Tefsir 440-01

440- Tefsir Ders 440 hayat veren nurun keşif notları

440- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 440

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Mü’min Sûresi 21’inci Âyet-i Kerime’den 60’ncı Âyet-i Kerime’ler)

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ كَانُوا مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَانُوا هُمْ اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَاٰثَاراً فِي الْاَرْضِ فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَاقٍ ﴿٢١﴾

ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَانَتْ تَأْت۪يهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَكَفَرُوا فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّهُ قَوِيٌّ شَد۪يدُ الْعِقَابِ﴿٢٢﴾

  وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مُوسٰى بِاٰيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۙ﴿٢٣﴾

   اِلٰى فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَقَارُونَ فَقَالُوا سَاحِرٌ كَذَّابٌ ﴿٢٤﴾

فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِالْحَقِّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا اقْتُلُٓوا اَبْنَٓاءَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ وَاسْتَحْيُوا نِسَٓاءَهُمْۜ وَمَا كَيْدُ الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ﴿٢٥﴾

  وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُون۪ٓي اَقْتُلْ مُوسٰى وَلْيَدْعُ رَبَّهُۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اَنْ يُبَدِّلَ د۪ينَكُمْ اَوْ اَنْ يُظْهِرَ فِي الْاَرْضِ الْفَسَادَ﴿٢٦﴾

  وَقَالَ مُوسٰٓى اِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ۟ ﴿٢٧﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

Yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin sonları nasıl olmuş? Onlar yeryüzünde gerek kuvvetçe ve gerek eserce kendilerinden daha üstündüler. Öyle iken Allah onları günahları sebebiyle tutup alıverdi. Kendilerini Allah’ın azâbından koruyacak biri bulunmadı.

 

O, şundandı: Onlara peygamberleri apaçık delillerle geliyorlardı. Ama onlar inkâr ettiler. Allah da tuttu kendilerini alıverdi. Çünkü onun kuvveti çok azâbı şiddetlidir.

 

Andolsun Mûsâ’yı âyetlerimizle ve açık bir delil ile gönderdik.

 

Firavun’a Hâmân’a ve Kârûn’a da onlar: “Bu bir sihirbaz bir yalancıdır” dediler. Kime dediler? Mûsâ’ya dediler, Hârun’a dediler.

 

Bunun üzerine Mûsâ Aleyhisselâm, kendilerine tarafımızdan hakkı getirince de: “Onunla beraber îmân etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını diri tutun” dediler. Fakat o kâfirlerin tuzağı da hep boşa çıkmaktadır.

 

Bir de Firavun: “Bırakın beni, öldüreyim Mûsâ’yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum” dedi.

 

Mûsâ da: “Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benimde Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınırım            dedi.

 

Kıymetliler,

Hep Firavunlar îmânsızlar, kitapsızlar hak hukûk tanımayanlar, ilim, irfânsızlar dâima îmânlı insanlara ne yaparlar tersini gösteriler aka-kara, karaya-ak derler. Kendileri en karanlık beyindirler en sapık yoldadırlar. Bakın ne diyor Firavun: “Bu Mûsâ sizi diyor dininizden döndürecek” diyor.

 

Dakika 5:00

 

Bakın, yanlışa doğru diyen zihniyet hep tarih boyunca böyle olmuştur bugünde böyledir yarın da böyledir. Çünkü hakka bâtıl diyen, bâtıla hak diyen bir zihniyet işte en yobaz en bağnaz aşağılık zihniyettir. Ne yazık ki bunlar îmân ehline saldırırlar, îmânlıları çağdışı göstermeye çalışırlar hiçbir bunların küfrün işi işe yaramaz. Çünkü kâfirler zâlimdir onun için her kâfir zâlimdir ama her zâlim kâfir değildir, suçludur zâlimdir. Ama her zâlim de kâfir değildir. Zulmün cezâsını çeker. Çünkü Müslüman görünüp de zulüm eden nice zâlimler vardır, Müslüman olduğu hâlde zulüm edenler vardır. Hâlbuki İslam zulme şiddetle karşıdır zâlime karşıdır. Bunlar Müslümanı âsi, zâlim, günahkâr tipleridir.

