Tefsir 501-01

501- Tefsir Ders 501 hayat veren nurun keşif notları

501- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 501

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Âdiyât Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 11’inci Âyet-i Kerime’ler)

(Kâria Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 11’inic Âyet-i Kerime’ler)

(Tekâsür Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 8’inci Âyet-i Kerime’ler)

 

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âli Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn.”

‘’Sübhâneke lâ-ilme-lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel Alîmül-Hakîm.”

‘’Rabbiş rahlî sadrî ve yessirlî emrî vahlul ukdeten min lisânî yefkahu kavlî rabbi zidnî ilmen ve fehmen ve elhıgnî bissâlihîn birahmetike ya erhamerrahimîn.”

“Rabbiğfirli cemian maneda min zunubi veğsınmi fimabegiye minhumri vel zugni amelen zakiyen terdabihi anni estağfiruke ve etubu ileyk.” 

“Allahümme Salli Vesellim ve Bârik Alâ Muhammedîn ve Alâ âli Muhammed”

“Allahümme lekel hamdü ve lekel mülkü küllü ve biyedikel hayri küllü ve ileykel yurceul emru küllü ala niyeti ve sirruh fe ehlen enteentuhletu inneke ala külli şeyin kadir’’

 

Kıymetli izleyenler,

 

Hayat veren nurun dersleri, irşâd notları, keşif notları isimli dersimiz şanlı Kur’an’ın kendi okulunda kendi âyetlerinin tedrîsâtı ile dersimiz devam ediyor. İşte Yüce Allah’ın Kitâb’ı nurlu İslam Muhammedî şeriatın okulu, bizde burada onun öğrencisi olarak mezara kadar öğrenci olarak devam edeceğiz. Dersleri ortaya koyan Allah’ın kendisidir, uygulayan dünyaya öğreten Hz. Muhammed’dir ve bize kadarda yüksek âlimler Ehl-i Sünnet Vel Cemâat ekolü ile bize gelmiştir. Bizde o ekol de o okulda bir öğrenci olmaya, hayat veren nurun derslerini okumaya, okutmaya, öğrenmeye, öğretmeye devam ediyoruz. Dersimiz Âdiyât Sûresine gelmiştir. Âdiyât Sûresi de Medine-i Münevvere’de nâzil olmuş fakat Mekkî olduğunu söyleyen rivâyetlerde bulunmaktadır. Âyet sayısı 11, sıra numarası 100’dür. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’in her kelimesinden, her âyetinden, her sûresinden doya doya, îmânını kemâle götüren ebedî kâmil bir îmân sahibi olan, bütün amelleri sâlih olan, ihlâs ile amel eden kıymetli dostlarımız bahtiyar bir kul olmayı Yüce Rabbimizden niyaz ediyor… Sırf O’nun derslerini, O’nun emirlerini, O’nun için, O’nun rızâsını kazanmak için çırpınıyoruz aczimiz, cehlimiz, gafletimizle.

 

 

بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

 

وَالْعَـادِيَاتِ ضَبْـحاًۙ ﴿١﴾

فَالْمُـورِيَاتِ قَـدْحاًۙ﴿٢﴾

فَالْمُغ۪يرَاتِ صُبْحاًۙ ﴿٣﴾

فَاَثَرْنَ بِه۪ نَقْعاًۙ ﴿٤﴾

فَوَسَطْنَ بِه۪ جَمْعاًۙ ﴿٥﴾

اِنَّ الْاِنْسَانَ لِرَبِّه۪ لَكَنُودٌۚ﴿٦﴾

وَاِنَّهُ عَلٰى ذٰلِكَ لَشَه۪يدٌۚ ﴿٧﴾

وَاِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَد۪يدٌۜ ﴿٨﴾

اَفَلَا يَعْلَمُ اِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِۙ ﴿٩﴾

وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِۙ﴿١٠﴾

اِنَّ رَبَّهُمْ بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَخَب۪يرٌ﴿١١﴾

 

Dakika 5:15

 

O harıl, harıl koşanlara,

 

Vurdukça ateş çıkaranlara, yerden ateş saçanlara, ateş çıkaranlara,

 

Sabahleyin akın edenlere,

 

Tozu dumana karıştıranlara,

 

Derken bir topluluğun ortasına dalanlara kasem ederim ki,

 

Şüphesiz insan, Rabbine karşı çok nankördür.

 

Ve kendisi de buna şahittir.

 

Gerçekten o dünya malını çok sevdiği için katıdır.

 

Bilmiyor mu ki, kabirlerin içindekiler fırlatılacak.

 

Ve sinelerin içindekiler derlenecek.

 

O gün Rableri onların bütün yaptıklarından haberlidir. Her şeyi bilen bundan da haberdardır.

 

İşte kıymetli ve muhterem efendiler, bu sûre-i celilenin kısa kısa öz anlamını verdikten sonra şimdi keşif notlarına şöyle bir göz atalım.  Bu konuda güzel bizim çok kıymetli kâşif âlimlerimiz var ve çok kıymetli rivâyet âlimlerimiz var, dirâyet kâşiflerimiz var, mükemmel Ehl-i Sünnetin içi âlim dolu. Ne yazık ki birileri bunları bilmiyor, bilmediği içinde yok saymaya çalışıyor. Bu kızıl bir câhilliktir.  Bundan da İslam âleminin bir an evvel kurtulup kendini bilmeye, milli yapısını tanımaya çağırıyoruz. Bilmediğini bilmekte ilimdir. Kişi bilmeyebilir ama bilmediğini yok saymak güneşe karşı gözlerini yummak, güneş yok diye bağırmak ne kadar akıl dışı ise bugün kendi milli tarihini, kendi öz değerlerini, şanlı değerlerini, insanlığı şâha kaldıran İslam’ın Müslümanların değerlerini bilmemek çağdaş bir câhillikten başka ne denebilir.

