39- Tefsir Ders 39 hayat veren nurun keşif notları
39- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 39
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Bakara Sûresi 187’nci Âyet-i Kerime’den 196’ncı Âyet-i Kerime’ler)
أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَآئِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ عَلِمَ اللّهُ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَخْتانُونَ أَنفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنكُمْ فَالآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُواْ مَا كَتَبَ اللّهُ لَكُمْ وَكُلُواْ وَاشْرَبُواْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّواْ الصِّيَامَ إِلَى الَّليْلِ وَلاَ تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ فَلاَ تَقْرَبُوهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ ﴿١٨٧﴾
“Yüce Rabbimiz bakın neler diyor; Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı onlar sizin için bir örtü, sizde onlar için bir örtü durumundasınız. Allah nefsinize güvenmeyeceğinizi, güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah’ın sizler için yazdığını isteyin tâ fecrin beyaz ipliği siyah iğliğinden size seçilinceye kadar yiyin, için sonrada ertesi geceye kadar orucu tam tutun, bununla beraber siz mescitlerde itikâf hâlindeyken onlara yaklaşmayın.” Bunlar Allah’ın sınırlarıdır sakın onlara yaklaşmayın itikâf hâlinde ve oruçlu olduğunuz anda ancak gece bu işler oruçlu için serbesttir ama itikâflı gecede gündüzde yaklaşamaz. Allah âyetlerini insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar. Ey kıymetli dostum! Cenab-ı Hak helâllerin sahasını geniş tutuyor, nimetlerini kullarından hiç mi hiç esirgemiyor. Haramların sayısı bellidir, birde şüpheliler vardır şüphelilerden uzak durmak gerekmektedir. O zaman dînini korumuş olur, îmânının korumuş olur. “Bir de aranızda mallarınızı bâtıl sebeplerle yemeyin.”
وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُواْ بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُواْ فَرِيقًا مِّنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإِثْمِ وَأَنتُمْ
تَعْلَمُونَ ﴿١٨٨﴾
İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günah ile yemek için o malları hâkimlere rüşvet olarak vermeyin. İslam haksızlığı ortadan kaldırmaya gelmiş, herkesin hakkını vermeye gelmiştir. Haksızlığa İslam’da zulme müsaade yoktur.
يَسْأَلُونَكَ عَنِ الأهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ وَلَيْسَ الْبِرُّ بِأَنْ تَأْتُوْاْ الْبُيُوتَ مِن ظُهُورِهَا وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنِ اتَّقَى وَأْتُواْ الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوَابِهَا وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿١٨٩﴾
Sana hilallerden soruyorlar aylardan deki; onlar insanlar içinde, hac içinde vakit ölçüleridir. Bununla beraber iyilik evlere arkalarından gelmeniz değildir. Fakat iyiliğe eğinen korunan kimsedir. Evlere kapılarından gelin Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz
buyurulmaktadır. İşte bâtıl adetlerden, hurâfelerden biride bazı günlerde bazıları evlere arkalarından giriyorlar kapılarından girmiyorlardı. Buna benzer birçok bâtıl inanışlar vardı. İslam tüm hurâfeleri, bâtıl inançları ortadan kaldırdı, hak İslam inancını ortaya koydu.
Yine buyurdu ki Cenab-ı Hak;
Dakika 5:38
وَقَاتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلاَ تَعْتَدُواْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبِّ الْمُعْتَدِينَ ﴿١٩٠﴾
وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ وَالْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ وَلاَ تُقَاتِلُوهُمْ عِندَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ حَتَّى يُقَاتِلُوكُمْ فِيهِ فَإِن قَاتَلُوكُمْ فَاقْتُلُوهُمْ كَذَلِكَ جَزَاء الْكَافِرِينَ ﴿١٩١﴾
فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٩٢﴾
وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ لِلّهِ فَإِنِ انتَهَواْ فَلاَ عُدْوَانَ إِلاَّ عَلَى الظَّالِمِينَ ﴿١٩٣﴾
الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ فَمَنِ اعْتَدَى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُواْ عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَى عَلَيْكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ ﴿١٩٤﴾
وَأَنفِقُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ ﴿١٩٥﴾
Yüce Rabbimiz bu âyetlerde bakın neler söylüyor; Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın, fakat haksız saldırıda bulunmayın çünkü Allah haksız saldırıda bulunanları sevmez. Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın o fitne öldürmeden daha şiddetlidir. Yalnız Mescid-i Haram yanında onlar sizinle savaşmadıkça sizde onlarla savaşmayın, fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa hemen onları öldürün kâfirlerin cezası böyledir. Artık şirkten vazgeçerlerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Hem bir fitne kalmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Vazgeçerlerse düşmanlık ancak zâlimlere karşıdır. Hürmetli ay, hürmetli aya ve bütün hürmetler birbirine karşılıktır. O hâlde kim size saldırırsa sizde ona yaptığı saldırının aynıyla saldırında ileri gitmeye Allah’tan korkun ve bilin ki Allah takva sahipleriyle beraberdir. Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve güzel hareket edin çünkü Allah güzellikle iyilik edenleri sever.
İşte bur dada cihâdın bütün vasıflarını Cenab-ı Hak anlatmaktadır. Niçin cihattır? Dünyaya barışın, sosyal adâletin, îmânın, gerçek hak ve hakîkatin, ilâhî hâkimiyetin yeryüzüne tamamen hâkim olması, bütün insanlığın kurtuluşu şirkten, küfürden, nifaktan, zulümden bütün insanlığın kurtuluşu mutluluğa ermesidir. İslam insanlığı kurtaran barışı cihâna hâkim kılan cihâdın savaşın konusunu dile getirir. İslam da savaş konusu barışın hâkimiyetidir insanlığın refahıdır yoksa insan öldürmek değildir. Kanserli mikropları alıp vücudu o kanserli mikroplardan kurtarıp vücudu selâmete çıkarmaktır. Bütün insanlığın tamamı bir vücut gibidir. Tüm insanlığın içinde küfür, şirk, nifak, zulüm bunlar insanlığın düşmanıdır, Allah’ın da düşmanıdır. Hak hakîkat düşmanıdır. İnsanlığın işte bunlardan kurtuluşu, barışın ve saadetin, mutluluğun, huzurun âleme bütün insanlığa hâkim olmasıdır. Dünyayı kötü ellerden ehil ellere teslim etmektir.
