Tefsir 388-01

388- Tefsir Ders 388 hayat veren nurun keşif notları

388- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 388

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Kehf Sûresi 13’üncü Âyet-i Kerime’den 26’ncı Âyet-i Kerime’ler)

 

نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَاَهُمْ بِالْحَقِّۜ اِنَّهُمْ فِتْيَةٌ اٰمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًىۗ﴿١٣﴾

وَرَبَطْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اِذْ قَامُوا فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَنْ نَدْعُوَ۬ا مِنْ دُونِه۪ٓ اِلٰهاً لَقَدْ قُلْـنَٓا اِذاً شَطَطاً ﴿١٤﴾

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمُنَا اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةًۜ لَوْلَا يَأْتُونَ عَلَيْهِمْ بِسُلْطَانٍ بَيِّنٍۜ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۜ﴿١٥﴾

وَاِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ اِلَّا اللّٰهَ فَأْوُٓ۫ا اِلَى الْكَهْفِ يَنْشُرْ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَيُهَيِّئْ لَكُمْ مِنْ اَمْرِكُمْ مِرْفَقاً﴿١٦﴾

 

(Sadakallahu’l Azimü’l A’lâ)

 

Çok kıymetli muhterem izleyenler,

 

Kehf Sûresi’nin 13’üncü âyeti ile dersimiz devam etmektedir. Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimelerde bu Kehf Sûresi’nde Cenab-ı Hak genç yiğitlerin göğsünde tevhîd îmânı parlayan gençlerin putperest hükümdara ve o çağın Firavun ’una nasıl ayaklandıklarını bize Yüce Allah’ın bize nasıl yardımını desteğini aldıklarını daha birçok hikmetleri ibretleri alınacak dersleri göstermektedir. Okuduğum âyet-i kerimelerde Cenab-ı Hak o yüce âyetlerden şu yüce mânâları alıyoruz;

 

Biz size onların kıssalarını gerçek olarak anlatacağım diyor Cenab-ı Hak ve anlatıyor. Hakîkaten onlar, Rablerine îmân eden birkaç gençlerdi. Biz de onların hidâyetlerini artırdık buyuruyor. (Oranın hükümdarı karşısında) kıyama kalkarak ayaklandılar ve dediler ki: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O’ndan başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz. Ondan başka ilâh yoktur dediler. Şu bizim kavmimiz, Allah’tan başka ilâh edindiler. Onların ilâh olduğuna dâir açık bir delil getirselerdi ya! Allah’a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir?”

 

Dakika 4:40

وَتَرَى الشَّمْسَ اِذَا طَلَعَتْ تَزَاوَرُ عَنْ كَهْفِهِمْ ذَاتَ الْيَم۪ينِ وَاِذَا غَرَبَتْ تَقْرِضُهُمْ ذَاتَ الشِّمَالِ وَهُمْ ف۪ي فَجْوَةٍ مِنْهُۜ ذٰلِكَ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِۜ مَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِۚ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ وَلِياًّ مُرْشِداً۟﴿١٧﴾

 

(İçlerinden biri şöyle demişti): “Mademki siz, onlardan ve Allah’tan başka taptıkları putlardan ayrıldınız, o hâlde mağaraya sığının ki, Rabbiniz rahmetinden size genişlik versin ve işinizi rast getirip kolaylaştırsın.” Ey Muhammed! Baksaydın güneşin doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu Allah’ın mûcizelerindendir. Allah kime hidâyet ederse, işte o hakka ulaşmıştır; kimi de hidâyetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.

