hadisvetasavvuf 43-01

43- Hadis ve Tasavvuf Ders 43 hayat veren nurun keşif notları

HADİS TASAVVUF DERS 43

 

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

‘’Elhamdulillahirabbil âlemin vel akıbeti lilmuttakiyn vesselatü vesselamu alarasulüna Muhammedin veala alihi vesahbihi ecmaiyn   estağfirrullah  biadedi zunubina tatufer Allahu ekber hattatufer estağfirullah elazim veetubi ileyh Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina  venebiyyina Muhammedin veala alihi ve sahbihi ve sellem’’

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler; derslerimiz tasavvuf notlarıyla devam etmektedir. Tasavvufta birçok ekolümüz var bunlardan bazıları da Bağdat ekolü, Nişabur, Horasan ekolleri ki buralarda ruh terbiyesi nefis terbiyesi üzerinde yeryüzünün en büyük şahsiyetleri orda ruh terbiyesi üzerine nefis terbiyesi üzerine okullar açılmış bu okulların hocaları büyük evliyalardır. Bunların başında dersimizin de içinde anlaşılacağı gibi büyük şahsiyetler bulunmaktadır. İmam-ı azamın ilim halkasında Davud’u Tailer onu takip eden zincirde niceleri yetişmiş ve bu halka tabiin Ashabı Güzin ve Hz. Muhammed’e istinat eden Kuran-ı Kerimi güzel okuyan içini iyi anlayan ehlisünnete sıkıca bağlı olan evliyalar okuludur tasavvuf budur. Şimdi bu konuda sizlere burada Cüneyt’i Bağdadi gibi, Beyazid-i Bestami gibi, Kuşeyri gibi nice zatı muhteremlerle kısaca bir yolculuk yapacağız, bu konuda notlar vereceğiz bunlardan biride Kuşeyri’dir. Ebul Kasım Abdülkerim Bin Havazin Bin Abdülmelik Bin Talha Kuşeyri Neysa Bin Nişabur’i, Nişabürün Üstüvan kasabasında rebiyülevvel aynında 376 tarihinde hicri Temmuz miladı 986’da doğmuştur. Horasan erenlerindendir ki buna horasan ekolü de diyebiliriz. Ebu Ali Dekkaka inabe ediyor seyir ve sülük bu şekilde başlıyor. Biliyorsunuz ki seyir ve sülük evliyanın verdiği derslere âlimlerimizin verdiği derslere sıkıca bağlanmak gerçek tövbe etmek ve kuralları yerine getirmeye çalışmaktır. Şimdi bu ekol üzerinde şöyle biraz şey yapalım bu zatı muhteremler kıymetli zatlardır mesela Kuşeyri müfessirdir, muhaddistir, mütekellimdir, fakihtir, yazardır, şairdir, sûfi edebiyat, nahil ve usul âlimidir.

