Tefsir 433-01

433- Tefsir Ders 433 hayat veren nurun keşif notları

433- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 433

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Yasin Sûresi 51’inci Âyet-i Kerime’den 83’üncü Âyet-i Kerime’ler)

 

‘’Bismillahillezi la yedurru mâismûhü şeyün filardı velâ fissemâ vehüvessemiûl âlim’’

‘’Bismillahi Zişân azimû sultan şedidül burhan kaviyyül erkâm mâşââllahu kân Eûzubillahi min külli şeytani insün ve can’’

 ‘‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’

‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

وَنُفِـخَ فِي الصُّورِ فَاِذَا هُمْ مِنَ الْاَجْدَاثِ اِلٰى رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ ﴿٥١﴾

قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَنْ بَعَثَنَا مِنْ مَرْقَدِنَ۔اۢ هٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ ﴿٥٢﴾

اِنْ كَانَتْ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَاِذَا هُمْ جَم۪يعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ﴿٥٣﴾

  فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـٔاً وَلَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٥٤﴾

اِنَّ اَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ ف۪ي شُغُلٍ فَاكِهُونَۚ﴿٥٥﴾

هُمْ وَاَزْوَاجُهُمْ ف۪ي ظِلَالٍ عَلَى الْاَرَٓائِكِ مُتَّكِؤُ۫نَ﴿٥٦﴾

  لَهُمْ ف۪يهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُمْ مَا يَدَّعُونَۚ﴿٥٧﴾

  سَلَامٌ قَوْلاً مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ﴿٥٨﴾

  وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ ﴿٥٩﴾

اَلَمْ اَعْهَدْ اِلَيْكُمْ يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ اَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَۚ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌۙ﴿٦٠﴾

  وَاَنِ اعْبُدُون۪يۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ ﴿٦١﴾

وَلَقَدْ اَضَلَّ مِنْكُمْ جِبِلاًّ كَث۪يراًۜ اَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ ﴿٦٢﴾

هٰذِه۪ جَهَنَّمُ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ ﴿٦٣﴾

اِصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ ﴿٦٤﴾

اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلٰٓى اَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَٓا اَيْد۪يهِمْ وَتَشْهَدُ اَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٦٥﴾

وَلَوْ نَشَٓاءُ لَطَمَسْنَا عَلٰٓى اَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَاَنّٰى يُبْصِرُونَ﴿٦٦﴾

  وَلَوْ نَشَٓاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلٰى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِياًّ وَلَا يَرْجِعُونَ﴿٦٧﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Hayat veren nurun dersleri Kur’an-ı Kerim Yüce İslam Muhammedî nur cihâna nur saçıyor ve bu nur ebedî parlayan nurdur. Çünkü Hakk’ın hakîkatin nurudur bunlar. Bunun için işte hayat veren dersleri sizlere, aczimizle yürütüyoruz ve Cenab-ı Hak, ölümsüz mutlu hayatı bize İslam ile takdim eylemiş ve âlemlere Cenab-ı Hak İslam rahmetini tecellî eylemiş. Ve Muhammedî nur, Kur’a’nî nur, İslamî parlamış. Bunların dışındakiler nur değil nardır, ateştir. Çünkü Allah birdir Vücûd-u Bâri, Tevhîd-i İlâhî buraya bağlanmayan, O’nun emrine teslim olmayan insanlar hayatlarını kaybederler, verilmiş hayatı mahvederler, isrâf ederler. Fakat o verilmiş rahmet ile Rahmeti-Rahmâ’nın, Rahmeti-Rahim ile ebedî lütuflara dönüşmesi işte bu Kur’an’ın nurundan, İslam’ın nurundan, Muhammedî nurdan feyiz almaya bağlıdır. Yüce Allah tek kelimeyle âlemlere İslam dini ile rahmetinin tecellîsini hem de ezelden ebediyyâta kadar bütün insanlığa gelin rahmetimin içine girin demiş. İslam tamamen Allah’ın rahmetidir ebedî mutluluğun bizzat kaynağı kendisidir.

 

Dakika 5:40

 

Okumuş olduğum âyet-i kerimelerin yüce anlamını, yüce nazmını, yüce metnini okuduktan sonra şimdi de yüce mânâsı üzerinde duralım. Kalplerimiz Kur’an’ın deryâsından onun çeşmesinden yudum, yudum kalpler içmeli, mânâ nefisleri kuşatmalıdır, beyinler aydınlanmalıdır. Kalbin aydınlanması, kalp gözünün açılması Kur’an-ı Kerim’in kalbe doğru yerleşmesine bağlıdır. Muhammedî nur tecellî etmiştir bu âleme kalpler üzerinde beyinler üzerinde parlayan bir nurdur, bu nur İslâmî nurdur, Kur’a’nî nurdur, Muhammedî nurdur. Yüce Allah bütün feyizleri işte bunların şahsında insanlara takdim etmiştir. Bu nurdan kaçılmaz, bu rahmetten kaçılmaz bu edebiyatın kurtuluş yoludur bizzat kurtuluşun, mutluluğun, ölümsüz hayatın kendisidir.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

Önümüz de bir gün var o gün Sûr’a üfürülmüştür kıyâmetin kopmasının emri verilmiştir. Bir de baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar. Herkes mezarından çıkmış Allah’a gidiyorlar büyük mahkemeye Mahkeme-i Kübrâ’ya gidiyorlar. Allah’a hesap verecek herkes nefsime söylüyorum; Ey nefsim var diyenler, Allah’ın kuluyum diyenler! Mezardan kalkıp akın, akın Allah’ın huzuruna büyük mahkemeye gideceğiz. Yüce Allah, şanlı Kur’an ile nur saçan Kur’an-ı Azîmüşşân ile Kerim Hâkim Kur’an ile ne yapıyor; Muhammed’in şeriatıyla bu gerçeği haber veriyor. Duyduk duymadık demesin bu dünya, bütün âlemler duyduk duymadık demesinler. Kur’an-ı Kerim 14 asırdan beri cihâna bu haberleri duyuruyor kıyâmete kadar duyuracak. Mahkeme-i Kübrâ’da da büyük mahkemede Kur’an, Kur’an-ı Kerim oraya gelip Kur’an-ı Kerim’e göre herkes mahkemeden geçecek. Kur’an-ı Kerim’in kânûnlarına göre herkes hesaba çekilecek batı doğu kânûnlarına göre değil.

 

Onlar: “Eyvah başımıza gelenlere!

