Tefsir 378-01

378- Tefsir Ders 378 hayat veren nurun keşif notları

378- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 378

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

(Hicr Sûresi 51’inci Âyet-i Kerime’den 99’uncu Âyet-i Kerime’ler)

 

وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِ بْراَهِيمَ ﴿٥١﴾

إِذْ دَخَلُواْ عَلَيْهِ فَقَالُواْ سَلامًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ ﴿٥٢﴾

قَالُواْ لاَ تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلامٍ عَلِيمٍ ﴿٥٣﴾

قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَى أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ ﴿٥٤﴾

قَالُواْ بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ ﴿٥٥﴾

 

Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimelerde de bakın bize hangi yüce buyruklarını, yüce emirlerini, hikmet dolu o ilâhî kelâmın ve cihâna verdiği mesajları iyi anlayıp iyi dinlemek bizlerin boynuna borçtur.

 

Hem o kullara, İbrâhim’in misafirlerinden de haber ver. Bir gün bir melek topluluğu İbrâhim Aleyhisselâm’a misafir şeklinde gelmişlerdi. Hani melekler, İbrâhim’in yanına girdikleri zaman: “selâm” demişler İbrâhim de onlara: “Biz sizden çekiniyoruz” demişti. Yani selâm vermişler İbrâhim Aleyhisselâmın yanına gelmişlerdi. Melekler: “İbrâhim Aleyhisselâm’a korkma, çekinme gerçekten biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz” dediler. O zaman İbrâhim Aleyhisselâm çok yaşlıydı hanımı da yaşlıydı Sâre Annemiz. İbrâhim dedi ki (A.S): “Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?” Melekler: “Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!” dediler.

 

قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلاَّ الضَّآلُّونَ ﴿٥٦﴾

قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿٥٧﴾

قَالُواْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ﴿٥٨﴾

إِلاَّ آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٥٩﴾

إِلاَّ امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَا إِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِرِينَ ﴿٦٠﴾

فَلَمَّا جَاء آلَ لُوطٍ الْمُرْسَلُونَ ﴿٦١﴾

قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ ﴿٦٢﴾

قَالُواْ بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُواْ فِيهِ يَمْتَرُونَ ﴿٦٣﴾

وَأَتَيْنَاكَ بَالْحَقِّ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ ﴿٦٤﴾

 

Bakın ibretli sahne devam ediyor. İbrâhim Aleyhisselâm dedi ki: “Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?” dedi. “Ey elçiler! Yani; Ey melekler!” Başka ne işiniz var?” dedi. İsmâil Aleyhisselâm’dan sonra İshâk’ı müjdeledikten sonra da bakın böyle dedi melekler ve İbrâhim Aleyhisselâm sordu. Melekler şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavmi cezâlandırmak için gönderildik” dediler. İşte her suçlu kavim îmân edip tövbe etmedikçe helâk olmaya mahkûmdur. Ancak Lût ailesi müstesnâdır. Yani mü’minler kurtulacak Lût ve ona inanan ailesinden birkaç kişi. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız inananları Lût ailesini. Yalnız Lût’un karısı müstesnâ, çünkü onun helâk edilenlerle birlikte yok edilmesini takdir ettik diyor Cenab-ı Hak.

 

Dakika 5:55

 

Lût’un karısı da Lût Aleyhisselâm’a itaat etmiyor îmân etmemişti. Melek olan elçiler, Lût kavmine gelince, Lût Aleyhisselâm dedi ki: “Doğrusu siz ürkülecek bir kavimsiniz.” Elçiler dediler ki: “Bilakis biz sana onların şüphe ettiği azâbı getirdik.” “Sana gerçeği getirdik; biz elbette doğru söylüyoruz” dediler. Yani Lût kavmini helâk edecek melekler, pırlanta gibi delikanlı sûretinde Lût Aleyhisselâmın yanına geldiler ve böyle dediler.

 

Bak, olay nasıl cereyân ediyor;

 

 

فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَاتَّبِعْ أَدْبَارَهُمْ وَلاَ يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ وَامْضُواْ حَيْثُ تُؤْمَرُونَ ﴿٦٥﴾

وَقَضَيْنَا إِلَيْهِ ذَلِكَ الأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَؤُلاء مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ ﴿٦٦﴾

وَجَاء أَهْلُ الْمَدِينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿٦٧﴾

قَالَ إِنَّ هَؤُلاء ضَيْفِي فَلاَ تَفْضَحُونِ ﴿٦٨﴾

وَاتَّقُوا اللّهَ وَلاَ تُخْزُونِ ﴿٦٩﴾

قَالُوا أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَمِينَ ﴿٧٠﴾

قَالَ هَؤُلاء بَنَاتِي إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ ﴿٧١﴾

لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿٧٢﴾

فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ ﴿٧٣﴾

 

Bakın Lût’un kavmi nasıl helâk oluyor, helâk olacak kavim kendi kuyusunu nasıl kazıyor gökten ve yerden belâları nasıl çağırıyor kendine. “Gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, dedi melekler.” Lût’a dediler aileni al buradan çık dediler burası batacak dediler. “Sen de arkalarından yürü ve sizden kimse ardına bakmasın; istenen yere gidin.” Biz Lût’a şu kesin emri vahyettik: “Bu kâfirler sabaha çıkarken muhakkak kökleri kesilmiş olacaktır.” Şehir halkı insan şeklindeki güzel yüzlü melekleri görünce, onlara iğrenç işlerini yapabileceklerini düşünüp sevinerek geldiler. Bunlar eşcinsel homoseksüel bir kavim idi. Lût kavmine şöyle dedi: “Bunlar benim misafirlerimdir beni rüsvay etmeyin.” “Allah’tan korkun beni rüsvay etmeyin.” Lût Kavmi söyle dedi: “Biz sana kimsenin koruyuculuğunu yapmamanı söylememiş miydik?” “Kimsenin işine karışma demedik mi? dediler. Bakın bir peygambere bir sapık kavim batacağı zamanda neler söyleyebiliyor. Lût Aleyhisselâm şöyle dedi: “İşte kızlarım! Düşündüğünüzü yapacaksanız (onlarla evlenin).” Yani o kavminin babası kavminin kadınları kızları da onun evlatları yani evlenin, nikâh edinin bu kötü işten vazgeçin dedi Lût (A.S).

 

Dakika 10:55

 

Bak Cenab-ı Hak bu durumu insanlık âlemine duyurduktan sonra bakın ne diyor Cenab-ı Mevlâ;   لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿٧٢﴾  Yüce Allah Hz. Muhammed’in ömrüne bak yemin ediyor bu da Hz. Muhammed’in şanının yüksekliğinden dolayıdır. Yüce Allah ona bu şan ve şöhreti vermiştir. Rasûlüm! Ey Muhammed Aleyhisselâtü Vesselâm! Ömrüne yemin olsun ki gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı. Geçmişin ibretli sahneleri Hazreti Muhammed’in önüne ümmetinin önüne kıyâmete kadar insanlığın önüne bu ibretli sahneleri Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’le, Hz. Muhammed’le, İslam ile ortaya koydu. Geleceğin bütün belgelerini de ortaya koydu insanlık âlemi bu Yüce Kur’an-ı Kerim’i iyi anlamalı iyi dinlemeli ders almalı. Kur’an-ı Kerim’in öğrencisi talebesi olmalı bütün dünyanın başta filozoflar gelip Kur’an’a talebe olmak için kayıt olmalı ve ders almalıdırlar. İşte bu Kur’an-ı Kerim’in irşâd ve keşif notlarıdır. Biz Kuran’dan keşif notlarını, irşâd notlarını ölümsüz hayatın notlarından not vermeye çalışıyoruz. Tabii bunu kendimize takdim ederken insanlık bizim insan olma bakımından kardeşlerimizdir onlardan da bunu esirgeyemeyiz. Çünkü Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’i cihâna tebliğ edin diyor.

 

Kıymetli izleyenler,

 

Güneş doğarken o korkunç çığlık onları yakaladı. Cihânda bir çığlık koptu Lût Kavmi helâk oluyordu. Onları bu çığlık yakaladı. Biz, onların şehirlerinin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. Bunlar cehennem taşları ki, Lût kavmine yağmur yerine taş yağıyordu. Gerçekten bunda, düşünen kesin anlayışlar için ibretler vardır. Hem o Lût kavminin bulunduğu şehir harabesi bir yol üzerinde bulunmaktadır. İşte Yüce Allah kendisi anlatıyor bu olayları bu ibretli sahneleri. Ey insanlık âlemi! Allah’ı dinleyin Kur’an’ı dinlemek Allah’ı dinlemektir. Kur’an’a sırt dönmek Allah’a sırt dönmektir.

 

Dakika 15:00

 

Allah’a sırt dönen kavimler böyle oldu işte helâk oldular. Allah’ı, peygamberi dinle Allah’ın emrine gir O’na kul ol. Allah’ım, sen hidâyet eyle! Sen Tevfik’ini ya Rabbi bahşeyle lütfeyle. Sen Hannân’ü Mennan’sın ihsânı kadîm olansın Allah’ım! Bütün varlığıyla Kur’an-ı Kerim’i, İslam’ı Allah’ım, senin yüce emirlerini anlayıp dinleyen Habîbin Muhammed’e tâbî olan ona vahiy eylediğin İslam şeriatını bir, bir bilip gereğini yerine getiren mutlu bahtiyâr kullarından eyle.

