Tefsir 426-01

426- Tefsir Ders 426 hayat veren nurun keşif notları

426- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 426

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Ahzâb Sûresi 69’uncu Âyet-i Kerime’den 72’inci Âyet-i Kerime’ler)

 

 

Kıymetli izleyenler muhterem dinleyenler,

 

Bizde İslam’da kadın çok kıymetlidir insanlığın annesidir. Bunlar gizli inciler gibidir. “Cennet annelerin ayakları altında” denen kıymetli varlık kadındır. Bu kadının üzerinde kumar oynamaya kimsenin hakkı yoktur. Kadın hakları derken kadının hakkını elinden almaya çalışmak hak mıdır hukûk mudur ve gerçek haklar veriliyor mu bunların üzerinde durulmalıdır. Bilhassa burada Yüce Allah’ın ortaya koyduğu İslam hukûku ki Allah’ın hukûkudur. İslam hukûkçularının yeryüzünde bütün dünyadaki bilim adamları bu konuda gereken görevlerini yapmalıdırlar. Kadının gerçek hakkını versinler. (وَكَانَ اللّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا) Cenab-ı Hak; “Bununla birlikte Allah bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulunuyor.” Bu son cümle çok anlamlıdır.

 

Allah’ın bağışlaması çoktur. Bugüne kadar geçmiş açıklıkları bağışlar. Yani tövbe edin Allah’ın emrine girin. Benim emrimse kimse yapmasın ama Allah’ın emrinden kimse kaçmasın kimse Allah’a isyân etmesin kurtulamaz. O kusurları Allah örter. Ama samîmî olmalı Allah’ın emirlerine itaat etmelidir. İslam’da tesettür yoktur, örtünme yoktur dersen bu âyetlere karşı çıkmış olursun. Ve Allah’ın rahmetinden de, mağfiretinden de, merhametinden de kendini mahrum etmeye çalışırsın. Çünkü inkâr ayrı şey günahkârlık ayrı şeydir. O kusurları örter rahmeti de çoktur. Bundan böyle emrini tutanları rahmetiyle arzusuna çok mu çok ulaştırır.

 

Allah bağışlayıcı ve merhametli olduğu içindir ki, kadınlara eziyet edilmemesine dikkat edilmeli eziyet edilmesine Allah râzı olmaz. Kadını koruyor kadın nâzik bir yaratıktır, kadın korunur, esirgenir inci misali en güzel ortamda korunur kadın. Bu hak almak değil onu korumak ve hakkını vermektir. Eğer sen kadına yetmediklerini yüklersen erkeğin fiziki gücüyle kadını eşit görürsen, sen kadına zulüm ediyorsun.  Kadının elinden anneliğini alır onu erkek yerine kullanırsan yine kadını kadınlığından koparmış olursun bu da kadına zulümdür. Çocukları annesiz bırakmaya, kadınları erkekleştirip annelikten veya evladından mahrum etmeye yanlış şartları uygulayıp da yanlış düzen kurup da kadını zahmetin içine sokman kadın hakları mıdır, yoksa kadına zulüm müdür? Bunun üzerinde hukûkçular iyi düşünsünler. Ben İslam hukûkçularını kastediyorum, diğerleri kendi pencerelerinden bakmaya devam etsinler. İslam hukûkçuları Allah’ın ortaya koyduğu kânûnları iyice keşfetsinler iyi bilimsel davransınlar. İslam bilim, tam bir fayda, tam bir rahmet, tam bir merhamet, tam bir adâlettir.

 

Dakika 5:05

 

