Tefsir 503-01

503- Tefsir Ders 503 hayat veren nurun keşif notları

 

 

503- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 503

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âli ve sahbihî ecmaîn.”

 

“Estağfirullah bi-adedi zunubina hattâ tuğfer Allahu ekber hattâ tuğfer’’

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Hayat veren nurun dersleri, keşif notları ve irşâd notları adlı dersimiz Asr Sûresi ile devam etmektedir. Elbette ki bu ders Kur’an-ı Kerim’in dersleri ki İslam’ın bizzat kendi okuludur. Bizde bu okulda mezara kadar öğrenciyiz. Okumak, okutmak, bilmek, bildirmek, îmân ve amel ederek tebliğ etmek ve bütün insanlığa “Emr-i Bi’l Mâ’ruf Nehy-i Ani’l Münker” de bulunmak ki Yüce İslam bu okulu ile insanlığı ölümsüz hayata hazırlamaktadır. İşte bu dersler bunun dersleridir bunun adı tek kelime ile İslam’dır, şanlı Kur’an’dır, Muhammedî şeriattır. Asr Sûresi Mekke-i Mükerrem’e dönemin de inzâl edilen sûre-i celilelerden âyet sayısı 3, sıra numarası da 103’tür.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

وَالْعَصْرِ ﴿١﴾

إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ ﴿٢﴾

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ ﴿٣﴾

Allahu Ekber.

 

Asra yemin olsun ki,

 

İnsan mutlaka ziyandadır, hüsrandadır.

 

Ancak îmân edenler, sâlih amel işleyenler ki güzel ameller, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler hüsran da değildir, ziyan da değildir. İşte ancak hüsran da, ziyan da olmayan bunlardır.

 

Îmân, Ameli Sâlih, Hakk’ı tavsiye, sabrı tavsiye bunlar bir Müslüman da olmalıdır. Şimdi sizlere keşif notları ile bu Asr Sûresi’ni yürütmeye çalışacağız. Yüce Rabbimizin bu âyetlerinden anladıklarınızı rivâyette ve dirâyette en sağlam kaynaklara dayanarak size bu keşif notlarımızı irşâd notlarımızı vermeye çalışacağız.

 

“Asr”, dehir, Kamus’ta (وَالْعَصْر) dehr, (gece gündüz) tan yerinin ağrımasından güneşin doğmasına kadar aşiyy (zeval ile akşam veya akşam ile yatsı arası) özellikle öğleden güneşin kızarmasına kadar ikindi vakti, şöyle bir baktığımız zaman asır içindeki bulunulan için de bulunulan zamanın yani “karn” 80, 100 sene ki buna da “asr” denmiştir. Müfessirlerimiz bunu derken ikindi namazın da bu anlam da olduğunu ki Asr’ın ne kadar kapsamlı bir anlamı olduğunu görüyoruz.

 

Dakika 5:27

 

Bunların tamamını içine almaktadır ve “dehr ’in” yani zamanın tümünü de Asr içine almaktadır. Asr aynı zaman da ikindi vaktidir, hem de ikindi namazını da içine alan ikindinin vaktidir. Dehr, zaman özellikle Hz. Muhammed (S.A.V) asrı bu da özel olarak bu kelimenin için de bulunmaktadır. Âhir zaman demişlerdir. Her mânâ bu kelimenin bu yüce kelimenin ki Kur’an-ı Kerim’de Asr Sûresi’nin başında bulunan bu Allah’u Teâlâ’nın kelâmıdır. İşte şöyle bir baktığımız zaman her mânâ bu yüce kelimenin içinde yüce mânâlar bulunmaktadır ve aynı zamanda da “Asr” denilen her şey bu anlamın içindedir. Şöyle bir bakalım ikindi namazı, bakın bu kelimenin içinde bu haber Mukâtil’den geliyor. Mukâtil’i biliyorsunuz kıymetli bir İslam âlimi. Bakara Sûresi 238’de “namazları ve orta namazı koruyun.” Bakın burada da işte bize orta namaz dediğimiz zaman ikindi namazı dâhil bütün namazları da içine orta namaz olarak almaktadır. Sevgili Peygamberimiz biliyorsunuz Buhârî Müslim’in ve diğerlerinin de rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte (Şeğalûna anissalâtil vustâ salâtil asrî) “bizi orta namaz olan ikindi namazından alıkoydular” demiştir. Yine Sevgili Peygamberimiz bir başka kıymetli haberinde de şöyle buyurmuştur. (Men fâtethü salâtül asrî feke ennemâ vütre ehlühü ve mâlühü). İkindi namazı geçen yani kılmamış ikindi namazını geçirmiş bu kişi diyor sanki ehlî ve ıyâl’ini malını mülkünü kaybetmiş gibidir. Yani ehli ıyâl’i, malı mülkü yok edilmiş gibidir diyor. Bu da Buhârî Müslim’in ve diğerlerinin rivâyet ettiği bir hadis-i şeriftir Peygamberimiz böyle buyurmuştur. İkindi vakti dünya işlerine daldıkları, dünya işlerine daldıkları bir vakittir. Namazı da yüksek bir uyarıcıdır. Yemin de faziletini bildirir. İkincisi de ikindinin vakti de işte bu namazın vaktidir Asrın içinde hem ikindinin namazı hem vakti bulunmaktadır. İkindi vakti gündüzün sonu insan ömrünün de son demlerini andırır.

 

Dakika 10:00

 

Önemli bir mânâsı vardır. Yine “dehr” anlamındadır “Asr”, Râgıp de buna işaret etmiş, âlemin varlığının başlangıcından sona ermesine kadar ki zaman-ı kül, yani tüm zamanların hepsini de Asr içine almaktadır.

 

Yine Hz. Ali’den gelen bir haber de; Asr’a ve Dehr ’in belâlarına nöbet, nöbet gelen musibetlerine yemin olsun ki zamanın sonuna kadar insan hüsrânın içindedir diye Hz. Ali bu keşifte bulunmuştur. Ne kadar mükemmeldir bu da bu yüce mânâ da bu Asr kelimesinin içinde bulunmaktadır. Bu haberi nakleden de Suyûtî ’dir. Dehr, Allah’ın kudretine delâlet eden acayiplikler, gariplikleri içerir. Acı tatlı, karlı zararlı her olayı her değişim gelişim ondadır. „Acebü’l-acaibat, şaşılanların en şaşılanıdır. Râzî bunu böyle naklederken yine diyor ki devirler, seneler, aylar günler saatlere bölünür, şimdiki hâl bölünmeyen bir andır, geçmiş, gitmiş gelecek henüz gelmemiş ikisi de yokturlar. Şimdiki an senin anındır diyor. Felsefeciler, Kelâmcılar konu edinip durmuşlar. Bir işimiz (bedihi) açık mı? İntizai (soyutlama) mı diye üzerinde durmuşlar Felsefeciler ve Kelâmcılar. Bilişimiz (bedihi) yani açık mı (intizai) mi diye üzerinde durmuşlar. Arap şairi:

 

“Zamanı bir gemi gibi görüyorum, bizimle ölüme doğru

Akıp gidiyor, fakat hareketlerini göremiyoruz.”

 

Ömür en kıymetli sermayedir. Dehr ’den bir cüzdür ömür. Aklını başına al! Bu gemi ölüme doğru gidiyor ama hareketleri görünmüyor. Görünen ise saat işliyor ömürden tükeniyor. Her saniyesini fırsat bil, ömrünün her saniyesini fırsat bilmeyi gerektiriyor. Aklını başına al! Senelerce kaybedilen bir ömür düşüp giden ömür geri gelmiyor. İmtihan saatleri bitmek üzere dünyadan seni alıp mezara indirmek üzere ne yapıyor seni ölüme yaklaştırıyor.

Furkan Sûresi 62’nci âyeti kerime de: “Ve o öğüt almak veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbirini izler olarak Cenab-ı Hak yarattı, böyle bir düzen kurdu.” Mutasavvıflar, Sufiler bakın ne diyor; “İbnü’l vakit olmalıdır” derler. Şimdi bura da sufilerin, mutasavviflerin İbnü’l vakit, vaktin kıymetini bilmek, işte tasavvuf okulların da ruh terbiyesi, nefis terbiyesi üzerinden durulan o mutasavviflerin okulların da vaktin her anı değerlendirilir ve değerlendirilmelidir.

 

Dakika 15:27

 

Vaktin kıymeti bilinirse kişi vaktin oğludur. Îmânsızlar ise zevki için gün bu gündür, saat bu saattir. Şimdi yapmalıyız, çalıp oynamalıyız derler, bunlar da “İbnü’z-zaman”dır. Zamanla geçip gitmek isterler ki zamanlarını tamamen bâtıla, yanlışa harcarlar. Allah için hak ve hakîkat uğrun da zaman harcamazlar. Maksatlar farklı olarak bakın ikisi de vaktin oğlu ama ne oluyor? Birisi zamanı bâtıl bir yol da harcıyor, ömrü tüketiyor, öbürü ise sırf Allah yolun da her saniyesini dahi iki nefesin arasını ve her nefesi değerlendirmeye çalışıyor. İşte ikisi de bura da şöyle bir bak iyi öğren asrın âdetlerini, zamanın dilini bak insan tabiatına, zamana uygun bir duruma bak ve zamana uygun konuş diye sıkı tembih ederler. Ama hakîkat sana ne der? Zamanın tamamını hak ile konuş, hak amel işle der. Zaman böyle değerlendirilir. Hak yolda harcanmayan her an her saniye her salise isrâf edilmiştir. Kimi kazanır, kimi tüketir. Bakın vaktin oğlu olan zamanın her anını Allah yolunda kullananlar kazananlardandır, öbürleri ömrü tüketenlerdendir. Birisi kazanıyor birisi tüketiyor. Çünkü o ömrünü Allah yolunda her anını, her nefesini Allah yolun da harcayanlar kazanıyor, harcadıkça kazanıyor, ölümsüzlüğü ve onun mutluluğunu kazanırken öbürü tüketiyor, iflâs ediyor, kârı da yok. Çünkü Allah yolun da kullanmıyor. Ömür sermayesini çarçur etmiş ve ediyor. Hoplamayı zıplamayı, çalmayı çırpmayı, yalanı dolanı, bâtılın her şeyini adam kendine bunu kâr zannetmiş, bu tüketiyor, iflâs ediyor. Bu ölürken öyle bir hüsran ile ölecek, iflâs edecek ki her şeyini kaybedecek. Allah’u Teâlâ’nın bütün o kadar uçsuz bucaksız rahmetinden kendini mahrum bırakacak cehennemi boylayacak. Kazananla tüketen böyle değil, bir değil yani. Ey Müslüman! Sen kazanan olacaksın. İşte insanlık hüsrandadır diye Allah yemin ediyor, hüsran da olmayanları da bize kısaca özetledi. Her gün geçtikçe benim bir azım gider, yani ömrümden birazı gider.

 

Dakika 20:00

 

Ömrümden güzel bir şey olur mu? Onu da hak yola harca. Ömrümden güzel bir şey yoktur. Öyle ise o en güzeli en güzele harca. En güzel nedir? Allah’ın rızâsına emrine harcayacaksın. Ömür en güzeldir, Allah’ın kuluna lütfettiği nimet olarak. Bunu en güzelin rızâsına, Allah yoluna harca. Günler geçiyor, geçiyor seviniyoruz. Geçen günler ömürden eksikliktir. Kazanıyor musun? Tüketiyor musun? Aklını başına al! Asır ömrünü devamlı yemektedir. Asır senin ömrünü yiyor, senden alıyor. Geçen gece ve gündüz ömrünü kemirmektedir. Dikkat et gece ve gündüz ömrünü kemiriyor. Birisi gece olarak senin ömründen alıyor, biri gündüz olarak ömründen alıyor, ömrünü kemirip tüketiyor. Sen ne yapıyorsun? Sen şimdi kazanıyor musun? Tüketiyor musun?  Ancak îmân güzel amel, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye varsa sen kazanıyorsun, tüketmiyorsun, harcadıkça daha çoğunu elde ediyorsun ki ölümsüz hayat verilecek sana. İslam Yüce İslam, şanlı Kur’an, Muhammedî şeriat bu yüce ilâhî nizâmın önderi Hz. Muhammed ve onun ortaya İslam adı altında âlemlere Allah’ın tecellî ettiği Yüce İslam, seni ölümsüzlüğe hazırlıyor. Bakın bura da harcadıkça bir kazanım var, kârdan daha büyük kâra geçiş var ki cennet ve Allah’ın cemâline seni hazırlıyor. Bâtıla ömrünü harcadığın zaman îmân yok, Amel-i Sâlih yok, hakkı tavsiye yok, sabrı tavsiye yok. Bu nedir? Tüketti iflâs etti. Nereye gitti? Doğru cehenneme azâbın içine gitti. Kıymetli dostlarım, demek ki gece gündüz kişinin ömrünü kemirmektedir. Îmân ancak îmân edenler güzelim Amel-i Sâlih işleyenler, hakkı tavsiye edenler, sabrı tavsiye edenler bunların ömrü uzamaktadır, ölümsüzlüğe hazırlanmaktadır ki bunların yeri yurdu ölümsüz hayat Cennet-i Âlâ’dır. Öbürleri de sermayeyi hak yol da harcamadıkları için azâb evine gidecekler, orada onlara ölüm de yok hayatta yok. Yani mutlu bir yaşantı yok, azâb üstüne azâb, acı üstüne acı. İşte kıymetli efendiler durum kendini göstermektedir. Ölümün anası hayat iken o bizi ne yapıyor, aldatıyor. Hayat katiyyen ölümün anasıdır bu seni aldatmamalıdır. Hayat zefir ve şehîkı, soluk alışverişi ile nefesleri arası, hayat iki nefesin arasıdır. Bu her nefesini ve iki nefesin arasını Allah yoluna kullanırsan, Allah için Allah diyerek nefes alıp verirsen, iki nefesin arasını ki bu hayatı Allah yoluna harcarsan işte o zaman sen yaşıyorsun.

 

Dakika 25:07

 

Böyle yapmıyorsan, kendini yaşıyor sanıyor hâlbuki kefenler dokuyorsun, kendine kefen dokuyorsun. Allah yolunda alınıp verilmeyen nefesler kefen dokunmaktır. O kefeni giydirecekler, mezara indirecekler. Niye? Kişi ömrünü tüketen adama, ölen adama kefen hazırlanır. Sen Allah yolunda alınıp verilmeyen nefesler, iki nefesin arasındaki hayat tarzı Allah yolun da değilse sen kendine yaşıyor mu zannediyorsun? Kendine kefen dokuyorsun,  ölüm var ölüm, ölümü tüketiyorsun sen. Tüketen adam can da, cana vurulmuş gibidir ona kefen hazırlarlar. Ama Allah yolunda nefesler alıp verilince ölümsüz bir hayat sana kazandırılıyor, Allah’ın lütfu tecellî ediyor. “Nefesleri arasında dokunan bedeninin ve derisinin dokuları, kendisini ölüm için saran bir kefen gibidir.” Buraya dikkat et bir daha! “Nefesleri arasın da dokunan bedeninin ve derisinin dokuları kendisini ölüm için saran bir kefen gibidir.” Allah yolunda sen derin var, dokuların var bu senin kefenin. Bir de bunun üzerine bir bez giydirecekler. Hayatın mutlu olarak yenilenmesi için verilen ömrü, her nefesi, iki nefes arasını her an, vaktin oğlu bu demek işte her an Allah yolunda değerlendireceksin. Asr’a yemin ederken Cenab-ı Hak bize çok mu çok, o kadar mükemmel feyizler vermekte, mesajlar vermektedir.

 

“Zaman bozuldu, fesadı var diyorlar.”

 

Zaman bozulmadı, sen bozuldun ey insanoğlu! Zaman bozulmadı sen bozuldun.

 

Kendileri fesat, fesada boğuldular, kendileri bozuldular.

 

“Zaman bozuldu, fesadı var diyorlar.”

 

“Zaman bozulmadı, kendileri fesat ve fesada boğuldular kendileri bozuldular.”

 

Kasem edilenin bir şerefi vardır. Allah Asr’a kasem ediyor. Asr’ın bir şerefi var. Kendi şerefini bilen As’ın şerefini bilir, ona göre değerlendirir. Asr’ın şerefini, zamanın değerini kıymetini bil ve Allah yolun da şerefine şeref kat. Bu da îmân, Amel-i Sâlih, Hakk’ı tavsiye sabrı tavsiye ile olur. Onun için kıymetli dostlarım, kasem edilenin şerefi vardır. Asrın zamanın ayıbı kabahati, zararı yoktur. O değerli bir nimettir. Asr, zaman, dehr bunlar zamanın küllisi, büyük bir nimettir.

 

(La tesübbüt dehrâ feinnet dehrâ  hüvallâhü).

Ahmed bin Hanbel’in rivâyet ettiği bir haber de: “Dehr’e, dehr’e zamana küfür etmeyin. Çünkü dehr Allah demektir” diyor bu haber de. (وَمَا يُهْلِكُنَا إِلَّا الدَّهْرُ). ‘’Câsiye Sûresi 24’’ “Bizi zamandan başkası helâk etmiyor” diyen Dehrîler.

 

Dakika 30:11

 

Şimdi tabii ki Dehrî’lerin buradaki anlayışları, Ahmed Bin Hanbel’in rivâyet ettiği habere dayanmıyor. Onlar sadece ölünce dirilmeye inanmıyorlar. Sadece zamanın içinde, zaman bizi helâk ediyor, başkası helâk etmiyor diyorlar. Ama bu helâka zemini kendi küfürleri, şirkleri hazırlıyor. Çünkü Yüce Allah zulümden münezzehtir, eğer biri helâk oluyorsa o helâk olmayı hak etmiştir ve birisine Allah azâb ediyorsa, Allah zulümden münezzeh olarak adâleti tecellî eder. Onun için Dehri’lerin buradaki yapısı tabii ki zamanı iyi anladıklarından değil, tam tersine zamanı onlar kendileri Allah’u Teâlâ’yı inkâr ediyorlar, ölünce dirilmeyi inkâr ediyorlar, sadece işi dehr’e bağlıyorlar. Dehr’e bağlayınca da diğer ne kadar yüce ilâhî değerler varsa onları da inkâr ediyorlar. Onun için Dehrîler tamamen sapıktır ve bâtılın içine saplanmışlardır. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm’ın Asr’ı, bakın asırlar içinde asırlar var, zaman için de kıymetli zaman dilimleri var. Sevgili Peygamberimizin Asr’ı dinler çığırından çıkmış, tabii dinler deyince burada Peygamberlere gelen kitaplar ve şeriatlar ki bunlar birbirini yenileyerek gelmişlerdir. Gerçek din yolundan insanlar sapmış, fazilet ışıkları sönmüş, âlemi cehâlet, küfür, şirk, zulüm, cefa, azgınlık, fesat, şer, hasar karanlıkları kaplamış, kadir gecesin de (اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ), işte Kur’an nâzil olarak risâlet nuru Hz. Muhammed’in şahsında cihâna parlamış. Risâlet nuru doğmuştu. Şerrül beriyye istilasından, küllü hüsrandan kurtarmak için davet başlamış, inkılâpların başlangıcı olmuştur. İşte dünyayı bu kâbusun altından kurtarıp aydınlığa çıkaracak ilk parlama (اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ) diye Hz. Muhammed’in şahsın da cihâna bir risalet nuru, İslam nuru parlamaya başlamış. Bu nur doğmuş ebedîyete kadar sönmeyecek. İşte bu inkılapların başlangıcı olmuştur. O çağdan bu çağa gelişim, yükseliş ebedî devam edecektir. Artık Hz. Muhammed’in dünyaya şeref verdiği andan itibâren gelişim, yükseliş ebedîyete kadar devam edecektir.

 

Dakika 35:06

 

Tabii ki bu îmân, İslam gelişimine, yükselişine ayak uyduramayan, ehli küfür, ehli şirk, ehli nifâk, ehli zulüm aşağı doğru gidecek ve Hakk’a sarılan, Hakk’ın emrinde olanlar İslam’ın nuru ile parlayarak yükselişe geçmişler, Âlâyı ılliyyine doğru yükselerek devam edeceklerdir. Bunda ne şek vardır ne şüphe. Demek ki Hakk’a sarılmayan aşağı gidiyor, Hakk’a sarılan İslam’a, Kur’an’a, Hz. Muhammed’in önderliğinde işte Allah’a gidenler yükseliyor. Asrısaadet böyle bir şerefli zaman dilimi olarak ortaya çıktı, bu şeref, haysiyetli şeref bakın yükselerek devam ediyor. Asrısaadet, mücahede, fetih ve üstünlük ile nuru parlayarak Fetih Sûresi 28’de de buyrulduğu gibi (لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ) “Tüm dinlere üstün kılınsın için”, öbürlerine din demek mecâzîdir. İslam’ın dışın da hak din yoktur. Onlar bâtıl inanç oldukları için onlara mecâzen din deniyor. Yani hak olan din bütün diğer bâtıl inançlara üstün kılınsın için Allah Hz. Muhammed’i işte hidâyet Peygamberi, rahmet Peygamberi, İslam Peygamberi, bütün çağların, milletlerin Peygamberi olarak bağrında Kur’an parlayarak ne yaptı – bütün âlemlere çağlara, ebedîyyâta kadar Peygamber olarak gönderdi.

 

Bakara Sûresi 256’ncı âyetinde de: (قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ). “Hak bâtıldan ayrıldı, İslam geldi, hak ortaya çıktı, bâtıl haktan, hakta bâtıldan ayrıldı.” Şu anda dünya da bir mücadele varsa sadece hak bâtıl mücadelesidir. Hak Allah’tır onun ilkeleridir. Bütün hakları Allah verir, hukûkun üstünlüğü buradadır. Yüce İslam ise bunun adâletinin bizzat tecellîsidir. Her hak sahibine hakkını verdiğin yer de İslam vardır, vermiyorsan orada İslam yok zulüm vardır, bâtıl vardır. Bunun için kıymetli dostlarımız, doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Bu âhir zamandır, dikkat et bu zaman âhir zamandır, bu çağlar Hz. Muhammed’in çağları, bu asırlar Muhammed’in asırlardır. Çağdaşlık, ileri ve yükseliş buradadır. Hz. Muhammed’in asrıdır. Geçmişin hükümlerini ne yapmıştır? Eserlerini de içine alan, gayesine erdirendir. Geçmişin… Dikkat et buraya! Geçmişin hükümlerini, eserlerini de içine alan, gayesine erdirendir. Hz. Muhammed’in asırları, çağları kıyâmete kadar geçmişi yenilemiştir. Îsâ’nın, Mûsâ’nın yolundan,  İbrâhim’in, Nuh’ların yolundan sapan bir dünyayı hak yola çağırmıştır, gerçeğe çağırmıştır.

 

Dakika 40:07

 

İslam Hakk’ın dinidir, Hakk’ın kendisidir. Hakk’ın kurduğu kurum nizâmdır. Mûsâ (AS.) ve Tevrât’tan öncesi ilk asırlar, son Peygambere kadar olan asırlar, bir de son Peygamber ile başlayan âhir zaman ki işte bu Ümmet-i Muhammed’in asırları, Muhammedî asırlardır. Dünya’yı üçe bölersek Mûsâ’dan önceki asırlar, Mûsâ’dan Muhammed’e kadar olan asırlar ki bu arada Îsâ (AS.) var ve Hz. Muhammed’den kıyâmete kadar ki asırlar Muhammedî asırlardır. Şimdi bu asırlar, bu çağlar, Muhammedî’dir. Muhammedi çağlardır, Muhammedî asırlardır. Hz. Muhammed bütün milletlere, bütün çağlara, bütün asırlara Peygamber gönderilmiştir. İster kabul et, ister kabul etme o senin bileceğin bir iş. Bu bir gerçektir, bu bir hakîkattir. Bunu kabul etmeyen Allah’a bunun hesabını verecektir. İster kabul et, ister etme. Bizde dayatma yok, dayatma sende, zulüm sende, ötekileştirmek sende. İslam ise hak ve Hakk’ın ortaya koyduğu yüce ilkeler. İster kabul et ister etme ben sana kulluk yapacak hâlim yok. Ben Allah’ın kuluyum, sen de öyle ol, öteki de öyle olsun hepimiz Allah’ın kulu olalım. Allah’a kulluk edelim. Zaten Allah’ın kullarıyız ama kime kulluk ediyoruz buna bir bakalım. Kula kulluk yapılan yer de Allah’a kulluk olmaz kendini aldatma. Mûsâ (AS.) ve Tevrât’tan öncesi ilk asırlar, son Peygambere kadar olan asırlar, bir de son Peygamber ile başlayan âhir zaman ki Ümmet-i Muhammed’in asırları, artık kıyâmete kadar bütün asırlar, çağlar Muhammedî çağlar Muhammedî asırlardır.

 

Buhârî Şerif ve diğerlerin de; “Sizin vaktiniz ikindi vaktidir”. Dünyanın bakın ikindiden önceki ömrü geçmiştir. Dünyanın bir ikindiden sonra bir vakti, ömrü kalmıştır. Peygamberimizden bakın bu haber veriliyor. Peygamberimiz buyurdu ki Buhârî ve diğerlerinden gelen bir haber bu; “Sizin vaktiniz ikindi vaktidir. Bir ücret tayin etmiş, bir kırat yani birilerine ücret tayin etmiş, bir kırat vereceğim demiş. Sabahtan öğleye kadar Yahûdîler çalışmış. İkindiye kadar bir kırat demiş, burada da Hristiyanlar çalışmış. Bakın öğleden ikindiye kadar da Hristiyanlar çalışmış. İkindiden akşama kadar da iki kırat vereceğim demiş. Bu sefer de Ümmet-i Muhammed çalışmış. Yani siz Ümmet-i Muhammed çalışmışsınız ve çalışıyoruz şu anda çalışanlar çalışıyor. Çünkü bu vaktin içindeyiz hepimiz. Şimdi Yahûdîler kızmış, Nasranîler de kızmışlar. Bunlar kızdılar, biz çok çalıştık az ücret aldık dediler. Cenab-ı Hak dedi ki; “Ben ücretinizden bir şey eksilttim mi?” Hayır dediler. “O hâlde bu benim bağışımdır, onu dilediğime veririm” buyurdu. “Ümmetim az amelle çok ücrete nâil oldu buyurdu Hz. Muhammed.”

 

Dakika 45:07

 

Şimdi Hristiyan ve Yahûdî’nin kazancının iki katından daha fazla bir lütfa, Ümmet-i Muhammed mazhâr olmuştur. Şu anda bu şans dünyadaki bütün milletlere vurmuş ama Muhammed’in Peygamberliğini kabul etmeyenler bu şansını kendi yitirmiştir. Bu güneş hepimize doğuyor. Sen gözünü yumar da karanlığın içine kaçarsan o zaman sen yarasa kuşları gibi Muhammedî nurdan,  Muhammedî şeriattan kaçıyorsun, kaçınca kurtulacak mısın? Gittiğin yer de Azrâil orada hazır bekliyor, Allah’a hesap vereceksin. Muhammedî şeriatın içindeki âmir hükümler evrensel îmândır. Muhammed’in ümmetinin îmânı, geçmişi geleceği içine alır. Hak ve hakîkatin birisini alıp birisini atmaz. Hakîkatten neyi atıyorsan kendini cehenneme tepe takla atmış oluyorsun. İslam bir bütündür, onun bütününü alacaksın. Onun bütününü kalbin tasdik edecek, dilin ikrâr edecek Amel-i Sâlih olarak,  güzel ahlâk ve adâlet olarak da tecellî edecek, yaşanacak. Yapmıyorsun, kendin bilirsin. Yapmayacak mısın? Kendin bilirsin. Ben sana kendi imkânın kadar merhamet ederim, gücüm kadar merhamet ederim ve senin iyiliğine çalışırım, gücünü aşan bir yol da, durum da ben sana hidâyet edemem. Hidâyet Allah’tan, hidâyet Kitâb’ı Kur’an-ı Kerim’i sana anlatırım, işte anlatıyorum ve hidâyet okuluna çağırıyorum gel berâber okuyalım. Muhammedî okula, İslamî okula, hayat veren nurun derslerine gel kayıt ol, birlikte okuyalım ve hayat veren nurun dersleri ile ölümsüz hayatı Allah bize vermek, lütfetmek istiyor. Gel bunu kazanalım işte bu hidâyet okulu İslam’ın kendisidir. Buraya kayıt olalım okuyalım, okutalım. Çünkü Yüce İslam “oku, okut” diye başladı. Çünkü okumanın bir kıraat, bir tilâvet yönü vardır. “Tela” köküne bakarsanız tilavetin “tela kökünden yönüne, mânânın Kur’an’daki âyetlerin, İslam’ın delillerinin yüce mânâsını kalbe götürüp nefsi Kur’an’ın mânâsı ile kuşatırsan işte o zaman kıraatin yanına bir de tilâvet tecellî eder, yani mânânın tecellî etmesi, mânânın anlaşılması. İşte keşif notlarımız, irşâd notlarımızın amacı hem kıraat hem tilâvettir. Okumak, okutmak, mânâ ile nefisleri kuşatmak. Hangi mânâ?  Şanlı Kur’an’ın, nurlu İslam’ın mânâsı ile Muhammedî şeriatın mânâsı ile nefisleri kuşatmak. Sürekli yükselişe geçmek, İslam yüksek, İslam insanları yükseltmeye geldi, elinden tutup yukarı çıkartmaya geldi. İslam yükseliştir. Âlâyı ılliyyine gidiştir. Sürekli yükseliştir. Bunun önderi Hz. Muhammed bir gece de yedi kat gökleri gezdi. Cenneti cehennemi de gezdi ve Sidre-i Müntehâ’yı aştı (Kâbe Kavseyn’e) ulaştı. Bu ne demektir? Muhammedî çağlar yükseliş çağlarıdır. İstikbal göklerdedir kelimesinin istinat ettiği haklı bir yer varsa o da Hz. Muhammed’e istinat eder. Yükselişin önderi, rehberi, cennete insanları çağıran, Allah’a çağıran Peygamber (A.S.V).

