Tefsir 428-01

428- Tefsir Ders 428 hayat veren nurun keşif notları

428- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 428

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Sebe Sûresi 15’inci Âyet-i Kerime’den 54’üncü Âyet-i Kerime’ler)

(Fâtır Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 7’nci Âyet-i Kerime’ler)

 

 

لَقَدْ كَانَ لِسَبَأٍ ف۪ي مَسْكَنِهِمْ اٰيَةٌۚ جَنَّتَانِ عَنْ يَم۪ينٍ وَشِمَالٍۜ كُلُوا مِنْ رِزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُۜ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ﴿١٥﴾

  فَاَعْرَضُوا فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ الْعَرِمِ وَبَدَّلْنَاهُمْ بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَيْ اُكُلٍ خَمْطٍ وَاَثْلٍ وَشَيْءٍ مِنْ سِدْرٍ قَل۪يلٍ ﴿١٦﴾

ذٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِمَا كَفَرُواۜ وَهَلْ نُجَاز۪ٓي اِلَّا الْكَفُورَ﴿١٧﴾

وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ الْقُرَى الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَا قُرًى ظَاهِرَةً وَقَدَّرْنَا ف۪يهَا السَّيْرَۜ س۪يرُوا ف۪يهَا لَيَالِيَ وَاَيَّاماً اٰمِن۪ينَ﴿١٨﴾

  فَقَالُوا رَبَّـنَا بَاعِدْ بَيْنَ اَسْفَارِنَا وَظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَجَعَلْنَاهُمْ اَحَاد۪يثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ﴿١٩﴾

  وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ اِبْل۪يسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ اِلَّا فَر۪يقاً مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ﴿٢٠﴾

  وَمَا كَانَ لَهُ عَلَيْهِمْ مِنْ سُلْطَانٍ اِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يُؤْمِنُ بِالْاٰخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا ف۪ي شَكٍّۜ وَرَبُّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَف۪يظٌ۟﴿٢١﴾

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Andolsun ki ‘’Sebe Kavmi’’ için oturdukları yerde bir ibret vardı, alınacak ders vardı: Sağ ve soldan iki bahçe! (onlara): Rabbinizin rızkından yiyin de O’na şükredin, ne güzel bir belde ve çok bağışlayıcı bir Rab!” (denildi).

 

Fakat onlar (şükürden yüz çevirdiler) bakmadılar. Biz de üzerine Arim selini salıverdik ve güzelim iki bahçelerini buruk yemişli, ılgınlık ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik.

 

Bunu onlara nankörlüklerinin cezâsı yaptık ve biz hep böyle çok nankör olanları cezâlandırırız.

 

Biz onlarla o bereket verdiğimiz memleketler arasında, sırt sırta şehirler meydana getirmiştik. Ve onlarla muntazam gidiş geliş düzenledik. (Onlara): Buralarda gecelerce ve gündüzlerce emniyet içinde gezip yürüyün dedik.

 

Buna karşı onlar: “Ey Rabbimiz! Seferlerimizin arasını uzaklaştır” dediler ve nefislerine zulüm ettiler. Bizde onları efsanelere çevirdik ve tamamen didik didik dağıttık. Şüphesiz ki bunda çok şükredecek her sabırlı için elbette ibretler vardır.

 

Yine yemin ederim ki, iblîs onlar hakkında ki zannını hakîkaten doğru buldu da içlerinde müminlerden ibadet bir gruptan başkası ona uydular, şeytana tâbî oldular.

 

Hâlbuki iblîsin onlar üzerinde hiçbir saltanat kudreti yoktur. Fakat biz âhirete îmânı olanı belli edecek, ondan şüphe içinde bulunandan ayırt edecekti. Öyle ya Rabbin her şeyi gözetleyendir. Yani imtihan ediyor Cenab-ı Hak kim haktan yana kim bâtıldan yana kim itaat ediyor Yüce Allah’a kim isyân ediyor bu dünya imtihandır.

 

Dakika 5:07

 

Sebe kavmi önceleri güneşe taparlarken daha sonra Hazreti Süleyman’a itaat ederek memleketlerini kurtardıktan başka, ilerlemişlerdi de meskenleri, merkezleri Yemen’de Me’rib şehriydi. (بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ) “Hoş bir belde” ifadesi ebcet hesabıyla İstanbul’un fethine tarih düşmüştür 857 Molla Cami rahmetlinin bir hediyesi olmak üzere meşhurdur ve bilinmektedir. Dikkat edin!                                      (بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ) hoş bir belde ifadesi ebcet hesabı ile İstanbul’un fethine tarih düşmüştür. (857) Molla Cami rahmetlinin bir hediyesi olmak üzere meşhurdur ve bilinmektedir.