 

Çünkü ölünce dirilmeye inanmayanların vay hâline! Şimdi düşünün adam ölünce dirilmeye inanmıyordu ama mezarından fırlatıldı, kaldırıldı kalk bakayım dendi zincire vuruldu mahşere götürülüyor. Gitmesene ya? Gelirken gelmem diyemedin bak yaratıldın geldin. Ölürken ölmem diyebiliyor musun? Ölüyorsun. Mezardan kalkarken ben kalkmam diyebilir misin? Kalkacaksın yürü doğru Mahkeme-i Kübrâ’ya gideceksin ve hesap vereceksin kim olursan ol. Ağalık, paşalık, kölelik, câriyelik fayda vermiyor îmân, Amel-i Sâlih, Allaha kulluk, itaat fayda verecek kalbi selimle Allah’ın huzuruna geleceksin.

 

Dakika 10:25

 

Kalbi selim hangi kalp? Kur’an-ı Kerim’in lafzı mânâsıyla îmân dolu, İslam dolu bir kalple Allah’ın huzuruna ve Amel-i Sâlih’le bir amelle Allah’ın huzuruna geleceksin. Senin kafana benim kafama göre değil bu işler. Allah’ın istediği olan Yüce İslam’da ki îmân ve Amel-i Sâlih Allah’ın istedikleri. İslam şeriatında bunların nasıl yapılacağı Hazreti Muhammed tarafından bir, bir öğretilmiş, yaşanmış, yerleştirilmiş nasıl olacağı bütün cihana bildirilmiş ve bu Yüce İslam nimeti tamamlanmıştır. İslam’da eksiklik yok, kusur insanoğlunda.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

Bu öfkem nereden geliyor derseniz, nefsime diyorum ki; Rabbine itaat et. Ve bütün insanlık Allah’ın kulları hiç kimse ateşe girmesin, cennet varken cehenneme gitmesin. Yani bütün insanlığa acıdığımızdan oluyor ateşe gidenlere durun! Gelin cennete yönelin yanlış yoldasınız cennetin yolunu tutun. Sırât-ı Müstakîm’e hidâyet yoluna gelin diye bir çırpıntımız var. Bu kimseye kızdığımızdan değil, herkese acıdığımızdandır. Başta tabii kendime ne kadar acıyorsam sana da acımazsam merhametsiz olurum. Sana da acımam gerekiyor kendime acıdığım kadar. Çünkü ben de Allah’ın kuluyum sen de Allah’ın kulusun, biz Allah’ın kullarıyız birbirimize acımalıyız birbirimize faydalı olmalıyız. İslam evrensel  bir merhamettir, İslam evrensel bir rahmettir, sosyal adâlettir, ilim irfân kardeşliktir hukûkun üstünlüğünün tamamı İslam’ın bizzat kendisidir. Bütün hakları veren Allah’ım kendisidir. O zaman her hak sahibine hakkını vermeden adâlet olur mu? Aklını başına al! Kime diyorum? Kendi nefsime derken, hepimiz dinleyelim diyorum.

 

Başka değil sadece bir tek çığlık olmuş, o mezardan kalkarken bakın uğraşı falan yok. Nedir o? Başka değil sadece bir tek çığlık olmuş, derhâl hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir. Herkes Allah’ına getirilmiştir ve kesin getirecektir. Yüce Allah onu haber veriyor.

 

Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz. Allah zulümden münezzeh herkes ne kazandıysa kazandığının karşılığı verilecek. Küfür kazanmışsın, şirk kazanmışsın nifâk, zulüm kazanmışsın zulüm etmişsin bunların karşılığını alacaksın. Bunların karşılığı kesin kez cehennemdir. Îmânın var, İslam’ın ar, Amel-i Sâlihlerin var bunların karşılığı kesin kez Cennet-i Âlâ’dır Allah’ın rızâsı Rıdvan’ıdır Cemâli ilâhî’dir. Ebediyyû’l-ebed bitmez tükenmez nimetlerdir eksilmez göz aydınlığıdır. Kendin bilirsin nefsime bunları anlatmaya çalıştım, kendime acıdığım için bütün insanlara da kendime acıdığım kadar acımam ve sevmem gerekiyor. Bu îmânın gereği İslam’ın gereği Yüce Allah’ın emridir. Kur’an-ı Kerim’i dünyaya en iyi şekilde anlatmak, dinlemek, gereğini yapmak boynumuzun borcudur.

 

Dakika 15:45

 

Yoksa Kurtuluş var mı? Yok. Allah’tan kimse kurtulur mu? Hayır. Kayıtsız şartsız herkes Allah’a şu anda teslim vaziyettedir, bilsin veya bilmesin delinin hesap ne teslimi ya diyen deliler çıkabilir. Tamam, bu milletin delisi de vardır, serserisi de vardır. Ama o deliler Azrail gırtlağına çökünce akıllanacaklar kuşatma altında mıymışız değil miymişiz? Kuşatma altında değilsen Azrail’e can verme ölme hadi bakalım. Kuşatma altındasın. Sana bir zaman tanınmış bir zamancık bu ebedî zaman değil, bir zamancık zamanın içinden bir zaman dilimi tanınmış bu da îmân etsin, Allah’ı tanısın, Müslüman olsun diye. Ömür verilmiş 100 tane ömür verilmemiş bir tek ömür verilmiş. Onun da işte görüyorsunuz ortalaması 100 sene bunun bir kısmı çocukluk bir kısmı hastalık, bir kısmı yaşlılık geriye ne kalıyor;  şöyle birazını da uykuya çık geriye ne kaldığına şöyle bir bak. Aklını kullan aklın var nasıl olsa aklını kullan, irâdeni kullan, özgürlüğünü kullan Hakk’ı hakîkati seç. Biz sadece yardımcı olabiliriz birbirimizi irşâd ederiz, ikaz ederiz ama celb edemeyiz. Zorlama, zorbalık İslam da yok ki. Birileri zorbalık yapıyor Allah’ın şu emrini yapmayacaksın diyor. Benim sistemime uymuyor, benim kânûnlarıma uymuyor, çağdaş değilsin diyor. Allah’ın emirleri çağdaştır ama sen yobaz ve kesin, kesin kez yanlışın içindesin ve çağdışın yobazsın. Allah’ın her emri çağların daha önünde Arş’ın da üzerindedir. Sen nesin? Benim sistemime, benim felsefeme, benim ideolojime uymuyor diye milletin inancının önüne sen ne yapıyorsun; set çekip zorbalık yapıyorsun. Zorbalık sen de, çağ dışılıkta sen de anayasada ki milletin din ve vicdan hürriyetini ver millete bu hakkı Allah verdi sen alamazsın eğer almaya uğraşırsan helak olursun. Duyduk duymadık deme! Azrâil Aleyhisselâm senin de ensende duruyor canını cehenneme alıp götürür. Milletin din ve îmân inancıyla uğraşma! İslam hakîkattir Budistlere bir şey dediğim yok Putperestlere, Natüristlere ötekilere bir şey dediğim yok. Müslüman olunca bunun karşısında şeytanın bütün kuvvetler harekete geçiyor. Şeytanın iki ordusu vardır biri cinlerden kâfir cinlerden, biri de insan şeytanlarından bunlar din, îmân, İslam deyince harekete geçiyorlar ve dünyayı da harekete geçirmek istiyorlar. Tamam, siz harekete geçin Allah’ın ordularda hareket hâlinde, Azrâil’in orduları da hareket hâlinde. Ve cennetin kapıları da açık cehennemin kapıları da açık, Azrâil’in orduları alıp, alıp götürüyor. Gitme yiğit isen, bak aklını başına al! Allah’a ve Allah’ın emirlerine karşı koymak, inanan millete din ve vicdan hürriyetini hakkıyla millete ver. Allah’ın verdiğinin önünden engeli çek, zorbalığı bırak, zâlimliği bırak. Dahası da var da onun da sırası gelince söyleriz.