 

Dakika 50:17

 

Evet, kıymetli dostlarımız,

 

Biz Allah’a ebedî muhtacız gelin Allah’a kulluk edelim, Kur’an-ı Kerim’i iyi keşfedelim, iyi anlayalım iyi anlatalım. Birilerinin güdümün de hareket etmeyelim. Batılıya doğuluya yaranmak için yağcılık yapmayalım. Batı felsefelerine, doğu felsefelerine, şimâle, cenuba, biri falan gruplara, filan gruplara falan izimlere bunlara yaranmaya çalışıp da dalkavukluğu bırakalım, gerçekleri söyleyelim. Kim olursan ol ateist oldu, deist ol, animist ol, natürist ol, kim olursan ol… Gel Yüce İslam’ın hayat veren nurun derslerini, İslam’ın okuluna kayıt ol bu dersleri tahsil et iyi anla iyi dinle. Hidâyet Allah’tan. İslam’ın kendisi de Allah’ın hidâyetinin tecellîsidir. Özgür, hür seçeneğinle, irâdenle bu gerçekleri ya kabul edersin ya etmezsin bu senin bileceğin iş. İslam’ın tamamı Allah’ın hidâyet tecellîsidir. Kabul ettiğin zaman Allah sana hidâyet ediyor. Kalbin tasdik edecek, dilin ikrâr edecek. Hidâyet tecellî edecek. Tasdikin ikrârın olmadığı yerde hidâyet yoktur. Bunun önünü kesen de sensin. Kendi yolunu kendin kesiyorsun, kendi evini kendin yakıyorsun, kendi evinin içinde bulunuyorsun kendin yakıyorsun. Hidâyeti kabul etmemek, İslam’ı kabul etmemek, Allah’ı ve O’nun ilkelerini kabul etmemek bu demektir. Îsâ bizim Mûsâ bizim, Tevrât bizim İncîl bizim, Zebur bizim Suhuflar bizim, İbrâhim’ler Nuhlar bizim. Bunlar İslam amentüsünün için de hepsi mevcut. İslam îmânının bunlar içinde mevcut. İslam evrensel bir îmân, evrensel bir merhamet, evrensel bir barış ve adâletin tecellîsi hem de hak adâlet, ilâhî adâlet. Kabul edecek misin,  Etmeyecek misin? O seni ilgilendirir. Ama bu bir gerçek kendine yazık etme, bizden söylemesi.

 

İşte kıymetli dostlarımız, Ümmet-i Muhammed’in çağları, asırları bütün milletleri kucaklamış bir İslam’ın çağlarıdır asırlardır. Çünkü İslam dini bütün milletlere gelmiştir. Hz. Muhammed bütün milletlere gelmiş bir Peygamberdir. Herkesi kucaklayan bir Peygamber, Yüce Allah’ın Rahmeti-Rahmân’ı herkese tecellî etmiştir. Bunu nankörlük yapıp da, bunu tüketip de kâra geçmezsen hüsrandasın. Allah’a yemin ediyor hüsrandasın.  Zarar da ziyanda iflâstasın. Îmân Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye, olacak kâra geçmek için, hüsranda olmamak için bunlar dört şart olacak. Bu sûre-i celile de Asr Sûresi’nin keşfini yapıyoruz. Bunların içinde bütün Kur’an-ı Kerim’in olduğunu unutma. Kur’an-ı Kerim’i özetleyenlerden biri Asr Sûresi’dir. Cenab-ı Hak öyle dedi, “O hâlde bu benim bağışımdır, onu dilediğime veririm” buyurdu, “ümmetim az amelle çok ücrete nâil oldu” buyurdu Sevgili Peygamberimiz bu kıssayı anlatınca. İncîl’de de bakın İncîl’i Şerifte de gerçek ilâhî olan İncîl’de, birilerinin uydurduğun da değil, ilâhî olan İncîl’de benzeri anlatımlar geçmiştir. Bakın Âli İmrân Sûresi 110’uncu âyet de (كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ) “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz” diyor Muhammed ümmetine, Cenab-ı Hak bize diyor.

 

Dakika 55:18

 

Hayırlı ümmet bu çağın bütün insanları Ümmet-i Muhammed’dir. Ama îmân, Amel-i Sâlih hakkı tavsiye, sabrı tavsiye varsa hayırlı ümmet bunlar yoksa değil. O zaman hüsran var. Yüce Allah da hüsrandan herkes kurtulsun diye yemin etti ki bütün insanlık hüsrandadır, gelin îmân edin, Amel-i Sâlih işleyin, hakkı tavsiye edin, sabrı tavsiye edin. Hüsrandan ebedî kurtulun. İşte İslam seni merhameti ile kurtarmaya geldi. Sınırsız kudret ve kuvvet Allah’ındır. İslam ile bu tecellî etmiştir. İslam’a sarıldığın kadar kurtulursun, ihmâl ettiğin kadar da mahvolursun. İyi anla iyi dinle!

 

Beled Sûresi’nin 2’nci âyetinde Cenab-ı Hak orada da beldeye Mekke’ye yemin etmiştir. Bakın yemin edilenlerin bir şerefi vardır, değeri vardır.

 

Hicr Sûresi’nin 72’nci âyetin de (لَعَمْرُكَ), “Habîbim senin ömrüne andolsun ki” Allah orada da habibinin ömrüne, Hz. Muhammed’in ömrüne yemin ediyor, burada da Muhammed’in asırlarına yemin ediyor, Muhammed çağlarına yemin ediyor ve onu da o mânânın için de kapsamına alıyor. Burada da ne yapıyor – Hz. Muhammed’in asrına da yemin ediyor. Orada Peygamberimizin ömrüne yemin ederken burada asrına yemin ediyor. Âhir zamana yemin olsun ki yani son. İnsanoğlu nedir? Hüsrandadır ancak îmân, Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye sabrı tavsiye varsa hüsran da değil yoksa hüsrandadır. Sermaye ömür, dikkat et seni çok ilgilendirenlerden biri şudur. Sermaye senin ömründür. Her nefes, her saat geçtikçe o nimetlerin sonu hesabı yaklaşır. Bakın sona yaklaşıyorsun hesaba yaklaşıyorsun, nefesler insan mülkü değil, Hâlik Teâlâ’nın mülküdür. Bunlar sana emânet sermayedir. Sana ömür emânettir, nefesler, saatler, dakikalar emânettir. Emâneti yerin de kullanmazsan ihânet etmiş olursun. Bunlar Hâlik Teâlâ’nın mülküdür senin mülkün değil. Bunlar emânet sermayedir, emânet, ömür emânet sermayedir ömür yarın bitecek. Emanet getir bakalım şu emâneti diyecek Cenab-ı Hak. Ne diyeceksin? Küfür yolların da şirk de bâtıl da harcadın, vur patlasın çal oynasın dedin, haram helâl tanımadın, îmân amel demedin, hak ve hakkı tavsiye demedin, hak yolda sabretmedin, bâtıl yollar da ne çilelere katlandın, ömür tükettin. Ne diyeceksin Cenab-ı Hakk’a? Aklını başına al! Biz insanlara yağ yakmayalım, doğruları söyleyelim,  yağcılığı bırakalım. Kıyı da köşe de dolaşıp da merkez de görünmeye çalışmayalım, tam gerçekçi olalım, gerçekleri birbirimize söyleyelim ve o zaman insanlığın hayrına, işte barışa çalışmış oluruz.

 

Dakika 1:00:00

 

Bu da Yüce Allah’ın dini İslam uğurundaki çalışmalar, Allah’ın emrinde çalışmadır. Ömrünü Allah’ın emri Yüce İslam’ın ilkeleri doğrultusunda çalış. Bütün insanlığa barış gelir, adâlet gelir, merhamet her tarafı kaplar, zulüm kalkar. Onun için kıymetliler (Ve en leyse lil insâni illâ masea küllüm rihim bima kesebe rahim). İnsanoğlunun kendine çalışması vardır. İnsan için ne vardır? Çalışması vardır, gece gündüz Allah yolunda çalış, hak uğrunda çalış her amelin hak olsun nur olsun. İslam hak ve nurdur. Allah’u Teâlâ’nın yap dediği ameller haktır ve nurdur, yapma dedikleri ise başının belâsıdır. Yapma! Allah yapma diyor yapma! Haram ve günahları işleme diyor, işleme. Küfürden, şirkten, nifâktan, zulümden bunlardan bir defa şiddetle uzak kal. Bin kere ölmeye râzı ol kâfir olmaya râzı olma. Münâfık olma müşrik olma, sakın olma! Allah’a yardım, yardım iste Allah’tan, yalvar Allah’a. Ya Rabbi! Küfürden, şirkten, nifâktan, kötü ahlâktan, zulümden sana sığınırım. Peygamberimiz bakın mâsum bir Peygamber, Murâd Peygamber her şeyi ona verilmiş öyle iken garanti bir hayatı, Allah onu rahmetinin içine gark etmiş, nurunun içine gark etmiş, öyleyken

 

 “Allahümme innî eûzü bike mineşşirki veşşekki vel küfri ven nifâgı veş şigagi ve-sûil ahlâki vesuil menzalifil ehli vel mâli velveled”  diyor.

 

Bir duasında birin de “Eûzü bike minel kasveti vel gafleti vel zilleti vel meskeneh ve eûzu bike minel küfri  vel fusugi veş şıgagı vessummeti verriya ve eûzu bike minessamemi vel bekemi vel cunûmi vel cuzâmi ve seyyul esgam”.

 

Her türlü Allah’a yalvarıyor, her türlü onun himâyesini istiyor. Her tehlikeden sığınıyor, her iyiliği ondan istiyor. Biz onun ümmetiyiz. İşte insanlar kazancına bağlıdır. Kendi ameline de kendisi rehin olarak alınır. Cehennem rehin yeridir, küfür varsa küfrü kazanmışsan küfür, küfrün karşılığın da cehenneme seni rehin alırlar. Şirkte, nifâkta zulümde bunlar hep böyle… Îmânın var, Amel-i Sâlih’in var, hakkı tavsiye sabrı tavsiyen var, tamam cennete alacaklar. Orada da mutlu hayat olarak karşına bakın kendi kazancın, Allah’u Teâlâ vesile edilerek bunu lütfu ile sana cenneti verecek, cemâlini verecek, ebediyyû’l-ebed sınırsız nimetler verecek. Hadsiz hudutsuz. Onun için güzel amel kazan. (كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ ). ‘’Müddesir Sûresi 38’’ “İnsan kazancına kendisi rehindir.” Her insan rehine alınacaksın amelinin karşılığı, kazancın karşılığı. Herkes kazancına bağlıdır, sermaye sahibine verilir. Sermaye kime verilir? Sahibine verilir. Kâr var mı bakılır, her harcanan nefeste bir zarar vardır. Şer ise kesindir, mübah ise yine zarardır. Dikkat et! Her harcanan nefeste bir zarar vardır.

 

Dakika 1:05:00

 

Şer ise şerrin zarar olduğu kesindir. Mübahlar ise yine zarardır. Ömrünü mubahlarla da harcama. Farzları yerine getir, vacipleri sünnetleri, müstehapları yerine getir, kâra böyle geçilir, zarardan böyle kurtulur. Haramlardan, günahlardan, mekruhlardan hattâ bakın mübahların da ifrat ve tefritinden uzak kal. Orayı da mübahı ölçülü kullan. Mesela yemek içmek mübahtır, çok yersen ne olur, hem isrâf oldu hem zarar oldu. Bakın hem de sağlığın bozuldu. Bir örnek bu sadece… Uyumak nedir? Mübahtır. Yeteri kadar uyu, fazla uyursan bu nedir? İsrâftır, sağlığını bozar. Yemeyi bil hani dengeli beslenme diyorlar ya, içmeyi bil, giymeyi kuşanmayı bil, zamanını iyi kullan, ölçü Muhammedî şeriatın ölçüsüdür. Ne doğu ne batı, hiç kimse bu ölçüleri Allah’ın koyduğu gibi koyamaz. Muhammedî şeriatın Şârîi Allah’u Teâlâ, Hz. Muhammed onu tebliğ ile uygulayan zatı muhterem. Yani sen Muhammedî şeriatı Allah’ı iyi tanı, ölçülere uy, ilâhî ölçülere uy. Herkes bir şey söylüyor, atıyor ölçü yok. Bilimsel olmayan şeyleri bilimselliğin arkasına sığınarak falcılık yapanlar var. Bunlara da dikkat et. Gerçek bilim İslam’ın kendisidir ve gerçek bilim İslam’ı emreder. Gerçek bilim İslam’ın ortaya koyduğu değerlerdir, insanlığa ne diyor bilim de yarış diyor. Gerçek bilim nedir? Bir şeyi kesin olarak şu şudur diye bilim keşfetmiş ise bunun itirazı da kalmamışsa bu gerçek bilimdir. Yoksa birisi bilimsel diyor bir şey konuşuyor,  öbürü itiraz ediyor. O da Prof. bu da Prof. bakıyorsunuz Proflar savaşı başlıyor. Niye? Bilimsel değil. Bilimsel olanlar gerçektir ve itirazı da yoktur. Bunlara da dikkat edin. Bilim adına falcılık yapanlara dikkat edin.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

İşte onun Yüce Allah’ın kahır, yücelik mertebeleri, mutlak güzellik tecellîleri sonsuzdur, Allah’ın kahrı da sonsuzdur ve lütufları da sonsuzdur. Bu senin kazanımlarına bağlıdır. Ya Allah’ın gazâbını kazanırsın, çarpılırsın ona veya Allah’ın lütuflarını kazanırsın. Bunu nasıl yapacaksın? Allah’ın dediği gibi,  şeriat Muhammedî şeriatın ölçülerine göre yapacaksın. Kendi kafana göre şu Allah’ın sevdiği bu sevmediği deme şansın var mı? Allah diyor bu benim sevdiklerimi şunlar benim sevmediklerim, şu yap dediklerim şunlar yapma dediklerim, bunlar Muhammedî şeriatla ortaya konmuştur. Başkalarının tespitleri insanların kendi varsayımlarıdır. Muhammedî şeriat Allah’ın ortaya koyduğu yüce nizâmın, yüce kurumun kânûnların kendisidir. Onu tanıyanın ilmi ne ise sevgisi, korkusu,  itaati, ameli, onu yüceltmesi o nispettedir. Allah’ın sağlam ilimle, iyi tanı, Kur’an’la tanı Allah’ı, esmâsı evsafı ile tanı, iyi tanırsan Allah’a iyi kulluk edersin, yanlış tanırsan yanlış kulluk yaparsın. Bugün İslam adına konuşanlara dikkat edin. Muhammedî şeriatı yok sayarak dindarlıktan bahsedenler var. Bunun ölçüsü ne? Kendi uydurdukları ölçüler. Onun ölçüsü yok kendi uydurdukları.

 

Dakika 1:10:01

 

Allah’ın ortaya koyduklarıdır Muhammedî şeriat. İlâhî kânûnlar, ölçüler oradadır. İslam fâkihleri bunu bize koruyarak, anlatarak öğreterek bu okulun baş hocaları fâkihlerimiz, müçtehitlerimiz, müfessirlerimiz, muhaddislerimiz, kâşiflerimiz, bize kadar bu davayı mükemmel okuyarak okutarak getirdiler. Biz de okuyarak, okutarak götüreceğiz. Kendi kafasına göre adam fâkih değil, fâkih beğenmiyor. Müçtehit değil müçtehit beğenmiyor. Bu nedir? Bu başıbozukluktur, aklını yitirmiş bu adam dengeyi bozmuş. Bunu İslam hastanesine gelip bunun tedâvi olması lâzım. Kur’an okuluna gelip okuyup kafayı düzeltmesi lâzım, Kur’an’ın şifa eczanesinden ilaç alması lâzım. Muhammedî eczaneye gel ve gerçek doktorlarımıza gel muayene ol. Muhammedî okul da iyi okuyan gerçek müçtehitlerimiz, mürşitlerimiz, gerçek ruhtan anlayan, kalplerin hastalığından anlayan bizim gerçek tabiplerimiz var. Dünya da ruh kelimesinin ne olduğunu bilmeyenler de doktorluk yapıyor. Bunlar seni tedâvi edemezler. Ruhun ihtiyaçlarını Allah ortaya koymuştur Kur’an ve İslam ile. İslamî okul da iyi okumayan senin kalbinin hastalığına ruh hastalıklarına çâre bulamaz, bulamıyorlar zaten. Bütün dünyanın doktorlarını da tedâvi edecek Kur’an-ı Kerim’in okulundaki iyi okumuş doktorlardır. Muhammedî okul da Muhammedî şeriat okulunda iyi okumuş doktorlarımız var dünyada gerçek âlimlerimiz var, gerçek müçtehitlerimiz var gerçek kâşiflerimiz var. Onun için bu dersler İslam’ın kendi dersleridir. İslam da hatâ yoktur hatâ insanoğlundadır, bizde insanoğlundan birisiyiz.

 

Kıymetli efendiler, muhterem izleyenler, insan her an tehlike, ziyan içindedir her an, her geçen nefes bir ölümdür. Bunu unutma! Her an insan tehlike, ziyan içindedir. Allah korumasa bir an bile kimse ayakta duramaz. Senin organlarını, sistemlerini, dokularını, hücrelerini, otomatik olarak beynin sinirlerin çalışmasını, kalbin kendiliğinden o çalışan motor, onları çalıştıran, sana hayat veren kim. Şunu bir fişe takıyorsun da oradan mı alıyorsun? Bunları sana bunları veren Allah’u Teâlâ. Sen daha kendini tanımamışsan, Rabbini tanımamışsın. Kendini de tanı, Rabbini de iyi tanı. İnsan her an tehlike ziyan içindedir. Gâvuru da Müslüman’ı da yaşatan Allah’tır. Tedbirler insanın gücü nispetindedir, o gücü de Allah vermiştir. Tedbirlerin bittiği yerde ne olacak, seni kim kurtaracak sonra tedbirlerin hepsi kurtarıcı mı? Tedbir almak kulluğun görevi, her konu da tedbirini al. Ama bu tedbirleri aldıracak firâset, ilim irfân, oradaki bütün imkânlar, yine Yüce Allah’ın vergisine bağlıdır. Sebepler onun irâdesine bağlıdır, unutma Rabbini iyi tanı. Her geçen nefes bir ölümdür, çünkü ömrün içinden her nefes ömrün içinden alınıyor bir daha da geri konmuyor.

 

Dakika 1:15:00

 

Ömür böylece bitiyor. Ne oldu zaman, her nefes bir ölümdür. Ömür sermayesi tükeniyor. O nefes ölüm olduğu için hayatın içinden alınıyor. Geri kalan hayatını da tüketmeye devam ediyorsun, sınıra dayandı ömür bittiği yerde ölüm var. Ömür bitti ölüm geldi. Dünya’dan âhirete bir kapı, bir berzah âlemi, mezar, berzah dünyadan âhirete açılan bir kapıdır. Allah’a hesap vereceksin, bu dünyada ki ömür imtihan sûresidir. Dünya imtihan meydanıdır aklını başına al! Sorular İslam’ın soruları, cevaplar İslam’ın verdiği cevaplardır. Sorusu cevabı İslam’da hazırdır. Muhammedî şeriatı işte bu okula gel kaydol, beraber okuyalım mezara kadar, okutalım okuyalım. Soruları öğrenelim, cevaplarını verelim. Nedir cevap? İslam’ı bilmek yaşamak… Kuru sözle ben Müslümanım diyor. Bir de bakıyorsun ki adam Müslümanım diyor münâfığın yaptığını yapıyor. Bakıyorsunuz Müslümanım diyor gâvurun yaptığını yapıyor böyle Müslüman olmaz. Bir adam ya Müslüman’dır ya değildir. Günahlarda da ısrar edilmez her an tövbe edilir, günaha ısrâr etmek Allah’a isyân etmektir. İnsan günah işler ama günaha ısrâr etmez, tövbe eder, istiğfâr eder, pişman olur, tövbenin şartlarını Nasûh tövbesi ile tövbe eder, yanar, yakılır ağlar. Allah’a isyân edilir mi? Etmişsin tövbe et yalvar, ağla, sızla, millete gösteriş olarak yapma, ıssız köşeler de Allah’a yalvar. Ama elinde olmayarak bazen ağlarsın o başka, o elinde olmayan nedenler başkadır. Bir de cazılık vardır cazılık o da başkadır. Gerçek saadet âhireti sevmek, kıymetli dostlar dünya sevgisi akıllı dolmaz, dünyayı âhirete kullanır, dünyanın sırtına biner âhirete harcar, gerçek saadet âhireti sevmek yani oraya yatırım yapmak. Âhireti sevmek nedir? Allah sevgisi kişiye hâkim olunca artık o yatırımını âhirete yapar. Âhiretini de sever ama Allah için sever. Kişi cennet niçin sever, Allah’ın cemâlini görmek için sever, Allah için sever. Allah gibi kimseyi sevmez Müslüman, Allah için sever. Allah gibi kimse yok ki zaten. Allah bir zâtın da, sıfatın da bir sevgi de Allah sevgisidir. Ondan sonra Allah’a artık Allah’ın tabii ki sev dedikleri sevilir ama Allah için sevilir, Allah gibi değil. Hiç kimse Allah gibi olmaz, olamaz. Allah’ın eşi benzeri yok ki. Korku da böyle Allah korkusu, bütün korkuların tamamı Allah korkusuna dayanmıyorsa o korku, korku değildir, başkalarına kulluktur. Çünkü Müslüman Allah’tan korkar, Allah’ı sever, başkalarına kötülük etmez. Niçin? Allah’tan korktuğu için, o birinden korktuğundan değil ki. Bugün bir Müslüman karıncayı incitmez. Niye? Allah ona bir karıncalık hakkı vermiş, onun hakkına tecâvüz edemezsin. Ancak zararlı muzur olanlar müstesnâ. Orada da ruhsatı veren yine ölçüyü koyan da Cenab-ı Hak’tır. Adâlet ilkelerini ortaya koyan da O’dur, zararı ortadan kaldırırken adâlet ilkelerine göre kaldıracaksın, başıbozuk değil, rastgele örfi olarak değil. Ben yaparım, ben ederim öyle bir dâvâ yok İslam’da.

 

Dakika 1:20:10

 

İslam’a benlik yok bir defa ilâhî emirler geçerli ilâhî adâlet geçerli. Ne zaman ki ben asarım, ben keserim, ben dayatırım ben yaptırırım bunlar helâk oldular. Milletlerini mahvettiler,  devletlerini yıktılar bunlar. Bunlar despot bunlar zorba. Bunlar başka türlü Firavun. Bunlara İslam hiç prim vermemiştir, vermez. Ama İslam’da adâleti doğru uygulamayan, Müslüman görünen câhiller bulunur zâlimler bulunur ama İslam’da Müslümanım deyip kalbin de tasdik ve dilinde ikrâr varsa o Müslüman’dır, mü’mindir fakat adâleti uygulamıyorsa zâlimdir. Onun için Müslümanlar zulümden uzak insanlar olmak zorundadırlar, zâlime karşı olacaklardır, zâlimden yana değil. Dünya’nın acı ve tatlısına iltifat etmemektir. Dünya’da hak yolda çalış, bazen acı bazen tatlı olaylar olur. İltifat etme bunlara, Allah için çalışmaya bak, sabırlı ol çünkü sabrı tavsiye de gerek, hakkı tavsiyenin yanın da sabrı tavsiye olacaktır. Şimdi dinliyoruz, konuşuyoruz, dinliyoruz bunlar nedir? Hem hakkı tavsiye hem sabır var işin için de. Sabırsız bunlar olur mu? Hırsız meselâ hırsızlık yaparken bile bir zahmet çekiyor. Hırsızlığın zahmetine katlanıyor. Bu sabırdır ama bak kendini mahveden bir sabırdır. Orada bir yiğitlik sergiliyor kendini mahveden bir yiğitliktir. Bunları Allah yolunda adâlet ilkelerine hayırlı hizmetler de bu yiğitliği sergileseydi olmaz mıydı? Kazanırdı kaybetmezdi. Bugün haydutlar da çok çalışırlar. Harâmîler çalışırlar. Bu harâmîliği haydutluğu Allah yolunda yapsalardı ya, kötü yollarla yapıyorlar. Ömrü yanlış yerde, sermaye yanlış yerde tüketiyorlar. Kazanmıyorlar kaybediyorlar, hüsrandalar. Ancak bakın îmân edenler hüsranda değil. Yüce Rabbini indirdiğini tasdik ile ihlâs ile ibadet, taat, söz vermişlerdir (وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى) “En güzeli doğruladı tasdik etti.” Doğru îmân fazilet, iyilik, itaat, istikâmet, hak hakîkat, Rûzi Cezâ ’ya îmân etmişler, onların tersinden sakınmışlardır. Îmânları hislerine, akıllarına, varlıklarına işlemiş. Dikkat et! Îmân, Müslümanın hislerine, akıllarına, varlıklarına işlemelidir. İçi-dışı îmân olmalıdır. İrâdelerine sahip olmuşlar. Çünkü irâde îmânın eline geçer, îmâna bağlı bir irâde Müslümanın irâdesi. Yüce Allah’ın rızâsına, indirdiği hükümlerine uygun ameller yapmışlardır, yapmalıdırlar. Müslüman budur. Mülk Sûresi’nin 2’nci âyetin de Hanginizin daha güzel amel yaptığınızı denemek için bakın size ömür, ölüm ve hayat bunun için verildi, denemek için. Güzel ameller yapmışlar, günah ve çirkinlikten çekilmişler, imtihanı kazanmışlar. Kitap sünnet, icmâ ve kıyasla hareket etmişlerdir. Ölçü bu İslam şeriatının ölçüsü, aslî deliller, kitap sünnet yani Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’in amelî ve kavlî sünnetleridir.

 

Dakika 1:25:07

 

Hz. Muhammed’in uygulamaları amelî sünnettir ve onun sözleri kavlî sünnettir. Onun için Kitâb’ın yanında hemen sünnet mevcuttur hem amelî hem kavlî. Bir de takrîrî sünnetler vardır. Bunun yanında icmâ vardır. Nedir icmâ? İslam âlimleri, müçtehitlerin bir konu da ittifâk etmeleri icmâdır güzel bir delildir. Çünkü Ümmet-i Muhammed bâtıl üzere ittifâk etmez hele de müçtehitler, âlimler. Bu konuda da kesin haber var. “Benim ümmetim bâtıl da ittifâk etmez” diyor. Kıyas nedir? Bir de kıyas var işte kitaptan sünnetten hüküm çıkaran bizim fâkihlerimiz var, müçtehitlerimiz var bunlarda kıyâs-ı fukahâdır. Bilinenden bilinmeyeni keşfetmenin adıdır. Kitaptan sünnetten hüküm çıkartmaktır kitaptan sünnetten hüküm çıkartmak başka şey, bir de bunlara ilave eden ve hüküm ortadayken kendi kafasına göre hükümleri çarpıtanlar var. Bunlar ihânettir, kıyasla değil içtihat da değildir. Nassın olduğu yerde içtihâd olmaz. Nas yoksa o nassa dayanarak bilinmeyene ihtiyaç var ise bilinmeyeni keşfetmek yeni şartlar ortaya çıkmış ise yeni cevaplar gerekiyor ise bilinenden bilinmeyene terakkî eder ve müçtehitlerimiz içtihâd ederler. Bu içtihâd kapısı kıyâmete kadar açıktır. Ama Kur’an’ı, sünneti, icmâyı iyi bileceksin ona göre içtihâd edeceksin. Câhilleri içtihâd ettiriyor birileri bu da ihanettir, işi ehlinden almak câhile vermektir. İslam her şeyi ehline vermiştir. Evet, kıymetliler zamanın değişen şartlarına göre ise icmâ ve kıyasla bakarlar. Müçtehitlerimiz gerçek âlimlerimiz ne yaparlar – icmâ ve kıyasla zamanın değişen şartlarına kıyasla icmâyla bakarlar. Yüce İslam çağları kuşattığı için her problemi çözer, her soruya cevap verir. Her yeniliğin daha yenisi İslam’dadır. Faydalı olan yeniliklere de zararlı olanlara da, bidatlara da gereken cevabı verir. Faydalıyı celb eder, zararı def etmeyi bilir, hattâ zararı defi öne alır peşinden faydayı celb eder. Fazilet, îmân, güzel amel ile teorik ve pratik güçleri olgunlaştırmakla kendini kemâle erdirmek, işte fazilet budur. Nedir îmân ile güzelim ameller ile teorik ve pratik güçleri olgunlaştırmak ile kendini kemâle erdirmek ile insan fazilete erer. İslam bütün ezeli, ebedî fazilettir.

“Fadl”, iyilik etmek, hakka çağırma, hak yol da mücahede ile başkalarının kemâl ve kurtuluşuna çalışmak, yardımlaşmak, işte fazilet bunlar. Fazilet yarışı,  îmân amel hak için, hak için olmayan ise bâtıldır ve hasardır, hüsrandır, zarardır, iflâstır.