 

Rivâyete göre 13 Peygamberleri kendilerine dâvet ettikleri hâlde şükürden kaçındılar, hizmetine bakmadılar. “Arim” seli Ebü’l Fidâ tarihinde, “Bu Seddi (barajı) Me’rib yurdunda Sebebin Yeşcub yapmış ve ona yetmiş kadar çay akıtmış ve uzak vadilerden selleri celb eylemiş idi” der. Âlûsî de, Keşşâf ‘’ta da denilir ki:          Bu sed (baraj) Belkıs’ın yaptığı set idi ki, iki dağın arasına taş ve zift ile kapatarak kaynak ve yağmur sularını biriktirmiş ve sulama için gereği kadar haklar bırakmıştı.” Âlûsî’nin nakline göre, seddin arkasına suyu hapsedip, tutup, birbiri üzerine çeşitli kapılar ve önüne nehirlerin sayısınca 12 havuz yapmıştı. Himyer’in yaptığı da söylenmiştir. Lokman Bin Âd’ın yaptığı ve taşlarını kalay ve demirle perçinlediği ve bir fersah kare olduğu söylenmiştir. Bunun için Cenab-ı Hak, bir milleti helak edecekse her şeye kâdirdir sebepleri yaratır. Çünkü bütün sebepler O’na bağlıdır. Bu millet bir sel ile helâk edildiler mahvoldular iblîse tâbî oldular. Onun gücünden değil kendilerinin âhirete inanmadıklarından dolayı îmânsızlıklarının cezâsını dünyada da ayrıca çektiler cehenneme yollandılar.

 

Dakika 10:20

 

 

استعيذ بالله

قُلِ ادْعُوا الَّذ۪ينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِۚ لَا يَمْلِكُونَ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِ وَمَا لَهُمْ ف۪يهِمَا مِنْ شِرْكٍ وَمَا لَهُ مِنْهُمْ مِنْ ظَه۪يرٍ ﴿٢٢﴾

وَلَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ عِنْدَهُٓ اِلَّا لِمَنْ اَذِنَ لَهُۜ حَتّٰٓى اِذَا فُزِّعَ عَنْ قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَاۙ قَالَ رَبُّكُمْۜ قَالُوا الْحَقَّۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ ﴿٢٣﴾

قُلْ مَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قُلِ اللّٰهُۙ وَاِنَّٓا اَوْ اِيَّاكُمْ لَعَلٰى هُدًى اَوْ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ ﴿٢٤﴾

قُلْ لَا تُسْـَٔلُونَ عَمَّٓا اَجْرَمْنَا وَلَا نُسْـَٔلُ عَمَّا تَعْمَلُونَ﴿٢٥﴾

قُلْ يَجْمَعُ بَيْنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفْتَحُ بَيْنَنَا بِالْحَقِّۜ وَهُوَ الْفَتَّاحُ الْعَل۪يمُ﴿٢٦﴾

قُلْ اَرُونِيَ الَّذ۪ينَ اَلْحَقْتُمْ بِه۪ شُرَكَٓاءَ كَلَّاۜ بَلْ هُوَ اللّٰهُ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿٢٧﴾

وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا كَٓافَّةً لِلنَّاسِ بَش۪يراً وَنَذ۪يراً وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٢٨﴾

وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿٢٩﴾

قُلْ لَكُمْ م۪يعَادُ يَوْمٍ لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ۟ ﴿٣٠﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

De ki: “Allah’ı bırakıp da tanrı saydığınız putlarınıza istediğiniz kadar yalvarın. Onların ne göklerde ve yerde zerre kadar güçleri hiçbir şeye yetmez. Onların bunlar da bir ortaklığı da yoktur, Allah’ın da onlardan bir yardımcısı yoktur.”

 

Allah’ın huzurunda şefaat da fayda vermez. Ancak izin verdiği kimsenin ki müstesnâ, nihâyet kalplerinden dehşet giderildiği zaman “Rabbiniz ne buyurdu?” derler. (Şefaat sahipleri de) “Hakkı söyledi” derler. O, her şeyden yüksek ve büyüktür.

 

De ki: “Size göklerden ve yerden rızık veren kimdir?” Yine de ki: “Allah’tır, herhâlde ya biz, ya da siz mutlak bir hidâyet üzerindeyiz veya açık bir sapıklık içindeyiz.”

 

De ki: “Siz bizim yaptığımız günahlardan sorumlu tutulmazsınız. Biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu olmayız.”

 

De ki: “Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra da hak hükmü ile aramızı ayıracaktır. Asıl hüküm veren ve her şeyi bilen O’dur Yüce Allah’tır.”

 

“De ki: “Ona ortak diye takıştırdıklarınızı bana gösterin bakayım! Hayır, öyle şey yoktur, doğrusu güçlü ve hikmet sahibi olan ancak Yüce Allah’tır Celle Celâlühü.”

 

Biz seni ancak bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” Bu âyette dikkat et ey dünya ey insanlık âlemi! Hazreti Muhammed’in bütün insanlara Peygamber gönderdiğini açıkça söylüyor hem de müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik buyuruyor. Fakat insanların çoğu bilmezler diyor.