 

Dakika 20:35

 

Cenab-ı Hak gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler. Çünkü cenneti âlâ zevki âlem yeridir. Orada çalışma, kazanma, yorulma olumsuz denen üzücü hiçbir şey yok her şey mutluluğa ve zevke ayarlanmıştır.

 

Kendileri ve eşleri gölgeler de koltuklar üzerindeki cennet köşklerinde kurulmuşlardır. Mutluluk üstüne mutluluk… Bugün mutluluğun adı vardır kendisi kimde var kim de yok belli değil ama İslam kime yerleşmiş ise din îmân o kesin mutludur bunu bilin. Cenabı Hak;

 

Onlara orada bakın her çeşit meyve vardır. Yani bu sadece insanların anlayabilmesi için bunların isimleri söyleniyor dünyadakileri benzerliği yoktur bunların. İsteyecekleri her şey onlarındır.

 

(Onlara) Rahîm olan Rab ’ten selâm sözü vardır ki selâm var. Bakın (سَلَامٌ قَوْلاً مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ) Selâm diyor o Rahîm Rabden bir söz ki selâm.

 

Ey günahkârlar, ey cürüm işleyen mücrimler, suçlular! Bugün siz bir tarafa ayrılın. Bakın, Allah günah işleyenle sevap işleyenleri birbirinden orada ayırıyor. Nerede? Mahşer gününde büyük mahkemede ayrılın diyor o cürüm işleyenlere.

 

“Ey âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size ant vermedim mi?” (buyrulacaktır). Cenab-ı Hak insanoğluna önceden şeytanın durumun haber verdi. Ne dedi? “Ey Âdemoğulları, ey Âdem’le Havvâ’nın çocukları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmanıdır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size ant vermedim mi?” buyuracaktır böyle (buyrulacaktır).

 

Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünüyorsunuz.

 

İşte bu size vaat edilen cehennemdir. Bunca sözleri Peygamberleri Allah’ın kitaplarını o kıymetli âlemlerin hak ilim ve irfânlarını anlamadınız dinlemediniz şeytanın yoluna saplandınız onu takip ettiniz. Madem böyle yaptınız işte bu size vaad edilen cehennemdir diyor. Cehennemi Allah vaad etti, cenneti de vaad etti sen cehennem ameli kazandın cehennemi kazandın cennet ameli işleseydin cenneti kazanacaktın.

 

Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için. Artık yeriniz yurdunuz cehennem ateştir yatağınız da yorganımız da cehennemdir ateştir.

 

Dakika 25:15

 

Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder. Dikkat et buraya! Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.

 

Şimdi materyalist bir kafa derki: Ağzı mühürlenmiş bir adamın bütün işlediği amellerini elleri nasıl söyler? Ey aptal, aklını başına al! Bugün sana iki dudağının arasından seni konuşturan Allah bugün seni o konuşturmuyor mu? Bütün konuşanları o konuşturmuyor mu? O her şeye kâdir değil mi? Ağzını mühürler, ellerini kollarını konuşturur ayaklarını da şahit tutar. Çünkü O seni yaratmış zaten şu anda sana bunların bütün her şeyini O vermiş. Gördüren O, işittiren O, konuşturan O. Ruhuyla bedeni bütün kuvvetleri O vermemiş mi? O gün de ağzına mühür vuracak, ellerini konuşturacak, ayaklarını şahit tutacak bu kadar basit. Kudrete bak kudrete! Konuşana değil konuşturana bak! Her şeye gücü yetene bakarsan  olayı kolay anlarsın. Önce Rabbini tanı Rabbini tanımadan nefsinin aczini tanımadım bu işin içinden çıkamazsın.
Birçok felsefe önüne gelir ne yapacağını şaşırırsın. Ama Hakk’a bağlanırsan felsefecilerin yanlışları da düzeltirsin bunu böyle bil. Cenab-ı Hak durumu haber veriyor. Şeytana tapmayın sonuç cehennemdir ve ateşe gireceksiniz, şeytanın yolunda olanlar cehennemi dolduracaklardır. Kim olursa olsun, ister baban, ister Fatma halan olsun değişmez. Îmân ve Amel-i Sâlih sahiplerinden başka kimse kurtulamaz. Cenab-ı Hak;

 

Bugün yaslanın bu cehenneme girin inkâr ettiğiniz için. Kur’an-ı Kerim’i, âyetlerini, hükümlerini, Peygamber Muhammed’in Aleyhisselâtu Vesselâm Peygamberliğini Yüce Allah’ın Hazreti Muhammed’i bir şeriatla görevlendirmiş, onun şeriatını inkâr ettiğiniz için.

 

Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.

 

Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler? Cenab-ı Hak verdiklerinin birini alıverse hâlin ne olur? Göz vermiş alıverse, kulak vermiş alıverse, ruh vermiş alıverse veya dengeyi bozuverse, kalbe bir sistem koymuş o sistemi bozuverse hâlin ne olur? Bir tek hücre vücutta eğer yanlış bir dengeyi bozar da hastalanırsa o hücre, o hücrenin etrafı ne oluyor?  Artık hastalanıyor. Normal hücrelerin içine fazla bir hücre bölünse bir hücre fazla artsa orada dengeyi bozsa ne oluyor?

