Tefsir 383-01

383- Tefsir Ders 383 hayat veren nurun keşif notları

383- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 383

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(İsrâ Sûresi 11’inci Âyet-i Kerime’den 55’inci Âyet-i Kerime’ler )

 

وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً ﴿١١﴾

وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا آيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً لِتَبْتَغُواْ فَضْلاً مِّن رَّبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُواْ عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ وَكُلَّ شَيْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْصِيلاً ﴿١٢﴾

وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَآئِرَهُ فِي عُنُقِهِ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنشُورًا ﴿١٣﴾

اقْرَأْ كَتَابَكَ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا ﴿١٤﴾

مَّنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّى نَبْعَثَ رَسُولاً ﴿١٥﴾

وَإِذَا أَرَدْنَا أَن نُّهْلِكَ قَرْيَةً أَمَرْنَا مُتْرَفِيهَا فَفَسَقُواْ فِيهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْمِيرًا ﴿١٦﴾

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenlerimiz,

 

Yüce Rabbimizin, yüce Kitâbı’nın, yüce âyetlerini ve o yüce Kitâb’ın hak olan ve tamamen Hakk’ın Kitâb’ı olan ve Hakk’ın Kitâb’ı olduğu için bunun dersleri de hak bir Arş’ı Âlâ Üniversitesi Levh-i Mahfuz’dan gelen derslerin tedrîsâtı olmaktadır. İşte bu şanlı dersin keşif notları ve irşâd notlarıyla ölümsüz hayatın nurunun dersleri devam etmektedir. Cenab-ı Hak cümlemize bu hakkın derslerinden irşâdını, rüştünü ve tam mânâsı ile keşfini Hakk’ı tamamen görmeyi hakîkati görmeyi ve Allah rızâsına vâsıl olmayı cümlemize nasîb eylesin. Allah her şeyin en doğrusunu konuşur ve O’nun Habîbi Muhammed de Yüce Allah’tan aldıklarını konuşur. Kur’an-ı Kerim’de Hakk’ın kelâmıdır. Derslerimiz tabiatüstü insanüstü mahlûkatın üzerinde Allah’ın kelâmının dersleridir.

 

“İnsan hayrını gelmesine dua ettiği gibi kötülüğün gelmesine de dua eder. İnsan pek acelecidir.”

 

İnsan kötülüğün gelmesine nasıl dua eder dersiniz? Bunların da keşif notlarını vermeye çalışacağız. İnsan çok acelecidir yaşantısıyla, hâliyle, fiilleriyle Allah’tan belâ ister fakat belâ istediğini bilmez. Onun için her işin, her sözün hak ve nur olacak,  hak ölçülerine uygun olacak, îmânın ilkeleri beraber olacak. İrşâd, rüşt, sabır yakin, rızâ bunlar birlikte olacak.

 

Biz geceyi ve gündüzü varlığımıza delâlet eden birer delil kıldık. Geceyi, gündüzü kim yarattı? Yüce Allah. Bak ne diyor; Biz geceyi ve gündüzü varlığımıza delâlet eden birer delil kıldık. Sonra Rabbinizden bir lütuf aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için gecenin karanlığını silip (yerine) eşyayı aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik. İşte biz her şeyi uzun uza diye anlattık ve anlatıyoruz diyor Cenab-ı Hak.

 

Dakika 5:27

 

Her insanın amel defterini boynuna doladık, kıyâmet günü açılmış bulacağı kitabı önüne çıkarırız. “Kitâb’ını oku! Bugün hesap görücü olarak sana nefsin yeter! ”deriz. Kim doğru yola gelirse sırf kendi iyiliği için gelir. Kimde saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü çekmez. Biz bir Peygamber göndermedikçe, biz hiç kimseye azâb edecek değiliz diyor Cenab-ı Hak.

 

İşte kıymetli dostlarımız, Yüce Rabbimiz bu yüce âyetlerinde böyle derken bakın daha neler diyor:

 

وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِنَ الْقُرُونِ مِن بَعْدِ نُوحٍ وَكَفَى بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا ﴿١٧﴾

مَّن كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ فِيهَا مَا نَشَاء لِمَن نُّرِيدُ ثُمَّ جَعَلْنَا

 لَهُ جَهَنَّمَ يَصْلاهَا مَذْمُومًا مَّدْحُورًا ﴿١٨﴾

وَمَنْ أَرَادَ الآخِرَةَ وَسَعَى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَئِكَ كَانَ سَعْيُهُم مَّشْكُورًا ﴿١٩﴾

كُلاًّ نُّمِدُّ هَؤُلاء وَهَؤُلاء مِنْ عَطَاء رَبِّكَ وَمَا كَانَ عَطَاء رَبِّكَ مَحْظُورًا ﴿٢٠﴾

انظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَلَلآخِرَةُ أَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَأَكْبَرُ تَفْضِيلاً ﴿٢١﴾

 لاَّ تَجْعَل مَعَ اللّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَّخْذُولاً ﴿٢٢﴾

 

Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimelerde de bakın neler buyuruyor;

 

Biz bir ülkeyi yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklarına zenginlerine emrederiz, onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece, o ülke helâka müstahak olur, biz de onu yerle bir ederiz. İşte bir memlekette bir taraf zengin olur hak hukûk tanımaz ve Allah’a itaat etmezse bitarafta eziklik duyar fakirlikten ezilir hakları sömürülürse sonuçta Cenab-ı Hak o memleketleri batırıyor. Islâh olup tövbe etmeyenler bunlar ıslâh olmayanlar yani.

 

Hem Nuh’tan sonra Aleyhisselâm nice nesilleri helâk ettik. Kullarının günahlarını bilmek ve görmekte Rabbin yeter. Her kim peşin isterse, dünyada ona, istediğimiz kimseye, dilediğimiz kadarını peşin veririz. Sonra ona cehennemi hazırlarız; kınanmış ve (rahmetimizden) kovulmuş olarak oraya girer. Kimde âhireti isterse ve mü’min olarak kendine yaraşır bir çaba ile onun için çalışırsa, öylelerinin çalışmaları şükre değer. Hepsine; (dünyayı isteyenlere de âhireti de isteyenlere de) Rabbinin ihsânından veririz. Rabbinin ihsânı kısıtlanmış değildir.