 

وَتَحْسَبُهُمْ اَيْقَاظاً وَهُمْ رُقُودٌۗ وَنُقَلِّبُهُمْ ذَاتَ الْيَم۪ينِ وَذَاتَ الشِّمَالِۗ وَكَلْبُهُمْ بَاسِطٌ ذِرَاعَيْهِ بِالْوَص۪يدِۜ لَوِ اطَّـلَعْتَ عَلَيْهِمْ لَوَلَّيْتَ مِنْهُمْ فِرَاراً وَلَمُلِئْتَ مِنْهُمْ رُعْباً﴿١٨﴾

وَكَذٰلِكَ بَعَثْنَاهُمْ لِيَتَسَٓاءَلُوا بَيْنَهُمْۜ قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْۜ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْماً اَوْ بَعْضَ يَوْمٍۜ قَالُوا رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ فَابْعَثُٓوا اَحَدَكُمْ بِوَرِقِكُمْ هٰذِه۪ٓ اِلَى الْمَد۪ينَةِ فَلْيَنْظُرْ اَيُّهَٓا اَزْكٰى طَعَاماً فَلْيَأْتِكُمْ بِرِزْقٍ مِنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ اَحَداً﴿١٩﴾

اِنَّهُمْ اِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ يَرْجُمُوكُمْ اَوْ يُع۪يدُوكُمْ ف۪ي مِلَّتِهِمْ وَلَنْ تُفْلِحُٓوا اِذاً اَبَداً﴿٢٠﴾

 

Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimelerde de, Ashâb-ı Kehf ’in durumunu bize anlatmaya devam ediyor.

 

Birde onları mağarada görseydim uyanık sanırdın. Hâlbuki onlar uykudadırlar. Biz onları sağa-sola çevirirdik. Yanlarında köpekleri de girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer onları görseydin, peşine bakmadan geri döner kaçardın için korkuyla dolardı. Onları bir mûcize olarak uyuttuğumuz gibi, birbirlerine sorsunlar diye kendilerini uyandırdık da içlerinden bir sözcü şöyle dedi: “Ne kadar durup kaldınız?” “Bu mağarada ne kadar kaldınız ne kadar uyudunuz?” (Kimisi) “Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık” dediler. (Kimi de) şöyle dediler: “Ne kadar durduğumuzu, Rabbimiz daha iyi bilir. Şimdi siz birbirinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size azık getirsin. Hem çok dikkatli davransın ve sizi kimseye sezdirmesin.” İşte bu şekil de uyanınca birini bir şeyler almak gönderiyorlar.

 

Dakika 10:05

 

اِنَّهُمْ اِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ يَرْجُمُوكُمْ اَوْ يُع۪يدُوكُمْ ف۪ي مِلَّتِهِمْ وَلَنْ تُفْلِحُٓوا اِذاً اَبَداً﴿٢٠﴾

وَكَذٰلِكَ اَعْثَرْنَا عَلَيْهِمْ لِيَعْلَمُٓوا اَنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَاَنَّ السَّاعَةَ لَا رَيْبَ ف۪يهَاۚ اِذْ يَتَنَازَعُونَ بَيْنَهُمْ اَمْرَهُمْ فَقَالُوا ابْنُوا عَلَيْهِمْ بُنْيَاناًۜ رَبُّهُمْ اَعْلَمُ بِهِمْۜ قَالَ الَّذ۪ينَ غَلَبُوا عَلٰٓى اَمْرِهِمْ لَنَتَّخِذَنَّ عَلَيْهِمْ مَسْجِداً﴿٢١﴾

سَيَقُولُونَ ثَلٰثَةٌ رَابِعُهُمْ كَلْبُهُمْۚ وَيَقُولُونَ خَمْسَةٌ سَادِسُهُمْ كَلْبُهُمْ رَجْماً بِالْغَيْبِۚ وَيَقُولُونَ سَبْعَةٌ وَثَامِنُهُمْ كَلْبُهُمْۜ قُلْ رَبّ۪ٓي اَعْلَمُ بِعِدَّتِهِمْ مَا يَعْلَمُهُمْ اِلَّا قَل۪يلٌ۠ فَلَا تُمَارِ ف۪يهِمْ اِلَّا مِرَٓاءً ظَاهِراًۖ وَلَا تَسْتَفْتِ ف۪يهِمْ مِنْهُمْ اَحَداً۟﴿٢٢﴾

 

Cenab-ı Hak bu ibretli tabloyu bütün dünyaya takdim ediyor ki, dünya ders alsın diye ve diyor ki: “Çünkü şehir halkı, sizi ellerine geçirirlerse muhakkak sizi taşlayarak öldürdüler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o zaman siz dünyada da âhirette de aslâ kurtuluşa eremezsiniz.”