Yine Cenab-ı Hak hac konusunda da bakın ne diyor.
Dakika 11:04
وَأَتِمُّواْ الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّهِ فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ وَلاَ تَحْلِقُواْ رُؤُوسَكُمْ حَتَّى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُ فَمَن كَانَ مِنكُم مَّرِيضاً أَوْ بِهِ أَذًى مِّن رَّأْسِهِ فَفِدْيَةٌ مِّن صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ فَإِذَا أَمِنتُمْ فَمَن تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ذَلِكَ لِمَن لَّمْ يَكُنْ أَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿١٩٦﴾
صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ
Rabbimiz buyuruyor ki; Hac ve umreyi de tamam yapın. Hac, umrenin de insanlık âlemine verdiği değerlerin haddi hesabı yoktur. Beytullah Allah’ın evidir. Oraya giden Allah’ın rahmet sofrasında Allah’ın ziyafetinde bulunan kişidir. Onunda fazileti saymakla bitmez.
Eğer bunlardan alı konursanız o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bununla beraber bu kurban kesileceği yere varıncaya kadar saçlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başından rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç veya sadak veyahut da kurbandan ibâret bir fidye gerekir. Engellemeden kurtulduğunuz zamanda her kim hacca kadar umre ile sevap kazanmak isterse ona da kolayına gelen bir kurban gerekir. Bunu bulamayana ise 3 gün hacda 7 günde döndüğünde ki 10 gün oruç tutması lâzım gelir. Bu hüküm ailesi mescidi haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah’ın azâbı gerçekten çok şiddetlidir. Cenab-ı Hak cümlemizi azâbından kurtulup merhametine, mağfiretine, tükenmeyen ebedî rahmetine mazhar olan kullarından eylesin.
Şimdi bu âyetlerin üzerinde bazı keşiflerde bulunmaya çalışalım. Çünkü her âyetin uzun, uzun keşfi gerekmektedir bunun için zaman takdiri burada âyetlerde anlatılmaktadır. Cenab-ı Hak zamanı da bizim için yaratmıştır, mekânları bizim için yaratmıştır. Allah zamandan mekândan münezzehtir. Aylar, günler, yıllar, ibadetlerin vakitleri zamanları bilinsin diye Cenab-ı Hak zamanı, mekânı yaratmıştır. Bu mülkü bu saltanatı yaratmıştır hükümranlık kendine aittir. Bunun için Müslümanlar başta Allah’ın hükümranlığını iyi bilip, iyi tanıyıp, onun hâkimiyeti egemenliği altında yaşamak Müslümanın birinci vazifesidir.
Dakika 15:47
Bundan dolayı Müslümanlar oruçlarının vakitlerini, haclarının vakitlerini, ibadetlerin vakitlerini ve yine müddet ve iddetlerinin durumlarını, ayların zamanların, yılların hattâ her nefes aldığı nefeslerin kıymetini bilmek zorundadırlar. Bakara Sûresinin 190 ve 193’üncü âyetlerinde savaş âyetleri iki kısımda incelenmektedir. Birincisi izin ve cevaz, ikincisi savaşı cihâdı amir vücub ifade eder eden hükümler bulunmaktadır. Bu âyet savaşmayı emreder. Savaşmak gerektiği an savaş Müslümanların üzerine farzdır. Onlar sizinle nasıl savaşıyorlarsa sizde topluca topyekûn savaşın buyuruyor. Yine Hac Sûresinin 39’uncu âyet-i kerimesinde “kendileriyle savaşılan müminlere zulme uğramış sebebiyle savaş için izin verildi” diyor. Savaşın birçok sebepleri vardır, bunlardan biriside budur. Şüphe yok ki Allah onlara yardıma mutlak sûrette kâdirdir. Tabii ki daima savaşlarda Cenab-ı Hak Müslümana yardımcıdır, yardımın her türlüsüne kadirdir. (Amenna ve Saddakna) Şunu Müslüman bilsin ki haklı davasında her zaman Allah onunla beraberdir. Hiç unutmasın bunu!
Savaşların müdafaa zaruretiyle yapılanalar, seriyeler, karakollar, iç savaşlar. Bedir savaşı, Uhud savaşı, Hendek gibiler bu sınıftandırlar. Önce güzellikle öğüt vermek, güzel muamelede bulunmak bunlar emrediliyor. Bir defa İslam tebliğ ediliyor, hak tebliğ ediliyor. Hak ve hakîkat öncelikle tebliğ ediliyor sonra savaşa izin verilmektedir. Sonra haktan kaçana karşı harp ve çarpışma ile emir olunmuş derece, derece siyasetin icabına göre vârid olmuştur. Çoğunluk âyetler muhkemdir mensup değildirler. Önceki kitaplarda son Peygamber cihâd ile gönderilmiştir diye yazar. Buradaki cihattan maksat bütün insanlığı zâlimlerden kurtarmaktır, hakkı hâkim kılmaktır. Küfrün yerine îmânın, zulmün yerine adâletin, merhametin cihâna, tüm insanlığa hâkim olmasıdır. Bunun için Hz. Muhammed (S.A.V) cihâd Peygamberidir ama cihâd kelimesini iyi anlamak gerekmektedir.