İslam’ı anlamayan kişiye bilmeyen kişiye birde ön yargıyla İslam hukûkuna ters bakanlara bir sözüm yok. Onların inançları onların olsun, bizimki de bizim olsun. Ama gerçek bilim adamlarına, gerçek hukûkçulara diyorum ki; İnsan Hakları ve Evrensel Beyânnamesine ve hukûkun üstünlüğüne Yüce Allah’ın hak penceresinden bakın Kur’an-ı Kerim’in âyetlerini İslam’ın aslî delillerini keşfedin. Hazreti Muhammed’in uyguladığı anladığı ve anlattığı yerleştirdiği İslam’ı iyi keşfedin. Ehl-i Sünnet yolu budur. Çağları kuşatmıştır İslam, bütün çağlara çağdaşlığı, medeniyetleri, erdemliliği öğreten İslam’dır. İslam’ın kimseden ders almaya ihtiyacı yoktur. Ama İslam Allah’ın derslerdir ki herkese Allah ders verir. İslam, Allah’ın öğretisidir. İslam’ı tanıyan doğru tanısın, keşfeden doğru keşfetsin. İslam dini, bütün geçmişi yenilemiş bütün çağların belgelerini içine almış her yeniliği daha yenilikler ortaya doğmadan o haber vermiş. Ben sana Kur’an-ı Kerim’de öyle âyetler okudum ki, senin rüyandan, hayâlinden geçmez. Bugünkü teknik teknoloji 14 asır önce Kur’an-ı Kerim bu çağları okumuş haber veriyor. Sen Kur’an’ı bilmiyorsan bu suç senin ama bilenler bildi keşiflerini yaptılar birileri faydalandı oda ayrı.

 

Kıymetli izleyenler, muhterem dinleyeneler!

 

Yüce Allah kadınlara yüce İslam’da, şanlı Kur’an’da eziyet edilmesine razı olmaz. Eşi bulunmayan merhamet Allah’tadır başkalarına merhameti O vermiştir bütün rahmetin sahibi O’dur. Onun için örtülmelerini Yüce Allah emrediyor. Örtünmede kadının bir kârı var faydası var ki Allah emrediyor. Eğer kadının bunda kârı, faydası olmasaydı Allah merhamet edendir kadını koruyor her şeyi koruduğu gibi kadına örtüyü emretmezdi. Bunun için kadına Yüce Allah örtünmeyi emrediyorsa, burada kadının bir kârı var kazanımı var. Kabul eder etmez o da ayrı din zorlamayla din olmaz îmân olmaz. Din öyle yüce bir müessese yüce bir ilâhî kurumdur ki severek kabul eden kazanır yoksa birinin dayatmasıyla dindarlık olmaz ve hiçbir işe de yaramaz. Belki dünyada o göstermelik yaptığı şeyler dünyada sadece geçici olarak o kadarıyla faydalanabilir. Ama îmân ebediyyâtın güvencesidir ebedî güvence İslam îmânındadır. Ebediyyû’l-ebed sosyal sigorta, hayatın sigortası İslam, îmân ve Amel-i Sâlih’indedir. Bu da kişinin seve seve kendinin seçeceği kabul edeceği bir olaydır. Cenab-ı Hak hayatı imtihan için yaratmış, ölümü imtihan için yaratmıştır. Kim inanıyor kim inanmıyor, kim kabul ediyor kim etmiyor, kim Allah’a itaat ediyor kim etmiyor, başkalarına kim kulluk yapıyor uşaklık yapıyor Allah’ı tanımıyor. Hayat tamamen imtihandır.

 

Dakika 10:00

 

Örtünürsün örtünmezsin o ayrı mesele, örtünmek dinin, Kur’an’ın emridir. Bütün dünya dese ki emri değildir hiçbirisi geçerli değildir Allah’ın emri geçerlidir. Kur’an-ı Kerim örtün diyor. Bütün kadınlarımızın erkeklerimizin dünyada Müslümanım diyen herkesin ve insanlık âleminin dikkatine sunuyoruz. Örtünme Allah’ın emridir. Onun için burada maslahatları faydayı da Cenabı Hak zaten anlatıyor. Baskıya uğratılmasın bakın aşırıya gidilmesin. Çünkü Allah bağışlayıcı ve merhametlidir. Her konuda aşırı İslam kabul etmedi İslam orta yoldur, itidaldir İslam. Yerli yerince her şey yeteri kadar yapılır. Baskı İslam’da yoktur aşırılık da yoktur. İslam tam bir ilâhî ölçüdür, ilâhî adâlettir. Tam bir itidal ve mutedil olmak Müslümanlığın bizzat adıdır. Her Müslüman mutedil itidal üzere olması gerekir bu bunun görevidir.

