Tefsir 366-01

366- Tefsir Ders 366 hayat veren nurun keşif notları

366- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 366

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Yûsuf Sûresi 63’üncü Âyet-i Kerime’den 79’uncu Âyet-i Kerime’ler )

 

فَلَمَّا رَجِعُوا إِلَى أَبِيهِمْ قَالُواْ يَا أَبَانَا مُنِعَ مِنَّا الْكَيْلُ فَأَرْسِلْ مَعَنَا أَخَانَا نَكْتَلْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ﴿٦٣﴾

قَالَ هَلْ آمَنُكُمْ عَلَيْهِ إِلاَّ كَمَا أَمِنتُكُمْ عَلَى أَخِيهِ مِن قَبْلُ فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ ﴿٦٤﴾

 

Böylece dönüp babalarına geldikleri vakit, dediler ki: Yûsuf Aleyhisselâmın kardeşleri Yûsuf’un yanına gelip Mısıra oradan kıtlık dolayısıyla yiyecek, içecek aldıktan sonra yüklerini tuttuktan sonra babalarına döndünler. Şimdi babalarına bak ne diyorlar; “Ey babamız! Bizden ölçek men edildi. Bu kere kardeşimizi bizimle gönder ki, ölçek alabilelim biz onu kesinlikle koruyacağız diyorlar. Çünkü babaları Yûsuf’un başına gelenlerden dolayı Yûsuf’tan dolayı Bünyamini onlara kolay, kolay teslim etmeyeceğini biliyorlar. Babaları dedi ki: “Ben onu size nasıl emânet ederim? Ya bundan önce kardeşini yani Yûsuf’u emanet ettiğimde olan gibi olursa! Dedi. Fakat tevekkülü Allah olduğu için en hayırlısı en hayırlı koruyucu Allah’tır dedi ve O merhamet edenlerin en merhametlisidir” diye Cenab-ı Hakk’a zaten yönelmiş idi tekrar niyazda bulundu. (فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ) dedi.

 

وَلَمَّا فَتَحُواْ مَتَاعَهُمْ وَجَدُواْ بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ إِلَيْهِمْ قَالُواْ يَا أَبَانَا مَا نَبْغِي هَذِهِ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ إِلَيْنَا وَنَمِيرُ أَهْلَنَا وَنَحْفَظُ أَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَعِيرٍ ذَلِكَ كَيْلٌ يَسِيرٌ ﴿٦٥﴾

 

Netice de bakın ne diyor; Derken yüklerini açtılar ve sermayelerini kendilerine geri verilmiş olarak buldular. Yûsuf Aleyhisselâm bunların develerini yükledi yiyecek erzaklarını verdi paralarını da gerisin geri yüklerininin içine konmasını da emretti. Bunlar yükleri yıkınca baktılar ki ödedikleri para sermaye yüklerinin içine geri konmuş. Dediler ki; “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte sermayelerimiz de bize iade edilmiş. Bununla yine ailemize zahire alır getiririz, kardeşimizi de koruruz, üstelik bir yük daha zahire alırız. Zaten bu aldığımız pek az bir zahiredir dediler.

 

Dakika 5:00

 

قَالَ لَنْ أُرْسِلَهُ مَعَكُمْ حَتَّى تُؤْتُونِ مَوْثِقًا مِّنَ اللّهِ لَتَأْتُنَّنِي بِهِ إِلاَّ أَن يُحَاطَ بِكُمْ فَلَمَّا آتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ قَالَ اللّهُ عَلَى مَا نَقُولُ وَكِيلٌ ﴿٦٦﴾

 

Yâkup (A.S) babaları dedi ki: “Hepiniz çâresiz kalmadıkça onu bana mutlaka getireceğinize dirl Allah’tan bir yemin vermedikçe, onu kesinlikle sizinle göndermem”. Onlarda Allah’a and içerek giderek babalarına söz verince, babaları da dedi ki; “Bu söylediklerinize Allah vekildir” dedi. (اللّهُ عَلَى مَا نَقُولُ وَكِيلٌ) dedi Yâkup Aleyhisselâm.