 

إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ ﴿٧٥﴾

وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُّقيمٍ ﴿٧٦﴾

إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّلْمُؤمِنِينَ ﴿٧٧﴾

وَإِن كَانَ أَصْحَابُ الأَيْكَةِ لَظَالِمِينَ ﴿٧٨﴾

فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ ﴿٧٩﴾

وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ ﴿٨٠﴾

وَآتَيْنَاهُمْ آيَاتِنَا فَكَانُواْ عَنْهَا مُعْرِضِينَ ﴿٨١﴾

وَكَانُواْ يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا آمِنِينَ ﴿٨٢﴾

فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ ﴿٨٣﴾

فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَكْسِبُونَ ﴿٨٤﴾

 

Bakın ibret üstüne ibret, ders üstüne Allah cihâna ders veriyor. Ne diyor; Bu, Lût kavminin helâkinde gerçekten düşünen bunda, düşünen keskin anlayışlılar için ibretler vardır diyor. Hem o Lût kavminin bulunduğu şehir harabesi de bir yol üzerinde bulunmaktadır. Şüphesiz ki, bunda îmân edenler için bir ibret vardır. Eyke halkı da gerçekten zâlimlerdi. Biz Eyke halkından da intikam aldık ikisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir. Bu kavimde Şuâyb Aleyhisselâmın kavmiydi. Onlar da Şuâyb’ın getirdiği şeriatı tebliğ ettiği Yüce İslam’ın emirlerini dinlemediler. Bu kavimde helâk oldu. Bakın, Cenab-ı Hak ne diyor; Şüphesiz ki Hıcr halkıda peygamberleri yalanladılar. Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlar yüz çeviriyorlardı. Onlar, dağlardan emniyetli, emniyetli evler yontuyorlardı. Onları da sabahleyin korkunç bir çığlık yakaladı. Bakın, bu da Semûd kavmidir bunları da helâk etti. Bu da Sâlih’in Aleyhisselâm kavmidir. Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı geri çeviremedi savmadı, bütün kazandıkları başlarına belâ oldu. Leyke gibi sık ağaçlık anlamındadır ki bunlar birbirine karışmış ağaç demektir. Şuâyb’ın kavminin bulunduğu yer böyleydi. Bunların günlük ağacı olduğu da söylenmektedir.

 

Dakika 20:00

 

Cenab-ı Hak bunlardan da intikamını aldı adâletini uyguladı çünkü kâfire, zâlime, müşrike, münafığa bir müddet mehil müddet verilir ama bu devamlı değildir. Sürekli at oynattırmazlar adama bir müddet sana ömür verilir. O, ömrü kötüye mi kullanıyorsun iyiye mi seni imtihan sürecinden geçirilir. Yoksa sürekli Allah kendi mülkünde kendine isyân ettirmez. Her şeye bir ecel vermiştir. Tehir eder ama terk etmez mühlet verir ama yaptığın yanına bırakmaz. Ecel saati gelince herkesin perçeminden tutar atar atacağı yere helâk edeceğini helâk eder. Kurtuluş mu vardır? Kurtuluş yoktur. Kurtuluş, îmânda, Amel-i Sâlih de, İslam’dadır, kurtuluş İslam’dadır. İslam nedir? Allah’a itaattir îmân ve itaat ve Allah’ın kânûnlarından ibârettir birinin yazması bozması değildir olamaz olmadı olmayacak.

 

استعيذ بالله

وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلاَّ بِالْحَقِّ وَإِنَّ السَّاعَةَ لآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ ﴿٨٥﴾

Cenab-ı Hak bu yüce âyetinde de: Biz gökleri, yeri ve aralarındaki varlıkları ancak hak ve hikmetle yarattık ve elbette ki, kıyâmet kopacaktır. (Ey Peygamber!) Ey Şanlı Muhammed Mustafa Sallallahü Teâlâ Aleyhi ve Sellem! Şimdi sen onlara yumuşak davran ve güzel muamele et.

 

وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ ﴿٨٧﴾

 

Cenab-ı Hak bak ne buyuruyor;

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلاَّقُ الْعَلِيمُ ﴿٨٦﴾

وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ ﴿٨٧﴾

 

Yüce Rab diyor ki: Şüphesiz Rabbin kemâliyle ile yaratandır ve iyi bilendir her şeyi yaratan ve yaratmanın her türlüsünü bilen O. (خَلاَّقُ الْعَلِيمُ) olan Allah’tır (C.C). Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti yani (Fâtihâ-i Şerif’i) ve yüce Kur’an-ı Kerim’i verdik diyor bak verdik diyor Cenab-ı Hak Hz. Muhammed’e şu şan ve şerefe bakın. Hz Muhammed’i nasıl büyük şan ve şereflerle Yüce Allah derecesini nasıl yükseltmiş. Onun şahsına diyor ki: “Sana Fâtihâ-i Şerif’i ve yüce Kur’an’ı verdik” diyor. Dikkat edin onun şahsından cihâna Allah’ın rahmeti tecellî ediyor. Muhammedsiz dünya dünyasız Muhammed düşünülemez. Kur’ansız Muhammed Muhammed’siz Kur’an-ı Kerim düşünülemez. Muhammed’siz şeriat şeriatsız Muhammed düşünülemez. Onun için Hz. Muhammed’i doğru keşfetmeli, Kur’an-ı Kerim’i doğru keşfetmeli, Yüce Allah’ın ona verdiği şan ve şerefi iyi anlamalıdır.

 

Dakika 25:00

 

Makâm-ı Mahmûd, Hazreti Muhammed’in makamıdır en büyük makamı kullarının arasında bütün peygamberlerin arasında ona vermiştir. Her peygamber zât-ı muhterem kıymetli şahsiyetlerdir ama onların da birbirinden üstün dereceleri vardır. En üst derece Hz. Muhammed’e verilmiştir. Ona yakın İbrâhim Aleyhisselâm, ona yakın Mûsâ Aleyhisselâm, ona yakın diğer peygamberler sırayla derece derece gelmektedir. Ama en üst zirveyi Hazreti Muhammed’e vermiştir Cenab-ı Hak. Yine Yüce Rabbimiz diyor ki: Sakın o kâfirlerden birtakımlarına verip de kendilerini zevklendirdiğimiz şeye, (mal ve servete) heveslenip göz dikeyim deme. Onlardan dolayı da üzülme. Müminlere merhamet kanatlarını indir diyor Cenab-ı Hak. Burada buna dikkat etmemiz gerekiyor. Sakın o kâfirlerden bir kaç çiftini bir takımlarını zevklendirdiğimiz dünya malına göz dikme diyor. Yani onun şahsında ümmetini bütün cihânı uyarıyor. Yine buyuruyor ki, de ki: “Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcı Peygamberim ben uyarıcıyım” de onlara diyor. (وَقُلْ اِنّ۪ٓي اَنَا النَّذ۪يرُ الْمُب۪ينُۚ) apaçık bir nezir Peygamber uyarıcı Peygamber bütün insanlık kurtulsun diye önceden her tehlike haber veriliyor. (İnanmazsanız başınıza) tıpkı o taksimcilere, (Yahûdî ve Hristiyanlara) indirdiğimiz azâb gibi bir (azâb inecektir) diyor. Bakın burada taksimciden bahsediyor. Kim bu taksimciler? Kur’an-ı Kerim’in bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayanlar ve kendi kitaplarına sahip çıkmayanlar. Tarihte İncîl’in, Tevrât’ın bozulmasına seyirci kalanlar ve ona yanlış yorum ve mânâ getirenler, içindeki gerçekleri gizleyenler tahrif edenler. Bunlar diyor onlar ki, Kur’an’ın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayarak onu kısım, kısım böldüler. Yani kendi kafalarına göre bir kısmına inandılar bir kısmına inanmak istemediler. Bu da nedir? Kendi helâk olmalarının sebebidir helâk olurlar, oldular, olacaklar. Kim? Kim olursa olsun, bunun ister Müslümanım desin ister Yahûdî’yim desin, ister Hristiyan’ım desin Allah’ın emirleri inkâra gelmez. Hiç bir emri inkâr edilemez, şüphe edilemez. Allah eşi bulunmayan tek vacip Vacibü’l Vücûd varlıktır tek vacip varlık O’dur. Bütün âlemler bütün hayat her şey O’nun varlığına bağlıdır. O yaratınca var olur herkes O yaratmasa var olmaz kimse.

 

Dakika 30:00

 

Onun için Allah’ın hiçbir emri inkâr edilemez şüphe edilemez. Allah’ın emri A’dan Z’ye bozulma imkânı olmayan en büyük mûcize Kur’an-ı Kerim’dir ve Hazreti Muhammed’in Peygamberliğidir. Cenab-ı Hak; Rabbin hakkı için, biz mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz diyor. Herkes hesaba çekilecek Hristiyan’ı, Yahûdî’si hesaba çekilecek, Müslümanı da hesaba çekilecek. Ateistler, natüristler ne kadar putperest ne kadar zındık varsa bâtıl inanç peşinde giden ne kadar bâtıl inancı olanlar kim olursa olsun insan ve cin hesaba çekilecek.  Burada Seb-i Mesânî’den bahsetti Yüce Rabbimiz, (وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ ﴿٨٧﴾) “Andolsun ki, biz sana namazlarda tekrarlanan 7 âyeti ve büyük yüce Kur’an-ı verdik” diyor. (مَثَانِي) Mesânî kelimesi, çok anlamlı çok kapsamlı bir kelimedir. İbn-i Cerîr’in istisnâ edilen mânâsı da vardır demişlerdir. Ve aynı zamanda ipe veya ipliğe ‘Mim’ harfinin üstünü veya esresi ile ‘misnâtün’ bu anlamlar verilmiştir. Bu şekilde okunduğu zaman yine ‘mesnatün’ diye de okunabilmektedir. Yüce Rabbimiz Allah sözlerin en güzel olan yüce Kur’an-ı âyetleri birbirine benzeyen karşılıklı hükümleri zikreden bir kitap olarak indirmiştir. O Kur’an’dan Azîmüşşân olan yüce Kur’an’dan: “Rablerinden korkanların derileri ürperir sonra derileri ve kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar.” Zümer Sûresi 23’üncü âyet-i kerimesinde Cenab-ı Hakk’ın yüce emrinden bunları anlıyoruz. (سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي) “Büyük, benzersiz yedi şey” demektir aynı zamanda. İbn-i Ömer, Mücâhid ve İbn-i Cübeyr’den bu yedinin “Seb’i Tıval” denilen yedi sûre olduğu rivâyet edilmiştir. Bu rivâyetin kaynağında Nesâî bulunmaktadır, Dârimî bulunmaktadır ve bazıları bulunmaktadır. Yine bazıları da “Âlî Hâmîm” yedi Hâmîm ’dir demişlerdir ki Kur’an-ı Kerim’de indirilmiş olan mânâlardır ki bir kısmı da böyle diyor. Emirler, yasaklar, müjdeler, uyarılar, atasözleri, nimetlerin sayımı ve ümmetlerle ilgili haberlerdir denmiştir. Bunun da kaynağında (Ünzilel kuranü ala sebati ehrufin) Kur’an-ı Kerim 7 harf, 7 lehçe üzerine indirildi hadis-i şerifinden de maksadın bu mânâ olduğu söylemiştir. Bu hadis-i şerifinde kaynağında Buhârî, Müslim ve Kütüb-i Sitte’nin tamamı bulunmaktadır.