 

Emniyeti ve asayişi ahlâk ve huzuru bozanlara karşı celâl ve azametle buyuruyor ki Cenab-ı Hak (لَئِن لَّمْ يَنتَهِ الْمُنَافِقُونَ) ne diyor; Ululuğum, yüceliğim hakkı için söylerim ki, eğer vazgeçmezlerse o münâfıklar, münâfıklıktan ve onun eziyete sebep olan hükümlerinden ve ahlâkından (وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ) ve o kalplerinde hastalık bulunanlar, henüz İslam terbiyesini tam almamış, fâsıklığa ve günaha meylederek erkek mü’minlerle, kadın mü’minlere eziyet eden ahlâksızlar Cenab-ı Hak bu münâfıklara bakın bir ültimatom (kesin uyarı) veriyor.

(وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَدِينَةِ) şehirde bozguncu haberler yayanlar ona buna iftira atanlar ve bunu yaygara hâlinde yayanlar… Bugünkü yalan haber yazan şöyle bir dünya basınına da göz atın doğruların kıymetini bilin.

 

Cenab-ı Hak burada bir (ircaftan) bahsediyor.

 

Ne diyor ircaf, aslında sarsıntı “recfe’den” alınarak ortalığı sarsacak tahrikler yapmak demektir. Fiili de olur, sözlü de olur, yazılı da olur, medyatik de olur, basın yoluyla da olur, basın yayın yoluyla da olur, görsel medyada da olur, sözlü medyada da olur yazılıda da olur. Yani mahallede nasıl dedikodu yapılıyorsa şuanda dünyada da bunun çeşitli vasıtaları ortada vardır. Bunlara karşı Cenab-ı Hak uydurma haberler yaymaya “ircaf” denildiği gibi, o yoldaki yalanlara da “eracif” denilir. Münâfıklar bakın o gün kimler yapıyordu Medine-i Münevvere’de Peygamberimize karşı Müslümanlara karşı münâfıklar yapıyorlardı. Bir de o zaman Tevrât’ın kıymetini, Mûsâ’nın kıymetini bilmeyen Yahûdîler yapıyorlardı. Bugün kim yapıyor? Müslümanım diyenler, Müslüman görünenler.

 

Dakika 15:00

 

O şeddeli münafıklarda yapıyor ki suç işleyenindir işlemeyenlerin hiçbir zaman bir defa zerre kadar onları töhmet altında almaya hiç kimsenin hakkı yoktur suç işleyenindir kim olursa olsun. Burada bir iki kişinin adını vermek sadece misâl olaraktır. Yoksa suçun bugün tahsisinden umumiyetine şöyle bir baktığınız zaman, suçu kim işlerse suçlu odur, suç işlemeyen suçu yoktur. (Le nuriyenneke) azâmet ve Şânın hakkı için diyor Cenab-ı Hak mutlak ve muhakkak seni onlara musallat kılar saldırtırım diyor. O gün Peygamberimize bu kötü yaygaralarda bulunanlara Cenab-ı Hak bakın, askerini topla harekete geç emrini veririm diyor. Kötülere ne diyor; vazgeçin bundan diyor Yüce Allah diyor. “Sonra da senin civarına pek az yaklaşabilirler.”

 

Allah’ın bundan öncekiler hakkındaki âdetine göre, kânûnun gereğince bir memlekette bir yerde fitne ve fesada koşanlar öteden beri her millette öldürme ve uzaklaştırma ile cezâlandırıla gelmişlerdir. Yani adâlet ne cezâyı gerektiriyorsa o cezâ verilir. Öldürme gerekiyorsa o cezâ da verilir. Ama tabiki önce ıslahat yolları açıktır o en son yapılaması gerekirse o en sondur illa öldür diyen emir seni bunlar şöyle bir baktığın zaman İslam hukûkunda öldürmeden önce insanlığı kazanma yolları ortaya konmuştur. O öldürülen en son çâredir, artık her taraf kanser olmuş kurtarma şansın kalmamıştır veya başka mikroplarla kuşatılmış kurtulma şansı kalmamıştır. Yoksa İslam kurtarıcıdır. Bir memlekette bir yerde fitne ve fesâda koşanlar öteden beri her millette  bunlar ne yapılmışlardır; Hak ettikleri cezâ verilmiştir.  Çünkü fitne fesat toplumdaki güveni huzuru alır toplumu rahatsız etmeye kimsenin hakkı yoktur. Bunun için uzaklaştırma ile cezâlandırıla gelmişlerdir.  (وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاً) “Sen de Allah’ın o âdetinde ve kânûnunda bir değişme bulamazsın.” Allah ne emrediyorsa bunlar yerine getirilmelidir getirilmiştir. Zararlı ve fesatçı olanları salmak ve uzaklaştırmak kânûnunu nesh etmek ve değiştirmek için gelmemiştir. İslam dini öyle zararlı fesatçı olanları salmak ve uzaklaştırmak kânûnunu nesh etmek ve değiştirmek için gelmemiştir. Fesâda İslam meydan vermez. Verirseniz o toplum da hisse işte anarşiden, terörden kurtulamazsınız. İslam da ne vardır? Hukûkun üstünlüğü, adâlet, huzur, barış, kardeşlik egemendir merhamet egemendir. Bu düzenin yerine siz zulme dayalı adâleti, merhameti ortadan kaldıran sistemlere dayalı düzen kurarsanız o toplumda her gün siz bir terör üretirsiniz.

