Tefsir 470-01

470- Tefsir Ders 470 hayat veren nurun keşif notları

470- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 470

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Saf Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 9’uncu Âyet-i Kerime’ler)

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn’’

Kıymetli ve muhterem efendiler,

Dersimiz Mümtehine Sûresi’nin 12’nci âyetiyle hayat veren nurun dersleri keşif notları ve irşâd notları isimli dersimiz devam ediyor.

Yüce İslam rahmet ve merhamet ile ilim ve irfânı ile bütün âlemi, bütün insanlığı, hattâ İslâm düşmanları da kurtarmaya gelmiştir. Biliyorsunuz ki Hazretiz Hamza’nın kâtili o Vahşî’yi ayarlayan Hazreti Hamza’yı öldürmek için elinden geleni yapan “Hint” denilen o kadın Mekke’nin fethinde bunlar İslam’ın azılı düşmanları ile hepsi yakalandılar. Neticede bakın Müslüman oldular ve ne diyor Hint; diyor ki: Geçmişi ey Allah’ın Rasûlü! Evet, ey Allah’ın Nebîsi Peygamberi geçmişi affet diyor ve Müslüman olunca geçmiş affediliyor” Eğer şu dünyada kurtuluş isteyen insanlar kurtulmak istiyorlarsa Müslüman olsunlar geçmişleri affedilir ve Müslüman olunca da Allah ve Rasûlüne beyât etsinler. İslam bütün güzellikleri ortaya koymuş kötülükleri zarar olanları yasaklamış. Yüce İslam neye mâruf diyorsa yap diyorsa güzeli emrediyorsa onları yap. Yüce İslam neyi yasaklıyorsa bunlardan sakın. İşte burada da seni bütün zarar ver tüm kötülüklerden bir koruma ortada koruyucu hekimlikten daha evrensel bir Yüce İslam’ın koruyuculuğu ortaya çıkmaktadır. Onun için kıymetli dostlarımız, insanoğlu İslam’ı iyi keşfederse bütün güzellikleri bulduğu gibi bütün kurtuluşu da korunmayı da Yüce Allah’ın korumasında olduğunu da orada bulur bu gerçeği görür. Çünkü Yüce İslam çocuklarınızı öldürmeyin diyor fakirlik korkusuyla da olsa sakın çocuklarınızı öldürmeyiniz. Elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup da kimseye iftira etmeyiniz. Çünkü iftira insanların haysiyet ve şerefini katleden bir kâtilliktir öbür kâtilliklere daha da katkıda bulunan tehlikeli bir kâtilliktir iftira. Çünkü insanlar yaşarken ölürler iftiralar karşısında öbürü ölmüştür ama belki yaşarken o iftiranın acısıyla yaşar. Çünkü iftira karşı tarafta kabul gördü ise o yalandan iftiralar yaşayan insanın şahsiyet şerefine kadar zedelenmiştir yaşayan bir ölü gibidir.

Dakika 5:00

Bunun için ve sana hiçbir iyi işte isyân etmeyecekler Allah’a Rasûlüne beyât etmeli ama isyân etmemelidir hiçbir konuda Şeriat-ı Muhammediye’ye karşı koymamalı muhâlefet etmemeli seve seve kabullenip yaşamalıdır. Yoksa Allah’a Rasûlüne beyât olmaz isyân olur. Yüce Allah dâima mârufu Yüce İslam emreder. Ne diyor: (وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ), ( وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ) sen bakın, affı tut mârufu emret.  Mâruf İslam’da şeriatın âmir olduğu emrettiği hükümler, nehyi anil münker ise onlar şeriatın yasakladıklarıdır, ilme de akla da aykırıdır. Bunun için mâruf, yani meşrû ve güzel olanı emredeceği ve münkerden yani yapılması câiz olmayan hususlarda nehiy edeceği bilindiği hâlde (Fi mârûfî) kaydının zikredilmesi şöyle bir düşünelim. Cenab-ı Hak yaratıcıya isyân edilen konularda mahlûka itaatin câiz olmayacağını hatırlatarak (İnnemettaatü fil marûfi) “itaat ancak iyiliktedir” Allah’a isyân edilen yerde itaat olmaz. Çünkü burada bakın Peygamberi Zişan’ımızın bile şahsında şanlı Peygamberin bile şahsında (Fi mârûfi) mâruf da diyor. Yani Peygamber de olsa mârufu emrettiği zaman ona katiyyen muhâlefet edilmez. Diyelim ki mârufu emretmedi ki peygamberlerden o beklenmez. Fakat bu Peygamberin ümmetine Peygamberin şahsında önemli bir ders veriliyor. Her emreden mârufu emretmelidir yoksa itaat edilmez. Bunun için Allah hiç kimseyi güç yetiremeyeceği bir şey ile mükellef tutmaz. Yüce İslam’ın Yüce Allah’ın âmir hükümlerinin içerisi insanların hayatını kolaylaştırır, güzelleştirir bir de gücünün yetmediği hiçbir şey sana teklif edilmemiştir. Yüce İslam’daki bütün teklif-i ilâhînin tamamı senin gücünün yetecek olanlardır ve özürlüler mâzûr olan ağlar, mağdur olanlar onlar hâriç. Onlara zaten özürlüye dâima onu da ne yapmış; Koruma altına alınmıştır, işini daha da kolaylaştırmıştır ve sağlama emrettiği âmir hükümlerin aynısını özürlülere etmemiştir. Özürlüye de gücünün yettiği kadarına indirgemiş sende gücünün yettiği kadarını yap demiştir. Güçleri tâkatları yettiği derecede ne yapacaktır; Herkes gücü nispetinde Rabbisine itaat edecek, Peygamberine ve Muhammedî şeriata bağlı kalacak Peygamberine de, Ulû’l Emre de sizden olan Ulû’l Emre de itaat edecek ki o Ulû’l Emir de mârufu emrettirmek şartıyla mârufu emredecek. Yoksa ve kafasına göre örfî ve dayatmacı gayri meşrû şeyleri emredemez, hükmedemez. Öyle bir zorbalık selâhiyeti kimseye verilmemiştir.