 

استعيذ بالله

وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌۗ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ ا۪يمَانَهُٓ اَتَقْتُلُونَ رَجُلاً اَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللّٰهُ وَقَدْ جَٓاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاِنْ يَكُ كَاذِباً فَعَلَيْهِ كَذِبُهُۚ وَاِنْ يَكُ صَادِقاً يُصِبْكُمْ بَعْضُ الَّذ۪ي يَعِدُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ ﴿٢٨﴾

يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِر۪ينَ فِي الْاَرْضِۘ فَمَنْ يَنْصُرُنَا مِنْ بَأْسِ اللّٰهِ اِنْ جَٓاءَنَاۜ قَالَ فِرْعَوْنُ مَٓا اُر۪يكُمْ اِلَّا مَٓا اَرٰى وَمَٓا اَهْد۪يكُمْ اِلَّا سَب۪يلَ الرَّشَادِ﴿٢٩﴾

  وَقَالَ الَّـذ۪ٓي اٰمَنَ يَا قَوْمِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ مِثْلَ يَوْمِ الْاَحْزَابِۙ﴿٣٠﴾

مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذ۪ينَ مِنْ بَعْدِهِمْۜ وَمَا اللّٰهُ يُر۪يدُ ظُلْماً لِلْعِبَادِ ﴿٣١﴾

وَيَا قَوْمِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَاد﴿٣٢﴾

يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِر۪ينَۚ مَا لَكُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ عَاصِمٍۚ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ﴿٣٣﴾

  وَلَقَدْ جَٓاءَكُمْ يُوسُفُ مِنْ قَبْلُ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا زِلْتُمْ ف۪ي شَكٍّ مِمَّا جَٓاءَكُمْ بِه۪ۜ حَتّٰٓى اِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ مِنْ بَعْدِه۪ رَسُولاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُرْتَابٌۚ ﴿٣٤﴾

اَلَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ اَتٰيهُمْۜ كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ وَعِنْدَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ﴿٣٥﴾

  وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا هَامَانُ ابْنِ ل۪ي صَرْحاً لَعَلّ۪ٓي اَبْلُغُ الْاَسْبَابَۙ﴿٣٦﴾

  اَسْبَابَ السَّمٰوَاتِ فَاَطَّلِعَ اِلٰٓى اِلٰهِ مُوسٰى وَاِنّ۪ي لَاَظُنُّهُ كَاذِباًۜ وَكَذٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُٓوءُ عَمَلِه۪ وَصُدَّ عَنِ السَّب۪يلِۜ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ اِلَّا ف۪ي تَبَابٍ۟ ﴿٣٧﴾

 

Dakika 9:45

Firavun ailesinden îmânını saklayan bir adam da şöyle dedi: “Bir adamı, Rabbim Allah dediği için öldürecek misiniz? Hâlbuki o size Rabbinizden delillerle gelmiştir. Hem o bir yalancı ise çok sürmez, yalanı boynuna geçer. Fakat doğru ise size yaptığı tehditlerin bir kısmı olsun başınıza gelir. Şüphe yok ki Allah aşırı giden bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz.” Akıllıca bir siyâsî bakın telkinat da bulunuyor bu mümin kişi.

 

“Ey kavmim! Bugün mülk sizindir. Dünyada yüze çıkmış bulunuyorsunuz. Eğer gelecek olursa Allah’ın hışmından bizi kim kurtarır?” Firavun: “Ben size görüşümden başkasını göstermiyorum ve herhâlde ben size doğru yolu gösteriyorum” dedi. Yolların en eğri ve sapığını doğru diye gösterir tâğûtlar, Firavunlar bu da Firavunda böyle dedi.

O îmân etmiş olan kimse de: “Ey kavmim! Doğrusu ben sizin hakkınızda Ahzâb (önceki çeşitli toplumların) günleri gibi bir günden korkuyorum.”

 

“Nuh kavminin, Âd kavminin, Semûd ’un ve daha sonrakilerin maceraları gibi (bir günün geleceğinden korkuyorum). Allah Celle Celâlühü, kulları için bir zulüm istemez.”

 

“Ey kavmim! Ben size gelecek o çağrışma gününden (kıyâmet gününden) korkuyorum.”

 

“O gün arkanıza dönüp kaçacaksınız. Fakat sizi Allah’tan koruyacak olan yoktur. Kurtuluş yoktur. Her kimi Allah şaşırtırsa, artık ona bir yol gösterici bulunmaz.”