 

Dakika 30:03

 

Orada ki doku bozuluyor, sağlık bozuluyor. Bir dikenin ucu batsa ne oluyor? Bütün vücut o acıyı duyuyor. Aklını başına al! Yaşıyorsun ama yaşatana bakmıyorsun, yiyorsun ama nimetleri nimetin sahibine bakmıyorsun. Müslümanlık ne biliyor musun?  Mahlûka değil Hâlik’a bakan, O’nun emrinde yaşayan, O’na teslim olan zât-ı muhteremlerin adı Müslüman’dır. Kula kulluk eden Müslüman değildir putperesttir. Kula kulluk değil, Allah’a kulluk İslam budur. Kullara iyilik ayrı şeydir, İslam’da bütün kullara onların iyiliğine onların faydasına çalışmakta İslam’ın evrensel rahmetidir, merhametidir merhametinin sevgisidir. İslam evrensel bir merhamettir Allah’a kulluk eder, ama bütün Allah’ın yarattığı mahlûkata da onlara da ne yapar; Allah için onların hayrına çalışır ve onlara zarar vermez zerre kadar kimseye zarar vermek istemez. İslam’ın oturduğu temel zararları ortadan kaldırıp, faydaları celb etmektir. Hattâ zararı ortadan kaldırmakta öncelik vardır. Çünkü zararı ortadan kaldırmadan fayda hâsıl olmaz. İşte burayı anlamayanlar faydanın ne olduğunu zulmün, adâletin ne olduğunu bilmeyen gerici ve yobaz çağdışı zihniyet  İslam’ın yüce ulvî emirlerine çağdışı gözüyle bakmışlardır ki, aynada kendilerini görmüşlerdir. Aynada ki çağdışı zihniyet kendi zihniyetleridir. Allah’ın hiçbir emrinde zerre kadar kusur olmaz, bütün yücelik ulvîlik Allah’u Teâlâ’nın emirlerindedir, Yüce İslam’dadır. Ben birinin anladığı anlattığı kafasına göre kendi davarcığına uyup da çarpıttığı bozduğu İslam’dan bahsetmiyorum, Allah’u Teâlâ’nın ortaya koyduğu bizzat İslam’ın kendinden bahsediyorum. Ben dinden bahsediyorum, diyanetten bahsetmiyorum. Şimdi dersiniz din nedir, diyanet nedir?

 

Din: Allah’ın ortaya koyduğu kânûnlardır.

 

Diyanet: İnsanların oradan aldığı kadarıdır, ne anladığına bak ne kadar almış ne kadar anlamış bu diyanettir.

 

Din ise, Allah’ın ortaya koyduğu ilâhî kânûnlardır kurduğu kurum ilâhî kurumdur ilâhî nizâmdır. Dinde kusur olmaz, kusursuz din işte bu İslam bu işte. (اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠) İnsanların anladığı anlattığını din yerine koyamazsın o bir diyanettir onun anladığı kadardır. Doğru da anlamıştır eksiği de vardır, bu kusuru da vardır. Ama din de İslam’da kusur yoktur, kusur insanoğlundadır. Bütününü alamazsan bir şeyin yarımını alırsan peki, o bütünde mi suç yoksa o bütünü doğru alamayanda mı suç? Şöyle bir düşün! Bir de bu millete bu dini doğru anlatmayan ve bu dini doğru öğretmeyen bu milletin inancının karşısında duran zihniyete bakın. Hem dini doğru öğretmiyor, hem dinin önüne barikatlar kurmuş din ve vicdan hürriyetini yok etmek istiyor bir zihniyet var, birde tutuyor millet dinini eksik bildi diye millete vur yansın ediyor. Bu da ayrı bir ihânet ve hâinliktir bu da tam bir alçaklıktır millete yapılan en büyük kötülüklerden biri de budur. Hem millete vermeyeceksin, hem de niye almadın diye kafasına vuracaksın. Ey zâlim! Bu zulmünden de vazgeç İslam seni de kurtarmaya geldi. Yüce kurum ilâhî nizâm öyle bir kurum ki İslam, bütün insanlığa rahmet olarak geldi senide kurtarmaya geldi. Yani herkesin kurtuluşu için geldi. Sarıl buna, buna sarıl da kendini de ehlini iyalini de ve başkalarını da yardımcı olabildiğin herkesin faydasına çalış çalışalım birlikte çalışalım. Bütün bizim hedefimizde yanlışı ortadan kaldırmak zararı kaldırmak ve insanlığın tümünün mutluluğudur. Bu İslam ilâhî kurumdur haktır hakîkattir bunun da âlemlere rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed’dir. Bunun ana kaynağı: Kur’an’ı Kerim’dir sünnettir, icmâ, ümmet kıyâs-ı fukahâdır. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat ekolünden gelen büyük İslam Ulemâsı ve ilim irfân ekolünün mensuplarıdır ki, o büyük İslam hukûkçuları müçtehitlerimiz ve gerçek anlamda mürşitlerimiz. Onun için hakîkate tâbî olmamız gerekiyor, yanlıştan kurtulmamız gerekiyor. Yanlışı taklit câiz değildir yanlışın içinde bocalamak daha da batmak demektir. Ama hakîkat daima aranmalı usul erbabına vusul Hakk’a vuslattır. Yani gerçek ilme tâbî olmalıdır gerçek âlimlerimizle gerçek ilimle İslam’ın bizzat kendi kaynağıyla bu işi halletmemiz doğruyu doğrunun bizzat kendinde almamız gerekiyor, çırpıntımız budur. Hiç kimse hedefimizde düşman olarak almamışız. Sadece Allah’ın düşmanları düşmanımızdır, Allah’ın dostları dostlarımızdır. O düşmanları da İslam kurtarmaya gelmiştir. Bakın, Allah’u Teâlâ kendi düşmanlarını bile kurtulsunlar diye İslam’ı kurtarıcı olarak göndermiştir. Bizde bunun hizmetkârıyız görevlisiyiz. Allah’ın işinde istihdam görevlisiyiz bizim işimiz Allah’ın istihdamıdır bize işi Allah verir ve bütün insanlığın hayrın çalışmak bizim görevimizdir. Her Müslüman insanlığın hayrına çalışan en hayırlı insan demektir. Zarar diye bir şey yok. Bir doktor hastasını ameliyat ederken ne yapıyor; hastasının sağlığı için yapıyor. İlaçların yan etkisi var orada ama bakıyor başka çâresi olması için o ilacı doktor veriyor. İslam da yan etki de yok İslam doğrudan doğruya fayda. Onun için Müslümanların çalışmaları… Yan etki nerde olur? Câhilce hareket edersin İslam’ı doğru bilmezsin itidal nedir, ölçü nedir bilmezsin ama adın Müslümandır. Eksiklerin kusurların vardır bu kusur sende bende İslam da değil ki. İslam’ı doğru bilsek ortaya bir itidal çıkar bütün hareketlerimiz mutedil olur.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

Kur’an’ı Kerim’i sizlere anlatmaya çalışıyoruz. Ben ağam şöyle dedi, paşam böyle dedi üstadım, önderim, liderim böyle dedi diyenlerden değilim.