Dakika 10:28

Sonuçta insanoğlu âcizdir hatâ eder derhâl tövbe istiğfar etmeli dâima tövbe eden Rabbisine boynunu eğen kullardan olmalı. Sen de onlara bîat ver (وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ) “ve onlar için Allah’a  istiğfar da ediver.” Bakın Peygamberimiz ümmeti, Asapları için istiğfar ediyor. (إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ) Çünkü Yüce Allah “Gafurdur Rahimdir” buyuruyor. Rabbimiz “Gafurdur Rahimdir” îmân etmeli, istiğfar etmeli, tövbe etmeli, sâlih amellere sarılmalıdır. Sakın ola ki inanıp da âsî, fâsık, fâcir yaşamamalı tam takvâyı takvânın kurallarını uygulamalı içte ve dışta müttekilerden olmalı Allah’ın korumasına girmelidir.

Yine Sahâbî’den Ubâde Bin Sabit’ten şöyle rivâyet ediliyor:

Sevgili Peygamberimizin Aleyhissalâtu Vesselâm’ın huzurundaydık o şöyle buyurdu: “Bana şunlar üzerinde bîat ederseniz; Allah’a hiçbir şey şirk koşmamak, zinâ etmemek, hırsızlık yapmamak ve diğer konularda bunun üzerine “içinizden her kim sözünü tutarsa mükâfatı Allah’a aittir. Ve her kim de sözünü tutmayıp bunlardan bir şey yaparsa o yüzden gazâb Yüce Allah’ın azâbını görürse işte o da kefârettir. Her kim de bunlardan bir şey yapar Allah’a da o yaptığı şeyi öterse o da Allah’a aittir. Çünkü Allah dilerse ona azâb eder dilerse affeder.”

Kıymetli dostlarımız,

Yüce Kur’an, nurlu İslam, Şeriat-ı Muhammedi’ye Yüce Allah’ın yapın dediği şeyleri bir, bir ortaya koymuş, yapmayın dedikleri şeyleri de ortaya koymuştur. İtaat et isyân etme bunu kulağına küpe et. Tövbene devam et ilmini amele dönüştür ilmine irfânına ilim irfân katılması için gayret et çabala çalışmak vardır. İslam tamamen hareket dinamizm indir tamamen İslam çalışmadır meşrû yolda meşrû ölçülerle çalışmaktadır. İslam’da durmak yoktur çalışmak vardır durma oradaki dinlenmen bile durman değildir o dinlenmen bir ihtiyaçtır. Yemen içmen de ihtiyaçtır meşrû olarak yaptığın her şey bunlar dinamizmin içinde, çalışmanın içinde o kurallara tâbîdir. Onun için Yüce İslam planlı programlı en güzel şekilde yaşamanın adıdır. Yüce Allah bakın, Müslimin esma ve sıfatta Beyhâkî, Ebû Zer el-Gıfârî den o da Efendimizden Aleyhisselâtu Vesselâm, o da Cebrâil Aleyhisselâm’dan, Cebrâil Aleyhisselâm da Yüce Allah’u Teâlâ’dan Celle Celâlühü şu kutsî hadis rivâyet etmişlerdir;

Dakika 15:23

Allah’u Teâlâ buyurmuştur ki (Celle Celâlühü ve Celle Azze ve Celle):