 

Dakika 20:10

 

Terörü üreten anarşiyi destekleyen siz olursunuz üretkende siz olursunuz ve durduğunuz evinizi ve kendinizi yakan siz olursunuz. Allah’u Teâlâ’nın ortaya koyduğu huzur ve sükûnu gerçek huzuru ve barışı kabul etmeyenler  işte kendi evini kendi ekiyle yakanlardır. Vatanına,  milletine, toplumuna fitneyi pompalayanlardır.

 

Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimelerde de bu yüce emirlerini bize duyurduktan sonra bakın yüce Rabbimiz ne diyor;

 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُواۜ وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَج۪يهاً ﴿٦٩﴾

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداًۙ ﴿٧٠﴾

يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظ۪يماً ﴿٧١﴾

اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُۜ اِنَّهُ كَانَ ظَلُوماً جَهُولاًۙ﴿٧٢﴾

 

 

Yüce Rabbimiz bu yüce âyetlerinde bakın ne buyuruyor;

 

Ey îmân edenler: Sizler Mûsâ’ya eziyet edenler gibi olmayın. Eziyet ettiler de Allah onu, onların söylediklerinden temize çıkardı. O Allah yanında mevkii sahibiydi.

 

Ey îmân edenler! Allah’tan korkun azâbından korunun ve sağlam söz söyleyin, doğru söz söyleyin,

 

Ki (Allah) işlerinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın. Her kim Allah’a ve Rasûlüne itaat ederse o gerçekten murâda ermiştir.

 

Biz o emâneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi, emâneti insan yüklendi. O gerçekten çok zâlim ve çok câhildir.

 

Çünkü Allah münâfık erkeklerle münâfık kadınlara, müşrik erkeklerle müşrik kadınlara azâb edecek, mü’min erkeklerle mü’min kadınların da tövbelerini kabul edecektir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

Cenab-ı Hak (يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اٰذَوْا مُوسٰى) buyurdular. Mûsâ’ya eziyet edenler gidi olmayın. Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Zeynep annemizle evlenmesinden dolayı edilen sözler üzerine, “İfk” meselesi üzerine inmiştir deniliyor. Hz. Mûsâ’ya yapılan eziyete gelince İsrâiloğullarından bir takım kimseler bu niye bu kadar örtünüyor? Mûsâ tesettürüne örtüsüne dikkat ediyor. “Bu niye bu kadar örtünüyor dedi İsrâiloğulları mutlaka vücudunda bir ayıp veya felaket hastalık var” diye söz etmişler, Mûsâ Aleyhisselâm hakkında. Sonra da bir gün ıssız yer de Mûsâ Aleyhisselâm elbisesini bir taşın üzerine koymuş yıkanırken Allah tarafından taşın yuvarlanmasıyla bastonunu kapıp onu izlerken büyük bir kalabalık rast gelip kendisini Allah’ın yarattığı en güzel bir vücut ile görüvermiştir.

 

Dakika 25:22

 

Kardeşi Hârun’u öldürdü demişlerdir. Dikkat edin! Mûsâ’ya yapılan iftiralardan biri de budur, Harun’un kardeşini öldürdü demişlerdir.