 

Dakika 40:06

 

Ben aczimle kulluğumla Allah’ın kulu olarak Rabbim ne dedi, Peygamberimiz ne dedi, yüksek şahsiyet İslam âlimlerimiz ne dedi bunları söylerim. İslam âlimleri devreye girdiği zaman bakarsın ki ilim orta da ilim girmiştir devreye, şahıslar girmemiştir. Yoksa puta tapar gibi şahıslara tapmanın da bir anlamı İslam da hiç yok hiç mi hiç yok. Biz Allah’ın sevdiklerini severiz, yerdiklerini yereriz ama kimseye tapmayız, tapamayız. Körü körüne buna bağlan şuna bağlan körü körüne ilim yok irfân yok. Falan şunu dedi filan bunu dedi böyle din anlatılmaz. Kur’an’ı Kerim’i anlarsın anlatırsın, sünneti anlarsın anlatırsın. Yüksek Ulemâ’nın ilmi görüşlerini içtihâdi görüşlerini kendilerine gelen rivâyetleri o rivâyetlerin derecelerine bakarsın. Her tapunun bakın sağlam  tapular vardır, zayıf tapular vardır, bir de adamın tam haklıdır ama elinde tapusu da yoktur. Bunların hepsini gözden geçirmek görevimizdir. Ulemâ bizim âlimlerimiz bunları gözden geçirmiş. Müçtehitlerimiz, muhaddislerimiz, fâkihlerimiz bizim muazzam çalışmışlar ve çalışıyorlar. Onun için bu birbirini dışlayan Ulemâ da âlim değildir. Hele müçtehitlerimizi dışlayanlar, mezhepleri dışlayanlar bunlar bir tarafları okumamış zır cahildir bunların. Sadece küçük bir kendilerine pencere yapmışlar oradan bakıyorlar. İlmin deryâsının içine gir her tarafına bak şöyle, bütün cephelerden olaya bakarsan bütün yönlerden ana yönlerden ara yönlerden de şöyle bakarsan müçtehitlerin o günkü çağda ne kadar güzel çalıştıklarını görürsün. Bugünkü çağın değişen şartlarına göre Kur’an-ı Kerim İslam  zaten yepyeni hükümler vermektedir. Sakınca da yoktur ve ortada bir güçlük zahmet de yoktur. O temelden hareket et bugüne taşı bugünü de istikbale ileriye taşı bunu bil. Falan falana atıyor falana üfürüyor ve kendine telvic yapıyor milleti kendine çevirmeye çalışıyor. Böyle din anlatılmaz, böyle âlim de olmaz. Çıkıyor İslam fıkhının %90’ını ortadan kaldırtıyor. Sen kim oluyorsun sen doksanını değil birini bile kaldıracak sen kimsin? O fâkihlerin ortaya koyduğu içtihatlarını o günkü şartlarına göre bir bak, birde bugünün şartlarına bak. Bugüne taşımayı bil. Ulemâ’yı tenkit etme bugünkü şartlara taşımayı bil. O günün şartlarına göre fetvâsını verdiyse doğrusunu yapmıştır. Sende bugüne göre asılı aslı bozma, temeli bozma bilinenden bilinmeyene terakki ederek kıyas yapmayı doğru yap. Kıyasın şartlarına dikkat et. Müçtehitleri yok saydın ondan sonra bakıyorsunuz ırkçılık yapıyor ondan sonra bakıyorsunuz birilerinin emrinde çalışıyor birilerinin kullandığını bile bilmiyor. Dikkat et! kendini kullandırma kimseye. Vay efendim diyor Arap şöyle yaptı Osmanlı, Türkler böyle yaptı bu sefer başka türlü işi bozmaya çalışıyor.

 

Dakika 45:00

 

Bunlarla uğraşma, doğruyu bil doğruyu millete anlat. Milletin başında zaten yeteri kadar sıkıntı var bir de sen sıkıntı olma. Yeteri kadar milleti bölmüşler zaten bir de sen bunların ekmeğine yağ çalma. Bunlardan faydanın gelmeyeceğini iyi düşün. Fayda nerde İslam orda İslam nerde fayda ordadır. Ama İslam’ı kendi kafandakinden ibarette zannetme. İslam’ı, İslam’ı olarak ezelî ebedî bütün âlemleri aydınlatan Allah’ın yaktığı bir ışık olduğunu bil. Bütün yönleri aydınlatan bir İslam var ortada.  İslam’ın nuru doğuyu batıyı aydınlatmaz sadece bütün yönleri aydınlatır. Gökleri aydınlatırken yeri aydınlatıyor, doğuyu aydınlatırken batıyı aydınlatır, kuzeyi Aydınlatırken güneyi de aydınlatır, batıyı aydınlatırken doğuyu aydınlatır kuzeyi aydınlatırken güneyi de aydınlatır bunların ara yönlerini de aydınlatır. İslam’ın aydınlatmadığı yer olmaz. Senin beyninin azcık bir yeri aydınlanmış öbür tarafına ışık vurmamışsa bu suç senin veya benim daha oralara İslam güneşini almaya gitmemişiz. Hani güneş almaya gidiyorsunuz kumlara yatıyorsunuz ya biraz da gel ruhuna aydınlatacak İslam güneşine gel oradan doya doya feyzini almaya çalış. Nasılsa maddî fiziki yapına baktığın kadar ruhuna bak, kalbine bak sırlarına beynine bak, beynini aydınlatacak kalbin yudum, yudum ölümsüz hayat çeşmesinden içmeye bak. İslam ölümsüzlüğe seni hazırlayan ölümsüz hayat çeşmesinden içirir sana buradan içmeye bak. Birbirimize içirelim dostlar birbirlerine acı söyler ama çok sevdikleri için yaparlar. Bizi de böyle kabul edin kusurlarımız vardır bazen haddi aşan hiddetimiz olabilir ama bu sizi çok sevdiğimizdendir, birbirimizi kurtarma hareketidir, faydalı olma hareketidir. Yoksa kırma dökme hareketi değildir olmamalıdır.

 

Kıymetli dostlarım,

 

Yâsin-i Şerif’in şu anda 66’ncı âyetiyle derslerimiz devam ediyor.

 

Hem dileseydik gözlerini üzerinden silmek kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?