 

Dakika 10:00

 

Bak! Onların bir kısmını diğerine nasıl üstün kıldık! Elbette âhiret, hem dereceler bakımından daha büyüktür, hem de üstünlük bakımından daha büyüktür.

 

Âhiret öyle dünyaya göre büyüktür ki dünya âhiretin yanında bir damla gibidir deryâda bir damla gibidir. Hattâ sineğin kanadı kadar bile değildir diye bir hadis-i şerifte rastlıyoruz.

 

Allah ile birlikte başka bir ilâh edinme! Yoksa kınanmış ve yalnız başına bırakılmış olarak oturup kalırsın buyuyor.

 

Şimdi bu âyetlerin keşif notlarına bakalım. (وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ) İnsan hayra dua eder gibi şerre de dua eder veya şerri dâvet eder. O açıklı azâba dua eder. Yaptıkları ile ne yapar?  (وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً ) İnsanoğlu pek acelecidir vaktinden önce hemen bir şeyin olmasını ister. Hâlbuki her şey takdir iledir. Çok acı azâba dua eder iyilik ister gibi kötülüğü de ister. Ama sonuçta azarlanır o azarlandığını kendi bilmez firâset nurları olanlar bilir sezer anlarlar. Çok aceleci insan peşincidir. Yani peşine heves eder âhireti dünyada görmek ister âhireti bırakır da dünyayı ister. O büyük ücrete önem vermez o acıklı azâbı hesaba almaz hayır istiyormuş gibi kötülüğü dâvet eder. (مَّن كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ) İşte Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede de, bu insanoğlunun dünyayı tercih edip peşinden yana olduğunu ve acileyi istediğini… Ve buyuruyor ki: “Zaman âyetlerini hesaba almaz da kendine kötülüğü dâvet eder durur.” İnsanoğlu buradaki âyet-i kerimede bakın Cenab-ı Hak ‘yeduv’ yerine ‘yedu’ burada zikredilmiş. Burada bir nükte olduğunu görüyoruz âhireti unutmakla ilgili bir nükte bulunmaktadır. (وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ) “Hâlbuki biz gece ve gündüzü iki âyet yaptık hüküm ve tasarruf icrâ eden Allah’ın kudretinden birer nişanedirler.” Açıkça Allah’ın kudretini gösterirler kudretinin delilleridir. (فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ) “Gece âyetini sildik” diyor Cenab-ı Hak. (وَجَعَلْنَا آيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً) “Gündüz âyetini gösterici kıldık.” Karanlık veya ay gündüz âyeti de ışık veya güneştir. Gece âyeti yani karanlık veya ay, gündüz âyeti de ışık biraz güneştir. Burada tabii gece âyetinden maksat ay olması. İbn-i Abbas’tan gelen bir rivâyette şöyle buyuruyor; Gece âyeti olan ay güneş gibi aydınlatmakta idi aydınlatıcı gibi aydınlığı mahvedildi ve Ay’ın yüzünde ki karartı o mahvın izidir dedi. İbn-i Abbâs’tan gelen haber. Nereden aldı İbn-i Abbâs haberi? Peygamberimizden.

 

Dakika 15:30

 

İbn-i Ebî Hatem’in rivâyet ettiğine göre: Muhammed Bin Kâb-ı Kurazî demiştir ki: Gece bir güneş gündüz de bir güneş vardı gece güneşi mahvedildi ve işte aydaki silinti odur. Bu da başka bir rivâyettir ki her ikisinde de bu rivâyetlerin Suyûtî bulunmaktadır, Ed-Dürrü’l Mensûr da kayda alınmıştır. Yine Delâilü’n Nübüvve de Beyhâkî ve İbn-i Asâkir Saîd’i Makbûri’den şöyle rivâyet etmişlerdir ki: Abdullah Bin Selâm, Peygamber Efendimizden soruyor. Ay’da ki karartıyı sordu. Abdullah Bin Selâm biliyorsunuz bir Yahûdî âlimiydi iyi bir âlimdi Müslüman oldu. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki: İkisi de güneş idi. Dikkat et! Yani güneş zaten güneş, ayda güneş idi gece güneşi idi. Yüce Allah (وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ) “Biz gece ve gündüzü iki âyet kıldık ve gece âyetini sildik” buyurdu. Şimdi gördüğün karartı ayın üzerinde hafif bir karartı vardır işte o silintidir buyurdu Sevgili Peygamberimiz. Yani Cenab-ı Hak onun ışığını söndürdü ay meydana geldi. O ışığını söndürdükten sonra ay meydana geldi. Ay’ın nuru kendiliğinden olmayıp güneşten elde edildiği eskiden beri astronomi ilmi bilginlerince bilinirse de Ay’ın önceleri güneş gibi aydınlatıcı iken sonradan böyle mahvedilmiş sönmüş olduğu bilinmiyordu. Daha yeni Kur’an-ı Kerim’de öğrendi bunu dünyadaki astronomi âlimleri. Kur’an-ı Kerim’in bildirmiş olduğu bu gerçeği nihâyet zamanımız bilim adamları almış kabul etmiştir. Bu temel üzerine takip etmekte bulunmaktadırlar. Bilimsel düşüncelerini bu temel üzerinde takip etmektedirler. Teorilere yol açmış olan bu Ay’ın silinmesi meselesi bilimsel açıdan çok önem taşıdığı gibi dini açıdan da böyledir. İşte Kur’an-ı Kerim’i dünya anlarsa daha dünyaya Kur’an-ı Kerim nice bilimsel temelleri ve ipuçlarını ellerine verecektir. Cenab-ı Hak Tekvir Sûresi’nde de (إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ ﴿١﴾), (وَإِذَا النُّجُومُ انكَدَرَتْ ﴿٢﴾) buyurmaktadır. (وَجَعَلْنَا آيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً) “Ve gündüz âyetini bir gösterici kıldık” yani güneşi görme vasıtası kıldık diyor Cenab-ı Hak.                            (لِتَبْتَغُواْ فَضْلاً مِّن رَّبِّكُم) “ki, Rabbinizden lütuf isteyesiniz.”