 

Dakika 1:30:13

 

Hak için hak yolunda çalışmaktır, hakîkat budur. Bâtıl yol da değil, münâfıklık riyakârlık, dalkavukluk etmemek, öyle kötü vasıflar da bulunmadan hakkı tavsiye, hakta birleşmeyi, Emr-i Bi’l Ma’rûfu, iyiliği emir Nehy-i Ani’l Münker’i yani kötülüğü yasaklamayı hak ve doğruluk üzere hareketi tavsiye ve nasihat etmişlerdir. İşte şartın biri de budur, bu da Müslüman da illâ olacaktır. Diğeri de hak ve hayır yolun da sabrı tavsiye etmişler, nefislerin eğilimi hüsrandakilerin çokluğu karşısında hak yol da sabretmişler, sabrı tavsiye etmişlerdir. Şimdi dikkat et buraya! Hüsrandakilerin çokluğu karşısın da ne yapmışlar? Etrafa bakmışlar ki hüsran için de yüzüyor insanlar, bâtılın adamı çok. O ortam da dahi hak yolda gitmişler, sabretmişler, sabrı tavsiye etmişlerdir. Gerçekçilik budur. Ormana girince başka türlü, denize girince başka türlü ve birilerine yağ yakarak  ötekine gidiyor sendenim diyor, berikine giderek sendenim diyerek İslam’da münâfıklık ikiyüzlülük yoktur için-dışın Müslüman olacak.

 

Lokmân Sûresinin 17’nci âyetinde: “İsâbet edene ilâhî emir gereği sabır, kesin işlerdendir” diyor. Sabır kesin işlerdendir. İsâbet edene ilâhî emir gereği sabır kesin işlerdendir. Yani mutlaka sabır Müslüman’da olacak. Îmânın gücü kadar sabır vardır. Îmânda gücünü hak tasdikten hak ilimden alır. Şehitler sabır sayesin de o mertebeye, ebedî hayata ulaşmışlardır. Can vererek bakın sarp yokuştan çıkmışlar, Allah’ın rızâsına vuslata ermişler. Sarp yokuştan çıkacaksın, cayma, yılma, bırakma, yardımı kesme, korkma, Allah’tan kork itaat ve amele devam et. Elem ve musibetlere nefsin arzularına, metânetle sabret, sabrı tavsiye, şiârın olsun. Sabır nefsin tahammül kuvvetidir. İyi amel işlemek, kötülüklerden sakınmak, acıya, meşakkate katlanmak. Elem ve külfete sabırla, yüksek himmet ile gayret sahiplerinin başarısına ulaşır. Yüksek himmet ve gayret sahiplerinin başarısına ulaşır. Lezzet ve şehveti isteklere, şehveti isteklere sabırdır. Şehevî isteklerine sabretmeyenler şehvetine yenik düşerler kaybederler.

 

(Huffetil cennetü bil mekârihi ve huffetin nâru bişşehevâti). Müslim-i Şerif’in ve diğerlerinin rivâyet ettiği hadis-i şerifte bakın Peygamberimiz ne diyor;

 

Dakika 1:35:00

 

“Cennet zorluklarla çevrilmiştir, cehennem de aşırı arzularla, şehvetlerle çevrilmiştir. Aklını başına al! Cennetin etrafı zahmetler ile kuşatılmış, bu cennetin dışındaki zahmetleri göğüsleyeceksin, onun içine gireceksin, içi selâmet. Cehennemin dışı da cilâlı şehvetlerle onlara aldanırsan cehennemin işine girersin içinde azâb ve ateş. Açık sana bir Peygamber buyruğudur bu. Fıtrî, doğuştan kabiliyetin, terbiyenin, alışkanlığın, azim ve irâdenin, îmânın önemi çok büyüktür. Dikkat et! Fıtrî, doğuştan olanlar, doğuştan kabiliyetin, terbiyenin, alışkanlığın, azim ve irâdenin, îmânın önemi çok büyüktür. Bunu sonradan yanlış kazanımlarla, kötü ahlâkla, kötü ortama uyarak, kötü alışkanlıklar edinerek kendini mahvetme.

 

Âli İmrân Sûresi’nin 200’üncü âyetinde: “Ey mü’minler! Sabredin, cihâda hazırlıklı uyanık olun, Allah’tan korkun ki başarıya eresiniz.” Kimseden korkmayın, ama Allah’tan tam korkun, Allah için de kimseye kötülük etmeyin. Bu da Allah korkusuna dayanır. Ancak ilâhî adâleti uygulayın. (إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ) “Allah sabredenlerle beraberdir.” Bakara Sûresi 153, sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenir buyuruyor Yüce Rabbimiz. Bakara Sûresi 155-157’de: “Sabredenleri müjdele” diyor (وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ).

 

Deylemî Keşfül Hafâ, “sabır genişliğin anahtarıdır.” (Es-sabru miktâhul feraci) “Sabır genişliğin anahtarıdır, sabreden zafer bulur.” (Men sabera zafera) “İlmin başı sabırdır” sabrın sonu selâmettir. Bunlarda darbı meseldir ve gâyet doğrudur. Övülen, tavsiye edilen, sabır, îmân güzel amel ile… Dikkat et! Övülen, tavsiye edilen sabır hangi sabır? Îmân, güzel amel ile ve hayır yolun da sabırdır. Bu şecaat, sadâkat ve mertlik şiârıdır. Dikkat et sabrı iyi anla! Îmânın olacak, Amel-i Sâlih’in olacak, hayır yolunda zahmetleri göğüsleyeceksin işte bu şecaat sadakat ve mertlik şiârıdır ki sabır budur. Her kötülüğe katlanmak aşağılıktır, her aşağılığa boyun eğmek bu da aşağılıktır. Pislik içine düşüp çıkmayan… Dikkat et! Pislik içine düşüp çıkmayan, kurtuluş için çabalamayan, bâtılda saplanıp kalmak, şerre rızâ göstermek, tembellik, zillet, miskinlik, duygusuzluk, bunlar ve emsâli sabır değil rezilliktir, zillettir. İzzetini kaybetmiş, böyle sabır olur mu? Bugün neme lâzım mı? Zilleti rezilliği sabır olarak millete tanıtmaya çalışanlar var.

 

Dakika 1:40:04

 

Yahut o ortam da kalanlar var. İslam tamamen izzet uğrunda sabırdır, Allah yolun da. Dikkat et! (وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ). ‘’Münâfikûn Sûresi 8’’ “Üstünlük, izzet Allah’ındır Rasûlünün ’dür Mü’minlerindir”. Gördün mü? Mü’min izzetli insandır. Zilletin içine girip de orada kalan o zillete, bâtıla boyun eğen, bâtılın dediğini yapan değildir. Hakk’ın dediğini yapacaksın, o uğurda bütün karşına çıkan engellere karşı da mücahede edeceksin, o mücahedenin zahmetlerini göğüsleyeceksin. Hak yoldaki sabır bu kahramanlığın en büyük kahramanlığıdır ve buradaki kahramanlığın şahlanmasıdır. Allah’ın Rasûlünün bakın Mü’minlerindir. Ne? İzzet. Zillet kimindir? Mü’minlerin dışın da, mü’min olmayan ne kadar kimse var ise zillet onlarındır. Çünkü Cenab-ı Hak Peygamberlerini aziz kılan kendisi mü’minleri de aziz kılan kendisidir. İslamî değerler kişiyi yükseltir, aziz kılar.

 

(Ve lem yekün lehü veliyyül minel zülli). Bak ne diyor; “Âcizlikten dolayı yardımcısı bulunmayan Yüce Allah’tır, Allah’ta âcizlik yoktur. Onun için O’nun yardımcıya hiç ihtiyacı yok. Allah’ın dinine eğer birisi yardım ediyorsa bu bizim ihtiyacımızdan dolayıdır. Allah’ın buna ihtiyacı yok ama bizim ihtiyacımız var. Biz Allah’ın emirlerine uymalıyız, görevimizi yapmalıyız ki Allah’ın sınırsız nimetlerine mazhâr olmalıyız. Allah’a biz muhtacız, O kimseye muhtaç değil. Meselâ adam sabır zannediyor, şerre rızâ gösteriyor. Nedir şerre rızâ? Sen de şersin o zaman, şerre rızâ olmaz küfre rızâ gösteriyor. Bir Müslüman bunu sabır zannederek küfre rızâ gösterirse kâfir olur küfre rızâ küfürdür. Şimdi bakın bazı yumuşaklıklar vardır ki eşeğe mahsustur. Müslüman’a insana mahsus olmayan yumuşaklıklar vardır. Nedir? Şerre rızâ eşekliktir. Küfre rızâ küfürdür, eşekten de kötüdür. Çünkü eşek, eşek olarak yaratılmış, eşek eşekliğini yapıyor zaten. Ama sen ahsen-i takvim de en üst biçimde insan olarak yaratıldın, İslam’ın şerefi ile donatıldın. Şerefini bil, değerini bil! Onun için bakın İslam’ın haysiyet ve şerefine uymayan yumuşaklıkta hayır yoktur. Efendimiz (A.S.V)  bakın beğenmişti diyor. Neyi? Berraklığını. “Bulanıklıktan koruyan, kızgınlık eseri bulunmayan yumuşaklıkta hayır yoktur diyen şairi beğenmişti.” Şairin biri öyle diyordu Peygamberimiz duydu. Diyordu ki şair; “Bulanıklıktan berraklığını kızgınlık eseri bulunmayan yumuşaklıkta hayır yoktur diyen şairi beğenmişti.” Şimdi eğer bir insan hakkı bâtıldan ayırmıyorsa, bâtılı bâtıl olarak, bulanığı bulanık olarak, berrağı da berrak olarak birbirinden ayırmadan orada yumuşak davranıyorsa bunda hiç hayır yoktur diyor şair, Peygamberimiz beğenmiş. Müslüman hakkı bâtıldan ayırır, hakkı savunur. Müslüman nere de yumuşaktır?

 

Dakika 1:45:28

 

Günah işlememek, Allah korkusu, Allah sevgisi, iyilik ederken herkese yumuşaktır. Ama İslam’a birisi saldırıyorsa, küffâr Hakk’a saldırıyorsa, orada Müslüman (أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ) “Küffara çok şiddetlidir, hakkı savunur” ve savunmayı bilir, ölçüleri de bilir, çünkü İslam’da bunlar hem ölçüsü vardır. (أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ) Müslüman Kur’an-ı Kerim’i bilir, bilmesi lâzım, sünneti bilir, ilâhî şeriat ölçülerini bilir ona göre davranır,  rastgele davranmaz ki rastgele de kızmaz rastgele kabalık hiç yapmaz, aslanlar gibi savunacak zamanı bilir, yumuşaklık ortamını da bilir.

 

Sahîh bir hadisi şerif’te Müslim’in, Tirmizî’nin ve diğerlerinin de rivâyet ettiği bir hadiste bakın Peygamberimiz ne diyor:

 

(Menraa minküm münkeran fel yuğayyirhu biyedihî vemellem yestedığ febilisânihi vemellem yesteddığ febigalbihî vezâlike edaful îmân).

 

“Sizden her kim bir kötülük, bir biçimsizlik görürse onu eliyle değiştirsin.” Görüyor musun Onun neme lâzım yok. “O kötülüğü eliyle ortadan kaldırsın, o kötülüğü iyiliğe çevirsin, değiştirsin ona gücü yetmezse dili ile değiştirsin.” Baktı ki yalan yanlış konuşuyor, dilinle ilminle bunu düzelt.  Buna da gücü yok orada bunu söyleme şansı yok, belki söylese orada savaş çıkacak veya daha büyük bir kötülüğe yol açılacaksa zaman ortamını da değerlendir,  buna da gücü yetmezse diyor kalbi ile değiştirsin ki bu îmânın en zayıfıdır. El, dil dururken işi kalbe bırakırsan bu îmânın en zayıfıdır. Bu kalpte de yoksa orada îmân da yoktur. Yani küfre rızânın, kötülükleri alışmanın, kötülüklere göz yummanın, kötülüğe hoşgörünün sonu nedir? Îmânsızlıktır. Kötülükleri düzelteceksin. Kötülüğü iyiliğe çevireceksin. Ya bunu elinle, ya dilin ile yapacaksın. Eğer elin, dilinin gücü yetmezse kalben o kötülüğe buğuz edip o kötülüğü kalp kabul etmeyecek. Elde yok dil de yok kalpte de yok orada îmânda yoktur. Ne olmuş, tamam bu kötülüğü, şerre, küfre uyum sağlamış. Bundan adam olmaz, bundan Müslüman da olmaz. Îmân yok ki Müslüman olsa, adam olsa. Şerre harama, küfre, nifâka, şikaka, zulme ayak uydururum dersen onlara uyum sağlayayım dersen sende ne din kalır ne îmân kalır. Aklını başına al! Hoşgörü ne demek olduğunu bil. Hoşgörü nedir? İnsanları düzeltmeye çalışmak, kırmadan, dökmeden düzeltmeye çalışmak, Hakk’ı tavsiye etmek, bu arada sabırlı olup sabrı tavsiye etmek ama hakkı hakîkati önererek, bâtıla göz yumarak, bâtıla uyum sağlayarak değil.

 

Dakika 1:50:00

 

Öteki hırsızlık yapıyor göz yumuyor. Beriki bankaları soyuyor göz yumdu. Bu nedir? İhânettir vatana, millete, mukaddesata ihânettir. Bankalar soyulurken neredeydin? Berâber miydiniz,  yoksa gözünü mü yumdun kulağını mı tıkadın ne yaptın?  Yetimlerin hakkını yedirdin,  devleti, milleti zayıf düşürdün, vatanı milleti düşmana teslim etmenin bir yolu ihâneti de budur. Milletin mukaddesatına dil uzattın, eline aldın balyozu milletin yüce değerlerinden bir asra yakın mahrum etmeye çalıştın. Bu en büyük zulümdür, bu zulme boyun eğenler isteyerek onlar da zâlimlerin uşaklarıdır. Bu zulme sana kim dedi boyun eğ diye. Esir milletlere hürriyet, özgürlük, kahramanlık ve onun ya istiklâl ya ölüm mücadelesinin ruhunu veren İslam’dır. Gücü yetmezse kalbiyle değiştirsin ki bu îmânın en zayıfıdır. Bu sözler Hz. Muhammed’e ait sözlerdir, o buyurmuştur. Onun için Müslüman ne yapacağını bilmelidir, öğrenmelidir. Bu İslam’ın hayat veren nurun derslerini, keşif notlarını, irşâd notlarını bize öneren bu okula kaydol mezara kadar beraber okuyalım, okutalım faydalı olalım. “Âyetler hakkında ileri geri konuşandan yüz çevir.” ‘’En’âm Sûresi 68’’ Eğer Kur’an hakkında bir ileri geri konuşuyorsa rastgele bilmeden bunlardan yüz çevir, bunların karşısına gerçekleri çıkar. İşte bu derslerimizin bir amacı da budur. Kur’an-ı Kerim hakkında rastgele o yana bu yana konuşanlara karşı biz doğruyu yanlış ders okutan ekollere karşı bu doğru bir okuldur. Doğru okumak doğru okutmak… Ayetler hakkında ileri geri konuşandan yüz çevir. Hatırlayınca kalk, onlarla oturma! Baktın ki adamlar gerçeği dinlemiyor, anlamıyor, anlamak istemiyor, dinlemek istemiyor. Onlar zâlimdir, bunlarla oturma, kalk onların yanından diyor. Bu bir protestodur yanlışı protesto edeceksin. Ya buna usulüne göre bu yanlışı elin, dilinle doğruya çevireceksin, baktın ki burada gücün yetmiyor kalben buğuz edeceksin, baktın ki zâlimler, câhiller, gâfiller, hâinler Kur’an-ı Kerim âyetleri hakkın da rastgele konuşuyorlar. Bunlara karşı uyarman fayda vermiyorsa oradan kalk diyor Cenab-ı Hak. ‘’En’âm Sûresi 68’’ bunlar önceki derslerimizde geçti. Derslerimizin Kur’an-ı Kerim’in baştan sonuna kadar takip ederek bu okulun derslerini kaçırma hepsini iyi anla iyi dinle! Bakın bugünkü dersimiz Asr Sûresi’nin keşif notları ile bakın buraya kadar geldik ve Asr Sûresi’nin keşif notlarını irşâd notlarını bitirmek üzereyiz. Müslüman basiretli olmalıdır. Yusuf Sûresi 108’e bak. Bu dört özellik îmân, Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye, îmânın belirtisidir. Bu dördü Müslüman da varsa bu îmândır, îmânın belirtisidir.

 

Dakika 1:55:00

 

Îmânın hükmü, evet inan inan. İnançlı olan… Îmânın hükmü ne yapmaktır? Îmâna, îmânın ilkelerine, îmânlıya, îmânlının hak ilkelerine tâbî olmaktır. Îmân ilkelerine, îmânın hükmü nedir? Îmânlı ve îmân ilkelerine tâbî olmaktır, biz Hz. Muhammed’e ne yapacağız? Bütün varlığımızla Hz. Muhammed’e tâbî olacağız, onun şeriatına sıkıca bağlanacağız. Bütün zaman ve mekânın üstünde hak… Dikkat et! Hak bütün zaman ve mekânın üzerinde hayat ile yaşayacaktır, yani hak hayat ile yaşayacaktır. Ebedî bir nimet ve saadettir. Bu hak hukûkun üstünlüğü, dünya da bu hakka tam inanın bir tezâhüründen ibârettir ki yani dünya da o hakka tam îmânın bir tezahürünün, bir tezâhüründen ibârettir. Çünkü hak hayat ile berâber hak ve hukûk ve adâletin üstünlüğü nedir? Ebedî bir nimet ve saadettir. Dünya’da o hakka tam îmânın bir tezâhüründen ibârettir. Dünya da o hakka tam îmânın bir tezâhüründen ibârettir. Dikkat et! Mürcie nasıl düşünüyor,  burada yanılmış Mürcie’ciler. Îmân olunca amelsizlik zarar vermez demişler, bu bâtıl inançtır. Mürcie’nin inancı da ehl-i bid’attir, bâtıldır ve dalâlettir. Bunlar inanmak yeterli demişler, ameli gerekli görmemişler, amelsizlik zarar vermez demişler. Bu bâtıl inançtır. Ey Müslüman! Îmân, Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye. Bu dördü olmazsa hüsrandasın, zarardasın, iflâstasın. Kâra geçen üreten değilsin, tükensin, ömrü tüketirsin, kârın olmaz hüsranla biter. Onun için Ehl-i Sünnet ne diyor, Ehl-i Sünnet inancı; Îmânı olan amel etmezse fâsıktır diyor âsîdir. Bu Ehl-i Sünnet inancı bunlar da hüsrandadır. Adam mü’min Müslüman ama amel etmiyor. Bu fâsıktır, âsîdir bunlarda hüsrandadır. Îmânın varsa amelin olacak. Amel-i Sâlih’in olacak, hakkı tavsiye sabrı tavsiye olacak. Evet, bunlara da cehennem vardır, dikkat edin. Adam inanmış Müslüman, amel işlemiyor, bu fâsıktır, asidir, bunlarda cehennemi boylayacaktır. Bunlara da cehennem vardır, günahı ağır gelenler, günahtan temizleninceye kadar cehennem azâbını göreceklerdir, görürler. Bu onların da hüsranıdır. Müslümanım inandım demek yetmiyor. Amelini işleyeceksin îmânın gereğini yapacaksın, farzları, vacipleri, sünnetleri yerine getireceksin müstehaplara varıncaya kadar. Haram ve günahlardan uzak kalacaksın ve hak yol da bir mücahit olacaksın.

 

Dakika 2:00:15

 

Kıymetli dostlar,

 

Taberânî, Beyhâkî’nin, Ebû Huzeyfe’den yaptıkları rivâyette Ashâptan iki kişi karşılaşınca diyor bakın, biri diğerine (وَالْعَصْر) Asr Sûresi’ni okumadan, selâm vermeden ayrılmazlardı diyor. Hak ve sabır tavsiye etmeye ihtiyacımız ne kadar çok. Tersini yapanlara ‘’Hümeze’’ geliyor. Ashâp bunu yapıyor, birbirinin yanına gelince “Vel-asrı” birbirlerine okuyup selâmlaşıyorlar. Ashâp şuurlu Kur’an-ı Kerim’in içini dışını biliyor bu zât-ı muhteremler. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Ya bugünün Müslüman’ı. Selâm verirken dilinin ucu ile veriyor selâmdan haberi yok, onun kutsallığından haberi yok, selâmı alacak adam ona saygıyı bilmiyor. Tabii gerçek selâm vermeyi bilenler, selâm almayı bilenler konumuz değil bunlar. Selâma bile saygısı, hürmeti olmayan câhil zır câhil, mürekkep câhillerin sayısı çoğaldı, bunlar Müslüman’ım diyorlar. Bunlara İslam’ı öğretmek gerek. Hak ve sabır tavsiye etmeye ihtiyacımız ne kadar çok. Tersini yapanlara ‘’Hümeze’’ geliyor. İmâm-ı Şâfiî bu sûre insanlara diyor yeterdi diyor. Bu da Sâbûnî’nin kaleme aldığı, İmâm-ı Şâfiî’den yaptığı bir haberdir. Bakın şairimiz ne diyor: O merhum kıymetli şair İslam şairi, insanlık âleminin muhterem şairi;

 

Hâlikın nâmütenâhi adı var en başı hak.

Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak.

Hani Ashâb-ı Kirâm ayrılalım derlerken

Mutlaka sûreyi Vel Asri okurmuş bu neden?

Çünkü meknûn o büyük sûre de Esrâr felâh,

Başta îmânı hakîkî geliyor sonra salâh.

Sonra hak, sonra sebât

İşte kuzum insanlık dördü birleşti mi?

Yoktur sana hüsran artık.

 

Mehmet Akif merhum Allah çok çok rahmet eylesin ona ve diğer bütün İslam âlimlerine, gerçek İslam şairlerine, bütünü Ümmet-i Muhammed’in tamamına Allah bol bol rahmet eylesin, mağfiret eylesin. Bütün îmânlı kalpleri bir araya birleştirsin îmânları kuvvetleri zâhiri ve bâtınî bütün imkânlarını birlik ve beraberlik içinde Allah yolun da dünyaya İslam barışının gerçekleşmesi için çalışan bir Allah’ın huzurun da tek vücut bir Allah’ın ordusu hâline getirsin.

 

(Amin amin velhamdülillahi rabbil-âlemin vessalâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammed Estağfirullah bi-adedi zunubinâ hattâ tuğfer Allah’u Ekber hattâ tuğfer).

 

Dakika 2:04:35

 

 

503- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 503

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âli ve sahbihî ecmaîn.”

 

“Estağfirullah bi-adedi zunubina hattâ tuğfer Allahu ekber hattâ tuğfer’’

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Hayat veren nurun dersleri, keşif notları ve irşâd notları adlı dersimiz Asr Sûresi ile devam etmektedir. Elbette ki bu ders Kur’an-ı Kerim’in dersleri ki İslam’ın bizzat kendi okuludur. Bizde bu okulda mezara kadar öğrenciyiz. Okumak, okutmak, bilmek, bildirmek, îmân ve amel ederek tebliğ etmek ve bütün insanlığa “Emr-i Bi’l Mâ’ruf Nehy-i Ani’l Münker” de bulunmak ki Yüce İslam bu okulu ile insanlığı ölümsüz hayata hazırlamaktadır. İşte bu dersler bunun dersleridir bunun adı tek kelime ile İslam’dır, şanlı Kur’an’dır, Muhammedî şeriattır. Asr Sûresi Mekke-i Mükerrem’e dönemin de inzâl edilen sûre-i celilelerden âyet sayısı 3, sıra numarası da 103’tür.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

وَالْعَصْرِ ﴿١﴾

إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ ﴿٢﴾

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ ﴿٣﴾

Allahu Ekber.

 

Asra yemin olsun ki,

 

İnsan mutlaka ziyandadır, hüsrandadır.

 

Ancak îmân edenler, sâlih amel işleyenler ki güzel ameller, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler hüsran da değildir, ziyan da değildir. İşte ancak hüsran da, ziyan da olmayan bunlardır.

 

Îmân, Ameli Sâlih, Hakk’ı tavsiye, sabrı tavsiye bunlar bir Müslüman da olmalıdır. Şimdi sizlere keşif notları ile bu Asr Sûresi’ni yürütmeye çalışacağız. Yüce Rabbimizin bu âyetlerinden anladıklarınızı rivâyette ve dirâyette en sağlam kaynaklara dayanarak size bu keşif notlarımızı irşâd notlarımızı vermeye çalışacağız.

 

“Asr”, dehir, Kamus’ta (وَالْعَصْر) dehr, (gece gündüz) tan yerinin ağrımasından güneşin doğmasına kadar aşiyy (zeval ile akşam veya akşam ile yatsı arası) özellikle öğleden güneşin kızarmasına kadar ikindi vakti, şöyle bir baktığımız zaman asır içindeki bulunulan için de bulunulan zamanın yani “karn” 80, 100 sene ki buna da “asr” denmiştir. Müfessirlerimiz bunu derken ikindi namazın da bu anlam da olduğunu ki Asr’ın ne kadar kapsamlı bir anlamı olduğunu görüyoruz.

 

Dakika 5:27

 

Bunların tamamını içine almaktadır ve “dehr ’in” yani zamanın tümünü de Asr içine almaktadır. Asr aynı zaman da ikindi vaktidir, hem de ikindi namazını da içine alan ikindinin vaktidir. Dehr, zaman özellikle Hz. Muhammed (S.A.V) asrı bu da özel olarak bu kelimenin için de bulunmaktadır. Âhir zaman demişlerdir. Her mânâ bu kelimenin bu yüce kelimenin ki Kur’an-ı Kerim’de Asr Sûresi’nin başında bulunan bu Allah’u Teâlâ’nın kelâmıdır. İşte şöyle bir baktığımız zaman her mânâ bu yüce kelimenin içinde yüce mânâlar bulunmaktadır ve aynı zamanda da “Asr” denilen her şey bu anlamın içindedir. Şöyle bir bakalım ikindi namazı, bakın bu kelimenin içinde bu haber Mukâtil’den geliyor. Mukâtil’i biliyorsunuz kıymetli bir İslam âlimi. Bakara Sûresi 238’de “namazları ve orta namazı koruyun.” Bakın burada da işte bize orta namaz dediğimiz zaman ikindi namazı dâhil bütün namazları da içine orta namaz olarak almaktadır. Sevgili Peygamberimiz biliyorsunuz Buhârî Müslim’in ve diğerlerinin de rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte (Şeğalûna anissalâtil vustâ salâtil asrî) “bizi orta namaz olan ikindi namazından alıkoydular” demiştir. Yine Sevgili Peygamberimiz bir başka kıymetli haberinde de şöyle buyurmuştur. (Men fâtethü salâtül asrî feke ennemâ vütre ehlühü ve mâlühü). İkindi namazı geçen yani kılmamış ikindi namazını geçirmiş bu kişi diyor sanki ehlî ve ıyâl’ini malını mülkünü kaybetmiş gibidir. Yani ehli ıyâl’i, malı mülkü yok edilmiş gibidir diyor. Bu da Buhârî Müslim’in ve diğerlerinin rivâyet ettiği bir hadis-i şeriftir Peygamberimiz böyle buyurmuştur. İkindi vakti dünya işlerine daldıkları, dünya işlerine daldıkları bir vakittir. Namazı da yüksek bir uyarıcıdır. Yemin de faziletini bildirir. İkincisi de ikindinin vakti de işte bu namazın vaktidir Asrın içinde hem ikindinin namazı hem vakti bulunmaktadır. İkindi vakti gündüzün sonu insan ömrünün de son demlerini andırır.

 

Dakika 10:00

 

Önemli bir mânâsı vardır. Yine “dehr” anlamındadır “Asr”, Râgıp de buna işaret etmiş, âlemin varlığının başlangıcından sona ermesine kadar ki zaman-ı kül, yani tüm zamanların hepsini de Asr içine almaktadır.

 

Yine Hz. Ali’den gelen bir haber de; Asr’a ve Dehr ’in belâlarına nöbet, nöbet gelen musibetlerine yemin olsun ki zamanın sonuna kadar insan hüsrânın içindedir diye Hz. Ali bu keşifte bulunmuştur. Ne kadar mükemmeldir bu da bu yüce mânâ da bu Asr kelimesinin içinde bulunmaktadır. Bu haberi nakleden de Suyûtî ’dir. Dehr, Allah’ın kudretine delâlet eden acayiplikler, gariplikleri içerir. Acı tatlı, karlı zararlı her olayı her değişim gelişim ondadır. „Acebü’l-acaibat, şaşılanların en şaşılanıdır. Râzî bunu böyle naklederken yine diyor ki devirler, seneler, aylar günler saatlere bölünür, şimdiki hâl bölünmeyen bir andır, geçmiş, gitmiş gelecek henüz gelmemiş ikisi de yokturlar. Şimdiki an senin anındır diyor. Felsefeciler, Kelâmcılar konu edinip durmuşlar. Bir işimiz (bedihi) açık mı? İntizai (soyutlama) mı diye üzerinde durmuşlar Felsefeciler ve Kelâmcılar. Bilişimiz (bedihi) yani açık mı (intizai) mi diye üzerinde durmuşlar. Arap şairi:

 

“Zamanı bir gemi gibi görüyorum, bizimle ölüme doğru

Akıp gidiyor, fakat hareketlerini göremiyoruz.”

 

Ömür en kıymetli sermayedir. Dehr ’den bir cüzdür ömür. Aklını başına al! Bu gemi ölüme doğru gidiyor ama hareketleri görünmüyor. Görünen ise saat işliyor ömürden tükeniyor. Her saniyesini fırsat bil, ömrünün her saniyesini fırsat bilmeyi gerektiriyor. Aklını başına al! Senelerce kaybedilen bir ömür düşüp giden ömür geri gelmiyor. İmtihan saatleri bitmek üzere dünyadan seni alıp mezara indirmek üzere ne yapıyor seni ölüme yaklaştırıyor.