Dakika 20:02
Allah’ın yolunda Allah’ın emirlerini, Allah’ın sosyal adâletini, bütün kânûn ve yüce nizamını bütün insanlığa bu rahmetin tecellî etmesidir. Cihâd tüm insanlığın hayrınadır. İnsanlığı perişan eden ne kadar hastalık veren mikroplara karşı ilaçlarla savaş veriliyorsa ve sağlık bunun için eğer şartsa, tedavide bunun için tamamen şart ve gerekliyse ki şart ve gerekli işte İslam tam bir hakîkattir. Yanlışı, cehâleti, delâleti ortadan kaldırıp insanlığın refah ve mutluluğunun tesis edilmesidir bu ilâhî emirdir.
Saldırgan olan Müslümanlar hiçbir zaman saldırgan olmamıştır. Peygamberimizin cihâd Peygamberi olduğunu önceki kitaplar yazar ve bunu onlar gizlerler. Niçin cihâd ettiğini de gizlerler. Saldırgan olan aslında Tevrât’ı, İncîl’i tahrif eden bozan Mûsâ’nın, Îsâ’nın yolundan sapan, Kur’an-ı Kerim’e Muhammed’e savaş açan zihniyettir, saldırgan olan zâlim onlardır. Tarihte haçlı zihniyetine bir bakıverin neler yapmıştır, Siyonizm’e bir bakın dünyada ne entrikalar çevirmişlerdir ve hâlâ kan akıtan onlardır, zulüm eden onlardır. İçlerine şurada 50 seneye kadar içlerine kimseyi sokmayan barındırmayan onlardır. Bu günde içlerine aldılar ama kendileri insanlığı materyalist ve ateist bir yöne çevirdiler. Allah inancını neredeyse kökünden yıkmak üzere yanlış bir eğitim sistemi üzerinde yürütülmektedir. İslam’ın hayat veren yüce değerleri hâlâ insanlıktan esirgenmektedir. Hattâ bugün gizli Emperyalist güçler, Siyonist güçler İslam’ı düşman olarak hedef tahtasına koymuşlar, İslam’a cephe almışlardır. Bu insanlığın zararınadır insanlığa yapılan en büyük kötülüktür. Allah’la savaşılmaz. İslam bir hakîkattir, insanlar hatâ eder, kusurlar insanoğlunun olur, İslam’ın hatâsı olmaz, olmamıştır, olmayacaktır.
Bunun için kıymetli efendiler!
İslam’ın, ilmî, edebî, ahlâkî sosyal açıdan hızla yayılmıştır, yayılmış olduğunu da gizlerler. İslam silah zoruyla yayılan bir din değildir. İslam ilmi olarak yayılmış, edebî, ahlâkî olarak, sosyal adâlet açısından yayılmış hem de hızla yayılmış, bunu da böyle olduğunu da gizlemektedirler. Gizleyince ne oldu? Allah’ın ezelî, ebedî rahmetini hem kendilerinden hem de başkalarından mahrum etmeye çalışıyorlar. Gerçek hayat veren değerlerden, ilâhî hazinelerden insanlığı mahrum etmeye çalışıyorlar. İslam Allah’ın ezelî, ebedî insanlara tecellî eden rahmetidir. Sadece kılıçla yayıldı demek, İslam’a, Müslümanlara iftiradır, Allah’a iftiradır, Muhammed’e iftiradır.
Dakika 25:00
En nihaye de Peygamberimiz şöyle demiştir rivâyeten; Allah’u Teâlâ Kur’an ile def etmeyeceği bazı kötülükleri kılıç ile def eder demiştir, bu da zulmü kaldırmak içindir, belayı kaldırmak içindir. Kötülükleri kaldırıp, iyilikleri hâkim kılmak içindir. Yani insanlığın tümünün hayrınadır. Şimdi Kur’an burada ilmi, irfânı, aklı, vicdanı bütün değerleri temsil ediyor. Adam ilme karşı, akla karşı, bilime karşı, bütün kıymetli değerlere karşı, anladığı bir şey var güçten, kılıçtan anlıyorsa işte ona onu göstermek zorundasın ki hem onu kurtarasın, hem de insanlığı onun zararından kurtarırsın. İslam zararları def eden faydalıları celb eden dîndir. İlmî, aklı, ilmî deliller, aklî deliller, söz anlayan, ilme saygılı, insaflı olanlar içindir. Bunlardan yoksun olana kılıç savaş gerekir. Eğer bunlara meydanı verirsen iyilerin dünyada yaşama hakkı ona yok kalmaz çünkü onlar yaşama hakkını ona vermezler, hak, hakîkat yok olur. Bozgunculuğu önlemek içindir. Savaşı Allah yolunda olmayanlar daha büyük fitneyi doğururlar. Savaş kesin kez Allah yolunda insanlığın hayrına olmak zorundadır. Yani hakkı hâkim kılmak içindir. İnsanların hayrına olandır. İnsanlar zorbalardan, zâlimlerden kurtarıp insanları ilmi, irfânı, hak ve adâleti egemen kılmaktır. Aksi takdirde Allah için olamayan diyor bütün savaşlar fitneyi doğururlar, Hak ve hayra engel olan… Dikkat et buraya! Hak ve hayra engel olan ortadan kaldırılmalıdır. Hayrın önündeki engeller kaldırılmalıdır. Hakkın önündeki engeller, hakîkatin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Bunun için Kuran-ı Enfâl Sûresinin 17,18.’inci âyetlerinde bak ne diyor;
لَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ
ذَلِكُمْ وَأَنَّ اللّهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرِينَ ﴿١٨﴾
Buyurmaktadır. Ne diyor? Attığın zaman sen atmadın, onları sen öldürmedin, siz öldürmediniz, Allah öldürdü diyor ve attığı zamanda sen atmadın Allah attı diyor. Yüce Allah yine buyuruyor ki; Allah muhakkak ki kâfirlerin hilesini, tuzaklarını ortadan kaldırır.
Kıymetli efendiler!