 

Dakika 35:10

 

Hazreti Ömer, Hazreti Ali, İbn-i Mes’ûd, İbn-i Abbâs, Hasan, Ebû’l Alîye, İbn-i Ebî Melike, Ubeyd Bin Umeyir ve bir cemaat demişlerdir ki, bu 7 (الْحَمْدُ) yani Fâtihâ’yı Şerif’in âyetleridir demişlerdir. Ubey Bin Kâ’b Ebû Hureyre, Ebû Saîd Bin Muallâ rivâyetleri ile Rasûlü Ekrem Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem ’den

 

(Ümmül kur’ân’î hiye seb’ul mesânî vel kur’â’nü’l azimüllezi ûtitühû)

 

Ümmül Kur’an Fâtihâ o tekrarlanan 7 âyettir ve bana verilen yüce Kur’an’dır buyurmuş Peygamber Efendimizden ki, bu da Buhârî Şerif’te ve diğerlerinde bulunmaktadır bu hadis-i şerifte. Ebû Said ve Ebû Hureyre’nin rivâyet ettikleri hadisler sahîh Buhârî’de de zikredilmiştir. Bundan dolayı  (سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي)’den maksadın “Ümmül Kur’an” olan Fâtihâ’yı Şerif sûresi olduğu ve bundan dolayı Fâtihâ’nın ‘esseb’ül mesânî’ ismini aldığı ve Yüce Kur’an’ın bunun bir tefsiri olduğu bu hadislerle anlaşılmıştır. Demek ki (سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي)’de yalnız bir kısmı mânâsına değil aynı zamanda beyâniyye açıklama mânâsıdır. Burada hem tebiziyye hem beyâniyye anlamı ortaya çıkmaktadır. Sana tekrarlanan yedi âyeti ve yüce Kur’an’ı indirdik buyrulmayıp da verdik buyrulmuştur. Ne büyük bir nimet ve ne büyük mutluluktur. Ey Kıymetli dost! Peygamberini iyi tanı, şanlı Kur’an-ı iyi tanı ve İslam’ın yüce değerleriyle de yüce Allah’ı iyi tanı. Cenab-ı Hak Fâtihâ’yı Şerif’te bütün gerçeklerin özünü oraya koymuş Kur’an ile de onu açıklamıştır. Yahûdîler ve Hristiyanlara önce indirilmiş olan kitaplarda böyle bir uyarıcı geleceği haber verilmişti. Yani Hazreti Muhammed önceki kitaplarda önceki peygamberlere bildirilmiş ve önceki kitaplarda da haber verilmişti âhir zaman Peygamberi en büyük Peygamber Muhammed gelecek diye Tevrât, İncîl, Zebûr, Suhuflar, bütün peygamberler Hazreti Muhammed’i haber vermişlerdir kendi ümmetlerine. Kitaplarında da yazılıydı bunu sonradan gizlediler ve oralara ya başka anlam verdiler üzerini örttüler veya tahrif ettiler. Allah’tan korkmuyor kısım, kısım olmuş Kur’an’ı parçalamak istiyorlar hâlbuki Kur’an’ın bir noktasına kimsenin gücü yetmeyeceği belli Kur’an-ı Kerim yüce bir mûcize onun hangi âyetine kim inanmazsa kendini mahvetmiş olur başka değil.

 

Dakika 40:05

 

Kur’an-ı Kerim Allah’ın şeksiz şüphesiz en yüce Kitâbı’dır ve ezelî ebedî bütün değerler içerisindedir. (Amma kânü yekfürun) küfür ettiklerinden diyor bakın burada kalple ilgili, gerek bedenle ilgili, gerek söz ve gerek fiil ve gerek terk gibi bütün işleri kapsar şekilde… (عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٩٣﴾) yaptıklarından buyrulması ne büyük bir müthiş bir uyarı îmân ve itikat iddia edipte amele gelince gönlüne göre bölüşme ve ayırmaya kalkışanlarda bu dehşetli uyarının altına girmiş oluyorlar. Ey Müslüman! Eğer Kur’an’ı kalbin kabul ettiyse ameli niye kabul etmiyor ki, inanmışsan neden terk ediyorsun ki, inandığını neden yaşamıyorsun? Kur’an-ı Kerim’e inandım Allah’a inandım diyen bir adam namazı terk edebilir mi, cihâdı terk edebilir mi, zekâtı terk edilebilir mi, orucunu terk edebilir mi, haccını terk edebilir mi? Şehitlikten çekinebilir mi ve Allah yolunda cihâd etmekten geri durabilir mi? Kendini kandırma inandığını iddia ediyorsan İslam’ı yaşa amelen de bunu ispat et. Amelen, itikâden, ahlâken, hukûken Yüce İslam A’dan Z’ye bunu yaşa ve bunu hayatına uygula. Kendine yazık etme!

 

فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَ ﴿٩٤﴾

إِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ ﴿٩٥﴾

 

Şimdi sen açıkça emir olunduğunu tebliğ et, müşriklerden yüz çevir. Muhakkak ki alay edenlere karşı biz sana yeteriz. (إِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ) diyor Cenab-ı Hak.

 

الَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّهِ إِلهًا آخَرَ فَسَوْفَ يَعْمَلُونَ ﴿٩٦﴾

 

Onlar Allah ile birlikte başkasını ilâh edinenlerdir. Onlar yakında bileceklerdir. Burada da tam bir tehdit vardır.

 

وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ ﴿٩٧﴾

 

Yüce Allah bak ne diyor (C.C); Gerçekten biliriz ki, onların söylediklerine göğsün daralıyor, ey Şanlı Habîbim!

 

فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ ﴿٩٨﴾

 

O hâlde Rabbini hamd ile tesbih et. Ve secde edenlerden ol.

 

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ ﴿٩٩﴾

 

 

Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et diyor. Ölüm gelinceye kadar hani birileri benim kalbim temiz diyor ibadet etmiyor. Hz. Muhammed’den daha temiz kimse var mı? Yüce Allah ona onun şahsında hepimize ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et diyor. (وَاعْبُدْ رَبَّكَ) diyor. Dikkat et! (حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ)

 

Dakika 45:00

 

Ben bunu nefsime söylüyorum. Ey nefsim! Öleceksin, Allah’a hesap vereceksin. Ölünceye kadar Rabbine gerçek kulluk et, ibadet et. İnandığın İslam’ı yaşa hayatına uygula Yüce İslam’ı bunu nefsime söylüyorum. Ey kalbim temiz deyip de kalbine şarap dolduranlar! Ey kalbim temiz deyip de Allah’u Teâlâ’nın emirlerini terk edenler! O kalpte ne var biliyor musun sen? O kalpte leş hane nedir leş hane, kurtlar kaynayan çöplükler var ya işte kişi kendini böyle kandırıyor. Kalbine mezbahane gibi kötülüklerin hepsi var ibadet yok Allah’ın emri yok Allah’ın emrine karşı koyuyor. Allah (وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ) ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et diyor. Nedir ibadet? İslam’ın bütün farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini, müstehaplarını yerine getireceksin haram ve günahların tümünden sakınacaksın. İbadet, gerçek ilim ve îmânla böyle başlar. Kimse kendini kandırmasın. Kargaların leşlerin içinde kurtların kaynadığı leşleri yerken kargaların leşlere baktığı gibi bakılırsa o zaman kişi kalbinin temiz olduğunu zanneder. Kargada leşi yer gagasını sağa sola çarpar temizlendim diye çeker gider içi leş doludur gagasını da sağa, sola çalmıştır. İçinde îmân, İslam olacak, güzel İslam ahlâkı olacak, için dışın gibi dışın için gibi, özün sözüne sözün özüne uygun olacak. Ve Kur’an olacak içinde Kuran-ı Kerim’in ilkeleri olacak. Yüce Allah’a bağlanacak bütün kalbin dünya kalbe girmeyecek. Mevki, makam, mal sevgisi kalbe girmeyecek kalp Allah’a bağlanacak. O zaman her şey senin dünyada senin cennette senin. Allah’ın rızâsını kazanırsan her şeyi kazanıyorsun. Kur’ansız İslam şeriatı olmadan Kur’ansız Muhammed’siz kişinin Allah’ın rızâsını kazanacağını mı zannediyorsun? Allah’ın rızâsı İslam’da, îmânıyla, Amel-i Sâlih’iyle Allah’ın rızâsı İslam’da. İslam neye helâl diyorsa o helâldir, neye haram diyorsa o haramdır. Harama helâl diyerek helâle haram diyerek pise kalbim temiz diyerek temize de pis diyerek bu iş olmaz. Ak-kara değildir karada-ak değildir bunun ölçüsü Yüce İslam’dır neye İslam ak diyorsa o aktır neye kara diyorsa o karadır. Neye hak hakîkat diyorsa o hakîkattir neye bâtıl diyorsa o bâtıldır. Kafana göre hak bâtıl teşhisi koyarsan o zamanda bir Firavunluk başlar. Hakk’ı tanımıyorsun Hakk’ın ortaya koyduğu hakikati tanımıyorsun. O zaman ne oldu? Kendi keyfine göre hak kavramını koyuyorsun ortaya bu da firavunluktur tâğutî zihniyettir bu. Allah’ın hak dediği haktır birilerinin değil.  Onun için birilerini Rab edinmekten paçanı kurtar nefsine de tapma, bütün varlığınla Allah’a kulluk et. Müslümanlık bu, bütün peygamberlerin getirdiği hakikatte bu bütün ilâhî kitaplar bunu söylediler.