Furkan Sûresi 62’nci âyeti kerime de: “Ve o öğüt almak veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbirini izler olarak Cenab-ı Hak yarattı, böyle bir düzen kurdu.” Mutasavvıflar, Sufiler bakın ne diyor; “İbnü’l vakit olmalıdır” derler. Şimdi bura da sufilerin, mutasavviflerin İbnü’l vakit, vaktin kıymetini bilmek, işte tasavvuf okulların da ruh terbiyesi, nefis terbiyesi üzerinden durulan o mutasavviflerin okulların da vaktin her anı değerlendirilir ve değerlendirilmelidir.

 

Dakika 15:27

 

Vaktin kıymeti bilinirse kişi vaktin oğludur. Îmânsızlar ise zevki için gün bu gündür, saat bu saattir. Şimdi yapmalıyız, çalıp oynamalıyız derler, bunlar da “İbnü’z-zaman”dır. Zamanla geçip gitmek isterler ki zamanlarını tamamen bâtıla, yanlışa harcarlar. Allah için hak ve hakîkat uğrun da zaman harcamazlar. Maksatlar farklı olarak bakın ikisi de vaktin oğlu ama ne oluyor? Birisi zamanı bâtıl bir yol da harcıyor, ömrü tüketiyor, öbürü ise sırf Allah yolun da her saniyesini dahi iki nefesin arasını ve her nefesi değerlendirmeye çalışıyor. İşte ikisi de bura da şöyle bir bak iyi öğren asrın âdetlerini, zamanın dilini bak insan tabiatına, zamana uygun bir duruma bak ve zamana uygun konuş diye sıkı tembih ederler. Ama hakîkat sana ne der? Zamanın tamamını hak ile konuş, hak amel işle der. Zaman böyle değerlendirilir. Hak yolda harcanmayan her an her saniye her salise isrâf edilmiştir. Kimi kazanır, kimi tüketir. Bakın vaktin oğlu olan zamanın her anını Allah yolunda kullananlar kazananlardandır, öbürleri ömrü tüketenlerdendir. Birisi kazanıyor birisi tüketiyor. Çünkü o ömrünü Allah yolunda her anını, her nefesini Allah yolun da harcayanlar kazanıyor, harcadıkça kazanıyor, ölümsüzlüğü ve onun mutluluğunu kazanırken öbürü tüketiyor, iflâs ediyor, kârı da yok. Çünkü Allah yolun da kullanmıyor. Ömür sermayesini çarçur etmiş ve ediyor. Hoplamayı zıplamayı, çalmayı çırpmayı, yalanı dolanı, bâtılın her şeyini adam kendine bunu kâr zannetmiş, bu tüketiyor, iflâs ediyor. Bu ölürken öyle bir hüsran ile ölecek, iflâs edecek ki her şeyini kaybedecek. Allah’u Teâlâ’nın bütün o kadar uçsuz bucaksız rahmetinden kendini mahrum bırakacak cehennemi boylayacak. Kazananla tüketen böyle değil, bir değil yani. Ey Müslüman! Sen kazanan olacaksın. İşte insanlık hüsrandadır diye Allah yemin ediyor, hüsran da olmayanları da bize kısaca özetledi. Her gün geçtikçe benim bir azım gider, yani ömrümden birazı gider.

 

Dakika 20:00

 

Ömrümden güzel bir şey olur mu? Onu da hak yola harca. Ömrümden güzel bir şey yoktur. Öyle ise o en güzeli en güzele harca. En güzel nedir? Allah’ın rızâsına emrine harcayacaksın. Ömür en güzeldir, Allah’ın kuluna lütfettiği nimet olarak. Bunu en güzelin rızâsına, Allah yoluna harca. Günler geçiyor, geçiyor seviniyoruz. Geçen günler ömürden eksikliktir. Kazanıyor musun? Tüketiyor musun? Aklını başına al! Asır ömrünü devamlı yemektedir. Asır senin ömrünü yiyor, senden alıyor. Geçen gece ve gündüz ömrünü kemirmektedir. Dikkat et gece ve gündüz ömrünü kemiriyor. Birisi gece olarak senin ömründen alıyor, biri gündüz olarak ömründen alıyor, ömrünü kemirip tüketiyor. Sen ne yapıyorsun? Sen şimdi kazanıyor musun? Tüketiyor musun?  Ancak îmân güzel amel, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye varsa sen kazanıyorsun, tüketmiyorsun, harcadıkça daha çoğunu elde ediyorsun ki ölümsüz hayat verilecek sana. İslam Yüce İslam, şanlı Kur’an, Muhammedî şeriat bu yüce ilâhî nizâmın önderi Hz. Muhammed ve onun ortaya İslam adı altında âlemlere Allah’ın tecellî ettiği Yüce İslam, seni ölümsüzlüğe hazırlıyor. Bakın bura da harcadıkça bir kazanım var, kârdan daha büyük kâra geçiş var ki cennet ve Allah’ın cemâline seni hazırlıyor. Bâtıla ömrünü harcadığın zaman îmân yok, Amel-i Sâlih yok, hakkı tavsiye yok, sabrı tavsiye yok. Bu nedir? Tüketti iflâs etti. Nereye gitti? Doğru cehenneme azâbın içine gitti. Kıymetli dostlarım, demek ki gece gündüz kişinin ömrünü kemirmektedir. Îmân ancak îmân edenler güzelim Amel-i Sâlih işleyenler, hakkı tavsiye edenler, sabrı tavsiye edenler bunların ömrü uzamaktadır, ölümsüzlüğe hazırlanmaktadır ki bunların yeri yurdu ölümsüz hayat Cennet-i Âlâ’dır. Öbürleri de sermayeyi hak yol da harcamadıkları için azâb evine gidecekler, orada onlara ölüm de yok hayatta yok. Yani mutlu bir yaşantı yok, azâb üstüne azâb, acı üstüne acı. İşte kıymetli efendiler durum kendini göstermektedir. Ölümün anası hayat iken o bizi ne yapıyor, aldatıyor. Hayat katiyyen ölümün anasıdır bu seni aldatmamalıdır. Hayat zefir ve şehîkı, soluk alışverişi ile nefesleri arası, hayat iki nefesin arasıdır. Bu her nefesini ve iki nefesin arasını Allah yoluna kullanırsan, Allah için Allah diyerek nefes alıp verirsen, iki nefesin arasını ki bu hayatı Allah yoluna harcarsan işte o zaman sen yaşıyorsun.

 

Dakika 25:07

 

Böyle yapmıyorsan, kendini yaşıyor sanıyor hâlbuki kefenler dokuyorsun, kendine kefen dokuyorsun. Allah yolunda alınıp verilmeyen nefesler kefen dokunmaktır. O kefeni giydirecekler, mezara indirecekler. Niye? Kişi ömrünü tüketen adama, ölen adama kefen hazırlanır. Sen Allah yolunda alınıp verilmeyen nefesler, iki nefesin arasındaki hayat tarzı Allah yolun da değilse sen kendine yaşıyor mu zannediyorsun? Kendine kefen dokuyorsun,  ölüm var ölüm, ölümü tüketiyorsun sen. Tüketen adam can da, cana vurulmuş gibidir ona kefen hazırlarlar. Ama Allah yolunda nefesler alıp verilince ölümsüz bir hayat sana kazandırılıyor, Allah’ın lütfu tecellî ediyor. “Nefesleri arasında dokunan bedeninin ve derisinin dokuları, kendisini ölüm için saran bir kefen gibidir.” Buraya dikkat et bir daha! “Nefesleri arasın da dokunan bedeninin ve derisinin dokuları kendisini ölüm için saran bir kefen gibidir.” Allah yolunda sen derin var, dokuların var bu senin kefenin. Bir de bunun üzerine bir bez giydirecekler. Hayatın mutlu olarak yenilenmesi için verilen ömrü, her nefesi, iki nefes arasını her an, vaktin oğlu bu demek işte her an Allah yolunda değerlendireceksin. Asr’a yemin ederken Cenab-ı Hak bize çok mu çok, o kadar mükemmel feyizler vermekte, mesajlar vermektedir.

 

“Zaman bozuldu, fesadı var diyorlar.”

 

Zaman bozulmadı, sen bozuldun ey insanoğlu! Zaman bozulmadı sen bozuldun.

 

Kendileri fesat, fesada boğuldular, kendileri bozuldular.

 

“Zaman bozuldu, fesadı var diyorlar.”

 

“Zaman bozulmadı, kendileri fesat ve fesada boğuldular kendileri bozuldular.”

 

Kasem edilenin bir şerefi vardır. Allah Asr’a kasem ediyor. Asr’ın bir şerefi var. Kendi şerefini bilen As’ın şerefini bilir, ona göre değerlendirir. Asr’ın şerefini, zamanın değerini kıymetini bil ve Allah yolun da şerefine şeref kat. Bu da îmân, Amel-i Sâlih, Hakk’ı tavsiye sabrı tavsiye ile olur. Onun için kıymetli dostlarım, kasem edilenin şerefi vardır. Asrın zamanın ayıbı kabahati, zararı yoktur. O değerli bir nimettir. Asr, zaman, dehr bunlar zamanın küllisi, büyük bir nimettir.

 

(La tesübbüt dehrâ feinnet dehrâ  hüvallâhü).

Ahmed bin Hanbel’in rivâyet ettiği bir haber de: “Dehr’e, dehr’e zamana küfür etmeyin. Çünkü dehr Allah demektir” diyor bu haber de. (وَمَا يُهْلِكُنَا إِلَّا الدَّهْرُ). ‘’Câsiye Sûresi 24’’ “Bizi zamandan başkası helâk etmiyor” diyen Dehrîler.

 

Dakika 30:11

 

Şimdi tabii ki Dehrî’lerin buradaki anlayışları, Ahmed Bin Hanbel’in rivâyet ettiği habere dayanmıyor. Onlar sadece ölünce dirilmeye inanmıyorlar. Sadece zamanın içinde, zaman bizi helâk ediyor, başkası helâk etmiyor diyorlar. Ama bu helâka zemini kendi küfürleri, şirkleri hazırlıyor. Çünkü Yüce Allah zulümden münezzehtir, eğer biri helâk oluyorsa o helâk olmayı hak etmiştir ve birisine Allah azâb ediyorsa, Allah zulümden münezzeh olarak adâleti tecellî eder. Onun için Dehri’lerin buradaki yapısı tabii ki zamanı iyi anladıklarından değil, tam tersine zamanı onlar kendileri Allah’u Teâlâ’yı inkâr ediyorlar, ölünce dirilmeyi inkâr ediyorlar, sadece işi dehr’e bağlıyorlar. Dehr’e bağlayınca da diğer ne kadar yüce ilâhî değerler varsa onları da inkâr ediyorlar. Onun için Dehrîler tamamen sapıktır ve bâtılın içine saplanmışlardır. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm’ın Asr’ı, bakın asırlar içinde asırlar var, zaman için de kıymetli zaman dilimleri var. Sevgili Peygamberimizin Asr’ı dinler çığırından çıkmış, tabii dinler deyince burada Peygamberlere gelen kitaplar ve şeriatlar ki bunlar birbirini yenileyerek gelmişlerdir. Gerçek din yolundan insanlar sapmış, fazilet ışıkları sönmüş, âlemi cehâlet, küfür, şirk, zulüm, cefa, azgınlık, fesat, şer, hasar karanlıkları kaplamış, kadir gecesin de (اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ), işte Kur’an nâzil olarak risâlet nuru Hz. Muhammed’in şahsında cihâna parlamış. Risâlet nuru doğmuştu. Şerrül beriyye istilasından, küllü hüsrandan kurtarmak için davet başlamış, inkılâpların başlangıcı olmuştur. İşte dünyayı bu kâbusun altından kurtarıp aydınlığa çıkaracak ilk parlama (اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ) diye Hz. Muhammed’in şahsın da cihâna bir risalet nuru, İslam nuru parlamaya başlamış. Bu nur doğmuş ebedîyete kadar sönmeyecek. İşte bu inkılapların başlangıcı olmuştur. O çağdan bu çağa gelişim, yükseliş ebedî devam edecektir. Artık Hz. Muhammed’in dünyaya şeref verdiği andan itibâren gelişim, yükseliş ebedîyete kadar devam edecektir.

 

Dakika 35:06

 

Tabii ki bu îmân, İslam gelişimine, yükselişine ayak uyduramayan, ehli küfür, ehli şirk, ehli nifâk, ehli zulüm aşağı doğru gidecek ve Hakk’a sarılan, Hakk’ın emrinde olanlar İslam’ın nuru ile parlayarak yükselişe geçmişler, Âlâyı ılliyyine doğru yükselerek devam edeceklerdir. Bunda ne şek vardır ne şüphe. Demek ki Hakk’a sarılmayan aşağı gidiyor, Hakk’a sarılan İslam’a, Kur’an’a, Hz. Muhammed’in önderliğinde işte Allah’a gidenler yükseliyor. Asrısaadet böyle bir şerefli zaman dilimi olarak ortaya çıktı, bu şeref, haysiyetli şeref bakın yükselerek devam ediyor. Asrısaadet, mücahede, fetih ve üstünlük ile nuru parlayarak Fetih Sûresi 28’de de buyrulduğu gibi (لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ) “Tüm dinlere üstün kılınsın için”, öbürlerine din demek mecâzîdir. İslam’ın dışın da hak din yoktur. Onlar bâtıl inanç oldukları için onlara mecâzen din deniyor. Yani hak olan din bütün diğer bâtıl inançlara üstün kılınsın için Allah Hz. Muhammed’i işte hidâyet Peygamberi, rahmet Peygamberi, İslam Peygamberi, bütün çağların, milletlerin Peygamberi olarak bağrında Kur’an parlayarak ne yaptı – bütün âlemlere çağlara, ebedîyyâta kadar Peygamber olarak gönderdi.

 

Bakara Sûresi 256’ncı âyetinde de: (قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ). “Hak bâtıldan ayrıldı, İslam geldi, hak ortaya çıktı, bâtıl haktan, hakta bâtıldan ayrıldı.” Şu anda dünya da bir mücadele varsa sadece hak bâtıl mücadelesidir. Hak Allah’tır onun ilkeleridir. Bütün hakları Allah verir, hukûkun üstünlüğü buradadır. Yüce İslam ise bunun adâletinin bizzat tecellîsidir. Her hak sahibine hakkını verdiğin yer de İslam vardır, vermiyorsan orada İslam yok zulüm vardır, bâtıl vardır. Bunun için kıymetli dostlarımız, doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Bu âhir zamandır, dikkat et bu zaman âhir zamandır, bu çağlar Hz. Muhammed’in çağları, bu asırlar Muhammed’in asırlardır. Çağdaşlık, ileri ve yükseliş buradadır. Hz. Muhammed’in asrıdır. Geçmişin hükümlerini ne yapmıştır? Eserlerini de içine alan, gayesine erdirendir. Geçmişin… Dikkat et buraya! Geçmişin hükümlerini, eserlerini de içine alan, gayesine erdirendir. Hz. Muhammed’in asırları, çağları kıyâmete kadar geçmişi yenilemiştir. Îsâ’nın, Mûsâ’nın yolundan,  İbrâhim’in, Nuh’ların yolundan sapan bir dünyayı hak yola çağırmıştır, gerçeğe çağırmıştır.

 

Dakika 40:07

 

İslam Hakk’ın dinidir, Hakk’ın kendisidir. Hakk’ın kurduğu kurum nizâmdır. Mûsâ (AS.) ve Tevrât’tan öncesi ilk asırlar, son Peygambere kadar olan asırlar, bir de son Peygamber ile başlayan âhir zaman ki işte bu Ümmet-i Muhammed’in asırları, Muhammedî asırlardır. Dünya’yı üçe bölersek Mûsâ’dan önceki asırlar, Mûsâ’dan Muhammed’e kadar olan asırlar ki bu arada Îsâ (AS.) var ve Hz. Muhammed’den kıyâmete kadar ki asırlar Muhammedî asırlardır. Şimdi bu asırlar, bu çağlar, Muhammedî’dir. Muhammedi çağlardır, Muhammedî asırlardır. Hz. Muhammed bütün milletlere, bütün çağlara, bütün asırlara Peygamber gönderilmiştir. İster kabul et, ister kabul etme o senin bileceğin bir iş. Bu bir gerçektir, bu bir hakîkattir. Bunu kabul etmeyen Allah’a bunun hesabını verecektir. İster kabul et, ister etme. Bizde dayatma yok, dayatma sende, zulüm sende, ötekileştirmek sende. İslam ise hak ve Hakk’ın ortaya koyduğu yüce ilkeler. İster kabul et ister etme ben sana kulluk yapacak hâlim yok. Ben Allah’ın kuluyum, sen de öyle ol, öteki de öyle olsun hepimiz Allah’ın kulu olalım. Allah’a kulluk edelim. Zaten Allah’ın kullarıyız ama kime kulluk ediyoruz buna bir bakalım. Kula kulluk yapılan yer de Allah’a kulluk olmaz kendini aldatma. Mûsâ (AS.) ve Tevrât’tan öncesi ilk asırlar, son Peygambere kadar olan asırlar, bir de son Peygamber ile başlayan âhir zaman ki Ümmet-i Muhammed’in asırları, artık kıyâmete kadar bütün asırlar, çağlar Muhammedî çağlar Muhammedî asırlardır.

 

Buhârî Şerif ve diğerlerin de; “Sizin vaktiniz ikindi vaktidir”. Dünyanın bakın ikindiden önceki ömrü geçmiştir. Dünyanın bir ikindiden sonra bir vakti, ömrü kalmıştır. Peygamberimizden bakın bu haber veriliyor. Peygamberimiz buyurdu ki Buhârî ve diğerlerinden gelen bir haber bu; “Sizin vaktiniz ikindi vaktidir. Bir ücret tayin etmiş, bir kırat yani birilerine ücret tayin etmiş, bir kırat vereceğim demiş. Sabahtan öğleye kadar Yahûdîler çalışmış. İkindiye kadar bir kırat demiş, burada da Hristiyanlar çalışmış. Bakın öğleden ikindiye kadar da Hristiyanlar çalışmış. İkindiden akşama kadar da iki kırat vereceğim demiş. Bu sefer de Ümmet-i Muhammed çalışmış. Yani siz Ümmet-i Muhammed çalışmışsınız ve çalışıyoruz şu anda çalışanlar çalışıyor. Çünkü bu vaktin içindeyiz hepimiz. Şimdi Yahûdîler kızmış, Nasranîler de kızmışlar. Bunlar kızdılar, biz çok çalıştık az ücret aldık dediler. Cenab-ı Hak dedi ki; “Ben ücretinizden bir şey eksilttim mi?” Hayır dediler. “O hâlde bu benim bağışımdır, onu dilediğime veririm” buyurdu. “Ümmetim az amelle çok ücrete nâil oldu buyurdu Hz. Muhammed.”

 

Dakika 45:07

 

Şimdi Hristiyan ve Yahûdî’nin kazancının iki katından daha fazla bir lütfa, Ümmet-i Muhammed mazhâr olmuştur. Şu anda bu şans dünyadaki bütün milletlere vurmuş ama Muhammed’in Peygamberliğini kabul etmeyenler bu şansını kendi yitirmiştir. Bu güneş hepimize doğuyor. Sen gözünü yumar da karanlığın içine kaçarsan o zaman sen yarasa kuşları gibi Muhammedî nurdan,  Muhammedî şeriattan kaçıyorsun, kaçınca kurtulacak mısın? Gittiğin yer de Azrâil orada hazır bekliyor, Allah’a hesap vereceksin. Muhammedî şeriatın içindeki âmir hükümler evrensel îmândır. Muhammed’in ümmetinin îmânı, geçmişi geleceği içine alır. Hak ve hakîkatin birisini alıp birisini atmaz. Hakîkatten neyi atıyorsan kendini cehenneme tepe takla atmış oluyorsun. İslam bir bütündür, onun bütününü alacaksın. Onun bütününü kalbin tasdik edecek, dilin ikrâr edecek Amel-i Sâlih olarak,  güzel ahlâk ve adâlet olarak da tecellî edecek, yaşanacak. Yapmıyorsun, kendin bilirsin. Yapmayacak mısın? Kendin bilirsin. Ben sana kendi imkânın kadar merhamet ederim, gücüm kadar merhamet ederim ve senin iyiliğine çalışırım, gücünü aşan bir yol da, durum da ben sana hidâyet edemem. Hidâyet Allah’tan, hidâyet Kitâb’ı Kur’an-ı Kerim’i sana anlatırım, işte anlatıyorum ve hidâyet okuluna çağırıyorum gel berâber okuyalım. Muhammedî okula, İslamî okula, hayat veren nurun derslerine gel kayıt ol, birlikte okuyalım ve hayat veren nurun dersleri ile ölümsüz hayatı Allah bize vermek, lütfetmek istiyor. Gel bunu kazanalım işte bu hidâyet okulu İslam’ın kendisidir. Buraya kayıt olalım okuyalım, okutalım. Çünkü Yüce İslam “oku, okut” diye başladı. Çünkü okumanın bir kıraat, bir tilâvet yönü vardır. “Tela” köküne bakarsanız tilavetin “tela kökünden yönüne, mânânın Kur’an’daki âyetlerin, İslam’ın delillerinin yüce mânâsını kalbe götürüp nefsi Kur’an’ın mânâsı ile kuşatırsan işte o zaman kıraatin yanına bir de tilâvet tecellî eder, yani mânânın tecellî etmesi, mânânın anlaşılması. İşte keşif notlarımız, irşâd notlarımızın amacı hem kıraat hem tilâvettir. Okumak, okutmak, mânâ ile nefisleri kuşatmak. Hangi mânâ?  Şanlı Kur’an’ın, nurlu İslam’ın mânâsı ile Muhammedî şeriatın mânâsı ile nefisleri kuşatmak. Sürekli yükselişe geçmek, İslam yüksek, İslam insanları yükseltmeye geldi, elinden tutup yukarı çıkartmaya geldi. İslam yükseliştir. Âlâyı ılliyyine gidiştir. Sürekli yükseliştir. Bunun önderi Hz. Muhammed bir gece de yedi kat gökleri gezdi. Cenneti cehennemi de gezdi ve Sidre-i Müntehâ’yı aştı (Kâbe Kavseyn’e) ulaştı. Bu ne demektir? Muhammedî çağlar yükseliş çağlarıdır. İstikbal göklerdedir kelimesinin istinat ettiği haklı bir yer varsa o da Hz. Muhammed’e istinat eder. Yükselişin önderi, rehberi, cennete insanları çağıran, Allah’a çağıran Peygamber (A.S.V).

 

Dakika 50:17

 

Evet, kıymetli dostlarımız,

 

Biz Allah’a ebedî muhtacız gelin Allah’a kulluk edelim, Kur’an-ı Kerim’i iyi keşfedelim, iyi anlayalım iyi anlatalım. Birilerinin güdümün de hareket etmeyelim. Batılıya doğuluya yaranmak için yağcılık yapmayalım. Batı felsefelerine, doğu felsefelerine, şimâle, cenuba, biri falan gruplara, filan gruplara falan izimlere bunlara yaranmaya çalışıp da dalkavukluğu bırakalım, gerçekleri söyleyelim. Kim olursan ol ateist oldu, deist ol, animist ol, natürist ol, kim olursan ol… Gel Yüce İslam’ın hayat veren nurun derslerini, İslam’ın okuluna kayıt ol bu dersleri tahsil et iyi anla iyi dinle. Hidâyet Allah’tan. İslam’ın kendisi de Allah’ın hidâyetinin tecellîsidir. Özgür, hür seçeneğinle, irâdenle bu gerçekleri ya kabul edersin ya etmezsin bu senin bileceğin iş. İslam’ın tamamı Allah’ın hidâyet tecellîsidir. Kabul ettiğin zaman Allah sana hidâyet ediyor. Kalbin tasdik edecek, dilin ikrâr edecek. Hidâyet tecellî edecek. Tasdikin ikrârın olmadığı yerde hidâyet yoktur. Bunun önünü kesen de sensin. Kendi yolunu kendin kesiyorsun, kendi evini kendin yakıyorsun, kendi evinin içinde bulunuyorsun kendin yakıyorsun. Hidâyeti kabul etmemek, İslam’ı kabul etmemek, Allah’ı ve O’nun ilkelerini kabul etmemek bu demektir. Îsâ bizim Mûsâ bizim, Tevrât bizim İncîl bizim, Zebur bizim Suhuflar bizim, İbrâhim’ler Nuhlar bizim. Bunlar İslam amentüsünün için de hepsi mevcut. İslam îmânının bunlar içinde mevcut. İslam evrensel bir îmân, evrensel bir merhamet, evrensel bir barış ve adâletin tecellîsi hem de hak adâlet, ilâhî adâlet. Kabul edecek misin,  Etmeyecek misin? O seni ilgilendirir. Ama bu bir gerçek kendine yazık etme, bizden söylemesi.

 

İşte kıymetli dostlarımız, Ümmet-i Muhammed’in çağları, asırları bütün milletleri kucaklamış bir İslam’ın çağlarıdır asırlardır. Çünkü İslam dini bütün milletlere gelmiştir. Hz. Muhammed bütün milletlere gelmiş bir Peygamberdir. Herkesi kucaklayan bir Peygamber, Yüce Allah’ın Rahmeti-Rahmân’ı herkese tecellî etmiştir. Bunu nankörlük yapıp da, bunu tüketip de kâra geçmezsen hüsrandasın. Allah’a yemin ediyor hüsrandasın.  Zarar da ziyanda iflâstasın. Îmân Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye, olacak kâra geçmek için, hüsranda olmamak için bunlar dört şart olacak. Bu sûre-i celile de Asr Sûresi’nin keşfini yapıyoruz. Bunların içinde bütün Kur’an-ı Kerim’in olduğunu unutma. Kur’an-ı Kerim’i özetleyenlerden biri Asr Sûresi’dir. Cenab-ı Hak öyle dedi, “O hâlde bu benim bağışımdır, onu dilediğime veririm” buyurdu, “ümmetim az amelle çok ücrete nâil oldu” buyurdu Sevgili Peygamberimiz bu kıssayı anlatınca. İncîl’de de bakın İncîl’i Şerifte de gerçek ilâhî olan İncîl’de, birilerinin uydurduğun da değil, ilâhî olan İncîl’de benzeri anlatımlar geçmiştir. Bakın Âli İmrân Sûresi 110’uncu âyet de (كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ) “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz” diyor Muhammed ümmetine, Cenab-ı Hak bize diyor.

 

Dakika 55:18

 

Hayırlı ümmet bu çağın bütün insanları Ümmet-i Muhammed’dir. Ama îmân, Amel-i Sâlih hakkı tavsiye, sabrı tavsiye varsa hayırlı ümmet bunlar yoksa değil. O zaman hüsran var. Yüce Allah da hüsrandan herkes kurtulsun diye yemin etti ki bütün insanlık hüsrandadır, gelin îmân edin, Amel-i Sâlih işleyin, hakkı tavsiye edin, sabrı tavsiye edin. Hüsrandan ebedî kurtulun. İşte İslam seni merhameti ile kurtarmaya geldi. Sınırsız kudret ve kuvvet Allah’ındır. İslam ile bu tecellî etmiştir. İslam’a sarıldığın kadar kurtulursun, ihmâl ettiğin kadar da mahvolursun. İyi anla iyi dinle!

 

Beled Sûresi’nin 2’nci âyetinde Cenab-ı Hak orada da beldeye Mekke’ye yemin etmiştir. Bakın yemin edilenlerin bir şerefi vardır, değeri vardır.

 

Hicr Sûresi’nin 72’nci âyetin de (لَعَمْرُكَ), “Habîbim senin ömrüne andolsun ki” Allah orada da habibinin ömrüne, Hz. Muhammed’in ömrüne yemin ediyor, burada da Muhammed’in asırlarına yemin ediyor, Muhammed çağlarına yemin ediyor ve onu da o mânânın için de kapsamına alıyor. Burada da ne yapıyor – Hz. Muhammed’in asrına da yemin ediyor. Orada Peygamberimizin ömrüne yemin ederken burada asrına yemin ediyor. Âhir zamana yemin olsun ki yani son. İnsanoğlu nedir? Hüsrandadır ancak îmân, Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye sabrı tavsiye varsa hüsran da değil yoksa hüsrandadır. Sermaye ömür, dikkat et seni çok ilgilendirenlerden biri şudur. Sermaye senin ömründür. Her nefes, her saat geçtikçe o nimetlerin sonu hesabı yaklaşır. Bakın sona yaklaşıyorsun hesaba yaklaşıyorsun, nefesler insan mülkü değil, Hâlik Teâlâ’nın mülküdür. Bunlar sana emânet sermayedir. Sana ömür emânettir, nefesler, saatler, dakikalar emânettir. Emâneti yerin de kullanmazsan ihânet etmiş olursun. Bunlar Hâlik Teâlâ’nın mülküdür senin mülkün değil. Bunlar emânet sermayedir, emânet, ömür emânet sermayedir ömür yarın bitecek. Emanet getir bakalım şu emâneti diyecek Cenab-ı Hak. Ne diyeceksin? Küfür yolların da şirk de bâtıl da harcadın, vur patlasın çal oynasın dedin, haram helâl tanımadın, îmân amel demedin, hak ve hakkı tavsiye demedin, hak yolda sabretmedin, bâtıl yollar da ne çilelere katlandın, ömür tükettin. Ne diyeceksin Cenab-ı Hakk’a? Aklını başına al! Biz insanlara yağ yakmayalım, doğruları söyleyelim,  yağcılığı bırakalım. Kıyı da köşe de dolaşıp da merkez de görünmeye çalışmayalım, tam gerçekçi olalım, gerçekleri birbirimize söyleyelim ve o zaman insanlığın hayrına, işte barışa çalışmış oluruz.