 

Ve: “Eğer gerçekçi iseniz bu vaat ne zaman olacak?” diyorlar.

 

De ki: “Size vaat edilen öyle bir gündür ki, ondan ne bir an geri kalabilirsiniz, nede ileri geçebilirsiniz.” O saat gelince istenilen Allah’ın istediği olacak kıyâmet kopacak ve yüce mahkeme kurulacak herkes hesap verecek.

 

Dakika 15:58

 

 

Burada kıymetli dostlar, Ancak kendisine şefaat için izin verilmiş olan kimse hâriç ki işte burada önce Makâm-ı Mahmûd da Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, öncelik Makâm-ı Mahmûd da Hazreti Muhammed’dedir sonra da derece, derece diğer peygamberler, sâlih kimseler ve melekler şefaate izin verilince şefaat ederler. (اِلَّا لِمَنْ اَذِنَ لَهُۜ) buyrulmuştur.

Cenab-ı Hak Sevgili Habîbi Hazreti Muhammed’in şefaatine nâil olan kullarından eylesin.

 

Bu âyette Hazreti Muhammed’in Peygamberliğinin Arap ve Arap olmayan bütün insanları topyekûn içine aldığına delil olan âyetlerdendir. Ne diyor Yüce Allah bu âyet-i kerimede:

(وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا كَٓافَّةً لِلنَّاسِ بَش۪يراً وَنَذ۪يراً) buyurmaktadır. “Hazreti Muhammed bütün insanlığın tamamına evrensel bir Peygamber olarak gönderilmiş bütün çağların bütün milletlerin Peygamberidir.”

 

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ نُؤْمِنَ بِهٰذَا الْقُرْاٰنِ وَلَا بِالَّذ۪ي بَيْنَ يَدَيْهِۜ وَلَوْ تَرٰٓى اِذِ الظَّالِمُونَ مَوْقُوفُونَ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ يَرْجِعُ بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍۨ الْقَوْلَۚ يَقُولُ الَّذ۪ينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُوا لَوْلَٓا اَنْتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِن۪ينَ﴿٣١﴾

قَالَ الَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُوا لِلَّذ۪ينَ اسْتُضْعِفُٓوا اَنَحْنُ صَدَدْنَاكُمْ عَنِ الْهُدٰى بَعْدَ اِذْ جَٓاءَكُمْ بَلْ كُنْتُمْ مُجْرِم۪ينَ﴿٣٢﴾

وَقَالَ الَّذ۪ينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُوا بَلْ مَكْرُ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ اِذْ تَأْمُرُونَـنَٓا اَنْ نَكْفُرَ بِاللّٰهِ وَنَجْعَلَ لَهُٓ اَنْدَاداًۜ وَاَسَرُّوا النَّدَامَةَ لَمَّا رَاَوُا الْعَذَابَۜ وَجَعَلْنَا الْاَغْلَالَ ف۪ٓي اَعْنَاقِ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ هَلْ يُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٣٣﴾

وَمَٓا اَرْسَلْنَا ف۪ي قَرْيَةٍ مِنْ نَذ۪يرٍ اِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَٓاۙ اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ ﴿٣٤﴾

 

 

Yüce Rabbimiz âyetlerinde bakın nice, yüce emirler yüce haberler bize vermektedir.

 

İnkârcılar: “Biz ne bu Kuran’a inanırız, ne de ondan öncekilere inanırız.” dediler hiç birine inanmayız dediler. Fakat o zâlimler yakalanıp Rablerinin huzuruna durduruldukları zaman, birbirlerine söz atarken bir görsen! Bir taraftan zayıf düşürülenler, o büyüklük taslayanlara: “Siz olmasaydınız biz mutlaka mü’min olurduk” derler. Önderlerle peşinden gidenler bakın ne yapıyorlar nasıl atışıyorlar;

 

Diğer taraftan büyüklük taslayanlar, o kodamanlar o önder olanlar sahte önderler zayıf düşürülenlere: “Size hidâyet geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçluydunuz” derler.

 

Dakika 20:55

 

 

O zayıf düşürülenler de o büyüklük taslayanlara: “Hayır, (işiniz) gece-gündüz hilekârlıktı. Çünkü siz bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na eş koşmamızı emir ediyordunuz” derler. Bunlar azâbı gördükleri zaman içlerinden pişmanlık getirmektedirler. Biz de o kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçirmişizdir. Onlar sadece yaptıklarının cezâsını çekiyorlardır.

 

Biz herhangi bir memlekete tehlikeyi haber veren bir uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın refah ile şımartılmış olanları: “Biz sizin gönderildiğiniz şeyleri tanımayız dediler.” gerçekleri kabul etmediler.

 

Ve yine dediler ki: “Biz malca da daha çoğuz, evlatça da, bize azâb edilmez.” dediler zenginliklerine, mevki makamlarına güvendiler.