 

Dakika 50:00

 

Yüce Kur’an ise geçmişin geleceğin tamamını yeniledi ve ortaya tam bir eskimeyen çağdaşların çağdaşlığının önünde yücelerin yüceliğinin üstünde ortaya bir en yüce değerleri getirdi koydu. Haydi, işte çağları kuşatan kitap, insanlığı cennete Âlâyı Illiyyîn’e çıkaran kitap bunun tersiyse aşağı doğru cehenneme doğru gidiştir. Derekeler Kur’an’ın tersidir, dereceler yükseliştir. Sevgili Peygamberimize Cenab-ı Hak ne diyor; (festağ bima tü’mer) onun şahsında ümmetine diyor. Ey ümmeti Muhammed! Sen sana emir olunanı tebliğ et. Çatlatırcasına hiçbir şeyden çekinmeyerek emir olunduğunu açıkça beyân et ve vazifeni yerine getir diyor. Dâvetini Peygamberimiz bu âyet gelinceye kadar gizli yaptığını bu âyet geldikten sonra açığa çıkarttığı rivâyeti de vardır. Ayrıca müellif Muhammed Hamdi Yazır (Rahmetullâhi Aleyh) ve diğer büyüklerimiz (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn) buna işaret etmişlerdir. Onun için bilgisi yokmuş da gelecekmiş gibi varsaymak tabii ki yanlış olacağından dolayı kesin bilgi mânâsına yorumlamak bu da ayrı bir meseledir. Şimdi el-yakîn anlamına el-yakîne başka türlü anlamlar verenlerden bahsediyor. Ne diyor; El-yakîninden maksadın kesin ilim olmadığı açıktır. Çünkü bu durumda Hazreti Peygamberin kesin bilgisi yokmuş da gelecekmiş gibi varsaymak gerekir. Onun için buradaki kesin olan bilgi nedir? Ölümdür. Kişiye ölüm gelecektir buradaki yakînin anlamı ölümdür ölüm gelinceye kadar Allah’a kulluk et diyor. Çünkü burada eğer bu kelimeye başka türlü mânâ verir işi işten işi çığırından çıkarırsan o zaman ortaya küfür çıkar. “Muhafazan Allah.” Bunun içinde her kelimenin cümlenin içindeki yerini anlamını da doğru bilmek gerekmektedir. Kesin bilgi ölümün kesin geleceğidir. İslam’ın bir defa kendisi kesindir. Hazreti Muhammed’e bu kesin olarak gelmiştir. Onun için buradaki mânâ yakinin buradaki mânâsı cümlenin içinde ne diyor kesinkes ölüm gelinceye kadar Allah’a ibadet et. Burada “Lami Ahit” bilinen bir şeye delâlet eden tarif edatı ile o bilinen inanılan şeyden maksadın ne olduğu hakkında iki rivâyet vardır. Bir görüşe göre bu yakînden maksat vaat edilen yardımdır denilmiş gerçekten Hazreti Peygambere Allah’ın yardımı kesinlikle vaad edilmiş ve (فَوَرَبِّكَ لَنَسْأَلَنَّهُمْ أَجْمَعِيْنَ Hicr 92)  “Rabbine yemin olsun ki onların hepsine soracağız.”

 

Dakika 55:15

 

Yani Hazreti Muhammed’e biri karşı koyup da Allah onu onun yanına bırakmamış intikamını almıştır. Muhammed’e karşı konulmaz dil uzatılmaz, çünkü o Allah’ın Resulü’dür, Allah’ın elçisidir. Hangi devlet elçisine sahip çıkmaz? Buna bir dikkat et şöyle! Yüce Allah kendi peygamberi elçisine dil uzattırmaz yardımsız bırakmaz bırakmadı. Ne yaptı; O zamanın süper emperyalist tâğutî güçlerini İslam’ın önünde boyun eğdirdi ve İslam cihâna parladı ve yayıldı. Gönüllere taht kurdu ebediyyû’l-ebed. Bunun için tefsircilerin çoğu ise bu yakînden maksadın ölüm olduğunu nakletmişlerdir. Burada Cenab-ı Hak Bakara Sûresi’nin 4’üncü âyetinde (وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ) sırrına erişenler için ‘ligaullahi’  Allah’ın huzuruna çıkmak ‘rücuun ilallahi’ Allah’ın huzuruna dönmek emrine kesinlikle inanıldığı için Hazreti Peygamberin vefatı Allah’ın huzuruna çıkmanın Hakka’l yakîn bizzat kesinlikle gerçekleşmesi demek olduğuna işaret edilmiştir. Ölümden bile çekinmeyerek yaşadığın müddetçe Rabbine ibadet ve kullukta devam etmekle (festağ bima tü’mer) sana emredileni kafaları çatlatırcasına anlat emrini yerine getir. Tabii ki nerede neyin söylenileceğini bu işin ehli iyi bilir hele peygamber (Aleyhisselâtu Vesselâm) daha iyi bilir. Onun için  daima cephedeki düşmanın durumuna göre de cihâd edilir dostluk durumuna göre de hareket edilir. Toz kondurmayacak niceleri vardır amma şiddetten başka bir şeyden anlamayan zihniyette vardır ki, tabii İslam’daki şiddet dâima kurtarıcıdır. Zorbalığın önüne geçmek kötülüğün önüne geçmek içindir. Yoksa birilerine zarar vermek için söz konusu bile değildir. Bu İslam’ın aklına hayaline bile Müslümanın uygun düşmez. Bunun için çatlatırcasına kelimesini de tabii ki hüsnü niyetle doğru anlamamız gerekmektedir.

 

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Nahl Sûresi 1.Âyeti Kerime’den, 32. Âyeti Kerime’ler)

 

 

 

أَتَى أَمْرُ اللّهِ فَلاَ تَسْتَعْجِلُوهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿١﴾

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Dersimiz Nahl Sûresi’ne gelmiş bulunmaktadır. Nahl Sûresi’nin yüce âyetleriyle dersimiz devam ediyor. Nahl Sûresi de Mekke döneminde Mekke-i Mükerreme döneminde nâzil olan sûrelerdendir. Âyet sayısı 128’dir ve sıra numarası da 16’ncı Sûre-i Celile’dir.

 

Dakika 1:00:15

 

Hasan, Atâ, İkrime ve Câbir hepsinin Mekke’de indiğini rivâyet etmişlerdir. İbn-i Abbâs’tan gelen haberde ise yalnız üç âyetinin Medine-i Münevvere döneminde nâzil olduğu söylenmiş Hz. Hamza’nın vefatından sonra indiğini söylemiştir. Bu 3 âyet 95, 96’ncı âyet-i kerimeler ve diğer bir görüşe göre de 110’uncu 126 ve 127’nci âyet-i kerimeler medenî âyetlerdir diye rivâyet edilmiştir. İniş sebebi ise münkirler helâk olacakları azâbı acele istiyorlardı Cenab-ı Hak, onların o acele isteklerine karşı (اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَر ) (Kamer Suresi 1) “Kıyâmet yaklaştı ay ikiye bölündü” diye onları birinci derecede uyardı. Onlar yine şımardılar Cenab-ı Hak, (اقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ) (Enbiyâ Suresi 1) “İnsanların hesap vakti kıyâmet günü yaklaştı” diyen Kamer Sûresi 1, Enbiyâ Sûresi yine 1’inci âyetler bu nedenle inzâl edildiği rivâyetleri vardır. Daha sonrada Cenab-ı Hak bu Nahl Sûresini yani (أَتَى أَمْرُ اللّهِ فَلاَ تَسْتَعْجِلُوهُ) (Nahl Sûresi 1) âyeti kerimesi geldi. Cenab-ı Hak bu yüce âyetinde ne diyor: “Allah’ın emri geldi sakın onu acele edip istemeyesiniz, Allah müşriklerin koştukları ortaklardan münezzehtir yücedir.” Yüce Allah’ın eşi ortağı olmaz benzeri olmaz şeriki olmaz müşriklerin cehennemde ebedî kalmasının sebebi Yüce Allah’ı doğru tanıyamadıklarındandır. Onun için Yüce Allah’ın hüküm ve fermanı mânâsınadır. Kur’an-ı Kerim İslam dini Allah’ın hükmü ve fermanıdır Kur’an ve İslam ve Hazreti Muhammed ne dediyse bunlar bir, bir gerçekleşecektir çünkü bunlar Allah’ın hüküm ve fermanıdır.

 

يُنَزِّلُ الْمَلآئِكَةَ بِالْرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنذِرُواْ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَاْ فَاتَّقُونِ ﴿٢﴾

 

Kendi emrinden ruh (vahiy) ile melekleri kullarından dilediği peygamberlere indirip şe gerçeği insanlara bildirin buyuruyor. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Ancak benden korkun, ehli takvâ olun, müttekilerden olun.

 

Kıymetli dostlarımız,

Bütün peygamberler Allah’ın birliğini söylemişlerdir bütün insanlara ve cinlere hiçbir peygamber Allah’ın birliğinden başka tevhîd inancından başka bu dünyaya bir inanç bildirmemişlerdir.

 

Dakika 1:05:03

 

Çünkü  Allah’ın eşi benzeri yoktur ki başka bir inanç sistemi olsun. Tek bir doğru inanç varsa îmân o da İslam îmânıdır ki bütün peygamberlerin îmânı İslam îmânıdır. Kur’an-ı Kerim, Hazreti Muhammed, İslam bize doğru bir îmânı tanıtmıştır. Doğru bir îmân ki İslam’ın ortaya koyduğu inanç sistemidir. İşte Akâid, Kelâm âlimlerimiz bunun üzerinde de çok güzel çalışmışlar mükemmel ekol kurmuşlardır. Mâturîdî ekolü, Eş’arî ekolü mükemmel ekoldür bunlar. Burada vahiy rûhî bir iştir ruhta Allah’ın emirlerinden bir emir Allah’a ait işlerden bir iş olduğundan dolayı vahiy özel bir ruh demektir. Tevhîd inancı ki, ilmi  kuvvetin son noktasıdır. İşte bütün peygamberlerin başta Hazreti Muhammed olmak üzere tevhîd inancıyla ortaya İslam îmânı konmuştur. Tevhîd ki ilmi kuvvetin son noktasıdır tevhîd inancına ulaşmayan îmânı tam tevhit îmânı olmayan insanlar îmânları gerçek îmân değildir. Tevhîd îmânından başka kişiyi cennete götürecek îmânda yoktur. Tevhîd îmânı Yüce Allah’ı esmâsıyla, evsâfıyla, şanlı Kitâb’ı Kur’an’la, kitâbî ve kevnî âyetleriyle Allah tanınır. Doğru tanımanın yolu Kur’an-ı Kerim’in Hazreti Muhammed’in vahiy yoluyla ortaya koyduğu Allah inancı tevhid inancıdır ki Esmâ-ül Hüsnâ ’yı, Allah’ın sıfatlarını herkes iyi bilecektir. Vücut, kıdem, beka, vahdaniyet, muhalefetün lil havadis, kıyam binefsihi, hayat, ilim, semi, basar, irâde, kudret, kelâm, tekvin, ihyâ, imâ, halk gibi Yüce Allah’ın zâti, sübûtî, fiilî sıfatları ve Esmâ-ül Hüsnâ’sı iyi bilinmelidir. Hem de Kur’an’ın bize öğrettiği gibi bilinmelidir Kur’an’ı da Hazreti Muhammed’in açıkladığı gibi Ehl-i Sünnet  Ve’l-Cemâat âlimleri de Hazreti Muhammed’in ve Ashâb-ı Güzin’in anladığı İslam, Kur’an anlayışını Ehl-i Sünnet bize kadar taşımış bizde sonraki nesillere taşıyarak kıyâmete kadar bu böyle gidecektir. Demek ki tevhîd inancı ilmi kuvvetin son noktasıdır. Takvâ ki bu da amelî kuvvetin son noktasıdır. Şimdi tevhîd ile takvâ bir Müslümanda iyiden iyiye birleşmelidir. İkisi birlikte olduğu zaman kişi kesin cennete girer. Tevhîd îmânı takvâ nedir? Derseniz; Allah’u Teâlâ’dan korkmayı bilmeli Allah’ı bütün varlığınla sevmeyi bilmeli Allah’ın bütün emirlerini İslam şeriatını bir, bir uygulamalı itaat edip isyân etmemenin adı takvadır.

