hayat veren

38- Tefsir Ders 38 hayat veren nurun keşif notları

38- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 38

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

(Bakara Sûresi 183.’üncü Âyet-i Kerime’den 186’ncı Âyet-i Kerime’ler)

 

Çok kıymetli ve muhterem efendiler,

Hayat veren yüce değerlerin hayat dersleriyle sizlere sohbetimiz devam etmektedir. Derslerimiz 35, 36’ncı dersler olarak devam edecektir İnşa’Allah’u Teâlâ. Şanlı Kur’an’ın size öz mânâlarını vererek geldiğimiz Bakara Sûresinin 183’üncü âyetiyle dersimiz devam ediyor. Hem Kur’an-ı Kerim’in bütün ki âyetlerinin öz mânâsını takdim ediyoruz hem de o âyetlerin içinden bazı keşifler yapıyoruz ki o keşiflerle hayat veren nurun daha iyi anlaşılması ve bizi aydınlatması için yapıyoruz bunları

Cenab-ı Hak o hayat veren nurun bizzat kendisiyle, bütün varlığıyla, içiyle, dışıyla nur olan her sözü her işi hak olan kullarından eylesin.

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ ﴿١٨٣﴾

أَيَّامًا مَّعْدُودَاتٍ فَمَن كَانَ مِنكُم مَّرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ وَعَلَى الَّذِينَ يُطِيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ فَمَن تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ لَّهُ وَأَن تَصُومُواْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿١٨٤﴾

Ey îmân edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındığı gibi de size de farz kılındı. Ramazanı Şerif orucu mü’min Müslümanlara inanan, Kur’an-ı Kerime inanan, Allah’a inanan, İslam’a inanan Allah’ı tanıyan, Allah’ın emirlerini kabul eden herkese farzdır. Umulur ki korunursunuz. Allah’ın her emri koruyucudur, kurtarıcıdır.

Size farz kılınan oruç sayılı günlerdedir. İçinizde hasta olan veya yolculukta bulunan ise diğer günlerde tutamadığı günler sayısınca tutar ona dayanıp kalacak üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kimde hayrına fidyeyi artırırsa hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır çünkü oruç Allah’ın emridir, tutamayanlar içinde ruhsattır. Her emri hayat verdiğine göre tabii ki oruç tutmak daha hayırlıdır.

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿١٨٥﴾

O Ramazanı Şerif ayı ki insanları irşâd için hak ile bâtılı ayıracak olan hidâyet rehberi ve deliller hâlinde bulunan şanlı Kur’an-ı Kerim onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun, kimde hasta veyahut yolculuk da ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diler zorluk dilemez.

Dakika 5:23

İslam’ın hayatı mutlu hayattır, zorlukları ortadan kaldıran hayattır. Sayıyı tamamlamanızı size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir etmenizi ister umulur ki şükür edersiniz.

 

Çok kıymetli muhterem efendiler,

 

Yüce Rabbimizin yüce kitâbının hayat veren ebedî hayata insanoğlunu hazırlayan işte şanlı Kur’an’ın nurlu İslam’ın yüce değerlerini sizlere takdime çalışıyoruz. Birlikte hayat bulalım diyoruz, birlikte mutlu olalım diyoruz çünkü birisi ağlarken öbürünün gülmesi düşünülemez. Birisi aç yatarken öbürünün tok yatıp mutlu olması düşünülemez. İslam dîni merhamet dînidir, kardeşlik dînidir. Kendine lâyık görmediğini kimseye lâyık görmez. Bunun için Yüce İslam bütün insanlığı, bütün kâinatı, âlemleri Allah’ın rahmetiyle kuşatması ve merhametiyle donatmasıdır. Çünkü Yüce Allah merhamet edileceklerin hepsine merhamet eder, bunun dışında kalan herkese adâletini uygular.

Ebû Dâvûd’un Kur’an-ı Kerim hakkında şöyle buyurmuşlardır Ebû Dâvûd’un bir rivâyet ettiği hadis-i şerifte Peygamberimiz; “Kendi görüşüyle söz söyleyen isâbet etse de hatâ etmiş olur.”    Yani Kur’an-ı Kerim’i bilerek, onu tam iyi kavrayarak Kur’an-ı Kerimden bahsetmek gerekmektedir. Her kelimesi Allah’ın sözü demektir doğru anlamak doğru mesaj vermek herkesin aslî görevi olmalıdır. Kimse keyfine göre Kur’an-ı Kerim’e mânâ veremez. İsâbet etse dahi kendi keyfine göre Kur’an-ı Kerim’e mânâ veren kişi nedir? Hat’a etmiş olur diyor. Çünkü Kur’an-ı Kerim kimsenin görüşü değil Allah’ın kelâmıdır. Bunu kimse kendi görüşüne göre ben bana göre şöyle, falana göre böyle diyemez. Bu bunun ilmini, irfânını, bütün kurallarını bilerek yapılması gerekmektedir.

Ebû Müslîm İsfahânî bu da bir müfessirdir neshi kabul etmez. Ebû Hûreyre’den rivâyet olunan hadis-i şerifte Peygamberimiz; “70 sene cennet ameli işlese bir kişi diyor haksız bir vasiyetle unların tamamı boşa gider, ateşe girer.” Buradaki iflas kul haklarıyla iflas edenlerdir. Haksız vasiyette kul hakları meselesi vardır. “İyi bir vasiyetle de cennete giren olur” bu da Kütübü Sitte de mevcut olan bir hadis-i şeriftir. Yanlış vasiyetin düzeltilmesi ruhsattır. Vakıflar hakkında yakın akrabayı bırakıp uzak olana, yine akrabayı bırakıp yabancıya vasiyet mirastan mal kaçırmak gibi konular bu sınıf da kabul edilmiştir.

Dakika 10:05

Şimdi buraya işaret edildikten sonra oruç hakkında da Peygamberimizin sözlerine de yer vererek dersimize devam ediyoruz.