Zulme boyun eğmek yoktur. Kâfirlerin tuzağını Cenab-ı Hak mücahidin eliyle bozar her şeye kâdirdir. Yine bak ne diyor; وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ “onların kalplerini birleştirende Allah’u Teâlâ’dır.”
Dakika 30:15
لَوْ أَنفَقْتَ مَا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً Eğer yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın
مَّا أَلَّفَتْ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ onların kalplerini birleştiremezdin, onların kalplerini birbirine sevdiremezdin, ülfet muhabbet temin edemezdin وَلَكِنَّ اللّهَ lakin Allah’u Teâlâ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ
Onların arasını ne yaptı birleştirdi. Düşmanlıkları, kinleri ortadan kaldırdı. İslam A’dan Z’ye sevgidir, îmândır, haktır, hakîkattir, ilimdir, irfândır, merhamettir, rahmettir İslam. Bütün insanlığa siz bunu takdim edince insanlık sevgiyle birbirini karşılar kalpler ülfet ve muhabbetle birleşir. Kalplerin birliğini, sevgi birliğini, saygı birliğini te’min edecek yüce değerler, işte tamamen İslam’ın değerleridir.
İslam savaşı sadece müdafaa hâlinde meşru kılmıştır diyenler, müdafaa hakkını da elinden almak isteyen ince siyasetçilerdir. Silahtan soyutlamak, elini kolunu bağlamak için bunu söylerler böyle isterler. Müslümanları böyle bir oyuna getirmek isterler ve bu bâtılın taktiği ve siyasetidir. Hiçbir zaman İslam cihâna hâkim olmasın, zorbaların elinden dünya kurtulmasın, zorbalar dünyayı sömürsün, yaksın, yıksın dünyayı derler. Bilerek derler, bilmeyerek derler, gafletin bilmesi veya bilmemesi önemli değildir, bâtılın içinde yüzen zihniyet hangi nedenlerle yüzerse yüzsün kurtarılmaya muhtaçtır. İslam kurtarıcıdır.
Silahsızlanmanın nedeni bu iki kampanyaya işte dayanmaktadır. İslam ne fena derler. Bakın bir gurup İslam düşmanı gurupların zorbalar sınıfı dünyayı sömürmek isteyen ilâhî adâleti kabul etmeyen zihniyet bakın İslam ne fena silahı emrediyor derler. Bir kısmı da bakın ne diyor; İslam ne iyi diyor bazıları da başka siyasetçi ikisi de art düşünceli bunların İslam ne iyi silah bırak diyor. Bak, bak silah bırakmayı emir ediyor derler. Bunlar kim? Doğuda, batıda kimlerse onlar. Dikkat et bunlara bunlar Müslümanı iki türlü kandırmak, iki yönden de ince siyasetle aldatmak isterler. Müslümanın firaseti o parlayan göğsündeki nûru bu iki tane ince siyasetin nelere dayanıp Müslümanın elini kolunu bağlamak istediklerini Müslüman en iyi şekilde bilmek zorundadır. O bu siyaseti takip ederken sende feraset nûrlarıyla bunları keşif edeceksin, Hakk’ın emrinde olacaksın.
Şimdi (استعيذ بالله) Enfâl Sûresi 64’üncü âyette
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٦٤﴾
Cenab-ı Hak ne diyor: Ey şanlı Peygamber! Ey Peygamberlerin sultanı Muhammed (S.A.V)! Ey Rasûl-i Kibriya, Muhammed Mustafa! ALLAH sana yeter diyor. Ve sana tâbî mü’minlerden sana tâbî olanlarda sana yeter onlara da yeter sana da yeter diyor. Kim? Allah’u Teâlâ.
Dakika 35:40
Mü’minler birlik içinde oldukları zaman insanlığın sulh ve barışına en güçlü şekilde katkıda bulunurlar zulmü caydıran kuvveti de elde etmiş olurlar. Müslümanın birinci derecede caydırıcı kuvvete sahip olması lâzım. Müslümanın elindeki silah hiçbir zaman kötü yolda kullanılamaz buna Allah müsaade etmez. Dâima Müslümanların elindeki silah Müslümanların hayrına ve zâlime karşı caydırıcı olarak bulunur.
Şimdi aldatılış İslam’ı yazarlarda bunu destekliyorlar dikkat edin bizim yazarçizerlerimiz var Müslüman bunlar. Ama bunlar aldatılmış kişiler, bu başkalarının ince siyasetini doğru zannetmişler İslam’ı da anlamak istememişler ama Müslüman yazarçizer bunlar bunlara dikkat edin. Müslüman yazarçizerler önce İslam’ı iyi anlasınlar İslam’ın insanlığın kurtuluşu olduğunu bâtıla mahkûm olmak için İslam’ın gelmediğini, bâtılı ortadan kaldırıp hakkı hâkim kılmak için geldiğini din tamamen Allah’a ait oluncaya kadar, fitne yok oluncaya kadar insanlığın hayrına İslam cihâdı emreder.
Taarruz harbi vardır, haksız taarruz yoktur. Dikkat et buraya da! Taarruz harbi vardır ama haksız taarruzda yoktur. Tağuti savaşlar onların yolunda savaş da yoktur, ancak Allah yolundadır. Tağuti savaşlar yoktur onların yolunda savaşta yoktur ancak Allah yolundadır. Bu da Allah’ın bütün mahlûkatının hayrına, barışın, sulhun cihâna adâletin yerleşmesi içindir. Yanlışı, zulmü, bâtılı devirip, hakkı hâkim kılmak içindir. İslam bütün İnsanlığın hayrına gelmiştir. Savaşı da Allah yolunadır ve insanlığın hayrınadır. Sırf İ’lây-ı Kelimetullah Allah kelâmını üstün getirmek içindir. Bu da Allah’ın hakkı zaten Müslümanın da görevi, İslam’ın emri, Müslümanın görevi, İ’lây-ı Kelimetullah’ın üstün gelmesi, üstün tutulması bu Allah’ın hakkı. Sen Allah’ın mülkünde neyi yasaklıyorsun? İ’lây-ı Kelimetullah’ı demek sen yok edeceksin, şirki egemen kılacaksın buna ne Allah müsaade eder ne Müslüman, nede izanı vicdanı olanlar.