 

Kıymetli dostlarımız,

Âdiyât Sûresi’nin inzâl sebeplerinden bir tanesi de Âlûsî’nin beyânına göre Benî Kinâne ’ye Sevgili Peygamberimiz süvari göndermişti, başlarında Münzîr Bin Amr Ensârî vardı (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn). Allah’ın Rasûl ’üne ebediyyû’l-ebed salâtü-selâm olsun, şefaati de bizlerin üzerine olsun. Şimdi bu süvari gönderildikten sonra münâfıklar onlar öldürüldüler demişlerdi. Bu sûre onların selâmetini haber verdi. Bizim cephedeki o kahraman süvarinin nasıl bir cihâd ortamında bulunduğunu Yüce Allah bu sûre-i celile ile haber verdi. Bunlar medenî olduğunu gösterir.

 

Dakika 10:00

 

Harp kuvvetlerini çarpışmayı bildirir. Âdiyât hızla koşmak, adiye süvari. Tabii ki bu konuda hepsini içine almaktadır. Hz. Ali Arafat’a binekli gidenler demiş, İbn-i Abbâs süvariler, “daphan” koşu anındaki çıkarılan sesler, harıltı, horlama, üh, uhler, bugünkü motorlu vasıtaların sesleri.  “Hamhame” gibi genizden gelen ses. Yemi görünce atların çıkarttığı sesler, kadi, çakmak-çakmak, ateş çıkartmak.

 

Kıymetli dostlar, İbn-i Abbâs’tan gelen yine haber de (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) (Le akdahanne leke sümme le evrayenne leke). “Çakmak çakayım, sonra bir ateş yakayım da gör” anlamında ateşli silahlar ve diğerleri, geçmişin geleceğin harp aletlerine bu âyetlerde işaret vardır. Geçmişi haber verirken geleceği haber vermektedir. Motorlu vasıtalar her zamanın gelişecek taarruz araçları işi başarmışlar, bakın (Evra zene dehu) o çakmağını çaktı, murâdına eren toplum. Demek oluyor ki Kur’an-ı Kerim’in âyetleri geçmişi haber verirken geleceği de haber vermektedir. O günkü bütün savaş için araç ve gereçleri işaret ederken ateşli silahlar ve diğerleri geçmişin, geleceğin harp aletleri, motorlu vasıtalar, her zamanın gelişecek taarruz araçları ki bunlara işaret etmiştir. En büyük mûcize olan şanlı Kur’an, onun için Dünya’da bütün gelişmelere hem zemin hazırlamış hem önceden haber vermiştir. Şanlı Kur’an-ı keşfedebilenler için Kur’an-ı Kerim ezeli değerleri, ebedî değerleri ve haberleri en yüce bir mûcize olarak haber vermiştir. Filan yakınca yandırır, ihsânı ile kandırır diye söylentilerde buna yakışır. Akın, baskın, harıl-harıl koştular, ateş saçtılar, sabahleyin baskın bastılar, tozu dumana kattılar. Kim? İslam mücahitleri… Bugün havada, karada, denizde savaş tekniğinde güçlü olun. Ekonomik konuda da güçlü olun. Daima Yüce İslam gücü emreder, güçlü olmayı emreder. Dünya’da güçlü, mahşerde de güçlü olmayı emreder çünkü güç barışın bekçisidir, güç adâletin bekçisidir, güç ilim ve irfânın bekçisidir, yine sosyal problemlerin güç bekçisidir.

 

Dakika 15:10

 

Gücü olmayan kişi adâleti, barışı ayakta tutamaz çünkü İslam’da güç barışın, adâletin gücü, merhametin gücüdür. Zulme meydan yoktur. Yüce İslam her şeyi ile Allah’ın rahmetinin, fazlı ihsânının tecellîsidir. Burada ne kan, toz duman, su, haykırmak, feryatlar, terler, kanlar toplumu, düşman ordusunu ortasından vuranlar, kuvvetlere kasem, nimeti tanımaz, şükrünü eda etmez, görevini yapmaz, itiraz şikâyet eder durur. İşte bu da nedir? (لَكَنُودٌۚ) İnsanoğlu çok nankördür. Barışı, adâleti, merhameti koruyacağı yerde sömürmeye devam eder, haksızlığa devam eder, var olana yok der, kanaat etmez. Adâletten yana ağırlığını koymaz. Tabii istisnalar da kaideyi bozmaz.