 

Dakika 1:00:00

 

Bu da Yüce Allah’ın dini İslam uğurundaki çalışmalar, Allah’ın emrinde çalışmadır. Ömrünü Allah’ın emri Yüce İslam’ın ilkeleri doğrultusunda çalış. Bütün insanlığa barış gelir, adâlet gelir, merhamet her tarafı kaplar, zulüm kalkar. Onun için kıymetliler (Ve en leyse lil insâni illâ masea küllüm rihim bima kesebe rahim). İnsanoğlunun kendine çalışması vardır. İnsan için ne vardır? Çalışması vardır, gece gündüz Allah yolunda çalış, hak uğrunda çalış her amelin hak olsun nur olsun. İslam hak ve nurdur. Allah’u Teâlâ’nın yap dediği ameller haktır ve nurdur, yapma dedikleri ise başının belâsıdır. Yapma! Allah yapma diyor yapma! Haram ve günahları işleme diyor, işleme. Küfürden, şirkten, nifâktan, zulümden bunlardan bir defa şiddetle uzak kal. Bin kere ölmeye râzı ol kâfir olmaya râzı olma. Münâfık olma müşrik olma, sakın olma! Allah’a yardım, yardım iste Allah’tan, yalvar Allah’a. Ya Rabbi! Küfürden, şirkten, nifâktan, kötü ahlâktan, zulümden sana sığınırım. Peygamberimiz bakın mâsum bir Peygamber, Murâd Peygamber her şeyi ona verilmiş öyle iken garanti bir hayatı, Allah onu rahmetinin içine gark etmiş, nurunun içine gark etmiş, öyleyken

 

 “Allahümme innî eûzü bike mineşşirki veşşekki vel küfri ven nifâgı veş şigagi ve-sûil ahlâki vesuil menzalifil ehli vel mâli velveled”  diyor.

 

Bir duasında birin de “Eûzü bike minel kasveti vel gafleti vel zilleti vel meskeneh ve eûzu bike minel küfri  vel fusugi veş şıgagı vessummeti verriya ve eûzu bike minessamemi vel bekemi vel cunûmi vel cuzâmi ve seyyul esgam”.

 

Her türlü Allah’a yalvarıyor, her türlü onun himâyesini istiyor. Her tehlikeden sığınıyor, her iyiliği ondan istiyor. Biz onun ümmetiyiz. İşte insanlar kazancına bağlıdır. Kendi ameline de kendisi rehin olarak alınır. Cehennem rehin yeridir, küfür varsa küfrü kazanmışsan küfür, küfrün karşılığın da cehenneme seni rehin alırlar. Şirkte, nifâkta zulümde bunlar hep böyle… Îmânın var, Amel-i Sâlih’in var, hakkı tavsiye sabrı tavsiyen var, tamam cennete alacaklar. Orada da mutlu hayat olarak karşına bakın kendi kazancın, Allah’u Teâlâ vesile edilerek bunu lütfu ile sana cenneti verecek, cemâlini verecek, ebediyyû’l-ebed sınırsız nimetler verecek. Hadsiz hudutsuz. Onun için güzel amel kazan. (كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ ). ‘’Müddesir Sûresi 38’’ “İnsan kazancına kendisi rehindir.” Her insan rehine alınacaksın amelinin karşılığı, kazancın karşılığı. Herkes kazancına bağlıdır, sermaye sahibine verilir. Sermaye kime verilir? Sahibine verilir. Kâr var mı bakılır, her harcanan nefeste bir zarar vardır. Şer ise kesindir, mübah ise yine zarardır. Dikkat et! Her harcanan nefeste bir zarar vardır.

 

Dakika 1:05:00

 

Şer ise şerrin zarar olduğu kesindir. Mübahlar ise yine zarardır. Ömrünü mubahlarla da harcama. Farzları yerine getir, vacipleri sünnetleri, müstehapları yerine getir, kâra böyle geçilir, zarardan böyle kurtulur. Haramlardan, günahlardan, mekruhlardan hattâ bakın mübahların da ifrat ve tefritinden uzak kal. Orayı da mübahı ölçülü kullan. Mesela yemek içmek mübahtır, çok yersen ne olur, hem isrâf oldu hem zarar oldu. Bakın hem de sağlığın bozuldu. Bir örnek bu sadece… Uyumak nedir? Mübahtır. Yeteri kadar uyu, fazla uyursan bu nedir? İsrâftır, sağlığını bozar. Yemeyi bil hani dengeli beslenme diyorlar ya, içmeyi bil, giymeyi kuşanmayı bil, zamanını iyi kullan, ölçü Muhammedî şeriatın ölçüsüdür. Ne doğu ne batı, hiç kimse bu ölçüleri Allah’ın koyduğu gibi koyamaz. Muhammedî şeriatın Şârîi Allah’u Teâlâ, Hz. Muhammed onu tebliğ ile uygulayan zatı muhterem. Yani sen Muhammedî şeriatı Allah’ı iyi tanı, ölçülere uy, ilâhî ölçülere uy. Herkes bir şey söylüyor, atıyor ölçü yok. Bilimsel olmayan şeyleri bilimselliğin arkasına sığınarak falcılık yapanlar var. Bunlara da dikkat et. Gerçek bilim İslam’ın kendisidir ve gerçek bilim İslam’ı emreder. Gerçek bilim İslam’ın ortaya koyduğu değerlerdir, insanlığa ne diyor bilim de yarış diyor. Gerçek bilim nedir? Bir şeyi kesin olarak şu şudur diye bilim keşfetmiş ise bunun itirazı da kalmamışsa bu gerçek bilimdir. Yoksa birisi bilimsel diyor bir şey konuşuyor,  öbürü itiraz ediyor. O da Prof. bu da Prof. bakıyorsunuz Proflar savaşı başlıyor. Niye? Bilimsel değil. Bilimsel olanlar gerçektir ve itirazı da yoktur. Bunlara da dikkat edin. Bilim adına falcılık yapanlara dikkat edin.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

İşte onun Yüce Allah’ın kahır, yücelik mertebeleri, mutlak güzellik tecellîleri sonsuzdur, Allah’ın kahrı da sonsuzdur ve lütufları da sonsuzdur. Bu senin kazanımlarına bağlıdır. Ya Allah’ın gazâbını kazanırsın, çarpılırsın ona veya Allah’ın lütuflarını kazanırsın. Bunu nasıl yapacaksın? Allah’ın dediği gibi,  şeriat Muhammedî şeriatın ölçülerine göre yapacaksın. Kendi kafana göre şu Allah’ın sevdiği bu sevmediği deme şansın var mı? Allah diyor bu benim sevdiklerimi şunlar benim sevmediklerim, şu yap dediklerim şunlar yapma dediklerim, bunlar Muhammedî şeriatla ortaya konmuştur. Başkalarının tespitleri insanların kendi varsayımlarıdır. Muhammedî şeriat Allah’ın ortaya koyduğu yüce nizâmın, yüce kurumun kânûnların kendisidir. Onu tanıyanın ilmi ne ise sevgisi, korkusu,  itaati, ameli, onu yüceltmesi o nispettedir. Allah’ın sağlam ilimle, iyi tanı, Kur’an’la tanı Allah’ı, esmâsı evsafı ile tanı, iyi tanırsan Allah’a iyi kulluk edersin, yanlış tanırsan yanlış kulluk yaparsın. Bugün İslam adına konuşanlara dikkat edin. Muhammedî şeriatı yok sayarak dindarlıktan bahsedenler var. Bunun ölçüsü ne? Kendi uydurdukları ölçüler. Onun ölçüsü yok kendi uydurdukları.

 

Dakika 1:10:01

 

Allah’ın ortaya koyduklarıdır Muhammedî şeriat. İlâhî kânûnlar, ölçüler oradadır. İslam fâkihleri bunu bize koruyarak, anlatarak öğreterek bu okulun baş hocaları fâkihlerimiz, müçtehitlerimiz, müfessirlerimiz, muhaddislerimiz, kâşiflerimiz, bize kadar bu davayı mükemmel okuyarak okutarak getirdiler. Biz de okuyarak, okutarak götüreceğiz. Kendi kafasına göre adam fâkih değil, fâkih beğenmiyor. Müçtehit değil müçtehit beğenmiyor. Bu nedir? Bu başıbozukluktur, aklını yitirmiş bu adam dengeyi bozmuş. Bunu İslam hastanesine gelip bunun tedâvi olması lâzım. Kur’an okuluna gelip okuyup kafayı düzeltmesi lâzım, Kur’an’ın şifa eczanesinden ilaç alması lâzım. Muhammedî eczaneye gel ve gerçek doktorlarımıza gel muayene ol. Muhammedî okul da iyi okuyan gerçek müçtehitlerimiz, mürşitlerimiz, gerçek ruhtan anlayan, kalplerin hastalığından anlayan bizim gerçek tabiplerimiz var. Dünya da ruh kelimesinin ne olduğunu bilmeyenler de doktorluk yapıyor. Bunlar seni tedâvi edemezler. Ruhun ihtiyaçlarını Allah ortaya koymuştur Kur’an ve İslam ile. İslamî okul da iyi okumayan senin kalbinin hastalığına ruh hastalıklarına çâre bulamaz, bulamıyorlar zaten. Bütün dünyanın doktorlarını da tedâvi edecek Kur’an-ı Kerim’in okulundaki iyi okumuş doktorlardır. Muhammedî okul da Muhammedî şeriat okulunda iyi okumuş doktorlarımız var dünyada gerçek âlimlerimiz var, gerçek müçtehitlerimiz var gerçek kâşiflerimiz var. Onun için bu dersler İslam’ın kendi dersleridir. İslam da hatâ yoktur hatâ insanoğlundadır, bizde insanoğlundan birisiyiz.

 

Kıymetli efendiler, muhterem izleyenler, insan her an tehlike, ziyan içindedir her an, her geçen nefes bir ölümdür. Bunu unutma! Her an insan tehlike, ziyan içindedir. Allah korumasa bir an bile kimse ayakta duramaz. Senin organlarını, sistemlerini, dokularını, hücrelerini, otomatik olarak beynin sinirlerin çalışmasını, kalbin kendiliğinden o çalışan motor, onları çalıştıran, sana hayat veren kim. Şunu bir fişe takıyorsun da oradan mı alıyorsun? Bunları sana bunları veren Allah’u Teâlâ. Sen daha kendini tanımamışsan, Rabbini tanımamışsın. Kendini de tanı, Rabbini de iyi tanı. İnsan her an tehlike ziyan içindedir. Gâvuru da Müslüman’ı da yaşatan Allah’tır. Tedbirler insanın gücü nispetindedir, o gücü de Allah vermiştir. Tedbirlerin bittiği yerde ne olacak, seni kim kurtaracak sonra tedbirlerin hepsi kurtarıcı mı? Tedbir almak kulluğun görevi, her konu da tedbirini al. Ama bu tedbirleri aldıracak firâset, ilim irfân, oradaki bütün imkânlar, yine Yüce Allah’ın vergisine bağlıdır. Sebepler onun irâdesine bağlıdır, unutma Rabbini iyi tanı. Her geçen nefes bir ölümdür, çünkü ömrün içinden her nefes ömrün içinden alınıyor bir daha da geri konmuyor.

 

Dakika 1:15:00

 

Ömür böylece bitiyor. Ne oldu zaman, her nefes bir ölümdür. Ömür sermayesi tükeniyor. O nefes ölüm olduğu için hayatın içinden alınıyor. Geri kalan hayatını da tüketmeye devam ediyorsun, sınıra dayandı ömür bittiği yerde ölüm var. Ömür bitti ölüm geldi. Dünya’dan âhirete bir kapı, bir berzah âlemi, mezar, berzah dünyadan âhirete açılan bir kapıdır. Allah’a hesap vereceksin, bu dünyada ki ömür imtihan sûresidir. Dünya imtihan meydanıdır aklını başına al! Sorular İslam’ın soruları, cevaplar İslam’ın verdiği cevaplardır. Sorusu cevabı İslam’da hazırdır. Muhammedî şeriatı işte bu okula gel kaydol, beraber okuyalım mezara kadar, okutalım okuyalım. Soruları öğrenelim, cevaplarını verelim. Nedir cevap? İslam’ı bilmek yaşamak… Kuru sözle ben Müslümanım diyor. Bir de bakıyorsun ki adam Müslümanım diyor münâfığın yaptığını yapıyor. Bakıyorsunuz Müslümanım diyor gâvurun yaptığını yapıyor böyle Müslüman olmaz. Bir adam ya Müslüman’dır ya değildir. Günahlarda da ısrar edilmez her an tövbe edilir, günaha ısrâr etmek Allah’a isyân etmektir. İnsan günah işler ama günaha ısrâr etmez, tövbe eder, istiğfâr eder, pişman olur, tövbenin şartlarını Nasûh tövbesi ile tövbe eder, yanar, yakılır ağlar. Allah’a isyân edilir mi? Etmişsin tövbe et yalvar, ağla, sızla, millete gösteriş olarak yapma, ıssız köşeler de Allah’a yalvar. Ama elinde olmayarak bazen ağlarsın o başka, o elinde olmayan nedenler başkadır. Bir de cazılık vardır cazılık o da başkadır. Gerçek saadet âhireti sevmek, kıymetli dostlar dünya sevgisi akıllı dolmaz, dünyayı âhirete kullanır, dünyanın sırtına biner âhirete harcar, gerçek saadet âhireti sevmek yani oraya yatırım yapmak. Âhireti sevmek nedir? Allah sevgisi kişiye hâkim olunca artık o yatırımını âhirete yapar. Âhiretini de sever ama Allah için sever. Kişi cennet niçin sever, Allah’ın cemâlini görmek için sever, Allah için sever. Allah gibi kimseyi sevmez Müslüman, Allah için sever. Allah gibi kimse yok ki zaten. Allah bir zâtın da, sıfatın da bir sevgi de Allah sevgisidir. Ondan sonra Allah’a artık Allah’ın tabii ki sev dedikleri sevilir ama Allah için sevilir, Allah gibi değil. Hiç kimse Allah gibi olmaz, olamaz. Allah’ın eşi benzeri yok ki. Korku da böyle Allah korkusu, bütün korkuların tamamı Allah korkusuna dayanmıyorsa o korku, korku değildir, başkalarına kulluktur. Çünkü Müslüman Allah’tan korkar, Allah’ı sever, başkalarına kötülük etmez. Niçin? Allah’tan korktuğu için, o birinden korktuğundan değil ki. Bugün bir Müslüman karıncayı incitmez. Niye? Allah ona bir karıncalık hakkı vermiş, onun hakkına tecâvüz edemezsin. Ancak zararlı muzur olanlar müstesnâ. Orada da ruhsatı veren yine ölçüyü koyan da Cenab-ı Hak’tır. Adâlet ilkelerini ortaya koyan da O’dur, zararı ortadan kaldırırken adâlet ilkelerine göre kaldıracaksın, başıbozuk değil, rastgele örfi olarak değil. Ben yaparım, ben ederim öyle bir dâvâ yok İslam’da.

 

Dakika 1:20:10

 

İslam’a benlik yok bir defa ilâhî emirler geçerli ilâhî adâlet geçerli. Ne zaman ki ben asarım, ben keserim, ben dayatırım ben yaptırırım bunlar helâk oldular. Milletlerini mahvettiler,  devletlerini yıktılar bunlar. Bunlar despot bunlar zorba. Bunlar başka türlü Firavun. Bunlara İslam hiç prim vermemiştir, vermez. Ama İslam’da adâleti doğru uygulamayan, Müslüman görünen câhiller bulunur zâlimler bulunur ama İslam’da Müslümanım deyip kalbin de tasdik ve dilinde ikrâr varsa o Müslüman’dır, mü’mindir fakat adâleti uygulamıyorsa zâlimdir. Onun için Müslümanlar zulümden uzak insanlar olmak zorundadırlar, zâlime karşı olacaklardır, zâlimden yana değil. Dünya’nın acı ve tatlısına iltifat etmemektir. Dünya’da hak yolda çalış, bazen acı bazen tatlı olaylar olur. İltifat etme bunlara, Allah için çalışmaya bak, sabırlı ol çünkü sabrı tavsiye de gerek, hakkı tavsiyenin yanın da sabrı tavsiye olacaktır. Şimdi dinliyoruz, konuşuyoruz, dinliyoruz bunlar nedir? Hem hakkı tavsiye hem sabır var işin için de. Sabırsız bunlar olur mu? Hırsız meselâ hırsızlık yaparken bile bir zahmet çekiyor. Hırsızlığın zahmetine katlanıyor. Bu sabırdır ama bak kendini mahveden bir sabırdır. Orada bir yiğitlik sergiliyor kendini mahveden bir yiğitliktir. Bunları Allah yolunda adâlet ilkelerine hayırlı hizmetler de bu yiğitliği sergileseydi olmaz mıydı? Kazanırdı kaybetmezdi. Bugün haydutlar da çok çalışırlar. Harâmîler çalışırlar. Bu harâmîliği haydutluğu Allah yolunda yapsalardı ya, kötü yollarla yapıyorlar. Ömrü yanlış yerde, sermaye yanlış yerde tüketiyorlar. Kazanmıyorlar kaybediyorlar, hüsrandalar. Ancak bakın îmân edenler hüsranda değil. Yüce Rabbini indirdiğini tasdik ile ihlâs ile ibadet, taat, söz vermişlerdir (وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى) “En güzeli doğruladı tasdik etti.” Doğru îmân fazilet, iyilik, itaat, istikâmet, hak hakîkat, Rûzi Cezâ ’ya îmân etmişler, onların tersinden sakınmışlardır. Îmânları hislerine, akıllarına, varlıklarına işlemiş. Dikkat et! Îmân, Müslümanın hislerine, akıllarına, varlıklarına işlemelidir. İçi-dışı îmân olmalıdır. İrâdelerine sahip olmuşlar. Çünkü irâde îmânın eline geçer, îmâna bağlı bir irâde Müslümanın irâdesi. Yüce Allah’ın rızâsına, indirdiği hükümlerine uygun ameller yapmışlardır, yapmalıdırlar. Müslüman budur. Mülk Sûresi’nin 2’nci âyetin de Hanginizin daha güzel amel yaptığınızı denemek için bakın size ömür, ölüm ve hayat bunun için verildi, denemek için. Güzel ameller yapmışlar, günah ve çirkinlikten çekilmişler, imtihanı kazanmışlar. Kitap sünnet, icmâ ve kıyasla hareket etmişlerdir. Ölçü bu İslam şeriatının ölçüsü, aslî deliller, kitap sünnet yani Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’in amelî ve kavlî sünnetleridir.

 

Dakika 1:25:07

 

Hz. Muhammed’in uygulamaları amelî sünnettir ve onun sözleri kavlî sünnettir. Onun için Kitâb’ın yanında hemen sünnet mevcuttur hem amelî hem kavlî. Bir de takrîrî sünnetler vardır. Bunun yanında icmâ vardır. Nedir icmâ? İslam âlimleri, müçtehitlerin bir konu da ittifâk etmeleri icmâdır güzel bir delildir. Çünkü Ümmet-i Muhammed bâtıl üzere ittifâk etmez hele de müçtehitler, âlimler. Bu konuda da kesin haber var. “Benim ümmetim bâtıl da ittifâk etmez” diyor. Kıyas nedir? Bir de kıyas var işte kitaptan sünnetten hüküm çıkaran bizim fâkihlerimiz var, müçtehitlerimiz var bunlarda kıyâs-ı fukahâdır. Bilinenden bilinmeyeni keşfetmenin adıdır. Kitaptan sünnetten hüküm çıkartmaktır kitaptan sünnetten hüküm çıkartmak başka şey, bir de bunlara ilave eden ve hüküm ortadayken kendi kafasına göre hükümleri çarpıtanlar var. Bunlar ihânettir, kıyasla değil içtihat da değildir. Nassın olduğu yerde içtihâd olmaz. Nas yoksa o nassa dayanarak bilinmeyene ihtiyaç var ise bilinmeyeni keşfetmek yeni şartlar ortaya çıkmış ise yeni cevaplar gerekiyor ise bilinenden bilinmeyene terakkî eder ve müçtehitlerimiz içtihâd ederler. Bu içtihâd kapısı kıyâmete kadar açıktır. Ama Kur’an’ı, sünneti, icmâyı iyi bileceksin ona göre içtihâd edeceksin. Câhilleri içtihâd ettiriyor birileri bu da ihanettir, işi ehlinden almak câhile vermektir. İslam her şeyi ehline vermiştir. Evet, kıymetliler zamanın değişen şartlarına göre ise icmâ ve kıyasla bakarlar. Müçtehitlerimiz gerçek âlimlerimiz ne yaparlar – icmâ ve kıyasla zamanın değişen şartlarına kıyasla icmâyla bakarlar. Yüce İslam çağları kuşattığı için her problemi çözer, her soruya cevap verir. Her yeniliğin daha yenisi İslam’dadır. Faydalı olan yeniliklere de zararlı olanlara da, bidatlara da gereken cevabı verir. Faydalıyı celb eder, zararı def etmeyi bilir, hattâ zararı defi öne alır peşinden faydayı celb eder. Fazilet, îmân, güzel amel ile teorik ve pratik güçleri olgunlaştırmakla kendini kemâle erdirmek, işte fazilet budur. Nedir îmân ile güzelim ameller ile teorik ve pratik güçleri olgunlaştırmak ile kendini kemâle erdirmek ile insan fazilete erer. İslam bütün ezeli, ebedî fazilettir.

“Fadl”, iyilik etmek, hakka çağırma, hak yol da mücahede ile başkalarının kemâl ve kurtuluşuna çalışmak, yardımlaşmak, işte fazilet bunlar. Fazilet yarışı,  îmân amel hak için, hak için olmayan ise bâtıldır ve hasardır, hüsrandır, zarardır, iflâstır.

 

Dakika 1:30:13

 

Hak için hak yolunda çalışmaktır, hakîkat budur. Bâtıl yol da değil, münâfıklık riyakârlık, dalkavukluk etmemek, öyle kötü vasıflar da bulunmadan hakkı tavsiye, hakta birleşmeyi, Emr-i Bi’l Ma’rûfu, iyiliği emir Nehy-i Ani’l Münker’i yani kötülüğü yasaklamayı hak ve doğruluk üzere hareketi tavsiye ve nasihat etmişlerdir. İşte şartın biri de budur, bu da Müslüman da illâ olacaktır. Diğeri de hak ve hayır yolun da sabrı tavsiye etmişler, nefislerin eğilimi hüsrandakilerin çokluğu karşısında hak yol da sabretmişler, sabrı tavsiye etmişlerdir. Şimdi dikkat et buraya! Hüsrandakilerin çokluğu karşısın da ne yapmışlar? Etrafa bakmışlar ki hüsran için de yüzüyor insanlar, bâtılın adamı çok. O ortam da dahi hak yolda gitmişler, sabretmişler, sabrı tavsiye etmişlerdir. Gerçekçilik budur. Ormana girince başka türlü, denize girince başka türlü ve birilerine yağ yakarak  ötekine gidiyor sendenim diyor, berikine giderek sendenim diyerek İslam’da münâfıklık ikiyüzlülük yoktur için-dışın Müslüman olacak.

 

Lokmân Sûresinin 17’nci âyetinde: “İsâbet edene ilâhî emir gereği sabır, kesin işlerdendir” diyor. Sabır kesin işlerdendir. İsâbet edene ilâhî emir gereği sabır kesin işlerdendir. Yani mutlaka sabır Müslüman’da olacak. Îmânın gücü kadar sabır vardır. Îmânda gücünü hak tasdikten hak ilimden alır. Şehitler sabır sayesin de o mertebeye, ebedî hayata ulaşmışlardır. Can vererek bakın sarp yokuştan çıkmışlar, Allah’ın rızâsına vuslata ermişler. Sarp yokuştan çıkacaksın, cayma, yılma, bırakma, yardımı kesme, korkma, Allah’tan kork itaat ve amele devam et. Elem ve musibetlere nefsin arzularına, metânetle sabret, sabrı tavsiye, şiârın olsun. Sabır nefsin tahammül kuvvetidir. İyi amel işlemek, kötülüklerden sakınmak, acıya, meşakkate katlanmak. Elem ve külfete sabırla, yüksek himmet ile gayret sahiplerinin başarısına ulaşır. Yüksek himmet ve gayret sahiplerinin başarısına ulaşır. Lezzet ve şehveti isteklere, şehveti isteklere sabırdır. Şehevî isteklerine sabretmeyenler şehvetine yenik düşerler kaybederler.

 

(Huffetil cennetü bil mekârihi ve huffetin nâru bişşehevâti). Müslim-i Şerif’in ve diğerlerinin rivâyet ettiği hadis-i şerifte bakın Peygamberimiz ne diyor;

 

Dakika 1:35:00

 

“Cennet zorluklarla çevrilmiştir, cehennem de aşırı arzularla, şehvetlerle çevrilmiştir. Aklını başına al! Cennetin etrafı zahmetler ile kuşatılmış, bu cennetin dışındaki zahmetleri göğüsleyeceksin, onun içine gireceksin, içi selâmet. Cehennemin dışı da cilâlı şehvetlerle onlara aldanırsan cehennemin işine girersin içinde azâb ve ateş. Açık sana bir Peygamber buyruğudur bu. Fıtrî, doğuştan kabiliyetin, terbiyenin, alışkanlığın, azim ve irâdenin, îmânın önemi çok büyüktür. Dikkat et! Fıtrî, doğuştan olanlar, doğuştan kabiliyetin, terbiyenin, alışkanlığın, azim ve irâdenin, îmânın önemi çok büyüktür. Bunu sonradan yanlış kazanımlarla, kötü ahlâkla, kötü ortama uyarak, kötü alışkanlıklar edinerek kendini mahvetme.

 

Âli İmrân Sûresi’nin 200’üncü âyetinde: “Ey mü’minler! Sabredin, cihâda hazırlıklı uyanık olun, Allah’tan korkun ki başarıya eresiniz.” Kimseden korkmayın, ama Allah’tan tam korkun, Allah için de kimseye kötülük etmeyin. Bu da Allah korkusuna dayanır. Ancak ilâhî adâleti uygulayın. (إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ) “Allah sabredenlerle beraberdir.” Bakara Sûresi 153, sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenir buyuruyor Yüce Rabbimiz. Bakara Sûresi 155-157’de: “Sabredenleri müjdele” diyor (وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ).

 

Deylemî Keşfül Hafâ, “sabır genişliğin anahtarıdır.” (Es-sabru miktâhul feraci) “Sabır genişliğin anahtarıdır, sabreden zafer bulur.” (Men sabera zafera) “İlmin başı sabırdır” sabrın sonu selâmettir. Bunlarda darbı meseldir ve gâyet doğrudur. Övülen, tavsiye edilen, sabır, îmân güzel amel ile… Dikkat et! Övülen, tavsiye edilen sabır hangi sabır? Îmân, güzel amel ile ve hayır yolun da sabırdır. Bu şecaat, sadâkat ve mertlik şiârıdır. Dikkat et sabrı iyi anla! Îmânın olacak, Amel-i Sâlih’in olacak, hayır yolunda zahmetleri göğüsleyeceksin işte bu şecaat sadakat ve mertlik şiârıdır ki sabır budur. Her kötülüğe katlanmak aşağılıktır, her aşağılığa boyun eğmek bu da aşağılıktır. Pislik içine düşüp çıkmayan… Dikkat et! Pislik içine düşüp çıkmayan, kurtuluş için çabalamayan, bâtılda saplanıp kalmak, şerre rızâ göstermek, tembellik, zillet, miskinlik, duygusuzluk, bunlar ve emsâli sabır değil rezilliktir, zillettir. İzzetini kaybetmiş, böyle sabır olur mu? Bugün neme lâzım mı? Zilleti rezilliği sabır olarak millete tanıtmaya çalışanlar var.

 

Dakika 1:40:04

 

Yahut o ortam da kalanlar var. İslam tamamen izzet uğrunda sabırdır, Allah yolun da. Dikkat et! (وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ). ‘’Münâfikûn Sûresi 8’’ “Üstünlük, izzet Allah’ındır Rasûlünün ’dür Mü’minlerindir”. Gördün mü? Mü’min izzetli insandır. Zilletin içine girip de orada kalan o zillete, bâtıla boyun eğen, bâtılın dediğini yapan değildir. Hakk’ın dediğini yapacaksın, o uğurda bütün karşına çıkan engellere karşı da mücahede edeceksin, o mücahedenin zahmetlerini göğüsleyeceksin. Hak yoldaki sabır bu kahramanlığın en büyük kahramanlığıdır ve buradaki kahramanlığın şahlanmasıdır. Allah’ın Rasûlünün bakın Mü’minlerindir. Ne? İzzet. Zillet kimindir? Mü’minlerin dışın da, mü’min olmayan ne kadar kimse var ise zillet onlarındır. Çünkü Cenab-ı Hak Peygamberlerini aziz kılan kendisi mü’minleri de aziz kılan kendisidir. İslamî değerler kişiyi yükseltir, aziz kılar.