 

Dakika 20:00

 

İnsan cinsi ayın silinmesinden sonra yaratılmış aynı zamanda bu feyiz sebeplerinden olmuştur. (رَّبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُواْ عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ) “Ve yılların sayısını ve hesabı bilesiniz zamanı ölçüp dünyayı ve âhireti hesap edesiniz.” (وَكُلَّ شَيْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْصِيلاً) “Ve her şeyi geniş olarak açıkladık” diyor Cenab-ı Hak. Şanlı Kur’an gündüz âyeti gibidir önceki kitap silinmiş mahvedilmiş gece âyeti gibi nesh edilmişlerdir. (وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَآئِرَهُ فِي عُنُقِهِ) “Her insanın da amelini kendi boynuna taktık” diyor Cenab-ı Hak. Herkes günahını boynunda asılı olarak takılı mahşere gelecek sevabı varsa sevaplarıyla gelecek küfrü varsa küfrü, şirki, nifâkı günahlarıyla gelecek. Îmânı Amel-i Sâlihleri varsa onunla gelecek. Herkesin ameli boynuna takılıdır Cenab-ı Hak onu söylüyor. Dünya üniversitelerinde bu derslerin bir tanesini bulamazsınız. Bu ders dünyanın tâ üzerinde Arş’ı Âlâ ’yı da aşan Levh-i Mahfuzun dersleridir. Yani Allah’tan gelen ebedî, ezelî hakîkatlerdir. Hakîkat okuluna kayıt olmak isteyenler Kur’an-ı Kerim’i iyi keşfetsinler, irşâd notlarını iyi takip etsinler. Sadece bizden değil bu işin ehli olan herkesten. “Vebâlini kendi nefsine bağladık” diyor Cenab-ı Hak. (وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا) “Ve ona kıyâmet günü bir kitap (يَلْقَاهُ مَنشُورًا ) çıkaracağız ki o kitap açık olarak veyahut neşr olunarak ona şöyle çatacak; (اقْرَأْ كَتَابَكَ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا ) Kitâbını oku bugün hesap görme bakımından sen kendine yetersin.“ Amellerin sana şahit sen amellerine günahların boynundan şahitlerle beraber kaçacak yerin ebedî yok. İnsan dünyada da her gün kendini okumalı, kendini hesaba çekmelidir. Bak! Sevgili Efendimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm hadis-i şerifte (hâsibû enfüseküm gable entuhâsebû) “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz” diyor. Aklını başına al! Kendini her gün hesaba çek, günahlarını önüne koy günahlarına tövbe et bir daha yapma. Îmânını gözden geçir. Kur’an’ın, İslam’ın, Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat îmân İslam anlayışını iyi kavra! Bâtıl inançlarla îmân olmaz. İslam’ın îmânı ile yaşa, İslam ile yaşa, İslam ile öl, İslam ile Allah’ın huzuruna gel. Başkası kabul değil, unutma bunu! Başka ilâh yok, başka din yok Allah bir, din bir İslam. İnsanoğluna kim doğru söylerse insanlığın dostu odur. Doğru söyleyeceksin, hakîkat bu yağcılığı bırakmak lâzım. Doğunun hatırına, batının hatırına din adına konuşulmaz. Din; Allah’ın ortaya koyduğu kânûnların kendisidir. Bunu doğru bilmek doğru anlatmamız gerekiyor bildiğimiz kadar ama doğru olmak şartıyla.

 

Dakika 25:17

 

(مَّنِ اهْتَدَى) “Kim doğru yola gelirse sırf kendi iyiliği için gelir kimde saparsa ancak kendi aleyhine sapar.” (وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّى نَبْعَثَ رَسُولاً ) “Biz bir Peygamber göndermedikçe kimseye azâb etmeyiz.” Kendi boynuna kendi irâdesine insanoğlu ne yapar; bağlıdır kazandıkları iyilikse lehine kötülükse aleyhinedir. Cenab-ı Hak peygamber göndermiş pek çok peygamber göndermiş kitaplar inzâl eylenmiş kitaplar indirmiş ve Hazreti Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar şeriatlar gelmiş. En son İslam Muhammed’in şeriatıyla geçmişin tamamını yenilemiş. Allah birdir her çağda din her zaman bir olmuştur hiçbir zaman din iki olmamıştır. Allah bir, iki din olmaz.  Cenab-ı Hak; hepsinin ameli tam olarak verilir hiç kimsenin amelinde azaltma çoğaltma yapılmaz. Sadece Cenab-ı Hak sevapları lütfundan artırır ama günahları affederse eder etmezse onu artırmaz günahı neyse onunla gelirsin. (ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَ) “Sonrada ona cehennemi hazırlarız çok aceleci olmanın işte sonucu böyle korkunçtur.” Niye? “Dünya hayatını ve onun süslerini isterse biz onlara dünyada yaptıklarının tam karşılığını veririz. Onların orada bir şeyleri de eksiltilmez.” Cenab-ı Hak (وَإِذَا أَرَدْنَا أَن نُّهْلِكَ قَرْيَةً) ‘’İlâ Âhir’’ Biz bir memleketi helâk etmek istediğimiz zaman varlıklı kimselerine itaat emrederiz. İtaat etmelerini emrederiz ve onlar kötülük işlerler böylece orası azâbı hak eder bizde onu yerle bir ederiz yok ederiz onları diyor nice kavimler yok edilmiştir. (مَّن كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ) “Kim geçici dünya hayatını isterse (عَجَّلْنَا لَهُ فِيهَا) ona dünya da bu dünya da peşin veririz.” (مَا نَشَاء لِمَن نُّرِيدُ) “İstediğimiz kimseye de dileyeceğimiz kadar ne yapar, veririz” diyor. Kim ki küfrü kötü amelleri seçerse işte diyor ona da cehennemi hazırlarız diyor. Dünyayı hesaba katıp âhireti yok sayan Allah’ın emirlerini yok sayanların sonu kesin kez cehennemdir. (وَمَنْ أَرَادَ الآخِرَةَ) “Kim de âhireti diler (وَسَعَى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ) ve ona îmân ederek onun için gerekeni yaparsa                         (فَأُولَئِكَ كَانَ سَعْيُهُم مَّشْكُورًا) işte bunların çalışmaları Allah katında makbuldür.” Allah için Allah yolunda îmânınla Allah’ın emrettiği gibi yapmaya çalış hiçbir emeğin zâyî olmaz.                         (وَمَا كَانَ عَطَاء رَبِّكَ مَحْظُورًا ) “Ve Rabbinin ihsân ve bahşişi hem men edilmiş değildir.”

