Tefsir 420-01

420- Tefsir Ders 420 hayat veren nurun keşif notları

420- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 420

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Lokmân Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 11’inci Âyet-i Kerime’ler)

 

 

Kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

İşte bilmeyenlerin kalplerinin Allah böyle mühürler. Bunlar neyi bilmiyorlar bilmek istemiyorlar? Hakk’ı, gerçeği bilmek istemiyorlar ve bilmiyorlar. Bilmek istemedikleri için Hakk’ı kabul etmedikleri için küfrü, şirki, nifâkı da kesin kez kabul ettikleri için Allah bunların kalbini mühürlemiştir. “Şimdi sen sabret çünkü Allah’ın vaadi mutlaka haktır.” Kime diyor Peygamberimizin şahsında? Bütün ümmeti Muhammed’e diyor. Ey Ümmet-i Muhammed! Dünya da hakka saldıran zâlimler olacaktır ola gelmiş ola gitmektedir her çağda çağdaş zâlimler çağdaş kâfirler bulunmaktadır. Ama Ümmet-i Muhammed îmânıyla, sabrıyla, sebatıyla insanlığın faydasına kurtuluşuna yine çalışırlar sabrederler bu barışın cihâdına devam ederler. İslam, cihânın barışı huzurudur. Çünkü Allah’ın vaadi mutlaka haktır. Mü’min, Müslüman, Ümmet’i Muhammed bilir ki Allah’ın vaadi haktır Kur’an-ı Kerim’de İslam’da Allah ne vaad ettiyse bunlar bir, bir olmuştur ve olacaktır. Vaadi Subhânî yerine gelmiştir gelecektir. “Sakın îmânı sağlam olmayanlar seni hafifliğe sevk etmesinler.” Ümmet’i Muhammed uyarılıyor burada. “Sakın diyor îmânı sağlam olmayanlar sizi aldatmasın şüpheye düşürmesin hafifliğe zayıflığa sevk etmesinler.” Güçlü olun ey Ümmet’i Muhammed! Îmân kuvvettir yenilmez ebedî izzettir îmân. Çünkü Allah’a sığınmış bağlanmıştır Allah’ın emrindedir. Allah’u Teâlâ bütün izzet Allah’ta olduğu için mü’min Müslüman da Allah’ın himâyesinde olduğu için Müslümanın yeryüzünde bir defa hafifliğe, zayıflığa, korkuya, şüpheye hiç mi hiç gerek yoktur sebepte yoktur. Müslüman gücü nispetinde tedbirini alır ama tevekkülüyle beraberdir tam tevekkülle beraber. Tedbir tevekkül bir bütündür birbirinden ayrılmaz. Bazıları tevekkül ediyor tedbirini görevini yapmıyor. Orada Müslümanlık yok sayılır, Müslüman görevini yaptıkça Müslümandır. Görevini yapmayan Müslüman zaten Müslümanlığını yapmıyor ki. “Nerde tedbir, nerde tevekkül, ne tedbiri ne tevekkülü?” Müslüman görevini yapacak.

 

Sevgili ve muhterem efendiler,

 

Hayat veren nurun dersleri ‘’Lokmân Sûresi’’ ile devam edecektir. Dersimiz ‘’Lokmân Sûresi’ne’’ gelmiş bulunmaktadır. Bu da Mekke-i Mükerrem’e döneminde inzâl edilen Mekkî Sûreler ’den ve 34 âyet-i kerimeden müteşekkil ve Kur’an-ı Kerim’in 31’inci sırasında yer almıştır sıra numarası 31’dir. Cenab-ı Hak bu sûrede de bakın nice hikmetleri gerçekleri ortaya koymaktadır ve insanlık âlemine ders vermektedir.