 

وَقَالَ يَا بَنِيَّ لاَ تَدْخُلُواْ مِن بَابٍ وَاحِدٍ وَادْخُلُواْ مِنْ أَبْوَابٍ مُّتَفَرِّقَةٍ وَمَا أُغْنِي عَنكُم مِّنَ اللّهِ مِن شَيْءٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَعَلَيْهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ ﴿٦٧﴾

 

Ve dedi ki, Yâkup Aleyhisselâm; “Ey yavrularım, ey oğullarım! Dedi. (Şehre)  girerken hepiniz bir kapıdan girmeyin de ayrı, ayrı kapılardan girin. Gerçi ben ne yapsam, Allah’ın takdirini sizden engelleyemem. Hüküm yalnızca Allah’ındır. Onun için bütün tevekkül ederler O’na tevekkül etmelidirler” dedi Yâkup Aleyhisselâm.

 

وَلَمَّا دَخَلُواْ مِنْ حَيْثُ أَمَرَهُمْ أَبُوهُم مَّا كَانَ يُغْنِي عَنْهُم مِّنَ اللّهِ مِن شَيْءٍ إِلاَّ حَاجَةً فِي نَفْسِ يَعْقُوبَ قَضَاهَا وَإِنَّهُ لَذُو عِلْمٍ لِّمَا عَلَّمْنَاهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ ﴿٦٨﴾

 

 

Ne zaman ki, şehre vardılar, Yûsuf’un memleketine yani Mısıra kardeşleri erzak almak için Bünyamini de aldılar döndüler babalarının tenbihini de dinleyerek gittiler. Ne zaman ki şehrede vardılar o zaman babalarının kendilerine emrettiği şekilde şehire girdiler. (Gerçi bu şekilde girmeleri) onlar hakkında Allah’ın takdir ettiği hiçbir şeyi önleyemezdi, bu sadece Yâkub’un içinden geçirdiği bir isteğin yerine getirilmesi oldu. Şüphesiz o ilim sahibi idi. Bak Yüce Allah Yâkup Aleyhisselâmın ilim sahibi olduğunu söylüyor, çünkü Peygamber kendisi. Çünkü ona biz öğretmiştik, fakat insanların çoğu bilmezler. Bütün peygamberler Allah’ın bizzat öğretmesi ile bilgi ilim sahibi olurlar. Peygamberler Yüce Allah’ın bizzat okulunda okurlar yani onlara Allah Vahy’i İlâhî’yi gönderir vahyeder onun için her peygamber de bu özellik vardır. (فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا) Allah’tır en hayırlı koruyucu, yani koruyucuların koruyucusu Allah’u Teâlâ’dır. (وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ) ve o (أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ)’dir, merhametlilerin en merhametlisidir.

 

Dakika 10:10

 

Şimdi Yâkup (AS.) bakın ne dedi; (قَالَ لَنْ أُرْسِلَهُ مَعَكُمْ) onu kesinlikle sizinle göndermeyeceğim (حَتَّى تُؤْتُونِ مَوْثِقًا مِّنَ اللّهِ) tâ ki Allah’tan bana bir ant ve misak verirseniz dedi. (لَتَأْتُنَّنِي بِهِ إِلاَّ أَن يُحَاطَ بِكُمْ) bakın söylenene bakın, söyletilene bakın, başa gelene bakın ki, onu muhakkak bana geri getireceksiniz ancak hepiniz ihâta edilmiş olursanız o başka dedi. Nitekim bakın ihâta olundular kuşatıldılar. Bunun için bak demişler ki; Keşfü’l Hafâ da geçer bu (El belâü müekkelül bil mantıki) yani belâ dile dayalıdır ağızdan çıkan başa gelir demişledir. Yâkup Aleyhisselâmın da bakın ağzından çıkanlar hep başa geldi. Yûsuf’u Kurt yedi diye Yûsuf’a yalancı kanlı gömlek getirdiler. Bu seferde Bünyamin için hepiniz ihâta olunmadıkça bana Bünyamini getirin diye yemin ettirdi onlardan söz aldı ve onlardan misak aldı onlarda misak verdiler and içtiler ama olacaklar oldu yine kuşatıldılar, Bünyamin kaldı.