Dakika 5:20

Bizim evliyalarımızın hepsi mükemmeldir yani evliya ilmi olmadan yani evliya olan insan anlamında değildir evliyaların İslam ekolündeki tasavvuf okullarındaki evliyaların hepsi âlimdir. Yalnız bunun yanında temizliğinden saflığından dolayı her müminde de evliyalık sıfatı vardır imanı ahlakı mükemmel olan nice tertemiz insanlar vardır bunlarda velidirler ama hepsinde olduğu gibi eğer okulda hoca olacaksan evliya okulunda bir defa yüce İslam’ın ilimlerini bilmen gerekiyor. Şimdi bu okuldan size notlar vereceğiz Kuşeyri’nin de (KADDESALLAHU ESRÂRAHÜM ) kaleme aldığı bu konuda risalesi vardır. Diğer zatı muhteremlerimiz var Şah-ı Nakşibend, Abdulkadir Geylani, Abdülhalik Gülzevani, İmam-ı Rabbani, Mevlana Halid Zülcena, Şeyh Abdullah, Şeyh Taha, Şeyh Muhammed Diyauddin, Şeyh Ahmed-ül Haznevi,  Abdül Hâkim el Hüseyni, Muhammed Raşit                      (KADDESALLAHU ESRÂRAHÜM )  ve diğerleri ve daha öncekiler ve daha sonrakiler Cenabı-ı hak hepsine bol rahmet eylesin. (KADDESALLAHU ESRÂRAHÜM ) bütün sırlarını da Cenabı hak mukaddes eylesin. Bunlardan risale yazanlardan biri Kuşeyri’dir. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in veziri Amid-ül Mülk Kündürü ölümü 1064 Mutezile idi. Eşarilerle mücadele etmiş içeri atmışlar yani Eşari de olan Müslümanları bu Mutezile olan ehli bidat mezhebidir Mutezile. Eşari olan Maturidi olan Ehlisünnet Vel Cemaate cephe almışlar burada Eşarilerle mücadele etmiş bu Selçuklu veziri Tuğrul bey’in veziri olan bu kişi. Ve bazı zati muhteremleri içeri atmışlar zindanlara atmışlar Kuşeyri’yide de içeri almışlar oda zindana atılmış, Alpaslan’ın tahta geçmesi ile durum değişti vezir idam edildi çünkü vezir Ehlisünnete Vel Cemaate zulüm ediyordu batıl mezhebi olan mutezile’yi destekliyordu. Şimdi birazcık risaleyi yazmış olan Kuşeyri ’den bahsedelim, Kuşeyri mistik, dogmatik, sufi, daha fazla müteşerri yani şeriata bağlı, batıni ilme aşina zahiri ilimlere vakıf, şeriat ölçülerine bağlı mesela Mevlana kadar mistik değil daha müteşerri şeriata ilkelerine daha çok bağlıdır Kuşeyri.

Dakika 09:55

Tasavvufi bilgisi marifet, hakikat sır, heyecan, vecd, cezbe hal, ilahi sevgi, ilahi muhabbet üstatları Ebu Ali Dekkak,  Ebu Kasım Nasrabazi Şibli, Cüneyd-i Bağdadi, Seriyyi Sakati, Maruf-i Kerhi, Davud-u Tai, Fevkani Zenci, Hasan-i Basri, Enes Bin Malik ve oradan da Peygamberimize uzanmaktadır. İmam-ı Azamla irtibatı Davud-u Tai’ledir, Davud-u Tai İmam-ı Azamın talebesidir. Bu evliyalar zinciri halkasında Kuşeyri’nin yolunda Davud-u Tai de ve başta İmam-ı Azamda tabiin ve Ashabı Güzin ve Peygamberimize bu ahlak terbiye okundaki dersler oraya bağlıdır ki şeriata bağlıdır tek kelimeyle bunlar şeriata sıkıca bağlı aynı zamanda Abit ve zahitlerdir. Bunlar aynı zamanda kâşif kâşiflerdir yalnız Müslümanlar kendi tarihini keşfetmiş bile değildir. Kendisi kâşif olamayanlar kendi kitabını kendi dininin yüce değerlerini bilmeyenler tarihini de tarihteki o büyük kâşif İslam âlimlerini de yeteri kadar bilinmediği ortadadır bu konuda daha iyi çalışılmalıdır. Hicri 2. asrın sonlarında tasavvuf hareketi şeriattan kopmuştur zahir ulemada tasavvuftan uzaklaşmış düşman olmuşlar zahil batını nas ile ilhamını kafa ile kalbi telif gerekiyordu. Buraya bir açıklık getirelim zahil ile batını yani insanın bir bedeni birde ruhu var. Nas ile ilhamı mesela Kuran-ı Kerim var sünnet icma kıyas var birde insanın içine doğan ilhamlar var iç âlemi var. Şimdi yüce Allah bize nas ile vahi ilahi ile gerçekler ortaya koymuştur şimdi ilhamlar Kur’an’a bağlı olmalıdır. Kur’an ilhama bağlı olmaz. Neden? İnsanın içine ilhamda gelir melekten vesvese de gelir nefsin havadisleri de gelir. Bunların hangisinin doğru olduğunu sana şeriatı Muhammed’i gösterir o öğretir. Onun için şeriata bağlı olmayan, Kuran’a sünnete bağlı olmayan hiçbir bilgi geçerli olmaz bilimsel olarak bir şey keşfedilip ortaya konduğu zaman o zaten kendini ispat etmiştir bilimsellikte budur. Bilimsel olan bir şey ortaya kendinin ne olduğunu ispat ederek koymuştur artık o odur 2 kere 2, 4 eder 5 yapmaz bu kadar kesinlik kazanır gerçek bilimsel keşifler. Onun için zahil ile batını nas ile ilhamı kafa ile kalbi telif gerekiyordu yani birleştirmek gerekiyordu. Bizim işte burada Horasan evliyaları Bağdat ekolü Nişabur ekolü bunlar bu konuda emek saffettiler.