 

Dakika 30:00

 

(انظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ) “Bak! Diyor, onların bir kısmını diğer kısmından nasıl üstün kılmışızdır her insanın kaderi boynuna böylece bağlanmıştır.” Herkesin kaderi boynuna bağlanmıştır. Alın yazısı derler ya! İşte bunun bir alın yazısı Levh-i Mahfuzda ki kaderin var bir de işlediğin amellerle boynuna takılı olan var. (وَلَلآخِرَةُ أَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَأَكْبَرُ تَفْضِيلاً) “Elbette âhiret dereceler bakımından daha büyüktür, faziletçe de daha yüksektir.”

لاَّ تَجْعَل مَعَ اللّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَّخْذُولاً ﴿٢٢﴾ Allah ile beraber başka bir ilâh uydurma! Sonra kınanmış ve yalnız başına bırakılmış olarak oturup kalırsın. Allah’tan başka ilâh yo ki. Allah’ın emirlerinin yerine birinin emirlerini koyarsan Allah’ın kânûnlarının yerine başka birisinin sözlerini kânûn diye uydurduklarını koyarsan bunun hesabını Allah’a verirsin. En büyük kuvvet ise haktır en büyük kuvvet haktır. Hakkın başı da Allah’ın birliğine inanmaktır. Hak Allah’ın bir ismi Hak’tır bütün haklar O’nundur bütün mahlûkata haklarını veren O’dur. Her mahlûkun kendine has hakkı vardır hukûku vardır. Onun için hak hukûk ve hukûkun üstünlüğü İslam da vazgeçilmez yüce bir değerdir. Cenab-ı Hak Kendini tanıtırken bak ne diyor: ‘’Lâ havle velâ kuvvete illâ billah’’ Allah’ın güç ve kuvvetinden başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Şimdi bunu bir materyalist bir kafanın doğru anlaması çok zor bir şeydir. Ama  Allah hidâyeti geldiği zaman kolay anlaşılır. Bütün mahlûkatı yaratan O’dur ne verdiyse O vermiştir kimsenin kendine has kendi yaratıp da şu kuvveti ben kendime kendim yarattım diyecek bir tane kimse bulunmaz. Onun için bütün güç ve kudret Allah’tandır Allah’ındır.

 

Çalışma ve amelde hareket kânûnu… Bunu da unutma! İlk şart îmândır. Bunu unutma! Bunun yanında çalışmak ve amelde hareket kânûnu işte bunları da unutma! Müslüman îmânıyla tam bir çalışma faaliyeti içinde amelde hareket kânûnları içinde çalışacak güzel amellerle güzel amelde yarışacak bu bir kânûndur hem de hareket kânûnudur. Bunu kötüye kullanma! Hayırda yarış hayırda çalış. Bunun İslam da en yüksek zirvesi cihâddır. Hakk’ın hâkim kılınması ilim de yarış yapılması hakkın cihâna tebliğ edilmesi ve bunun peşinden dünyada en hayırlı çalışma da bilimsel çalışmalar da tabii ki öndeki mevkiini koruyarak cihâddır her hayırlı çalışmanın adı İslam da cihâddır.

 

وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا ﴿٢٣﴾

وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا ﴿٢٤﴾

رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ إِن تَكُونُواْ صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلأَوَّابِينَ غَفُورًا ﴿٢٥﴾

وَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلاَ تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا ﴿٢٦﴾

إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُواْ إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا ﴿٢٧﴾

وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَاء رَحْمَةٍ مِّن رَّبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُل لَّهُمْ قَوْلاً مَّيْسُورًا ﴿٢٨﴾

 

Dakika 36:00

 

Yüce Rabbimin bu yüce âyetlerinde daha bakın neler buyuruyor; Rabbim diyor kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, yalnız Allah’a ibadet edin, yalnız Allah’a kulluk edin. Anne ve babaya iyilik edin. Dikkat et! Ey insanoğlu, ey Müslümanım diyen! Annene babana sakın iyilikten başka bir şey yapma! Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara: “öf” bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söyle. Yüce Allah’ın kesin emri bunlar. İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını indir. Dikkat et buraya! Anneni-babanı sakın incitme. Müşrik putperest annen baban olsa onları da hakkı tebliğ et yine ihtiyaçlarını gider onların kötü davranışlarına aldırma. İkisine de acıyarak tevâzu kanatlarını indir. Hele de göğsünde îmân elinde Kur’an’ı bir Müslüman Allah’a bağlı bir anan-baban varsa sakın bunlara toz bile kondurma. Ve şöyle de: “Ey Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et.” diye Allah’a yalvar. Annenin-babanın mağfireti için yalvar. Müslüman değil ise Müslüman olmaları için Allah’a yalvar. Allah’ım! Bunlara din, îmân, İslam’ı nasîb et de.  Müslüman iseler: Allah’ım! Bunları bağışla mağfiret et diye yalvar. Kötü durumları varsa: Allah’ım! Bunlara ıslâh et diye yalvar elinden gelen iyiliği yap kötü tarafları varsa kötü taraflarına katılma, ama iyilikten de ayrılma.

 

İkisine de acıyarak tevâzu kanatlarını indir. Ve şöyle de: “Ey Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sende kendilerine merhamet diye dua et annen baban için. Rabbiniz içinizden geçenleri çok iyi bilir. Eğer iyi kimseler olursanız elbette Allah çok tövbe edenleri bağışlayıcıdır. Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma isrâf etme Allah yolunda harca ama isrâf etme kötü yollara harcama.

 

Dakika 40:05

 

Çünkü (malını) saçıp savuranlar, isrâf edenler Allah yolunda harcamayanlar şeytanların kardeşleridirler. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.

 

Cenab-ı Hak bu yüce âyetlerinde bu yüce sözlerini biraz duyurduktan sonra bakın ne buyurdular yine;

 

Eğer Rabbinden beklediğin bir rahmet (rızık) için, onlardan yüz çevirmek mecburiyetinde kalırsan, o vakit de onlara yumuşak ve tatlı bir söz söyle. Meselâ işe gideceksin annen baban yaşlı annen baban gönlünü al. Ve onları emin bir ortamda bırak git gelince de tevâzu kanatlarını merhamet, şefkat, hürmet kanatlarını onlara ger hâl hatırlarını sor ve ihtiyaçlarını gider sözün en tatlısını en güzelini konuş.