(Fe aleyhi bissavmi fe innessavme lehu vicahun) buyurulmuştur. Buhârî’nin ve Müslim’in rivâyet ettikleri hadis-i şeriflerde Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm oruç tutsun diyor azgın nefislere güzel bir tesiri vardır diyor. Yine bir hadis-i şerifte Buhârî Müslim de (essavmilî ve ene eczibihî) “oruç benim içindir onun mükâfatını ancak ben veririm diyor.” Bunun için kıymetli efendiler orucun o kadar güzel hayat veren yönleri vardır ki bu insanoğlu bunu bütün tabipler bir araya gelse orucun ne kadar büyük faydasının olduğunu tamı tamına ne hocalar, ne ilâhiyatçılar, ne başkaları tamını anlatamaz. İslam’ın, Kur’an’ın her emri böyledir. Tam bir ezelî ebedî hayat deryasıdır. Her emri ilâhî emir olan İslam da insana hayat verir. Oruç hicretten bir buçuk yıl sonra farz kılınmıştır. Bunun için yine Peygamberimiz; (Essavmü cünnetün minennâr) “oruç ateşten koruyan kalkandır buyurdular.” Biz tabii ki faziletine dair dindeki yerini anlatmaya çalışıyoruz fakat onun hikmetleri, faziletleri saymakla bitmez. Oruç da böyle, namaz da böyle, cihâd böyle, öbür bütün ilâhî emirlerin hepsi böyle bütün kaynağını bunlar hepsi kaynağını Kur’an-ı Kerim’den alınmıştır. Hz. Muhammed bunu bizzat cihana uygulamıştır.

Hasan-ı Basrî’den (Rahmetullâhi Aleyh) Yahûd ve Nasrânî’ye de ramazan orucu farz idi, Yahûd senede bir güne indirdi, Nasrânî 50 güne çıkardı, ayını değiştirdi başkalarını rabler edindiler. İşte gerçek İslam’dan Mûsâ’nın dîni İslam idi, Îsâ’nın dîni İslam idi oradan işte bu şekilde dinlerini bozmaya çalıştılar ve bozdular. Hz. Ömer’in de bakın buradan bir duâsını da sizlere hatırlatalım. Bir duâ örneği olsun diye yapıyoruz bunu. Allah’ım! Her şeyi kuşatan rahmetinle beni bağışla diyor. Dikkat et! Her şeyi kuşatan rahmetinle şu âlemler de insanlığın faydasına ne varsa hepsi Allah’ın ortaya koyduğu rahmetidir. Öbür tarafta adâletidir. Adâleti de yine tekrar rahmettir. Efendimiz (Aleyhisselâtü Vesselâm) ömür boyu Ramazan-ı Şerif’in orucu farz kılınınca her Ramazan-ı Şerif’i oruçla geçirmiş. Bir aydır oruç bu bazen 29 gelir, bazen de 30 gelir. Bir ay oruç tutmak farz olan odur. Şimdi oruç âyetinin içinde sefer geçmiştir. Keşif demektir sefer açmak, izhâr, yüzünü açmak bunlar kelime anlamıdır. Şer-i anlamı ise ıstılah da üç günlük yol 18 saatlik yola bir Müslümanın gitmiş olması gitmeye niyet etmiş olması gerekmektedir. Bunun için sefer hakkında değişik bilgiler verilmektedir. Hâlâ karada, denizde, havada eski vasıtaları örnek alınarak fetvâlar verilmektedir. Burada Fıkıhtaki geçen bazı kâide ve kuralları bugün başka türlü yorumlanmaktadır. Birçok ilim adamımız ve Elmalı’da bunlardandır, Muhammed Hamdi Yazır Elmalılı hangi vasıta ile gidersen git 18 saatlik yola giden kişi seferi olurlar. İster uçakla git yolcu uçaklarıyla tabii bunların bütün uçakların orta hızdaki kabul edilir. Bütün kara vasıtasındaki orta hızdaki olan kabul edilmek kaydıyla hangi vasıtayla gidiyorsan 18 saatlik yol gitmedikçe seferi olunmaz.

Dakika 16:32

Bu üç günlük yoldur üç günlük yolu hesap ederseniz bunun en asgariye indirilmiş üç günlük yol 18 saate indirilmiştir. Bunun birçok incelemesi yapılmıştır. 18 saatten az olan yerlerde seferilik yoktur.

Burada birde fidye konusuna değinelim. Fidye, bedel demektir. Buğdaydan yarım ölçek, arpa üzüm hurmadan bir ölçek bir sa iki okka bir ölçek 1080 dirhemdir, bir dirhem 7 miskal yani 16 kırattır. Bunu da bugünkü şartlara göre yerli yerince hesap etmek gerekmektedir. Bir defa fidyedeki maslahat nedir? Fidye niçin verilmektedir? Bunlar fukaranın hakkıdır. Fakirin menfaatine bu çağda bütün bu sayılan nimetlerin değerleri bu çağa göre bugünkü şartlara göre, bugünün örfüne göre, yaşam şartlarına göre çok iyi ayarlanması gerekmektedir. Burada düşünülecek olan fakirdir, fakirin kârına, lehine düzenlemek gerekmektedir. Onun için fitreler veya fidyeler 10 Euro’dur veya Türkiye de şu kadar liradır, falan yerde bu kadar liradır diye bunun ortaya miktarını koyarken o günkü örfe göre, piyasanın şartlarına göre fakirin akşamlı sabahlı bir defa o parayla nasıl geçinebileceğini düşünerek fidyeler ayarlanmış olması gerekir. Birde o gördüğünüz fidyede esas olan buğday, arpa, üzüm, hurma ve bunların emsâli örfe göre başkaları çıkarsa bunların kendi değerleri de çok iyi hesap edilmelidir. Yani Allah’ın rızası nerede ise o yapılmalıdır. Allah’ın rızası fakirin yardımına koşmak ve onun ihtiyaçlarını gidermek, fakiri sevindirmek işte fakirin sevindiği yerde Yüce Allah’ın sevindiğini ve senden razı olduğunu unutmamak gerekiyor. Her emrinde bizim dikkat edeceğimiz odur.

Sonra biliyorsunuz oruç tutan kişi yemeyi, içmeyi terk eder nefsi bunlardan men eder, cemi cevahirini günahlardan korur, kalbi mâsivâdan korur. Nedir? Kalbini tamamen Allah’a bağlar tam bir tevekkül ile Yüce Allah’u Teâlâ’ya yönelik yaşar bütün varlığıyla kalbini de yanlış şeylerle meşgul etmez.