 

De ki: “Rabbim rızkı dilediğine genişletir, dilediğine sıkar. Fakat insanların çoğu bilmezler.

 

 

استعيذ بالله

 

وَمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْ بِالَّت۪ي تُقَرِّبُكُمْ عِنْدَنَا زُلْفٰٓى اِلَّا مَنْ اٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاًۘ فَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ جَزَٓاءُ الضِّعْفِ بِمَا عَمِلُوا وَهُمْ فِي الْغُرُفَاتِ اٰمِنُونَ ﴿٣٧﴾

وَالَّذ۪ينَ يَسْعَوْنَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا مُعَاجِز۪ينَ اُو۬لٰٓئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ﴿٣٨﴾

  قُلْ اِنَّ رَبّ۪ي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ وَيَقْدِرُ لَهُۜ وَمَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُۚ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ﴿٣٩﴾

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَم۪يعاً ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِيَّاكُمْ كَانُوا يَعْبُدُونَ ﴿٤٠﴾

 

Hâlbuki sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlatlarınız değildir. Ancak îmân edipte sâlih amel işleyenlere gelince, işte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükâfat vardır. Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler.

 

Âyetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara gelince, işte onlar Hakk’ın huzuruna azâb içinde getireceklerdir.

 

De ki: “Gerçekten Rabbim kullarından dilediği kimseye rızkı hem genişletir, hem daraltır. Her neyi hayra harcarsanız O, onun yerine başkasını verir. Hem O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

 

Ogün Allah, onları hep birlikte mahşere toplayacak, sonra meleklere: “Şunlar size mi tapıyorlardı?” diyecektir.

 

Dakika 25:25

 

Kıymetli dostlar,

 

وَقَالُوا نَحْنُ اَكْثَرُ اَمْوَالاً وَاَوْلَاداًۙ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ﴿٣٥﴾

قُلْ اِنَّ رَبّ۪ي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ۟ ﴿٣٦﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

استعيذ بالله

قَالُوا سُبْحَانَكَ اَنْتَ وَلِيُّنَا مِنْ دُونِهِمْۚ بَلْ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْجِنَّۚ اَكْثَرُهُمْ بِهِمْ مُؤْمِنُونَ ﴿٤١﴾

فَالْيَوْمَ لَا يَمْلِكُ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ نَفْعاً وَلَا ضَراًّۜ وَنَقُولُ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ﴿٤٢﴾

  وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هٰذَٓا اِلَّا رَجُلٌ يُر۪يدُ اَنْ يَصُدَّكُمْ عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ اٰبَٓاؤُ۬كُمْۚ وَقَالُوا مَا هٰذَٓا اِلَّٓا اِفْكٌ مُفْتَرًىۜ وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْۙ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ﴿٤٣﴾

  وَمَٓا اٰتَيْنَاهُمْ مِنْ كُتُبٍ يَدْرُسُونَهَا وَمَٓا اَرْسَلْـنَٓا اِلَيْهِمْ قَبْلَكَ مِنْ نَذ۪يرٍۜ ﴿٤٤﴾

وَكَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۙ وَمَا بَلَغُوا مِعْشَارَ مَٓا اٰتَيْنَاهُمْ فَكَذَّبُوا رُسُل۪ي۠ فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ۟﴿٤٥﴾

 

 

Onlar da: “Seni tenzih ederiz. Bizim onlara karşı sığınacak velimiz sensin. Hayır, onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inanmışlardı.” diyecekler.

 

İşte o gün birbirinize ne bir menfaate, ne de bir zarara sahip olabilirsiniz. Kimse kimseye orada ne fayda ve zarar veremez iş işten geçmiştir. Ve biz o zulmedenlere: “Tadın bakalım o yalan deyip durduğunuz ateşin azâbını!” deriz.

 

Karşılarında açık deliller hâlinde âyetlerimiz okunduğu zaman o zâlimler: “Bu başka değil, sırf sizi atalarınızın taptığı tanrılardan men etmek isteyen bir adam.” Dediler. Ve: “Bu (Şanlı Kur’an), Kur’an-ı Azîmüşşân başka bir şey değil, sırf uydurulmuş bir iftira” dediler. O kâfirler, hak kendilerine geldiği zaman: “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil.” dediler.

 

Hâlbuki biz onlara öyle ders alacakları kitaplar göndermedik. Onlar yanlış şeyler öğrenmişler, yanlışı duymuşlar, yanlışı kabul etmişler Peygamberler doğruyu söylerler. Allah’ın Kitâb’ı Kur’an bütün doğruları söyler. Kendilerine senden önce bir uyarıcı da göndermedik.

Onlardan öncekilerde yalanlamışlardı. Hem bunlar, onlara verdiklerimizin onda birine eremediler. Peygamberlerimi yalanladılar ama beni inkâr edişin sonu nasıl oldu? Dedi Cenab-ı Hak. Her inkârın sonu perişanlıktır helâktır.