 

(Ve lem yekün lehü veliyyül minel zülli). Bak ne diyor; “Âcizlikten dolayı yardımcısı bulunmayan Yüce Allah’tır, Allah’ta âcizlik yoktur. Onun için O’nun yardımcıya hiç ihtiyacı yok. Allah’ın dinine eğer birisi yardım ediyorsa bu bizim ihtiyacımızdan dolayıdır. Allah’ın buna ihtiyacı yok ama bizim ihtiyacımız var. Biz Allah’ın emirlerine uymalıyız, görevimizi yapmalıyız ki Allah’ın sınırsız nimetlerine mazhâr olmalıyız. Allah’a biz muhtacız, O kimseye muhtaç değil. Meselâ adam sabır zannediyor, şerre rızâ gösteriyor. Nedir şerre rızâ? Sen de şersin o zaman, şerre rızâ olmaz küfre rızâ gösteriyor. Bir Müslüman bunu sabır zannederek küfre rızâ gösterirse kâfir olur küfre rızâ küfürdür. Şimdi bakın bazı yumuşaklıklar vardır ki eşeğe mahsustur. Müslüman’a insana mahsus olmayan yumuşaklıklar vardır. Nedir? Şerre rızâ eşekliktir. Küfre rızâ küfürdür, eşekten de kötüdür. Çünkü eşek, eşek olarak yaratılmış, eşek eşekliğini yapıyor zaten. Ama sen ahsen-i takvim de en üst biçimde insan olarak yaratıldın, İslam’ın şerefi ile donatıldın. Şerefini bil, değerini bil! Onun için bakın İslam’ın haysiyet ve şerefine uymayan yumuşaklıkta hayır yoktur. Efendimiz (A.S.V)  bakın beğenmişti diyor. Neyi? Berraklığını. “Bulanıklıktan koruyan, kızgınlık eseri bulunmayan yumuşaklıkta hayır yoktur diyen şairi beğenmişti.” Şairin biri öyle diyordu Peygamberimiz duydu. Diyordu ki şair; “Bulanıklıktan berraklığını kızgınlık eseri bulunmayan yumuşaklıkta hayır yoktur diyen şairi beğenmişti.” Şimdi eğer bir insan hakkı bâtıldan ayırmıyorsa, bâtılı bâtıl olarak, bulanığı bulanık olarak, berrağı da berrak olarak birbirinden ayırmadan orada yumuşak davranıyorsa bunda hiç hayır yoktur diyor şair, Peygamberimiz beğenmiş. Müslüman hakkı bâtıldan ayırır, hakkı savunur. Müslüman nere de yumuşaktır?

 

Dakika 1:45:28

 

Günah işlememek, Allah korkusu, Allah sevgisi, iyilik ederken herkese yumuşaktır. Ama İslam’a birisi saldırıyorsa, küffâr Hakk’a saldırıyorsa, orada Müslüman (أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ) “Küffara çok şiddetlidir, hakkı savunur” ve savunmayı bilir, ölçüleri de bilir, çünkü İslam’da bunlar hem ölçüsü vardır. (أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ) Müslüman Kur’an-ı Kerim’i bilir, bilmesi lâzım, sünneti bilir, ilâhî şeriat ölçülerini bilir ona göre davranır,  rastgele davranmaz ki rastgele de kızmaz rastgele kabalık hiç yapmaz, aslanlar gibi savunacak zamanı bilir, yumuşaklık ortamını da bilir.

 

Sahîh bir hadisi şerif’te Müslim’in, Tirmizî’nin ve diğerlerinin de rivâyet ettiği bir hadiste bakın Peygamberimiz ne diyor:

 

(Menraa minküm münkeran fel yuğayyirhu biyedihî vemellem yestedığ febilisânihi vemellem yesteddığ febigalbihî vezâlike edaful îmân).

 

“Sizden her kim bir kötülük, bir biçimsizlik görürse onu eliyle değiştirsin.” Görüyor musun Onun neme lâzım yok. “O kötülüğü eliyle ortadan kaldırsın, o kötülüğü iyiliğe çevirsin, değiştirsin ona gücü yetmezse dili ile değiştirsin.” Baktı ki yalan yanlış konuşuyor, dilinle ilminle bunu düzelt.  Buna da gücü yok orada bunu söyleme şansı yok, belki söylese orada savaş çıkacak veya daha büyük bir kötülüğe yol açılacaksa zaman ortamını da değerlendir,  buna da gücü yetmezse diyor kalbi ile değiştirsin ki bu îmânın en zayıfıdır. El, dil dururken işi kalbe bırakırsan bu îmânın en zayıfıdır. Bu kalpte de yoksa orada îmân da yoktur. Yani küfre rızânın, kötülükleri alışmanın, kötülüklere göz yummanın, kötülüğe hoşgörünün sonu nedir? Îmânsızlıktır. Kötülükleri düzelteceksin. Kötülüğü iyiliğe çevireceksin. Ya bunu elinle, ya dilin ile yapacaksın. Eğer elin, dilinin gücü yetmezse kalben o kötülüğe buğuz edip o kötülüğü kalp kabul etmeyecek. Elde yok dil de yok kalpte de yok orada îmânda yoktur. Ne olmuş, tamam bu kötülüğü, şerre, küfre uyum sağlamış. Bundan adam olmaz, bundan Müslüman da olmaz. Îmân yok ki Müslüman olsa, adam olsa. Şerre harama, küfre, nifâka, şikaka, zulme ayak uydururum dersen onlara uyum sağlayayım dersen sende ne din kalır ne îmân kalır. Aklını başına al! Hoşgörü ne demek olduğunu bil. Hoşgörü nedir? İnsanları düzeltmeye çalışmak, kırmadan, dökmeden düzeltmeye çalışmak, Hakk’ı tavsiye etmek, bu arada sabırlı olup sabrı tavsiye etmek ama hakkı hakîkati önererek, bâtıla göz yumarak, bâtıla uyum sağlayarak değil.

 

Dakika 1:50:00

 

Öteki hırsızlık yapıyor göz yumuyor. Beriki bankaları soyuyor göz yumdu. Bu nedir? İhânettir vatana, millete, mukaddesata ihânettir. Bankalar soyulurken neredeydin? Berâber miydiniz,  yoksa gözünü mü yumdun kulağını mı tıkadın ne yaptın?  Yetimlerin hakkını yedirdin,  devleti, milleti zayıf düşürdün, vatanı milleti düşmana teslim etmenin bir yolu ihâneti de budur. Milletin mukaddesatına dil uzattın, eline aldın balyozu milletin yüce değerlerinden bir asra yakın mahrum etmeye çalıştın. Bu en büyük zulümdür, bu zulme boyun eğenler isteyerek onlar da zâlimlerin uşaklarıdır. Bu zulme sana kim dedi boyun eğ diye. Esir milletlere hürriyet, özgürlük, kahramanlık ve onun ya istiklâl ya ölüm mücadelesinin ruhunu veren İslam’dır. Gücü yetmezse kalbiyle değiştirsin ki bu îmânın en zayıfıdır. Bu sözler Hz. Muhammed’e ait sözlerdir, o buyurmuştur. Onun için Müslüman ne yapacağını bilmelidir, öğrenmelidir. Bu İslam’ın hayat veren nurun derslerini, keşif notlarını, irşâd notlarını bize öneren bu okula kaydol mezara kadar beraber okuyalım, okutalım faydalı olalım. “Âyetler hakkında ileri geri konuşandan yüz çevir.” ‘’En’âm Sûresi 68’’ Eğer Kur’an hakkında bir ileri geri konuşuyorsa rastgele bilmeden bunlardan yüz çevir, bunların karşısına gerçekleri çıkar. İşte bu derslerimizin bir amacı da budur. Kur’an-ı Kerim hakkında rastgele o yana bu yana konuşanlara karşı biz doğruyu yanlış ders okutan ekollere karşı bu doğru bir okuldur. Doğru okumak doğru okutmak… Ayetler hakkında ileri geri konuşandan yüz çevir. Hatırlayınca kalk, onlarla oturma! Baktın ki adamlar gerçeği dinlemiyor, anlamıyor, anlamak istemiyor, dinlemek istemiyor. Onlar zâlimdir, bunlarla oturma, kalk onların yanından diyor. Bu bir protestodur yanlışı protesto edeceksin. Ya buna usulüne göre bu yanlışı elin, dilinle doğruya çevireceksin, baktın ki burada gücün yetmiyor kalben buğuz edeceksin, baktın ki zâlimler, câhiller, gâfiller, hâinler Kur’an-ı Kerim âyetleri hakkın da rastgele konuşuyorlar. Bunlara karşı uyarman fayda vermiyorsa oradan kalk diyor Cenab-ı Hak. ‘’En’âm Sûresi 68’’ bunlar önceki derslerimizde geçti. Derslerimizin Kur’an-ı Kerim’in baştan sonuna kadar takip ederek bu okulun derslerini kaçırma hepsini iyi anla iyi dinle! Bakın bugünkü dersimiz Asr Sûresi’nin keşif notları ile bakın buraya kadar geldik ve Asr Sûresi’nin keşif notlarını irşâd notlarını bitirmek üzereyiz. Müslüman basiretli olmalıdır. Yusuf Sûresi 108’e bak. Bu dört özellik îmân, Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye, îmânın belirtisidir. Bu dördü Müslüman da varsa bu îmândır, îmânın belirtisidir.

 

Dakika 1:55:00

 

Îmânın hükmü, evet inan inan. İnançlı olan… Îmânın hükmü ne yapmaktır? Îmâna, îmânın ilkelerine, îmânlıya, îmânlının hak ilkelerine tâbî olmaktır. Îmân ilkelerine, îmânın hükmü nedir? Îmânlı ve îmân ilkelerine tâbî olmaktır, biz Hz. Muhammed’e ne yapacağız? Bütün varlığımızla Hz. Muhammed’e tâbî olacağız, onun şeriatına sıkıca bağlanacağız. Bütün zaman ve mekânın üstünde hak… Dikkat et! Hak bütün zaman ve mekânın üzerinde hayat ile yaşayacaktır, yani hak hayat ile yaşayacaktır. Ebedî bir nimet ve saadettir. Bu hak hukûkun üstünlüğü, dünya da bu hakka tam inanın bir tezâhüründen ibârettir ki yani dünya da o hakka tam îmânın bir tezahürünün, bir tezâhüründen ibârettir. Çünkü hak hayat ile berâber hak ve hukûk ve adâletin üstünlüğü nedir? Ebedî bir nimet ve saadettir. Dünya’da o hakka tam îmânın bir tezâhüründen ibârettir. Dünya da o hakka tam îmânın bir tezâhüründen ibârettir. Dikkat et! Mürcie nasıl düşünüyor,  burada yanılmış Mürcie’ciler. Îmân olunca amelsizlik zarar vermez demişler, bu bâtıl inançtır. Mürcie’nin inancı da ehl-i bid’attir, bâtıldır ve dalâlettir. Bunlar inanmak yeterli demişler, ameli gerekli görmemişler, amelsizlik zarar vermez demişler. Bu bâtıl inançtır. Ey Müslüman! Îmân, Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye. Bu dördü olmazsa hüsrandasın, zarardasın, iflâstasın. Kâra geçen üreten değilsin, tükensin, ömrü tüketirsin, kârın olmaz hüsranla biter. Onun için Ehl-i Sünnet ne diyor, Ehl-i Sünnet inancı; Îmânı olan amel etmezse fâsıktır diyor âsîdir. Bu Ehl-i Sünnet inancı bunlar da hüsrandadır. Adam mü’min Müslüman ama amel etmiyor. Bu fâsıktır, âsîdir bunlarda hüsrandadır. Îmânın varsa amelin olacak. Amel-i Sâlih’in olacak, hakkı tavsiye sabrı tavsiye olacak. Evet, bunlara da cehennem vardır, dikkat edin. Adam inanmış Müslüman, amel işlemiyor, bu fâsıktır, asidir, bunlarda cehennemi boylayacaktır. Bunlara da cehennem vardır, günahı ağır gelenler, günahtan temizleninceye kadar cehennem azâbını göreceklerdir, görürler. Bu onların da hüsranıdır. Müslümanım inandım demek yetmiyor. Amelini işleyeceksin îmânın gereğini yapacaksın, farzları, vacipleri, sünnetleri yerine getireceksin müstehaplara varıncaya kadar. Haram ve günahlardan uzak kalacaksın ve hak yol da bir mücahit olacaksın.

 

Dakika 2:00:15

 

Kıymetli dostlar,

 

Taberânî, Beyhâkî’nin, Ebû Huzeyfe’den yaptıkları rivâyette Ashâptan iki kişi karşılaşınca diyor bakın, biri diğerine (وَالْعَصْر) Asr Sûresi’ni okumadan, selâm vermeden ayrılmazlardı diyor. Hak ve sabır tavsiye etmeye ihtiyacımız ne kadar çok. Tersini yapanlara ‘’Hümeze’’ geliyor. Ashâp bunu yapıyor, birbirinin yanına gelince “Vel-asrı” birbirlerine okuyup selâmlaşıyorlar. Ashâp şuurlu Kur’an-ı Kerim’in içini dışını biliyor bu zât-ı muhteremler. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Ya bugünün Müslüman’ı. Selâm verirken dilinin ucu ile veriyor selâmdan haberi yok, onun kutsallığından haberi yok, selâmı alacak adam ona saygıyı bilmiyor. Tabii gerçek selâm vermeyi bilenler, selâm almayı bilenler konumuz değil bunlar. Selâma bile saygısı, hürmeti olmayan câhil zır câhil, mürekkep câhillerin sayısı çoğaldı, bunlar Müslüman’ım diyorlar. Bunlara İslam’ı öğretmek gerek. Hak ve sabır tavsiye etmeye ihtiyacımız ne kadar çok. Tersini yapanlara ‘’Hümeze’’ geliyor. İmâm-ı Şâfiî bu sûre insanlara diyor yeterdi diyor. Bu da Sâbûnî’nin kaleme aldığı, İmâm-ı Şâfiî’den yaptığı bir haberdir. Bakın şairimiz ne diyor: O merhum kıymetli şair İslam şairi, insanlık âleminin muhterem şairi;

 

Hâlikın nâmütenâhi adı var en başı hak.

Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak.

Hani Ashâb-ı Kirâm ayrılalım derlerken

Mutlaka sûreyi Vel Asri okurmuş bu neden?

Çünkü meknûn o büyük sûre de Esrâr felâh,

Başta îmânı hakîkî geliyor sonra salâh.

Sonra hak, sonra sebât

İşte kuzum insanlık dördü birleşti mi?

Yoktur sana hüsran artık.

 

Mehmet Akif merhum Allah çok çok rahmet eylesin ona ve diğer bütün İslam âlimlerine, gerçek İslam şairlerine, bütünü Ümmet-i Muhammed’in tamamına Allah bol bol rahmet eylesin, mağfiret eylesin. Bütün îmânlı kalpleri bir araya birleştirsin îmânları kuvvetleri zâhiri ve bâtınî bütün imkânlarını birlik ve beraberlik içinde Allah yolun da dünyaya İslam barışının gerçekleşmesi için çalışan bir Allah’ın huzurun da tek vücut bir Allah’ın ordusu hâline getirsin.

 

(Amin amin velhamdülillahi rabbil-âlemin vessalâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammed Estağfirullah bi-adedi zunubinâ hattâ tuğfer Allah’u Ekber hattâ tuğfer).

 

Dakika 2:04:35

 

 

503- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 503

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âli ve sahbihî ecmaîn.”

 

“Estağfirullah bi-adedi zunubina hattâ tuğfer Allahu ekber hattâ tuğfer’’

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Hayat veren nurun dersleri, keşif notları ve irşâd notları adlı dersimiz Asr Sûresi ile devam etmektedir. Elbette ki bu ders Kur’an-ı Kerim’in dersleri ki İslam’ın bizzat kendi okuludur. Bizde bu okulda mezara kadar öğrenciyiz. Okumak, okutmak, bilmek, bildirmek, îmân ve amel ederek tebliğ etmek ve bütün insanlığa “Emr-i Bi’l Mâ’ruf Nehy-i Ani’l Münker” de bulunmak ki Yüce İslam bu okulu ile insanlığı ölümsüz hayata hazırlamaktadır. İşte bu dersler bunun dersleridir bunun adı tek kelime ile İslam’dır, şanlı Kur’an’dır, Muhammedî şeriattır. Asr Sûresi Mekke-i Mükerrem’e dönemin de inzâl edilen sûre-i celilelerden âyet sayısı 3, sıra numarası da 103’tür.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

وَالْعَصْرِ ﴿١﴾

إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ ﴿٢﴾

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ ﴿٣﴾

Allahu Ekber.

 

Asra yemin olsun ki,

 

İnsan mutlaka ziyandadır, hüsrandadır.

 

Ancak îmân edenler, sâlih amel işleyenler ki güzel ameller, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler hüsran da değildir, ziyan da değildir. İşte ancak hüsran da, ziyan da olmayan bunlardır.

 

Îmân, Ameli Sâlih, Hakk’ı tavsiye, sabrı tavsiye bunlar bir Müslüman da olmalıdır. Şimdi sizlere keşif notları ile bu Asr Sûresi’ni yürütmeye çalışacağız. Yüce Rabbimizin bu âyetlerinden anladıklarınızı rivâyette ve dirâyette en sağlam kaynaklara dayanarak size bu keşif notlarımızı irşâd notlarımızı vermeye çalışacağız.

 

“Asr”, dehir, Kamus’ta (وَالْعَصْر) dehr, (gece gündüz) tan yerinin ağrımasından güneşin doğmasına kadar aşiyy (zeval ile akşam veya akşam ile yatsı arası) özellikle öğleden güneşin kızarmasına kadar ikindi vakti, şöyle bir baktığımız zaman asır içindeki bulunulan için de bulunulan zamanın yani “karn” 80, 100 sene ki buna da “asr” denmiştir. Müfessirlerimiz bunu derken ikindi namazın da bu anlam da olduğunu ki Asr’ın ne kadar kapsamlı bir anlamı olduğunu görüyoruz.

 

Dakika 5:27

 

Bunların tamamını içine almaktadır ve “dehr ’in” yani zamanın tümünü de Asr içine almaktadır. Asr aynı zaman da ikindi vaktidir, hem de ikindi namazını da içine alan ikindinin vaktidir. Dehr, zaman özellikle Hz. Muhammed (S.A.V) asrı bu da özel olarak bu kelimenin için de bulunmaktadır. Âhir zaman demişlerdir. Her mânâ bu kelimenin bu yüce kelimenin ki Kur’an-ı Kerim’de Asr Sûresi’nin başında bulunan bu Allah’u Teâlâ’nın kelâmıdır. İşte şöyle bir baktığımız zaman her mânâ bu yüce kelimenin içinde yüce mânâlar bulunmaktadır ve aynı zamanda da “Asr” denilen her şey bu anlamın içindedir. Şöyle bir bakalım ikindi namazı, bakın bu kelimenin içinde bu haber Mukâtil’den geliyor. Mukâtil’i biliyorsunuz kıymetli bir İslam âlimi. Bakara Sûresi 238’de “namazları ve orta namazı koruyun.” Bakın burada da işte bize orta namaz dediğimiz zaman ikindi namazı dâhil bütün namazları da içine orta namaz olarak almaktadır. Sevgili Peygamberimiz biliyorsunuz Buhârî Müslim’in ve diğerlerinin de rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte (Şeğalûna anissalâtil vustâ salâtil asrî) “bizi orta namaz olan ikindi namazından alıkoydular” demiştir. Yine Sevgili Peygamberimiz bir başka kıymetli haberinde de şöyle buyurmuştur. (Men fâtethü salâtül asrî feke ennemâ vütre ehlühü ve mâlühü). İkindi namazı geçen yani kılmamış ikindi namazını geçirmiş bu kişi diyor sanki ehlî ve ıyâl’ini malını mülkünü kaybetmiş gibidir. Yani ehli ıyâl’i, malı mülkü yok edilmiş gibidir diyor. Bu da Buhârî Müslim’in ve diğerlerinin rivâyet ettiği bir hadis-i şeriftir Peygamberimiz böyle buyurmuştur. İkindi vakti dünya işlerine daldıkları, dünya işlerine daldıkları bir vakittir. Namazı da yüksek bir uyarıcıdır. Yemin de faziletini bildirir. İkincisi de ikindinin vakti de işte bu namazın vaktidir Asrın içinde hem ikindinin namazı hem vakti bulunmaktadır. İkindi vakti gündüzün sonu insan ömrünün de son demlerini andırır.

 

Dakika 10:00

 

Önemli bir mânâsı vardır. Yine “dehr” anlamındadır “Asr”, Râgıp de buna işaret etmiş, âlemin varlığının başlangıcından sona ermesine kadar ki zaman-ı kül, yani tüm zamanların hepsini de Asr içine almaktadır.

 

Yine Hz. Ali’den gelen bir haber de; Asr’a ve Dehr ’in belâlarına nöbet, nöbet gelen musibetlerine yemin olsun ki zamanın sonuna kadar insan hüsrânın içindedir diye Hz. Ali bu keşifte bulunmuştur. Ne kadar mükemmeldir bu da bu yüce mânâ da bu Asr kelimesinin içinde bulunmaktadır. Bu haberi nakleden de Suyûtî ’dir. Dehr, Allah’ın kudretine delâlet eden acayiplikler, gariplikleri içerir. Acı tatlı, karlı zararlı her olayı her değişim gelişim ondadır. „Acebü’l-acaibat, şaşılanların en şaşılanıdır. Râzî bunu böyle naklederken yine diyor ki devirler, seneler, aylar günler saatlere bölünür, şimdiki hâl bölünmeyen bir andır, geçmiş, gitmiş gelecek henüz gelmemiş ikisi de yokturlar. Şimdiki an senin anındır diyor. Felsefeciler, Kelâmcılar konu edinip durmuşlar. Bir işimiz (bedihi) açık mı? İntizai (soyutlama) mı diye üzerinde durmuşlar Felsefeciler ve Kelâmcılar. Bilişimiz (bedihi) yani açık mı (intizai) mi diye üzerinde durmuşlar. Arap şairi:

 

“Zamanı bir gemi gibi görüyorum, bizimle ölüme doğru

Akıp gidiyor, fakat hareketlerini göremiyoruz.”

 

Ömür en kıymetli sermayedir. Dehr ’den bir cüzdür ömür. Aklını başına al! Bu gemi ölüme doğru gidiyor ama hareketleri görünmüyor. Görünen ise saat işliyor ömürden tükeniyor. Her saniyesini fırsat bil, ömrünün her saniyesini fırsat bilmeyi gerektiriyor. Aklını başına al! Senelerce kaybedilen bir ömür düşüp giden ömür geri gelmiyor. İmtihan saatleri bitmek üzere dünyadan seni alıp mezara indirmek üzere ne yapıyor seni ölüme yaklaştırıyor.

Furkan Sûresi 62’nci âyeti kerime de: “Ve o öğüt almak veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbirini izler olarak Cenab-ı Hak yarattı, böyle bir düzen kurdu.” Mutasavvıflar, Sufiler bakın ne diyor; “İbnü’l vakit olmalıdır” derler. Şimdi bura da sufilerin, mutasavviflerin İbnü’l vakit, vaktin kıymetini bilmek, işte tasavvuf okulların da ruh terbiyesi, nefis terbiyesi üzerinden durulan o mutasavviflerin okulların da vaktin her anı değerlendirilir ve değerlendirilmelidir.

 

Dakika 15:27

 

Vaktin kıymeti bilinirse kişi vaktin oğludur. Îmânsızlar ise zevki için gün bu gündür, saat bu saattir. Şimdi yapmalıyız, çalıp oynamalıyız derler, bunlar da “İbnü’z-zaman”dır. Zamanla geçip gitmek isterler ki zamanlarını tamamen bâtıla, yanlışa harcarlar. Allah için hak ve hakîkat uğrun da zaman harcamazlar. Maksatlar farklı olarak bakın ikisi de vaktin oğlu ama ne oluyor? Birisi zamanı bâtıl bir yol da harcıyor, ömrü tüketiyor, öbürü ise sırf Allah yolun da her saniyesini dahi iki nefesin arasını ve her nefesi değerlendirmeye çalışıyor. İşte ikisi de bura da şöyle bir bak iyi öğren asrın âdetlerini, zamanın dilini bak insan tabiatına, zamana uygun bir duruma bak ve zamana uygun konuş diye sıkı tembih ederler. Ama hakîkat sana ne der? Zamanın tamamını hak ile konuş, hak amel işle der. Zaman böyle değerlendirilir. Hak yolda harcanmayan her an her saniye her salise isrâf edilmiştir. Kimi kazanır, kimi tüketir. Bakın vaktin oğlu olan zamanın her anını Allah yolunda kullananlar kazananlardandır, öbürleri ömrü tüketenlerdendir. Birisi kazanıyor birisi tüketiyor. Çünkü o ömrünü Allah yolunda her anını, her nefesini Allah yolun da harcayanlar kazanıyor, harcadıkça kazanıyor, ölümsüzlüğü ve onun mutluluğunu kazanırken öbürü tüketiyor, iflâs ediyor, kârı da yok. Çünkü Allah yolun da kullanmıyor. Ömür sermayesini çarçur etmiş ve ediyor. Hoplamayı zıplamayı, çalmayı çırpmayı, yalanı dolanı, bâtılın her şeyini adam kendine bunu kâr zannetmiş, bu tüketiyor, iflâs ediyor. Bu ölürken öyle bir hüsran ile ölecek, iflâs edecek ki her şeyini kaybedecek. Allah’u Teâlâ’nın bütün o kadar uçsuz bucaksız rahmetinden kendini mahrum bırakacak cehennemi boylayacak. Kazananla tüketen böyle değil, bir değil yani. Ey Müslüman! Sen kazanan olacaksın. İşte insanlık hüsrandadır diye Allah yemin ediyor, hüsran da olmayanları da bize kısaca özetledi. Her gün geçtikçe benim bir azım gider, yani ömrümden birazı gider.

 

Dakika 20:00

 

Ömrümden güzel bir şey olur mu? Onu da hak yola harca. Ömrümden güzel bir şey yoktur. Öyle ise o en güzeli en güzele harca. En güzel nedir? Allah’ın rızâsına emrine harcayacaksın. Ömür en güzeldir, Allah’ın kuluna lütfettiği nimet olarak. Bunu en güzelin rızâsına, Allah yoluna harca. Günler geçiyor, geçiyor seviniyoruz. Geçen günler ömürden eksikliktir. Kazanıyor musun? Tüketiyor musun? Aklını başına al! Asır ömrünü devamlı yemektedir. Asır senin ömrünü yiyor, senden alıyor. Geçen gece ve gündüz ömrünü kemirmektedir. Dikkat et gece ve gündüz ömrünü kemiriyor. Birisi gece olarak senin ömründen alıyor, biri gündüz olarak ömründen alıyor, ömrünü kemirip tüketiyor. Sen ne yapıyorsun? Sen şimdi kazanıyor musun? Tüketiyor musun?  Ancak îmân güzel amel, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye varsa sen kazanıyorsun, tüketmiyorsun, harcadıkça daha çoğunu elde ediyorsun ki ölümsüz hayat verilecek sana. İslam Yüce İslam, şanlı Kur’an, Muhammedî şeriat bu yüce ilâhî nizâmın önderi Hz. Muhammed ve onun ortaya İslam adı altında âlemlere Allah’ın tecellî ettiği Yüce İslam, seni ölümsüzlüğe hazırlıyor. Bakın bura da harcadıkça bir kazanım var, kârdan daha büyük kâra geçiş var ki cennet ve Allah’ın cemâline seni hazırlıyor. Bâtıla ömrünü harcadığın zaman îmân yok, Amel-i Sâlih yok, hakkı tavsiye yok, sabrı tavsiye yok. Bu nedir? Tüketti iflâs etti. Nereye gitti? Doğru cehenneme azâbın içine gitti. Kıymetli dostlarım, demek ki gece gündüz kişinin ömrünü kemirmektedir. Îmân ancak îmân edenler güzelim Amel-i Sâlih işleyenler, hakkı tavsiye edenler, sabrı tavsiye edenler bunların ömrü uzamaktadır, ölümsüzlüğe hazırlanmaktadır ki bunların yeri yurdu ölümsüz hayat Cennet-i Âlâ’dır. Öbürleri de sermayeyi hak yol da harcamadıkları için azâb evine gidecekler, orada onlara ölüm de yok hayatta yok. Yani mutlu bir yaşantı yok, azâb üstüne azâb, acı üstüne acı. İşte kıymetli efendiler durum kendini göstermektedir. Ölümün anası hayat iken o bizi ne yapıyor, aldatıyor. Hayat katiyyen ölümün anasıdır bu seni aldatmamalıdır. Hayat zefir ve şehîkı, soluk alışverişi ile nefesleri arası, hayat iki nefesin arasıdır. Bu her nefesini ve iki nefesin arasını Allah yoluna kullanırsan, Allah için Allah diyerek nefes alıp verirsen, iki nefesin arasını ki bu hayatı Allah yoluna harcarsan işte o zaman sen yaşıyorsun.

 

Dakika 25:07

 

Böyle yapmıyorsan, kendini yaşıyor sanıyor hâlbuki kefenler dokuyorsun, kendine kefen dokuyorsun. Allah yolunda alınıp verilmeyen nefesler kefen dokunmaktır. O kefeni giydirecekler, mezara indirecekler. Niye? Kişi ömrünü tüketen adama, ölen adama kefen hazırlanır. Sen Allah yolunda alınıp verilmeyen nefesler, iki nefesin arasındaki hayat tarzı Allah yolun da değilse sen kendine yaşıyor mu zannediyorsun? Kendine kefen dokuyorsun,  ölüm var ölüm, ölümü tüketiyorsun sen. Tüketen adam can da, cana vurulmuş gibidir ona kefen hazırlarlar. Ama Allah yolunda nefesler alıp verilince ölümsüz bir hayat sana kazandırılıyor, Allah’ın lütfu tecellî ediyor. “Nefesleri arasında dokunan bedeninin ve derisinin dokuları, kendisini ölüm için saran bir kefen gibidir.” Buraya dikkat et bir daha! “Nefesleri arasın da dokunan bedeninin ve derisinin dokuları kendisini ölüm için saran bir kefen gibidir.” Allah yolunda sen derin var, dokuların var bu senin kefenin. Bir de bunun üzerine bir bez giydirecekler. Hayatın mutlu olarak yenilenmesi için verilen ömrü, her nefesi, iki nefes arasını her an, vaktin oğlu bu demek işte her an Allah yolunda değerlendireceksin. Asr’a yemin ederken Cenab-ı Hak bize çok mu çok, o kadar mükemmel feyizler vermekte, mesajlar vermektedir.