 

Bundan önce size delillerle Yusuf gelmişti. Yusuf Aleyhisselâm, o zamanda onun size getirdiği hakîkatte şüphe edip durmuştunuz. Nihâyet vefat ettiğinde de “Bundan sonra Allah peygamber göndermez” dediniz.” İşte aşırı şüpheci olanları Allah Celle Celâlühü böyle şaşırtır.

 

Onlar, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında mücadele ederler. Bu durum, Allah katında ve îmân edenler yanında büyük bir buğuzu gerektirir. İşte Allah her böbürlenen zorbanın kalbini öyle bir tabiat ile mühürler.

 

Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana bir kule yap, belki ben o yollara ulaşabilirim.”

 

“Göklerin yollarına ulaşabilirim de, Mûsâ’nın ilâhının ne olduğunu anlarım. Ben onu mutlaka yalancı sanıyorum.” Haşa! İşte böylece Firavun’a kötü ameli süslü gösterildi de yoldan çıkarıldı. Çünkü Firavun düzeni hep boşa çıkar. Firavun düzenleri insanları batıran düzenlerdir. Allah’ın kurduğu nizâm seni dünyada ölümsüz mutlu hayata hazırlar.

 

Dakika 15:00

 

Onun için Yüce İslam sosyal bir barış, sosyal adâlet, sosyal merhamettir ve insanlığı kucaklayan bir hak sevgidir. Hakk’ı sevdiği için Allah sevgisi, bütün mahlûkata da bu sevgi Allah için yansır. Çünkü sevgi tektir Allah sevgisi, o sevgiyle Allah’ın kullarına ne yapılır? Allah için sevgi gösterilir. Bunun için sevginin kaynağı sadece birdir o da Allah sevgisidir, korkunun kaynağı da birdir sadece Allah korkusudur. Firavunlardan korkup da Allah’tan korkmayanlar firavunlarla beraber cehennemi doldururlar. Nitekim Süddî bunu Firavun‘un amcası oğlu diye rivâyet eylemiştir. Veliahdi ve “Sahib-i Şurtası” yani polis şefi olduğu da söylenmiştir. Bundan dolayı bu sûreye Mü’min Sûresi denilmiştir. Yavaş yavaş nasihate başlamış, sonrada açıktan savaş meydanına atılmıştır. Kahraman bir kişidir bu mü’min kişi. İhtiyat tedbir ile delil getirmeye kuvvet vererek ekliyor: Ve İslam’ın siyasetini en güzel uygulamış mü’minlerden birisi. Bakın öyle bir güzel siyâsî cümleler kullanıyor ki: Yalancı olsaydı, Allah ona delilleri vermez ve mucizelerle desteklemezdi demek istedi.

 

Tenat günü: Tenâdî günü, çağırışma, bağırışma günü demektir ki kıyâmet gününün ismidir. Feryat figanlar başlar. Feryat figan ile bağırıp çağırıp inleyeceklerdir. Burada: “Size Yusuf gelmişti” diyor. Yusuf’tan maksat, Hz. Yusuf’un torunu Yusuf Bin Efraim Bin Yusuf demişlerse de doğrusu Yusuf Bin Yâkub ’tur. Ancak Kurtûbî Tefsirinde belirtildiği üzere Hazreti Mûsâ’nın Firavun’u, Hazreti Yusuf’un Firavun’u değildir. Yusuf’un Firavun’u Amâlik’dan idi. Mûsâ’nın Firavun’u ise Kıbtî’dir.

 

Firavun’un bir gözetleme kulesi yaptırarak şarlatanlık etmek istemiştir. Yani dikkatleri başka tarafa çekmek istemiş ki bu da Firavun taktiğidir. Siyaset adına iyi bir şey yapıyormuş gibi görünüyordu ve yoldan saptırılıyordu. Allah’ı eserinden anlamak yoksa yerde, gökte Allah aramakla bulunmaz. Yerler, gökler Allah’ın eseridir kevnî âyetleri, kitâbî âyetleri okursan Allah’u Teâlâ’yı tanırsın. Kalp Allah’a bakar bakmalıdır. Halkı aldatmak için bir hile, dalavereye başvurdu Firavun entrika çevirmeye kalkıştı. Ama hiç fayda verdi mi? Ne kadar tuzak kurarsan kur onların tümüne kendin tutulursun ne kadar kuyu kazarsan kaz hepsinin içine sen düşersin.