“Ey kullarım! Haberiniz olsun ben zulmü kendime haram kıldım size de aranızda haram ettim binaenaleyh birbirimize zulmetmeyiniz. Ey kullarım! Sizler gece ve gündüz hatâlar yaparsanız ben ise günahlarımızı mağfiretim ile örterim onlara ehemmiyet vermem. O hâlde benden bağışlamanızı isteyiniz ki sizi affedeyim. Ey kullarım! Sizler hep açsınızdır ancak benim doyurduklarım müstesnâdır. Onun için benden isteyiniz ki size yiyecek vereyim. Ey kullarım! Sizler hep çıplaksındır ancak benim giydirdiklerim hâriç, onun için benden giyecek isteyin ki sizi giydireyim. Ey kullarım! Sizin evveliniz, âhiriniz, ins ve cinniniz içinizden en temiz kalpli bir adam gidişinde de olsa o benim mülkümde bir şey arttırmaz. Ey kullarım! Sizin evveliniz, âhiriniz, ins ve cinniniz içinizden en kötü kalpli bir adam gidişinde de olsa o benim mülkümden bir şey eksiltmez eksiltemez. Ey kullarım! Sizin evveliniz, âhiriniz, ins ve cinniniz hepiniz bir yere toplanıp benden isteseniz de ben sizden her isteyene istediğini versem o benim mülkümden yine bir şey eksiltmez. Denize bir iğneyi bir kerede aldırmakla ne eksilir? Ey kullarım! Yalnız sizin amellerinizi size karşı korur saklarım. Onun için hayır bulan hemen Allah’a hamd etsin ondan başkasını bulanda kendisini kınasın başkasını değil kendisini suçlasın. İşte bu hadisi bir kutsidir Sahîh-i Müslim rivâyet etmiştir. Kıymetli dostlarım, olay açıktadır bu mesaj ilâhî bir mesajdır mükemmel mi mükemmeldir insanlar iyi anlamalıdır. Ey îmân edenler! Yüce Allah’a söz verdiniz tâ Kâlû Belâ’da “Elestü bi-Rabbiküm” cevabı olan Kâlû Belâ’da sözünüzden caymayın iyi Müslüman olun, “Lâ İlâhe İllallah Muhammedurresulullah” içini İslam’la doldurun. Bunun içeriği İslam’dır bu icmâli bir îmândır tafsîli îmâna terakkî edin. Tafsîli îmânda îmân esaslarının altısı ile kendini gösterir temeli atar. Onun içeriğini de tamamen Yüce İslam’ın tümüyle doldurun ve Amel-i Sâlih’le o içeriğini doldurun ki îmân ile Amel-i Sâlih birlikte bulursun.

Dakika 20:00

Eğer böyle olmazsa kuru kuruya îmân seni cehennemden kurtarmaz îmânlı ölmenin de kolay olmaz, ancak Allah’ım lutfu, hidâyeti, tevfîki müstesnâdır. Bunun için herkes aklını başına almalıdır tövbe istiğfar etmeli bütün gücüyle tövbe etmeli ve şiddetle günahlara, haramlara nefret etmeli sevaptan zevk almalıdır. Böyle olmazsa zaten îmânlar tehlikededir îmânın tehlikede olduğu yerde zaten ameller ne kadar tehlikededir bina uçtum uçacak tehlikesiyle baş başadır. İyi bir îmânı kâmil ve ebedî devamlı bir îmân ve Amel-i Sâlih bunlar ikisi bir arada olmalıdır Yüce İslam’ın işte âmir hükümleri bize bu yüce değerleri ortaya koyuyor gerçekleri bize hatırlatıyor öğretiyor. Yüce İslam eğitim-öğretim okuludur irşâd okuludur hem de Arş’ı Âlâ’dan Levh-i Mahfuz’dan Allah’ın kendi ilminden gelen derslerdir ki işte hayat veren nurun dersleridir. Çünkü Yüce Allah hayatı kendi yaratandır ve hayatı yaratan Yüce Allah seni ölümsüz bir hayata kavuşturmak için Yüce İslam’ın ortaya koymuştur. Onun için dersimiz hayat veren dersleri, irşâd notları, keşif notlarıdır. Niçin notlar diyoruz? Teferruatına ne bizim gücümüz ne zamanlar yeter onun için not hâlinde bu yüce mesajları vermeye çalışıyoruz. Mesajını alan kullarından eylesin.

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Kıymetli izleyenlerimiz,

Dersimiz Saf Sûresi’ne gelmiştir Saf Sûresi Medine-i Münevvere döneminde inzâl edilen sûrelerdendir ve âyet sayısı 14’tür sıra numarası 61’dir.

Rasûlullah’ın Ashâbından birkaç kişi oturmuş acaba amellerin hangisi Allah yanında daha sevimlidir bilsek de onu yapsak diye konuşuyorduk diyor. Abdullah bin Selâm sahîh olarak o Sahâbî’den rivâyet edilmiştir.

 

سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ﴿١﴾

  يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ﴿٢﴾

  كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ ﴿٣﴾

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder. O, çok güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir. Âyetleriyle başlayan sûreyi inzâl buyurdu Yüce Rabbimiz. Rasûlullah’ta bu sûreyi bize sonuna kadar okudu.

İşte kıymetli dostlarımız Âlûsî der ki: Bu hadis-i şerif Şeyhayn ’in yani Buhârî Şerif ve Müslim’in şartı üzere sahîh bir hadistir. Bunu Ahmed Bin Hanbel, Tirmizî ve daha birçokları da rivâyet etmişlerdir.

Dakika 25:05

Hattâ Hafız İbnü Hacer demiştir ki: “Bu hadisi şerif dünyada rivâyet edilen müselsel hadislerin en sahîhidir demiştir. İşte bu haberin kaynağında bu muhaddislerimiz vardır. Yine Dahhâk’tan da şöyle bir rivâyet vardır: “Bazı gençler savaşta şöyle yaptık, böyle yaptık diye yapmadıkları şeyleri söylemişlerdi.” Bunun üzerine söz konusu sûre nâzil oldu. Yine İbn-i Zeyd’in rivâyetidir buna göre münâfıklar, mü‘minlere biz sizdeniz ve sizinle beraberiz dedikleri hâlde fiillerinde ona ters davranışlarının görülmesi sebebiyle bu sûrenin nâzil olduğu söylenmiştir. Tabii ki Sûre-i Celileler her ne kadar nüzûl sebepleri belirli olsa da sûreler umuma hitap etmektedir ve umumun ders alması gerekmektedir.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ﴿١﴾

  يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ﴿٢﴾

  كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ ﴿٣﴾

اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِه۪ صَفاًّ كَاَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ﴿٤﴾

  وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَن۪ي وَقَدْ تَعْلَمُونَ اَنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْۜ فَلَمَّا زَاغُٓوا اَزَاغَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ ﴿٥﴾

وَاِذْ قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اِنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ مُصَدِّقاً لِمَا بَـيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَمُبَشِّراً بِرَسُولٍ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُٓ اَحْمَدُۜ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِالْبَـيِّنَاتِ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ مُب۪ينٌ﴿٦﴾

  وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُوَ يُدْعٰٓى اِلَى الْاِسْلَامِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ ﴿٧﴾

يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ﴿٨﴾

 هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ۟ ﴿٩﴾

 

Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah’ı tesbih eder. O, Yüce Allah bütün yücelikler O’nda O üstündür, hikmet sahibidir.

Ey îmân edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?

Yapmayacağınızı söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir buğuza sebep olur.

Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.

Bir zaman Mûsâ (AS.), kavmine: „Ey kavmim! Benim, Allah’ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz hâlde niçin beni incitiyorsunuz?“ demişti. Onlar eğrilince, Allah da kalplerini eğriltti. Allah fâsıkları doğru yola iletmez.

Meryemoğlu Îsâ’da (AS.): „Ey İsrâiloğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrât’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek “Ahmed” adında ki son Peygamber Hz. Muhammed adında işte onun İncîl’deki adı Ahmed ’dir Muhammed Mustafa’nın adı Ahmed adında ki bir Peygamberi müjdeleyici olarak (geldim).“ demişti.

 

Dakika 30:35

Îsâ’nın görevi Hz Muhammed’i müjdelemektedir işte âyet-i kerime Îsâ Aleyhisselâm Hz. Muhammed’i müjdelemeye geldi. Îsâ’ya inandığını söyleyenler Îsâ’nın ortaya koyduğu müjde ki Hz. Muhammed’i kabul etmeyenler Îsâ’yı da kabul etmiyor demektir ki açıktır bu. Îsâ Muhammed’i müjdeleme geliyor sen Muhammed’i kabul etmiyorsun, Îsâ’nın getirdiği haberi de kabul etmiyorsun. O zaman sen ne Îsâ’dan yana, ne Mûsâ’dan yana, ne Muhammed’den yanasın. Neredesin sen? Kendine bunları sor. Îsâ’ya inanan kişi derhâl Müslüman olması ve Muhammed’in Aleyhissalâtu Vesselâm Peygamberliğini derhâl kabul etmesi gerekir. Çünkü Îsâ Aleyhisselâm Hz. Muhammed’i müjdelemeye geldiğini kendisi açıkça söylüyor. Sen şimdi İncîl’e, Îsâ’ya, Tevrât’a, Mûsâ’ya inansaydın derhâl Müslüman olman gerekiyor çünkü onlar Hazreti Muhammed’i haber verdiler. Bak İncîl’deki Îsâ’nın haber verdiği Peygamberin adı Ahmed ‘dir. İşte bu Ahmed Muhammed Mustafa ki Îsâ’dan sonra dünyaya âhir zaman Peygamberi denilen en son Peygamber peygamberlerin sonuncusu bütün âlemlere, insan ve cinlere gönderilen bir Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed bunun bir adı da Ahmed ‘dir. İşte Îsâ Aleyhisselâm Hz Muhammed’i Ahmed ismi ile haber verdi ve onu müjdelemeye geldi. Îsâ’nın peygamberliğini tanıyanlar derhâl Müslüman olmaları gerekir. Yoksa Îsâ’ya da inanmamış olurlar Mûsâ’ya da İncîl’e Tevrât’a da, Kur’an’a ve Muhammed’e de Aleyhimüsselâm ve Aleyhisselâtu Vesselâm şanlı Kur’an’a da inanmamış olurlar ki yazık olur hepsine de kendilerine de yazık ederler. Fakat onlara apaçık delillerle gelince „Bu, apaçık bir büyüdür.“ dediler. Yani Îsâ’yı bir büyü olarak karşıladılar Mûsâ’yı da öyle dediler Hazreti Muhammed de Peygamber olarak gelince yine açık bir büyücü dediler.

İslâm’a dâvet olunduğu hâlde Allah üzerine yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir? Sen Îsâ Allah’ın kulu Meryem’in oğlu sen bunu ilâhlaştırırsan en büyük zulmü işliyorsun çünkü Allah’a iftira ediyorsun. “Allah zâlim toplumu doğru yola iletmez.” Îsâ Aleyhisselâm Allah’ın şanlı peygamberlerinden biridir, Allah’ın kulu Meryem’in oğludur. Hz Muhammed de Allah’ın kulu ve en büyük bir Peygamberi son Peygamberidir. Ve Yüce Kur’an önceki bütün peygamberleri tasdik eder bütün ilâhî kitapları tasdik eder geçmişi Yüce Allah, Muhammedî şeriatla, şanlı Kur’an’la geçmişi yeniler yenilemiştir geleceğin bütün delillerini içine koymuştur.