 

Küfürden ve zâlimlerden bu gençler böyle sakınıyorlar îmânlarını korumak için her şeyi göze almışlar.

 

Böylece insanları onlardan haberdar kıldık ki, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu ve kıyâmet gününden şüphe edilemeyeceğini bildirmek için, öylece şehir halkına buldurduk. Onları mağarada bulanlar, aralarında durumlarını tartışıyorlardı. Dediler ki: “Üstlerine bir bina (kilise) yapın bununla beraber Rableri, onları daha iyi bilir.” Sözlerinde üstün gelen mü’minler: “Üzerlerine muhakkak bir mescit yapacağız.” dediler. Ashâb-ı Kehf’ ’in sayılarında ihtilâf edenlerden bazıları: “Onlar, üç kişidir, dördüncüleri yanındaki köpekleridir” diyecekler. Diğer bazıları da: “Onlar, beş kişidir, altıncıları köpekleridir” diyecekler. Her ikisi de bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektedir. Kimileri de: “Onlar, yedi kişidir; sekizincisi yanlarındaki köpekleridir” derler. De ki: “Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir.” Onları ancak pek azı bilir. Bu sebeple onlar hakkında, bu bildirilenler dışında bir münâkaşaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye de bir şey sorma!

 

Şimdi kıymetli dostlarımız; Kur’an-ı Kerim’in bu mesajlarına sıkı sıkıya dikkat etmelidir. Bak ne diyor âyetin bu son anlamını verdiğimiz bu âyette Cenab-ı Hak: “Onlara ancak diyor pek azı bilir onları pek çok değil pek azı bilir. Bu sebeple onlar hakkında  bu bildirilenler dışında bir münâkaşaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye bir şey sorma!” diyor Cenab-ı Hak. Burada ibretli bir sahne var. Yiğitlerin işlerinin aslı nedir?

 

Dakika 15:00

 

Bu îmânlı genç yiğitler müşriklere karşı ayaklanma ile tevhîdi cihâna ilân etmektir bu genç yiğitler Allah’ın birliğini cihana ilân ettiler. O zaman ki put devletine o put hükümdarına da karşı koydular îmânları şahlandı ayağa kalktı.

 

Muhammed Bin İshâk’ın nakline göre şöyle zikredilmiştir; İncîl’in, İncîl ehlinin işi altüst oldu. Dikkat et! İncîl ehlinin işi altüst oldu içlerinde suçlar büyüdü krallar azgınlık etti krallar putlara tapıyor, putlar için kurbanlar kesiyorlardı. (Dakyanus) bunların içinde “Dakyanus” bunlardan birisiydi ki Rum ülkesini dolaşıp putperestliği kabul etmeyen mü’minleri öldürüyordu. Ashâb-ı Kehf ‘in şehri olan “Dekinos’a” indi oraya iner inmez îmân ehlinin takip edilmesini ve yakalanmasını emretti. Bu putperest “Dakyanus”  yapıyor bunu. Zabıtaları îmân edenleri takip ediyor “Dakyanus’a” getiriyorlardı o da putlara kurban kesilen mezbahalara sevk edip putperestlik ile öldürme arasında seçim yapmalarını öneriyordu. Alçak dünya hayatına rağbet edip bu ölümden korkanlar onun dediğini yapıyorlar putlara tapıyorlardı. Ebedî hayatı tercih edenlerin de öldürüp parçalayıp şehrin suruna ve kapılarına asıyordu bu zâlim “Dakyanus”. Birkaç genç bu kralın ileri gelenlerinden hür gençler idi çok etkilendiler Allah Teâlâ’ya gözyaşlarıyla boyun eğerek namaz kılıp dua ediyorlardı bu îmânlı gençler hür gençler bunlar. Îmânın hürriyetini onun istiklalini elbette ki yaşayan o uğurda gerekeni yapan bunlar kahraman îmânlı gençlerdi. Bu gençleri ihbar ettiler bastırıp huzuruna getirttirdi ve bazı şeyleri söyledikten sonra bunları: “Ya putlara ibadet veya ölüm arasında seçim yapmalarını teklif etti.” Yiğitler de deliler ki bu îmânlı genç yiğitler; bizim bir ilâhımız vardır senin teklifini kabul etme ihtimâliniz sonsuza dek yoktur hükmün neyse yap. Bundan dolayı üzerlerindeki kıymetli elbiselerinin soymasını emredip onları yanından çıkardı ve kendisi önemli bir iş için ‘’Ninova’’ şehrine gitti. Onlara düşünmek için mühlet verdi bu mü’minlere yaptığını yapacaktı ‘’Bencilüs Dağı’nda’’ bu gençler ‘’Bencilüs Dağı’nda’’ sak bir mağaraya gizlenmeye karar verdiler. Her birisi babasının evinden bir şey aldı bir kısmı sadaka verdiler kalan kısmını nafaka edindiler ve gidip mağaraya sığındılar.