Dakika 15: 00

Güzelim burada okullaştılar nice evliyalar yetişti kelamcı, fıkıhçı, hadisçi ve Sünniler ilhad hareketi diyecek duruma geldi tasavvufla uğraşanlara. Çünkü tasavvuf hareket şeriattan kopmuştu şeriattan kopunca bir tasavvuf hareketi gerçekten ilhad hareketi ortaya çıkar. Haktan sapar yani ilhad haktan sapmaktır. Onun için şeriata, Kur’an’a, sünnete dayanmayan bir tasavvuf hareketi ilhad hareketidir o tasavvuf hareketi zanneder cahiller. Onlar zahir ulemaya da şekilci, resmiyetçi, özde yabancı diyorlardı bu şekilde bir çekişme ortaya çıkmıştı nitekim gerçek şeriata bağlı mutasavvıflarımız gerçek âlimlerimiz bu konuda emek sarf ettiler ve işi hallettiler. Burada güzelim kitaplar yazıldı Kuşeyri de bu konuda risale yazdı. Nitekim bu güzelim eserlerle artık zahiri âlimlerle mutasavvıflar kucaklaştılar aynı zamanda Kuşeyri gibiler tasavvufu şeriata yaklaştırdı Gazali gibilerde şeriatı tasavvufa yaklaştırdılar. Gerçi burada yaklaştırdı kelimesi biraz davaya hafif, uzak kalır gibi oluyor yani şeriatta bağlı olduğunu gösterdiler. Öbürü de tamamen Gazali gibilerde şeriatı tasavvufa tamamen mutabık olarak burada şeriatla tasavvufun aynı şey olduğu ortaya çıktı bu konuda gayretler sarf edildi hakiki âlimler tarafından. İbni Haldun mücahede yani riyazet, takva, vera, züht bunları yani ilim adaletle faydalı ile meşgul olmak şimdi tasavvuf konusunda İbni Haldun böyle diyor tasavvuf mücahededir riyazattır diyor. Bunlarda takvayı vera’yı sana Zühtü kazandırır istikamet nefsi terbiyedir. Keşif ve ilham bunlar, mücahede ve riyazetle elde edilir. Şimdi keşifte bulunmak istiyorsan mücaheden riyazetin bir defa yeterli olacak bunların tamamı şeriatı bilmek uygulamakla artık gerçek yol alınır yükselmeye başlar ve yükselir bütün mesele burada nedir? Nefis terbiyesidir bunlarda keşif ve ilhama ulaşmak isteyen mücahede ve riyazetle işe başlayacak. Riyazet neydi? Gerçek ilim ibadetle faydalı ilimle meşgul olacaksın takvayı vera’yı zühtü yaşayacaksın tam istikamet ehli olacaksın ki istikamet ehli nefsi terbiye eden kişiye istikamet ehli denir.