 

Buhârî Şerif Efendimiz (A.S.V)’den bakın (Lekefurullezi ye’kulü  vahdehü ve yadribu abdehu  veyamneu rafdehu). Öyle nankör ki insanoğlu yalnız başına yer, hizmetliyi döver, vergisini vermez, zekâtını vermez, hayır hasenatı hiç vermez, fukarayı ezmeye devam eder. İnsanın böyle merhametsizi, nankörleri vardır. Kıymetli dostlarımız, malı sevmekte çok kuvvetlidir insanoğlu, çok hırslıdır mal yığmayı sever. Hâlbuki İslam’da vermeyi sever. Müslüman Allah’ın verdiği nimetlerini seve seve Allah yolunda harcamayı sever. İslam ve Müslümanlık iç içe böyledir. Kulluğa gelince mazeret ileri sürer, ibadet konusunda Allah’a olan görevlerini yapma konusunda ortaya bir sürü mazeret sürer insanoğlu. Farzları terk eder, vacipleri, sünnetleri terk eder ve kendisi mazeret ileri sürmeye başlar. On para vermek istemez, kaçınır, nankörlük eder, ona bir şey söyleyince canı sıkılır sertleşir. Adam zannettiğin o kişiye bakarsın ki içi çürümüş kof bir kütüğe benziyor, dışı cilalı içi çürük, Müslüman böyle değildir. Müslümanın içi îmân, merhamet, cömertlik sıfatları ile donatılmıştır. Müslüman kahraman insandır, bahtiyar insandır. Dünya’da kimseye ezilmez, kimseyi ezmez ezdirmez, sömürmez sömürtmez, Müslüman haysiyetli, şanlı, şatafatlı, çok şerefli insandır çünkü bu değerler İslam’dan aldığı değerlerle onu şerefli kılmıştır. Çünkü İslam’ın her emri çok yücedir. Tevbe Sûresi’nin 35’inci âyetinde: “İnsanoğlu şunu bilsin ki insanoğlunu onun kendi malı yakar, ateş olur.” İster inansın ister inanmasın. Onun malı onu yakacaktır, ateş olacaktır çünkü fukaranın hakkını yiyemezsin.

 

Dakika 20:10

 

Allah’ın verdiği malları, servetleri Allah yolunda harcayacaksın, bunu sen otur olarak yağıp da işe yaramaz hale getiremezsin, nimetin sahibi Allah’u Teâlâ bunu doğru kullanmak senin görevin. Bu yerde gökte her şey Allahın’dır, doğru kullanmak bizim görevimizdir. Sen kimin malını kimden esirgiyorsun? Arkadaş zengin fukaranın hakkını verecek ve bundan da şeref duyacaktır. Bu kesinkes Allah’ın kânûnudur, bu kânûna karşı koyabilir misin? Koyarsan başına gelecekleri biliyor musun? Azrâil’in Aleyhisselâmın orduları alıp götürür, hak ettiğin cezâ verilir.

 

Enfâl Sûresi’nin 60’ıncı âyetinde Yüce Allah bütün dünyadaki Müslümanlara, Ümmet-i Muhammed’e kuvvet hazırlayın diyor. Savaş tekniği, ekonomik güç, ağır sanayi, havada, karada, denizde üstün gelecek taarruz gücü. Ne lâzımsa bunları yapın, düşmandan üstün gelecek kuvveti hazırlayın. Bu kesinkes Yüce Allah’ın emridir (C.C). Bunun için hayır ve şerden amellerin zerresi dahi görüleceğine göre hayırda yarış, tedbirli ol. Bunun cezâsı da görüleceğine göre haram ve günahlardan, tembellikten de uzak kal, çok tedbirli ol, ölüme tedbirini al. Azrâil (AS.)  ensende duruyor, öleceksin. Ölüme tedbirini al, mezara hazırlan. Mezardan kalkıp berzahtan mahşere geleceksin, mahşerdeki büyük mahkemeye hazırlan. Râzî, o büyük âlim der ki, onun haberi var. O haber veriyor, bakın verdiği haber şöyle: Ey insan! Dünya hırsı ile hak ve hayra karşı sinende türlü hisler besler, faydasız şeyler, kabirler bina eder, tabut satın alırsın, kefen dokur biçersin, bunlar kurtların hissesidir. Mezarda bunları kurtlar yiyecek, böcekler yiyecek, Rabbim Rahmân’ın hissesi nerede? Kadın çocuğuna giyecek hazırlar, çocuk doğacak der. Rabbinde sana diyor ki: “Yerin karnındakilerin hepsi deşilecek değil mi?” Hani hazırlık, hani hazırlık diyor Yüce Rabbimiz. Bakın işte Râzî âyetleri okurken bunları da okuyor, keşfediyor ve bu keşifte bulunuyor. Kıymetli dostlarımız, tabii insanoğlunun nankörlüğünde İbn-i Abbâs’tan gelen haberde nimeti inkâr en büyük nankörlüktür. Hasan-ı Basrî nimeti unutur insanoğlu, musibeti hatırlar, nimetleri yok sayar bu da nankörlüktür. Dikkat et görevini yap.

 

Çok kıymetli muhterem efendiler, dersimiz Kâria Sûresi ile devam edecektir.

 

Dakika 25:10

 

Şu anda dersimiz Kâria Sûresi’ne gelmiştir. Kâria Sûresi Mekkî sûrelerdendir, âyet sayısı 11, sıra numarası 101’dir.

بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

اَلْقَارِعَةُۙ ﴿١﴾

مَا الْقَارِعَةُۚ﴿٢﴾

وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْقَارِعَةُۜ ﴿٣﴾

يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِۙ ﴿٤﴾

وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنْفُوشِۜ ﴿٥﴾

فَاَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُۙ ﴿٦﴾

فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۜ ﴿٧﴾

وَاَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُۙ﴿٨﴾

فَاُمُّهُ هَاوِيَةٌۜ﴿٩﴾

وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا هِيَهْۜ ﴿١٠﴾

نَارٌ حَامِيَةٌ﴿١١﴾

 

 

Kâria nedir o Kâria! Karia’nın ne olduğunu sen bilir misin?

 

O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar.

 

Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur.

 

O gün kimin tartıları ağır basarsa sevapları ağır gelirse o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.