 

Dakika 5:10

 

Hayat veren nurun derslerinde bu Arş’ı Âlâ Levh-i Mahfuz Üniversitesi Kur’an-ı Kerim Üniversitesi’nin derslerinden biri de ‘’Lokmân Sûresi’dir.’’ Her âyet bir üniversiteden daha büyük üniversitedir. Tabiatüstü Arş’ı Âlânın da üzerinde Allah’ın ilminden gelen derslerdir Kur’an-ı Kerim’in dersleri, İslam’ın dersleri. Ey Müslüman bunun kıymetini bilsene! Bunun kıymetini bilirsen yükselirsin. Çünkü senin alacağın dersler çok yüksek bunun kıymetini bilmezsen sürünürsün. Güneşin doğmaz karanlıklar geceler devam eder. Gel bu yüce derslere öğrenci ol okula kayıt ol. Hayat veren nurun derslerini Kur’an-ı Kerim’i Yüce İslam’ı nurlu İslam’ı tam ilmi ehliyetle bu derslerin verildiği yerlerde mezara kadar öğrenci ol. Tam mânâsıyla hayat veren nurun derslerini hiç kaçırma, bir kelimesini bile kaçırma! Sen, sen ol kaçırma! Çünkü Kur’an’ı Kerim’in kendi dersleri bunlar. Ağaların konuşması paşaların, liderlerin, önderlerin, başbuğların sözleri değil bunlar. Allah’ın kendi sözleri Allah’ın ortaya koyduğu dersler ki bütün insanlık âlemine Allah bu dertleri okuyun diyor. Onun için derslerimizin adı da hayat veren ölümsüz hayata seni hazırlayan nurun dersleri, keşif notları, irşâd notlarıdır.

 

Cenab-ı Hak bu sûreyi de Mekke-i Mükerrem’e de indirmiş ancak (وَلَوْ أَنَّمَا فِي الْأَرْضِ مِن شَجَرَةٍ أَقْلَامٌ) bu âyet-i kerimeden itibâren üç âyetin Medine’de devrinde indiğine dâir bir rivâyet vardır.

 

Şöyle ki: Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem hicret buyurduğu zaman Medine de Yahûdî âlimleri şöyle demişler: “İşittik ki sen ( وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً) size ilimden sadece az bir şey verildi demişsiniz.” ‘’İsrâ Sûresi 85’inci âyet-i kerime.’’

 

Sevgili Efendimiz bunlara tabii ki buyurmuş ki, ben hepsini de kastettim. Yahûdî’sini, Hristiyan’ını, Tevrât, İncîl, Zebur, Kur’an-ı Kerim hepsini kastettim demiş buyurmuş Sevgili Efendimiz.

 

Öyleyse demişler: “Sen bilirsin ki, bize Tevrât verilmiştir Yahûdîler diyor bunu ve onda her şeyin açıklaması vardır.”

 

Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem Efendimiz: “Allah’ın ilmi içinde o az bir şeydir” buyurdu. Allah’ın ilmi yanında Tevrât ’ta az bir şeydir dedi.

 

Allah’u Teâlâ da o âyetleri indirmiştir. İniş sebebi Kureyş’in Lokmân’dan da soru sormaları Lokmân Aleyhisselâm’dan da soru sormaları ki, bununda kaynağında Bahir ve Âlûsî bulunmaktadır.

 

Dakika 10:20

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

الٓمٓ۠ ﴿١﴾

تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِۙ ﴿٢﴾

هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِن۪ينَۙ ﴿٣﴾

اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ ﴿٤﴾

اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ﴿٥﴾

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَر۪ي لَهْوَ الْحَد۪يثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ وَيَتَّخِذَهَا هُزُواًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ ﴿٦﴾

 وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا وَلّٰى مُسْتَكْبِراً كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَاَنَّ ف۪ٓي اُذُنَيْهِ وَقْراًۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ ﴿٧﴾

اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ ﴿٨﴾

خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿٩﴾

خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۜ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ ﴿١٠﴾

 هٰذَا خَلْقُ اللّٰهِ فَاَرُون۪ي مَاذَا خَلَقَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ بَلِ الظَّالِمُونَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ۟ ﴿١١﴾

 

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

Yüce Rabbimiz bu yüce âyet-i kerimelerde de bakın neler buyuruyor;

 

(الٓمٓ۠)‘’Elif, Lâm, Mîm.’’

 

Bunlar, o hikmetli kitabın âyetleridir.

 

O, güzellik ve iyilik yapanlar için bir hidâyet ve rahmettir.

 

Onlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, âhirete de kesin olarak inanırlar.