 

Şimdi âyet-i kerimelerin akışına doğru şöyle bir baktığınız zaman ibret üstüne ibret ders üstüne ders hikmet üstüne hitmek vardır. Yüce Allah’ın kitâbından ders almayan hiçbir şeyden ders almaz. (وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ) muhakkak ki O, her şeye vekildir. Kim vekil? Yüce Allah’tır her şeyin vekili, başka vekil aslî vekil başka yoktur. Onun için dünyadaki vekiller bunlar geçici vekillerdir hiç birisi aslî değildir. Alınan tedbirler takdiri engelleyecek ve ilâhî murâdın meydana gelmesini önleyecek değildir. Tedbir kulun görevidir kul görevini yapacak. Ama tedbirin önüne tedbirler takdirin önüne geçer mi? Geçemez. Tedbir nihâyet Allah’tan o vesile ile bir yardım dilemedir. Yani tedbirin esas yönü de nedir? Tedbir ile Allah’tan yardım istemek demektir. Kul tedbirini alır o tedbir ile Allah’tan yardım ister yine. Takdire uygun ise faydalı olur yoksa kadere mânî olmaz. (شَيْءٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ) hüküm ancak Allah’ındır. (عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ) ben yalnızca O’na tevekkül ettim ancak O’nun hükmüne güvenip O’na sığındım O’na güvendim. Emir ve kumandayı O’na havâle edip çünkü emir ve kumanda O’nda zaten. Şimdi O’nda olduğunu bilmek iyi inanmak gerekiyor.

 

Dakika 15:00

 

O’na göre emir ve kumandayı O’na havâle etmek demek emir ve kumandanın O’nda olduğunu iyi bilmek demektir. Size de O’na emanet ettim, Yâkup (AS.) böyle diyordu (وَعَلَيْهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ) şu hâlde tevekkül edecekler de O’na yani Yüce Allah’a tevekkül etsinler diyordu.

 

Kıymetli dostlar,

 

Kur’an-ı Kerim nur saçan insanlığı her tehlikeden kurtaran nurun, saadetin, rahmetin ve fazlın ortasına insanlığı yerleştiren Yüce İslam Şanlı Kur’an-ı Kerim’dir. Onun için hayat veren nurun dersleri ruhun gıdası, aklın gıdası, kalbin gıdası tükenmez nimetlerin de kazanılmasının teminatıdır. Bir kısmı kuvveti yalnızca kendi tedbirinde zanneder bazı insanlar derki; “Tedbir aldım da ben işte bundan dolayı işte başardım derler.” Hâlbuki tedbirler Allah’u Teâlâ’ya tam mânâsı ile tevekkülün kulluk görevini adıdır. Çünkü kuvveti yalnızca kendi tekbirinde zannetmek bu da ayrı bir yanlıştır. Çünkü kuvvet kimsede değildir Kuvvet ve kudrette yalnız Allah’tadır ne Allah’tandır, bunu unutma! Şimdi kendi Mukadderatımızı kendimiz tâyin edeceğiz demeye kadar gidenler vardır, bir kısmıda tevekkülü tedbir almaya engel zanneder. Bu da yanlıştır tevekkülü tedbir almaya engel zanneder çok yanlıştır. Aslında tevekkül ile tedbir ikisi bir bütündür kul kulluğunu yaparak Allah’a tevekkül edecek tedbirini alarak Allah’a tevekkül edecektir ama kudretin kuvvetin tamamına Allah’tan bilerek yapacak bunların hepsini. Ben yaptım da oldu diye değil beni Allah muvaffak kıldı (وَمَا تَوْفِيقِي إِلاَّ بِاللّهِ ) anlamı işte bu başarı tamamen Allah’tandır. Sonra tedbiri aldıran O’dur tedbir ile seni muvaffak kılacaksa muvaffak kılan O’dur. Tevekkülü yine sana nasip edecek O’dur. Bütün irâdeni senin hayra sarf etmende sana lütufta bulunacak keremde bulunacak O’dur. Senin samîmiyetine bakarak sana yardımlarda lütuflarda bulunur. Yeter ki sen samîmi ol, ihlâs sahibi ol, yakîn ehli ol, istikâmet ehli ol. İstikâmet, dosdoğru olmakla Allah’ın kulundan istediği gibi. (فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ) Hazreti Muhammed bu âyet için ne demiştir? Beni Hûd Sûresi kocattı ihtiyarlandırdı demiştir. Niye? Ümmeti adına, ümmetinin görevini tam yapmayacağını yapamayacaklarını olacağını bildiği için ümmeti adına üzülüyor ve ihtiyarlandırdı beni bu âyetler demiştir. Onun için tedbirinde Allah’tan yardım istemek demek olduğunu hiç unutma!