Dakika 20:05

Nefsi terbiye eden geçmiştir artık nefis şeriatın ölçülerine uyar. Tasavvuf ilmi kıymetli dostlarımız, tasavvuf ilmi bunlar mukaşefe muamele ilahi hakikatin gönül aynasında parlamasıdır tecelli etmesini temin etmek için işte mücahede de riyazette bulunmaktır. Tasavvuf ilmi tekrar ediyorum mukaşefe muamele ki bunlar Peygamberimize sıkıca tabi olmak şeriata sıkıca tabi olmak ilahi hakikatin gönül aynasında parlaması tecelli etmesini temin etmek işte tasavvuf budur. Züht Asketizm dünyadan el etek çekmek. Amel ve vera; marifet, mitsizim, irfan, şeriat, hakikat, züht, vera, takva, ibadet yolu, tariki ahyar bunlara tariki ahyar deniyor. ‘’Hayırlıların yolu’’ Mücahede riyazet tasfiye bunlarda Tarik-i Ebrar biraz daha ileri gidiyorlar bunlar. Burada da ihlâs, doğruluk, kalbi, safi, ruhu temiz ve nitekim erenler sınıfı ki Allah’ın rızasına vasıl olan ermişler yani evliyalar sınıfı burada başlıyor. Kuşeyri mücahede, istikamet, keşif yani diyor ki bu yoldaki bir evliya okulunun talebesi mücahede ehli olacak, istikamet ehli olacak neticede keşfe ulaşacak diyor. Halisi Muhasibi mücahede ve batını fıkıh yolu diyor takva ile olur diyor hepsi yöntemler biraz farklı ama fakat gaye aynı hedef aynı. Tarik-i bir de Şuttar bulunmaktadır, Tarik-i Şuttar bunlar artık aşkımız muhabbet ehli bunlarda cezbe vardır, vecd vardır, Seyr-u Sülük vardır ama yine tamamen ölçü şeriata bağlıdırlar. Bunlarda biraz muhabbetin dozu artmıştır bunlarda fazla Allah sevgisi biraz onları sarhoş hale getirmiş Cezbe ve Seyr-u Sülük bunlarda da Tarik-i Şuttar ‘da da bunlar bulunmaktadır bu gibi alametler zuhur eder. Şimdi esas gaye İslam’ı bilmek yaşamak zikirden maksat İslam bilinmeli yaşanmalı unutulmamalı. Evrat derslerini farzlar, vacipler, sünnetler ve tasavvuf okulunda verilen dersleri de yerine getirmek. Amel çokluğu değil maksat kaliteyi arttırmaktır. Mesela Allah diyorsun bunun kalitesini nasıl arttıracaksın? Allah isminin (C.C) doğru okuyacaksın manasını iyi bileceksin ve onun manasıyla kalbin nefsi kuşatacaksın.

Dakika 25:08

Şuurlu bir şekilde Allah diyeceksin (C.C) ibadetlerini de böyle yapmaya şuurlu ve bilgiye hak bilgiye dayalı ibadet etmeye çalışacaksın kalite böyle artar. Sayıyı çoğaltın ama kalite yok makbul olan o değildir esas makbul olan kaliteyi arttırmak buda İslam fıkhına uygun zahiri ve batıni takvaya uygun zahiri fıkıh batıni fıkha uygun ibadet edebilmektir. Tasavvuf seni hem zahiri öğretir hem de iç dünyanın düzelmesi için batıni fıkhını da batıni takvayı da sana hem öğretir hem de yaşamanı sağlar. Yalnız buraya iyi teslim olacaksın ehlini bulacaksın bir de iyi teslim olacaksın ehlini buldun da teslim olmuyorsun başaramazsın. Şimdi teslim oldun ama ehlini bulamamışsın yine olmaz o zaman da içi, dışı kalp bilhassa kalp gözü kör olanla yola zifiri karanlık gecede yola çıkmış olursun ehlini bulmadığın zaman sahte şeyhlere kapıldığın zaman. Kıymetli dostlarımız; işte kaliteyi arttırmak o başta farzları yerli yerince, vacipleri sünnetleri yerli yerince, müstehapları yerli yerince yapmalı ki başta farzlar tamamlanması için elden gelen yapılmalı çünkü farzları vacipler, vacipleri sünnetler, sünnetleri de müstehapları tamamlar. Haramlardan günahlardan kaçınacaksın bir de şüpheliler vardır o şüphelilerden de kaçınacaksın acaba bu günah mı? Sevap mı? Diye tereddüt şüphe ediyorsan bu onu bırak şüpheli olmayana bak bu tarafta da dini böyle tamamlarsın. Şimdi bunları yerli yerince yapıp kalbi tasfiye etmektir. Kalbi Tasfiye nedir? Kalbin artık kötülüklerden temizlenmesi, iyi sıfatlar kazanması, güzel ahlak Allah’u Teâlâ’nın tevhit nuru onun birlik nuru onun hâkimiyeti onun ilkeleri senin kalbine hâkim olur kalp Allah’a sıkıca bağlanır. Filozoflara ait tasavvuf buna mistisizm deniyor. Bunların içinde filozoflara bazılarına göre bunlar yanılmışlar keşif ve ilhamı sezgiyi esas alan fileton, eflatun, filetonuz, bekson gibiler bunlar mistiklik, sırrılik gibi sadece bunlar işi her şey ilhamla elde edilir demişler vahyi hesaba katmadıkları için bunlarda yanılmışlardır. Vahye dayalı olmayan hiçbir tasavvuf sağlam değil sakattır işe yaramaz içinde bazı doğrular bulunabilir bu kuralı bozmaz. Onun için filozofların da tasavvuf anlayışı bakın sırf her şeyi ilhamla elde edilir diyenler işte bunlar eflatun okulundakiler bunlara mislik, sezgi ve sırrılik diye isim verilmiş.