 

“Hâşâ!” zinâ etti demek istemişlerdir. Kârûn aldığı zaman sürtük bir kadına birçok mal vererek Hazreti Mûsâ’ya nefsiyle iftira da bulunmak üzere teşvik ve sevk etmiş. Bunu Kârûn yapıyor Mûsâ’ya, bir sürtük pis kadını bakın iftira ettirmek istiyor. Fakat sonunda kadın, Kârûn ile aralarında geçen macerayı itiraf edivermiştir gerçek iftira ortaya çıkmıştır. Bunun gibi Hazreti Muhammed’e de Zeynep Annemiz ile ilgili iftira da yanlış sözde dedikodu yapmak isteyenler olmuşlardır. Fakat Zeynep Annemizle Peygamberimizin evlenmesi Allah’ın emri ile olmuştur ve İslam şeriatına tamamen uygun olarak tecellî etmiştir.

 

Vecih: Haysiyet ve mevkii sahibi şerefli sevgili demektir. Bunun için gerek Zeynep Anneniz meselesi ve gerek başka herhangi bir hususta Peygamberimizi incitecek sözler söyleyenler, uydurma haberler yayanlar kendilerine yazık etmiş olurlar, Allah’ın lanetine uğrarlar.

 

Ey îmân edenler! Allah’tan korkun, takvâlı olun ve sağlam doğru söz söyleyin sözün en güzelini en doğrusunu söyleyin. Ki Allah size amellerinizi düzeltiversin,  işlerinizi yoluna koyuversin ve günahlarınızı bağışlaması ile örtüversin. Her kim de Allah’a ve Rasûlüne itaat ederse gerçekten çok büyük maksada murâdına ermiştir.

 

Cenab-ı Hak diyor ki burada emânetten bahsediyor (اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ) “Biz emâneti arz ettik…” diyor. Emânet nedir şimdi birde bunun üzerine bakalım. “Emâneti arz ettik…” diyor.

 

Emânet: Eminlik, güvenilip inanılan şeyde isim olmuştur. “Şüphesiz ki Allah size emânetleri ehline vermenizi emrediyor.” (اَنْ تُؤَدُّوا الْاَمَانَاتِ اِلٰٓى اَهْلِهَاۙ) buyuruluyor Yüce Rabbimiz böyle buyuruyor. Tefsirciler bunu “yükümlülükler” yani “emânet” dediğimiz zaman “yükümlülükler” “farzlar” diye tefsir etmişlerdir. Bunu şöyle anlamak gerekir. Allah’ın gerek kendi hakları ve gerek insan hakları insanların hakları ile ilgili emirlerinin ve yasaklarının, hükümlerinin yerine getirilmesine Allah’ın emîni inanç memuru olmak demek olan emânetini… Yani Allah’ın diğer eşyada olduğu gibi zorlama ile cebren değil, hoşnutluk ve gönülden tercihle yaptırmak istediği serbest fiillerden emrine itaatle halîfeliği demek olan görev ve yükümlülüğü ne yaptı Cenab-ı Hak?

(عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ)

 

Dakika 30:15

 

Cenab-ı Hak: “O göklere ve yere ve dağlara, yukarıda ve aşağıda o ağır ve büyük varlıkların ve gök cisimlerinin hepsine Allah emâneti teklif eyledik” diyor. (فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا) “Ve onlar onu yüklenmekten kaçındılar ve çekindiler” yani emâneti yerler gökler yüklenemedi kaçındılar. Gerçi gökler ve yeryüzü Allah Teâlâ’nın (اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا) “İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin” emri Fussilet Sûresi’nin 11’inci âyetinde gibi kâinata yönelttiği emirlerini