 

Dakika 20:03

 

Kişi tedbir almıyorsa bil ki Allah’tan yardım istemiyor demektir, ‘’Hâşâ Sümme Hâşâ’.’ sonra istemek bir fiili istemek vardır görevini bizâtihi yaparak yani pratikte görevini yapacaksın yaşanan İslam ile tedbir alacaksın. Sadece teori değil, teoride değil pratikte ne yapacaksın? Bir fiil güzel amellerini işleyerek ve bir fiil meşrû tedbirlerini alarak ki işte meşrû amellerden birisi de tedbir almaktır ki bu da Allah’tan yardım istemektir hem de fiili yardımdır. Fiili yardım bizzat amelî işleyerek Allah’tan istemektir amel işlemiyor ama sözünü istiyor amelin yoksa sözünün yanında o tedbir gerçek tedbir değildir. Çünkü söz var amel yok fiiliyat yok teori var pratik yok söz var hâlde yaşantıda İslam yok.  Bunun için yaşanan İslam’ın da tedbir olduğunu ayrıca unutma!

 

وَلَمَّا دَخَلُواْ عَلَى يُوسُفَ آوَى إِلَيْهِ أَخَاهُ قَالَ إِنِّي أَنَاْ أَخُوكَ فَلاَ تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿٦٩﴾

فَلَمَّا جَهَّزَهُم بِجَهَازِهِمْ جَعَلَ السِّقَايَةَ فِي رَحْلِ أَخِيهِ ثُمَّ أَذَّنَ مُؤَذِّنٌ أَيَّتُهَا الْعِيرُ إِنَّكُمْ لَسَارِقُونَ ﴿٧٠﴾

قَالُواْ وَأَقْبَلُواْ عَلَيْهِم مَّاذَا تَفْقِدُونَ ﴿٧١﴾

قَالُواْ نَفْقِدُ صُوَاعَ الْمَلِكِ وَلِمَن جَاء بِهِ حِمْلُ بَعِيرٍ وَأَنَاْ بِهِ زَعِيمٌ ﴿٧٢﴾

قَالُواْ تَاللّهِ لَقَدْ عَلِمْتُم مَّا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الأَرْضِ وَمَا كُنَّا سَارِقِينَ ﴿٧٣﴾

قَالُواْ فَمَا جَزَآؤُهُ إِن كُنتُمْ كَاذِبِينَ ﴿٧٤﴾

قَالُواْ جَزَآؤُهُ مَن وُجِدَ فِي رَحْلِهِ فَهُوَ جَزَاؤُهُ كَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ ﴿٧٥﴾

 

Şimdi bakın burada Bünyamin’in Yûsuf’un yanında kalması için böyle bir duruma başvuruldu. Bakın ne diyor Cenab-ı Hak bu âyetlerde; Yûsuf’un yanına girdikleri vakit, yani Bünyamin de yanlarında hepsi geldiler Yûsuf’un yanına Mısra geldiler yine erzak almak için. O kardeşini (Bünyamin’i) yanında alıkoydu. Dedi ki: “Bilesin, ben, senin kardeşinim!” Bünyamin Yûsuf’u bilmiyor Bünyamin küçükken Yûsuf kuyuya atılmış ve Mısır’da satılmış köle olarak zindana atılmış oradan çıkmış Mısır’a sultan olmuş bunlardan Bünyamin’in hiç haberi yok. Yûsuf’un yanına geldi o Yûsuf’un da Yûsuf olduğunu bilmiyor Bünyamin ama şimdi Yûsuf Aleyhisselâm tanıtıyor kendini gizlice Bünyamin’e öbür kardeşlerin haberi yok. “Bilesin, ben, senin kardeşinim! İşte bundan dolayı onların yapacaklarına sakın üzülme!”