 

Dakika 30:00

 

Hem O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Çünkü Allah’tan başka rızık veren Rezzak yoktur. Çünkü ‘razik’ rızık veren değil onlar O’nun rızkını Yüce Allah’ın rızkını insanlara ulaştırmaya yarayan birer araçtırlar. Araçları amaç gibi mahlûku ‘Hâlık’ gibi görenler nimeti Allah’ın yerine koyanlar, nimeti verenden habersiz olanlar, bugünkü dünyada putperestliğin kaynağında da bunlar bulunmaktadır.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Kıymetli izleyenler, muhterem efendiler, beyefendiler ve hanımefendiler!

 

– Hakk’ın yüce Kitâb’ı yüce Kur’an’ın hayat veren nurun dersleri keşif notları ve irşâd notları isimli dersimiz Sebe Sûresi’nin 46’ncı âyeti ile devam etmektedir. Dersimiz Kur’an-ı Kerim’in başından sırayla buraya kadar geldi Yüce Allah’ın lütfuyla devam edecektir.

 

استعيذ بالله

قُلْ اِنَّـمَٓا اَعِظُكُمْ بِوَاحِدَةٍۚ اَنْ تَقُومُوا لِلّٰهِ مَثْنٰى وَفُرَادٰى ثُمَّ تَتَفَكَّرُوا۠ مَا بِصَاحِبِكُمْ مِنْ جِنَّةٍۜ اِنْ هُوَ اِلَّا نَذ۪يرٌ لَكُمْ بَيْنَ يَدَيْ عَذَابٍ شَد۪يدٍ ﴿٤٦﴾

قُلْ مَا سَاَلْتُكُمْ مِنْ اَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْۜ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ﴿٤٧﴾

  قُلْ اِنَّ رَبّ۪ي يَقْذِفُ بِالْحَقِّۚ عَلَّامُ الْغُيُوبِ﴿٤٨﴾

  قُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُع۪يدُ ﴿٤٩﴾

قُلْ اِنْ ضَلَلْتُ فَاِنَّـمَٓا اَضِلُّ عَلٰى نَفْس۪يۚ وَاِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوح۪ٓي اِلَيَّ رَبّ۪يۜ اِنَّهُ سَم۪يعٌ قَر۪يبٌ﴿٥٠﴾

  وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ فَزِعُوا فَلَا فَوْتَ وَاُخِذُوا مِنْ مَكَانٍ قَر۪يبٍۙ﴿٥١﴾

وَقَالُٓوا اٰمَنَّا بِه۪ۚ وَاَنّٰى لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍۚ﴿٥٢﴾

وَقَدْ كَفَرُوا بِه۪ مِنْ قَبْلُۚ وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍ﴿٥٣﴾

  وَح۪يلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِاَشْيَاعِهِمْ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا ف۪ي شَكٍّ مُر۪يبٍ ﴿٥٤﴾

 

De ki: “Size sadece bir tek nasihat edeceğim. Şöyle ki: Allah için ikişer, üçer ve teker teker kalkarsınız, sonra da iyi düşünürsünüz.” Arkadaşınızda, (peygamberde) delilikten eser yoktur. Âlemlerin en üstün şahsiyeti, en büyük fetanet sahibi en büyük Peygamberdir. Sıdk, emânet, fetanet, tebliğ, ismet, seküret peygamberlerin sıfatlarıdırlar. O, yalnız şiddetli bir azabın önünde, sizi sakındıracak, uyaracak bir Peygamberdir. Herkes aklını başına almalıdır.

 

Dakika 35:10

 

De ki: “Ben sizden herhangi bir ücret istemem. O sizin içindir. Benim ecrim, mükâfatım ancak Allah’a aittir. O, her şeye şahittir.”

 

De ki: “Gerçekten Rabbim, hakkı yerli yerine koyar.  O, gaybları hakkı ile bilendir.”

 

De ki: “Hak geldi, bâtılın önü de kalmaz, sonu da.”

De ki: “Eğer ben yanılırsam, yalnız kendime kalarak yanılırım. Ve eğer hidâyeti bulmuşsam, bilmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü o yakındır, işitir, işittirir.” Dikkat et! O, işitir, işittirir bize bizden de yakındır.

 

Onları telaşa düştükleri zaman görsen: Artık kaçamak yoktur, yakın yerden yakalanmışlardır.

 

Ve: “O’na îmân ettik” demektedirler. Fakat onlar için îmâna âhiret gibi uzak bir yerden el sunmak (ulaşabilmek) nerede?

 

Hâlbuki daha önce (dünyada) O’nu inkâr etmişlerdi. Uzak yerden gayba taş atıyorlardı.

 

Artık kendileriyle arzularının arasına set çekilmiştir. Tıpkı bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi… Çünkü hepsi işkilli bir şüphe içinde bulunuyorlardı.