 

Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirdik de ne ileri gidebilirlerdi, nede geri dönebilirlerdi. Yani bize sûreti-sireti verip insanı en üst biçimde eşrefi mahlûkat olarak, yaratılmışların en şereflisi olarak insanı Allah yaratmıştır. Kendimizi gördüğümüz zaman bizi yaratanı hatırlayıp O’na şükür etmemiz hamd etmemiz gerekiyor. Peygamberimiz Zîşân, aynaya baktığı zaman: “Ya Rabbi! sûretimi güzel kıldığın gibi, benim ahlâkımı da iç dünyamı da güzelleştir” derdi. O güzeller güzeli Peygamber mahlûkatın en şereflisi olan, şereflilerin en şereflisi olan, Peygamberlerin sultanı önderi rehberi olan, Evliyâların önderi rehberi olan bütün âlemlere rahmet olarak gönderilen (وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ) diye Allah’ın övdüğü Peygamber Makâm-ı Mahmûd’un sahibi Hz. Muhammed böyle dua ediyor.

 

Dakika 50:00

 

Otururken dua eder, kalkarken dua eder hayatı bütün hayatı dua O’na teslimiyet O’nun emrinde bir kul. Bizim önderimiz, rehberimiz bütün insanlığın önderi ve rehberi Hazreti Muhammed’dir. İnsanı insan yapan bütün değerler İslam’dadır bunun örneği canlısı Hazreti Muhammed’dir Aleyhisselâtu Vesselâm. Onun okulunda okuyan Sahâbîler nasıl dünyada ne ünlü âlim, ünlü kahraman ve gökyüzünde parlayan yıldızlar olduklarına şöyle bir bakın. Muhammed okulunda okuyan o ekoldeki okuyan bir İslam öncesi insanlara bakın, bir de Müslüman olduktan sonraki insanlara bakın. Bir Ömer düşünün ki bugün adâleti diller de destan bir Müslüman olmadan önceki Ömer’e bakın o vahşi, acımasız Ömer’e bakın, bir de Müslüman olduktan sonraki Ömer’in adâletine, îmânına, vicdanına, hukûkun üstünlüğüne olan hizmetine bir bakın.  İslam insanı insan yapan bütün yüce değerler İslam’daki mevcut değerlerdir. Sen bunun içinden işine geleni almışsın işine gelmeyeni almamışsın. O zaman ne oldu? İşine gelen tarafından faydalanırken işine gelmeyen almadığın taraftan ne yapıyorsun? Çöküyorsun oradan sürünüyorsun haberin olsun, birilerini de süründürüyorsun. Farkında değilsin nefsinin uşağı olmuşsun hevâna saplanmışsın nefsine tapıyorsun haberin olsun. İşine geleni alacaksın işine gelmeyeni almayacaksın. Kur’an-ı Kerim babanın defteri mi senin?  Babanın yazdığı yazılar mı, Allah’ın Kitâb’ı mı Kur’an-ı Kerim? Kelâmullahtır Kur’an-ı Kerim ezelî ebedî kânûnlar Kur’an-ı Kerim’de. Allah’ın kelâmı yüce sözleri yüce emirleri O’nun yüce hükümleri Kur’an-ı Kerim de İslam da Muhammedî şeriatta. Bunu işine geleni alıp işine gelmeyeni almazsan almadığım kadar zarardasın bunun da hesabını Allah’a vereceksin. Nasıl verirsen ver, bunu nefsime derken sana da söylüyorum. Cennete girmek esas itibariyle Allah’ın lütfuyladır. Çünkü Cenabı Hak senin îmânını,  Amel-i Sâlih’ini vesile kılıyor yoksa cennetten kimse bir karış yer alamaz kimsenin gücü yetmez. Bak îmânını, amellerini Allah sebep kılıyor lütfuyla sana cennet veriyor. Yoksa ölümsüz hayatı, tükenmez nimetleri ve eksilmez göz aydınlığını senin kazanmanla cenneti bulman mümkün mü? Allah sana lütfuyla cennet verecek lütuflarıyla uçsuz bucaksız bağışlarıyla o Rahmeti-Rahmân, Rahmeti Rahimin tecellîsiyle sana cennet verecek. Onun için sakın cehennem Amel-i işleme küfürden kaç bin kere ölmeye râzı ol da kâfir olmaya râzı olma, müşrik olmaya râzı olma. Münâfıklığa râzı olma, zulmetme zâlim olma adâletten ve hukûkun üstünlüğünden îmândan Ameli Salih’ten ayrılma. Çalışmanın meyvesine de işaret ediliyor. Çalışmalı hep hayır da süratle çalışmalı İslam da tembellik hiç mi hiç yoktur. Sevgili Peygamberimiz buyurmuş ki;

 

“Cennet ehli nimetleri içinde zevke ererlerken kendilerine bir nur parıldar, başlarını kaldırır bakarlar ki üzerlerinden Rab, kendilerini cemâlinin şerefiyle şereflendirmiştir.”

 

Dakika 55:17

 

Cennette ziyade üzerine ziyâde vardır. Allah’ın nurunun tecellîsi görülür ki en ziyâde budur. “Rab kendilerini cemâlinin şerefiyle şereflendirmiştir.” Bir gün sana perdeyi açar o Kibriyâ perdelerini cemâlini gösterir işte o zaman,  Hakka’l yakîn zevkin en son noktasına ulaşırsın. Ki, bütün varlığıyla Rabbisini özleyen tevacüt vecd ve vücut sevgisiyle muhabbetiyle dolup taşan kullarından eylesin. Her Müslüman da tevacüt vecd ve vücut yani Allah’ın sevgisine mazhâr olmalı Allah’ı seven sevgiyle de dolmalıdır. Hep dolu olmalıdır bütün varlığınla Allah’ı sev özle. Çünkü hak varlık tek varlık sadece Allah’u Teâlâ’dır onun için de O’nun sevdiklerini sev kimseye kötülük düşünme ama iyilikten de geri kalma, tam çalışkan ol. İki günün birbirine eşit olmasın her gün daha ileri daha yukarı gitmeye gayret et İslam budur.

 

Kıymetli dostlar,

 

Selâmun Aleyküm! Ya Ehlel cennet’’ Bakın ne diyor Cenabı Hak; Ey cenneti ehli! Selâm üzerinize olsun” buyuruyor. Allah’ım! Bu selâma bizleri muhatap eyle. Allah’ım! Bu selâmı bizleri muhatap eyle. Allah’ım! Bu selâmı bizleri muhatap eyle. Ya Rabbi! Dünyada da bu selâmına muhtacız İslam tam bir selâmettir tam bir saadettir ne olur tam hakîkî Müslüman olmayı Allah’ım bizlere nasip eyle. Bu haberin kökeninde İbn-i Mâce o kıymetli muhaddis bulunmaktadır.