İslam maneviyat ve silah ikisi de önemlidir. Buraya dikkat et! İslam’da maneviyat, ilim, irfân önemlidir ama İslam’da silahta önemlidir. Silah niçin önemlidir? İlimden anlamayan, hak ve adâletten anlamayan, Hakk’a karşı zulümden başka hiçbir şeyden anlamayan, bir şey yapmayan ne kadar ve zorbalar varsa bunlara karşı silah şarttır, şarttır, şarttır.
Dakika 40:22
Onun için Müslümanların güçlü bir milli savunması ve harp savunması ve güçlü bir ordusunun havada, karada, denizde bulunması, insanlığın bekçisi ve insanlığın emniyeti demektir. İşte kalplerde îmânın barışı onun emniyeti, ailede ve mahallede, şehirde, devlette barış ve dünyada barış İslam bunu kalplerden başlatarak barış ve emniyet önce kalplerde olacak. Gönüllerde ruhlarda oraya yerleşecek İslam buradan hareket eder. Bu âlemin merkezi kişinin kalbidir, kalbinden eğer îmân, barış, kardeşlik, sevgi tam bir adâlet kalbinden kaynayarak dışarıya yansır. Enfüsî âlemde bir barış tam bir barış, âfâkî âlemde tam bir barıştır, İslam’ın kendi barıştır. Silah onun için barış için şarttır. 191’inci âyet-i kerimede de Cenab-ı Hak bu gerçekleri bize açıklamaktadır.
Nisâ Sûresinin 89’uncu âyetinde de bize Cenab-ı Hak nice kıymetli hayat veren emirlerini buyurmaktadır. Münâfıklar kâfir olursanız sizi kendilerine eşit kabul ederler. Dikkat edin! Hiç birini dost edinmeyin yüz çevirirlerse bulduğunuz yerlerde öldürün.
Şimdi kıymetli dostlarım!
Eğer bir zâlim ki benim gibi zâlim olursan eşit olursun, bir kâfir benim gibi kâfir olursan eşit olursun, bir fâsık, fâcir, bir münâfık, münkir, müşrik benim gibi olursan eşit olursun diyorsa bunu Müslüman ölür yine kabul etmez Müslüman hakkın, hakîkatin adamıdır. Bu nedenledir ki Tevbe Sûresinin 23 ve 36’ncı âyetlere baktığımız zaman bütün gerçekleri de buralarda görmekteyiz. “Onlarla topyekûn savaşın, düşman sizde sertlik bulsun.” Eğer zâlime, insanlık hak düşmanlarına, adâletin düşmanlarına yumuşak davranırsanız onlar sizin yumuşaklığınız onlara sermaye olur. Zafer vesilesi olur onlara. Zâlime karşı sert olun diyor Cenab-ı Hak çünkü hakkı ortadan kaldırmak istiyorsa birisi ona yumuşak davranamazsın. Yumuşak davranacağın yer zâlim değil bütün insanlığın tümüne yumuşak tatlı baldan tatlı, yağdan yumuşak bütün sevginle âlemi kuşatan sevgiyle hareket edersin ama hak düşmanlarına insanlığın tümünün düşmanlarına karşı gücünü göstermek zorundasın. İslam kişiyi yetiştirir, insanlığın hayrına bir kişilik verir. Bahadırlık, kahramanlık, şecaat hep İslam’ın kişiye verdiği değerlerdir. Bugün tarihe şöyle bir bakın, bugün de bakın geleceğe hazırlanın nice hak ve adâletin yeryüzüne hâkim olması için nice kahramanlarımız, adil devlet adamlarımız yetişmiştir. Bunu yetiştiren İslam’ın ekolüdür.
Dakika 45:25
Gerçek kadroyu İslam yetiştirir. İslam ilâhî okuldur, müessesedir, ilâhî nizamdır. Gerçek kişilik orada kazanılır. Kur’an-ı Kerim’in bütün âyetlerinin mânâsı senin iç dünyana yerleşince işte Allah’ın istediği gibi bir kahraman, bir mücâhit, bir îmânlı, bir zürriyet, bir kadro ki dünyayı ele alınca bütün dünya rahat eder.
Sizlere غِلْظَةً وَلِيَجِدُواْ فِيكُمْ buyuruyor Cenab-ı Hak. Demek ki doktor ameliyat ederken mikroplar, mikroplu hücreleri, dokuları oradan alırken mikroba orada merhamet etse o doktor o hastanın ölümüne göz yummuş olur o doktor. Mikropları oradan kazıyıp ve hastalıklı hücreleri oradan alıp ne yapacak? O dokuyu temizleyecek ki vücut kurtulsun. İşte İslam’ın maslahatı faydalıyı celb zararı def eden maslahat burada yatmaktadır. Tüm insanlığın hayrınadır barışın adâletin yerleşmesi içindir. Sonra Rasûlü ve mü’minler üzerine sekinet, huzur, cesaret indirdi. Cenab-ı Hak yine burada böyle buyuruyor. Tevbe Sûresinin âyetlerine bakıverelim. 36 ve 40încı âyetler, 123’üncü âyetler öyle diyor Cenab-ı Hak وَأَنزَلَ جُنُودًا لَّمْ تَرَوْهَا “görmediğiniz ordular indirdi de kâfirlere azap etti. Bu inkârcıların cezasıdır” diyor. Şunlar hariç; hiçbir zaman şunlara kötü muamele yapılmaz. Kadınlara hangi savaşta hangi haklı sebeplerle savaşırsan savaş kadınlara, çocuklara dokunamazsın. İslam buna müsaade etmez. Yaşlılara dokunamazsın yine rahiplere, ibadethanelere, manastırlara, kiliselere, diğer tapınaklara da dokunamazsın. Çünkü İslam dininin amacı zulmü, zorbalığı ortadan kaldırmaktır. Zulüm ve zorba ortadan kalktıktan sonra artık insanlar kendiliğinden özgür, hür irâdesiyle hakîkati kendinin kabul etmiş olması lâzımdır. Kendi kabul edip îmân etmedikçe zaten yapılan îmânlar makbûl değildir. Zorla, zorbalıkla kimsenin îmân edilmesi etmesi istenmez İslam da. İslam da zor kullanmak yoktur. Zoraki birini îmân ettirsen dahi îmân, îmân değildir. Îmân yüce Allah’ı onun ilkelerini seve, seve kalbin kabul edip tasdik etmesiyle, dilin ikrâr ile ortaya çıkar. Zoraki îmân olmaz, zoraki din olmaz, zoraki ibadet olmaz. Yine diyor ki müste yapmayın, kimsenin organlarını kesmeyin, kimsenin burnunu kulağını kesmeyin kimsenin savaşta bunlar yasaktır. Ağaçları, hayvanları, imar edilmiş yerleri tahrip etmeyin. Ağaçlarında, hayvanlarında tahrip edilmesini istemiyor. İmar edilmiş yerleri tahrip etmeyin.