 

Dakika 20:00

 

Allah’a karşı konmaz, Kur’an’ı Kerim’e karşı konmaz. Hazreti Muhammed’e ve onun ilkeleri İslam nizamı İslam şeriatına onun kânûn ve hükümlerine karşı konmaz. Ne kadardır kuyu kazarsan kaz, Azrâil Aleyhisselâm ensende, o kuyuya sen düşeceksin. Allah’ın ordularından kurtulamazsın. İslam seni kurtarmaya geldi. Ey her şeyin sahtesini gerçekmiş gibi ortaya koyan sahtekârlar! Kendini çağdaş zanneden çağdışı karanlık zihniyet, gel İslam’ın nuruna onun aydınlığına gel. Çağdaşlık ilim, irfân ruhların parlaması, beyinlerin parlaması, insanlığın kucaklanması tam sevgi ve adâlet merhametle ezelî ebedî İslam rahmetiyle mümkündür bu. Çünkü İslam ebedî Allah’ın rahmetinin tecellîsidir, onun önderi rahmet Peygamberi ki âlemlere bunu Allah söylüyor Hz. Muhammed’dir. (A.S.V)

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

وَقَالَ الَّـذ۪ٓي اٰمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ اَهْدِكُمْ سَب۪يلَ الرَّشَادِۚ ﴿٣٨﴾

يَا قَوْمِ اِنَّمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌۘ وَاِنَّ الْاٰخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ﴿٣٩﴾

مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزٰٓى اِلَّا مِثْلَهَاۚ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ ف۪يهَا بِغَيْرِ حِسَاب﴿٤٠﴾

وَيَا قَوْمِ مَا ل۪ٓي اَدْعُوكُمْ اِلَى النَّجٰوةِ وَتَدْعُونَن۪ٓي اِلَى النَّارِۜ﴿٤١﴾

  تَدْعُونَن۪ي لِاَكْفُرَ بِاللّٰهِ وَاُشْرِكَ بِه۪ مَا لَيْسَ ل۪ي بِه۪ عِلْمٌۘ وَاَنَا۬ اَدْعُوكُمْ اِلَى الْعَز۪يزِ الْغَفَّار﴿٤٢﴾

لَا جَرَمَ اَنَّمَا تَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْاٰخِرَةِ وَاَنَّ مَرَدَّنَٓا اِلَى اللّٰهِ وَاَنَّ الْمُسْرِف۪ينَ هُمْ اَصْحَابُ النَّارِ﴿٤٣﴾

فَسَتَذْكُرُونَ مَٓا اَقُولُ لَكُمْۜ وَاُفَوِّضُ اَمْر۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ﴿٤٤﴾

  فَوَقٰيهُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِ مَا مَكَرُوا وَحَاقَ بِاٰلِ فِرْعَوْنَ سُٓوءُ الْعَذَابِۚ﴿٤٥﴾

 

O îmân etmiş olan kimse dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki size doğru yolu gösterelim.”

 

“Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaatten ibarettir. Âhiret ise durulacak karar yurdudur.”

 

“Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misliyle cezâ verilir. Erkek veya kadın, her kim de mü’min olarak iyi bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler. Orada kendilerine hesapsız rızık verilir.”

 

Dakika 25:05

 

“Hem ey kavmim’ Niçin ben sizi kurtuluşa dâvet ederken, siz beni ateşe dâvet ediyorsunuz?”

 

“Siz beni Allah’ı inkâr etmeye ve bence hiç ilimde yeri olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya dâvet ediyorsunuz. Ben ise sizi o çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan Allah’a dâvet ediyorum.”

 

“Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni dâvet ettiğiniz şeyin dünyada da, âhirette de bir dâvet hakkı yoktur. Hepimizin dönüşü Allah’adır. Şüphesiz haddi aşanların hepsi cehennemliktir.”

 

“Siz benim söylediklerimi sonra anlayacaksınız. Ben işimi Allah’a havâle ediyorum. Şüphesiz Allah kullarını görür gözetir.”

 

“Allah o mü’mini, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun’un adamlarını ise o kötü azâb kuşattı.”

 

اَلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُواًّ وَعَشِياًّۚ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ۠ اَدْخِلُٓوا اٰلَ فِرْعَوْنَ اَشَدَّ الْعَذَابِ﴿٤٦﴾

 

Ey çağın Firavun’ları bu âyete dikkat edin! Ne diyor Cenab-ı Hak;

 

Onlar, sabah akşam ateşe arz olunurlar. Kim? O zamanın ve bu zamanın bütün Firavun’ları hak, hukûk tanımayan ve insanları kendi uydurduğu şeriatını dayatan dayatmacı Firavun zihniyeti var ya, onlar sabah akşam ateşe arz olunurlar. Kıyâmet kopacağı günde Firavun hanedanını azâbın en şiddetlisine tıkın!” atın cehenneme denilecektir. Herkes aklını başına almalıdır.