 

Cenab-ı Hak bakın diğer âyetlerde neler buyuruyor;

 

وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلاَ تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَّحْسُورًا ﴿٢٩﴾

إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا ﴿٣٠﴾

وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلادَكُمْ خَشْيَةَ إِمْلاقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُم إنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْءًا كَبِيرًا ﴿٣١﴾

وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً ﴿٣٢﴾

 

Cenab-ı Hak bu yüce âyetlerinde de: Elini boynuna asıp bağlama, (cimri olma), hayırsever birisi ol hem de onu büsbütün saçma açıp da saçma yani (isrâf etme) aksi hâlde kınanmış olursun ve eli boş açıkta kalırsın. Gerçekten senin Rabbin, kullarından dilediğinin rızkını genişletir ve dilediğini kısar. Şüphesiz ki Allah, kullarının durumlarından haberdardır, her şeyi görendir. Birde geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı biz veririz diyor Yüce Allah. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük suçtur, cinâyettir, kâtilliktir. Zinâya da yaklaşmayın, çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur.

 

Cenab-ı Hak bu yüce âyetlerinin peşinden bakın ne buyuruyor;

 

وَلاَ تَقْتُلُواْ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللّهُ إِلاَّ بِالحَقِّ وَمَن قُتِلَ مَظْلُومًا فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِ سُلْطَانًا فَلاَ يُسْرِف فِّي الْقَتْلِ إِنَّهُ كَانَ مَنْصُورًا ﴿٣٣﴾

وَلاَ تَقْرَبُواْ مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّى يَبْلُغَ أَشُدَّهُ وَأَوْفُواْ بِالْعَهْدِ إِنَّ الْعَهْدَ كَانَ مَسْؤُولاً ﴿٣٤﴾

وَأَوْفُوا الْكَيْلَ إِذا كِلْتُمْ وَزِنُواْ بِالقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً ﴿٣٥﴾

 

Cenab-ı Hak haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı canı öldürmeyin.

 

Dakika 45:02

 

Kim haksız yere öldürürse, biz onun velisine bir yetki verdik. O da öldürme de aşırı gitmesin. Çünkü ona (dinin kendisine verdiği yetki ile) yardım olunmuştur. Yetimin malına da yaklaşmayın. Ancak rüştüne erinceye kadar en güzel bir şekilde yaklaşabilirsiniz. Ahdi de yerine getirin. Çünkü verilen sözde elbette sorumluluk bulunuyor. (وَأَوْفُوا الْكَيْلَ إِذا كِلْتُمْ وَزِنُواْ بِالقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ) ‘’İlâ Âhir’’ Cenab-ı Hak; Ölçtüğünüz zamanda doğru terazi ile tartın. Bu hem daha hayırlıdır ve sonuç itibariyle de daha güzeldir.

 

وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً ﴿٣٦﴾

 

Cenab-ı Hak bak burada ne buyuruyor;

 

Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül bunların her biri yaptıklarından sorumludurlar. Yarın  Allah’a hesap vereceksiniz bilmediğin konuda sakın hüküm verme! Dedikodu falan yapma, sakın gıybet etme! Bildiğin konuda da gıybete gitme o bildiğin bir gerçek varsa git orada bir yanlış varsa git o yanlışı gidermeye çalış. Yoksa bunun gıybeti sana zarar verir sadece zarar dokunacaksa o zaman zarardan kurtulacak kadar tepki almakta fayda vardır.

 

Cenab-ı Hak;

 

وَلاَ تَمْشِ فِي الأَرْضِ مَرَحًا إِنَّكَ لَن تَخْرِقَ الأَرْضَ وَلَن تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً ﴿٣٧﴾

 

Yüce Rabbimiz bakın burada da; (ذَلِكَ مِمَّا أَوْحَى إِلَيْكَ رَبُّكَ مِنَ الْحِكْمَةِ وَلاَ تَجْعَلْ مَعَ اللّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتُلْقَى فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَّدْحُورًا ﴿٣٩﴾) Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve dağlara ulaşamazsın, dağlara erişemezsin. Hem kibirlenmek gururlanmak Müslümanda olmayacak şey. İnsanoğlunun neye kibirlenecek ki neye gururlanacak? Seni Cenab-ı Hak bir damla sudan yarattı nimetlerle donattı. Sen kime gururlanacaksın, kime kibirleneceksin? Herkes Allah’ın kulları üstünlük derecesini insanlara o rütbeyi Allah verir kimse kendine rütbe veremez, ben üstünüm diyemez kimse. Üstünlük takvâdadır Allah’a iyi kulluktadır gerçek Müslümanlıktadır takvâ İşte derecede takvâdadır üstünlük takvâdadır. Yoksa kimse kendi kendine ödüllendirip alkış tutmakla üstünlük olmaz. Kibir gurur ise aşağılıktır bunlar kötü duygulardır. Tevâzu, izzet, haysiyet, şeref ise kendi haysiyetini şerefini koruduğu gibi başkalarının haysiyetini şerefini koruyan insan değerden anlayan insandır. Çünkü her insan çok değerlidir ama kibir gurur asla olmayacak. Kişiyi değerlendiren yüce değerler İslam’ın yani Allah’ın ortaya koyduğu değerlerdir. Yoksa sahte rütbelerle kimse sahte mevki makamlarla kimsenin değer kazandığını kazanacağını zannetme!

 

Dakika 50:10

 

Nice zâlimler nice mevki makamları bunlar işgal etmişlerdir. Ama bunların yeri yurdu cehennemin dibidir. Onun için Müslüman ve değerli insan îmânla, adâletle, sevgiyle, merhametle donanmış insandır. İslam cehâletten kurtarır bilgiyle donatır.