 

Şimdi Bünyamin diyor ki tanıştıktan sonra artık ben senden ayrılmam diyor.

 

Dakika 25:00

 

İşte o zaman Cenab-ı Hak böyle bir yol öğretiyor Yûsuf’a da peygamberler vahiy ile hareket ederler kendi kendilerine hareket etmezler. Sonra onların bütün hazırlıklarını görünce, su kabını kardeşinin yükünün içine koydu sonra bir tellal söyle bağırdı: “Hey kervan! Siz hırsızsınız, hırsız!” Bunlara döndüler de dediler ki: “Ne arıyorsunuz?” Onlar da dediler ki: “Hükümdarın su kabını arıyoruz. Onu bulup getirene 1yük zahire var, üstelik o tas bana zimmetlidir.” “Allah’a yemin ederiz ki,” dediler, Yûsuf’un kardeşleri Bünyamin’in dışındakiler, “Muhakkak sizde anlamışsınızdır ya, biz buraya fesat çıkarmak için gelmedik. Biz hırsız değiliz.” “Peki, yalancı çıkarsanız cezâsı nedir?” dediler. Bak Yûsuf’un kardeşleri Yâkup şeriatına göre şöyle dediler; “Kimin yükünde o çalınan çıkarsa dediler o su tası olduğu söyleniyor o kendisi onun cezâsıdır. Biz zâlimlere işte böyle cezâ veririz.”  Yani kimin yükünde çıkarsa o hırsız sayılıyor hırsız kişi mal sahibinin yanında kalıyor artık ona rehin olarak kalıyor. Bu gerçek bu şekilde Yâkup şeriatine göre Yâkub’un, Yûsuf’un kardeşleri böyle dediler. Şimdi konu devam ediyor.

 

فَبَدَأَ بِأَوْعِيَتِهِمْ قَبْلَ وِعَاء أَخِيهِ ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِن وِعَاء أَخِيهِ كَذَلِكَ كِدْنَا لِيُوسُفَ مَا كَانَ لِيَأْخُذَ أَخَاهُ فِي دِينِ الْمَلِكِ إِلاَّ أَن يَشَاء اللّهُ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مِّن نَّشَاء وَفَوْقَ كُلِّ ذِي عِلْمٍ عَلِيمٌ ﴿٧٦﴾

قَالُواْ إِن يَسْرِقْ فَقَدْ سَرَقَ أَخٌ لَّهُ مِن قَبْلُ فَأَسَرَّهَا يُوسُفُ فِي نَفْسِهِ وَلَمْ يُبْدِهَا لَهُمْ قَالَ أَنتُمْ شَرٌّ مَّكَانًا وَاللّهُ أَعْلَمْ بِمَا تَصِفُونَ ﴿٧٧﴾

قَالُواْ يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ إِنَّ لَهُ أَبًا شَيْخًا كَبِيرًا فَخُذْ أَحَدَنَا مَكَانَهُ إِنَّا نَرَاكَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ ﴿٧٨﴾

قَالَ مَعَاذَ اللّهِ أَن نَّأْخُذَ إِلاَّ مَن وَجَدْنَا مَتَاعَنَا عِندَهُ إِنَّآ إِذًا لَّظَالِمُونَ ﴿٧٩﴾

 

Bakın konu şöyle devam ediyor. Bunun üzerine Yûsuf Aleyhisselm, kardeşinin eşyalarından önce onların eşyalarını aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünün içinden çıkardı. Bu Bünyamin ile zaten gizli anlaşmışlar dı. İşte Yûsuf’a biz böyle bir durum öğrettik diyor Cenab-ı Hak. Melik’in kânûnlarına göre, kardeşini alıkoymasın imkân yoktu. Yani Mısır hükümdarının kânûnlarına göre kardeşi Bünyamini o yanında bırakmak için böyle bir diyor Mısr kânûnlarına göre kardeşini alıkoymasına imkân yoktu. Ancak Allah dilerse o başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz ve her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır. O da her şeyi bilen Allah Teâlâ’dır.