 

وَاِذْ يَتَحَٓاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفٰٓؤُ۬ا لِلَّذ۪ينَ اسْتَكْـبَرُٓوا اِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعاً فَهَلْ اَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا نَص۪يباً مِنَ النَّارِ﴿٤٧﴾

 

Hele ateş içinde birbirlerini protesto ederlerken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: “Hani bizler size tâbî idik siz bizim önderimiz, hükümdarlarımız, başkanlarımız idiniz, liderlerimiz idiniz. Niye bu cehenneme bizi getirdiniz? Şimdi siz bizden bir ateş nöbetini sava biliyor musunuz” derler.

 

قَالَ الَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُٓوا اِنَّا كُلٌّ ف۪يهَٓا اِنَّ اللّٰهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ﴿٤٨﴾

 

Ne diye cevap veriyorlar? Büyüklük taslayanlarda şöyle derler: Biz lideriz, önderiz, çağdaşız diyenler var ya hak, hukûk tanımayan kitapsızlar, îmânsızlar, onun bunun hakkını sömüren hukûku katleden kâtiller bak ne diyorlar;

 

“Evet, hepimiz onun içindeyiz. Yani cehennemdeyiz. Allah kulları arasında hükmünü vermiştir.”

 

Dakika 30:12

 

وَقَالَ الَّذ۪ينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْماً مِنَ الْعَذَابِ ﴿٤٩﴾

 

Ateştekiler, cehennem bekçilerine zebânilere derler ki: “Rabbinize dua edin de bir gün olsun bizden azâbı biraz hafifletsin” derler. Bak, cehennemin zebânileri, bekçileri ne diyorlar; (قَالُٓوا) Dediler ki;

 

قَالُٓوا اَوَلَمْ تَكُ تَأْت۪يكُمْ رُسُلُكُمْ بِالْبَيِّنَاتِۜ قَالُوا بَلٰىۜ قَالُوا فَادْعُواۚ وَمَا دُعٰٓـؤُا الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ۟ ﴿٥٠﴾

 

Bekçiler de: “Size peygamberleriniz mûcizelerle gelmiyorlar mıydı?” “O Peygamberin ümmetinin içinde âlimler o güzelim müçtehitler, mürşitler size gerçekleri haber vermiyorlar mıydı?” diye sorarlar. Onlar: “Evet” derler. Bekçiler: “Öyleyse kendiniz dua edin” derler. Kâfirlerin duası ise hep çıkmazdadır ret olunur, kabul edilmez.

 

Ey kıymetli dostlarım! Hep beraber Allah’a kul olalım, dünyada mutlu olalım, mezarda mahşerde mutlu olalım, Allah’a kul olalım. Allah’ın bitmez tükenmez nimetlerine mazhâr olalım. Hz. Mûsâ’ya yardım etmek için Firavun’a karşı isyan etmiş bir mü’min var görüyorsunuz ortada. Kavmini kendisine uymak için dâvete başlamıştır. Murad Bey’in Tarih-i Umumî’sinde de Mısır kâhinlerinden “Uzarsif” adında birisinin “Hiksüsler” tarafına geçerek önemli bir ordu ile Firavun aleyhine isyân etmiş olduğu Mısır tarihlerinden nakledilmiş. Ve tarihçilere göre bu adamın Hazreti Mûsâ olduğu hakkında bir dereceye kadar görüş birliği var gibidir diye bir değerlendirmede ileri sürülmüş ise de bu adamın Hz. Mûsâ değil, Firavun ailesi mü’mini olan bu kişi olması daha doğrudur. Şu hâlde bu söz artık istişâre meclisinde değil, eline silâh alarak karşıya çıkan bir mücahidin tebliği hâlinde geliyordu. İbn-i Abbâs’tan rivâyet olunduğuna göre bu zat yardımcıları ve destekçileri ile bir dağa çekilmişti.