 

Kimin tartıları hafif gelirse,  sevaplar hafif, günahlar ağır gelirse onun anasıda haviye uçurumdur.

 

O uçurumun ne olduğunu sen nereden bileceksin?

 

O, kızgın bir ateştir.

 

İşte kıymetli dostlarımız, (Allahümme ecirni ve ecirnâ minennâr ve edhilnâ ilel cenneti meâl ebrâr). Bu duaları da sık yapmalıyız hep beraber ama tedbir alarak, Amel-i Sâlih işleyerek yapmalıyız. Yoksa sözlü olarak yapılan yüce kelimelere dayanmayan ve alt yapısında Amel-i Sâlih de olmayanlar Allah’ın katına yükselmezler. Onun için temeli iyi at, Amel-i Sâlih işleyerek yüce kelimelerle Allah’a sığın. Bunlar bir, bir Cenab-ı Hakk’a yükselir, amel defterinde sevap olarak, mükâfat olarak sana döner.

 

Kâria başlara çarpan büyük hadiseler, kalbe, kulaklara vuran haykırışlar, akılları alan, ödleri patlatan hadise. Karia akılları alır, ödleri patlatır. İlk haykırış yani kıyâmet kopuyor. Zümer sûresi 68’de “bayıldılar” bu birinci Sûr, Yasin-i Şerif 49’uncu âyet “bir tek sese bakıyorlardı.” Ra’d Sûresi 31’de “münkire felaket isâbet edecek.” İşte şöyle bir bak şiddetle, kuvvetle, kalp ve kulaklara vuracak ki o gün vuruyor. Ulvî ve süflî cisimler şiddetle çarpışır, korku ve dehşetle çarpan yıldızlar saçılır, dağlar ufalanır.

 

Dakika 30:00

 

Hak düşmanlarını azâb, işkence çarpacak, Mukâtil’den gelen buda öbürü Kelbî’den idi,  her biri bir kâşife ve kıymetli bir âlime verilen habere dayalıdır bunların kimisi yüce âyetlerin kendisidir. Kıymetli dostlarım, Neml Sûresi 89’da da “iyilik ile gelenler korkudan emindirler.” Kötülükle gelenlerin başına kıyâmet kopmaktadır. Vay geldi o îmânsızların, Amel-i Sâlih işlemeyenlerin vay geldi hâline! İnsanoğlu o “Kâria” kıyâmet koparken yayılan çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. Dağlar ufalanır, kum yığını atılmış yün gibi, bulut gibi serap olacaktır volkan gibi Arz’ın patlamasıyla. İşte nükleer savaşlar oraya götürmektedir, kıyâmeti hazırlamaktadırlar. İnsanoğlu dünyayı başına yıkmaya çalışıyor. “Kabirdekiler fırlatıldığı zaman” Âdiyât Sûresi 9. Kamer Sûresi 7’de “kabirlerden çıkarlar.” Şûrâ Sûresi 7’de “ebedîlik safhası, bir kısmı cennete bir bölümü de ateştedir cehennemde.”

(فَرِيقٌ فِي الْجَنَّةِ وَفَرِيقٌ فِي السَّعِير) buyurulmuştur Yüce Rabbimizin âyetidir Şûrâ 7’nci âyet. Râzî, mevazin, vezin ve kıymeti olan amel mevzundan geldiğini söylemiş ve Ferrâ da bu izâhı yapmış.

 

Mîzandan İbn-i Abbâs (R.A) bir dili iki kefesi var. Cumhuru müfessirinin görüşü budur, İbn-i Abbâs’tan gelen mîzandan maksat bir dili iki kefesi olan bir terazi ki bu sevapları ve günahları tartıyor. Şûrâ 17’de “Kitâb’ı, ölçüyü indiren Allah’tır (C.C).” Enbiyâ Sûresi 47’de “o gün adâlet terazisi, işte adâlet terazileri kuracağız” buyuruyor. A’râf Sûresi 8’de “o gün tartı haktır, bütün ameller tartılacaktır.” Tartı ve terazinin hak olduğuna îmân lâzımdır. Mutlaka îmân etmesi gerekir, terazi haktır.

 

İbn-i Abbâs’tan gelen yine haberde iyilikler iyi şekilde, kötülükler çirkin şekilde tartılır. Çünkü iyiliklerin şanında iyilik iyi şekil kötülüklerin şanında da şiarında kötü şekil vardır. Yoruma ihtimâli olan naslar vardır yorum ehli onu yorumlar. İnkârcı değil yorumcudurlar. İşi çığırından çıkarmazlar amacının dışına da taşırmazlar. Defterler uçuşur sual ve hesaptan sonra tartılır bu da Âlûsî’nin beyânıdır, Kenzü’l Esrâr da nakletmiştir. Tartılar cennet cehennem arasındadır diye haber vermişlerdir.

 

Dakika 35:20

 

Yine Âlûsî, Şerhi Mekasıt’ta bir dili yer ve göğün tabakaları gibi iki kefesi olan terazidir, Cumhur’u müfessirinin görüşüdür, yine İbn-i Abbâs’tan gelen haberdir, Hasan’ı Basrî de bu görüşü beyân etmiştir. Tüm ameller, tüm ümmetler için bir terazi ortada vardır.

 

Radiye, Merdiye; râzı olan, râzı olunan makam, râzı hoşnut bir hayat. Sevaplar ağır gelirse işte ortaya hoşnut, mutlu bir hayat geliyor. Bu da Fecr Sûresi’nin 27 ve 30’uncu âyetleri ve bunlar arasındaki âyetlerde açık seçik ortaya kondu.