 

Kıymetli dostlarımız, (سَلَامٌ قَوْلاً مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ) ilâhî sözü budur. Bunun üzerine onlara nazar buyurur; onlara da O’na bakarlar baktıkları müddetçe diğer nimetlerden hiçbir şeye iltifat etmezler. Çünkü Hakk’ı bulmuşlardır nasıl iltifat etsinler başkasını ta perdeleninceye kadar ki o zaman da üzerlerinde ve yurtlarında nur bâki kalır. İşte bu nura da ermeli nur üstüne nurlar var ama bu en yüce nurda işte burada. Ne yapıp yapmalı îmânla parlamalı ne yazık ki küfür edenlerin gözleri kör olmuştur Hakk’ı görmezler. Şu anda zannetmeyin ki yolda yürüyenlerin sağlam olduğunu zannetmeyin. Eğer kişinin içinde küfür varsa o çoktan kör olmuştur, şirk varsa çoktan kör olmuştur, sağır olmuştur. Gözünde perde vardır aynen görür de insan gibi mü’min gibi görmez başka yaratıklar var ya onlar gibi görür hattâ onlardan daha aşağı bir görüş vardır. Ne yazık ki eğer insanlar bu gerçekleri bilselerdi hepsi îmâna gelirdi hepsi Müslüman olurdu. Ne yazık ki hidâyetin ulaşmadığı nice insanlar var bunun da sebepleri var önünde engeller var hikmetler var. Kalp gözüyle tefsir edilmiştir. (فَاَنّٰى يُبْصِرُونَ) basiretsiz insanlar ki bunlar başta îmânsızlardır.

 

Dakika 1:00:35

 

استعيذ بالله

وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِۜ اَفَلَا يَعْقِلُونَ﴿٦٨﴾

وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنْبَغ۪ي لَهُۜ اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْاٰنٌ مُب۪ينٌۙ ﴿٦٩﴾

لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَياًّ وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِر۪ينَ﴿٧٠﴾

  اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِمَّا عَمِلَتْ اَيْد۪ينَٓا اَنْعَاماً فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ ﴿٧١﴾

وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ﴿٧٢﴾

وَلَهُمْ ف۪يهَا مَنَافِـعُ وَمَشَارِبُۜ اَفَلَا يَشْكُرُونَ﴿٧٣﴾

وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اٰلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنْصَرُونَۜ﴿٧٤﴾

لَا يَسْتَط۪يعُونَ نَصْرَهُمْۙ وَهُمْ لَهُمْ جُنْدٌ مُحْضَرُونَ﴿٧٥﴾

  فَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْۢ اِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ﴿٧٦﴾

اَوَلَمْ يَرَ الْاِنْسَانُ اَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ ﴿٧٧﴾

وَضَرَبَ لَنَا مَثَلاً وَنَسِيَ خَلْقَهُۜ قَالَ مَنْ يُحْـيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَم۪يمٌ ﴿٧٨﴾

قُلْ يُحْي۪يهَا الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَهَٓا اَوَّلَ مَرَّةٍۜ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَل۪يمٌۙ ﴿٧٩﴾

اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمْ مِنَ الشَّجَرِ الْاَخْضَرِ نَاراً فَاِذَٓا اَنْتُمْ مِنْهُ تُوقِدُونَ﴿٨٠﴾

اَوَلَيْسَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُمْۜ بَلٰى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ﴿٨١﴾

  اِنَّـمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْـٔاً اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ﴿٨٢﴾

فَسُبْحَانَ الَّذ۪ي بِيَدِه۪ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ﴿٨٣﴾

 

Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı? Yani insanlar çocuk olarak, bebek olarak doğarlar gençleşirler olgunlaşırlar bir de yaşlanırlar ki kuvvetleri artık bir, bir yok olmaya başlar. İnsanlar bunu görmeli bunu da iyi bilmelidir onun hikmetini de sezmelidir, gerekeni yapmalıdır.

 

Biz ona şiir öğretmedik. Kime? Hazreti Muhammed’e biz diyor ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da… Çünkü o Peygamberler vahiy ile Peygamberlik yaparlar. Birsinin sözüyle birisini yazması, çizmesiyle bir şey yapmazlar ya vahiy ile. O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’ı Kerim’dir. Peygambere gelen Kur’an’dır diyor ve öğüttür apaçık Kur’an-ı Kerim’dir. İşte peygamberler Kur’an baştan sona Allah’ın sözü olduğu gibi vahyi ilâhî işte peygamberlerin peygamberliği şiir değil, masal değil, hikâye değil, doğu-batı kânûnları değil Allah’ın bizzat kendi kelâmı yüce Kur’an’ı vahiy ile peygamberlik yaparlar diyor peygamberler. Hz. Muhammed de işte diyor biz ona İslam’ı vahiy eyledik, Kur’an-ı Kerim’i biz ona vahiy eyledik onda ki diyor apaçık bir Kuran’dır Muhammed’de ki diyor, o da Allah’ın kelâmı.

 

(Bu) diri olanları yaşayanları uyarmak ve kâfirlere de azâb sözünün hak olması içindir. Demek ki Kur’an-ı Kerim ölülere değil dirilere gelmiştir bu âyet-i kerime de açıkça bildiriyor. (Bu) diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azâb sözünün hak olması içindir.

 

Dakika 1:05:06

 

Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar. Şöyle bir düşün; bir deve sana hizmet ediyor sığırlar koyunlar diğerleri bakın insanoğlu hizmet ediyor bunlar. Bakın, Cenab-ı Hak insanoğlunun hizmetine vermiş insana bunlar itaat ediyorlar. Bir köpek bile sana kuyruk sallıyor kapını bekliyor sana itaat ediyor. Sen Rabbine itaat etmiyorsan yarın o kuyruksallayan köpekle şöyle bir düşün o hayvanlar sahiplerine itaat ediyorlar da acaba bu insanoğlu Rabbisine neden itaat etmiyor bunu böyle bir düşünelim şöyle.

 

Onların kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar. Şırıl, şırıl sütleri içiliyor, etlerinden yiyorsun ve öbürleri vasıta olarak kullanıyorsun neler, neler…

 

Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?

 

Onlar, Allah’tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar. Putlar kendine yardım edemez ki sana yardım etse.

 

Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir. Bakın tutum emrinde askerler var diyor hizmet ederler hâlbuki o putların ne kendilerine bir faydası vardır, nede başkasına. Ama adam hem tanrı diye tapar hem de ona ne yapar; O’nun emrinde bir onu korumaya kalkar onun askeridir.