 

ذَلِكَ مِمَّا أَوْحَى إِلَيْكَ رَبُّكَ مِنَ الْحِكْمَةِ وَلاَ تَجْعَلْ مَعَ اللّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتُلْقَى فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَّدْحُورًا ﴿٣٩﴾

أَفَأَصْفَاكُمْ رَبُّكُم بِالْبَنِينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلآئِكَةِ إِنَاثًا إِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلاً عَظِيمًا ﴿٤٠﴾

 

 

İşte bunlar, Rabbinin sana vahiy ettiği hikmetlerdendir. Sakın Allah’la beraber başka bir ilâh uydurma. İnsanoğlu bütün tâğutları, putları, Rabları bırakmalı Allah’a kul olmalıdır aksi hâlde kötülenmiş ve Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın. (فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَّدْحُورًا) buyuyor. Cenab-ı Hak, Rabbiniz, size oğulları tahsis etti de, kendisi meleklerden dişiler mi edindi? Gerçekten siz çok büyük bir söz söylüyorsunuz. Bunun altından ebedî kalkamazsınız. (لَتَقُولُونَ قَوْلاً عَظِيمًا ) Bu bir şirktir çünkü kimde şirk bulunursa bundan vazgeçmedikçe tevhîd îmânına dönmedikçe ebedî kurtulamaz.

 

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَذَا الْقُرْآنِ لِيَذَّكَّرُواْ وَمَا يَزِيدُهُمْ إِلاَّ نُفُورًا ﴿٤١﴾

 

Biz, bu Kur’an’da akıllarını başlarına almaları için türlü şekillerde (ikaz ve ihtarı) açıkladık diyor Cenab-ı Hak. İkaz ettik ihtar ettik. Yüce Allah’ın kendi açıklaması, kendi ihtarı, kendi ikazıdır. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini arttırmıştır. Îmânsızlar dâima Kur’an’dan ders alıp ebedî kurtuluş yolunu tutacakları yerde Hakk’a hakîkate karşı nefretlerini arttırmışlardır bu da onların ebedî hüsrân da kalacaklarının açık net alâmetidir. ‘’Allah muhafaza buyursun’’ Bu tam bir hüsrândır.

 

قُل لَّوْ كَانَ مَعَهُ آلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ إِذًا لاَّبْتَغَوْاْ إِلَى ذِي الْعَرْشِ سَبِيلاً ﴿٤٢﴾

سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّا كَبِيرًا ﴿٤٣﴾

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا ﴿٤٤﴾

وَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرآنَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ حِجَابًا مَّسْتُورًا ﴿٤٥﴾

 

 

Yüce Rabbimiz bakın bu âyetlerde ne buyuruyor; Ey Muhammed Mustafa Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem, ey şanlı Peygamber! De ki:

 

Dakika 55:00

 

“Eğer dedikleri gibi Allah ile birlikte ilâhlar, olsaydı o zaman bu ilâhlar Arş’ın sahibine bir yol ararlardı” ki arşa biz sahip olalım diye. Allah, onların dediklerinden çok münezzeh ve çok yüksek, hem pek büyük bir yükseklikle yücedir. Çünkü Allah’ın eşi benzeri yoktur yüce sıfatlarla muttasıftır. Bütün müşriklerin şirkinden münezzehtir pek çok münezzehtir, pek eşsiz yücedir. Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, Allah’ı tesbih ederler. O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlı yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini iyi anlayamazsınız. Şüphesiz O halîmdir çok bağışlayandır. Sen Kur’an-ı Kerim’i okuduğun zaman biz, seninle âhirete inanmayanların arasına görünmez bir perde çekeriz diyor. Görüyorsunuz îmânları îmânsızların Kur’an’la kendi aralarında perdeler bulunmaktadır.

 

وَجَعَلْنَا عَلَى قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا وَإِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِي الْقُرْآنِ وَحْدَهُ وَلَّوْاْ عَلَى أَدْبَارِهِمْ نُفُورًا ﴿٤٦﴾

نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَسْتَمِعُونَ بِهِ إِذْ يَسْتَمِعُونَ إِلَيْكَ وَإِذْ هُمْ نَجْوَى إِذْ يَقُولُ الظَّالِمُونَ إِن تَتَّبِعُونَ إِلاَّ رَجُلاً مَّسْحُورًا ﴿٤٧﴾

انظُرْ كَيْفَ ضَرَبُواْ لَكَ الأَمْثَالَ فَضَلُّواْ فَلاَ يَسْتَطِيعْونَ سَبِيلاً ﴿٤٨﴾

وَقَالُواْ أَئِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا ﴿٤٩﴾

قُل كُونُواْ حِجَارَةً أَوْ حَدِيدًا ﴿٥٠﴾

 

Yüce Rabbimiz bu âyeti kerimelerde de bakın ne buyuruyor:

 

Ve kalplerinin üzerine diyor, Kuran’ı anlamalarına engel perdeler geçiririz. Niye? İnkâr ediyorlar Kur’an’ı da ondan ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Rabbini Kur’an’da bir tek olarak andığın zamanda ürkerek arkalarına döner kaçarlar. Bunlar Kur’an’ı dinlemek istemezler ama tâğûtlarını, putlarını dinlerler ömürlerini çürütürler ama Kur’an’dan kaçarlar. Kim bunlar? Tevhîd nurundan mahrum kalan kitapsız ve îmânsızlar. Biz onların, seni dinlerken nasıl dinlediklerini çok iyi biliriz. Birbiriyle fısıldaşırlarken de o zâlimlerin: “Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!” dediklerini biz çok iyi biliriz. O günün çağının îmânsızları Peygamberin, Kur’an’ın dinlenmesini istemiyorlar Kur’an’a İslam’a inananlara da böyle diyorlardı. Bugünkü çağdaş îmânsızlar ne diyorlar? Kur’an-ı Kerim’e, çöl kânûnu diyorlar ve pis ağızlarından salya akıtan îmânsızlar küfürlerini ağızlarından akıtıyorlar. Kur’an-ı Kerim onları da kurtarmaya geldi, onları da o hâllerinden kurtarmaya geldi. Îmâna, Hakk’a, hakîkate, Allah’a çağıyor Kur’an-ı Kerim. Hz. Muhammed Allah’a çağırıyor, İslam tamamen baştan sona Allah’a çağırıyor.

 

Dakika 1:00:00

 

Cenab-ı Hak; Bak diyor senin için nasıl misâller verdiler de bu yüzden nasıl sapıklığa düştüler! Artık hak yolu bulmaya güçleri yetmez. Bir de onlar dediler ki: “Biz, kemik yığını olduğumuz ve ufalanıp toz olduğumuz vakit mi, gerçekten biz mi, yeni bir yaratılışla dirileceğiz?” diyorlar. Ölünce dirilmeye inanmıyorlar. Îmânsızlığın açık bir maddesi de budur. De ki: “İster taş olun ister demir…” Cenab-ı Hak, her şeyi yaratan yoktan yaratan o olduğu için dilediği gibi herkesi diriltecek dirilmeyen kalmayacak. Mezarından herkes fırlayıp çıkıp mahşere gelip Allah’a hesap verecek.