 

Dakika 30:25

 

Dediler ki: Eğer o çalmışsa, bakın şimdi da hâlâ karşısındakinin Yûsuf olduğunu Yûsuf’un kardeşleri olduğunu kimse bilmiyor birtek kardeşine Bünyamin’e durumu açıkladı öbürler hâlâ bilmiyor. Yûsuf’un yüzüne karşı bakın yine ne dediler; Nasılsa Yûsuf kayboldu gitti zannediyor onlar. Dediler ki: “Eğer o çalmışsa, yani Bünyamin çalmışsa daha önce bunun kardeşi de çalmıştı” deldiler. Yani Yûsuf’a da hırsızlık istismar ettiler. Yûsuf çok küçükken Yûsuf’un anadan dedesinin bir putu varmış Annesi demiş ki Yûsufa oğlum şu dedenin putunu al da götür kır yoket demiş. Yûsuf da küçükken anadan dedesinin putunu kırmış yok etmiş. Bakın bunu burada hırsızlık diye dile getirdi Yûsuf’un kardeşleri ki bunlar Yûsuf’u kuyuya atanlar. O vakit Yûsuf bunu içine attı Yûsuf’a karşı böyle dediler ama Yûsuf olduğunu tanımıyorlar. Onlara hiç belli etmeden siz çok fena bir mevkidesiniz ne sıfat verdiğinizi Allah çok iyi biliyor dedi Yûsuf kendi içinden durumu böyle karşıladı, onları bozmadı kırmadı yine yüzlerine vurmadı. Çünkü büyükler hep büyük düşünürler küçük düşünmezler büyüklerin yaptığı işler çok faziletlidir. Dediler ki: “Ey vezir! Yani Yûsuf’a diyorlar, eminol ki, bunun çok yaşlı bir babası var. Yani Yâkup Aleyhisselâm için diyorlar. Onun için yerine birimizi al, gerçekten de biz seni iyilik edenlerden görüyoruz” dediler. Yûsuf dedi ki Aleyhisselam; “Eşyamızı yanında bulunduğumuzdan başkasını tutuklanmaktan Allah korusun. Çünkü öyle yaparsak zâlimlerden oluruz” dedi Yûsuf Aleyhisselâm. Yani başkasının Bünyaminin yerine başkasını tutukluyamayız dedi. Çünkü Hikmeti Hüdâ Bünyaminle gizli anlaştılar Bünyamin Yûsuf’un yanında kalacak. Nitekim Bünyamini de onları da kendisi bu hadiselerden önce ağırlamıştı kendi makamına götürmüş ona ikrâmda bulunmuş sonra hepsine bir ziyafet verdi Yûsuf bütün kardeşlerine ama daha öbürleriyle tanışmadı kendini daha tanıtmadı onlara ve onları gece misafir etti ve ikişer, ikişer sofraya oturttu. Bünyamin tek kaldı kendi kendine şimdi Bünyamin daha bu ziyafette Yûsuf’la tanışmamıştı Bünyamin içinden şöyle geçirdi kendi tek kalınca şimdi kardeşim Yûsuf sağ olsaydı o da benimle birlikte otururdu dedi ve gözlerinden yaş akıyordu. Daha Yûsuf ona kendini tanıtmamıştı. Yusuf da kardeşiniz tek kaldı dedi ve onu kendi yanına aldı ama tabii Bünyamin onun hala Yûsuf olduğunu bilmiyordu.