 

Dakika 20:00

 

Gece gündüz namaz kılıyorlar Allah Celle Celâlühü Teâlâ’ya inleyiş ve feryat ile yalvarıyorlardı. Nafaka işini de ‘’Yemliha’ya’’ bıraktılar. Zorba kral şehre dönünceye kadar bu şekilde durdular. Kral gelir gelmez bu gençleri aradı ve babalarını yanına getirtti, onlarda dağa kaçtıklarını söyleyerek özür dilediler putperest zâlim kraldan. ‘’Yemliha’’ bu kötülüğü görünce pek az miktarda azık alıp ağlayarak vardı ve arkadaşlarına dehşeti anlattı. Onları ağlaşarak secdelere kapanıp Allah’a yalvardılar sonra başlarını kaldırıp oturdular yapacakları iş hakkında konuşuyorlardı. Derken Allah’u Teâlâ onlara bir uyku verdi yattılar nafakaları başuçlarında uyudular kaldılar. Beride ‘“Dakyanus” hiddetinden ne yapacağını düşünüyordu onları uyutan Allah’u Teâlâ bunun gönlüne de mağaranın kapısını kapatmayı getirdi. Bunun üzerine “Dakyanus” mağaranın kapısının ördürülmesini emretti mağara kapısını örün dedi içerde ölsünler demek istedi. Açlıktan, susuzluktan ölsünler mağaraları kabirleri olsun dedi öyle yaptılar. ‘“Dakyanus ’un’’ evinde îmânını gizleyen iki mü’min vardı. Birinin adı ‘’Petros’’ diğerininki ‘’Ronos’’ idi. Bunlar Ashâb-ı Kehf ’in isimlerini ve mezheplerini ve kıssalarını iki kurşun levhaya yazıp bir baktır tabuta koyarak yapılan duvarın içine koymayı kararlaştırdılar ve dediklerini yaptılar. Şimdi kıymetli dostlarımız; Buradaki olayın mağaraya giriş şekilleri, mağara da kalış şekilleri böyle devam ederken müşrikler bu ifadeye bakın girdikleri gibi Mesih Îsâ ilâhtır diyenlerde bu ifadeye dâhildir. Dikkat edin! Bu gençler Îsevî dinindeki tevhîd inancında ki gençlerdir. Fakat Îsâ’yı ilâh edinenlere bakın bir de bu gençlere bakın şimdi. Bu gençler Allah’ın birliğine inanmış gençler. Ama Îsâ’yı ilâhlaştıran, Üzeyir’i ilâhlaştıran başkalarını Rab edilenlerin hâllerine bir bakın. Cenab-ı Hak bu gerçekleri bize niçin anlatıyor dünyaya? Elbette ki insanlık âlemi ders alsın diye. Bu gençlerin o mağarada ki eşyaları Marsilya’ya taşındı Marsilya’da ki semt Victor kilisesindedir. Latin kilisesinde bunların isimlerinin anma töreni “7 Temmuz’da” yapılmıştır Yunan kilisesine göre yeni şehidin mağaraya kapandıkları gün “4 Ağustos” ve uyandıkları gün “22 Teşrin” olur. Dikkat edin! Kiliseler bu yiğitleri doğru anlasalardı Îsâ’yı ilâhlaştırmazlar Îsâ Allah’ın kulu peygamberi Meryem’in oğlu derler Hak Peygamber olduğunu ve Allah’ın birliğini Kur’an’ın hak kitap olduğunu Muhammed’in hak Peygamber olduğunu inanmaları gerekiyor tasdik etmeleri gerekiyordu.