 

Ey kavmim! Bu dünya hayatı bir metadan ibarettir diyordu. “Dünya âhiretin ekinliği, çiftliği, tarlasıdır” dünyada ne ekerseniz öbür âlemde onu biçersiniz. Burada Firavun’larla beraber olursanız öbür tarafta da Firavun’larla cehennemi boylarsınız. Gelin Allah’tan yana Allah’ın emrinde olun. Adâlet kânûnu kötülüğün kendisi gibi bir kötülük ile cezâlanmasıdır. Adâlet kânûnu kötülüğün kendisi gibi bir kötülük ile cezâlanmasıdır yoksa adâlet olmaz.

 

Dakika 35:10

 

“İhsan” kânûnu onun on mislinden, hesapsız katlarına kadar çıkar. Yani bir iyiliğe hesapsız iyilikler verilebilir ve Allah vermiştir vereceğini de vaad etmiştir muhsinlere. Bunun için arazisine, yerine iyi bir tane eken on tane alabilir, bire on alabilir, yüz alabilir, yedi yüz daha fazlasını da katlanıp gidebilir. İyiliklerin önü açıktır ama Yüce Allah adâletini uygularken kötülüğü misliyle cezâlandırılıyor. Bir kötülüğü iki kötülük yapmıyor yazmıyor.

 

İbn-i Abbâs’tan rivâyete göre: Firavun’un onu takip etmek için gönderdiği askerler telef olmuştu. Onlar ona sabah ve akşam sunulup durmaktadırlar. Yani firavun ailesinin dünyada kötü azâb ile mahvoldukları gibi, devletleri yıkıldı, tamamı denize atıldı ve boğuldular neticede ateşe girdiler. Âhirete kadar berzah âleminde de akşam sabah ateşe sunulmak ile azâb olunmaktadırlar. Geberdikleri günden bu ana kadar ve kıyâmete kadar berzahta akşam, sabah ateşe sokuluyorlar cehennemde de, mahşerde de kıyâmet günü cehenneme atılacaklar komple. “Kıyâmet kopacağı günde Firavun hanedanını azâbın en şiddetlisine tıkın!” atın cehenneme azâbın içine” denilecektir. ‘(وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ۠ اَدْخِلُٓوا) İlâ Âhir’

 

Kıymetli izleyenler, muhterem dinleyenler! Dersimiz Mü’min Sûresi’nin 51’inci âyetiyle devam etmektedir.

 

اِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْاَشْهَادُۙ﴿٥١﴾

  يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِم۪ينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُٓوءُ الدَّارِ﴿٥٢﴾

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْهُدٰى وَاَوْرَثْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَ الْكِتَابَۙ﴿٥٣﴾

  هُدًى وَذِكْرٰى لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِ ﴿٥٤﴾

فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَار﴿٥٥﴾

اِنَّ الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ اَتٰيهُمْۙ اِنْ ف۪ي صُدُورِهِمْ اِلَّا كِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغ۪يهِۚ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪ير﴿٥٦﴾

  لَخَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ﴿٥٧﴾

  وَمَا يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَلَا الْمُس۪ٓيءُۜ قَل۪يلاً مَا تَـتَذَكَّرُونَ﴿٥٨﴾

  اِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ لَا رَيْبَ ف۪يهَا وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ﴿٥٩﴾

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟ ﴿٦٠﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

Dakika 39:50

Biz peygamberlerimize ve inananlara hem dünya hayatında hem de şahitlerin şahitlik edecekleri günde yani (kıyâmette) elbette yardım ederiz. Kime? Peygamberlere ve inanan mü’minlere…

 

O gün zâlimlere özür dilemeleri fayda vermez. Onlara lânet vardır, onlara yurdun kötüsü yani (cehennem) vardır.

 

Andolsun ki biz Mûsâ’ya o hidâyeti verdik ve İsrâiloğulları’na o kitâbı mîras kıldık.

 

(Bunu) Aklı başında olanlara bir yol gösterici ve bir hatırlatma olsun diye (böyle yaptık).

 

O hâlde sabret şanlı Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm. Çünkü Allah’ın vaadi haktır. Hem günahından dolayı istiğfar et ve akşam sabah Rabbini hamd ile tesbih et.

 

Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenlerin göğüslerinde ancak yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah’a sığın. Çünkü her şeyi işiten ve gören odur.

 

Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler.

 

Kör ile gören bir olmaz, îmân edip sâlih ameller işleyen kimseler ile kötülük yapanda bir değildir. Ne kadar da az düşünüyorsunuz.

 

Herhâlde o saat (kıyâmet) muhakkak gelecektir. Onda şüphe yok. Fakat insanların çoğu inanmazlar.