 

İstiareyi mekniyye ve tahliliyye; ateşin kucağına atılır. Sevabı hafif gelen, bakın sevabı hafif gelen ateşin kucağına atılır, cehennemin dibinde kaynar, tepetakla cehenneme atılır, çok derin engin bir uçurumdur cehennem bu da Kamus’ta ki geçen bir anlamdır. 70 sene tepetakla cehennemin dibine doğru inecektir. Burada bu haber Ebussuûd’dan gelmiştir o da yine Katâde’den gelen haberde amel defterleri tartılacaktır. Sevabı ağır gelenler kurtulacak, mutlu olacak, sevabı hafif gelen günahları ağır gelenler ateşin kucağına atılacaktır. İşte Kâria Sûresi’nin de böylece özlü bir keşfini yaptıktan sonra dersimiz Tekâsür Sûresi’ne gelmiş bulunmaktadır.

 

بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Kıymetli dostlar,

Tekasür sûresi Mekkî sûrelerden âyet sayısı 8’dir, sıra numarası 102’dir. Aynı zamanda bu sûrenin başka isimleri de vardır, “makbure” de bunlardan biridir. Hattâ bu sûreye Medenî diyenlerde vardır.

 

 

بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

اَلْهٰيكُمُ التَّكَاثُرُۙ﴿١﴾

حَتّٰى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَۜ﴿٢﴾

كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۙ﴿٣﴾

ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۜ﴿٤﴾

كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَق۪ينِۜ ﴿٥﴾

لَتَرَوُنَّ الْجَح۪يمَۙ ﴿٦﴾

ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَق۪ينِۙ ﴿٧﴾

ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ﴿٨﴾

 

 

Çoklukla övünmek, sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.

 

Hayır, hakkında bileceksiniz.

 

Yine hayır hakkında bileceksiniz, (hatanızı) iyiden iyiye bileceksiniz.

 

Hayır, eğer kesin bilgi ile bilseniz, elbette cehennemi görürsünüz. İlmel yakîn görürsünüz çünkü Kur’an-ı Kerim’in her emri Muhammedî haberin hepsi ilmel yakîn, kesin bir haberdir.

 

Dakika 40:30

 

Sonra, yemin olsun ki, cehennemi yakîn gözüyle göreceksiniz, aynel yakin göreceksiniz.

 

Sonra, yemin olsun ki, o gün size, o gün (size verilen) her nimetten sorulacaksınız, her nimetten sorulacaksınız.

 

Nimeti Allah yolun da ye, iç kullan, Allah yolunda harca. Bunun hesabını vereceksin her nimetin içtiğin suda olsa yediğin bir lokmada olsa teneffüs ettiğin havada olsa bunları Allah yolunda kullanmaya mecbursun. Çünkü nimetin hepsi Allah’ındır, bunları Allah kendi yolunda istiyor, îmân yolunda, cihâd yolunda, Amel-i Sâlih yolunda, nimetlerin, enerjilerin tüketilmesini istiyor.

 

Kıymetli ve muhterem aziz dostlar,

 

Eğer nimetleri Allah’ın yolunda tüketmezseniz, bunun hesabını vereceksiniz. Her nimet, îmân, Amel-i Sâlih ile şükür ister. Îmân etmeyeceksin, Amel-i Sâlih işlemeyeceksin ve yiyeceksin, içeceksin, har vurup harman savuracaksın, birde nimeti vereni inkâr edeceksin veya O’na isyân edeceksin, O’nun ortaya koyduğu İslamî şeriatı, Muhammedî şeriatı tanımayacaksın. Tamam, yarın bunun hesabını vereceksin işte Kur’an-ı Kerim Yüce Allah’ın kendi kânûn ve sözleri. Kur’an-ı Kerim a’dan z’ye Allah’ın kendi kânûnlarıdır, kendi kelâmıdır. Bunu yeryüzüne uygulatan Allah’tır, uygulattırdığı Rasûlü Peygamber Hz. Muhammed’dir ve kıyâmete kadar Cenab-ı Hak bunun uygulanmasını istiyor. Uygulamazsan hesabını vereceksin, duyduk duymadık kimse demesin.

 

Şimdi Tekâsür Sûresi’nin keşif notlarına şöyle bir bakalım. Bize hangi güzelim bilgiler veriliyor. Biliyorsunuz ki “Tekâsür” dünyalıların gurur hâli, dünyalılar aldanmışlardır, aldatırlar. Dünyadan ukbaya Kur’an-ı Kerim’in nuru ile bakmayanlar, Kur’an-ı Kerim’in eğer nuru ile ilmi irfânı ile onun feyizleri ile onun verdiği firaset ile dünyadan mezara bak, mahşere bak, gerçeği gör. Sadece dünyaya bakıp, materyal bir gözle bakıp mânâdan, ruhâniyetten haberi, maneviyattan haberi olmayanların dünyalılardır ki bunlar dünyalıların gurur hâli, aldanma hâli, aldatma hâli. Mühim olan amelden bakın ne yapıyor? Mühim olan amelden marifet, tefekkür, şükür, taat, ibadet gibi tartıda ağır basanlar, bunlarla ilgilenmiyor dünyalı düşünün ki bunlar seni ateşten koruyanlar idi. Ya kişi kendini ateşin kucağına atacak ameller işliyor işte dünyalı budur aldanan dünyalı, “Tekâsür” de bunu anlatıyor.