 

İşte bunlar, Rableri tarafından bir hidâyet üzeredirler. Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır.

 

Bayağı insanlardan kimi de vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve onu eğlence yerine tutmak için laf eğlencesi (veya boş söz) satın alırlar. İşte onlar için aşağılayıcı bir azâb vardır.

 

Onun karşısında âyetlerimiz okunduğu zaman da sanki onları işitmemiş, sanki kulaklarında bir ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. İşte onu acı verecek bir azâb ile müjdele.

Kur’an-ı Kerim’i bütün insanlık can kulağıyla dinleyip anlamak gereğini yapmak zorundadır yoksa yazık olur.

 

Fakat îmân edip sâlih amel işleyenlere gelince, onlar için nimet cennetleri vardır.

 

Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Bu, Allah’ın gerçek bir vaadidir. O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

 

O, gökleri direksiz yarattı onları görüyorsunuz. Yeryüzüne de sizi çalkalar diye ağır baskılar (sabit ve büyük dağlar) bıraktı ve orada her bir hayvan üretti ki çeşitli canlılar… Hem biz gökten bir su indirdik de ora da her güzel çiften (veya her hoş çeşitten) bitkiler yetiştirdik. Rengârenk tatlar, renkler apayrı çeşit çeşit.

 

İşte bu Allah’ı yarattığıdır. Haydi, gösterin bana O’ndan başkaları ne yaratmıştır? Fakat o zâlimler, apaçık bir sapıklık içindedirler.

 

Dakika 15:30

 

Kıymetli dostlarım,

 

Burada Muhsinler dedi âyet-i kerime de bakın 3’üncü âyette (لِلْمُحْسِن۪ينَۙ ) buyuruldu. Muhsinler kimler? Bunlar, iyilik yarışında bulunanlardır iyilikte yarış ederler. Muhsinlerin bütün hayatı iyiliktir. Kur’an-ı Kerim’in başında (هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ) derken burada (هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِن۪ينَۙ) buyrulmuştur. İhsânda bulunanlar için bir hidâyet bir rahmettir buyruluyor. Nîsâbûrî Tefsirinde der ki burada (لِلْمُحْسِن۪ينَۙ) ihsânda bulunanlar denildiği için bir de rahmet ilâve buyurulmuştur. Çünkü ihsân derecesi takvânın üzerindedir. Çünkü Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm:

 

(El ihsânü en tağbudallâhe keenneke terâhü) İhsân: “Allah’ı görüyormuşsun gibi ona ibadet etmendir” buyurmuştur. Demek ki Muhsinler, ihsân sahipleri sürekli Allah’ı görüyor olarak ibadet ederler. Çünkü Allah bizi görür onu hiç unutmazlar. Allah bize bakıyor bunu hiç unutmazlar onlar da Allah’ı görüyor gibi Allah’a ibadet ederler derin saygı içindedirler. Muhsinlerin işte böyle güzel mi güzel bir özelliği de ayrıca vardır. Her Müslüman Muhsin olmak için çalışmalıdır ve bunun başarısını da Allah’tan istemelidir. Çalışarak, yarışarak, iyilikte yarışarak istemelidir. Tabii çalışmanın en başında cihâd gelir ki o da cihatlarında başında Kur’an’ın dünyaya tebliği gelir bilmek, yaşamak, tebliğ etmek gelir. Bu derslerimizin amacı da budur. (إِنَّ اللّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَواْ وَّالَّذِينَ هُم مُّحْسِنُونَ ﴿١٢٨﴾) ‘’Nahl Sûresi 128’’ “Allah şüphesiz, muttakilerle ve ihsânda bulunan iyilik yapan kimselerle beraberdir.” Bakın, Allah muttakiler ve Muhsinler ile beraber olduğunu söylüyor. (لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ) İyilikle güzel amel yapanlara ne diyor Cenab-ı Hak daha güzeli var ve birde fazlası vardır buyuruyor. Bunlar gayba inanırlar. (الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ) buyruluyor ‘’Bakara 3’üncü âyet-i kerimede.’’ (لَهْوَ الْحَد۪يثِ) Birde laf eğlencesinden bahsediliyor eğlence söz, insanı oyalayan sözler, asılsız hikâyeler, masallar, romanlar ve tarih kılıklı efsaneler, lakırdılar, gevezelikler, nağmeler gibi eğlendirici sesler.