 

Dakika 25:15

 

Hâlâ Ashâb-ı Kehf’i Hristiyan âlemi Yahûdî âlemi ve insanlık âlemi doğru anlaması için Kur’an-ı Kerim’e iyi bakmaları gerekiyor.

 

Meşhûr Allâme Ebû Hayyan da söyle diyor bu konuda; Bu mağaranın nerede olduğu konusunda Ashâb-ı Kehf mağarasının, Anadolu’dadır denildi, Şam’dadır denildi, birde Endülüs’te Gırnata tarafında Loşe isminde bir köy yakınında bir mağara bulunur ki, içinde ölüler ve beraberlerinde de çürümüş bir köpek vardır. Ölülerin çoğunun etleri dökülmüş bir kısmı vücuda yapışıktır. İbn-i Atiyye dedi ki: Ben bunların yanına girdim ve gördün 504 tarihinden beri bu, bu durumdadırlar. Üzerlerinde de bir mescit yakınlarında da Rumlara ait bir bina vardır ki kendisine ‘’Rakim’’ denilir. Burası bir harabedir Gırnata’nın eski eserler bulunan bir yerindedir ki buraya Dektüş şehri deniliyor. Biz Endülüs de iken insanlar bu mağarayı ziyaret ederler ve saydıkları zaman sayılarında yanılır olduklarını söylerler ve bunları ziyaret etmek için insanlar ‘’Loşe’ye’’ yolculuk ederlerdi. Ebû Hayyân böyle diyor. İbn-i Cerîr Tefsirinde İbn-i İshâk rivâyetinde Ashâb-ı Kehf ‘in şehrine ‘’Dekinos’’ denildiği Endülüs’teki adı geçen ‘’Dektüş Şehri’’ mi, değil mi? Belli değildir. Mağaranın bulunduğu dağ ‘’Bencilüs’’ denilmiştir. El- Kâmil isminde ki tarih kitâbında ise Ashâb-ı Kehf Anadolu “Efsus” şehrinde idiler Anadolu’da denilmiş ve mağaranın “Efsus’un” doğusunda olduğu da nakledilmiştir. Nitekim buranın adı da “Efsus’tur.” Avrupalılar buna “Efes” demişlerdir. Mu’cemu’l-Büldân da hemzenin ötresiyle üssuz tarsuz kalelerinden bir şehirdir. Ashâb-ı Kehf ‘in beldesi deniliyor denilmiştir ve burada demek oluyor ki Tarsus değil Tarsus’un hudutlarında bulunan bir beldedir. Şimdi Elbistan’ın 6 saat kadar batısında “Efsus” isminde bilinen bir nahiye vardır. “Binboğa Dağı” denilen küçük “Toros Dağının” bu nahiyeye bakan doğu eteklerinde bir, iki mağara vardır. Ashâb-ı Kehf ve Rakım’ın yerleri diye ziyaret olunur. Hazreti Muâviye’nin Rum İmparatorluğuna yaptığı bir kazasında görmek istediği mağarada ya bu yahut da Tarsus’taki mağara olsa gerektir fakat Hristiyanlarca bilinen “Efsus” veya “Efes” Ayaslok” imiş ki İzmir civarındadır.

 

Dakika 30:00

 