 

Dakika 35:15

 

Sonra her iki kişiye birer yatak odası hazırlattı bunun ikincisi yok bu da benim yanımda olsun diyerek kendi odasına Bünyamin’i götürdü. İşte oda da tek başlarına kalınca koklaya, koklaya yanında yatırdı sabah oldu. Yûsuf ona evlatlarını sordu o da Bünyamin dedi ki; 10 oğlum var daha hâlâ kendini tanıtmadı Yûsuf Aleyhisselâm 10 oğlum var dedi Bünyamin hepsinin ismini de ölen kardeşimin adından koydum dedi. 10 kardeşinin onuna da Yûsuf’u koymuş Yûsuf’un adını yanına başka isim de takmak o zaman adettendi. Bunun üzerine Yûsuf ona dedi ki; “O ölen kardeşinin yerine ben senin kardeşin olsam ister misin?” Dedi. O da senin gibi kardeşi kim bulabilir dedi Bünyamin, ama ne çâre ki seni Yâkup ile Rahil doğurmuş değil dedi. Daha hâlen tanımıyor diyerek iç çekti işte o vakit Yûsuf ağladı ve kalkıp boynuna sarıldı ve kendini tanıttı da (قَالَ إِنِّي أَنَاْ أَخُوكَ) Ben senin cidden senin kardeşinim dedi ve kendini işte o zaman tanıttı. Yûsuf ayrıca ona tembih etti. (فَلاَ تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ) Bunun için onların yapacaklarına aldırma dedi, üzülme dedi artık onlara hiç aldırma ve sezdirme dedi ve Yûsuf Bünyamine kendini tanıtınca böyle sıkıca tembih etti. Bünyamin artık tanıştıktan sonra dedi ki; Ben senden ayrılmam dedi çünkü yılların hasreti vardı. Yâkub Aleyhisselâm’ın gözleri görmeyecek duruma gelmişti hepsinde Yûsuf’un hasreti kokuyordu. O da ne istersen yap ben senden ayrılmam deyince o da dedi ki; şöyle bir şeyler yapmamız gerekiyor ne dersin deyince Bünyamin dedi ki: “Ne istersen hiç aldırmam” diye cevap verdim işte Bünyamin’in yüküne o tası da yine ikisinin işbirliğiyle konmuştu. Çâreyi bu bu yolda anlatmış o da hay, hay demişti. Yüküne bir şey koymak onu ona hediye etmektir aslında ama oradaki olay böyle cereyan etmiştir.

 

Kymetli dostlarım,

Bu hâdiseler Yüce Allah’ın cihâna verdiği büyük ibret dersleridir herkes dersini almalıdır. Muvazaa bir danışıklı dövüş kelimesi vardır bu bir muvazaadır ama Peygamberler görevlerini Cenab-ı Hak’tan aldıkları emirlere göre yaparlar. Burada gizli hikmetler vardır.

 