Dakika 30: 06

Bunlara ki işrâkiyye bunlardan biri sınıf işrâkiyye var yani işrâkiyye aydınlanma anlamındaki şimdi bir ekolde filozoflara ait ekolden biri işrâkiyye’dir aydınlanma altında şimdi bu işrâkiyye işte adı geçen eflatun okuluna bağlı olanlardır. İkincisi meşailik bunlarda murat etmek, dilemek aklın önderliğine bunlar bağlanmışlar meşailer de Aristo, İbni Rüşt gibiler ki İbni Rüşt hakkında belki kitaplarına yanlış şeyler sokulmuş olabilir bir İslam filozofunun Aristo’ya takılacağını ve vahi bırakacağına ben tabi aklım kanaat etmiyor. İbni Rüşt bir İslam filozofudur vahyi bırakmaz vahiy ’siz bir akla sadece takılmaz. Yalnız meşailiğin bugün o ekolü de Aristo ya bağlıdır Aristo gibiler bunlar akıl her şey demişler. Bakın yine vahyi ilahi kitabı sünneti ortada yok ki bunlarda yanılmışlardır kitapsız sünnetsiz aklın önderi rehberi akıl Allah’a bağlı olması gerekiyor. Aklın Allah’a bağlı Kuran-ı Kerim Allah’ın kitabı yani nass’a dayalı bir akıl olsaydı doğruydu fakat burada Aristocularda yanılmışlar çünkü sadece aklı almışlar vahyi almamışlar. Şimdi bunun doğrusu hangisi derseniz bakın birde kelam var İslam ilmi kelamında şeriata nass’a dayanan akılcılık işte buda İslam’daki İslam ilmi kelamı bu gerçek olan budur. İslam şeriatı yüce İslam’ın kendisi zaten İslam’ın kendisi şeriata nass’a dayanan akılcılıktır İslam tam akılcılıktır ama şeriatta bağlı nass’a bağlı. Nas nedir? Kuran-ı Kerim, sünnet, Hz. Muhammed’e Allah’tan inzal edilen her şey. İslam adına ne varsa bunların tamamı nedir? Yüce İslam şeriatın içeridir ve onun delilleridir. İşte İslam’da İslam ilmi kelamı da şeriata nass’a dayanan bir akılcılık söz konusudur akıl naslara bağlıdır yani akıl Allah’a bağlıdır. Din ise İslam ise naslar ise onları Allah ortaya koyar Peygamber nas ortaya koymaz. Peygamberi Allah’u Teâlâ tayin eder görevlendirir. İşte Hz. Muhammed’i Peygamber tayin eden Allah’u Teâlâ’dır (C.C)İslam’ı da ona inzal eylemiştir. Şimdi İslam ilmi kelamı birde İslam tasavvufu nedir? Dersen, İslam’daki tasavvuf şeriata nassa dayanan sezgicilik yani keşif ve ilham burada şeriata nass’a dayalıdır ve naslara bağlıdır.