 

Dakika 45:25

 

Bunlar aldandılar, dünyalı olan kişi her şeyi dünyadan ibaret diyen kişi âhiretine gerçek âleme hazırlanmayan kişi çoktan aldanmıştır aldatır. Bunlarla bir sohbet edin yan yana oturun sizi de orada ne yaparlar? Zehirlerler yani bayat, zehirli kokmuş et yemişe dönersiniz. Dünyalılar kokmuş insanlardır, bunlar dünyada yaşayıp âhirete bakanlar aydın işte bunlarda dünyada yaşarlar bunlarda dünyalı ama ukbaya ebedî mutlu hayata hazırlanan dünyalılar var. Bunlar aydın zümre ilerici, en ilerici yükselişte devam eden, en yükselişe doğru terakkî eden dünyadan ukbaya hazırlanan dünyalılarda var. Ama bunların kalıpları dünyada kalpleri Mevlâ’nın huzurunda olmak isterler. Mevlâna’nın rızâsına o vuslata ermek isterler bunlar bütün varlıkları ile Allah’ı özlemişlerdir, bunlar tevacüt hâlinde vecd hâlinde vücûd halinde Allah’ın sevgisi ile bunlar donanmış, Allah’ı seven insanlar, Allah’ı sevilen insanlardır bunlarda dünyalı bunlarında dünyada yaşadığını görürsünüz görüyorsunuz. Yalnız bu tür aydınların sayısı kendinize şöyle bir bakın bu tür aydınların münevver yapıdakilerin sayısı antikadan da daha az görülmektedir Allah sayılarını arttırsın.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

İbnü Cerîr, Âlûsî, Buhârî, Übey Bin Kâ’b’dan iki vâdi dolusu malı olsa insanoğlunun işte dünyalıyı tarif ediyoruz. İki vâdi dolusu malı olsa üçüncüyü de isterdi. Karnını ancak toprak doldurur tövbe edenin tövbesini de Allah kabul eder. İşte Peygamberimizden gelen haberdir, bu haberi verenlerde işte Buhârî Şerif gibi kıymetli muhaddislerimiz Ubey Bin Kâ’b’dan rivâyet etmişler, yine bunu İbnü Cerîr, Âlûsî de nakletmektedirler. Tirmizî, İbnü Cerîr, Abdullah Bin Sihri’den malım, malım der insanoğlu malından sadaka verip geçirdiğin… Ey insanoğlu! Malından sadaka verip geçirdiğin, yediğin, giydiğinden başka ne var ki, öbürleri kimin? Öbürleri vârislerin senin değil, Allah yoluna harcamamışsın veya harcadın da bir miktar harcadın işte o harcadıkların yediğin, giydiğinden başkası vârislerindir senin değil. Aklını başına al! Malını Allah yolunda kazan Allah yolunda harca tamamen yatırımını ukbaya yap, Allah’ın rızâsına yatırım yap işte o zaman Mevlâ senden râzı sen ondan razı olduğun zaman ebediyyû’l-ebed bütün nimetler tükenmez nimetler senin olmuştur olacaktır.

 

Dakika 50:15

 

Kıymetli dostlarımız, Hz. Ali kılıcımla bir gün tartıştılar da karşısındaki bazıları ile Hz. Ali kılıcımla küfrün hortumunu kestim müsle yaptım küfrün burnu kulağı işte siz dedi ondan sonra Müslüman oldunuz dedi birilerine. Tabii birileri Kâbe’de anahtarları elinde tutuyor su dağıtıyor işte oralar da temizlik yapıyor ve bunu da cihattan önemli görmeye çalışanlara Hz. Ali böyle dedi. Cihâd insanlığı küfürden zulümden kurtarmak faziletlerin en büyüğüdür Hz. Ali doğru söyledi (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn). Bir defa barış ortamını kuracaksın ve barış, adâlet, sevgi, merhamet egemen olacak, ondan sonra bunu koruyacaksın ta ebedîyete kadar ki dünyanın sonu kıyâmettir. Kişinin görevi de mezara kadar bu yolda cihâd etmektir, cihâdı bırakıp da sen her gün Kâbe’yi süpürsen hacılara su versen cihâdı bıraktığın an o Kâbe’de elinden gider, o iş verdiğin sular da elinden gider cihâd amellerin zirvesidir. Küfrü, şirki, zulmü ortadan kaldırıp îmânı, barışı, emniyeti, güveni, gerçek ilâhî adâleti, evrensel merhameti egemen kılarsın bu İslam’ın işte yeryüzüne tecellîsidir. İslam’ın içeriği dünyalıların da mutluluğuna öbür âlemde de ebedî mutluluğa İslam seni hazırlar.

 

Tevbe Sûresinin 19’uncu âyetin de Cenab-ı Hak bakın, Hz. Ali’nin haklılığına cevap veriyor. Hz. Ali’nin diyor ne kadar haklı su vermeyi Kâbe’yi onarmayı, îmân ve cihatla bir mi tuttunuz? Diyor. Kimileri îmân etmemiş tabi orada Kâbe’yi onarıyor istersen her gün yeniden yap, hacılara su veriyor istersen bütün dünyayı sula îmânın olmadıkça işe yaramaz.

 

Duhâ Sûresi’nin 11’inci âyetinde de “Ve Rabbinin nimetini anlat.” Allah’ın nimetleri sayısızdır kimse saymaya kalksa kimse sayamaz. Bunları anlat diyor Cenab-ı Hak. Kur’an-ı Kerim’i dünyaya doğru anlattığın zaman Allah’ın nimetlerini de işte anlatmış olursun, Kur’an-ı Kerim’in âyetleri keşif olunursa kevnî âyetler keşif olunursa Allah’u Teâlâ’nın nâmütenâhi yüce kudretini de anlamış olursun, gerçekleri görmeye devam edersin.