 

“Zaman bozuldu, fesadı var diyorlar.”

 

Zaman bozulmadı, sen bozuldun ey insanoğlu! Zaman bozulmadı sen bozuldun.

 

Kendileri fesat, fesada boğuldular, kendileri bozuldular.

 

“Zaman bozuldu, fesadı var diyorlar.”

 

“Zaman bozulmadı, kendileri fesat ve fesada boğuldular kendileri bozuldular.”

 

Kasem edilenin bir şerefi vardır. Allah Asr’a kasem ediyor. Asr’ın bir şerefi var. Kendi şerefini bilen As’ın şerefini bilir, ona göre değerlendirir. Asr’ın şerefini, zamanın değerini kıymetini bil ve Allah yolun da şerefine şeref kat. Bu da îmân, Amel-i Sâlih, Hakk’ı tavsiye sabrı tavsiye ile olur. Onun için kıymetli dostlarım, kasem edilenin şerefi vardır. Asrın zamanın ayıbı kabahati, zararı yoktur. O değerli bir nimettir. Asr, zaman, dehr bunlar zamanın küllisi, büyük bir nimettir.

 

(La tesübbüt dehrâ feinnet dehrâ  hüvallâhü).

Ahmed bin Hanbel’in rivâyet ettiği bir haber de: “Dehr’e, dehr’e zamana küfür etmeyin. Çünkü dehr Allah demektir” diyor bu haber de. (وَمَا يُهْلِكُنَا إِلَّا الدَّهْرُ). ‘’Câsiye Sûresi 24’’ “Bizi zamandan başkası helâk etmiyor” diyen Dehrîler.

 

Dakika 30:11

 

Şimdi tabii ki Dehrî’lerin buradaki anlayışları, Ahmed Bin Hanbel’in rivâyet ettiği habere dayanmıyor. Onlar sadece ölünce dirilmeye inanmıyorlar. Sadece zamanın içinde, zaman bizi helâk ediyor, başkası helâk etmiyor diyorlar. Ama bu helâka zemini kendi küfürleri, şirkleri hazırlıyor. Çünkü Yüce Allah zulümden münezzehtir, eğer biri helâk oluyorsa o helâk olmayı hak etmiştir ve birisine Allah azâb ediyorsa, Allah zulümden münezzeh olarak adâleti tecellî eder. Onun için Dehri’lerin buradaki yapısı tabii ki zamanı iyi anladıklarından değil, tam tersine zamanı onlar kendileri Allah’u Teâlâ’yı inkâr ediyorlar, ölünce dirilmeyi inkâr ediyorlar, sadece işi dehr’e bağlıyorlar. Dehr’e bağlayınca da diğer ne kadar yüce ilâhî değerler varsa onları da inkâr ediyorlar. Onun için Dehrîler tamamen sapıktır ve bâtılın içine saplanmışlardır. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm’ın Asr’ı, bakın asırlar içinde asırlar var, zaman için de kıymetli zaman dilimleri var. Sevgili Peygamberimizin Asr’ı dinler çığırından çıkmış, tabii dinler deyince burada Peygamberlere gelen kitaplar ve şeriatlar ki bunlar birbirini yenileyerek gelmişlerdir. Gerçek din yolundan insanlar sapmış, fazilet ışıkları sönmüş, âlemi cehâlet, küfür, şirk, zulüm, cefa, azgınlık, fesat, şer, hasar karanlıkları kaplamış, kadir gecesin de (اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ), işte Kur’an nâzil olarak risâlet nuru Hz. Muhammed’in şahsında cihâna parlamış. Risâlet nuru doğmuştu. Şerrül beriyye istilasından, küllü hüsrandan kurtarmak için davet başlamış, inkılâpların başlangıcı olmuştur. İşte dünyayı bu kâbusun altından kurtarıp aydınlığa çıkaracak ilk parlama (اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ) diye Hz. Muhammed’in şahsın da cihâna bir risalet nuru, İslam nuru parlamaya başlamış. Bu nur doğmuş ebedîyete kadar sönmeyecek. İşte bu inkılapların başlangıcı olmuştur. O çağdan bu çağa gelişim, yükseliş ebedî devam edecektir. Artık Hz. Muhammed’in dünyaya şeref verdiği andan itibâren gelişim, yükseliş ebedîyete kadar devam edecektir.

 

Dakika 35:06

 

Tabii ki bu îmân, İslam gelişimine, yükselişine ayak uyduramayan, ehli küfür, ehli şirk, ehli nifâk, ehli zulüm aşağı doğru gidecek ve Hakk’a sarılan, Hakk’ın emrinde olanlar İslam’ın nuru ile parlayarak yükselişe geçmişler, Âlâyı ılliyyine doğru yükselerek devam edeceklerdir. Bunda ne şek vardır ne şüphe. Demek ki Hakk’a sarılmayan aşağı gidiyor, Hakk’a sarılan İslam’a, Kur’an’a, Hz. Muhammed’in önderliğinde işte Allah’a gidenler yükseliyor. Asrısaadet böyle bir şerefli zaman dilimi olarak ortaya çıktı, bu şeref, haysiyetli şeref bakın yükselerek devam ediyor. Asrısaadet, mücahede, fetih ve üstünlük ile nuru parlayarak Fetih Sûresi 28’de de buyrulduğu gibi (لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ) “Tüm dinlere üstün kılınsın için”, öbürlerine din demek mecâzîdir. İslam’ın dışın da hak din yoktur. Onlar bâtıl inanç oldukları için onlara mecâzen din deniyor. Yani hak olan din bütün diğer bâtıl inançlara üstün kılınsın için Allah Hz. Muhammed’i işte hidâyet Peygamberi, rahmet Peygamberi, İslam Peygamberi, bütün çağların, milletlerin Peygamberi olarak bağrında Kur’an parlayarak ne yaptı – bütün âlemlere çağlara, ebedîyyâta kadar Peygamber olarak gönderdi.

 

Bakara Sûresi 256’ncı âyetinde de: (قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ). “Hak bâtıldan ayrıldı, İslam geldi, hak ortaya çıktı, bâtıl haktan, hakta bâtıldan ayrıldı.” Şu anda dünya da bir mücadele varsa sadece hak bâtıl mücadelesidir. Hak Allah’tır onun ilkeleridir. Bütün hakları Allah verir, hukûkun üstünlüğü buradadır. Yüce İslam ise bunun adâletinin bizzat tecellîsidir. Her hak sahibine hakkını verdiğin yer de İslam vardır, vermiyorsan orada İslam yok zulüm vardır, bâtıl vardır. Bunun için kıymetli dostlarımız, doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Bu âhir zamandır, dikkat et bu zaman âhir zamandır, bu çağlar Hz. Muhammed’in çağları, bu asırlar Muhammed’in asırlardır. Çağdaşlık, ileri ve yükseliş buradadır. Hz. Muhammed’in asrıdır. Geçmişin hükümlerini ne yapmıştır? Eserlerini de içine alan, gayesine erdirendir. Geçmişin… Dikkat et buraya! Geçmişin hükümlerini, eserlerini de içine alan, gayesine erdirendir. Hz. Muhammed’in asırları, çağları kıyâmete kadar geçmişi yenilemiştir. Îsâ’nın, Mûsâ’nın yolundan,  İbrâhim’in, Nuh’ların yolundan sapan bir dünyayı hak yola çağırmıştır, gerçeğe çağırmıştır.

 

Dakika 40:07

 

İslam Hakk’ın dinidir, Hakk’ın kendisidir. Hakk’ın kurduğu kurum nizâmdır. Mûsâ (AS.) ve Tevrât’tan öncesi ilk asırlar, son Peygambere kadar olan asırlar, bir de son Peygamber ile başlayan âhir zaman ki işte bu Ümmet-i Muhammed’in asırları, Muhammedî asırlardır. Dünya’yı üçe bölersek Mûsâ’dan önceki asırlar, Mûsâ’dan Muhammed’e kadar olan asırlar ki bu arada Îsâ (AS.) var ve Hz. Muhammed’den kıyâmete kadar ki asırlar Muhammedî asırlardır. Şimdi bu asırlar, bu çağlar, Muhammedî’dir. Muhammedi çağlardır, Muhammedî asırlardır. Hz. Muhammed bütün milletlere, bütün çağlara, bütün asırlara Peygamber gönderilmiştir. İster kabul et, ister kabul etme o senin bileceğin bir iş. Bu bir gerçektir, bu bir hakîkattir. Bunu kabul etmeyen Allah’a bunun hesabını verecektir. İster kabul et, ister etme. Bizde dayatma yok, dayatma sende, zulüm sende, ötekileştirmek sende. İslam ise hak ve Hakk’ın ortaya koyduğu yüce ilkeler. İster kabul et ister etme ben sana kulluk yapacak hâlim yok. Ben Allah’ın kuluyum, sen de öyle ol, öteki de öyle olsun hepimiz Allah’ın kulu olalım. Allah’a kulluk edelim. Zaten Allah’ın kullarıyız ama kime kulluk ediyoruz buna bir bakalım. Kula kulluk yapılan yer de Allah’a kulluk olmaz kendini aldatma. Mûsâ (AS.) ve Tevrât’tan öncesi ilk asırlar, son Peygambere kadar olan asırlar, bir de son Peygamber ile başlayan âhir zaman ki Ümmet-i Muhammed’in asırları, artık kıyâmete kadar bütün asırlar, çağlar Muhammedî çağlar Muhammedî asırlardır.

 

Buhârî Şerif ve diğerlerin de; “Sizin vaktiniz ikindi vaktidir”. Dünyanın bakın ikindiden önceki ömrü geçmiştir. Dünyanın bir ikindiden sonra bir vakti, ömrü kalmıştır. Peygamberimizden bakın bu haber veriliyor. Peygamberimiz buyurdu ki Buhârî ve diğerlerinden gelen bir haber bu; “Sizin vaktiniz ikindi vaktidir. Bir ücret tayin etmiş, bir kırat yani birilerine ücret tayin etmiş, bir kırat vereceğim demiş. Sabahtan öğleye kadar Yahûdîler çalışmış. İkindiye kadar bir kırat demiş, burada da Hristiyanlar çalışmış. Bakın öğleden ikindiye kadar da Hristiyanlar çalışmış. İkindiden akşama kadar da iki kırat vereceğim demiş. Bu sefer de Ümmet-i Muhammed çalışmış. Yani siz Ümmet-i Muhammed çalışmışsınız ve çalışıyoruz şu anda çalışanlar çalışıyor. Çünkü bu vaktin içindeyiz hepimiz. Şimdi Yahûdîler kızmış, Nasranîler de kızmışlar. Bunlar kızdılar, biz çok çalıştık az ücret aldık dediler. Cenab-ı Hak dedi ki; “Ben ücretinizden bir şey eksilttim mi?” Hayır dediler. “O hâlde bu benim bağışımdır, onu dilediğime veririm” buyurdu. “Ümmetim az amelle çok ücrete nâil oldu buyurdu Hz. Muhammed.”

 

Dakika 45:07

 

Şimdi Hristiyan ve Yahûdî’nin kazancının iki katından daha fazla bir lütfa, Ümmet-i Muhammed mazhâr olmuştur. Şu anda bu şans dünyadaki bütün milletlere vurmuş ama Muhammed’in Peygamberliğini kabul etmeyenler bu şansını kendi yitirmiştir. Bu güneş hepimize doğuyor. Sen gözünü yumar da karanlığın içine kaçarsan o zaman sen yarasa kuşları gibi Muhammedî nurdan,  Muhammedî şeriattan kaçıyorsun, kaçınca kurtulacak mısın? Gittiğin yer de Azrâil orada hazır bekliyor, Allah’a hesap vereceksin. Muhammedî şeriatın içindeki âmir hükümler evrensel îmândır. Muhammed’in ümmetinin îmânı, geçmişi geleceği içine alır. Hak ve hakîkatin birisini alıp birisini atmaz. Hakîkatten neyi atıyorsan kendini cehenneme tepe takla atmış oluyorsun. İslam bir bütündür, onun bütününü alacaksın. Onun bütününü kalbin tasdik edecek, dilin ikrâr edecek Amel-i Sâlih olarak,  güzel ahlâk ve adâlet olarak da tecellî edecek, yaşanacak. Yapmıyorsun, kendin bilirsin. Yapmayacak mısın? Kendin bilirsin. Ben sana kendi imkânın kadar merhamet ederim, gücüm kadar merhamet ederim ve senin iyiliğine çalışırım, gücünü aşan bir yol da, durum da ben sana hidâyet edemem. Hidâyet Allah’tan, hidâyet Kitâb’ı Kur’an-ı Kerim’i sana anlatırım, işte anlatıyorum ve hidâyet okuluna çağırıyorum gel berâber okuyalım. Muhammedî okula, İslamî okula, hayat veren nurun derslerine gel kayıt ol, birlikte okuyalım ve hayat veren nurun dersleri ile ölümsüz hayatı Allah bize vermek, lütfetmek istiyor. Gel bunu kazanalım işte bu hidâyet okulu İslam’ın kendisidir. Buraya kayıt olalım okuyalım, okutalım. Çünkü Yüce İslam “oku, okut” diye başladı. Çünkü okumanın bir kıraat, bir tilâvet yönü vardır. “Tela” köküne bakarsanız tilavetin “tela kökünden yönüne, mânânın Kur’an’daki âyetlerin, İslam’ın delillerinin yüce mânâsını kalbe götürüp nefsi Kur’an’ın mânâsı ile kuşatırsan işte o zaman kıraatin yanına bir de tilâvet tecellî eder, yani mânânın tecellî etmesi, mânânın anlaşılması. İşte keşif notlarımız, irşâd notlarımızın amacı hem kıraat hem tilâvettir. Okumak, okutmak, mânâ ile nefisleri kuşatmak. Hangi mânâ?  Şanlı Kur’an’ın, nurlu İslam’ın mânâsı ile Muhammedî şeriatın mânâsı ile nefisleri kuşatmak. Sürekli yükselişe geçmek, İslam yüksek, İslam insanları yükseltmeye geldi, elinden tutup yukarı çıkartmaya geldi. İslam yükseliştir. Âlâyı ılliyyine gidiştir. Sürekli yükseliştir. Bunun önderi Hz. Muhammed bir gece de yedi kat gökleri gezdi. Cenneti cehennemi de gezdi ve Sidre-i Müntehâ’yı aştı (Kâbe Kavseyn’e) ulaştı. Bu ne demektir? Muhammedî çağlar yükseliş çağlarıdır. İstikbal göklerdedir kelimesinin istinat ettiği haklı bir yer varsa o da Hz. Muhammed’e istinat eder. Yükselişin önderi, rehberi, cennete insanları çağıran, Allah’a çağıran Peygamber (A.S.V).

 

Dakika 50:17

 

Evet, kıymetli dostlarımız,

 

Biz Allah’a ebedî muhtacız gelin Allah’a kulluk edelim, Kur’an-ı Kerim’i iyi keşfedelim, iyi anlayalım iyi anlatalım. Birilerinin güdümün de hareket etmeyelim. Batılıya doğuluya yaranmak için yağcılık yapmayalım. Batı felsefelerine, doğu felsefelerine, şimâle, cenuba, biri falan gruplara, filan gruplara falan izimlere bunlara yaranmaya çalışıp da dalkavukluğu bırakalım, gerçekleri söyleyelim. Kim olursan ol ateist oldu, deist ol, animist ol, natürist ol, kim olursan ol… Gel Yüce İslam’ın hayat veren nurun derslerini, İslam’ın okuluna kayıt ol bu dersleri tahsil et iyi anla iyi dinle. Hidâyet Allah’tan. İslam’ın kendisi de Allah’ın hidâyetinin tecellîsidir. Özgür, hür seçeneğinle, irâdenle bu gerçekleri ya kabul edersin ya etmezsin bu senin bileceğin iş. İslam’ın tamamı Allah’ın hidâyet tecellîsidir. Kabul ettiğin zaman Allah sana hidâyet ediyor. Kalbin tasdik edecek, dilin ikrâr edecek. Hidâyet tecellî edecek. Tasdikin ikrârın olmadığı yerde hidâyet yoktur. Bunun önünü kesen de sensin. Kendi yolunu kendin kesiyorsun, kendi evini kendin yakıyorsun, kendi evinin içinde bulunuyorsun kendin yakıyorsun. Hidâyeti kabul etmemek, İslam’ı kabul etmemek, Allah’ı ve O’nun ilkelerini kabul etmemek bu demektir. Îsâ bizim Mûsâ bizim, Tevrât bizim İncîl bizim, Zebur bizim Suhuflar bizim, İbrâhim’ler Nuhlar bizim. Bunlar İslam amentüsünün için de hepsi mevcut. İslam îmânının bunlar içinde mevcut. İslam evrensel bir îmân, evrensel bir merhamet, evrensel bir barış ve adâletin tecellîsi hem de hak adâlet, ilâhî adâlet. Kabul edecek misin,  Etmeyecek misin? O seni ilgilendirir. Ama bu bir gerçek kendine yazık etme, bizden söylemesi.

 

İşte kıymetli dostlarımız, Ümmet-i Muhammed’in çağları, asırları bütün milletleri kucaklamış bir İslam’ın çağlarıdır asırlardır. Çünkü İslam dini bütün milletlere gelmiştir. Hz. Muhammed bütün milletlere gelmiş bir Peygamberdir. Herkesi kucaklayan bir Peygamber, Yüce Allah’ın Rahmeti-Rahmân’ı herkese tecellî etmiştir. Bunu nankörlük yapıp da, bunu tüketip de kâra geçmezsen hüsrandasın. Allah’a yemin ediyor hüsrandasın.  Zarar da ziyanda iflâstasın. Îmân Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye, olacak kâra geçmek için, hüsranda olmamak için bunlar dört şart olacak. Bu sûre-i celile de Asr Sûresi’nin keşfini yapıyoruz. Bunların içinde bütün Kur’an-ı Kerim’in olduğunu unutma. Kur’an-ı Kerim’i özetleyenlerden biri Asr Sûresi’dir. Cenab-ı Hak öyle dedi, “O hâlde bu benim bağışımdır, onu dilediğime veririm” buyurdu, “ümmetim az amelle çok ücrete nâil oldu” buyurdu Sevgili Peygamberimiz bu kıssayı anlatınca. İncîl’de de bakın İncîl’i Şerifte de gerçek ilâhî olan İncîl’de, birilerinin uydurduğun da değil, ilâhî olan İncîl’de benzeri anlatımlar geçmiştir. Bakın Âli İmrân Sûresi 110’uncu âyet de (كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ) “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz” diyor Muhammed ümmetine, Cenab-ı Hak bize diyor.

 

Dakika 55:18

 

Hayırlı ümmet bu çağın bütün insanları Ümmet-i Muhammed’dir. Ama îmân, Amel-i Sâlih hakkı tavsiye, sabrı tavsiye varsa hayırlı ümmet bunlar yoksa değil. O zaman hüsran var. Yüce Allah da hüsrandan herkes kurtulsun diye yemin etti ki bütün insanlık hüsrandadır, gelin îmân edin, Amel-i Sâlih işleyin, hakkı tavsiye edin, sabrı tavsiye edin. Hüsrandan ebedî kurtulun. İşte İslam seni merhameti ile kurtarmaya geldi. Sınırsız kudret ve kuvvet Allah’ındır. İslam ile bu tecellî etmiştir. İslam’a sarıldığın kadar kurtulursun, ihmâl ettiğin kadar da mahvolursun. İyi anla iyi dinle!

 

Beled Sûresi’nin 2’nci âyetinde Cenab-ı Hak orada da beldeye Mekke’ye yemin etmiştir. Bakın yemin edilenlerin bir şerefi vardır, değeri vardır.

 

Hicr Sûresi’nin 72’nci âyetin de (لَعَمْرُكَ), “Habîbim senin ömrüne andolsun ki” Allah orada da habibinin ömrüne, Hz. Muhammed’in ömrüne yemin ediyor, burada da Muhammed’in asırlarına yemin ediyor, Muhammed çağlarına yemin ediyor ve onu da o mânânın için de kapsamına alıyor. Burada da ne yapıyor – Hz. Muhammed’in asrına da yemin ediyor. Orada Peygamberimizin ömrüne yemin ederken burada asrına yemin ediyor. Âhir zamana yemin olsun ki yani son. İnsanoğlu nedir? Hüsrandadır ancak îmân, Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye sabrı tavsiye varsa hüsran da değil yoksa hüsrandadır. Sermaye ömür, dikkat et seni çok ilgilendirenlerden biri şudur. Sermaye senin ömründür. Her nefes, her saat geçtikçe o nimetlerin sonu hesabı yaklaşır. Bakın sona yaklaşıyorsun hesaba yaklaşıyorsun, nefesler insan mülkü değil, Hâlik Teâlâ’nın mülküdür. Bunlar sana emânet sermayedir. Sana ömür emânettir, nefesler, saatler, dakikalar emânettir. Emâneti yerin de kullanmazsan ihânet etmiş olursun. Bunlar Hâlik Teâlâ’nın mülküdür senin mülkün değil. Bunlar emânet sermayedir, emânet, ömür emânet sermayedir ömür yarın bitecek. Emanet getir bakalım şu emâneti diyecek Cenab-ı Hak. Ne diyeceksin? Küfür yolların da şirk de bâtıl da harcadın, vur patlasın çal oynasın dedin, haram helâl tanımadın, îmân amel demedin, hak ve hakkı tavsiye demedin, hak yolda sabretmedin, bâtıl yollar da ne çilelere katlandın, ömür tükettin. Ne diyeceksin Cenab-ı Hakk’a? Aklını başına al! Biz insanlara yağ yakmayalım, doğruları söyleyelim,  yağcılığı bırakalım. Kıyı da köşe de dolaşıp da merkez de görünmeye çalışmayalım, tam gerçekçi olalım, gerçekleri birbirimize söyleyelim ve o zaman insanlığın hayrına, işte barışa çalışmış oluruz.

 

Dakika 1:00:00

 

Bu da Yüce Allah’ın dini İslam uğurundaki çalışmalar, Allah’ın emrinde çalışmadır. Ömrünü Allah’ın emri Yüce İslam’ın ilkeleri doğrultusunda çalış. Bütün insanlığa barış gelir, adâlet gelir, merhamet her tarafı kaplar, zulüm kalkar. Onun için kıymetliler (Ve en leyse lil insâni illâ masea küllüm rihim bima kesebe rahim). İnsanoğlunun kendine çalışması vardır. İnsan için ne vardır? Çalışması vardır, gece gündüz Allah yolunda çalış, hak uğrunda çalış her amelin hak olsun nur olsun. İslam hak ve nurdur. Allah’u Teâlâ’nın yap dediği ameller haktır ve nurdur, yapma dedikleri ise başının belâsıdır. Yapma! Allah yapma diyor yapma! Haram ve günahları işleme diyor, işleme. Küfürden, şirkten, nifâktan, zulümden bunlardan bir defa şiddetle uzak kal. Bin kere ölmeye râzı ol kâfir olmaya râzı olma. Münâfık olma müşrik olma, sakın olma! Allah’a yardım, yardım iste Allah’tan, yalvar Allah’a. Ya Rabbi! Küfürden, şirkten, nifâktan, kötü ahlâktan, zulümden sana sığınırım. Peygamberimiz bakın mâsum bir Peygamber, Murâd Peygamber her şeyi ona verilmiş öyle iken garanti bir hayatı, Allah onu rahmetinin içine gark etmiş, nurunun içine gark etmiş, öyleyken

 

 “Allahümme innî eûzü bike mineşşirki veşşekki vel küfri ven nifâgı veş şigagi ve-sûil ahlâki vesuil menzalifil ehli vel mâli velveled”  diyor.

 

Bir duasında birin de “Eûzü bike minel kasveti vel gafleti vel zilleti vel meskeneh ve eûzu bike minel küfri  vel fusugi veş şıgagı vessummeti verriya ve eûzu bike minessamemi vel bekemi vel cunûmi vel cuzâmi ve seyyul esgam”.

 

Her türlü Allah’a yalvarıyor, her türlü onun himâyesini istiyor. Her tehlikeden sığınıyor, her iyiliği ondan istiyor. Biz onun ümmetiyiz. İşte insanlar kazancına bağlıdır. Kendi ameline de kendisi rehin olarak alınır. Cehennem rehin yeridir, küfür varsa küfrü kazanmışsan küfür, küfrün karşılığın da cehenneme seni rehin alırlar. Şirkte, nifâkta zulümde bunlar hep böyle… Îmânın var, Amel-i Sâlih’in var, hakkı tavsiye sabrı tavsiyen var, tamam cennete alacaklar. Orada da mutlu hayat olarak karşına bakın kendi kazancın, Allah’u Teâlâ vesile edilerek bunu lütfu ile sana cenneti verecek, cemâlini verecek, ebediyyû’l-ebed sınırsız nimetler verecek. Hadsiz hudutsuz. Onun için güzel amel kazan. (كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ ). ‘’Müddesir Sûresi 38’’ “İnsan kazancına kendisi rehindir.” Her insan rehine alınacaksın amelinin karşılığı, kazancın karşılığı. Herkes kazancına bağlıdır, sermaye sahibine verilir. Sermaye kime verilir? Sahibine verilir. Kâr var mı bakılır, her harcanan nefeste bir zarar vardır. Şer ise kesindir, mübah ise yine zarardır. Dikkat et! Her harcanan nefeste bir zarar vardır.

 

Dakika 1:05:00

 

Şer ise şerrin zarar olduğu kesindir. Mübahlar ise yine zarardır. Ömrünü mubahlarla da harcama. Farzları yerine getir, vacipleri sünnetleri, müstehapları yerine getir, kâra böyle geçilir, zarardan böyle kurtulur. Haramlardan, günahlardan, mekruhlardan hattâ bakın mübahların da ifrat ve tefritinden uzak kal. Orayı da mübahı ölçülü kullan. Mesela yemek içmek mübahtır, çok yersen ne olur, hem isrâf oldu hem zarar oldu. Bakın hem de sağlığın bozuldu. Bir örnek bu sadece… Uyumak nedir? Mübahtır. Yeteri kadar uyu, fazla uyursan bu nedir? İsrâftır, sağlığını bozar. Yemeyi bil hani dengeli beslenme diyorlar ya, içmeyi bil, giymeyi kuşanmayı bil, zamanını iyi kullan, ölçü Muhammedî şeriatın ölçüsüdür. Ne doğu ne batı, hiç kimse bu ölçüleri Allah’ın koyduğu gibi koyamaz. Muhammedî şeriatın Şârîi Allah’u Teâlâ, Hz. Muhammed onu tebliğ ile uygulayan zatı muhterem. Yani sen Muhammedî şeriatı Allah’ı iyi tanı, ölçülere uy, ilâhî ölçülere uy. Herkes bir şey söylüyor, atıyor ölçü yok. Bilimsel olmayan şeyleri bilimselliğin arkasına sığınarak falcılık yapanlar var. Bunlara da dikkat et. Gerçek bilim İslam’ın kendisidir ve gerçek bilim İslam’ı emreder. Gerçek bilim İslam’ın ortaya koyduğu değerlerdir, insanlığa ne diyor bilim de yarış diyor. Gerçek bilim nedir? Bir şeyi kesin olarak şu şudur diye bilim keşfetmiş ise bunun itirazı da kalmamışsa bu gerçek bilimdir. Yoksa birisi bilimsel diyor bir şey konuşuyor,  öbürü itiraz ediyor. O da Prof. bu da Prof. bakıyorsunuz Proflar savaşı başlıyor. Niye? Bilimsel değil. Bilimsel olanlar gerçektir ve itirazı da yoktur. Bunlara da dikkat edin. Bilim adına falcılık yapanlara dikkat edin.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

İşte onun Yüce Allah’ın kahır, yücelik mertebeleri, mutlak güzellik tecellîleri sonsuzdur, Allah’ın kahrı da sonsuzdur ve lütufları da sonsuzdur. Bu senin kazanımlarına bağlıdır. Ya Allah’ın gazâbını kazanırsın, çarpılırsın ona veya Allah’ın lütuflarını kazanırsın. Bunu nasıl yapacaksın? Allah’ın dediği gibi,  şeriat Muhammedî şeriatın ölçülerine göre yapacaksın. Kendi kafana göre şu Allah’ın sevdiği bu sevmediği deme şansın var mı? Allah diyor bu benim sevdiklerimi şunlar benim sevmediklerim, şu yap dediklerim şunlar yapma dediklerim, bunlar Muhammedî şeriatla ortaya konmuştur. Başkalarının tespitleri insanların kendi varsayımlarıdır. Muhammedî şeriat Allah’ın ortaya koyduğu yüce nizâmın, yüce kurumun kânûnların kendisidir. Onu tanıyanın ilmi ne ise sevgisi, korkusu,  itaati, ameli, onu yüceltmesi o nispettedir. Allah’ın sağlam ilimle, iyi tanı, Kur’an’la tanı Allah’ı, esmâsı evsafı ile tanı, iyi tanırsan Allah’a iyi kulluk edersin, yanlış tanırsan yanlış kulluk yaparsın. Bugün İslam adına konuşanlara dikkat edin. Muhammedî şeriatı yok sayarak dindarlıktan bahsedenler var. Bunun ölçüsü ne? Kendi uydurdukları ölçüler. Onun ölçüsü yok kendi uydurdukları.