 

أَوْ خَلْقًا مِّمَّا يَكْبُرُ فِي صُدُورِكُمْ فَسَيَقُولُونَ مَن يُعِيدُنَا قُلِ الَّذِي فَطَرَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ فَسَيُنْغِضُونَ إِلَيْكَ رُؤُوسَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيبًا ﴿٥١﴾

يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَجِيبُونَ بِحَمْدِهِ وَتَظُنُّونَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلاَّ قَلِيلاً ﴿٥٢﴾

 

Cenab-ı Hak: “İsterse gönlünüzde büyüyen başka bir yaratık olun, ister taş olun, ister demir olun, ister gönlünüzde büyüyen başka bir yaratık olun (muhakkak öldürülecek ve diriltileceksiniz). Muhakkak öldürülecek ve diriltileceksiniz. Her canlı ölecek ve dirilecek, Mezarından mahşere getirilecek istese de istemese de. Onlar: “Bizi kim tekrar diriltecek?” diyecekler. De ki: “Sizi ilk defa yaratmış olan o kudret yüce kudret sahibi sizi diriltecek.” De ki, diyor bak Cenab-ı Hak; Kur’an ile dünyanın bütün îmânsızlara cevap verin ki, sizi ilk defa yaratmış olan o yüce kudretin sahibi Yüce Allah, sana ne yapacak; “Seni diriltecek.” “Sana başlarını sallayarak: “Ne zamandır bu.” diyecekler. De ki: “Yakın olması gerekir!” Çok yakın aslında. İnsanoğlu gâfil yakını bilmez uzağı bilmez bilenler müstesnâ. Aydınlarımız, îmânlılarımız, göğsü eli  Kur’an’lılarımız ve insanlığın hayrına çalışanlarınız müstesnâ. Fakat bu yakındır. Çünkü ölüm uzak mı, yakın mı? Azrâil Aleyhisselâm şu anda herkesin listesi elinde ve yanında ölüm orduları. Ölümden tek kişi kurtulamaz ve insanoğlu nasıl yaşadığını, nasıl öldüğünü, nasıl dirildiğini bir gün görecek ki, dünyada bir akşam bir sabah veyahut bir gün veya 1,5 gün kadar kaldığını söyleyecek. Ölmeyeceğini zanneden gâfiller kesin öleceksiniz. Dirilmeyeceğini zanneden gâfiller kesin dirileceksiniz.

 

Yüce Allah, sizi çağıracağı gün, tam bir hürmetle O’nun emrine koşacaksınız.

 

Dakika 1:05:00

 

Ve zannedeceksiniz ki, kabirlerinizde pek az bir müddet kaldınız. Ne zaman yattık, ne zaman kalktık diye şaşıracaksınız o zaman da ne çabuk bu olaylar oldu diyeceksiniz. Ne çabuk ölüm geldi kıyâmet ne zaman koptu ne zaman bizi mezardan kaldırdılar diye az bir zaman olduğunu göreceksiniz. Bu duruma düşmeden îmânınla, İslam’ınla, Amel-i Sâlih’inle alnın ak kalbin pak olarak îmânın nuru parlayarak ve feyzini Kur’an’dan nurunu Kur’an’dan alarak yaşa bu nurla Allah’ın huzuruna çık. Yazık olur. Kendine yazık etme! Her biri  galip gelme çaresini arardı Galip olmadan ilâh olamazdı. Çünkü Allah bir eğer iki olsaydı birisi göklere ben hâkim olacağım derken öbürü ben hâkim olacağım derdi. (لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا ) ‘’Enbiyâ Sûresi 22’’ “Eğer yerde gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı ikisi de muhakkak bozulurdu yok olurdu yerler gökler fesada uğrardı.” Burada Burhan-ı Temanu’ya devir ve teselsülün mümkün olmadığını ispat eden delillerine işaret vardır. Kuvvet ve kudret elde etmeksizin bunlar olmayacağına göre Yüce Allah’ın yüce kudretini herkes tanımak O’na boyun eğip teslim olmak zorundadır. Bunun için de çokları bu tesbihin… Yani bütün canlılar Allah’ı tesbih ediyor hâl diliyle. Sözle tesbih etmek olduğunda bazı tefsirciler ısrâr etmişlerdir. Âlûsî tefsirinde

Rasûlullah’ın elinde taşların tesbihinin duyulması gibi rivâyet edilen birçok hadis-i şerif vardır. Ve dolayısıyla buradaki tesbih elbette ki Kur’an-ı Kerim’in söylediği gibidir ki:                                (وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ ) “Ve Allah’a hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız” diyor. İnsanoğlunun anlayamadığı bir tesbihle Yüce Allah’ı her şey O’nu tesbih ediyor, her şey O’nu zikir ediyor. Çünkü onun hilatinde, fıtratında, tabiatında bunlar var. Çünkü yaratılmış yaratanı tesbih eder. Ancak kâfirler irâdesini küfre kullanmışlardır bunlar sadece bunlar müstesnâ onunla da özgür hür irâdelerini kötüye kullanmışlardır, yoksa onlar da Allah’ın kulları mahlûkturlar. Ne yazık ki insanoğlunun içinde irâde sahibi olan ve irâdesini, özgürlüğünü, hürriyetini küfre, şirke kullanıp Hakk’ı ve O’nun emirlerini, inkâr edenler tabii ki o küfrü seçtiklerinden dolayı fıtratlarının tersini yaptıklarından dolayı Allah’ın emrinin de tersini yaptıklarından dolayı onun hesabını cehennemde ebedî vereceklerdir hem de ebedî. Özgürlüğünü irâdesini kötüye, şirke, küfre, nifâka, zulme kullandığı için.

 

Dakika 1:10:15

 

Yoksa bütün mahlûkat Allah’ı tesbih ediyor. İnkârcılar burada istisnâ o da irâde yönleriyle istisnâ yoksa yaratılış yönleriyle onlarda mahlûk Allah’ın yarattıklarıdır. Her mahlûk Allah’a zikir eder. Ama inkârcı irâdesini küfre kullanır bununda hesabını verecektir.