Dakika 35:15

Onun için Allah’a iftira etmemelidir Allah hakkında yalan uydurmamalıdır. Allah’ın eşi benzeri olmaz, dengi olmaz, oğlu kızı olmaz yaratandır. Kulları olur bütün âlemler O’nundur yaratmıştır O’nun oğula, kıza, eşe ihtiyacı da yoktur O Subhân’dır münezzehtir bunlardan. Mahlûkatta olan hiçbir şey Allah’u Teâlâ benzetilemez. Çünkü yaratan yaratılmışa benzemez çünkü O bir yaratıcıdır. Şimdi makineyi yapanı makinenin içinde aramak ne kadar safsatadır yaratanı da tabiatın içinde maddenin içinde aramak o kadar safsatadır.

Kıymetli dostlarımız,

“Allah zâlim toplumu doğru yola iletmez.” Allah’ı yanlış tanıyanlar, Allah’a iftira edip yalan uyduranlar bunlar zâlimdirler Allah bunlara hidâyet etmiyor, doğru yola iletmiyor. Tövbe edip îmâna gelmeleri Müslüman olmaları gerekiyor. Çünkü Yüce İslam merhametiyle onları kucaklıyor kurtulmalarını istiyor.

Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoş görmese de Allah nurunu tamamlayacaktır. İslam Allah’ın parlattığı, yaktığı nurdur. Bunun sönmesi mümkün değildir. İnsanlar kendi îmânımı söndürür, İslam’ı kimse söndüremez o Allah’ın nurudur onu söndürmenin imkân ve ihtimâl. Yoktur. Yüce Allah nurunu tamamlayacağını vaat etmiştir mutlaka onun nuru tamamlanacaktır ebediyyâta devam edecektir. Çünkü İslam ebedî parlayan nurdur, ezelden gelen ebediyyâta parlayan nurdur.

O, Rasûlünü hidâyet ve hak dinle gönderdi ki, cihân Peygamberi Hz. Muhammed‘i Allah’u Teâlâ ne yaptı; Hidâyet ve hak dinle gönderdi ki müşrikler istemese de dahi Yüce Allah onu, o şanlı Muhammed’i, onun getirdiği İslam’ı bütün dinlerin üstüne çıkarsın diye.

Bütün üstünlük İslam’dadır, bütün peygamberlerde Müslümandır, bütün ilâhî kitaplar da İslam’ın kitaplarıdır. Sadece Cenab-ı Hak en son en büyük kitap Kur’an ile geçmişi yenilemiştir zaten de yenileyerek gelmiştir en sonda hepsini yenilenmiştir. Herkes bu gerçekleri bilmeli Allah birdir Allah bir olduğu için O’nun mülkünde iki tane din olmaz, iki şeriat olmaz, iki hükümdar olmaz. Allah bütün âlemlerin eşi bulunmayan eşsiz hükümdarıdır. Öyleyse herkes aklını başına almalıdır!

Sevgili Peygamberimiz bakın kaynağı çok sağlam olan sahîh haberlerde bakın ne diyor: İmâm-ı Mâlik, Buhârî, Müslim, Dârimî, Tirmizî ve Nesâî Cübeyr b. Mut’im ’den (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) şöyle rivâyet etmişlerdir;

Dakika 40:06

Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki: „Benim çeşitli isimlerim vardır.” Sevgili Peygamberimiz birçok güzel isimlerim vardır. Ben Muhammed’im, ben Ahmed ‘im, ben toplayıcıyım, insanlar benim ayaklarım üzere toplanacaklardır. Ben mahvediciyim ki, Allah benimle küfrü mahvedecektir. Ve Hakk’ın tevhîdin mensupları benimle bir araya gelip toplanacaklardır. Onun için hakta insanları toplayan benim toplayıcıyım diyor bu konuda. Ve Yüce Allah benimle küfrü mahvedecektir ben mahiyim diyor. Ve ben sonuncuyum, ben son Peygamberim.“ Diyor.

Âkıb, kendisinden sonra Peygamber gelmeyen „Son Peygamber“ demektir. Hz. Hassan’ın şu beyti de Ahmed isminin Rasûlullah’ın bir ismi olduğunu ifade etmektedir. Ne diyor;

„Allah’u Teâlâ, O’nun Arş’ını kuşatmış olan melekler ve bütün temizler mübârek Ahmed’e salât getirmişlerdir.“