Dakika 20:30

Rabbisini tekbirlerle, tehlillerle, teşkillerle Rabbine yönelik yaşar. Bütün teveccühü Allah’adır. Oruç bize bu gibi ihlâsı kazandırmakta da ayrıca bir fırsattır. Şehir ayın ismine ayın ismine şehir demektir açığa çıkartmak güneş yılının bölümleri hilalin iki görüşü arasındaki süreye de şehir yani ay denmektedir Türkçe de. Birde Ramazan-ı Şerif kelimesi Kur’an-ı Kerim’de geçiyor ramazan kelimesi şehri ramazan diyor bak Kur’an-ı Kerim bu kelimenin Ramazan-ı Şerif kelimesinin anlamını da Müslümanlar duyarsa İnşa’Allah faydasına olur. Bu ismin Allah’ın isimlerinden olduğu rivâyeti vardır Kütübü Sitte de. Yine belirli ayın ismi olarak geçmektedir yine bir rivâyette (ramadıyyun) gelen anlamla da tozlardan temizleyen yağmur anlamındadır ki bu mü’mini günahlardan temizlediği için bu ismi verilmiştir. Yani amaç burada Ramazan-ı Şerifin mü’mini, Müslümanı günahlardan temizlemesidir.(ramdâbun ramida) buradan geldiği zaman da yanmaktan günahların yanması anlamında bu mânâyı da taşımaktadır Ramazan-ı Şerif kelimesi. Yine silahlarını bilemek anlamı da keskinlik anlamı da vardır. Bu da kötü huyları ortadan kaldırmasıyla alâkalı mânâdır. Bunun için kıymetli efendiler, dînimizin her kelimesinin içeriğini keşif etmeye çalışır oradan gereken ilhâmı alırsak o zaman hayat veren bu değerlerden daha çok faydalanmış olacağız İnşa’Allah’u Teâlâ.

Birde inzâl kelimesi geçti âyetlerde inzâl bir defada Kur’an-ı Kerim’in inmesinde inzâl deniyor burada. Tenzil ise parça, parça gelmesine denmektedir. Çok gülenler ağlamaya namzet olurlar. Gerçekleri bilmeli gerçeği yaşamalı ve ihlâs ile bu amelleri işlemelidir, şımarmamalıdır, katiyen de ümit kesmemelidir. Kur’an-ı Kerim’in hem inzâli vardır hem tenzili vardır. İnzâli toptan gelmiş olması, tenzili de icâb ettikçe âyet, âyet, sûre, sûre Peygamberimize gelmiş olması itibari ile Kur’an-ı Kerim’de hem inzâlden hem tenzilden bahsedilmektedir. Rü’yet-i Hilal delil getirerek bilmek değil görerek bilmektir. Yani hilali görmektir bizâtihi. Oruç Allah hakkıdır bir şahit kâfidir. Neye? Ramazan-ı Şerif’i ben hilali gördüm diyen bir kişi çıkarsa sözüne güvenilen işte oruç başlamış olur. İftar, bayram kulun hakkı olduğu için burada 2 şahit gereklidir. Cenab-ı Hak bak kulun hakkını daha da burada 2 şahide bağlamış daha ciddi bir koruma altına almıştır.

Dakika 25:18

Gökte illet olursa şevval zilkade için 2 şahit lâzımdır. Yani illet hava bulutlu olması hilalin ayın görülememesi Hanefîler böyle demişlerdir Hanefî müçtehitleri Allah hepsine rahmet eylesin, bol bol Cenab-ı Hak mağfiret eylesin, üzerlerinden Allah’ın rahmeti hiç eksik olması bütün müçtehitlerimizin.

Ramazan-ı Şerif için bir âdil şahit gerekir. İllet yoksa kalabalık bir toplum şehâdeti lâzımdır. Ayın 29’uncu günü hilali araştırmak tüm Müslümanlara, mü’minlere farzdır, Farz-ı Kifaye ’dir. Ahad caiz değildir. Yani tek kişi hava açık olursa tek kişi caiz değildir. Tabii illet yoksa hava bulutlu ise durum değişir. Şimdi Astronomik bilimine göre, gök bilimine göre ortalama bir ay 29,5 gündür ve kesirlidir. 29 da değil 30 da değildir astronomik hesaplamalara göre yine astronomik hesaplar delildir, rü’yet değildir. Herkes bunu bilemez rasathaneler yaygın olursa güzel olur, zamanın durumuna uygun olur. Bir de vücub sebebi Ramazan-ı Şerif ne zaman kişiye farz olur derseniz hilali görmektir yani hilali görünce Ramazan-ı Şerifte oruç artık farz olur. Hangi hilal? Ramazan-ı Şerif ayının hilalini görür görmez oruca akıl baliğ olan kadın erkek herkesin üzerine farzdır. Şâfiî mezhebinde hamile kadınlar, emziklilere de şâmil tutulmuştur. Yani ruhsat oruç tutamayacak durumda olan hamileler, emzikliler de sonraki günlerde tutabilir, Şâfiî müçtehitleri bu görüştedirler. Çok yaşlıya da şâmildir. Mâlikî müçtehitlerinde çok yaşlıya fidye de vacip değildir demişlerdir. Yine Buhârî Şerifte unutarak yiyen cinsi temas edenin dahi orucu bozulmaz ilâhî ziyafettir buyurulmuştur. Çünkü unutmak bir defa oruçlu unutarak bir şey yedi ise bu Allah’ın ziyafetidir buyurulmuştur. Bu Peygamberimiz’den Buhârî Şerif’in rivâyetidir. Özel durumlarda bazen tutmamak mesela savaşa gidiyorsun seferdesin bazı yolculuklar vardır tam seferi olanlar o yolculuk zahmet verecek ise vücudun yıpranacaksa tutmamak daha sonra kaza etmek daha iyidir. Bazen de yolculuk olsun, sefer olsun, savaş şartları olsun oradaki şartların durumuna göre tutabilecek durum varsa o zaman da tutmak daha hayırlıdır, daha faziletlidir. O ortamın içinde bulunan kişi kendi durumunu samîmî Müslüman herkesten iyi bilir. Çünkü İslam dîni faydalıyı celb zararı defe dayalı bir dindir. Bir Müslüman samimi olduğu müddetçe içinde bulunduğu durumu en iyi değerlendirecekte odur.

Dakika 30:05

Ayı görmek mümkün olmazsa 30’u tamamla buyurmuşlardır Peygamber Efendimiz ve âyeti kerimenin işareti de odur. Allah’ın isteği budur. Ay’ı göremedin, hilal görünmediyse tabii ki 30’a tamamla diyor orucu 30’a tamamla.