Dakika 35: 00

İslam’da evet ilham var keşifler var ama sezgiler var sezgicilik var ki bu keşif ve ilham ama naslara bağlıdır nas dediğimiz zaman bunu da anlamalıyız ki Kuran-ı Kerime, sünnete yani şeriata bağlıdır. İslam dininin bütün içeriği vahye dayanır ilahidir Allahtan gelmiştir ki bizdeki tasavvufta işte tamamen ilahidir İslam şeriatına İslam’ın delillerine dayanır. Bizdeki tasavvuf yani tasavvuf deyince evliyalar okulu onların okulu oradan yetişenlerin ehliyeti ortaya çıkar. Nass’a önem vermeyenlere karşı saldırı olmuştur yani Kur’an’a sünnete önem vermeden tasavvufçu olduğunu söyleyen bugün sahte tarikatlar böyledir sahte şeyhlerin durumu da böyledir. Onlarda ilim irfan yoktur nass’a dayanmayan ve kendilerinin keyfi bilimsiz, şeriatsız, ilim irfan olmadan bir uydurma yön ve yöntemlerle tarikat ortaya koyanların durumu böyledir ve tehlike ordadır bunlara karşı nedir tabi nass’a önem vermedikleri için karşı saldırı olmuştur olmaktadır. Çünkü gerçeğe dayanmayan tasavvuf, tasavvuf değildir. Uydurmadır orda şeytanın rolü vardır baş şeyh orda baş mürşitleri baş şeyh-ül İslamları hâşâ yani fetvacıları şeytandır. Farabi, İbni Sina bunlara Aristocu demişlerdir fakat inşallah değillerdir meşaidirler deniyor yani akılcıdırlar. Bir Müslüman’ın akılcı olması naslara dayanarak gayet güzeldir ama naslara dayanmadan akılcılık ise bakın nicelerini sapıtmıştır sonuç sapmaya mahkûmdur. Çünkü akılı Allah’u Teâlâ aklı evveli Allah yaratmıştır ama o akıl Allah’ı tanımakla Allahın emirlerine bağlı kalmakla görevlidir. Allahın emrinde olmayan akıl, akıl değildir işte Ebu cehillerin firavunların akılları da bunlar ne yapmışlar aklı maaş haline gelmiş bunlar aklı mead ’den tamamen ayrılmış aklı kâmil vasfını yetirmiş sadece ve sadece zahire yönelmiş nasları Allah’ı ve nasları da inkâr eden hale gelmiş. Onun için şeriatı şeriatsız akılcılık İslam’a dayanmayan akılcılık bu o akılcılık firavunlarda da var ama işe yaramadı hepsi helak oldular ve olacaklar. Onun için kıymetli dostlarımız; akılcılık mutlaka nass’a dayanmalıdır. Felsefi tasavvuf diye bir şey yoktur şimdi bazıları işte eflatunun Aristo’nun yaptıkları gibi felsefi tasavvuftan bahsederler felsefi tasavvuf yoktur yalnız tasavvufi felsefe vardır. Şimdi felsefi tasavvufu yoktur ama tasavvufi felsefe vardır.