(أَتَيْنَا طَائِعِينَ) “İsteyerek geldik” diye isteyerek kabul ettiler ama bu kesin emirdi teklif değildi. Öyle iken başkalarının haklarının yüklenmek mânâsını ifade eden emânet kendilerine teklif olunduğu zaman çekindiler, korktular. (وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا) Ondan korktular. Emânet, böyle göklerin ve yeryüzünün ve dağların dayanamayacakları derecede ağır, yerine getirilmesi zor, sorumluluk getiren büyük ve korkunç bir yüktür. Burada “teklif” etmeyi ve “yüz çevirmeyi” gerçek mânâsı üzere anlayan tefsir bilginleri varsa da çokları emânetin büyüklüğünü beyân için “temsili istiare” biçiminde bir ifade olduğu kanaatine varmışlardır. Emânet ifa edildiği takdirde sonuçları çok büyük bir kerâmet olduğu gibi, yerine getirilmediği takdirde de hıyanet ve tazmin etmek cezâsı ile büyük bir rüsvalıktır, rezalettir. (وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ) “Bu emâneti insan diyor ise onu yüklendi.” Dikkat edin! “İnsan bu emâneti yüklendi.” Her insan ‘Bela’ dedi insanlar ne dedi; ‘bela’ dedi teklif ve hilâfetliği halifeliği kabul etti insanoğlu, teklifi ve halîfeliği kabul etti. Halîfelik nedir? Her insan halîfedir. Ne demektir halîfe? Allah’ın teklif ettiği İslam’ın yüce emirlerinin bir, bir yerine getirilmesidir. Her Müslüman burada görevlidir emâneti yüklenmiştir. Teklifi boynuna insanoğlu kendi almıştır. (إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا) şimdi bakın hem emâneti yüklendi o insan çok zâlim çok câhil bulunuyor. Birde emânete ihânet edenler var. Kim bunlar? Yüce Allah’ın teklif ettiği yüce teklifleri kabul etmeyenler ve o emâneti korunmayanlardır. Bunlarda çok zâlim çok câhil olanlardır ki îmân yerine küfrü seçmiş, şirki seçmiş tevhîd yerine, adâletin yerine zulmü seçmiş, sadâkatin dürüstlüğün yerine münâfıklığı seçmiş ve merhametin yerine acımasızlığı seçmiş, sevginin yerine nefreti seçmiş çok zâlim çok câhil dünya da bir kitle var.

 

Dakika 35:15

 

 

‘Zalüm’ çok zâlim demektir. (ظَلُومًا جَهُولً) diyor Kur’an-ı Kerim. ‘Zalüm’ çok zâlim Allah’ın ve Allah’ın kullarının haklarını yüklendiği hâlde bakın, bu emânetin içinde Allah hakları var kul hakları var. Yüklendiği hâlde bunları gereği gibi îfâ etmeyip kendine yazık ediyor bu çok zâlim olan insanoğlu kendine yazık ediyor.

 

‘Cehul’ kelimesi de çok câhil demektir. (لِيُعَذِّبَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ) İşte şimdi bu çok zâlim çok câhil erkek ve kadınlar kimlermiş? Çok zâlim çok câhil kadınlar erkekler Cenab-ı Hak bunlara içinde diyor bunlar için  (لِيُعَذِّبَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ) Elbette Allah akıl defteri münâfıkların erkeğine, kadınına ve müşriklerin erkeğine ve kadınına azâb edecek. Neden? Emânete ihânetin zulümlerinin cezâsını verecek.  (وَيَتُوبَ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ) Bu emâneti korumaya çalışan tövbe istiğfar eden tövbe nasîb eden gerek erkek gerek kadın mü’minlere emâneti edâ etmeye çalışan îmânlılara da tövbelerine kabul ederek dönüp, dönüp bakacak bağış ve rahmetiyle cemâlini gösterecek. (وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً) “Allah bağışlayıcı ve çok rahmetli merhametli bulunmaktadır.” Münâfıklar müşriklerde tövbe edip îmâna gelirlerse, onların tövbelerini kabul edip bağışlar. Demek ki emâneti yerine getirmeyen görevlerini yapmayanların sonu çok fena olduğu gibi, Allah’a Celle Celâlühü ve Rasûlüne Aleyhisselâtu Vesselâm itaat edip de îmân ile emâneti yerine getirenlerde en büyük kurtuluşa ermişlerdir, İlâhî Cemâle kavuşmuş olacaklardır. Şüphesiz ki bu nimet ve rahmet hamd etmeye şükretmeye lâyıktır. Burada ki hamd ve şükür iyi bir Müslüman olmaktır  ve Müslümanlığın gereğini yerine getirmektir. O yüce kurallara İslam’ın yüce kurallarına uymak, o yüce kuralları uygulamaktır. Onun için bundan sonrada “Sebe Sûresi’nin de Elhamdülillah Allah’a hamd ile başlaması ne güzeldir.” (Velhamdülillahi Rabbil-âlemin)  âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.

 

(Elhamdülillah bi-adedi hâlkıh ve mile’l mîzan ve mümtehel ilm ve meblâ rızâ ve zinetel arş velhamdüleke ya Rabbel-âlemin)

 

Dakika 39:35

 

 

 

 

 

 

(Visited 55 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}