Yine bu arada tekbirden bahsedildi. Tekbir nedir? Tekbir Allah’ı tâzimdir, ona en derin saygılardan birisidir. Kalple olan tekbir îmân, marifet, akdi kalp yani kalbi Allah’a bağlamak bu kalbin tekbiridir. Sözlü tekbirler yüceliğini isim ve sıfatlarıyla ikrâr etmektir. Ameli tekbir kulluk görevini ibadetlerini yerli yerince yapmaktır. Onun için İsrâ Sûresinin 19’unncu âyetinde  سَعْيُهُم مَّشْكُورًا  buyurulmuş. Ne diyor; “îmân ile âhiret ameli makbuldür.” Kişinin îmânı ile eğer amel işliyorsa o zaman makbuldür. İşte سَعْيُهُم مَّشْكُورًا  o zaman o güzelim amellerin karşılığını Cenab-ı Hak vermektedir. Yoksa îmânında problem olan insanların amelleri makbul değildir. Îmânda problem nasıl olur derseniz? İslam’ın tümünü kalbin tasdik etmiş olması, hiç birisine itiraz etmemiş olması ve tam bir gönül rahatlığıyla İslam’ın tüm emirlerini şüphe etmeden seve seve kalbin kabul etmesi hiç mi hiç inkârda, tekzipte bulunmaması ve inkâra yönelik muhâlefet etmemesi ilâhî emirlere ve diliyle de ikrâr etmesidir. Burada problem olmayacak asgari de eğer îmânda problem yaşar, işine geldiğini kabul eder, işine gelmediğini de kabul etmezse orda îmân yoktur. Bura da yine bu âyet-i kerimelerde tabiatçıları ve İcâbiyye mezhebini ret vardı ret ediyor Kur’an-ı Kerim bu âyetleri, yaratıcı kudreti inkâr eden tabiatçılar, gerçek tabiatçılar değil bunlar. Yaratıcı kudreti inkâr eden tabiatçılar ve İcâbiyye mezhebini ret ediyor. Nedir bunların durumu? İlâhî irâdeyi bunlar inkâr ediyor, yine Allah’ın ilmini uzak zannediyorlar. İlâhî irade dilemiş ve âlemleri yaratmıştır. İlmi de bütün ezelî ebedî her şeyi kuşatmıştır. Bunun için Cenab-ı Hak وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ  diyor ki; “biz ona şah damarından daha yakınız” diyor. Ona dediği âlemlerde zerreye de aynı tecellîsi var, Arşı Âlâya da var, ezele ebede de aynı yakınlıktadır. Kudretinin, ilminin kuşatmadığı hiçbir zerre ezelde, ebet de bir şey yoktur. Dilediğine rahmetiyle her şeyin kendi mâhiyetinden daha yakındır, dilediğine de azâbıyla yakındır.

Dakika 35:04

Fahreddin Râzî (Rahmetullâhi Aleyh) o büyük müfessirlerin imamı sayılan büyük şahsiyet, değerli şahsiyet Allah her mâhiyete kendinden daha yakındır, yani bize bizden daha yakındır diyor. Bunu unutma kardeşim! Allah bize bizden daha yakındır. Kişinin nefsiyle kalbinin arsında bir defa Cenab-ı Hak kudretiyle, ilmiyle kişinin kalbi arasına giriyor, kalbiyle kişinin kendi arasına. Kişiye kişinin kendisin den daha yakın, kalbine kalbinden de yakın. Neden? Yaratıcı o. Yaratıcı olduğu için seni yaratan seni kudretiyle kuşatmaz mı? Nerede olduğunu bil Allah’ın himâyesindesin, O’nun kudretiyle hareket ediyorsun, onun var etmesiyle vücut bulmuşsun, var olmuşsun. Onun yaşatmasıyla yaşıyorsun, ona aitsin, O’nun kulusun unutma ve O’na ait olduğuna göre, O’nun tarafından kuşatıldığına göre, sana senden yakın olduğuna göre bir defa Rabbine karşı derin saygı içinde yaşa her an her yerde. Bu sevgi, bu saygı, bu edep, bu terbiye Allah’a karşı böyle bir terbiyeden geçmiş Allah’tan saygıyı kazanmış, Allah’ın koruması altına girmiş bir kulu düşünün işte İslam’ın bütün insanlığa hayat veren dersinin birisi budur. Rabbinle bir defa tanış, O’nun emrinde olduğunu bil, O’nun kuşatması altında olduğunu bil sadece sen değil bütün âlemler onun kuşatması altında öyleyse O’na saygılı ol. O seni sürekli görüyor. Dışını gördüğü gibi içini görüyor, seni dinliyor, duyuyor, biliyor çünkü sana senden yakın. Seni yaşatıyor, hayat veriyor. Onun huzurunda sana senden yakın olanın huzurunda, mâhiyetinde sen ona karşı isyân etmeye ve ona karşı haram ve günah işlemeye karşı devam edersen bir yaparsın, beş yaparsın sonuçta ne olursun? Allah’tan tokat yersin. Allah’ın çeşitli belâları vardır, her belâ bir tokattır. Nereden ne geleceğini, nasıl bir ceza hak ettiğini bilemezsin. Cenab-ı Hak bütün kullarının ne yapacağını ezelde bildiği için cehenneme yaratmıştır. İtaat edecek kulları da olduğu için îmânlı kulları lütfu keremiyle cenneti de yaratmıştır. Aklını başına al! Hiç unutma şu Fahreddin Râzî’nin (Rahmetullâhi Aleyh) sözünü unutma! Allah (C.C) her mâhiyete kendinden daha yakındır. Bize bizden daha yakındır. Allah’ın sıfatları zâti ile beraberdir. وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ  diyor ki; “biz ona şah damarından daha yakınız” diyor. Bu da âyeti kerime.

 

Sevgili dostlarım!

 

Bizâtihi zâti için bizâtihi zâti ile vacip zarûrî varlık Allah’u Teâlâ’dır. Yani vacibü’l vücuttur Cenab-ı Hak zarûrî varlık Allah’u Teâlâ’dır.

Dakika 40:00

Allah’tan başka bütün varlıklar, yaratıklar mümkünattandır sonradan yaratılmıştır. Sebeplerin sebebi birdir o da Allah’u Teâlâ’dır, her sebebi yaratan da O’dur. Çünkü sebeplerin sebebi birdir o da Allah’u Teâlâ’dır. Allah ‘sız varlık ve mantık olamaz. Bunu unutma! İşte dünyanın yanlış gittiği eğer bir durum varsa, yanlış bir yön ve yöntem varsa Allah ‘sız bir varlık ve Allah ‘sız bir mantık olmadığı hâlde Allah yokmuş gibi hareket eden bütün zihniyetler hem kendilerine kötülük ediyorlar, hem de insanlığa kötülük ediyorlar. Ve Allah’a gidecek yolu keseceklerini zannediyorlar. Kendileri gibi yanlış düşünen olursa hidâyet dışı onları sapıtıyorlar. Cenab-ı Hak şeytana ne dedi? “Seninle, senin izinden gidenlerle cehennemimi tıka basa dolduracağım” dedi. Allah bırakılır mı? Allah ‘sız varlık olur mu? Allah ‘sız mantık olur mu? Her şeyin bütün sebeplerin sebebi o’dur, o da başkası değil Allah’u Teâlâ’dır. Sebepleri de o yaratmıştır. Bunun için Yüce Allah bize bizden yakındır, ona sürekli duâ etmeliyiz. Ona sürekli iltica içinde onun kapısında kalbimizi ona uzatırcasına boynumuzu eğip, aczimizi, gafletimizi, cehâletimizi itiraf ederek Allah’ım sen yücesin, eşsiz yücesin, sen senin dediğin gibisin, ben seni ne kadar zikir etsem, hamd etsem, tekbirlerde, tehliller de bulunsam hakkıyla övemem. Sana ibadet ede ede vücudum erise, yok olsa yine hakkıyla ibadet ettim diyemem çünkü sen eşsiz yücesin deyip aczini ona ebedi muhtaç olduğunu itiraf et onun rahmet kapısından dilenci ol, başka kimseden dilenme sakın. Ama Rabbine ebedî muhtaç olduğunu da hiç mi hiç unutma.