Dakika 40:06

Bunu da böyle diyenlerden biri Kuşeyri’dir ve doğrudur. Tasavvuf ilime dayanır gerçek hak ilme dayanır ki buda İslam’daki asli delillere dayanır Kuran-ı Kerim, sünnet, icma, ümmet, kıyası fukaha yine tasavvuf İslam’da amele Allah’a ibadete taate takvaya vera ’ya züht’e güzel ahlaka dayanır ki bunlar daha başlangıçtır. İlim, marifet, irfan, ilham, keşif, hikmet, sır, hakikat buda gayesidir. Marifet hakikat mislik bilgiler sofiye aittir züht hareketi marifete ulaşınca tasavvuf olur insan şeriatını zühd’ünü tamamlayınca artık şeriat onu yükseltir ve mağfiret kapıları ona açılmaya başlar bu şeriatını zühd’ünü tamamlayınca bu iş başlar. Şimdi Melamilik, Mevlevilik, Kadrilik, Rufailik, Halvetilik gibi tarikatlar ve bazı kollar. Bunlar zaman içinde gevşemiş bazıları ve içinde bazı kollar türemiş o kolların bazıları amele değer vermez hale gelmiş. Yani sulandırılmış, bozulmaya yüz tutmuş kalp temizliği ile yetinir olmuşlar yani kalp temizliği demişler kuru söz ile yetinir olmuşlardır ki bugünde bunlara rastlıyorsunuz kalbin temiz olsun diyor. Adam haramı içine dolduruyor ondan sonrada kalbin temiz olsun diyor şimdi testinin içine pisliği dolduruyor testinin dışını gösteriyor ki aha bak testim temiz içi pislik dolu. Şimdi içinde iman tevhit imanı ilim irfan Allah’a itaat olmadan haram ve günahları terk etmeden kimsenin kalbi temiz olmaz bu aptallıktan vazgeçmelidir. Bu ne şeriatta yeri vardır, ne tarikatta, ne hakikatte, ne mağfirette hiç birinde yeri yoktur bu aptalca kendini aldatmadır. Onun için bu tür cahiller toplumda sayıları azda görünmüyor adam her rezaleti işliyor kalbinin temizliğinden bahsediyor. O kalp domuzlardaki kalptir hiç işe yaramaz eti de yenmez Kuran-ı Kerim de Cenabı Hak domuza hınzırın aynen necis ve pislik olduğunu söyler hiç mi hiç işe yarayan tarafı bulunmaz her şeyi ile haram kılı dahi mekruhtur. Onun için kıymetli dostlarımız; gerçekleri doğru anlayalım birbirimize acı tatlı doğru söyleyelim yanlış söylemeyelim. Şimdi amel ibadet cahil halk için faydalı demiş bu sahte kollar türemiş bu tarikatların içinde ve bunların içinde amel ibadet cahil halk için faydalı demişler kendileri ibadetleri terk etmişler. Bunlarda ihmallik, tembellik gibi tehlikeler az değildir bunlar kokmuş tehlikelerin içine girmiş amacından sapmış kollar bulunmaktadır. İşte Melamiliğin içinde Mevlevilerin içinde Kadrilerin, Rufailerin, Halvetilerin içinde bunlardan bazı kollar tabi hepsini suçlama kimsenin haddine düşmemiştir.