 

Bakara Sûresi’nin 148’inci âyetin de (فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِۜ) “hayırda yarışınız.” İslam budur İslam hayır da yarışmanın adıdır dünya bunun meydanıdır yarış meydanın da yarışan da Müslümandır hayır da yarışacaksın. Çünkü İslam ezeli ebedî hayırdır rahmettir, merhamettir bütün güzelliklerin hepsi İslam’dır.

 

Dakika 55:10

 

Mâide Sûresi 48’de, Mutaffifin 26’da da bu gerçeklere değinildi. Hadîd Sûresi 23’de de ne diyor; “Şımarmayınız” Allah nimeti verince insanların bir kısmı şımarıyor azıyor kuduruyor. “Gururlu böbürleneni Allah sevmez.” (Nisâ Sûresi 36).

 

Mâide Sûresi 100’üncü âyette murdarın çokluğu hoşuna gitse de bunları temizle bir olmaz, murdar bir sürü var şurada ama murdar bunlar cilalı da olabilir hoşuna gitmişte olabilir ama hiç temizin yanın da murdarın değeri yoktur. Bir çuval boncuk olsa bir tek elmasın yanın da ne değeri olur? İslam’ın her emri en yüce değerdir çünkü haktır, hak Hakk’ın hakkı çok değerli olması mîzan terazisinde de çok ağır gelmesidir. Hakk’ın hakkı budur, bâtılın hiç değeri yoktur batılın hakkı değersiz olmaktır. Mîzan da tartılır bâtılın adamlarının bir sürü ameli vardır hiç işe yaramaz. Niye? Bâtıldır bâtılın değeri olmaz bâtılın hakkı değersizliktir. Ebû Bekir’in (R.A) Hz. Ömer’e bir nasihatin de bunları güzel açıklamıştır. Sonun da hepsi kabre girdi. Ölmeyen var mı? Yok, herkes öldü kabre girdi. Dünya hırsı gaflete düşürdü, canları çıkıncaya kadar mezarı kazıyorlar mezarı kazılıyor ama ibret almıyor. Hz. Ali kabir azâbını bundan kesin anlamak gerekir demiştir. Şimdi kabir azâbına yok diyenler var bak Hz. Ali diyor ki; Kur’an-ı Kerimi Hz. Ali iyi keşfedenlerdendir, büyük âlimdir Hz. Ali. Kabir azâbını bundan kesin anlamak gerekir diyor bu haberi de Tirmizî naklediyor. Ömer Bin Abdülazîz; “Ya cennet ya cehenneme gider kişi” diyor. Ölülerin kabir de pek çok duramayacağına işaret de vardır. Ziyaretçi ziyaret yerin de pek çok duramaz kabir azâbına kadar eğlendiniz. Kişi dünyayı oyun eğlence ile hoplayıp zıplayıp da dünyayı gafletle geçirdiği zaman bir de bakmış ki ölüm gelmiş Azrâil gırtlağına basmış almış götürüyor berzah âlemine, mezara oradan da mahşere… İnsanoğlu gaflete düşmemelidir Allah’tan yardım istemelidir. Bakın bu yardımlardan biride şudur; Görevini yaparak, Amel-i Sâlih işleyerek, gerçek bir îmân ile

 

(Allahümme innî eûzü bike minel kasveti vel gafleti vezzilleti vel meskeneh ve eûzu bike minel küfri vel füsûgi veşşigâgi vessümati verriyâ ve eûzü bike mines samemi vel bekemi vel cunüni vel cüzâmi ve seyyiil eskâm)

 

Îmân ve Amel-i Sâlih ile bu dualarla Allah’tan istemeli yardım istemelidir.

 

Dakika 1:00:01

 

Kıymetli dostlar,

 

Ebû Dâvûd’dan gelen haber de Cenab-ı Hak Peygamberine bir ara kabirlerin ziyaretini yasaklatmış idi Peygamberimiz kabir ziyaretini size ben yasaklamıştım, artık kabir ziyareti yapınız kabirleri ziyaret ediniz, âhireti size hatırlatır ölümü hatırlatır buyurmuşlardır. Şimdi hadisi şerifin bu yasak bölümünü anlayıp da “nâsih” bölümünü yani “mensûh” bölümünü anlamış nâsih bölümünü anlamayanlar var ki bugün hâlâ kabir azâbını inkâr eden olduğu gibi kabir ziyaretini bile yasaklamaya kalkanlar var. Şimdi Tosya’ya pirince giderken evdeki bulguru kaybeden kaybetmeye çalışanlar var.

 

Râzî yine o büyük âlim merhum (R.A) kalbi inceltmek bakın kabir ziyaretinin faydası, kalbi inceltmek dünya sevgisini silmek, âhireti düşünmek kabir ziyaretin de bu kazanımlar vardır.