 

Dünya da bir türlü îmân etmiyorlardı şüphe içindeydiler. Âhirete gelince de herkes îmân etmek istiyor. Îmân etmiş gerçekler görülmüş inkâr ettikleri hep tezâhür etmiş iş işten geçmiş. Azrâil Aleyhisselâm gırtlağına çöküp canını aldıktan sonra veya alırken Sekerât-ı Mevt hâlinde gözünden perde kalktığı zaman o zaman, îmân edersin ama o îmânlar geçerli değil, iş işten geçmiştir. Aklını başına al, seve seve Müslüman ol. Yüce Allah aklı vermiş akılla Kuran-ı Kerim’in nurunu ilmini, irfânını, Muhammedî nuru onun şeriatını birleştir. Aklınla birleştir, aklını Allah’ın emrine bağla yoksa iblîs gibi yanlış içtihatlar da bulunma.

 

Cenab-ı Hak: “Gerçekten Rabbin hakkı fırlatır, yerli yerine koyar.” Hakkı kalbine indirir bâtılın tepesine indirir bâtılı yok eder. İslam’ın yayılmasını Cenab-ı Hak vaad etmiş oluyor. İslam haktır, İslam hak olduğu için bâtıl yok olacaktır. İslam bütün insanlığı kucaklayan Allah’ın rahmetidir ebedî saadet ve kurtuluşun adıdır. Peygamberin de kendi kendine içtihâd ile hareket ettiği takdir de hata edebileceğine delâlet vardır. Yalnız onlar masumdurlar derhâl yanılgıları kendilerine bildirilir onlar farklıdırlar.

 

Tenâvuş: El atmak,  el sunmak demektir.

 

Mekânı Baid: Azâb gelip çattıktan sonra îmân ümitsizlik hâlinde îmân faydasızdır.

 

Dakika 40:15

 

Dikkat et! Azâb gelin çarptıktan sonraki îmân faydasızdır, ümitsizlik hâlinde îmân faydasızdır. Çünkü Allah’tan ümit kesenler ancak îmânsızlardır.

 

Kıymetli izleyenler,

 

Dersimiz ‘’Fâtır Sûresi’ne’’ gelmiş bulunmaktadır. ‘’Fâtır Sûresi’’ de Mekke-i Mükerrem’e döneminde indirilen sûrelerdendir. Âyet sayısı 45’dir ve sıra numarası Kur’an-ı Kerim’de 35’dir.

 

İslam ile yeni bir âlemin yaratılmak da olduğunu müjdeleniyor. Müjdeler diyor ki, İslam eskimeyen yepyeni ebedî bir âlem ortaya koymuştur. İyi Müslümanlar bunun tadını almışlardır. Bunun için de bütün insanlığı Cenab-ı Hak bu yepyeni eskimeyen ebedî saadet nizâmı olan İslam’a bütün insanlığı çağırıyor rahmeti ve merhametiyle İslam’ın yüce adâleti ile insanlığı kucaklamış kuşatıyor. Bu haktan tâviz vermek anlamına gelmez. Buna şöyle bir misâl verilebilir; Güneş âlemlere doğar, rahmet âlemlere yağar inanan da inanmayan da faydalanır. İslam ezelî ebedî Allah’ın bir rahmetinin kuşatmasıdır, inananlar bunun karşılığını cennette ebedî mutlu olarak alacaklardır. İnanmayanlar dünya da İslam’dan  faydalanabilirler ve faydalanıyorlar ama öbür âlem de nasipsiz kalırlar kendilerine yazık ederler. Bizden duyurması gerçekleri söylemesidir. Öte taraf kişinin özgür hür irâdesiyle seve seve Müslüman olmasına bağlıdır. Çünkü zoraki Müslümanlık makbul ve kabul değildir ve İslam da ona müsaade de yoktur.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ جَاعِلِ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلاً اُو۬ل۪ٓي اَجْنِحَةٍ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۜ يَز۪يدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَٓاءُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿١﴾

مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ وَمَا يُمْسِكْۙ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿٢﴾

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۜ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللّٰهِ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۘ فَاَنّٰى تُؤْفَكُونَ﴿٣﴾

  وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ﴿٤﴾

  يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ ﴿٥﴾

اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُواًّۜ اِنَّمَا يَدْعُوا حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ اَصْحَابِ السَّع۪يرِۜ﴿٦﴾

اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ۟﴿٧﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

Dakika 45:10

Hamdü senâ gökleri ve yeri yaratan melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler klan Yüce Allah’a hamd olsun, hamd Yüce Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediği kadar yaratır ve artırır. O, yaratmada dilediği kadar artırır gerçekten Allah her şeye kâdirdir. Bizler âciz O kâdirdir her şey âciz O kâdirdir hem de kâdir-i mutlaktır.