 

Bakın, Nadr Bin Hâris ticaretle Farise Îran’a gidiyor bu âyetin iniş sebeplerinden biri. Şimdi değersiz sözleri dinlemek o lakırdı ortamında bulunmakta hiç Müslümanın mü’minin yapacağı şey değildir.

 

Dakika 20:25

 

Bu Nadr Bin Hâris ticaretle Farise Îran’a gidiyor acemlerin hikâyelerini getiriyor Kureyş’e okuyor putperestlere, Mecûsîlerin Îran o zaman Mecûsî ateşperest onların hikâyelerini getiriyor kitaplarını, efsanelerini Kureyş’e okuyordu. Bunu da Kureyş’e maksatlı okuyor ayrıca. Muhammed size Âd ve Semûd hikâyeleri söylüyor gelin ben de size Rüstem’in, İsfendiyar’ın, Kisra’ların hikâyelerini anlatayım diyor. “Hâşâ!” kendi hikâyesini Kur’an’a eş tutmaya çalışıyor. Kur’an-ı Kerim’in dinlenmesine engel oluyordu bundan başka güzel bir şarkıcı câriye almış birinin Müslüman olacağını işittiği zaman onu alıyor o şarkıcıyı, câriyesini alıp câriyesine diyor ki şarkıcıya: Haydi buna yedir, içir söyleyiver der. Böylece eğlendirip: “Gördün ya bu Muhammed’in çağırdığından namazdan, oruçtan, onun önünde çarpışmaktan daha iyi değil mi?” dermiş insanları işte burada oyuna, eğlenceye, karıya, kıza, hikâyelere, lakırdılara insanları sevk eder. İslam’ın önünü Kur’an-ı Kerim’in önünü kesmeye çalışırdı kendi aklına göre. Kim bu adam? Nadr Bin Hâris isminde bir putperest. Şimdi kıymetli dostlarımız; İslam dini şanlı Kur’an her gerçeği ortaya koyar.

 

Yine İbnu Hatal da bir câriye almış ona da sövüp saymayı şarkı olarak söylermiş. Yani o da Müslümanlara hakaret eden kelimelerle şarkı söyletiyor. Cenab-ı Hakk’a; (أُولَئِكَ لَهُمْ) işte onlar için diye çoğul kipi getirilmesine bakılırsa, bunların hepsinin de âyetin iniş sebebinde dâhil olması gerekmektedir. Tefsircilerin çoğu bunu şarkı ile tefsir etmişlerse de muhakkik âlimlerin tercihi açık şekliyle genel olmasıdır. Sadece şarkı, türkü değil yani insanları oyalayan boş şeylerle uğraştıran Kur’an’ı Kerim’in önünü kesmek için ibadetlerin farz olan Allah’ın kesin emri olan ibadetlerin önünü kesmek için kurulmuş tuzaklardan bahsedilmektedir. O günde öyleydi bugünde dünyaya bir bakın! Allah’ın emrini yok sayanlar hoplamayı zıplamayı kâr sayanlar haline bir bakın! İnkâr, gerçeği inkâr edenler ebedî ağlayacaklar, bugün gülsünler oynasınlar onlar ebedî ağlayacaklardır. (لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ) Bilmeyerek Allah yolundan sapıtmak sezdirmeden dini ahlâkı bozmak… Dikkat edin! bunlar bugünkü dünya da çok yapılıyor.

 

Dakika 25:00

 