Hadis-i Tirmizî de bakın ne diyor; hadis-i kutsidir bu aynı zamanda. “Benim zikrim kimi benden istemekten meşgul ederse ona en üstününü veririm” diyor Cenab-ı Hak. Eğer Cenab-ı Hakk’ın yolunda Farz, Vacip, Sünnet, ibadetlerle, cihatlarla meşgul olurken istemeye zamanın fırsatın olmuyor ise sana isteyenlerden daha çoğunu vereceğini söylüyor burada.

Şimdi gelelim duâ, duâ küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya, taleptir niyazdır. Küçükten büyüğe işte biz Allah’ın kullarıyız. Biz varlığımızda yokluğumuz eşit bize ne değer verirse Allah’ın verdiği değer vardır yoksa bizim ha var olmuşuz ha yok olmuşuzdur. Bir damla sudan yaratıldığımızı ve yoktan yaratıldığımızı unutmamak gerekmektedir. Onun için biz küçükten de küçüğüz Rabbimizin karşısında. Onun için küçükten büyüğe, aşağıdan yukarı talep ve niyaz demektir. Duânın anlamı budur kelime anlamı bu mütevâzi bir şekilde Rabbinden medet, ihtimam, yardım dilemesidir. Yani kesin bir niyetle, tam bir samîmîyetle ne yapmak lâzım? Tam özenerek, yanarak, yakılarak, ağlayarak Allah’tan istemektir, yardım dilemektir.

Dakika 45:33

Çünkü her konuda Allah’a muhtacız biz. İşte bu şekilde biz Yüce Rabbimizden biz cüce kulların yardım istemesi yalvarıp yakarmasıdır. Yalnız duâ hem îmân olacak, hem ibadetler yapılarak fiili duâ olacak ameli duâ hem de sözlü olacak. Ameli duâ yok, fiili ibadetler yok amel işlemiyor duâ ediyor diliyle sadece bu gerçek duâ olmaz. Kalbin nerede, ruhun nerede, ibadetler nerede, fiili duâlar, ameli duâlar nerede? Bu yatanın duâsı gibidir. Allah’a kulluk etmeyeceksin ver Allah’ım ver Allah’ım diyeceksin bu gafillerin câhillerin duâsıdır.

Ömür, rızık, yaratma, huy, ahlâk bunlar bitirilmiş yani herkesin mihenk taşına göre, herkesin değerine göre, durumuna göre bir değer biçilmiştir. Ömrün kesin hazırlanmıştır, rızkın kesin takdir edilmiştir, ömür takdir edilmiş, rızık takdir edilmiştir. Senin nasıl yaratılacağın o yaratılmış yaratılman takdir edilmiştir ve senin hangi huyla ahlâk sahibi olacağın takdir edilmiştir. Bunlar tamamen bitirilmiştir. Bu Allah’ın ilminin ezelden, ebede her şeyi kuşatmasıdır. Ona göre sana bu takdirlerini uygulamasıdır. Burayı yanlış anlayanların haddi, hesabı yoktur. Adam Allah’a isyân ediyor ama Kaderine mâl ediyor yani Allah böyle yazdı diyor. Bu Allah’a’ iftiradır. Senin kaderini Allah isyân etsin diye yazmadı isyân edeceğini özgür iraden ile ezelde bildiği için yazdı burayı doğru anlamak gerekiyor. Doğru anlamak için de samimi ve ihlaslı olmak lâzım. Duâya karşı çıkanlar cebir ve icatçılardır, kader meselesini anlayamayanlardır Cebriyeciler bunların kimisi İcâbiyye kimisi Cebriyye’dir. Ezelde olacağı biliniyorsa o duâ yapılır olmayacağı biliniyorsa o duâ yapılmaz yeme, içme, doyma gibi. Allah’ın ilmi kaderin niteliği bunlar aklın dışındadır. Allah’ın ilmini akıl kavrar mı? Allah uçsuz bucaksız kudrete sahip akılları o yaratmış. Mahlûk Hâlikı tamamen kavrayabilir mi? Onun için buraya dikkat et! Allah’ın ilmi kaderin niteliği bunlar aklın dışındadır. Bunları îmân, kalp Allah’ın büyüklüğünü bilir kalp tanır Allah’ın ilminin her şeyi kuşattığını bilir îmân ve kalp tasdik eder. Yoksa ben bunun aklıyla bütün ilmini kuşatayım, anlayayım, kavrayayım demeye kalkarsan şimdi karıncanın kâinata meydan okumasına döner. وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ Gâfir Sûresinin 60’ıncı âyet-i kerimesinde Cenab-ı Hak ne diyor? Dedi ki; “Sizin Rabbiniz bana duâ edin ki duânızı kabul edeyim.”

Dakika 50:27

Onun için biz sürekli hâlimizle, kâlimizle, ruh dünyamızla, kalp dünyamızla, içimiz ve dışımızla, her şeyimiz ile Allah’a boynumuz eğri duâ hâlinde olmamız gerekmektedir. Çünkü ona muhtacız ona aitiz. Her halimiz ona duâ olmalıdır, boynumuz ona eğri olmalıdır.

Ümit, arzu, başarının sebebi korku, çekinme düzenleyicisidir. Dikkat et! Başarının sebebi korkudur çekinme düzenleyicisidir. Ümit arzu varsa başarı vardır korku çekinme varsa bu da düzenleyicisi olarak ortada vardır. Onun için ümit ve arzu içinde korkuyla ümit arasında kul yaşayacaktır bu ikisi arasında bulunacaktır kul korku, ümit arsındadır bunu unutma. Azâbı şiddetlidir korkulacak tek varlık o’dur, rahmeti ezel ve ebedi kuşatmıştır. Rahman ve Rahimdir ümit kesilecek varlık da değildir, katiyen ümit kesilemez. Ümit kesenler kâfirlerdir.