Dakika 50:05
Fitne: Altını ateşe koymak anlamındadır, kelime anlamı. Fakat dindeki yeri: Fitne, şirk, küfür, irtidat, ilâhî yasakları çiğnemek, genel huzuru bozmak, vatanından çıkarılmak, birer, birer fitnedir ve emsalleri de fitnedir bunların emsali ölümü temenni ettiren ölümden ağırdır. Öyle bir fitne zuhur etmiş ki kişi ölsem bundan daha iyi diyorsa işte orda şeddeli şiddetli bir fitne vardır. O fitnenin ortadan kalkması gerekmektedir. İslam o fitneyi ortadan kaldıran kaldırmak için görev veren ilâhî otoritedir. İnsanlık fitnenin elinde inim inim inlediği müddetçe İslam kurtarıcıdır. Kimi? İnsanlığı. Bu nerede olursa olsun zulüm neredeyse fitne nerdeyse İslam orada mazlumun, mağdurun, haklının yanındadır. Fitne öldürmeden daha ağırdır yüce Allah söylüyor. Fitne katilliklerden daha ağırdır daha şiddetlidir. Fitne tam şerdir. Savaş ise fitnenin yanında ehveni şerdir. Ya gazi ya şehit olmak yerine göre Müslümanın şiârıdır. Müslüman hakkın hakîkatin adamı olmak zorundadır. “Ya şehit ya gazi” Bakara Sûresinde Cenab-ı Hak 154’üncü âyetinde “O Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Onlar diridirler siz farkında değilsiniz siz şuuruna eremezsiniz, bilemezsiniz” diyor.
Kıymetli efendiler!
Fitneyi bir daha söyleyeyim ki hatırda kalıcı olsun. Fitne: Şirktir, küfürdür, irtidattır ilâhî yasakları çiğnemektir genel huzuru bozmaktır vatanından çıkarılmak ve bunların emsali birer birer fitnedir. Ölümü temenni ettiren ölümden ağırdır. İşte ölümü temenni ettiren her şeyde fitnedir ve bu ölümden de ağıdır. Fitne şerdir, savaş ise fitnenin yanında ehven-i şerdir. Onun için Müslüman yeri geldi mi ya şehit ya gazidir. Cenab-ı Hak bütün insanlığa İslam’ın kardeşliğini sosyal barış ve adâletini bütün dünyaya Cenab-ı Hak hidâyetiyle nasibi müyesser eylesin. Çünkü İslam Arap’ın düzeni Türk’ün düzeni değil Allah’ın kurduğu düzendir ve bütün insanlığa rahmetiyle tecellî etmesidir. İslam bir grubun ortaya koyduğu bir iddia değildir. Bir beşerî sistem falan değildir beşerî kânûnlar da değildir tamamen İslam ilâhîdir. Onun için Müslümanın değerlerine sakın kimse dokunmasın. Müslümanın İslam’daki bütün değerleri ilâhîdir, yücedir, yüce değerlerdir. Hayat veren değerledir.
Dakika 55:00
Tüm kâinata hayat verir tüm kalplere ve ruhlara hayat verir. Bu yüce değerlere sakın ola ki kimse dokunmasın bunların dokunulmazlığı vardır. Tamamen insanlığın yüce değerleridir. Bu değerlerle Allah insanlık âlemine rahmetiyle, ebedî saadetiyle tecellî etmiştir. Bu değerlere dokunmak bunları yok etmek insanlığa en büyük kötülüktür. Îsâ’ya, Mûsâ’ya biz toz kondurmayız. Niye? Allah’ın sevgili kulları ve peygamberdirler, İslam’ın Amentüsündedirler, bütün peygamberler, bütün ilâhî kitaplar birer ırmak, birer deniz mesâbesinde İslam okyanusunun içine karışmıştır bunlar. Bunların yenileceğini yenilemiş, nesh edeceğini etmiş, hükmünü ortadan kaldırılacağını ortadan kaldırmış, bâkî kalacakları bırakmış ve yenilemiş. Kim? Allah’u Teâlâ şeriatı Şârî yeniler Şârî Teâlâ, Allah’u Teâlâ’dır Şârî. Kul yapamaz bu İslam için İbrâhim’i görevlendiren de Allah, İslam dînin de Mûsâ’yı, Îsâ’yı görevlendiren de Allah sırayla Muhammed’i (S.A.V) görevlendirende Allah (Aleyhimüsselam) öyleyse birisini kabul edip diğerini kabul etmemek Allah’a isyandır. Küfürdür, Şirktir, Nifaktır. Yani sen inandığın peygambere inanmış olmuyorsun. O peygamber bütün peygamberlere, başta Kur’an-ı Kerim’e zaten inandı, sana da inan diye söyledi zaten dünyada ikiliğe gerek yok, dünya bir olmak zorunda, bütün olmak zorundadır. Neden? Allah birdir. Bütün insanlığı o yaratmıştır insanlara da dînini o göndermiştir. Onun için İslam’da birlik vardır kardeşlik vardır. Tevhîd îmânı vardır tevhitte birleşme vardır. Allah’ı ve hakîkati Allah’ın ortaya koyduğu hak ve gerçekleri kabul etmeyen zihniyet işte dünyada kötülüğü ortaya çıkaran bölücülüğü terörü estiren bunlardır. Çünkü hak kabul etmiyor, hakîkati kabul etmiyor, İslam’ın evrensel ruhunu kabul etmiyor. İslam bütün âlemi kucaklayan evrensel bir ruhtur ve yaygın bir bütün âlemleri kucaklayan, kapsamına alan, kuşatan bir rahmettir. Onun için Hz. Muhammed rahmet Peygamber’idir tüm âlemlere.