Fahrettin Râzî’nin naklettiğine göre Keffâl Tefsirinde müneccim astronomi bilgini Mehmet Bin Mûsâ el-Harezmî meşhur matematikçiden şöyle rivâyet etmiştir. Kim? Fahrettin Râzî. Abbâsî Halifelerinden Vâsık Ashâb-ı Kehf ‘in durumunu anlamak için bu Harezmî’yi Rum ülkesine göndermiş. Harezmî demiş ki: Rum kralı benim mâhiyetimde Ashâb-ı Kehf ‘in yeri denilen yere kadar bir takım kimseleri arkadaşlık etmek üzere gönderdi. O yerde görevli olan adam mağaraya girmemem için beni korkutmak istedi. Ben girdim göğüslerinde kılları gördüm ve anladım ki bu bir hile de aldatmacadır. Ölülerin bedenlerini kurutan ve çürümekten koruyan acı sabır ağacı ve diğerleri gibi kurutucu ilaçlarla bu cesetleri ilaçlamışlar mumyalamışlardı. Fahrur Râzî’nin işte nakline göre bunu Keffâl ‘den naklen işte Harezmî’nin söylediği bu yerim bu yerin “Ayaslok” olması gerekiyor. Çünkü o zaman “Tarsus’a” kadar fetih olunmuştur. Harezmî’nin sözünü naklettikten sonra Keffâl der ki: “Bize göre ne orası nede diğer bir yer Ashâb-ı Kehf yeri olmak üzere tanınamaz.” Keşşaf Tefsirinde de şöyle nakleder: Muaviye’nin Rum İmparatorluğuna gazâ etti ne mağaraya uğradı ve: “Şunlar açılsa da baksak” dedi. İbn-i Abbâs Hazretleri de: “O sana kolay olmaz, Allah senden hayırlısını yani Peygamberi bile men etti.” (لَوِ اطَّلَعْتَ عَلَيْهِمْ لَوَلَّيْتَ مِنْهُمْ فِرَارًا) buyurdu Yüce Allah. “Eğer durumlarını göreydim muhakkak kendilerinden döner kaçardın” diyor buyurdu dedi. Fakat Muâviye kesinlikle onları öğrenmeden geçmem dedi ve birtakım kimseler gönderdi. Gidin bakın dedi bu adamlar mağaraya girdiklerinde Allah tarafından bir rüzgârla yok oldular. Zemahşeri böyle diyor bu da Keşşâf’ın Zemahşeri de ki naklidir. Hazreti Muâviye ‘’Ayaslok’a’’ kadar gelmemiş olduğundan bu uğradığı mağara ya Elbistan’daki veya Tarsus’ta ki olması gerekir. Hülâsa Fahrettin er-Râzî derki; Doğrusu Ashâb-ı Kehf ‘in ne zamanını nede akıl ile bilmeye imkân yoktur der. Tabii her şeyin doğrusunu Yüce Allah bilmektedir ve Ashâb-ı Kehf ‘in durumunda bize bütün cihâna bütün dünya milletlerine kıyâmete kadar alınacak ders vardır. Çünkü ileriki âyetlerde de geleceği üzere 309 sene sonra Cenab-ı Hak onları uyandırdı, 309 sene orada uyuttu. Bu açık seçik ölülerin dirilmesinin alâmetini dünyaya gösterdi. Ve kabirden kalkar gibi uyanıp kalktıklarını anlamış ve vaktiyle ayaklandıkları müşriklere karşı başarılı olduklarını Yüce Allah’ın merhametinin bir tecellîsini görmüş oluyorlardı.

 

Dakika 35:15

 

Bunun için dünyanın alacağı en büyük ders îmânın şirke ayaklanması ve îmândan tâviz verilmemesi şirkten bütün dünyanın kurtarılması zâlimlere karşı genç îmânlı hür gençlerin barıştan, sosyal adâletten, hukûkun üstünlüğünden, tam tevhîd îmânından yana tavır koymaları gerekiyor. Zulmün ve dünyadaki katliamların şirkin önlenmesi gerekiyor. Alınacak büyük derslerden bir tanesi bu daha nice dersler veriyor bize bu şanlı Kur’an’ın şanlı âyetleri. Ashâb-ı Kehf kıssasını yalnız Kur’an’ın açıklamasına dikkat ederek okumalı şundan-bundan sormaya da kalkışmamalıdır. Çünkü doğrusu ve gerçeği Kur’an-ı Kerim’dekidir. Cenab-ı Hak bakın burada durumu açıklıyor bunların kaç sene kaldıklarını da şu âyet-i kerimelerde açıklıyor.