Yine Buhârî Şerif’in bir rivâyetinde Peygamberimizden şöyle buyurur; “Efendimiz (A.S.V); çalışınız herkes kendisi için yaratılmış olan şeye kolaylıkla ulaşır.” Görüyorsunuz insanlar kendisi için yaratılana kolaylıkla ulaşır diyor, çalışınız diyor ama dikkat et çalışınız gayret ediniz tamamen Allah’ın emrinde çalışınız onun yolunda çalışınız. Herkes kendisi için yaratılmış olan şeye kolaylıkla ulaşır diyor. Senin niyetin güzel olsun ve hak yolda çalışmaların meşru olsun, helâl yolda olsun bak sonuca ne oluyor. Allah’a tevekkül teslim olarak çalışman gerekiyor. Allah’tan habersiz çalışmak gaflet ve delâlettir. Kudretine saygı duymak Ey Rabbim! Huzurundayım hâlim sana mâlûm diyebilmek bunu hâlinle söyle, kâlinle söyle ama onun huzurunda bil kendini ve hâlim sana mâlûm neye ihtiyacım varsa bunu en güzel sen biliyorsun de onun huzurunda olduğunu hiç unutma. Sen onu göremiyorsun o seni bütün varlığınla görmektedir. Sanki bir bebenin ana kucağında olduğu gibi bütün âlemler onun nedir? Kudretinde bulunmaktadır kudret kucağındadır. Gökleri, bütün ay, yıldızları, güneşi tüm galaksileri kendi yörüngelerinde o hızları o büyük bir hızla hareket eden fezada her şeyi kim idâre ediyor? Hangi kudret idare ediyor? Tek bir irâde bütün mahlûkatın tüm irâdelerini idâre etmektedir. Yaratma ondan, emir ondandır.

Dakika 55:00

Değerli, kıymetli, muhterem dinleyenler!

 

Çünkü Cenab-ı Hak insana çok değer vermiştir. Mahlûkatın en şereflisi insandır, bütün âlemler ve her şey insan için yaratılmıştır. İnsan çok değerlidir Allah’ın emrine girip gerçek Müslüman olduğu zaman. Onun için hâlim sana mâlûm diyerek boynunu eğerek ona teslimiyet içinde yaşamalıdır. Eftal olan  الْحَمْدُ للّه duânın eftali الْحَمْدُ للّه İbn-i Mâce’nin rivâyetinde böyle buyurulmuş. Duâ edin kabul edeyim. İbadeti bırakıp kibirlenenler aşağılanarak ateşe girerler. Allah’a ibadet edilmez mi? Allah’a karşı kibir, gurur olur mu? İbadetler kibir, gururdan dolayı terke edilir mi? O zaman aşağıların aşağısına düşersin, aşağılık olarak ateşe girersin, cehenneme tepetakla atılırsın ve yazık olur. Âraf Sûresi 55’inci âyete bak yalvara yakara duâ gizlice Allah’a diyor duâ edin. Haddi aşanları Allah sevmez. Haddi duâ da aşmak ne demektir? Meşru olmayan isteklerde bulunursun birde Allah’ın sevmedikleri, sevmediği, sevmeyeceği şeyleri Allah’tan istersin birde Allah’ın düşmanlarına duâ edersin. Duâ ederken Kur’an-ı Kerim’in duâlarına dikkat et. Peygamberimizin yapmış olduğu duâlara dikkat et. O duâlarınla duâ et. Bunların Arapçasını bilmiyorsan onların mânâsına uygun hangi dilde duâ edersen et her dilden Allah’a duâ edilir. Allah’ın bilmediği dil lisan olmaz. “Darda kalanın imdadına koşan, sıkıntısını gideren size yeryüzünün hâkimleri kılan mı hayırlıdır, yoksa başkası mı?” Neml Sûresinin 62’nci âyet-i kerimesinde Rabbimiz öyle diyor. “Darda kalanın imdadına koşan, yani hazır ve nazır olan, sıkıntısını gideren, sizi yeryüzünün hâkimleri kılan mı hayırlıdır yoksa o fânilere sarılıp duruyorsunuz onlar mı?” Bâkîye sarıl. Yine Furkan Sûresinde Cenab-ı Hak 77’nci âyetinde duânız olmazsa Rabbiniz size ne diye değer versin diyor. Müslüman’ın her hâli Allah’a duâdır. Duâ daima Allah’a muhtaç olduğunu ona ait olduğunun ifadesidir. قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ yine En’âm Sûresinin 43’üncü âyetinde “azâbımız gelince boyun eğselerdi kalpleri katılaştı şeytan amellerini süsledi.”

Kıymetli dostlarım,

İnsanlara belalar musibetler Allah’ın azâbı gelince tövbe etmeyi, hatasını anlamayı ve bütün kötülüklerinden vazgeçmeyi bilmeli Allah’a boyun eğmeliydi. Ne yazık ki böyle olacağı yerde kalpleri katılaştı diyor. Şeytan onlara kötü amellerini süsledi, cilaladı. Bugün cila peşinde koşan Kur’an’ı Kerim’i hiç tanımayan sırtını Kur’an’ı Kerim’e dönen ve cila ve süs de dünyanın tamamen keşmekeşlerinde fânide mutluluk arayan, bâkîyi umursamayan, bâkînin hayat veren, onun kurduğu nizamı tanımayan insanların durumuna bakıverin. Nerede arıyorlar mutluluğu?

Dakika 1:00:28

Cenab-ı Mevlâ o durumlara düşürmesin. Düşenlerin tamamını da Cenab-ı Hak İslam’ın hayat veren nizamını anlamayı, dinlemeyi ve ona îmân etmeyi nasip eylesin. Biz bütün insanlık bizim insanlık kardeşimizdir. Babamız Âdem’den annemiz Havva’dan dolayı insanlığa bizim bir mutlaka hayırlı hizmetimiz olması gerekir. En hayırlı hizmet Allah’ın hayat veren o yüce değerlerini insanlara tebliğ etmektir ki bunların başında Kur’an’ı Kerim gelir, sünnet gelir işte İslam gelir İslam nizamı gelmektedir. Cenab-ı Hak yine bu âyeti kerimelerde فَإِنِّي قَرِيبٌ “duâ da kulumla benim aramda vasıta yoktur” diyor. Çünkü Allah’tan başkasına duâ edilmez. وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ ﴿٤٤﴾

Gâfir Sûresinin 44 ve 60’ıncı âyetlerine bakıver. Ben işimi Allah’a bırakıyorum ona ısmarladım diyor, Bunu da diyen bir peygamber.