 

Cenab-ı Hak;

 

Dakika 1:10:00

 

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحَقِّ تَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٣﴾

 

Allah gökleri ve yeri hikmetiyle yarattı. Her şey hikmet doludur Cenab-ı Hakk’ın. O, inkârcıların ortak koştukları şeylerden çok yücedir. Dikkat edin! Her müşrik kâfirdir. Dolayısıyla kâfirlerin diyor bak burada Cenab-ı Hak تَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ  burada bütün müşriklerin koştukları o şirklerden ortaklardan Yüce Allah çok yüce ve münezzehtir.

 

خَلَقَ الإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ ﴿٤﴾

 

O, insanı bir meniden (spermadan) yarattı. Birde bakarsın ki o, Rabbine karşı apaçık bir düşman kesilmiş apaçık bir düşman. Seni Allah spermadan o meniden yarattı o hor hakir bir sudan yarattı seni bu dereceye getirdi ahseni takvim üzere sana ruhundan üfledi ve sana değer verdi. En üst biçimde, (لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ ) ahseni takvimde yarattı en üst biçimde en güzel şekilde yarattı. İnsanoğlu Rabbisine hasım apaçık bir düşman kesildi.

 

وَالأَنْعَامَ خَلَقَهَا لَكُمْ فِيهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ ﴿٥﴾

 

Hayvanları da Yüce Allah yarattı, insanoğlunun menfaatine. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Ve siz onlardan bir kısmını da yersiniz. Etinden, sütünden nelerinden faydalanılacak pek çok şeyi vardır. Yerde gökte her şey insanın hizmetine sunulmuştur.

 

Cenab-ı Hak;

 

وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ ﴿٦﴾

وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَى بَلَدٍ لَّمْ تَكُونُواْ بَالِغِيهِ إِلاَّ بِشِقِّ الأَنفُسِ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ ﴿٧﴾

 

Cenab-ı Hak, bu âyet-i kerimede de: O, hayvanları akşam vakti getirirken ve sabahleyin salarken, onlarda sizin için bir güzellik ve zevk vardır diyor. Bakın akşamı öne almış burada. Niçin? Genelde biliyorsunuz istisnâlar hâriç çiftlikler falan hâriç bunlar daha yenidünyadaki durumlar. Hayvanlar sabahleyin giderler karınları tok değil aç giderler yayılırlar sütlenirler o süt torbaları memeleri sütle dolar neşeli olarak eve gelirler. Ve oradaki eve gelince oradaki insanlarda hayvanların sütlü geldiklerini görürler ve sevinçleri tabii ki farklıdır sabah durumuyla akşamın durumu farklıdır. Cenab-ı Hak burada buna dahi işaret ediyor. Yine buyuruyor ki: Bu hayvanlar, ancak güçlükle varabileceğiniz bir memlekete diyor bakın ne yapıyor yüklerinizi taşırlar diyor. Çünkü arabaların gitmeyeceği uçakların giremeyeceği yerler var.

 

Dakika: 1:15:00

 

Ne kadar uçaklar olsa da yine hayvanlara ihtiyaç vardır dâima. Rabbimiz, şüphesiz çok şefkatlidir çok merhametlidir. İnsanoğluna ne lâzımsa Yüce Allah yaratmıştır. Hem kendilerine binesiniz hem de ziynet olsun diye atları, katırları ve merkepleri de yarattı diyor. Şimdi bu âyet-i kerimeye dikkat et!

 

وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَمِيرَ لِتَرْكَبُوهَا وَزِينَةً وَيَخْلُقُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ ﴿٨﴾

 

 

Şimdi bakın bu âyet-i kerimenin içinde bu son bölümünde bakın (وَيَخْلُقُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ) işte bu yüce cümlenin içinde; uçaklar, motorlu vasıtalar, trenler, gemiler, hattâ uzaya gidecek araçlara varıncaya kadar bu âyette 14 asır önce işaret edilmiş. Ne diyor Cenab-ı Hak; (وَيَخْلُقُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ) Yüce Allah sizin bilmedikleriniz de yaratacaktır diyor 14 asır önce. Bakın, insanın eliyle Allah bugün motorlu vasıtaları havada, karada, denizdeki vasıtaların yaratılacağını yaratacağını bundan 14 asır önce haber vermiş. Daha neler yaratacağına da tekrar yine bu âyette emsâli âyetlerde işaret bulunmaktadır. Demek ki Kur’an-ı Kerim geleli insanlık ilimde ilerleme gösterdiyse bu Allah’u Teâlâ’nın insanları istediği yolda kullanıyor görev veriyor onlara istihdam ediyor onları onlara iş veriyor. İnsanoğlu bunu irâdesiyle yaptıkları var bir de kendi irâdesinin dışında yaptırıldıkları var farkında olmadan.

 

وَعَلَى اللّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَآئِرٌ وَلَوْ شَاء لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٩﴾

 

Cenab-ı Hak doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Onun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, sizin hepinizi hidâyete erdirirdi diyor. Şimdi bir nutfe bir sperma damlası ne kadar değersiz bir sıvı şöyle bir düşün ondan bir insan yaratmak ne büyük kudrettir. Sümükten oluşan insan bakın Yüce Allah’ın ona üfürdüğü ruh ile duyu ve irâde, konuşma ve fikirlerini açıklamaya sahip kuvvetli bir insan kılığına bakın Cenab-ı Hak getiriyor ve onu öyle yaratıyor. (فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ) bakarsın ki bu insana birde ne bakarsın o apaçık bir mücadeleci kesilir. Aslını unutur da, o sümük gibi bir maddeden yaratıldığını unutur da, o spermadan yaratıldığını unutur da yaratıcısına karşı bakın açık bir düşman olur Allah’a karşı bile düşman olur. Ortak koşmaya, mantık ve felsefeden bahsetmeye kalkışır. Yani Yüce Allah’ın ortaya koyduğu diğerleri bir defa katıksız, katkısız, şüphesiz onu kesinkes inanması gerekirken, o yolda çalışmalar yapması gerekirken Allah’ın ortaya koyduklarını bakın yok sayarak Allah’la mücadeleye kalkışıyor ve açık bir düşman kesiliyor. İrâdesini küfre kullanıyor, şirke kullanıyor, nifâka, zulme kullanıyor. Îmâna, İslam’a, ilme, irfâna, hak ve adâlete, sevgiye, coşkuya kullanmıyor. Sosyal adâlete merhamete kullanmıyor da canavar kesiliyor. Allah tanımıyor emirlerini tanımıyor insanların hak ve hukûkunu hukûkun üstünlüğünü tanımıyor canavarın yapmadığı kötülükleri yapmaya kalkışıyor.

 

Dakika 1:20:40

 

Kıymetli dostlarım,

 

Cenab-ı Hak bu vasıtaları yarattığını ve yaratacağı vasıtaların olduğunu (وَيَخْلُقُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ) bunu da insanoğluna hatırlatmış 14 asır önce. İşte trenler, otomobiller, uçaklar gibi türlü binekler gördük daha kim bilir bundan sonra da Allah’u Teâlâ bizim bilmediğimiz ve bilemeyeceğimiz daha neler yaratmış ve yaratacaktır. Cenab-ı Hak insanoğluna aklı o verdi, fikri o verdi yani insanın eliyle yaratıyor birçoklarını da insana o işi yapmaya ona teşvik ediyor. Ona onun kabiliyetlerini veriyor o kabiliyetle herkes ne yapıyor; değişik branş yollarında bir işle meşgul oluyor. Bu insanoğluna bu kabiliyetlerin tamamını veren insanda bunları yaratan Allah’ın kendisidir. İnsan istihdam ediliyor Allah’u Teâlâ’nın işçiliğini yapıyor. İnsanoğlu irâdesi ile irâdesine gelen etkiler kuvvetlerle yerde karınca dahi Cenab-ı Hakk’ın verdiği işi yapıyor.  Yerde gökte her şey Allah’ın işçisidir istihdam eden Allah’u Teâlâ’dır. Bunun için hem rızıklarını verir hem de istihdam eder. Fakat herkes tam adâlet ölçülerine göre doğru çalışması lâzım ki başta insanoğludur. Bütün hayvanat içgüdüleriyle onların içgüdülerine konan kânûnlara göre hareket etmektedir onlar. Çünkü irâdeleri yok ama insanoğlunda bir irâde var akıl, düşünce, irâde var. İnsan bunları Allah’ı tanıyıp Allah’ın yolunda Allah’ın rızâsına uygun şekilde bunları kullanması gerekirken çoğunluğa bakıyoruz ki Allah’u Teâlâ’nın ortaya koyduğu yüce irâdenin yüce kânûnlarını tanımaz hâle gelmiş. Bunun ıstırabını bunun çilesini hem kendi çekiyor hem de insanlara bunların büyük zararları dokunuyor ekosistemi dahi bunlar bozuyor. Karada, havada, denizde bütün ortalığı fesâda veren işte eko sistemi bozan atmosferi tabiatın bozulmasına sebep olan bu ilâhî hak ve hukûku tanımayanlardır. Her mahlûkun bir hakkı vardır. Karıncanın, bir yaprağın, bir çiçeğin dahi hakkı var her böceğin bile hakkı var. Sen eline geçirmişsin zehirli maddeleri öldürüyorsun onu bunu ekosistemi bozuyorsun. Havayı, suyu, toprağın kalitesini bozuyorsun. Bunlar mükemmel yaratılmışlar hem de ilâhî kânûnlar mükemmel işlemektedir. İnsanoğlunun irâdesiyle ifsat edilen yerler hariç her taraf mükemmel çalışıyor. Ama insan irâdesini kötüye kullandığı yerlerde ortalık bozuluyor. Sulhun, barışın, adâletin yerini tahribat alıyor.