Îsâ Aleyhisselâm’ı işte Hazreti Muhammed’i müjdelemeye geldiğini onun adının da Ahmed olduğunu şanlı Kur’an ve Kur’an-ı Kerim’in bu âyetleri onu açıkça bize beyân ediyor. Saf Sûresi’nin 6’ncı âyetine ve Saf Sûresi’ne şöyle bir bak! Kıymetli dostlarımız, (El avdü Ahmedî) “O tekrar güzeldir.” Güzeldir, güzeldir tekrar tekrar güzeldir o Ahmed ismindeki şanlı Peygamber. Şâyet Hamidiyetten olursa bu durumda „en fazla hamd eden“ Mahmudiyyetten olursa o zaman da mânâsı, „en ziyade hamd ve methedilen“ demektir. Hz Muhammed Yüce Allah’ım bütün varlığıyla hamd eden bir Peygamber Allah’ı öven Allah’ın da öldü Peygamberdir. Ancak Yahûdîler Hz Îsâ’yı inkâr ettikleri gibi, Hristiyanlar da bu müjdeyi kısmen inkâr ve kısmen değişik şekilde te’vil ederek haksızlığa sapmışlar ve eldeki mevcut İncîl’lerin böyle bir şeyden bahsetmediğini iddia edecek kadar ileri gitmişlerdir. Niçin; İncîl’lere el katmalarının sebebinin de biri budur. İncîl’lere “İncîl’i Şerifi” korumadılar onu bozdular ve katkıda kendi yanlışlarını yorumlarını da ilâve ettiler. Gerçek İncîl’de Hazreti Muhammed’in kaşları gözleri bile herkes öz çocuğundan daha iyi tanıyordu Tevrât’ta da İncîl’de de. İncil’e el atmalarının, onu bozmaya çalışmalarının sebebinin biri Hz Muhammed’i ortadan kaldırmak İncîl’den İncîl’de yokmuş gibi göstermek ve insanların Müslüman olmasını engellemektir. Bu kendilerine de insanlık âlemine de çok büyük bir kötülüktür kendilerine de kötülük etmişlerdir. Yüce İslam onları bu kötülükten de kurtarmaya gelmiştir.

Dakika 45:00

Çünkü biz Îsâ’nın Allah’ın Peygamberi olduğunu, Allah’ın kulu olduğunu, Meryem’in oğlu olduğunu kayıtsız şartsız biz inanıyoruz. Mûsâ Aleyhisselâm Allah’ın kulu ve peygamberidir geçmişte görevini yapan bir peygamberdir. Peygamberlerin tamamı Müslümandır ve Allah’u Teâlâ sırayla peygamberlere görev veren Allah’tır bunun birini tanıyıp birini tanımamak Allah’ı tanımamaktadır. İslam evrensel bir îmânı ve millî bir îmânı vardır. Bütün peygamberler İslam’ın amentüsündedir, bütün ilâhî kitaplar İslam’ın amentüsündedir. Çünkü İslam Allah’u Teâlâ’nın hiçbir peygamberini hiçbir ilâhî kitabını ve Yüce Allah’ın Kur’an ile haber verdiği geçmişe ait geleceğe ait hiçbir şeyi inkâr etmez ederse Müslüman olamaz. Onun için kıymetli dostlarımız, Evrensel olarak ezelî ebedî gerçekleri kucaklayan da İslam’dır. Ama bu Yüce İslam’ın bu evrensel ruhundan kuşatmacı merhametinden kaçanlar var Allah’u Teâlâ’yı tanımayanlar var, emrini tanımayanlar var, peygamberler arasında ayrım yapanlar var son şeriat ki geçmişi yenilemiş bu Muhammedî şeriattır. Bundan önce de neydi? İsevî yani İncîl ile Yüce Allah’ın ortaya koyduğu bir şeriat vardı, ondan önce de Tevrât ile Mûsâ ile Allah’ın ortaya koyduğu şeriat vardı, ondan önce İbrâhim’i şeriatlar vardı, ondan önce Nuh’un ortaya koyduğu şeriatlar vardı. Daha bu arada bilinmeyen nice peygamberler, resuller vardı, ismi zikredilmiş daha nice peygamberler vardı. Onun için inkârla bir yere gidilmez cehennemin dibinden başka. Îmân ile de Ameli Sâlih ile de doğru cennete gidilir. Burada Yüce Kur’an geçmişi kucaklamış, Muhammedî şeriat geçmişi kucaklamış geleceği de kucaklamıştır. Evrenseldir ve ruhu milli işte evrensel ruh İslam’ın ruhudur. Bütün peygamberler bu dairenin içindedir, bu dairenin dışında kalanlar kalmaya çalışanlar kendilerine yazık edenlerdir. Bu dairenin dışında kalanlar ne İsevî’dir, ne Mûsevî’dir, ne İbrâhimîdir, ne Muhammedî’dir hiçbir şey değildir. Bunlar bu peygamberlerin yolundan sapmışlardır ki bugün dosdoğru hiç içinde tek bir şöyle noktası eksik olmayan ziyadeyi kabul etmeyen, eksiği kabul etmeyen Yüce Allah’ın bir kurumu kurduğu düzen var bunun adı İslam’dır, Muhammedî şeriattır Aleyhissalâtu Vesselâm. Allah’u Teâlâ’yı doğru tanıyalım, doğru inanalım. Onun için bakın Yahûdîler Hz Îsâ’yı inkâr ettikleri gibi Hristiyanlarda Îsâ’nın getirdiği bu müjdeyi ki Muhammed Mustafa’yı müjdeledi Îsâ Aleyhisselâm. Bu müjdeyi kısmen Hristiyanlar inkâr ve kısmen değişik şekilde te’vil ederek haksızlığa sapmışlar ve eldeki mevcut İncîl’lerin böyle bir şeyden bahsetmediğini iddia edecek kadar ileri gitmişlerdir.