Yakınlık Allah’u Teâlâ tarafındandır. Kul tarafından değildir. Gönül Allah’la meşgul olmadıkça duâ etmiş olmaz. Dilin bir şey söylemesi bir şey ifade etmez. Gönül yani kalbin Allah’la meşgul olacaktır. Kalp ona yönelik ona bağlantı halinde olacaktır. Bütün varlığınla Allah diyeceksin. Bütün kalbinle Allah’a yalvaracaksın, yalvardığın kelimelerin içeriğini ve Allah’ın seni dinlediğini kabul edip etmeme konusunda ondan sen bütün varlığınla niyazda, istekte, arzuda bulunman gerektiğini ve ağzından çıkan kelimelerin meşru olmasını bu şuurda duâ etmen gerekiyor. Bunun için gönül Allah ile meşgul olmadıkça duâ etmiş olmaz diyor büyüklerimiz.

Şimdi kıymetli efendiler, birde “refesden” bahsediliyor. İnşa’Allah bu Kur’an-ı Kerim’deki birçok kelimelerin keşfiyle dersimiz devam etmektedir. Yine oruçla ilgili bazı notlarımızı verelim sizlere keşif notlarını.

Kim ki Allah’tan diyor mükâfatını bekleyerek Ramazan-ı Şerif de oruç tutarsa onun geçmiş günahları bağışlanır diyor. Tabii bunlar küçük günahlardır. Birde kul hakları hâriç dir, kul haklarına af yoktur. Kul haklarını kişi götürüp kimin hakkını yediyse ona ödemesi, helâlleşmesi, onun helâlliğini alması gerekmektedir. Bundan dolayıdır ki oruç bu şekil tutulduğu zaman uçsuz, bucaksız faziletleri vardır. Ama şu müjde de vardır, küçük günahlar affa uğrayınca büyük günahlarda küçülmeye başlar. Tövbeyle büyük günahlar küçülür. Tövbe istiğfarla eğer küçük günahlara devam edilirse, küçük günahlar büyür ve büyük günah hâline gelir. Buralara dikkat lâzımdır.

Dakika 1:05:10

Allah’tan başkasını görmekten kendini uzak tutmak nereye bakarsan bak Allah’ı görüyor gibi yaşa çünkü her mahlûkun yaratıcısı Allah’tır. Her gördüğünden önce o gördüğünü yaratan Hâlikın olduğunu öncelikle hatırla. Allah’tan başkasını görmekten kendini uzak tut. Yerlere göklere nereye bakarsan bak yaratıcının eserleri onun yaratmasıdır orda o eser üzerinde Hâlikı yaratıcılığını görüyorsun. Diğer sıfatları, diğer isimleri de böyledir. Hemen isimden müsemmâya, hemen sıfattan da onun mevsufuna, isimden sıfatlarına terakkî edip o sıfatların sahibini o esmânın sahibini görebilmektir. Çünkü şu âlem de ne varsa onun yaratması olduğuna göre hemen yaratılmışı görür görmez Hâlik hemen öncelikle görülmesi gerekiyor. Yine nimetlerden âhiret lezzetlerinden yine kendini tutmak âhiret Allah’a ait cenneti o yaratmış, cehennemi o yaratmış, cenneti cehennemden önce ne yapacaksın? Âhiret lezzetlerinden önce de ne yapacaksın? Yüce Allah’a ait olduğunu onun rızasını kazanmanın neticesinde her şeyin kazanılacağını cennetinde öyle kazanılacağını unutma. Rıza’yı İlâhi’yi gözetle cennete bakmak Allah’ı hatırlamamak akıllıca bir iş değildir. Yine dünya sevgisinden uzak durmak dünyayı kullan dünyaya Müslümanlar vâristir ama dünya kalbe girmeyecektir. Kalp Allah’a aittir, ait olmalıdır. Dünya sevgisi kalbe girerse Allah sevgisi oraya giremez ki dünya sevgisi girmiş çıkmıyor, Allah sevgisi giremiyor. O zaman senin Allah sevgin Allah’a îmânın nerede kaldı? Dünyanın sırtına bin gemiye bin ama gemine su aldırma gemi su alınca battığı gibi dünya kalbe girerse o kalp batar. Kalp Allah’a bağlı olacak Allah sevgisiyle dolup taşacak, bütün kalbinle Allah’ı seveceksin oradaki sevgiyle de mahlûkatı kuşatan bir sevgi oluşacaktır. İşte gerçek hak sevgi budur. Bu sevgiyle kapıdan giren bir beyefendi hanıma bu sevgiyle yaklaşır onu bu sevgiyle kuşatır. Hanımda da aynı sevgi olunca beyine o yansır işte aile mutluluğunun kaynağı budur. Evlatları da böyledir, milletinde böyledir, insanlık âlemi de böyledir. Şu kâinatta canlı cansız ne varsa bunlara bakışında nedir? Bunlar hep Rabbimin yarattıkları dersin onlara kötü bir gönülle, kötü bir gözle, kötü bir elle onlara uzanamazsın hepsini yerli yerince olmasını istersin, ona göre kullanmayı bilirsin. Kullan dedik meşru olanları ona göre harcamayı cömertlik senin için vazgeçilmez bir tiryâkilik hâline gelir harcadıkça zevk alırsın çünkü Allah vermiş.

Dakika 1:10:07

Allah cömert seviyor çünkü Allah dedikçe zevk alırsın, ibadetlerinden zevk alırsın, her kötülüğe nefret edersin, o zaman sana güzellikler, iyilikler hâkim olur. Sen güzelliğin kuşatması altında yaşarsın sendeki güzellik ailene, topluma, insanlığa yansır. İşte gerçek kişilik modeli buradadır, model kişi gerçek Müslümandır.

 

Kıymetli efendiler ve kıymetli dinleyenler, sevgili seyirciler

 

Şehvet ve arzulara karşı kendini tutmak ve diğer nefsin hevesine karşı ne yapmak? Nefsi Allah’a itaat ettirmek, nefsin emrine girmemek, şehvet ve arzulara karşı kendini tutmak. Nefsi helâlinden besle, şımartma, onu aç da bırakma, helâlinden yedir içir, ama israf etme, yerli yerince şehvete gerek yoktur çünkü helâlinden nikâh vardır. Helâl sevaptır, ibadettir ve zevki sefa ordadır, mutluluk ordadır, haramda, zinâda mutluluk olmaz. Onun için şehvet ve arzulara kötü arzulara karşı kendini tutmak Müslümanın birinci derecede görevidir diğer bütün kötülüklerde de böyledir. Tüm âzâlarına içine dışına bir defa oruç tuttur. Allah’a itaat hâlinde bulunsun bütün ruh ve beden varlığın Allah’a itaat etsin.