 

Cenab-ı Hak;

 

 

Dakika 1:25:12

 

هُوَ الَّذِي أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء لَّكُم مِّنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ ﴿١٠﴾

يُنبِتُ لَكُم بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالأَعْنَابَ وَمِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿١١﴾

 

Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimelerde de bak ne buyuruyor; Sizin için gökten su indiren O’dur. Dikkat et! Bir damla suyu kimse yaratamaz. Cenab-ı Hak, göklerden şırıl şırıl sular indiriyor. Okyanuslar, ırmaklar, çeşmeler, pınarlar yüksek tepelerin tâ zirvesinden güzelim sular fışkırıyor yani Cenab-ı Hak yerleri, gökleri mükemmel yaratmış.  İçecek su ondandır; hayvanlarınızı otlattığınız bitkilerde o su ile yetişir. Allah, sizin için, o su ile ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve daha neler ve neler, çeşit çeşit meyveleri bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir topluluk için büyük bir ibret vardır, alınacak pek çok dersler vardır. En’âm Sûresi’nin 95’inci âyet-i kerimesinde bu konuda yeterli bilgiler verilmeye çalışmıştır. Keşif ve irşâd notları adı altında derslerimiz devam etmektedir.

 

وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالْنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالْنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ ﴿١٢﴾

 

Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi diyor. Dikkat et! Gece ey insanoğlu, senin hizmetine verilmiş, gündüz senin hizmetine verilmiş, güneş ay senin hizmetine verilmiş ötesini bir düşün. Bunlar hep sizin hizmetinize verildi. Kim verdi? Allah’u Teâlâ. Güneşi bakın kendi emir ve kânûnlarına göre yarattı. Güneş Allah’ın emir ve kânûnlarına itaat ederek insanoğluna hizmet ediyor. Ay da böyle gece, gündüz böyle, mevsimler böyle, gökteki düzen yerdeki düzen böyle. Ey insanoğlu! Bunları senin hizmetine Yüce Allah verdi. Sen kimin hizmetindesin? Bunca nimetlerin karşılığında sen Allah’a ibadet, îmân, itaat için mi yaratıldın? Allah’a bunca nimetler karşısında nankörlük yapmak, inkâr etmek, şirk koşmak, onu tanımamak için mi yaratıldın? Aklını başına al! Azrâil Aleyhisselâm tekrar hatırlatıyorum ensende duruyor vakit saatin gelince canını alıp götürecek. Ağa ol, paşa ol fark etmez, dünyanın tek mareşali ol hiç fark etmez. Dünyanın bütün ordularının ortasında koruma altında ol hiç fark etmez ordularını da seni de alıp götürecek Azrâil Aleyhisselâmın orduları bunlar Allah’ın orduları. Aklını başına al! Cenab-ı Hak ne diyor; Bütün yıldızlarda O’nun emrine boyun eğmişlerdir. (وَالْنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ) buyuruyor. Şüphesiz ki, bunda aklını kullanan kimseler için alınacak pek çok dersler, ibretler vardır.

 

Dakika 1:30:10

 

وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِي الأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ ﴿١٣﴾

 

Yeryüzünde sizin için yarattığı değişik renklerde ki şeyleri de sizin hizmetinize sunmuştur. Renkler çeşit çeşit renklerde neler yaratılmış şöyle bir bak. (إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ) Elbette bunda öğüt alan kimseler için ibretler vardır diyor. İnsan aklını kullanmalı inkâra değil îmâna Allah’a itaate, ilim ve irfâna o ilim irfan gerçek tevhîd îmânına seni götürebilmelidir. Akıllılık işte bilimsel düşünme oradadır. Bilimsel düşünmezsen eğer inkâra götürüyorsa o bilim değil o bir zehirden beterdir. Allah’ı inkâr eden bilim, bilim değildir. Çünkü Sevgili Peygamberimiz şöyle bir dua ettiğini görüyoruz. Ne diyor; (Allâhümme innî eûzu bike min ılmillâ yenfeu) “Menfaatsiz ilimden Allah’ım sana sığınırım” diyor. Bizde sığınıyoruz Allah’ım menfaatsiz ilimlerden sana sığınıyoruz. İlim faydalı olandır îmân ile menfaat fayda ile hem bu dünya hem ukbada faydayla, îmânla, irfânla birleşen ilim ilimdir. Amel-i Sâlihle, Allah’a itaatle birleşen ilim ilimdir. Allah’ı inkâr eden ilim tam iblîsin ilmidir, iblîsin bilgisidir hattâ iblîs Allah’ı inkâr etmemiş emrine karşı koymuştur. Onun için iblîsi de aşan bugün iblîsten de iblîs iblîsi sollayan dünya da inkârcılar  türemiştir. Peygamberimiz: “Menfaatsiz ilimden Allah’ım sana sığınırım” diyor. Ne diyor; (Allahümme innî eûzü bike min ılmillâ yenfeu ve kalbin lâ yahşeu) “Allah’tan korkmayan, Allaha saygı duymayan kalplerden de sana sığınırım” diyor. (ve nefsin lâ teşbeu) “Doymak bilmeyen, kanaat bilmeyen nefisten de sana sığınırım” diyor. (ve dâvetin lâ yüstecâbü lehâ) “Kabul olunmayan duadan da sana sığınırım” diyor. Bakın burada ilk sığındığı nedir? Menfaatsiz ilim hak olacak ilim denilen şey hak hakîkat olacak. Hak ilim Kur’an-ı Kerim’dir ve gerçek faydaya dayalı bilimsel insanlığın faydasına olan bilimsel çalışmalar ilimdir. Yoksa inkâra götüren, insanlara, ekosisteme zarar veren çalışmalar ne olursa olsun bunlar zararla ilim olmaz. Îmânla, adâletle, hukûkun üstünlüğüyle, Amel-i Sâlihle, üstün güzel ahlâkla birleşen ilimler ilimdir. Onun için Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimelerde bakın insanoğlunun hizmetine yerleri gökleri nasıl vermiş yerleri gökleri ve içindekileri insanın hizmetine vermiş insana değer vermiş. Ey insanoğlu değerini bil!

 

Dakika 1:35:05

 

Allah’u Teâlâ’yı inkâr edersen ebedî sen alçaksın, değersizsin aşağıların en aşağısısın bunu bil ve unutma kendine yazık etme! İslam seni de kurtarmaya geldi sana gerçekleri söylüyor ki, bu tehlikeden paçanı kurtar.

 

وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُواْ مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُواْ مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبْتَغُواْ مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿١٤﴾

 

Yüce Rab bu âyet-i kerimede de bak ne diyor; Yine denizden taze et, balıketi yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını da çıkarasınız diye, denizi emrinize veren Allah’tır. Denizler, okyanuslar insanoğlunun emrine verilmiştir hizmetine verilmiştir. Bunu veren kimse değil Allah’u Teâlâ’dır. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görürsün. Lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için Allah böyle yapmıştır. (وَلِتَبْتَغُواْ مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ) buyuruyor.

 

وَأَلْقَى فِي الأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلاً لَّعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ ﴿١٥﴾

وَعَلامَاتٍ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ ﴿١٦﴾

 

Allah, yeryüzü sizi sarsmasın diye oraya sabit dağlar yerleştirdi. Dikkat et! Dağların kürreyi arzın üzerine kazıklar misâli, çiviler misâli nasıl yerleştirilmiş Cenab-ı Hak. Yerin merkezindeki o gazların dışarıya daha çabuk çıkması volkanların her gün patlamasına engel olmak için daha nice hikmetler içeren Cenab-ı Hak o hikmetlerine istinâden ne diyor; Allah, yeryüzü sizi sarsmasın diye oraya sabit dağlar yerleştirdi diyor bu âyeti kerimede. Yolunuzu bulmanız içinde nehirler ve yollar yarattı diyor. Daha birçok alâmetler yarattı. İnsanlar geceleyin de Allah’ın yarattığı yıldızlarla yönlerini bulurlar. Neler yarattı, neler yarattı, neler yaratmadı ki insanoğlu için. İnsan değerini bilmeli en büyük değeri Cenab-ı Hak mahlûkat içinde insana verdi. İnsanın da içinde peygamberleri seçti ve îmân edenlere değer verdi îmânsızlara da cehennemi hazırladı. Ve bütün insanlığa haber vermek için de önceden kimse kötülüğün tehlikenin içine düşmesin duymadım bilmiyordum demesin diye Peygamber Muhammed Mustafa’yı bütün âlemlere rahmet peygamberi olarak gönderdi. Kur’an gibi şanlı Kitâb’ı da inzâl eyledi Hz. Muhammedin bağrından parladı ve Yüce İslam cihâna yayıldı. Kur’an-ı Kerim kıyâmete kadar insanlığın kurtuluşu için haykırıyor zulme meydan okuyor küfre, şirke meydan okuyor.

 

أَفَمَن يَخْلُقُ كَمَن لاَّ يَخْلُقُ أَفَلا تَذَكَّرُونَ ﴿١٧﴾

 

Dakika 1:40:00

 

Hiç yaratan (Allah), yaratmayan (Putlar) gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz? Adam bir kula gidiyor uşaklık yapıyor Allah’a kulluk yapmıyor. Şu zillete esarete bak! Hürriyetini yok ediyor adam. Hürriyet, sultanlık Allah’a kulluktadır hürriyet orada başlar ebedî hürriyetin kefili de sadece Allah’tır. Bunu da hatırlatalım sık, sık ki unutmayasın!