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ Bu Allah’ın kendi sözüdür, kendi buyruğudur. “Âlemlere biz seni ancak başka türlü değil rahmet olarak gönderdik ey şanlı Muhammed! Diyor Cenab-ı Hak.”
Kıymetli ve muhterem efendiler,
Cenab-ı Hak bu nur saçan, hayat veren emirlerini bildirirken bakın ne diyor; Bu cihâd ile ilgili âyetlerin hiç birinde nesh yoktur tahsis vardır. Bizim kıymetli âlimlerimiz de böyle keşfetmişler, böyle anlamışlar, böyle tefsir etmişlerdir.
Yine Buhârî de Buhârî Şerifte sevgili Peygamberimiz; Ey insanlar! Allah yerleri, gökleri yarattığı gün Mekke-i Mükerreme’yi hürmetli kıldı diyor kıyamete kadar da hürmetli kıldı.
Dakika 1:00:00
Bana da bir günün bir saatinde helâl kılındı yani savaş için emir verildi. Eğer bu mecbur kalınmasaydı yine olmayacaktı. Fakat zâlimlerin, putperestlerin, müşriklerin elinden kurtarılması gerekiyordu ve kurtarıldı. “Küfrü îmâna tercih eden babalarınızı, kardeşlerinizi dost edinmeyin.” Tevbe Sûresi 23 ve 24’üncü âyet-i kerimeye bütün dünyanın kulakları çınlasın ve Kur’an-ı Kerim’deki Allah’ın bu sözünü anlasın dünya. Ne diyor? “Küfrü îmâna tercih eden babalarınızı, kardeşlerinizi dost edinmeyin.” Eğer bir baban ki küfrü tercih etmiş, îmânı bırakmış, bir kardeşin var ki senin küfrü almış îmânı bırakmış bunları dost edinmeyin dost edinen zâlimlerdir diyor. Yani küfrün dostu olmaz ki küfürden dost da olmaz bu babanda olabilir, kardeşinde olabilir, başkası da olabilir. Küfür, şirk, nifaktan dost olmaz ancak bunları bundan kurtarmaya çalışacağız hep beraber. Tebliğ bizden hidâyet Allah’tan zor kullanamayız sadece en güzel şekilde hayat veren hak ve hakîkat olan yüce değerleri önüne biz kulağından kalbine tebliğe çalışırız hidâyet Allah’tandır. Babalar, oğullar, kardeşler, eşler, akrabalar, hısımlar, mallar, ticaretler, meskenler, Allah’tan, Rasûl’ünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise Allah’ın emrini bekleyin, başınıza gelecek belaları bekleyin diyor. Burada sert bir üstü kapalı tehdit ve ültimatom (kesin uyarı) var. Ne Allah’tan ne Rasûl’ünden n kimse bir defa daha sevimli olamaz, Allah yolundaki cihattan daha sevimli kimse olamaz, Babalar olamaz, oğullar olamaz, kardeşler olamaz, kardeşler, eşler, akrabalar, hısımlar, mallar, ticaretler, meskenler olamaz. Ne olamaz? Allah’tan, Rasûl’ünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli olamaz. Olursa diyor Cenab-ı Hak Allah’ın emrini bekleyin yani başınıza gelecek belayı bekleyin diyor ültimatom (kesin uyarı) veriyor.
Ehli kitap vergi ile boyun eğmesi makbûldür, tarihte bu uygulanmıştır. Bunlar kendi inançlarında İslam onları ehli kitabı hür özgür bırakmıştır. Sadece onları kendi güvencesi altında onlarında emniyetinden sorumlu olduğu için vergiyle boyun eğmesi makbûl olmuştur kabul edilmiştir. Çünkü anların güvenliğinden sorumludur. Onları kendi egemenliğinde tarih boyunca Müslümanlar kendi canlarını korudukları gibi ehli kitâbı da korumuşlardır. Yine müşrik Araplar, Müşrikler ya İslam ya kılıca mahkûm olmuşlardır. Çünkü İslam düşmanlığından İslam’a hücumda onlar geri hiç durmamışlardır. Neticede onlarda aynen ehli kitap gibi İslam’ın hâkimiyetini kabul etmişler ve haraç vermişler vergi vermişlerdir. Çünkü ehli kitâbın yanında başkaları da bulunmaktaydı.
Dakika 1:05:02
Onlarda İslam’ın idâresi altında emniyet içinde onlarda yaşamışlardır. Çünkü İslam kendi egemenliği altındaki insanları zimmetine alır ve korur. Allah katında din nedir diye soran olursa bilenler biliyor, bilmeyenler, duymayanlar varsa yüce Allah ona cevap veriyor. إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ 2Allah katında din sadece İslam’dır.”