Dakika 45:14

İçinde bazı kollar böyle sapıklığın içine düşmüşlerdir tam gerçekleri ihmal etmişler tembellik ortaya çıkmış cehalet kol gezer hale gelmiş. Şimdi yine Kuşeyri tövbe, vera, takva, züht, sabır, şükür gibi her konuda şeriata bağlıdır. Mevlana, İbni Arabî gibiler daha mistiktirler, Kuşeyri ve o ekol bunlardan daha müteşerridir yani şeriata daha sıkı bağlıdırlar. Tasavvuf yabancı din ve felsefelerin tesiri ile şeriat dışı tarikatların batıl görüşler dış tesirle izahlar Vahdet-i Vücûd, Hazarat-ı Hamse gibiler bunlardandır bunlarda şatah vardır. Şatah zahirde şeriata aykırıdır şeriata aykırı olanlara şatah denir. Bunlardan mesela enel hak, subhani, vücudu fena bunlar Hint dinlerinden Brahmanizm ben tanrıyım ben Brahmayım bunların tesiri ile bunlar batıl kollar içine girmiş bulunan İslam tasavvufunda olmayan şatah şeyler sonradan girmiş bunlar. Dikkat edin! Yabancı din ve felsefelerin tesiri ile şeriat dışı tarikatların batıl görüşler, dış tesirle izahlar, Vahdet-i Vücûd, Hazarat-ı Hamse gibiler bunlardandır ki bunlar şatah zahirde şeriata haykırı sözlerdir ki bir örnek enel hak, subhani, vücudu fena gibi. Bunlar Hint dinlerinden bugünkü cahillerin kurduğu bazı tarikat kolları var. Tarikatlar değil onların bazı kolları var bunlar Hint dinlerinden girmiş bunlar ben brahmayım ben tanrıyım yine tanrının tesiri ile işte hulule imtizaç ittihat gibi ben buyum ben şuyum diye şatahlardan başta gelenlerden biride hululdür imtizaçtır ittihattır bunlar şirktir. Yani tarikat kolları içersine bu şirk yerleşmiş bunlarda tarikatların içinde bazı kolları kurtarmak toplumu da uyarmak gerekiyor. Şimdi Vahdeti Kusut kalbi bağlamak niyet etmek Vahdeti Şuhut konu edilmiştir. İradi ve şuhudi fenada konu olmuştur ama Vahdeti Vücut bu ittihada imtizaca ve hulule götürdüğü için Vahdeti Vücut yanlış anlamalarla kabul edilmemiştir. Fakat vahdeti kusut Vahdeti Şuhut konu edilmiştir Vahdeti Kusut kalbi Cenabı Hakka bağlamaktır temiz niyetle bağlanmaktır meşru şeriatın ilkelerine uygun tam bir niyetle bağlanmaktır. İradi ve şuhudi fenada konu olmuştur.

Dakika 50:00

Yahudi filozofu filon ilahi kelime görüşü ile bakın ilahi kelime görüşü ile İbni Arabî’nin hakikati Muhammedi’ye (a.s.v) telakkisi arasında bir yakınlık görülür Hıristiyan din adamlarının da bir kısmı İsa’yı böyle anlamışlardır. Şimdi yanlış anlamaya sebep olacak şatah kelimelerden uzak durmak gerekmektedir hele de avam tabakasına onların anlayamayacağı yahut da yanlış anlayacağı kelimeler kullanılmamalıdır. İbni Haldun yine derki; ricalül gayip gavs, kutub, imam, evtat, efrat, nükeba, nürceba, ebtal, nütela bunların batınilikten geçtiğini söylüyor İbni Sina ‘’işaret’’ isimli eserinde belirtiyor. İlmi esrar-ı huruf, esfarı erbaa şimdi nitekim İbni Sina, İbni Haldun gibilerde bakın bu kelimelerin batınilikten geçtiğini söylüyorlar. Ricalül gayb, gavs, kutub, imam, evtat, efrat, nükeba, nüçeba, ebtal, nütela gibi kelimelerin batınilikten geçtiğini söylüyorlar. Bu kelimeleri İslam’ı ölçülere göre doğru anlamaz, doğru anlatmazsanız işte ortaya batınilik çıkar. Etvar-ı seba, letaifi hamse, rabıta, devil bunlar işrakiliğe benzerliktir yani işrakiliği biliyorsunuz ki eflatunculuğa bağlı dayanıyor ki yunan mistisizmine dayanıyor. Müslüman’ın tasavvufu İslam şeriatına naslara dayanır kimseye dayanmaz. Kuşeyri bunlara yer vermez Horasan ekolü bunlara yer vermez naslara dayalı bir nefis terbiye okulu evliya okulları horasan erenleri Bağdat ekolünde Nişabur ekolünde nice evliyalar yetişmiştir. Tamamen Kuran-ı Kerime sünnete dayalı bu okullar açılmış ki evliya yetiştiren okullar. Risalede bulunmayanlar genelde dış kaynaklıdır Kuşeyri’nin sema, fena, fütüvvet, izahı farklıdır, fena, sema, fütüvvetin İslam’a aykırı yönleri risalede yer almaz, almamıştır. Fena Budizm’den, Nirvana’dan geldiğini fütüvvet civanmertlik eski İran dininden geçmedir. Bunların daha esaslısı zaten İslami naslarda bulunmaktadır. Fenafil vücut ise yoktur fenafil vücut yoktur.

Dakika 54:51

(Visited 157 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}