 

Hâlbuki Rabbiniz: “Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Çünkü bana ibadet etmekten kibirlenip yüz çevirenler yarın horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir.” Peygamberlerimizi ve îmân edenleri elbette mansur, muzaffer kılarız yardım eder delille zaferle ve kâfirlerden intikam ile murada erdiririz. Hem dünya, hem âhiret imtihan geçirmeleri imtihanı kazanmaları Peygamberin ve mü’minlerin zafer elde etmeleri yalnız âhirete de kalmayacaktır. Mûsâ’nın ve o îmân eden kişinin Firavun’a üstün gelmesi gibi dünyada da gerçekleşecek âhirette de bütün mü’minler üstün geleceklerdir dünyada da ukbada da. Îmân üstündür, İslam üstündür, Kur’an-ı Kerim eşsiz üstünlük ve mûcize ondadır. Hz. Muhammed âlemlerin rahmet Peygamberidir. Üstünlüğün tamamı, yüceliğin tamamı İslam’ın yüce değerlerindedir.

 

Eşhad: Şahitlik edecek olan melekler, peygamberler ve mü’minlerdir. Dünya ve âhiret yardımının muhakkak olduğunu ve Firavun gibi zâlimlere karşı mücadelenin gerekliliğini hatırlatmak için (فَاصْبِرْ) “o hâlde sabret” diyor.

 

Dakika 45:15

 

Sabır cihâd yollarında mücahitler için vazgeçilmez bir ruh kuvvetidir, îmân kuvvetidir, kişinin sabrı îmânın kuvvetine göredir. Her zaman demek gibi devam ifade eder. Zihin şöyle bir bak, tenzihe devam et. Ne dil, ne de kalp hiç mi hiç zikirden gâfil olmasın. Rabbini sürekli kalbinle, dilinle tesbih et İslam’ı yaşayarak Allah’ı zikret. Esas zikir Allah’ı unutmamak, farzları, vacipleri, sünnetleri, müstehapları yerine bir, bir getirip Allah yolunda cihâd etmektir. Allah’ı dilinden, gönlünden hiç mi hiç bırakmamaktır. O’nun ismi ve O’nun emirleri baş tacın olacaktır ebedî.

 

Kıymetli dostlar, muhterem efendiler!

 

Allah’ın âyetleriyle karşılaştırarak bahsetmek câiz olduğuna işarettir. Allah’ın âyetlerini yine Allah’ın âyetleri ile karşılaştırarak bahsetmek caiz olduğunu işarettir. Hakkı kabule tenezzül etmek istemeyen bir büyüklük dâvâsı kuru bir azâmet kuruntusu var ya bir kibir ki onlar ona yetişecek değillerdir. Çünkü Allah’ın âyetlerinin üstüne çıkılmaz. Allah’ın vermediği değer ve mertebe zorla alınmaz. Allah vergisinden fazla bir salâhiyete de erilmez. Senin görevin onun yolunda çalışmaktır karşılığını ondan almaktır. Delili ortada olan Hakk’a karşı taassup, bağnazlık ile mücadele edenlerin hepsi bu hükme dâhildirler hepsi böyle sinelerinde yetişemeyecekleri bir kibir taşıdıklarından dolayı mücadele ederler. Allah’la, O’nun Kitâb’ıyla, Peygamberiyle, hakiki müminlerle mücadele edilmez. Mücadele bâtıla karşı hakkın müdafaasıdır. Aklını başına al!

 

Kıymetli dostlar, muhterem izleyenler! Tabii Alûsî’nin nakline göre Abd Bin Humeyd ve İbn-i Ebû Hatîm sahîh senet ile ondan şöyle rivâyet etmişlerdir;

 

“Yahûdîler, Hz. Peygambere geldiler de “Deccal” dediler, âhir zamanda bizden olacak ve işte olacaklar o zaman olacak şöyle yapacak böyle yapacak diye büyüttüler de büyüttüler.” Yani “Deccal’la” öğünmeye başladılar. Deccal Yahûdîlerden olacak biz de “Deccal’ın” askeri olacağız dediler. Deccalı büyüttüler bunun üzerine Yüce Allah Celle Celâlühü bu sûrenin 56’ncı âyeti olan yukarıdaki (اِنَّ الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ) “Kendilerine gelmiş bir yetki ve burhan olmadan Allah’ın âyetleri hakkında mücadele eden kimseler…” diyor Cenab-ı Hak bu âyeti indirdi.