 

وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَةَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا إِنَّ اللّهَ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٨﴾

وَاللّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ ﴿١٩﴾

وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ لاَ يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ ﴿٢٠﴾

أَمْواتٌ غَيْرُ أَحْيَاء وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ ﴿٢١﴾

إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَالَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ قُلُوبُهُم مُّنكِرَةٌ وَهُم مُّسْتَكْبِرُونَ ﴿٢٢﴾

لاَ جَرَمَ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِرِينَ ﴿٢٣﴾

 

Yüce Rabbimiz bak ne diyor; Hâlbuki Allah’ın nimetlerini teker teker saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Allah’ın nimetleri saymakla bitmez ki kimsenin gücü yetmez ki buna. Peki, bir tek nimetinin hakkını ödemek kimsenin haddine değil. O zaman gücün nispetinde Allah’a kulluk edip şükretsene, hamd etsene Allah’ın sayılmaz nimetleri var. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. Derhal îmâna gel, tövbe istiğfara gel Allah bağışlasın affetsin bütün gücünle îmân et Müslüman ol. Cenab-ı Hak seni çağırıyor, merhametine çağırıyor, mağfiretine çağırıyor îmân et Müslüman ol da gel huzuruma tövbeye gel, îmâna gel diyor. İşte o zaman bağışlayıcı olduğunu merhametinin de sınırsız olduğunu bildiriyor ama îmân etmen Müslüman olman şartıyla. Çünkü bütün âlemlerin Rabbisi Allah bütün âlemlere de İslam’ı gönderen Allah bütün mahlûkat Allah’ın kulları insanların tümü Allah’ın kulları Âdem’in Havvâ’nın çocukları. İslam evrensel bir din bütün insanlığı kucaklıyor. Kur’an-ı Kerim bütün insanlığı kucaklayan bir Kitap, Hazreti Muhammed bütün evrensel bütün vicdanları, kalpleri kucaklayan evrensel bir Muhammed’in vicdanı var milli ruhu var bütün insanlığı kucaklayan. Onun için Peygamber Muhammed’i Kur’an-ı Kerimi ve Allah’ı iyi tanı! Cenab-ı Hak, bak mağfiret edeceğini kendisinin Gaffar, Gafur, Rahim olduğunu ilân ediyor. Bütün âlemlere îmân edin Müslüman olun diyor ki, benim mağfiretime, merhametime mazhâr olasınız diyor. Allah’ı inkâr ederek Allah’ın mağfireti olur mu? Mağfiret eder mi? Îmân et diyor ki, geçmişini affedeyim diyor. Îmân et, tövbe et ki, merhamet edeyim diyor Müslüman ol diyor. Allah gizlediğinizi de açıkladığınızı da biliyor. Yaratan bilmez mi? Neyi gizlersen gizle Allah biliyor. İnkârcıların Allah’tan başka yalvardıkları ne var ise hiçbir şey bunlar yaratamazlar. Allah’tan başka yaratıcı yok ki. Allah’tan başkasına yalvarmak beyhude boşadır. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır. Yaratılmış mahlûka ne yalvarıyorsun sen, o da senin gibi bir mahlûk. Mahlûka yalvarma Allah’a yalvar. Mahlûka tapma Allah’a kulluk yap.

 

Dakika 1:45:30

 

İşte hürriyet, özgürlük, îmân, İslam, tevhîd burada  kurtuluşta burada. Herkes birini tutmuş aha bu benim önderim şu benim liderim, şu benim bilmem neyim insanlar grup, grup bölünmüşler birisi o grubun önünü çekiyor o ne derse onu yapıyor. O grubun önünü çeken kişinin görüşleri, fikirleri Kur’an’a, İslam’a, Allah’ın istediklerine uygun mu değil mi, hiç düşünmedin mi, hiç buna baktın mı? Hangi lider hangi önder kim olursa olsun eğer Allah’u Teâlâ’nın önüne aldığın Kur’an’ın yerine onun fikirlerini koymuş isen, Allah’ın yerine onu koymuş isen bu bir şirktir. Paçanı kurtar Allah’ın önüne kimse konmaz. Kur’an’ın yerine kimse konmaz, peygamberin yerine konmaz. Peygamberi peygamber Kur’an’ı Kur’an Allah’ı Allah tanıyacaksın, mahlûku da mahlûk tanıyacaksın her hak sahibine hakkını vereceksin. Tapmayacaksın, şirk koşmayacaksın her mahlûkun hakkı hukûku var. Ağanın, ağalık hukûku vardır, paşanın paşalık hukûku vardır, devlet adamının devlet adamı olma hukûku vardır, çobanın çoban olma hukûku vardır. Bunların her hak sahibine hukûkunu hakkını ver ama kimseye ilâhlaştırma, dikkat edeceğimiz konu bu. Kur’an’ın önüne ikinci Kur’an’ı koyarsan o zaman Allah’u Teâlâ’nın kânûnlarını tanımamış başkalarının kânûnlarını kitâbını tanımış olursun. Kur’an Allah’ın Kitâb’ı Kur’an-ı Kerim, Azîmüşşân, Allahü Teâlâ’dan gelen kitap şeksiz şüphesiz yüce bir mûcize. Bütün insanlığın kurtuluşuna geldi hidâyet rehberi, nurun kaynağı ve bütün âlemleri Allah’ın rahmetiyle kucaklayan şanlı Kitâb Kur’an-ı Kerim, Hazreti Muhammed şanlı peygamber, İslam ise bütün insanlığın bütün milletlerin dinidir, bütün çağların önündedir. Çağdışılık senin kararmış kafanda. Senin o Kur’an’ı bilmeyen, inanmayan, îmânsız zihniyetinde o çağdışılık. Kur’an’da İslam’da kusur yoktur hatâ yoktur. Allah kusurdan, hatâdan münezzehtir hatâ insanoğlundadır. İnsanoğlu hatâ eder ama tövbe etmeli hatâlardan kurtulmalı ve dünkü yaptığın hatâyı bugün iyiliğe güzelliğe çevirebilmelidir. İnsan hatâ eder ama hatâsında ısrâr etmemeli, yanlış yapar yanlışında ısrâr etmemeli, yanlışları, hatâları doğruya çevirmelidir. Çünkü doğrunun kaynağı ortada açıktır. Hakîkatin adresi Kur’an-ı Kerim, Hazreti Muhammed, Yüce İslam’dır. Ben babamın propagandasını yapmıyorum Yüce Allah’ın ortaya koyduğu yüce ilkeleri söylüyorum. Ağaya, paşaya uşaklıkta yapmıyorum bir grubun adına da konuşmuyorum. Ben grubun kulu değilim sırf Allah’ın Kitâb’ı Yüce Allah’ın emri bu hepimizi bağlayan bir yüce hüküm ve teklifi ilâhî bize bu biz mükellefiz bununla.

 

Dakika 1:50:15

 

İnkârcıların Allah’tan başka yalvardıkları kimler varsa,  hiçbir şey yaratamazlar çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır. Bu âyet-i kerime Nahl Sûresi’nin 20’nci âyetidir ve sırayla gidiyoruz. Âyet, âyet, kelime, kelime, cümle, cümle açıklayarak gidiyoruz. İşte o putlar, hep ölüdürler ve öleceklerdir. Dirisi canlı putlar varsa ölecek zaten ölmüşlerse ölüdürler. Diri değildirler ve insanların öldükten sonra ne zaman dirileceklerini de bilmezler. Şimdi eliyle yaptığı putlar var birde diri olarak mahlûka taptıkları var. İlâhınız bir tek ilâhtır, başka ilâh yok, Allah’tan başka ilâh yok. Bununla beraber âhirete inanmayanların kalpleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir. İnkârları da, kibir, gururları da onları mahvetmiştir mahvedecektir. Kurtarıcı Kur’an’dır. Ne diyor; şirkinden, inkârından, kibrinden, gururundan vazgeç. Allah’ın emirlerine karşı üstünlük taslanamaz, kibirli, gururlu bir tavır takınılamaz, hiçbir Allah’ın hiçbir emrine karşı tepeden bakılamaz. Sen kim oluyorsun da Allah’ın emrine tepeden bakıyorsun?  Tepeden bakarken tepende biri var gırtlağından tuttu mu alıp götürecek mezara oradan kaldırıp mahşere oradan sırat köprüsünün başına mizan terazisine Mahkeme-i Kübrâ’ya. Hadi kurtarsın seni kim kurtaracaksa! Yapma, kendine kötülük etme, kendine acı, Müslüman ol, sahte Müslüman değil gerçek Müslüman ol. Nifâktan, şikaktan, paçanı kurtar samîmî ihlâs ile gerçek Müslüman ol hem de Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’in şeriatına göre Müslüman ol. Birilerinin grubunun içine girip de birilerinin borusunu öttüren ve birilerini rab tanıyan aldatılan Müslümanlardan değil gerçek hakkın emrinde Müslüman ol. Biri birilerini rab tanıyarak Müslümanlık olmaz. Vaktiyle ruhbanları, rahipleri, papaları, şunları bunları, keşişleri rab tanıyanlar bugün de İslam’ın içine girmiş gizli ajanlar Kur’an’sız kendi fikirlerini Kur’an’ın yerine koymuşlar… “Hâşâ Sümme Hâşâ! Kendilerini peygamberin Allah’ın yerine koymuşlar ahkâm kesiyorlar. İslam’da Allah’ın emirleri konuşur kul konuşmaz kul O’nun tebliğini yapar sadece. Müçtehit  O’nun ilmini, irfânını ortaya koyar müçtehidin ilmi onun için kıymetlidir. Çünkü kendine çağırmaz İslam’da hiçbir âlim Allah’a çağırır Kur’an’ın tebliğini, İslam’ın tebliğini yapar ve konuştuğu Kur’an’dır, sünnettir, icmâdır, kıyastır, kendi kafasıyla kendi hevâsıyla konuşmaz. Cenab-ı Hak ne diyor; İlâhınız tek bir ilâh’tır. Bununla beraber âhirete inanmayanların kalpleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir. Gurur, kibir onları mahvetmiş.