 

Âlûsî câhillerden çokları bakın şeyhlerin kabirlerini ziyaretle taat itikat ettikleri birtakım kötülükler yol diye tuttukları bir takım çirkinlikler ve daha ne işler yapıyorlar neler, neler… Âlûsî de kabir ziyaretini yapanların İslami ölçülere göre yapmazlarsa işte bu çirkinliklere bu tehlikelere o da işaret etmiştir. Hepsi doğrudur ve haklıdır. Dâima İslamî şer-i ölçülere göre hareket edilmelidir. Dürrül Muhtar da kadınlar da dâhil kabir ziyareti yapılır kadınlar da kabirleri ziyaret edebilirler. Efendimiz (A.S.V) bakın Fethu’l Kadir’de de beyân edildiği gibi bâki mezarlığına çıktığı zaman mezarlığa bakın sünnet olan ayakta dua etmektir ve onları selâmlamaktır. Peygamberimiz şöyle selam verdiler kabirdekilere;

 

(Esselâmu aleyküm dara kavmin mü’mine ve innâ İnşa’Allah’u biküm lâhigun neselüllahe lenâ velekümül afiyeh)

                                                                                    

“Selâm sizlere!” derdi mezardakilere Peygamberimiz “selam sizlere!” derdi. Mü’minler kavminin yurdu, ey Müminler kavminin yurdu! Bizde İnşâ’Allah sizlere katılacağız, bizim ve sizin için Allah’tan afiyet dileriz diye onları selâmlar ve dua ederdi. Kur’an-ı Kerim’den kolayına geleni okur bize de okuyun tavsiyesi vardır. Mesela okunacaklardan bazı notlar verelim; Fâtiha-i Şerif’i mezarlıkta oku, Bakara Sûresi’nin başını yine oku, Âyet’ el Kürsi’yi, Amenerresulü, Yâsin-i Şerif, Mülk Sûresi, Tekâsür Sûresi yine sayısı 3’den 12’ye kadar İhlâs Sûresi ve diğerlerini oku.

 

Dakika 1:05:10

 

(Allahümme Ensır sevâbe mâ garahnâhü ilâ fülânin ev ileyhim)

 

“Allah’ım! Okuduğum okuduğumuzun sevabını falana veya onlara ulaştır der.” Bu haberi bize nakleden çok kıymetli çağımızın en büyük âlimlerinden İbn-i Âbidîn işte bize bu haberi nakletmektedir. Ölüye sevap hediye edilir, meselâ baban için hac yapabilirsin, namaz kılar sevabını nafile namaz tabii farzlar boynunun borcu doğru anlamak lâzım olayları. Meselâ nâfile bir namaz kılar sevabını da başlayabilirsin. Oruç tutar sevabını bağışlarsın, sadakalar verirsin onların namına vesâirenin sevabını bunlar gibi bunların emsâli sevapları işler onlara hediye edebilirsin. Bu haberin kökeninde de Hidâye bulunmaktadır. Bütün mü’minler için niyet etmektir bu fazilettir, bütün mü’minlerin ruhlarına bağışla. Muhit ve Tatarhaniye’den de bu haberler nakledilmiştir. Bahir de ölüye de diriye de hediye edebilir. Ehl-i Sünnete göre böyledir ruhlarına ulaşır. Yine Beyzâvî ’de bu görüşü nakletmiştir. Yalnız İbn-i Teymiyye, kıraat sevabını yaklaşan Efendimize yasaklamak istemiş bakın kıraat sevabını İbn-i Teymiyye Peygamberimize yasaklamak istemiş bu onun izniyle olur demiş, salavat getirip vesile istemektir demiş. Sübkî ve diğerleri özel izne ihtiyaç yoktur demişlerdir. İbn-i Ömer’den ve diğerlerinden deliller getirmişler ve İbn-i Teymiyye’nin görüşünü ret etmişlerdir. Şimdi İbn-i Teymiyye’nin güzel çalışmalarının yanın da yanlışları da bulunmaktadır ifratları var. Allah bütün İslam ulemâsına rahmet eylesin mağfiret eylesin. Ehl-i Sünnete uymayan tarafları bulunmaktadır İbn-i Teymiyye’nin ve bazılarının. İmâm-ı Âzâm, İmâm-ı Ebû Yusuf’a vasiyetin de bakın şöyle diyor; Sultanın yanlışını yani hükümdarların yanlışını ona itaat ile ona bildir, onun eli kuvvetlidir bir kere yapsan yeterlidir devam edersen kahredip etmeyeceğini düşün, kahrederse dinin yıkım olur. İkinciye gizli öğüt ver, bidat ehli ise hükümdar devlet adamları onlarla tartış Kur’an-ı Kerim’i sünneti anlat, kabul etmezlerse Allah’a sığın Allah’ın korumasını iste ölümü, ölümü an yani ölümü göze al diyor İmâm-ı Âzâm vasiyetin de öğütlerin de.

 

Dakika 1:10:01

 

İlim aldığın kimselere rahmet mağfiret duası oku. Kur’an-ı Kerim okumaya devam et kabirleri ilim ehlini kutsal yerleri çok ziyaret et, yetiş ya falan diye ölüden bir şey isteme böyle bir şey yoktur, ölüler ve diriler için Allah’a dua yapılır yalnız Allah’a dua edilir, ister ölüler için ister diriler için dua Allah’a yapılır başkasına yapılmaz. Efendimiz (A.S.V) gibi sevap hediye edilir bakın her şey Allah’tan dilenir istenir. İmâm-ı Âzâm’ın vasiyeti, Müslim, Nesâî, İbn-i Mâce (Nes’elüllahe lena velekümül afiyeh) Ahmet Bin Hanbel “Allah’tan bize ve size afiyet dileriz kişi sevdiği ile beraberdir.” (El Mer’u mea men ehabbe) Buhârî ve Müslim ve diğerleri rivâyet etmişlerdir.

 

Dakika 1:11:34

 

(Visited 130 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}