 

وَلَا تَقُولَنَّ لِشَا۬يْءٍ اِنّ۪ي فَاعِلٌ ذٰلِكَ غَداًۙ﴿٢٣﴾

اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۘ وَاذْكُرْ رَبَّكَ اِذَا نَس۪يتَ وَقُلْ عَسٰٓى اَنْ يَهْدِيَنِ رَبّ۪ي لِاَقْرَبَ مِنْ هٰذَا رَشَداً﴿٢٤﴾

وَلَبِثُوا ف۪ي كَهْفِهِمْ ثَلٰثَ مِائَةٍ سِن۪ينَ وَازْدَادُوا تِسْعاً﴿٢٥﴾

قُلِ اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا لَبِثُواۚ لَهُ غَيْبُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اَبْصِرْ بِه۪ وَاَسْمِــعْۜ مَا لَهُمْ مِنْ دُونِه۪ مِنْ وَلِيٍّۘ وَلَا يُشْرِكُ ف۪ي حُكْمِه۪ٓ اَحَداً﴿٢٦﴾

 

 

Yüce rabbimiz bu âyet-i kerimelerde de bakın nur saçan hakîkati ortaya koyuyor. Hiçbir şey için, Allah’ın dilemesi dışında: “Ben yarın onu yapacağım deme” hepimize bu bir derstir ne diyorsak yapacaksak İnşâ’Allah diyeceğiz. Ancak Allah dilerse (yapacağım de). Ve unuttuğun vakitte Allah’ı an ve: “Umarım Rabbim beni, doğruya daha yakın olana eriştirir” de. Onlar, mağaralarında 300 yıl kadar kaldılar ve 9 yılda buna ilave etmişlerdir ki tam 309 sene. Dikkat et! 309 sen mağarada bunları Allah uyuttu cihana ibret olarak gösterdi. Şöyle bir düşün Üzeyir Aleyhisselamı Cenab-ı Hak 100 sene sonra kaldırdı mezardan onu da 100 sene öldürdü sonra diriltti. Bak burada Ashâb-ı Kehf’i bu yiğit îmânlı gençleri de o mağarada 309 sene uyuttu ve 309 sene sonra uyandı ve cihâna ölüleri nasıl dirilttiğini nasıl dirilteceğini her şeye kâdir olduğunu bu şekilde de gösterdi. Dünyaya zaten hayatı her an yeniliyor Cenab-ı Hak her an yenilemezse bu dünyada hayat olmaz. Onun için burada alınacak derslerin en başında Allah’ın birliği her şeye kâdir olduğudur. Bu âlemi yoktan yaratan ölüyü diriltmez mi? Bu daha kolay. De ki: “Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.”

 

Dakika 40:00

 

“Göklerin ve yerin gaybi O’na aittir. O ne güzel görendir! O ne mükemmel işitendir! Her şeyi görür, her şeyi işitir. Bütün gören gözleri O gördürüyor bütün duyan kulakları O duyuruyor her şeyi O yarattı O idâre ediyor. Yaratmak O’ndan, emir O’ndan onların, ondan başka bir yardımcısı yoktur. Îmânlıların yardımcısı Yüce Allah’tır. Yeter ebedî yeter, ezelî yeter yeter ki Rabbim bana bir kulum desin. Ey kulum! Senin îmânından memnunum desin yeter ki. Seni kulluğuma Muhammed’e ümmet olmaya seni kabul ediyorum sen Müslümansın desin bana kulluğuna kabul etsin Muhammed’e beni ümmet yapsın beni Müslüman olarak yaşatsın Müslüman olarak öldürürsün ve diriltsin, işte ebedî yeter bana. Onun için O’ndan başka onların bir yardımcısı yoktur.

 

‘’Hasbiyallâhu ve ni’mel vekil ni’mel mevlâ ve ni’men-nasîr ğufrâneke Rabbenâ ve ileykel masîr”

 

“Hasbiyallâhu’’ Allah bana yeter bu âyeti kerime Muhammed’in âlemlere Allah bana yeter de diyor. “Hasbiyallâhu ve ni’mel vekil”ni’mel Mevlâ” Ne güzel Mevlâ. “ve ni’men-nasîr” Ne güzel yardımcı. “ve ileykel masîr” Dönüş O’na. “ni’mel mevlâ ve ni’men-nasîr ğufrâneke Rabbenâ ve ileykel masîr” Senin gufranını mağfiretini diliyoruz ey Yüce Rabbimiz dönüşümüz sanadır. Şuan sana aitiz dönüşümüz senin huzuruna geleceğiz. Bir Müslüman bütün varlığıyla inanarak böyle bir teslimiyetle Rabbisine böyle yalvaracak.