Câhil bunu sezmiyor, ehiller seziyor kimisinin elinden bir şey gelmiyor. Yani saptırdığını hissettirmeden yaptığı işin sonunu sezdirmeden dini ahlâkı bozmak (وَيَتَّخِذَهَا هُزُواًۜ) ve onu yani Allah yolunu hak dinini eğlence yerinden tutmak için (يَتَّخِذَ) Hafs Hamza Kisâî Yâkup kıraatlerinde nasb ile son harekesi “üstün” olarak diğerlerinde ref ile son harekesi “ötre” olarak okunur. Bu durumda (بِغَيْرِ عِلْمٍ) bilmeyerek ifadesi yeşteri satın alır kısmına bağlanabilirse de Nasb Kıraatinde dalalin sapıtmanın yani kaydı olması gerekir. Bunun için Müslümanlar her ortamda fayda ile ve insanların faydasına tabii ki çalışırlar. Kimin faydasına çalışıyorsa bir Müslüman zaten kendi faydasını da elde etmiş oluyor. İnsanlığı da zarardan kurtarmaya faydalı celb etmeye çalışmış oluyor ki İslam, böyle bir maslahat üzeredir. Cenab-ı Hak Allah O’dur ki gökleri gördüğünüz şeklinde direksiz olarak yükseltti diyor. Şu âleme bakın! İşte bu anlatılanlar Allah’ın yarattığı. “Haydi, gösterin bana ondan berikiler ne yaratmış?” Hiç. Bütün dünyayı bir araya getirseniz kimse bir sinek bile yaratamaz, bir karınca yaratamaz. Ama bol keseden atıyorlar şunu yarattık bunu yarattık diyorlar o senin yaptığın işler Allah’ın lütuflarıdır senin yaratığın bir şey olmaz. Allah sana lütfetmiş bir şeyi becermişsin. Neyi yarattın ki sen? Yoktan bir şeyi ortaya koyabilirsen ancak o yaratmadır. Neyin maddesini yarattın sen? Yaratılmışlardan sen ne yapıyorsun? Allah’ın lütfuyla bazı işler yapıyorsun bunlar yaratma değil Allah’ın sana verdiği lütufları ve becerilerdir yaratılmışlardan faydalanmanın adıdır. Falan şunu yarattı diye yalan söylerler kimse bir şey yaratamaz yaratıcı Allah’u Teâlâ’dır. Bir taraftan da hiçbir şey yaratmadığı bilinen şeylere taparlar. İlim ve hikmet fen ve sanat ile insanlar tarafından bir takım şeyler yapılmıyor mu? Bunlar birer yaratma değil midir? Diyenler tabi çıkar. Buna karşı hikmetin Allah sevgisi olduğu ve dolayısıyla hikmetle yapılan şeylerin de yaratıcısının Allah olduğu bilinerek sana hikmetle bir şey verildiyse bunun yaratıcısı yine Allah’u Teâlâ’dır. Ona şükredilmesi lâzım gelir. Demek ki hikmetin Allah vergisi olduğu ve dolayısıyla hikmetle yapılan şeylerinde yaratıcısının Allah olduğu bilinerek O’na şükredilmelidir. Ben yarattım nasıl diyebilirsin? Bunlara dikkat edenler kâri olur dikkat etmeyen kendi bilir. Kendilerinin yaratıcı olmadıklarını yaratanla yarışmaya kalkarsanız bunun da şirk olacağını unutmayın. Çünkü yaratılmışlarla yarışın hayırda yarış yarışabildiğin kadar ama yaratıcı ile yarışmaya kalkma!

 

Dakika 30:10

 

Çünkü bütün âlem sinek bile yaratamaz. Aklını başına al, haddini bil haddini bilmezsen sana bildirirler. Azrâil (AS.) ensene çöker, gırtlağına basar çeke, çeke canını alır mezara indirir. Orada da “Münker-Nekir” gelir hesaba çekerler bunlarda yetmez mahşere gelir büyük mahkeme kurulur. Kur’an-ı Kerim Yüce İslam ortaya ne koyduysa o mahkeme de Kur’an-ı Kerim’e göre herkes hesaba çekilir. Geçerli kânûnlar dünyada da mahşerde de Kur’an-ı Kerim’in kânûnlarıdır, İslam kânûnlarıdır. İslam fıtrat dinidir hakîkatin tâ kendisidir. Bunu ister inan ister inanma bu bir gerçektir inansan da bu bir gerçektir inanmasan da bu bir hakîkat gerçektir. İnanırsan kâri sana, inanmazsan kârı sana bize düşen görevde gerçekleri duyurmaktır.

 

Cenab-ı Hak Hakk’a bağlı olan Hakk’ın nuruyla nurlanan iki âlem de mutlu olan kullarından eylesin.

 

Dakika 31:44

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 56 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}