 

Allah, insanlara rahmetinden neyi açarsa artık onu tutacak, kısacak olan yoktur. Her neyi e tutar kısarsa, onu da, ondan sonra salacak yine yoktur. O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

 

Ey insanlar! Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın, hatırlayın, hatır da tutun unutmayın. Allah’tan başka bir yaratıcı mı var? O size gökten ve yerden rızık verir. O’ndan başka ilah yoktur. O hâlde (haktan) nasıl çevrilirsiniz?

 

Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa, senden önce birçok Peygamberler de yalanlandılar. Bütün işler Allah’a döndürülür.

 

Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah’ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın aldatıcı şeytan sizi Allah hakkında da aldatmasın.

 

Çünkü şeytan size düşmandır, siz de onu düşman tutun. O etrafına toplanan taraftarlarını ancak cehennemliklerden olsunlar diye dâvet eder. Şeytan herkesi cehenneme çağırır kötülükleri süsler cilalar.

 

İnkâr edenler için şiddetli bir azâb vardır. Bunlar şeytana uydular îmân edip sâlih amel işleyenler içinde bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

“Bütün âlemi yoktan yaratan fıtratını ilk başta yoktan var eden yahut yaran yoktan varlığa çıkaran ve yine yaratacak gök yarıldığı zaman.” ‘’İnşikak Sûresinde’’ buyurduğu gibi. Yine buyuruluyor ki Râgıp uzunluğuna yarmak derken örneği geçmeksizin ilk olarak yaratmak mânâsına meşhûrdur. Örneksiz, misalsiz yoktan yaratmanın adı Fâtır’dır. Fâtır ilk yaratmaya göredir. İzâfeti mâneviyye olarak marife olup Allah kelimesine sıfat olmuştur. İkinci yaratılmaya işareti intikali ve istiklâli olmuş olur. İsmi fail olması da mümkündür.

 

Dakika 50:00

 

Âhiret yaratılması dahi açıklanmış olur bedel yapmak birisi de (مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ) “Din gününün sahibi.” gibi süreklilik ve sebat kast olunarak geçmiş zaman ve gelecek zamanı kapsamaktır. En uygunu da budur. Hem ilk yaratılmayı ve hem ikinci yaratılmayı kapsayarak mana işaret ettiğimiz gibi şu olur; gökleri ve yeryüzünü yaratan ve ayıracak olan, dünyayı yarattığı gibi âhireti de yaratan ve melekleri elçiler yapan… Yani kendisinden kullarının şuurlarına tebliğ vasıtaları, Peygamberlere vahiy, sâlih insanlara ilhâm akıllara doğru düşünme fikrini getiren araçlar yahut kudretini, eserlerini yarattıklarına iletici vasıtalar kılan ikişer, üçer, dörder çok kanatlı melekler yaratan Yüce Allah’tır.

 

Ecniha: “Cenah” kelimesinin çoğuludur. Cenah da kanat demektir. Meleklerin “cenahlarının” gerçek yüzünü ve nasıl olduğunu ise Yüce Allah bilir. Gerçi cenah kelimesini cihet ile tevil edenler de olmuştur. Tahsis için değil çokluğu beyân etmek içindir. Dörtten yukarı kanadı olan melek yok demek değildir. Buhârî Şerif’te Müslim’de Tirmizî’nin rivâyetinde (لَقَدْ رَأَى مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَى) “Andolsun ki o Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını görmüştür.” Âyet-i kerimesinde İbn-i Mes’ûd Hazretleri’nden rivâyet etmişlerdir ki, Rasûlullah Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem Cebrâil Aleyhisselâm’ı 600 kanatla görmüştür. Tirmizî’nin Hz. Âişe’den rivâyetine göre de: Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Cebrâil’i kendi şekliyle ancak iki kez görmüştür. Bir kere “Sidre-i Münteha’nın” yanında bir kez de “Ciyad” içinde (atlar) içinde ki 600 kanadı vardı, ufku kapatmıştı. Bu haberin kaynağından Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ahmed Bin Hanbel gibi çok kıymetli muhaddislerimiz bulunmaktadır. (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn)

(يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاء) Yaratma dilediği kadar artırır. Meleklerin kanatlarını daha çok yapabileceği gibi diğer yarattıklarında bakın onlarda da dilediği artırmayı yapar yapabilir, gücü her şeye yetiyor. Meselâ güzel yüzler, güzel sesler, güzel saçlar, güzel hatlar, gözler de güzellik, boy ve endam da hoşluk, incelik biçimde uyumluluk, organlar da tamamlık, güçte şiddet akıl da keskinlik görüşte de düşünce de verimlilik ve bereket, kalpte cesâret, ruhta hoşgörü, dil de güzel ifade, konuşmakta yeterlilik, işte beceriklilik. ‘’İlâ Âhir’’ neler, neler ne mükemmellikler, ne fazlalıklar yaratır dilerse.