Dakika 50:00

Bunların bu davranışını da Allah’a iftiradır ve kendi yalanları ile Allah’ın doğrularını ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar. Allah mı doğru söylüyor, bunları mı doğru söylüyor? “Hâşâ!” Allah doğru söylüyor. Nereden biliyorsun? İşte bu şanlı Kur’an-ı Kerim’den. Kur’an-ı Kerim yepyeni taze gelen geçmişi yenileyen bir kitap üstelik kıyâmete kadar ebediyyatın kitabı en büyük mûcize 14 asırdır cihâna meydan okuyor. “Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid” kitaplarında buna dâir deliller hiç de az değildir. Muhammed’e (A.S.V) dâir deliller var ama bu delillerin üstünü kapatmaya çalışıyorlar. Mesela Ahd-i Cedi’de Rasûllerin işlerinin üçüncü bâbında: Mûsâ ecdâdımıza, „Rabbiniz Allah size birâderlerinizden benim gibi bir Peygamber ortaya çıkaracaktır. Onu, size söyleyeceği bütün işlerde dinleyiniz. Ve kavmim arasından her kim o Peygamberi yani Muhammed’i dinlemez ise mahvolacaktır.“ dedi. Bakın, Mûsâ ecdadımıza diyor tâ Mûsâ bu gerçeği haber verdi, Îsâ ise özel müjdelemeye geldi. Kimi; Hz. Muhammed’i (A.S.V). Bakın bugün Ahd-i Atik de Ahd-i Cedid de bakın bunlar var Hz Muhammed hakkında ama bunlar bunu karşıya ters yorumluyorlar. İsmail ile (AS.) ondan sonra gelen peygamberlerin hepsi dahi bu günleri müjdelemişlerdir diye de zikredilmiştir. Bakın çünkü Hazreti Muhammed’i müjdelemeyen bir peygamber yoktur hepsi müjdelemiştir. Ama Îsâ (AS.) özel müjdelemek için gelmiştir. Mûsâ gibi olan bu gelecek peygamber, İsmail’den de söz edilmesi karinesiyle belli ki, peygamberlerin sonuncusu Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz Hazretleri idi. Îsâ (AS.) onu tasdik etmiş ve geleceğini müjdelemişti. Hristiyanlar bunu Îsâ‘nın (AS.) kendisine hamletmek istemişlerse de Îsâ (AS.) Mûsâ gibi harp etmekle emredilmiş bir peygamber değildi. Âlûsî söz konusu âyetin tefsiri esnâsında İncîl’lerden bahsederken şunları söyler: „Hıristiyanların yanında dört İncil vardır.

Birincisi, Mata İncîl’idir ki, on iki havariden biri olan Matta, Hz. Îsâ’nın göğe çıkarılmasından sekiz sene sonra Filistin’de Süryâni lisânı ile cemetmiştir. Altmış sekiz bölümdür. Şimdi bakın şöyle bir bakalım;

İkincisi, Markos İncîl’idir ki yetmişlerden olan Markos, Îsâ’nın ref’inden on iki sene sonra Roma’da Efrenci (yani Latin) lügati ile toplamıştır. Kırk sekiz bölümdür.

Üçüncüsü, Luka İncîl’idir. Luka da yetmişlerden olup İskenderiye’de Yunanca olarak cem etmiştir. Seksen üç bölümdür.

Dakika 55:10

Dördüncüsü, Yuhanna İncîl’idir ki Hz. Îsâ’dan otuz sene sonra Rum beldelerinden olan Efsus şehrinde, Yuhanna tarafından cem edilmiştir. İşte şöyle bir bakalım; Yuhanna İncîl’inin on beşinci bölümünde Yesu‘ Mesih demiştir ki: „Pederin göndereceği hak ruhu Faraklit size her şeyi öğretecektir.“ Yine Mesih demiştir ki: „Beni seven sözlerimi ezberler, Pederim de onu sever ve ona varır, katında yer tutar. Ben bunu size söyledim. Çünkü ben sizin yanınızda ikâmet etmiyorum. Pederin göndereceği Ruhu’l-Kudüs Faraklit, size her şeyi öğretecek. Kim bu Ruhu’l-Kudüs Faraklit?  Hz. Muhammed, size her şeyi öğretecek ve benim söylediğim sözleri hatırlatacaktır. Kim hatırlatacak; Hz. Muhammed. Çünkü Hz. Muhammed ve Kur’an-ı Kerim geçmişi tamamen haber veriyor, geleceğin belgelerini de sana hazırlamış Kur’an ile sana takdim ediyor. Size selâmımı emânet bırakıyorum… Kim diyor bunu; Îsâ (AS.). Diyor ki bak: Size selâmımı emanet bırakıyorum, kalpleriniz ızdırap içinde olmasın. Telaş etmeyin, ben gideceğim ve size döneceğim. Beni seviyor olsanız benim Pedere gitmemle sevinirdiniz.“ Ve demiştir ki: „Benim Pedere gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmesem Faraklit size gelmez, yani Muhammed gelmez ben gideceğim ki Muhammed gelsin.  Amma gittiğimde onu size gönderirim. O geldiği vakit de âlemi, günahtan dolayı kınayacaktır. Size söylemek istediğim daha çok söz vardır lâkin siz onlara tahammül edemeyeceksiniz. Fakat o Hakk’ın Ruhu geldiği zaman… Kim bu Hakk’ın Ruhu? Hz. Muhammed’dir. Îsâ haber veriyor bunları. O Hakk’ın Ruhu geldiği zaman sizi Hakk’a irşâd edecektir. Çünkü o, kendiliğinden söylemez, ne işitirse onu söyler.  Yani (وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى), (اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ) “Muhammed Mustafa vahiy ile konuşur” Vahiy Allah’tan aldığı yüce haberlerdir. Kur’an-ı Kerim tamamen vahyi ilâhîdir Allah’ın kelâmıdır. Bir de (on dördüncü babda) demiştir ki: Kim diyor? Îsâ Aleyhisselâm.“Eğer siz beni seviyorsanız benim tavsiyelerimi ezberleyiniz ve ben Pederden, ebediyyen beraberinizde sabit kalacak diğer bir Faraklit vermesini dileyeyim. O Hak Ruhunu ki, âlem onu kabul etmeye güç yetirmedi. Çünkü onu tanımadılar. Ben sizi yetim bırakmam. En yakın zamanda size geleceğim.“ Âlûsî bunları naklettikten sonra da der ki: „Faraklit kelimesi, hamdi gösteren bir kelimedir. Gözlerini taassub perdeleri bürümemiş olanların nazarında Îsâ Aleyhisselâmın bu sözünden Ahmed Aleyhisselâmın yani (Muhammed’in) kastedildiği anlaşılır