 

O halde onların sözleri seni üzmesin Habîbim Ey Muhammed! Kâbe-i Şerif’in önünde putlar dikiliydi “Lat’lar Uzza’lar” onlara tapıyorlar, önlerine yemek koyuyorlar, köpekler gelip af edersiniz putların önünden onları yiyor üzerlerine kirletiyor o putperestler de buna bakıyorlar yine de tapıyorlar. Dünyada ki insanların putlarının şekli değişmiştir. Bazı putlar daha büyümüştür. Kimisi tabiatı putlaştırılmış, kimi nefsini şehvetini, kimisi önderini liderini putlaştırmıştır. Yani putların şekli şemali farklı olsa da putperestlik çağımızda da alabildiğine gidiyor. Büyüyor mu, küçülüyor mu şöyle bir bakın, Allah’a kulluğun olmadığı yerde ne vardır bir bakın şöyle.

 

Sevgili Habîbim ey Muhammed Mustafa Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem! O hâlde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışarıda biliriz diyor Cenab-ı Hak.

 

İnsan kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi? Bakın yaratanına insanoğlu isyân ediyor.

 

Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: “Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?” dedi.

 

De ki: “Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir.”

 

Dakika 1:10:05

 

Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan da O’dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.

 

Gökleri ve yeri yaratan onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.

 

Onun emri, bir şeyi dileyince ona sadece “Ol!” demektir o da hemen oluverir. (كُنْ فَيَكُونُ)

O hâlde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah’ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O’na döndürüleceksiniz.

 

Şunu herkes hatırından çıkarmasın herkes ölüme doğru gidiyor ölüme doğru yürütüyoruz diyor Cenab-ı Hak. Doğan çocuk dahi ölüme doğru yürümeye başlar gençleşir ölüme doğru yürür, yaşlanır yine ölüme doğru yürür netice de ölür, netice de dirilir ve Allah’a hesap verilir. Bunu kimse unutmasın!

 

Kudretin daha önce o gözle silmeyi ve kılık değiştirmeyi de yapabileceğini anlayıp dikkat etmeli. Sana bu sûreti ve sireti fiziki ve ruhsal yapını sana veren Allah senin kılığını değiştirmeye kadirdir. Günahlarına göre hareket ve mucâzât verileceğini unutma. Kur’an-ı Kerim’in ne söz olarak, ne de mânâ olarak şiir olmadığı açıktır. Bir kere Kur’an-ı Kerim’in sözlerinde şiir sözünün vezin ve kafiyesi yoktur. Mânâ bakımından ise şiir, gerçek olup olmadığı aranmaksızın hoşlandırmak veya tiksindirmek, coşturmak veya küstürmek gibi hisleri gıcıklayan hayali kuruntulara, zanna dayanan kıyaslara duygu oyunlarına aittir. Kur’an-ı Kerim ise Hakk’ın doğru yolunu gösteren hikmetler ve hükümleriyle irfân nuru, kesin îmân rehberi bir ilâhî yadigârdır, Allah Kitâbı’dır Kur’an-ı Kerim Celle Celalühü, Allah Celle Celalühü

 

(Elhamdülillah Alâ nimeti’l İslam vel îmân vel kur’an)

 

Cenab-ı Hak: “Şairlere gelince onlara da azgınlar uyar.” Peygamberlik makamına şairlik yaraşır, ne de Kuran’a şiir demek yaraşır. Çünkü şiirin doğruları olduğu gibi yanlışları da vardır. Kur’an-ı Kerim ise eşi dengi bulunmayan Allah kelâmıdır hiçbir sözle kıyas edilemez. Öğüt ve irşâd olmakla Allah kelâmıdır. Azâb ile hükmün vacip olması ortadadır. Çünkü adâlet tecellî edecektir herkes ektiğini biçecektir.

 

“İnsan kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi?” Übey Bin Halef Hazreti Peygamberin bir çürümüş kemikle gelmiş onu eliyle ufalayarak: “Allah bunu böyle çürüdükten sonra diriltir der misin?” demiş Peygamberimize.

 

Dakika 1:15:02

 

Peygamberimiz: “Evet seni de diriltir ateşe kor” demiş. Bu âyet bu sebeple inmiştir rivâyeti vardır.

 

Evet, kıymetliler!

 

Yaratmanın her türlüsünü Allah biliyor, çünkü yarattıkları da bunu ispatlıyor. Yaratmanın her türlüsünü bildiği için bu âlemi canlı-cansız neler yaratmış zıtlarla yaratmış.

 

Bunun için şöyle bir “merh ile afar” iki tane ağaç “merh ile afar” denilen ağaçtır ki ikisi de yemyeşil, suları damlarken meh çakmak yerinde afer’e sürtülmek sûretiyle ateş çıkarılır. Bunun birini erkek, biri dişi yerinde var saymışlardır. Fakat “merh ile afar” bol bulmuştur. Şimdi her ağaçta ateş var elektrik var ama afar ile merh de de daha fazlası var. Ağaçtan maksat cinstir. Merh ve afar misâl yoluyla anılmıştır. Bütün ağaçları incelendiğinde ortaya ne çıkar? Sürtme ve temas ile ağaçtan meydana gelen hararet ve tutuşmayı anlatmaktır. Bu ise şimdi bildiğimize göre bir elektrik olaydır. Demek ki bu şekilde âyet elektriğe 14 asır önce işaret etmiştir. (كُنْ) “Ol!” emrini anlamaya zihinleri yaklaştırmak için bir misal verilmiş oluyor. Yapmış da siz ondan çakıp, çakıp hemen tutuşturuyorsunuz. (فَاِذَٓا اَنْتُمْ مِنْهُ تُوقِدُونَ) Sırf teorik akıl ile bilinemeyecek gerçekler deneyle ortaya çıkabilir mi? Çıkabilir. Evet, yalnız ilim sadece deneyden ibâret de zannedenler hep yanılmışlardır.

 

Habîbi Neccar gibi koşa, koşa îmân ve İslam ile kendi rızâsıyla dönüş yaparak, bağışlanmaya ve ikrama kavuşmak istemeyenler, cenneti istemeyenler îmânı, İslam’ı istemeyenler, Allah’ı istemiyor şeytanları bırakmıyor şeytandan şeytanın peşinden ayrılmıyor, bunlar yakalanıp hesapları görülüp cezaları kesin kez verilecektir.

 

Melekût (hükümranlık) tam bir hâkimiyetle saltanatın idare sırları demektir. Tam bir hükümranlık ve saltanat tam bir idare muktedir hükümdar Allah’ın kendisidir Celle Celâlühü ve Celle Şânuhü. Yücelik O’nda âcizlik, cücelik bizde…

 

Dakika 1:19:27

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 74 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}