Keşfü’l Hafâ: Efendimiz (S.A.V) ben bu insanlarla لآإلهَ إلاّالله diyecekleri ana kadar savaşmakla emredildim. Onu dedikleri zaman benden canlarını kurtarırlar, diğerleri ehli kitap cizre ile de kanlarını koruyabiliyorlar. Mekke’de Müslim’den başkası ikâmet edemez. Küfürden vazgeçince zâlimden başkasına savaş düşmanlığı yoktur. Firavunun adamları sihirbazlar üstün gelirlerse onlara uyarız dediler. Bu da Şûra Sûresinin 40’ıncı âyetinde Firavunun adamları sihirbazlar üstün gelirlerse onlara uyarız dediler. Müslüman şunu kulağına küpe etsin; Müslüman hiçbir zaman zâlimden, tağuttan, firavundan yana olamaz. Müslüman Allah’tan tarafa olmak zorundadır. Müslümanlar liderlerin sultası altında da bulunamaz. Her lider Allah’a boyun eğip Allah’ın emrinde olmak zorundadır. Allah’ın emrinde olmayan liderlerin emrinde olanlar, liderleri Rab kabul edenlerdir. “Kötülüğe ilk başlayan daha zâlimdir.” Onun için kötülük nerede varsa, zarar nerde varsa zarara karşı İslam ne yapar? Tedbirini alır tavrını koyar. “Zarara zararla karşılık vermekte caiz değildir.” Demek ki İslam’da zararı ortadan kaldırmak vardır. Zarara zararla karşılık vermek yoktur bu da İslam’ın tamamen fâide olduğu, fayda olduğu, hayır olduğu ortadadır. Genel kaide “hürmetler hürmetlere kısastır” diyor. Yine “para ve zevk, istirahat sevdası, esirlik, mahkûmluk tehlikesini doğurur.” Çaresi bununda nedir? Savaş alışkanlığıdır. Para ve zevk, istirahat sevdası, esirliğe götürür derecede hastalık hâline gelebilir. Mahkûmluk tehlikesini doğurabilir. Bu gün esirliğe alışmış, mahkûmluğa alışmış insanlarda bir defa hürriyet sevdası, yüce değerlerin hâkimiyet gibi bir gayesi bunlarda silinir gider. Bunun için “para ve zevk, istirahat sevdası, esirlik, mahkûmluk tehlikesini doğurur. Çaresi savaş alışkanlığıdır.” Barışı dünyada hâkim hak ve özgürlüklerin te’mînâtı ve korunması için sürekli savaş eğitimini Müslümanlar görmeli ve caydırıcı bir hazır ol vaziyette de bulunmalıdır. Bunun için çok caydırıcı bir güce sahip bir İslam ordusunun varlığı şarttır.
Dakika 1:10:15
Emevîler devrinde İslam ordusu Abdurrahman bin Velîd kumandasında Konstantin’e gaza etmişti, Ebu Eyyub el-Ensârî bu askerler arasındaydı. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Rumlar şehrin surlarına arkalarını dayamışlardı. Bir Müslim bir Müslüman zat hücuma geçmiş bir cemaat kendini tehlikeye atıyor demişler. Bırak, bırak لآإلهَ إلاّالله diyorlardı. Ebu Eyyub el-Ensârî (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Ey Müslümanlar! Dedi Bakara Sûresi 195’inci âyeti okudu. Asıl tehlike cihâdı terk etmek, dünya malıyla meşgul olmak diyor cihâda girişiyor ve şehit oluyordu. İstanbul da bugün metfundur, işte Kütübü Sitte ’de bu mevcuttur bu haber. Mağfiretten ümit kesmek, israf etmek Allah yolunda harcamamak, tedbirsiz, te’sirsiz, harbe atılmak, tehlikeye atılmaktır. Onun Müslümanlar tamamen savaş için araç ve gereçlerini, milli savunmalarını tam hazır ol vaziyette tutmak zorundadırlar, bu da Allah’ın kesin, kesin emridir. Sebep özel, hüküm geneldir. İmâm-ı Muhammed (Rahmetullâhi Aleyh) Hanefî Müçtehitlerinin üçüncüsü Siyer-i Kebir de bir kişi bin kişiye kurtulma ümidi kırma, te’sîr etme ümidiyle tek başına hücum edebilir. Yoksa mekruhtur demiştir. Burayı bir daha okuyalım bu bir müçtehit âlimdir. Siyer-i Kebir de bir kişi bin kişiye kurtulma ümidi kırma, tesir etme ümidiyle tek başına hücum edebilir. Yoksa mekruhtur. Cesaret vermek, örnek olmak dine menfaat varsa yine bunlar içinde caizdir demişlerdir. İnsanlık âleminin kurtuluşudur. Savaş gaye değil, zulmü ortadan kaldırmak ve barışı yerleştirmek için vasıtadır. Esas gaye insanlık tarihinin huzur ve sükûnudur İslam’da ki gaye ruhların gönüllerin huzur ve sükûnudur. Bu da kalplere hakkın, hakîkatin İslam îmânının yerleşmesi ve Allah’ın hâkimiyetinin yeryüzünde sağlanmasıdır. Bu kul eliyle kula teklif edilmiş bu hilâfet görevi tüm insanlığa verilmiştir. إِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ Cenab-ı Hak Tevbe Sûresinin 111’inci âyetinde diyor ki Allah (C.C) “Mü’minlerden mallarını, canlarını cennet karşılığı satın almıştır. Onlar savaşır ölürler öldürürler bu Allah’ın hak vadidir. Sevinin bu büyük kazançtır” buyrulmaktadır.
Dakika 1:15:10
Yine İmrân Sûresinin 169’uncu âyetinde ne diyor; “Şehitler diridirler şehitler ölmezler” buyuruluyor. Cenab-ı Hak bütün insanlık âleminin tamamına barışı amaç edinen tamamen kendisi barış olan, rahmet olan, merhamet olan, gerçek adâlet olan İslam’ın dünyaya hâkim olmasını, barışın bütün insanlığa yerleşmesini Cenab-ı Hak nasip eylesin.
Dakika 1:15:58