 

(حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ) De ki: “Allah bana yeter O’ndan başka ilâh yok ben o büyük Arş’ın Rabbisine tevekkül ettim bağlandım” de diyor. Biz O’na tevekkül ettik bizim mütevekkil kullarından eylesin. Eyle ya Rabbi! Bizi mütevekkil kullarından rahmetinin fazlının içine aldığın selâmetinle kuşattığın kullarından eyle diye yalvaracağız. Kapısında O’nun ebedî dilenciyiz biz O’na ebedî minnettarız ve muhtacız Rabbimiz O. “Başkalarına muhtaç olmak cehenneme dalış yapmaktır.” İbrâhim Ethem öyle diyor. (K.S) Allah’ım diyor senden başkasına muhtaç olmak senden başkasına yalvarmak cehennem dalış yapmaktır diyor. Ne olur bana kefil ol da diyor cehenneme girmeyeyim beni başkalarına muhtaç etme diyor. İşte hürriyet, özgürlük hür gençler, hür îmânlar Allah’ın emrinde ki îmânlardır Allah’u Teâlâ’nın kefil olduğu hürriyet hürriyettir.

 

Dakika 45:05

 

Onun dışında kim kime kefil ki hürriyetten bahsediliyor? Senin hürriyetini kim kefil oluyor. Allah’tan başka hürriyet verecek hür kılacak kim var? Bütün yarattıklarını yaratırken hür ve özgür yaratıyor. Onun için gerçek hürriyeti de tanımak da çok geç kalanlar var bu konuda da geç kalmamalı Kur’an-ı Kerim’in İslam’ın gerçek hak hürriyetini de iyi anlamalı iyi kavramalıdır. Allah’a kulluğun dışından hürriyet olmaz. Kula kulluk köleliktir, birine kulluk köleliktir, zillettir, meskenettir. Allah’a kulluk ebedî hürriyet ve saltanat sultanlıktır. Onun için burada hürriyetin kefili her şeyi yaratan kudret ve kuvveti veren kendisi olduğu için                          (وَاذْكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ) diyor. “Unuttuğun zaman Rabbini an.” Hiç unutmamaya çalış beşersin, azizsin, gafilsin, canisin, eksiklerin var, nisyanın var beşer olma iktizasıyla unuttuğun zaman derhal Rabbini hatırla O’nun yüce isimleriyle O’nun şânına yakışan kendi isimleri, kendi yüce kelimeleriyle O’nu an. Uydurukça kelimelerle değil. Şirkle değil şirke giden kelimelerle Allah anılmaz. Allah’ı Allah’ın kendi Esmâsı, Evsâfı  kendi yüce kelimeleriyle Allah anılır. Onun için; (اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۘ) “Ancak Allah’ın dilemesi hâriç” sakın kimse ben şunu yaparım demesin İnşâ’Allah demeden kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Ve Sakın hiçbir şey için ben yarın onu yapacağım deme İnşâ’Allah de. (وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًا) Bunlara dikkat et! Kim olursa olsun İnşâ’Allah demelidir.

 

Cenab-ı Mevlâ Rabbisine mütevekkil kullarından eylesin. O, İslam nur içinde ebediyyû’l-ebed onun aydınlığında yaşayan ölümsüz hayatı Allah’ın rızâsına vâsıl olmayı cemâle nâil olmayı nasîb eylesin. Bunlar O’nun lütfuyla keremiyle olacaktır. Ne diyor; (Ya Rabbi la esiku illâ bi-rahmetike) Ancak güvencem ben senin rahmetindir diyor başka bir güvencem yoktur diyor. (Fağfirli zünübi küllehâ) bütün günahlarıma mağfiret et diyor (وَتُبْ عَلَيْنَآ إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ) ne olur tövbemi kabul et sen Tevvâb ’sın sen Rahim’sin diyor bizde diyoruz ve yalvarıyoruz. Kabul eyle ey yüceler yücesi Allah’ım!

 

Dakika 49:36

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 54 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}