Bunun için kıymetli efendiler, itikâfta nefsi terbiye eden ve Cenab-ı Hakk’ın huzuruna seni rızasına yaklaştıran, ihsânı kuvvetlendiren ibadetlerimizden biride itikâftır. Bu sünnet olan bir ibadettir, büyük camide olur bu kifâye bir sünnettir. Oruçlu olarak bir camide Ramazan-ı Şerif’in 20’sinden itibaren 10 gün itikâfta kalmak ‘’Sünnet-i Kifâyedir’’ bir belde de onun için bu da nefis terbiyesi üzerinde bol sevap kazanmak için Cenab-ı Hak bu iki ibadetinde bir vesile kılmıştır ki kullarıma onunla da lütuf edeyim demiştir. Her İslam da ibadet her ibadet lütuf vesilesidir, hayat vesilesidir. Onlarla san hayat veriyor, faziletlerle seni donatıyor.

Birde Fıkıhta (Sedd-i Zerîa) zararı önleme kâideleri vardır. Allah’ın koruluğuna girmeyin yani yasaklarına yaklaşmayın bunlar haram ve günahlardır, yasak bölgedir. İslam’da Cenab-ı Hak nelere günah demişse sakın onlara yaklaşma çünkü bundan zarardan seni önleme kurallarını Cenab-ı Hak sana emir etmiş. Seni haram ve günah dediği şeylerle seninle insanları zarardan kurtarıyor. Bu bir tam bir imtihandır. Burada da derin, derin düşün Allah’ın her emrinin hayat verdiğini ve seni koruduğunu unutma.

Dakika 1:15:03

Şimdi, birde bâtıl kelimesi var. Bâtıl kelimesi gayri meşru demektir. Bâtıl yok olan, haram olan şeylere denmektedir, geçerli değildir, makbul değildir. Birde tetlû kelimesi geçmektedir, Hâkime rüşvet vererek hükümetlere düşmeyin diyor Cenab-ı Hak yani rüşvet ile kendinizi haklı çıkarmaya çalışmayınız. Haksız olanların bir rüşvet vererek haklı duruma gelmeleri zulümdür ve kul hakkı yiyen kişidir ki kul hakkı yiyenler hep iflas edecektir mahşerde. Tüm ibadetleri elinden gidecektir hak sahiplerine verilecektir. Onun için Müslüman yanlış iş yaparsa kazdığı kuyuya kendisi düşmüş olur. Bu nedenle Müslüman böyle bir haksız duruma düşmemeli hayâlinden hatırından bile hak yemeyi geçirmemelidir.

Ebû Eyyub-el Ensârî Hazretleri 195înci âyet-i kerime konusunda bakın ne diyor; o âyette kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın diyor Cenab-ı Hak. Ebû Eyyub-el Ensârî Hazretleri (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) İstanbul’da ki yatan zât-ı muhterem Peygamberimizin Ashâbı ve Ensâr’dan bir zât-ı muhteremdir. Asıl tehlike diyor Ebû Eyyub-el Ensârî cihâdı terk etmektir diyor. Mal ile uğraşmak işte diyor tehlike buradadır. Cihâdı terk eden her şeyi kaybeder diyor.

 

Kıymetli efendiler!

 

Yerleri, gökleri yarattığı günde onun yazısı ayların sayısı 12 olup haram aylar Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, Recep’tir. Bu da Cenab-ı Hakk’ın ayların iddetini bildirmektedir, Tevbe Sûresi 36’ncı âyet-i kerimesinde. Yine bir uyarıda bulunuyor bâtıl inanışlarla ilgili evlerine çadırlara, bağlara kapıdan değil arkadan girerler onu iyilik sayarlar, uğur sayarlar. Câhiliye âdetleri kaldırılmıştır. İslam da bâtıl inançların, hurâfelerin tamamı kaldırılmıştır. İslam bir hakîkat ve gerçektir, tam bir ilim, tam bir bilim ve akli selim bu tam İlâhî vahyinin emrindedir. Onun için İslam dînin de Vahyi İlâhî’ye bilime aklıselime uygun olmayan şeyler ret olunmuştur. Burada Vahyi İlâhî’ye bağlıdır aklıselimde hurafe olanla olmayanı Vahyi İlâhî’nin gerçek anlamını biz ne yaparız? Akıl burada bir vasıtadır. Vahyi aklımızla, tefekkürümüzle, izânımızla anlamaya çalışır ve anlamak zorundayız. Bunun için Cenab-ı Hak hakkı hak olarak bilen, bâtılı bâtıl olarak bilen, bâtıldan içtinâb eden, Hakk’a tam ittiba eden, Hakk’ın emrinde mutlu bir kul olmayı Cenab-ı Hak hepimize nasip eylesin.

Şimdi sizlere şanlı Kur’an’ın âyetleriyle dersimiz devam etmektedir.

Dakika 1:20:00

Elbette ki Kur’an-ı Kerim okyanuslardan daha okyanustur, deryalardan daha deryadır, fezalardan daha fezadır. Çünkü İslam Allah’ın kurduğu düzen Allah’ın yüce ilminin, yüce kelimelerinin tecellisidir. Onun için ebedî mutlu hayatın kaynağı İslam’ın kendisidir. Kur’an-ı Kerim’in âyetleridir.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Dersimiz 37,38’inci derslerle devam etmektedir. Bakara Sûresinin 186’ncı âyetiyle dersimize devam ediyoruz. Hayat veren yüce hayatın yüce derslerine yüce âyetlerin tabii ki verdiği hayat gerçek hayattır. Cenab-ı Hak;

وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ ﴿١٨٦﴾

Şâyet kullarım sana benden sordularsa gerçekten ben çok yakınımdır. Allah yakın mı uzak mı diye soranlara bu âyeti kerimede Allah cevap veriyor. Ben çok yakınımdır diyor. Bana duâ edince duâcının duâsını kabul ederim o hâlde onlarda benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla îmân etsinler ki doğru yola gidebilsinler buyurmaktadır.

İşte sevgili dostlarımız, Cenab-ı Hak nur saçan âyetleriyle bize hayat vermektedir.

Dakika 1:22:27

(Visited 184 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}