 

Dakika 55:27

 

Lütfu ve  nimeti açar salıverir yağar da yağar ilâhî feyizler coşar da coşar. Yeter ki Rabbine kul ol samimi ol bütün varlığınla ona bağlan. Ebediyyû’l-ebed O’nun kulusun O’na muhtaçsın. Yanlış yapma ey Allah’ın kulları! Sahte şanlara sahte şatafatlara aldanma! Hakk’a gel Hakk’ın emrine girin kul olmanın işte ebedî sultan olma şansı buradadır. Yüce Allah’ın yenilmez gâliptir O’nun yaratmasından hikmetler kânûnlar çıkar. Bu sayede ilimler fenler edinilerek sebeplerine sarılmakla nimetlerine erilir. İzzet ve rahmetiyle peygamber kitap gönderir hikmetiyle din ve ilim öğretir gençlik uçup ihtiyarlık çöktüğü gibi. Aklını başına al! Gençlik uçup ihtiyarlık çöktüğü gibi dünya bir rüya gibi gelir geçer. Dikkat et! Nefsime söylüyorum dünya bir rüya gibi gelir geçer âhiret ebedî olmak üzere gelir çatar. Îmânsız seni yakalarsa hâlin ne olacak? İslam ‘sız, kitapsız, îmânsız, Kur’an ’sız, Muhammed’siz, İslam ’sız yakalarsa hâlin ne olacak? Allah bir hakîkatte ortaya konulan Allah’ın kânûn ve nizâmı da bir ikinci ilâh ikinci nizâm yok. Bütün doğruların adresi İslam bütün yanlışlar İslam dışıdır. Tekrar ediyorum; Gençlik uçup ihtiyarlık çöktüğü gibi, dünya bir rüya gibi gelip geçer âhiret ebedî olmak üzere gelir çatar. Şeytan sizi Allah ile aldatmasın. Ne demek bu? İnsanları şeytan Allah’u Teâlâ’yla aldatır. Nasıl aldatır? Allah’a da mağrur etmesin sizi. O sakın o çok aldatıcı mağrur şeytan sizi Allah ile de aldatmasın Allah’a da mağrur etmesin. (وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ) Cenab-ı Hak ne diyor; Yani Allah Kerim’dir, Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir, Allah her şeye vekildir diyerek günahlara, tembelliklere, sefihliklere sevk etmesin. Dikkat et! Allah Kerim’dir, diyerek sana ibadetleri terk ettirir şeytan, Allah çok bağışlayıcıdır diyerek günahları işletir şeytan, Allah çok merhametlidir diyerek sana günahları e tembelliği hoş gösterir şeytan, Allah’a çok merhametlidir diyerek sana günahları ve tembelliğin hoş gösterir şeytan. Seni günahlara, tehlikelere, sefihliklere, zillete sevk etmesin görevlerinizi size kötüye kullandırmasın.

 

Dakika 1:00:20

 

Şeytan Allah ile insanları böyle aldatmaya kalkmıştır Allah bunu haber veriyor (C.C). Şeytan sisi diyor Allah ile aldatmasın. Nice şeytanlar şeytanlaşmış insanlar sıkışınca böyle derler. Allah Kerim’dir diye diye Allah’a isyân ederler, Allah bağışlayıcıdır diye, diye isyân ederler. Bu şeytanın insanoğlunu Allah ile aldatmasıdır. Allah saygısını duymamak bakın, Allah’a saygı göstermiyor hem de Allah Kerim’dir diye diye isyân ediyor, izzetini ve celâlini hesaba katmıyor. Allah’ın izzet ve celâlini hesaba katmadan Allah Kerim’dir diye diye Allah’a isyân ediyor. Allah’ın cezâsının tanımamak gibi bir cinâyet işliyor ve aynı zaman da Allah’ın îmân ile çalışan sâlih kullarına vaad olunan nimetlerinden bir mahrumiyettir. Şeytan böyle mahrum bırakır aldatır. Çünkü küfür ve küfran edenlere şiddetli azâb îmân ile sâlih amellere çalışanlara bağışlama ve büyük bir ecir, lütuf kerem vardır. Onun için şeytan bu durum üzerini örtüp kandırmak ister. Burayı unutma! Allah’ın îmân ile çalışan sâlih kullarına vaad olunan nimetlerinden mahrum etmek için şeytan insanları aldatır. Çünkü küfür küfran edenlere şiddetli azâb vardır, şeytan buranın da üzerini örten Allah ile insanları aldatır. Îmân ile sâlih amellere çalışanlara bağışlama ve büyük bir ecir vardır. Şeytan yine buranın da üzerini örterek Allah ile insanları aldatmaya çalışır. Allah kerimdir, Allah gafurdur, Allah rahimdir diye, diye insanların Allah’ın gazabına hışmına çarptırır ve küfre saplar şirke saplar kendisi de ebedî cehennemliktir. Bütün insanların da cehennemlik olmasına çalışır ve burada Allah ile de insanları aldatmaya kalkmıştır. Yüce Allah bunu haber veriyor; ey insanoğlu aklını başına al!

 

Dakika 1:04:08

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 54 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}