 

Dakika 1:55:05

 

Ebû Cehil’de Hz. Muhammed’e tepeden bakıyordu. Ebû Leheb’ler, Âs İbn-i Vâil’ler de tepeden bakıyorlardı. Firavunlar, Nemrutlar hep tepeden bakıyorlardı ne oldular? Allah’ın adâletine çarpıldılar kendilerine zulmettiler kendi zulümleri altında boğuldular Azrâil’in orduları aldı götürdü. Hiç kimse kurtulmadı hiç kimse kurtulmaz. Kurtarıcı İslam’dır onun îmânı ve onun ortaya koyduğu ilkelerdir, tek kurtarıcıdır. Allah tektir O’nun dini İslam’da hak olarak tek dindir. Dünyaya başka hiç din gelmemiştir öbürleri insanların uydurduğudur. Şüphesiz ki Allah, onların gizleyeceklerini de açığa vurduklarını da bilir. Doğrusu Allah, kendilerini büyük görüp hakkı kabul etmeyenleri Allah sevmez. Allah sevmediği kulu da cennetine koymaz. Allah seviyor… Kimi? Îmânlı, mütteki kullarını seviyor Amel-i Sâlih sahibi güzel ahlâk sahibi gerçek hak ve adâlet hukûkun üstünlüğünden yana olan îmânlı, takvâlı kullarını seviyor.

 

وَإِذَا قِيلَ لَهُم مَّاذَا أَنزَلَ رَبُّكُمْ قَالُواْ أَسَاطِيرُ الأَوَّلِينَ ﴿٢٤﴾

لِيَحْمِلُواْ أَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَمِنْ أَوْزَارِ الَّذِينَ يُضِلُّونَهُم بِغَيْرِ عِلْمٍ أَلاَ سَاء مَا يَزِرُونَ ﴿٢٥﴾

قَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَى اللّهُ بُنْيَانَهُم مِّنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِن فَوْقِهِمْ وَأَتَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لاَ يَشْعُرُونَ ﴿٢٦﴾

 

 

Onlara: “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman: “Öncekilerin efsanelerini” dediler. Bugün İslam’ın emrine safsata diyen safsatayla dolu çirkin kafalar ruhlar var. İslam’da safsata yoktur İslam’a safsata diyenlerin ruh dünyası safsatayla doludur. Aşağılık, alçaklık oradadır. Bunu söylemelerinin sebebi şu: “Kıyâmet günü, kendi günahlarını tam olarak yüklendikten başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat edin, yüklendikleri günah ne kötüdür! Cenab-ı Hak, açıkça ferman buyuruyor (أَلاَ سَاء مَا يَزِرُونَ) buyuruyor. Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Fakat Allah onların binalarını temelinden sarstı, çatı tepelerinin üzerlerine çöktü ve azâb onlara fark edemedikleri bir yönden geldi. Nice kavimler günahlarının âfâtına ne yaptılar; çarpıldılar. İnsanoğlunu kendi şirki çarpar,  küfrü çarpar onun altında helâk olur cehennemi bulur. Allah kimseye zulüm etmez herkes kendi günahının zulmünün karşılığında Allah’ın adâlet mahkemesine çarpılır. Çünkü gerçek adâlet Allah’ın adâletidir. Allah’ı tanımayanların adâleti zulümdür ve onların adâleti adâlet de değildir. Çünkü îmânsızın hak ve hukûkun üstünlüğünü tanımayan adâlet olmaz bu kim olursa olsun.

 

Dakika 2:00:20

 

 

ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُخْزِيهِمْ وَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَآئِيَ الَّذِينَ كُنتُمْ تُشَاقُّونَ فِيهِمْ قَالَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْعِلْمَ إِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالْسُّوءَ عَلَى الْكَافِرِينَ ﴿٢٧﴾

 

Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de: Sonra kıyâmet günü Allah, inkârcıları rezil rüsvay edecek ve diyecek ki: “Hani uğrunda müminlere karşı düşman kesildiğiniz ortakların nerede?” “Siz bana şirk koşuyordunuz başkalarının yolunda gidiyordunuz başkalarını rab tanıyordunuz onlar nerede?” Kendilerine ilim verilmiş olanlar: “Şüphesiz bu günün rezilliği ve kötülüğü kâfirleredir” diyeceklerdir. İşte ilim budur îmânla, hakla, adâletle birleşen ilim ilimdir. O da Kur’an-ı Kerim’e dayalıdır orada kaynar hak hakîkat oradadır.

 

Cenab-ı Hak;

 

الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلائِكَةُ ظَالِمِي أَنفُسِهِمْ فَأَلْقَوُاْ السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِن سُوءٍ بَلَى إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٢٨﴾

 

Kendilerine zulüm etmiş kimseler olarak, meleklerin canlarını aldıkları kimselerdir. O vakit onlar şöyle diyerek teslim olurlar: “Biz bir kötülükten yapmıyorduk.” Bak, bak! “Biz bir kötülük yapmıyorduk.” Zaten küfrün kötülük olduğunu bilseydi kâfir olmazdı, zulmün kötülük olduğunu bilseydi zâlim olmazdı gerçeği bilmek istemedi. Zulmü adâletin yerine koydu küfrü, şirki ne yaptı? Îmânın, tevhîdin yerine koydu. Onun için mahvoldu zaten. “Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı elbette çok iyi bilendir.” O mazeretler geçerli değil ki gâvur bir sürü mazeret göstersin Allah herkesin niyetlerini yaptıkları ameli ne için yaptığını bilmiyor mu?

 

Cenab-ı Hak;

 

فَادْخُلُواْ أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ ﴿٢٩﴾

 

“O hâlde içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin” denir diyor böyle denir. İnkârcının hiçbir mazereti geçerli değildir. (فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ) “Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür” diyor Cenab-ı Hak. Kibir, inkârı, küfrü, şirki gerektirir Allah’ın emirlerine tepeden bakma üstünlük taslama olmaz ki, üstünlük Allah’u Teâlâ ve O’nun emirlerindedir. Yücelik O’nda O’nun emirleri yüce kendisi gibi yüce Kitâb’ı Allah’u Teâlâ’nın kendi yüce olduğu için Kitâb’ı Kur’an yüce İslam o’nun kânûnları olduğu için yüce kânûnlar İslam’ın kânûnlarıdır. Peygamberi O gönderdiği için O’nun Peygamberi şanlı Peygamber’dir. Âlemlere rahmet Peygamber’idir. inkâr ederek, üstünlük taslayarak, gerçekleri kabul etmeyerek kişi bir değer kazanamaz diğerini yok eder.

 

 

وَقِيلَ لِلَّذِينَ اتَّقَوْاْ مَاذَا أَنزَلَ رَبُّكُمْ قَالُواْ خَيْرًا لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَلَدَارُ الآخِرَةِ خَيْرٌ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّقِينَ ﴿٣٠﴾

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَآؤُونَ كَذَلِكَ يَجْزِي اللّهُ الْمُتَّقِينَ ﴿٣١﴾

 

Dakika 2:05:40

 

Yüce Rabbimiz bak bu âyet-i kerimelerde ne diyor; Kötülüklerden sakınanlara: “Rabbiniz ne indirdi?” denilince: “Hayr indirdi” derler. İslam A’dan Z’ye hayırdır baştan sona hayırdır ezelî, ebedî  hayırdır İslam ve rahmettir. İnananlar bunu bildikleri için böyle dediler. Bu dünyada güzel amel işleyenlere güzel bir mükâfat vardır kesinkes. Elbette âhiret yurdu ise daha hayırlıdır. Çünkü orada oraya mahsus Cennet-i Âlâ var dünyadaki güzellik dünyaya göredir berzahta ki berzaha, mahşerdeki de Cennet-i Âlâ’ya göre bir güzelliktir. Onun için âhiret yurdu mü’minler için daha hayırlıdır mümin Müslümanlar için. Allah’tan korkanların yurdu ne güzeldir! Müslüman Allah’a iki kanatla uçar biri Allah korkusu biri Allah sevgisidir bütün varlığıyla Allah’ı sever. Buradaki korku Allahu Teâlâ’nın sevgisini kaybetme korkusudur, isyân korkusudur, azâbına çarpılma korkusudur. Onun için burada korku kişiyi ne yapar; kötülüklerin önünü keser sevgi iyiliklere teşvik eder bu iki kanatla  Allah’ın rızâsına doğru uçar cennet ve cemâli bulur.  Onun için bir mü’min de bütün varlığıyla Allah sevgisi Allah korkusu vardır olmalıdır. Allah’tan korkanların yurdu ne güzeldir diyor Cenab-ı Hak. O girecekleri yer, Adn cennetleridir ki, altından ırmaklar akar. Orada Allah’tan korkanlara diledikleri nimetler vardır. Allah korkusunun alameti nedir? Allah’a itaat eder isyân etmez bütün varlığıyla sever Allah korusunun alâmeti budur. İslam’ın dediği gibi adam olmak Müslüman olmaktır Allah korkusunun, Allah sevgisinin alâmeti budur. Helâlde yarış içinde olursun hayırda hayırlı hizmetlerde kötülüklerden de uzak kalırsın bunlar Allah sevgisinin, Allah korkusunun açık alâmetleridir. Orada Allah’tan korkanlara diledikleri nimetler vardır. İşte Allah Celle Celâlühü, takvâ sahiplerini böyle bir mükâfatlandırır. Cenab-ı Hak bak takvâ sahiplerini diyor, dikkat et! Takvâ, İslam’ı bilmek, yaşamaktır ve isyân etmemektir. Haram ve günahlardan nefret etmektir.

 

الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلآئِكَةُ طَيِّبِينَ يَقُولُونَ سَلامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٣٢﴾

 

Cenab-ı Hak (عَلَيْكُمُ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ) takvâ sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat hâlde alırlar.

 

Dakika 2:10:05

 

O takvâ sahiplerini melekler canını alırken ölüm melekleri incitmeden alırlar öldüğünü bilemez bile. Bir de bakar ki, mutlu bir ortama taşınmış. “Selâm size yapmış olduğunuz güzel işlerin mükâfatı olarak girin cennete…” derler. İşte güzel ölüm Hüsnü hâtime (وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا) bir kısmı da (وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا) nicelerinin söke söke, çeke çeke canları alınıyor. Kimisini de incitmeden melekler ölüm melekleri canlarını alıyor.

 

Onun için kıymetli dostlarımız, Cenab-ı Hak îmânı kâmil ile Amel-i Sâlihle, dünyada Allah sevgisiyle İslam cennetini dünyada yaşayarak öbür âlemde de Dârüsselâm’a ki… Selâm yurdu olan âhiret cennetinde de Allah’ın cemâline mazhâr olmayı Cenab-ı Hak cümlemize nasîb-i müyesser eylesin. Derslerimiz İnşâ’Allah Nahl Sûresi’nin 33’üncü âyeti ile devam edecektir.

 

Dakika 2:11:49

 

 

(Visited 152 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}