 

Dakika 50:25

 

Ebû’s-Suud bunu şöyle nakleder; “Birde denildi ki mücadele edenler Yahûdî’lerdir. Diyorlar ki, bizim Tevrât’ta zikrolunan sahibimiz sen değilsin. O Mesih Bin Dâvûd yani Deccal âhir zamanda çıkacak… Dikkat edin! Peygamberi kabul etmeyen Deccal’ı kabul ediyor dikkat edin buda bir Yahûdî zihniyeti. İstisnâlar kâideyi bozmaz. Saltanatı, Deccal’ın saltanatı karaya ve denize erecek, ırmaklar beraberinde gidecek, Allah’ın âyetlerinden (delillerinden) bir âyet olacak, o zaman hükümranlık tekrar bizim elimize geçecek. Görüyorsunuz Deccal’dan medet uman bir zihniyet. Deccal’ın şu anda yaptıklarını yapıyorlar çocuk, kadın demeden öldürüyorlar. Deccal da yarın gelse onların yaptığını yapacaktır. Karşılarında kimi bulacaklar? Allah’ın yenilmez yüce kudretini, kuvvetini, Allah’ın ordularını bulacaklardır, kahrolup gideceklerdir. İslam şimdiden onları da kurtarmak istiyor. Gelin deccalın askeri olmayın Allah’ın askeri olun yani Hazreti Muhammed’in Peygamberliğini, getirdiği yüce İslam’ı, şanlı Kuran-ı kabul edin de kurtulun. İşte Yüce Allah onların bu temennilerine, ideallerine kibir ismini verdi ve kuruntularına eremeyeceklerini ifade buyurdu. Yani Yahûdîler İsrâiloğulları’ndan başkasında Peygamberlik görmek istemedikleri için gerek Kur’an-ı Kerim’den ve gerek diğer kitaplar da Peygamberin Peygamberliğine delâlet eden âyetleri sırf kibir ve kıskançlık yüzünden mücadele ederek Peygamberlerin en sonuncusunu bırakıp Deccal’a sarılmışlardır. Ve onun zamanında saltanatın kendilerine geçeceğini bir temenni hâlinde ileri sürmüşler ise de, Deccal çıktığı zaman dahi mülk ve saltanat kendilerine geri dönmeyecektir. Onların olmayacaktır hakkın, hakîkatin olacaktır, İslam egemen olacaktır. İslam bütün milletlerin dinidir bu yanlıştan bütün insanlığı kurtarmaya gelmiştir. Nice Yahûdî âlimleri Abdullah bin Selâm gibi zatlar, Tevrât’ı doğru okuyanlar Tevrât’ta Hazreti Muhammed’in kaşına gözüne varıncaya kadar öz evlatlarını bildikleri gibi, Hazreti Muhammed’i Tevrât’ta gördüler Müslüman oldular. İnatlığa gerek yok, “güneş balçıkla sıvanmaz.”

 

Âlûsî der ki: “Bu mücadelede Yahudiler iki yönden yalan söylediler.” Âlûsî diyor yüksek İslam âlimi. Önce Rasûlullah’a: “Sen bizim muteber olan sahibimiz değilsin” sözleriyle yalan söylediler, kendi kitapları Tevrât’a da inanmadılar ihânet ettiler.

 

Dakika 55:08

 

İkinci olarak, Deccal’ı kastederek o Mesih Bin Dâvûd’dur diyerek yalan söylediler. Çünkü hangi peygamber gönderildiyse ümmetini mutlaka Deccal’dan tahzir buyurmuş yani uyarmış deccal hakkında bütün Peygamberler yani sakındırmıştır. O bir “bişaret” yani müjde değil, fitne ve imtihan aracıdır. Onlar ise onu Peygamber yerine tutarak “sahibimiz” demişlerdir ki bunun Allah’ın âyetleriyle “bir yetki bir delil” olmaksızın mücadele olduğunda şüphe yoktur. Bu zihniyet Allah’la savaşa kalkmıştır ki mahvolup, kahrolup cehennemi boylamadan İslam onları da kurtarmaya gelmiştir.

 

Hadis-i şeriflerde:  “Eşrat-ı saatten” yani kıyâmet alâmetlerinden olmak üzere iki mesih zikrolunur. Birisi mesih Îsâ’nın yeryüzüne inmesi birisi de mesih Deccal’ın ortaya çıkmasıdır.

 

Dakika 57:04

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 37 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}