Dakika 40:00

Yûsuf kendi hakkını kardeşlerine helâl etmiş kardeşlerin af etmişti am Allah hakkı vardı o hak duruyordu çünkü Allah hakkını kimsenin affetme şansı yok ve bu da Yûsuf’un elinde değildi. Tövbeye yönlendirmek Hakk’a yönelmelerini tabii ki temin etmek için burada gizli hikmetler sırlar bulunmaktadır. Ledünni bir takım hikmetleri içeren Rabbânî bir cezâ ilâhî bir terbiye görülmektedir. Bunun için konuları çok mu çok yerli yerince iyi anlayabilmelidir.  (قَالُواْ تَاللّهِ) bu Arapça da kasem için kullanılır ve ayrıca birde hayret ve tahacüp için kullanılır. Türkçede ise (Tevallahi) gibi kullanmalar vardır. “Çalanın kendisi tutuklanır” bu her kimin yükünde bulunursa kendisi onun cezâsıdır yani o malın çalınması karşılığında çalanın kendisi tutuklanır istihdam veya istimlak edilir. (كَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ) biz zâlimleri böyle cezâlandırırız. Deniliyor ki Hz. Yâkub’un şeriatında hırsızlığın cezâsı hırsızın kendisini çaldığı malın sahibine teslim etmekti. Mal sahibi o hırsızı mal edinirdi bazen tefsirler de bunun bir sene müddetle olduğu kayıtlıdır. Fakat buradaki olan her nekadar Yâkup şeriatına göre yapılmıştır fakat Bünyamin’in Yûsuf’tan ayrılmayacağım dedikten sonra Cenab-ı Hak bu çâreyi Yûsuf’a bizzat Cenab-ı Hak kendi göstermiştir. Yâkub’un şeriatı burada uygulanmıştır hem Yûsuf hem müddei hem hâkim durumunda olmuyor mu diyenlere karşı Yûsuf orada bir savcı olarak araştırma yapıyor fakat hüküm vermiyor, hüküm kardeşlerinin verdiği fetvâya ve onların hakemliklerine dayanıyor. O da Yâkup şeriatına göre veriliyor o zaman ki şeriat oydu ve Bünyamin de ona göre kendi isteğiyle zaten Yûsuf’un Aleyhisselâm yanında kalmak istiyordu. Yûsuf Aleyhisselâm bütün bu işleri neye göre yapıyordu? Vahiy ve talimatıyla yapıyordu.Yani Allah’tan aldığı emirleri göre yapıyor. Bütün peygamberler öyledir peygamberler Allah’tan aldıkları habere göre hareket ederler ve aynı zamanda babasının şeriatını uygulama yolunu da açmış oldu burada. Mısır Cezâ Kânûnu’nda hırsızlığın cezâsı hırsızı dövmek ve çaldığı malı iki katıyla tazmin etmekten veya ettirmekten ibâret idi.  Buda tabii ki o zaman ki Yâkup Şeriatını da Yâkub’un çocukları kendi dilleriyle söylediler. (إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ) L3akin Allah’ın dilemesi müstesnâ. Allah bir şeyi murâd edince sebeplerini de ne yapar hazırlar.

 

Dakika 45:03

 

Allah’ın yapamayacağım iş olmaz. Ve şuraya da dikkatler çekiliyor ki (وَفَوْقَ كُلِّ ذِي عِلْمٍ عَلِيمٌ) ve her bilgi sahibinin üstünde başka bir bilgin vardır. İlim en yüksek mertebedir ve her ilim sahibinin üstünde de bir âlim vardı ki o da Yüce Allah’tır.Yani her üstünlüğün üzerinde Allah’ın üstünlüğü yüceliği vardır çünkü kime ne verdiyse Allah vermiştir. Allah ise kemâl sıfatlarla, yüce sıfatlarla muttasıf noksan sıfatların tamamından münezzehtir. Yine rivâyete göre Yûsuf’un anasının babası bir puta tutkunmuş. Yûsuf da çocukken anasının emriyle dedesinin o putunu gizlice alıp götürmüş ve kırmış putu yok etmiş ve güzelini yapmış İbrâhim (AS.) da böyle yaptıydı ya, zaten İbrâhim (AS.) Yûsuf’un dedesidir. Yûsuf’un babası Yâkup, Yâkub’un babası İshâk, İshâk’ın babası da İbrâhim (AS.) zaten. Öbür tarafta da İsmâil Aleyhisselâm İbrâhim Aleyhisselâm’ın oğlu o soydan da Hazreti Muhammed geliyor cihân Peygamberi. İşte bu Yûsuf’un o putu alıp kırıp yok etmesini ona böyle bir isnatta bulunmak istediler. Bu da kıskançlığın ne kadar insanoğlunun tesiri altına aldığını göstermektedir. Ama sonuç ne oldu?  Yûsufa yalvarmaktan başka çâreleri kalmadı ama Yûsuf onları hiç kırmadı yüzlerine vurmadı Yûsuf kendi hakkını onlara helâl eyledi.

 

Cenab-ı Mevlâ dünyadaki Müslümanların birbirlerine olan tamamen kırgınlıklarını, üskünlüklerini, ayrıcalıklarını tefrifikalarını Cenab-ı Hak gerçek kardeşliğe samîmiyete dönüştürsün. İslam’ın izzetinde bütün Müslümanları ve bütün insanlığın birleşmesini ve dünyaya barış olan, gerçek huzur olan, hukûkun üstünlüğü olan, ilâhî nizâm olan Yüce İslam’ın cihâna hâkim olmasını Allah nasîb eylesin.

 

Dakika 48:30

 

 

 

 

 

(Visited 67 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}