyanusları aşıyor gökleri aşan seni Arş’a Rızâ-i İlâhî’ye cemâle ulaştıran hakîkat nuru tevhîd nurudur İslam nuru Kur’an-ı Kerim’in nuru. Bunun tecellî ettiği yer Muhammedin bağrından parladı âleme Aleyhisselâtu Vesselâm.

 

وَلَأَجْرُ الآخِرَةِ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ آمَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ ﴿٥٧﴾

 

Îmân edip takva yolunu tutanlar Ehli Takvâ için elbette âhiret mükâfatı daha hayırlıdır. Dünyada var mü’minlere ama dahası var ki daha hayırlısı var daha büyüğü var ebedî tükenmeyeni var ki bu da cennet ve Allah’ın cemâlidir Yüce Allah’ın Rıdvân’ıdır. Allah’ı bir Hazreti Muhammed’i hak Peygamber olarak tanıyıp dinin Yüce İslam dininin emir ve yasaklarına titizlikle uyan Muhsinler için âhiret sevabını elbette daha hayırlıdır. Ebedî tükenmez büyük mü büyüktür ve şu hâlde ibret ehli asıl âhirette ereceği sonsuz ve sınırsız mükâfata ne yapar? Hem imrenir hem ona hazırlanır. Kâmil bir imtihanla takvâ ve ihsâna sarılır. O ebedî mükâfatları bulmak için ne yapacaksın? Kâmil bir îmânla İslam, Kur’an îmânıyla takvâ ve ihsâna sarılacaksın. Takvâ nedir, ihsân nedir? Takvâ: İslam’ı iyi bilmek iyi yaşamak ve Allah’a itaat edip isyan etmemek Muhammed’in getirdiği şeriata sıkı sıkıya tâbî olmak Muhammed’e tâbî olmak. İhsân ise bu hayır yarışında önde olmaya gayret etmek Allah’ın seni gördüğünü ve onu görür gibi ona ibadet etmeye her an her yerde devam etmendir Çünkü o bizi her an gözetliyor denetliyor ve bizi yaşatıyor ve kudretiyle ayakta tutuyor nimetleriyle donatanıyor sürekli bize bizden yakın biz O’na aitiz.

 

Dakika 1:0020

 

O’nun kimseye ihtiyacı yok herkes O’na muhtaç bunu bil! O’nun bizi sürekli gözetlediğini unutmazsan işte o zaman Muhsinlerden olursun ve kendini teftiş edenlerden olursun.

 

Cenab-ı Hak eksilmez göz aydınlığı tükenmez nimetlerini mazhâr eylediği gerçek mü’min, gerçek Müslüman olan kulların zümresine hepimizi tüm inananları ilhâk eylesin.

 

Dakika 1:02:03

 

                                                                                         

 

(Visited 93 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}