 

وَقُل لِّعِبَادِي يَقُولُواْ الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلإِنْسَانِ عَدُوًّا مُّبِينًا ﴿٥٣﴾

رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِكُمْ إِن يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ أَوْ إِن يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْ وَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَكِيلاً ﴿٥٤﴾

وَرَبُّكَ أَعْلَمُ بِمَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيِّينَ عَلَى بَعْضٍ وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُورًا ﴿٥٥﴾

 

Yüce Allah hep doğruları söylemiştir hep hakkı söylemiştir Habîbi de o hakkı tebliğ etmiştir Kur’an’da hak kitaptır Hakk’ın kitabıdır. İslam hak dindir Hakk’ın dinidir. Mü’min kullarıma de ki, diyor Cenab-ı Hak; (وَقُل لِّعِبَادِي) Mü’min kullarıma de ki: “En güzel olan sözü söylesinler.”

 

İşte kıymetli dostlarım, bizim ekolümüz Hakk’ı söylemektir Hakk’ın dersini almak Hakk’ın dersini tebliğ etmektir. Hak ekol Kur’an’ın ekolüdür, hak söz Kur’an da Allah’ın sözleridir. Peygamberin tebliğ ettiği İslam haktır. Allah Celle Celâlühü onu diyor. Mü’min kullarıma de ki: “En güzel olan sözü söylesinler en yüce söz Allah’ın sözü Kur’an-ı Kerimdir, ondan sonra Peygamberin sözleridir ondan sonra Ulemâ gerçek Ulemâ gelir. Çünkü şeytan aralarına fesat sokar. Şüphesiz şeytan insan için apaçık bir şeytandır.

 

(أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ)

‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

Allah’a sığınmak lâzım.

 

Rabbiniz sizi çok daha iyi bilir. Dilerse tövbeniz sebebiyle size merhamet eder, tövbe edin diyor. Tüm kötülüklerden vazgeçin derhâl Müslüman olun îmâna gelin diyor. Müslüman olmayanlara da bakın kurtuluş kapılarını açıyor derhâl tövbe ile îmâna gelin Müslüman olun. Çünkü İslam bütün milletlerin dinidir. Allah bütün milletlerin Allah’ıdır onun için. Dilerse azâb eder. Bakın, Cenab-ı Hak; Size tövbeniz sebebiyle size merhamet eder, dilerse azâb eder. Kime azâb edeceğini bilir. Çünkü zulümden münezzehtir adâleti haktır. Seni de onların üzerine vekil g göndermedik. Sadece Peygamberimiz İslam’ı tebliğ eder yaşar uygular. Yoksa îmânsızların küfründen sorumlu değil onların vekili de değil. Çünkü o irâdesini küfre kullanıyor.

 

Dakika 1:15:08

 

Zoraki kimsenin Müslüman olması istenmiyor herkes seve seve kendi isteğiyle olacak. Rabbin göklerde ve yerde olan kimselerin hepsini en iyi bilendir. Andolsun ki biz, peygamberlerin kimini kimine üstün kıldık. Dâvûd Aleyhisselâm’a da Zebur’u verdik. (وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُورً) Dâvûd ve Zebur’un zikredilmesinin sebebi hikmeti nedir? Bakın burada Yahûdîler de bakın müşrikler de: “Mûsâ’dan sonra peygamber yoktur Tevrât’tan sonra da kitap yoktur” diyorlar. Kim diyor? Yahûdîler. Bak onlara ne dedi Cenab-ı Hak Allah onların o görüşünü çürüttü iptal eyledi. Dâvûd Aleyhisselâm Mûsâ’dan çok sonra geldi. Bak ona, Zebur’u verdi diyor. Demek ki, Mûsâ’dan sonra Peygamber de var kitapta geldi. Daha sonra Îsâ İncîl ile geldi, daha sonra bütün geçmişi yenileyen Hz. Muhammed Kur’an ile İslam şeriatıyla geldi. Onun için Yahûdîlerin bu görüşte olanların görüşleri tamamen yanlıştır gerçek dışıdır. İlim ve din ile üstünlük demek olduğunu üstünlükten maksadında ilim ve din ile üstünlük demek olduğunu gösterir. Dinde sadece Allah katında İslam’dır. Îmânda O’nun îmânıdır üstünlükte işte bu dini iyi bilip iyi yaşamaktadır. Yoksa Siyonizm’in kendine verdiği notlar veya rütbeler tamamen sahtedir hiçbir geçerli tarafı yoktur. (وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِن بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ ﴿١٠٥﴾) Cenab-ı Hak ne diyor; “Andolsun ki biz, Tevrât’tan sonra Zebur’da da yeryüzüne mutlaka sâlih kulların vâris olacak diye yazmıştık.” Enbiyâ Sûresi 105’inci âyetinde de böyle buyuruyor. 1400 seneden beri dünyaya İslam hâkim olmuştur. Şurada bir asıra yaklaşık Müslümanlar Kur’an’dan uzaklaştıkları için bir zillet hayatı yaşıyorlar. Tekrar Allah’ın ipine Hakk’a hakîkate sarılırlarsa dünyaya barış gelir. Çünkü İslam tamamen adâlet, tamamen barış, tamamen ilim irfân, tamamen sevgi ve rahmet dinidir nurun kaynağıdır ve İslam bütün insanlığın tek kurtarıcısıdır. Benim söylediklerimden daha da fazladır ben gücüm nispetinde söyleyebiliyorum. İslam’ın değeri ne kadar derseniz; Allah’ın dediği gibidir övdüğü gibidir. Allah’ın yüceliği nasıldır derseniz; Allah kendini övdüğü gibi yücedir. Biz ne kadar övsek gücümüz kadarına kadarıyla övebiliyoruz. O da Allah’ın lütfudur keremidir. Yine bütün lütuflar, keremler, güçler, kuvvetler, kudretler hepsi Allah’tandır ve Allah’ındır, bütün nimetler Allah’ındır. Onun için bütün hayrın tamamı Allah’u Teâlâ’nın kudret elindedir. Bizim görevimiz O’na kulluk etmektir O’nun kapısında O yücenin kapısında O’na kul olmaktır. Cenab-ı Hak rahmetinin içine aldığı, fazlının içine aldığı selâmeti ile donattığı kullarından eylesin.

 

Dakika 1:20:19

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 69 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}