Dakika 1:00:05

Hıristiyanların bazısı bunu „Hammâd“, bazısı da „Hamid“ diye tefsir etmişlerdir. Bunun delâletinden de Aleyhisselâtü Vesselâm’ın Ahmed (yahut Muhammed) ismine işaret var demektir. Diğer bazı Hristiyanlar da onu, muhallıs (kurtarıcı) diye tefsir etmişler ve buna Îsâ Aleyhisselâmın başka bir sözünde „Allah size diğer bir halaskâr gönderecektir.“ demiş olmasıyla delil getirmişlerdir. Bu cümlede de Peygamber’in risâletine hamd ismiyle değilse de kurtarmak ve yardım etmek unvanıyla işaret edilmiştir. Hıristiyanlardan bir kısmı da Faraklit Hz. Îsâ’nın öğrencilerine gökten inmiş olan ateşli gönüller olup bir takım alâmetler ve acayip işler yapmışlardır diye zannedilmiştir. Lakin „diğer bir Faraklit“ diye başka bir vasıfla tavsif edilmiş olması bu anlayışa müsait görünmez. Zira Îsâ Aleyhisselâm’dan sonra onlardan önce diğer birisi geçmiş değildir.“ Faraklit kelimesi hangi dildendir? Müfret midir, mürekkep midir? İbrânice midir, değil midir? Bu konulardaki ihtilaflar ve mânâlarına ait bazı bilgiler, bunlar “Bakara Sûresi’nde” geçmişti.  Yani geçmiş derslerimizde bunlara dair bilgiler vermeye çalıştık. Eski İncîl tercemelerinde bu kelime Faraklit (veya Paraklit) diye aynen muhafaza edilerek ifade edilirken yakın zamanlarda basılmış olan İncîl tercemelerinde „teselli edici“ diye zikredilmiştir. Dikkat edin! Sürekli İncîl’in içerisine bakın nasıl bir değişiklik getirmeye çalışanlar bulunmaktadır. Mesela bin dokuz yüz yirmi (1920) tarihiyle İstanbul’da Matyosyan Agop Matbaası’nda basılan nüshasında yukarıdaki sözler hep „teselli edici, yani hakikat ruhu“ diye tercüme edilmiştir. Hz. Muhammedin İncîl’deki ismi Ahmed ismi, Faraklit ismi.  Ve bazı kayıtlarda da tuhaf şekilde değiştirilerek ifade edilmiştir. Mesela, Yuhanna’nın on dördüncü babında şöyle denilmiştir:

„Ve ben Pederden dilerim, O dahi sonsuza kadar sizinle beraber olmak üzere size diğer bir teselli edici, yani hakikat ruhunu verecektir. Bunu dahi dünya görmediği ve tanımadığı için kabul edemez. Amma siz onu tanırsınız. Zirâ yanınızda bulunup gönlünüzde olacaktır.“

On beşinci babında da „Amma şeriatlerinde bana sebepsiz buğuz ettiler diye yazılı olan sözün tamamlanması için böyle oldu. Fakat Peder tarafından benim göndereceğim teselli edici, yani Pederden çıkan hakikat ruhu geldiği zaman benim hakkımda o şehadet edecektir. Ve siz dahi şehâdet edersiniz. Zirâ başlangıçtan beri benimle berabersiniz.“ denilmiştir. Bu yeni tercemeciler „paraklid“ kelimesinin Yunanca „teselli edici“ mânâsına olduğunu söylüyorlar ve Ruhu’l-hak tâbiri yerine de hakikat ruhu diyorlar. Bu sûretle tercemeden tercemeye değiştirilerek aslı kaybolmuş bu İncîl’lerle, Kur’an’ın açık beyânına karşı çıkılmak istenilmesi hak ve adâlet fikriyle uyuşmayacağı gibi, insaf sahibi kişilerin Kur’an’ın haber verdiği bu müjdenin, te’vil edilmiş bir şekilde bile olsa itiraf edildiğini görürler. “Fatih Kütüphanesi’nde” bu mesele ile ilgili bir risâle görmüştüm…

Dakika 1:06:03

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 54 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}