 

Dakika 1:10:01

 

Allah’ın ortaya koyduklarıdır Muhammedî şeriat. İlâhî kânûnlar, ölçüler oradadır. İslam fâkihleri bunu bize koruyarak, anlatarak öğreterek bu okulun baş hocaları fâkihlerimiz, müçtehitlerimiz, müfessirlerimiz, muhaddislerimiz, kâşiflerimiz, bize kadar bu davayı mükemmel okuyarak okutarak getirdiler. Biz de okuyarak, okutarak götüreceğiz. Kendi kafasına göre adam fâkih değil, fâkih beğenmiyor. Müçtehit değil müçtehit beğenmiyor. Bu nedir? Bu başıbozukluktur, aklını yitirmiş bu adam dengeyi bozmuş. Bunu İslam hastanesine gelip bunun tedâvi olması lâzım. Kur’an okuluna gelip okuyup kafayı düzeltmesi lâzım, Kur’an’ın şifa eczanesinden ilaç alması lâzım. Muhammedî eczaneye gel ve gerçek doktorlarımıza gel muayene ol. Muhammedî okul da iyi okuyan gerçek müçtehitlerimiz, mürşitlerimiz, gerçek ruhtan anlayan, kalplerin hastalığından anlayan bizim gerçek tabiplerimiz var. Dünya da ruh kelimesinin ne olduğunu bilmeyenler de doktorluk yapıyor. Bunlar seni tedâvi edemezler. Ruhun ihtiyaçlarını Allah ortaya koymuştur Kur’an ve İslam ile. İslamî okul da iyi okumayan senin kalbinin hastalığına ruh hastalıklarına çâre bulamaz, bulamıyorlar zaten. Bütün dünyanın doktorlarını da tedâvi edecek Kur’an-ı Kerim’in okulundaki iyi okumuş doktorlardır. Muhammedî okul da Muhammedî şeriat okulunda iyi okumuş doktorlarımız var dünyada gerçek âlimlerimiz var, gerçek müçtehitlerimiz var gerçek kâşiflerimiz var. Onun için bu dersler İslam’ın kendi dersleridir. İslam da hatâ yoktur hatâ insanoğlundadır, bizde insanoğlundan birisiyiz.

 

Kıymetli efendiler, muhterem izleyenler, insan her an tehlike, ziyan içindedir her an, her geçen nefes bir ölümdür. Bunu unutma! Her an insan tehlike, ziyan içindedir. Allah korumasa bir an bile kimse ayakta duramaz. Senin organlarını, sistemlerini, dokularını, hücrelerini, otomatik olarak beynin sinirlerin çalışmasını, kalbin kendiliğinden o çalışan motor, onları çalıştıran, sana hayat veren kim. Şunu bir fişe takıyorsun da oradan mı alıyorsun? Bunları sana bunları veren Allah’u Teâlâ. Sen daha kendini tanımamışsan, Rabbini tanımamışsın. Kendini de tanı, Rabbini de iyi tanı. İnsan her an tehlike ziyan içindedir. Gâvuru da Müslüman’ı da yaşatan Allah’tır. Tedbirler insanın gücü nispetindedir, o gücü de Allah vermiştir. Tedbirlerin bittiği yerde ne olacak, seni kim kurtaracak sonra tedbirlerin hepsi kurtarıcı mı? Tedbir almak kulluğun görevi, her konu da tedbirini al. Ama bu tedbirleri aldıracak firâset, ilim irfân, oradaki bütün imkânlar, yine Yüce Allah’ın vergisine bağlıdır. Sebepler onun irâdesine bağlıdır, unutma Rabbini iyi tanı. Her geçen nefes bir ölümdür, çünkü ömrün içinden her nefes ömrün içinden alınıyor bir daha da geri konmuyor.

 

Dakika 1:15:00

 

Ömür böylece bitiyor. Ne oldu zaman, her nefes bir ölümdür. Ömür sermayesi tükeniyor. O nefes ölüm olduğu için hayatın içinden alınıyor. Geri kalan hayatını da tüketmeye devam ediyorsun, sınıra dayandı ömür bittiği yerde ölüm var. Ömür bitti ölüm geldi. Dünya’dan âhirete bir kapı, bir berzah âlemi, mezar, berzah dünyadan âhirete açılan bir kapıdır. Allah’a hesap vereceksin, bu dünyada ki ömür imtihan sûresidir. Dünya imtihan meydanıdır aklını başına al! Sorular İslam’ın soruları, cevaplar İslam’ın verdiği cevaplardır. Sorusu cevabı İslam’da hazırdır. Muhammedî şeriatı işte bu okula gel kaydol, beraber okuyalım mezara kadar, okutalım okuyalım. Soruları öğrenelim, cevaplarını verelim. Nedir cevap? İslam’ı bilmek yaşamak… Kuru sözle ben Müslümanım diyor. Bir de bakıyorsun ki adam Müslümanım diyor münâfığın yaptığını yapıyor. Bakıyorsunuz Müslümanım diyor gâvurun yaptığını yapıyor böyle Müslüman olmaz. Bir adam ya Müslüman’dır ya değildir. Günahlarda da ısrar edilmez her an tövbe edilir, günaha ısrâr etmek Allah’a isyân etmektir. İnsan günah işler ama günaha ısrâr etmez, tövbe eder, istiğfâr eder, pişman olur, tövbenin şartlarını Nasûh tövbesi ile tövbe eder, yanar, yakılır ağlar. Allah’a isyân edilir mi? Etmişsin tövbe et yalvar, ağla, sızla, millete gösteriş olarak yapma, ıssız köşeler de Allah’a yalvar. Ama elinde olmayarak bazen ağlarsın o başka, o elinde olmayan nedenler başkadır. Bir de cazılık vardır cazılık o da başkadır. Gerçek saadet âhireti sevmek, kıymetli dostlar dünya sevgisi akıllı dolmaz, dünyayı âhirete kullanır, dünyanın sırtına biner âhirete harcar, gerçek saadet âhireti sevmek yani oraya yatırım yapmak. Âhireti sevmek nedir? Allah sevgisi kişiye hâkim olunca artık o yatırımını âhirete yapar. Âhiretini de sever ama Allah için sever. Kişi cennet niçin sever, Allah’ın cemâlini görmek için sever, Allah için sever. Allah gibi kimseyi sevmez Müslüman, Allah için sever. Allah gibi kimse yok ki zaten. Allah bir zâtın da, sıfatın da bir sevgi de Allah sevgisidir. Ondan sonra Allah’a artık Allah’ın tabii ki sev dedikleri sevilir ama Allah için sevilir, Allah gibi değil. Hiç kimse Allah gibi olmaz, olamaz. Allah’ın eşi benzeri yok ki. Korku da böyle Allah korkusu, bütün korkuların tamamı Allah korkusuna dayanmıyorsa o korku, korku değildir, başkalarına kulluktur. Çünkü Müslüman Allah’tan korkar, Allah’ı sever, başkalarına kötülük etmez. Niçin? Allah’tan korktuğu için, o birinden korktuğundan değil ki. Bugün bir Müslüman karıncayı incitmez. Niye? Allah ona bir karıncalık hakkı vermiş, onun hakkına tecâvüz edemezsin. Ancak zararlı muzur olanlar müstesnâ. Orada da ruhsatı veren yine ölçüyü koyan da Cenab-ı Hak’tır. Adâlet ilkelerini ortaya koyan da O’dur, zararı ortadan kaldırırken adâlet ilkelerine göre kaldıracaksın, başıbozuk değil, rastgele örfi olarak değil. Ben yaparım, ben ederim öyle bir dâvâ yok İslam’da.

 

Dakika 1:20:10

 

İslam’a benlik yok bir defa ilâhî emirler geçerli ilâhî adâlet geçerli. Ne zaman ki ben asarım, ben keserim, ben dayatırım ben yaptırırım bunlar helâk oldular. Milletlerini mahvettiler,  devletlerini yıktılar bunlar. Bunlar despot bunlar zorba. Bunlar başka türlü Firavun. Bunlara İslam hiç prim vermemiştir, vermez. Ama İslam’da adâleti doğru uygulamayan, Müslüman görünen câhiller bulunur zâlimler bulunur ama İslam’da Müslümanım deyip kalbin de tasdik ve dilinde ikrâr varsa o Müslüman’dır, mü’mindir fakat adâleti uygulamıyorsa zâlimdir. Onun için Müslümanlar zulümden uzak insanlar olmak zorundadırlar, zâlime karşı olacaklardır, zâlimden yana değil. Dünya’nın acı ve tatlısına iltifat etmemektir. Dünya’da hak yolda çalış, bazen acı bazen tatlı olaylar olur. İltifat etme bunlara, Allah için çalışmaya bak, sabırlı ol çünkü sabrı tavsiye de gerek, hakkı tavsiyenin yanın da sabrı tavsiye olacaktır. Şimdi dinliyoruz, konuşuyoruz, dinliyoruz bunlar nedir? Hem hakkı tavsiye hem sabır var işin için de. Sabırsız bunlar olur mu? Hırsız meselâ hırsızlık yaparken bile bir zahmet çekiyor. Hırsızlığın zahmetine katlanıyor. Bu sabırdır ama bak kendini mahveden bir sabırdır. Orada bir yiğitlik sergiliyor kendini mahveden bir yiğitliktir. Bunları Allah yolunda adâlet ilkelerine hayırlı hizmetler de bu yiğitliği sergileseydi olmaz mıydı? Kazanırdı kaybetmezdi. Bugün haydutlar da çok çalışırlar. Harâmîler çalışırlar. Bu harâmîliği haydutluğu Allah yolunda yapsalardı ya, kötü yollarla yapıyorlar. Ömrü yanlış yerde, sermaye yanlış yerde tüketiyorlar. Kazanmıyorlar kaybediyorlar, hüsrandalar. Ancak bakın îmân edenler hüsranda değil. Yüce Rabbini indirdiğini tasdik ile ihlâs ile ibadet, taat, söz vermişlerdir (وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى) “En güzeli doğruladı tasdik etti.” Doğru îmân fazilet, iyilik, itaat, istikâmet, hak hakîkat, Rûzi Cezâ ’ya îmân etmişler, onların tersinden sakınmışlardır. Îmânları hislerine, akıllarına, varlıklarına işlemiş. Dikkat et! Îmân, Müslümanın hislerine, akıllarına, varlıklarına işlemelidir. İçi-dışı îmân olmalıdır. İrâdelerine sahip olmuşlar. Çünkü irâde îmânın eline geçer, îmâna bağlı bir irâde Müslümanın irâdesi. Yüce Allah’ın rızâsına, indirdiği hükümlerine uygun ameller yapmışlardır, yapmalıdırlar. Müslüman budur. Mülk Sûresi’nin 2’nci âyetin de Hanginizin daha güzel amel yaptığınızı denemek için bakın size ömür, ölüm ve hayat bunun için verildi, denemek için. Güzel ameller yapmışlar, günah ve çirkinlikten çekilmişler, imtihanı kazanmışlar. Kitap sünnet, icmâ ve kıyasla hareket etmişlerdir. Ölçü bu İslam şeriatının ölçüsü, aslî deliller, kitap sünnet yani Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’in amelî ve kavlî sünnetleridir.

 

Dakika 1:25:07

 

Hz. Muhammed’in uygulamaları amelî sünnettir ve onun sözleri kavlî sünnettir. Onun için Kitâb’ın yanında hemen sünnet mevcuttur hem amelî hem kavlî. Bir de takrîrî sünnetler vardır. Bunun yanında icmâ vardır. Nedir icmâ? İslam âlimleri, müçtehitlerin bir konu da ittifâk etmeleri icmâdır güzel bir delildir. Çünkü Ümmet-i Muhammed bâtıl üzere ittifâk etmez hele de müçtehitler, âlimler. Bu konuda da kesin haber var. “Benim ümmetim bâtıl da ittifâk etmez” diyor. Kıyas nedir? Bir de kıyas var işte kitaptan sünnetten hüküm çıkaran bizim fâkihlerimiz var, müçtehitlerimiz var bunlarda kıyâs-ı fukahâdır. Bilinenden bilinmeyeni keşfetmenin adıdır. Kitaptan sünnetten hüküm çıkartmaktır kitaptan sünnetten hüküm çıkartmak başka şey, bir de bunlara ilave eden ve hüküm ortadayken kendi kafasına göre hükümleri çarpıtanlar var. Bunlar ihânettir, kıyasla değil içtihat da değildir. Nassın olduğu yerde içtihâd olmaz. Nas yoksa o nassa dayanarak bilinmeyene ihtiyaç var ise bilinmeyeni keşfetmek yeni şartlar ortaya çıkmış ise yeni cevaplar gerekiyor ise bilinenden bilinmeyene terakkî eder ve müçtehitlerimiz içtihâd ederler. Bu içtihâd kapısı kıyâmete kadar açıktır. Ama Kur’an’ı, sünneti, icmâyı iyi bileceksin ona göre içtihâd edeceksin. Câhilleri içtihâd ettiriyor birileri bu da ihanettir, işi ehlinden almak câhile vermektir. İslam her şeyi ehline vermiştir. Evet, kıymetliler zamanın değişen şartlarına göre ise icmâ ve kıyasla bakarlar. Müçtehitlerimiz gerçek âlimlerimiz ne yaparlar – icmâ ve kıyasla zamanın değişen şartlarına kıyasla icmâyla bakarlar. Yüce İslam çağları kuşattığı için her problemi çözer, her soruya cevap verir. Her yeniliğin daha yenisi İslam’dadır. Faydalı olan yeniliklere de zararlı olanlara da, bidatlara da gereken cevabı verir. Faydalıyı celb eder, zararı def etmeyi bilir, hattâ zararı defi öne alır peşinden faydayı celb eder. Fazilet, îmân, güzel amel ile teorik ve pratik güçleri olgunlaştırmakla kendini kemâle erdirmek, işte fazilet budur. Nedir îmân ile güzelim ameller ile teorik ve pratik güçleri olgunlaştırmak ile kendini kemâle erdirmek ile insan fazilete erer. İslam bütün ezeli, ebedî fazilettir.

“Fadl”, iyilik etmek, hakka çağırma, hak yol da mücahede ile başkalarının kemâl ve kurtuluşuna çalışmak, yardımlaşmak, işte fazilet bunlar. Fazilet yarışı,  îmân amel hak için, hak için olmayan ise bâtıldır ve hasardır, hüsrandır, zarardır, iflâstır.

 

Dakika 1:30:13

 

Hak için hak yolunda çalışmaktır, hakîkat budur. Bâtıl yol da değil, münâfıklık riyakârlık, dalkavukluk etmemek, öyle kötü vasıflar da bulunmadan hakkı tavsiye, hakta birleşmeyi, Emr-i Bi’l Ma’rûfu, iyiliği emir Nehy-i Ani’l Münker’i yani kötülüğü yasaklamayı hak ve doğruluk üzere hareketi tavsiye ve nasihat etmişlerdir. İşte şartın biri de budur, bu da Müslüman da illâ olacaktır. Diğeri de hak ve hayır yolun da sabrı tavsiye etmişler, nefislerin eğilimi hüsrandakilerin çokluğu karşısında hak yol da sabretmişler, sabrı tavsiye etmişlerdir. Şimdi dikkat et buraya! Hüsrandakilerin çokluğu karşısın da ne yapmışlar? Etrafa bakmışlar ki hüsran için de yüzüyor insanlar, bâtılın adamı çok. O ortam da dahi hak yolda gitmişler, sabretmişler, sabrı tavsiye etmişlerdir. Gerçekçilik budur. Ormana girince başka türlü, denize girince başka türlü ve birilerine yağ yakarak  ötekine gidiyor sendenim diyor, berikine giderek sendenim diyerek İslam’da münâfıklık ikiyüzlülük yoktur için-dışın Müslüman olacak.

 

Lokmân Sûresinin 17’nci âyetinde: “İsâbet edene ilâhî emir gereği sabır, kesin işlerdendir” diyor. Sabır kesin işlerdendir. İsâbet edene ilâhî emir gereği sabır kesin işlerdendir. Yani mutlaka sabır Müslüman’da olacak. Îmânın gücü kadar sabır vardır. Îmânda gücünü hak tasdikten hak ilimden alır. Şehitler sabır sayesin de o mertebeye, ebedî hayata ulaşmışlardır. Can vererek bakın sarp yokuştan çıkmışlar, Allah’ın rızâsına vuslata ermişler. Sarp yokuştan çıkacaksın, cayma, yılma, bırakma, yardımı kesme, korkma, Allah’tan kork itaat ve amele devam et. Elem ve musibetlere nefsin arzularına, metânetle sabret, sabrı tavsiye, şiârın olsun. Sabır nefsin tahammül kuvvetidir. İyi amel işlemek, kötülüklerden sakınmak, acıya, meşakkate katlanmak. Elem ve külfete sabırla, yüksek himmet ile gayret sahiplerinin başarısına ulaşır. Yüksek himmet ve gayret sahiplerinin başarısına ulaşır. Lezzet ve şehveti isteklere, şehveti isteklere sabırdır. Şehevî isteklerine sabretmeyenler şehvetine yenik düşerler kaybederler.

 

(Huffetil cennetü bil mekârihi ve huffetin nâru bişşehevâti). Müslim-i Şerif’in ve diğerlerinin rivâyet ettiği hadis-i şerifte bakın Peygamberimiz ne diyor;

 

Dakika 1:35:00

 

“Cennet zorluklarla çevrilmiştir, cehennem de aşırı arzularla, şehvetlerle çevrilmiştir. Aklını başına al! Cennetin etrafı zahmetler ile kuşatılmış, bu cennetin dışındaki zahmetleri göğüsleyeceksin, onun içine gireceksin, içi selâmet. Cehennemin dışı da cilâlı şehvetlerle onlara aldanırsan cehennemin işine girersin içinde azâb ve ateş. Açık sana bir Peygamber buyruğudur bu. Fıtrî, doğuştan kabiliyetin, terbiyenin, alışkanlığın, azim ve irâdenin, îmânın önemi çok büyüktür. Dikkat et! Fıtrî, doğuştan olanlar, doğuştan kabiliyetin, terbiyenin, alışkanlığın, azim ve irâdenin, îmânın önemi çok büyüktür. Bunu sonradan yanlış kazanımlarla, kötü ahlâkla, kötü ortama uyarak, kötü alışkanlıklar edinerek kendini mahvetme.

 

Âli İmrân Sûresi’nin 200’üncü âyetinde: “Ey mü’minler! Sabredin, cihâda hazırlıklı uyanık olun, Allah’tan korkun ki başarıya eresiniz.” Kimseden korkmayın, ama Allah’tan tam korkun, Allah için de kimseye kötülük etmeyin. Bu da Allah korkusuna dayanır. Ancak ilâhî adâleti uygulayın. (إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ) “Allah sabredenlerle beraberdir.” Bakara Sûresi 153, sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenir buyuruyor Yüce Rabbimiz. Bakara Sûresi 155-157’de: “Sabredenleri müjdele” diyor (وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ).

 

Deylemî Keşfül Hafâ, “sabır genişliğin anahtarıdır.” (Es-sabru miktâhul feraci) “Sabır genişliğin anahtarıdır, sabreden zafer bulur.” (Men sabera zafera) “İlmin başı sabırdır” sabrın sonu selâmettir. Bunlarda darbı meseldir ve gâyet doğrudur. Övülen, tavsiye edilen, sabır, îmân güzel amel ile… Dikkat et! Övülen, tavsiye edilen sabır hangi sabır? Îmân, güzel amel ile ve hayır yolun da sabırdır. Bu şecaat, sadâkat ve mertlik şiârıdır. Dikkat et sabrı iyi anla! Îmânın olacak, Amel-i Sâlih’in olacak, hayır yolunda zahmetleri göğüsleyeceksin işte bu şecaat sadakat ve mertlik şiârıdır ki sabır budur. Her kötülüğe katlanmak aşağılıktır, her aşağılığa boyun eğmek bu da aşağılıktır. Pislik içine düşüp çıkmayan… Dikkat et! Pislik içine düşüp çıkmayan, kurtuluş için çabalamayan, bâtılda saplanıp kalmak, şerre rızâ göstermek, tembellik, zillet, miskinlik, duygusuzluk, bunlar ve emsâli sabır değil rezilliktir, zillettir. İzzetini kaybetmiş, böyle sabır olur mu? Bugün neme lâzım mı? Zilleti rezilliği sabır olarak millete tanıtmaya çalışanlar var.

 

Dakika 1:40:04

 

Yahut o ortam da kalanlar var. İslam tamamen izzet uğrunda sabırdır, Allah yolun da. Dikkat et! (وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ). ‘’Münâfikûn Sûresi 8’’ “Üstünlük, izzet Allah’ındır Rasûlünün ’dür Mü’minlerindir”. Gördün mü? Mü’min izzetli insandır. Zilletin içine girip de orada kalan o zillete, bâtıla boyun eğen, bâtılın dediğini yapan değildir. Hakk’ın dediğini yapacaksın, o uğurda bütün karşına çıkan engellere karşı da mücahede edeceksin, o mücahedenin zahmetlerini göğüsleyeceksin. Hak yoldaki sabır bu kahramanlığın en büyük kahramanlığıdır ve buradaki kahramanlığın şahlanmasıdır. Allah’ın Rasûlünün bakın Mü’minlerindir. Ne? İzzet. Zillet kimindir? Mü’minlerin dışın da, mü’min olmayan ne kadar kimse var ise zillet onlarındır. Çünkü Cenab-ı Hak Peygamberlerini aziz kılan kendisi mü’minleri de aziz kılan kendisidir. İslamî değerler kişiyi yükseltir, aziz kılar.

 

(Ve lem yekün lehü veliyyül minel zülli). Bak ne diyor; “Âcizlikten dolayı yardımcısı bulunmayan Yüce Allah’tır, Allah’ta âcizlik yoktur. Onun için O’nun yardımcıya hiç ihtiyacı yok. Allah’ın dinine eğer birisi yardım ediyorsa bu bizim ihtiyacımızdan dolayıdır. Allah’ın buna ihtiyacı yok ama bizim ihtiyacımız var. Biz Allah’ın emirlerine uymalıyız, görevimizi yapmalıyız ki Allah’ın sınırsız nimetlerine mazhâr olmalıyız. Allah’a biz muhtacız, O kimseye muhtaç değil. Meselâ adam sabır zannediyor, şerre rızâ gösteriyor. Nedir şerre rızâ? Sen de şersin o zaman, şerre rızâ olmaz küfre rızâ gösteriyor. Bir Müslüman bunu sabır zannederek küfre rızâ gösterirse kâfir olur küfre rızâ küfürdür. Şimdi bakın bazı yumuşaklıklar vardır ki eşeğe mahsustur. Müslüman’a insana mahsus olmayan yumuşaklıklar vardır. Nedir? Şerre rızâ eşekliktir. Küfre rızâ küfürdür, eşekten de kötüdür. Çünkü eşek, eşek olarak yaratılmış, eşek eşekliğini yapıyor zaten. Ama sen ahsen-i takvim de en üst biçimde insan olarak yaratıldın, İslam’ın şerefi ile donatıldın. Şerefini bil, değerini bil! Onun için bakın İslam’ın haysiyet ve şerefine uymayan yumuşaklıkta hayır yoktur. Efendimiz (A.S.V)  bakın beğenmişti diyor. Neyi? Berraklığını. “Bulanıklıktan koruyan, kızgınlık eseri bulunmayan yumuşaklıkta hayır yoktur diyen şairi beğenmişti.” Şairin biri öyle diyordu Peygamberimiz duydu. Diyordu ki şair; “Bulanıklıktan berraklığını kızgınlık eseri bulunmayan yumuşaklıkta hayır yoktur diyen şairi beğenmişti.” Şimdi eğer bir insan hakkı bâtıldan ayırmıyorsa, bâtılı bâtıl olarak, bulanığı bulanık olarak, berrağı da berrak olarak birbirinden ayırmadan orada yumuşak davranıyorsa bunda hiç hayır yoktur diyor şair, Peygamberimiz beğenmiş. Müslüman hakkı bâtıldan ayırır, hakkı savunur. Müslüman nere de yumuşaktır?

 

Dakika 1:45:28

 

Günah işlememek, Allah korkusu, Allah sevgisi, iyilik ederken herkese yumuşaktır. Ama İslam’a birisi saldırıyorsa, küffâr Hakk’a saldırıyorsa, orada Müslüman (أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ) “Küffara çok şiddetlidir, hakkı savunur” ve savunmayı bilir, ölçüleri de bilir, çünkü İslam’da bunlar hem ölçüsü vardır. (أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ) Müslüman Kur’an-ı Kerim’i bilir, bilmesi lâzım, sünneti bilir, ilâhî şeriat ölçülerini bilir ona göre davranır,  rastgele davranmaz ki rastgele de kızmaz rastgele kabalık hiç yapmaz, aslanlar gibi savunacak zamanı bilir, yumuşaklık ortamını da bilir.

 

Sahîh bir hadisi şerif’te Müslim’in, Tirmizî’nin ve diğerlerinin de rivâyet ettiği bir hadiste bakın Peygamberimiz ne diyor:

 

(Menraa minküm münkeran fel yuğayyirhu biyedihî vemellem yestedığ febilisânihi vemellem yesteddığ febigalbihî vezâlike edaful îmân).

 

“Sizden her kim bir kötülük, bir biçimsizlik görürse onu eliyle değiştirsin.” Görüyor musun Onun neme lâzım yok. “O kötülüğü eliyle ortadan kaldırsın, o kötülüğü iyiliğe çevirsin, değiştirsin ona gücü yetmezse dili ile değiştirsin.” Baktı ki yalan yanlış konuşuyor, dilinle ilminle bunu düzelt.  Buna da gücü yok orada bunu söyleme şansı yok, belki söylese orada savaş çıkacak veya daha büyük bir kötülüğe yol açılacaksa zaman ortamını da değerlendir,  buna da gücü yetmezse diyor kalbi ile değiştirsin ki bu îmânın en zayıfıdır. El, dil dururken işi kalbe bırakırsan bu îmânın en zayıfıdır. Bu kalpte de yoksa orada îmân da yoktur. Yani küfre rızânın, kötülükleri alışmanın, kötülüklere göz yummanın, kötülüğe hoşgörünün sonu nedir? Îmânsızlıktır. Kötülükleri düzelteceksin. Kötülüğü iyiliğe çevireceksin. Ya bunu elinle, ya dilin ile yapacaksın. Eğer elin, dilinin gücü yetmezse kalben o kötülüğe buğuz edip o kötülüğü kalp kabul etmeyecek. Elde yok dil de yok kalpte de yok orada îmânda yoktur. Ne olmuş, tamam bu kötülüğü, şerre, küfre uyum sağlamış. Bundan adam olmaz, bundan Müslüman da olmaz. Îmân yok ki Müslüman olsa, adam olsa. Şerre harama, küfre, nifâka, şikaka, zulme ayak uydururum dersen onlara uyum sağlayayım dersen sende ne din kalır ne îmân kalır. Aklını başına al! Hoşgörü ne demek olduğunu bil. Hoşgörü nedir? İnsanları düzeltmeye çalışmak, kırmadan, dökmeden düzeltmeye çalışmak, Hakk’ı tavsiye etmek, bu arada sabırlı olup sabrı tavsiye etmek ama hakkı hakîkati önererek, bâtıla göz yumarak, bâtıla uyum sağlayarak değil.

 

Dakika 1:50:00

 

Öteki hırsızlık yapıyor göz yumuyor. Beriki bankaları soyuyor göz yumdu. Bu nedir? İhânettir vatana, millete, mukaddesata ihânettir. Bankalar soyulurken neredeydin? Berâber miydiniz,  yoksa gözünü mü yumdun kulağını mı tıkadın ne yaptın?  Yetimlerin hakkını yedirdin,  devleti, milleti zayıf düşürdün, vatanı milleti düşmana teslim etmenin bir yolu ihâneti de budur. Milletin mukaddesatına dil uzattın, eline aldın balyozu milletin yüce değerlerinden bir asra yakın mahrum etmeye çalıştın. Bu en büyük zulümdür, bu zulme boyun eğenler isteyerek onlar da zâlimlerin uşaklarıdır. Bu zulme sana kim dedi boyun eğ diye. Esir milletlere hürriyet, özgürlük, kahramanlık ve onun ya istiklâl ya ölüm mücadelesinin ruhunu veren İslam’dır. Gücü yetmezse kalbiyle değiştirsin ki bu îmânın en zayıfıdır. Bu sözler Hz. Muhammed’e ait sözlerdir, o buyurmuştur. Onun için Müslüman ne yapacağını bilmelidir, öğrenmelidir. Bu İslam’ın hayat veren nurun derslerini, keşif notlarını, irşâd notlarını bize öneren bu okula kaydol mezara kadar beraber okuyalım, okutalım faydalı olalım. “Âyetler hakkında ileri geri konuşandan yüz çevir.” ‘’En’âm Sûresi 68’’ Eğer Kur’an hakkında bir ileri geri konuşuyorsa rastgele bilmeden bunlardan yüz çevir, bunların karşısına gerçekleri çıkar. İşte bu derslerimizin bir amacı da budur. Kur’an-ı Kerim hakkında rastgele o yana bu yana konuşanlara karşı biz doğruyu yanlış ders okutan ekollere karşı bu doğru bir okuldur. Doğru okumak doğru okutmak… Ayetler hakkında ileri geri konuşandan yüz çevir. Hatırlayınca kalk, onlarla oturma! Baktın ki adamlar gerçeği dinlemiyor, anlamıyor, anlamak istemiyor, dinlemek istemiyor. Onlar zâlimdir, bunlarla oturma, kalk onların yanından diyor. Bu bir protestodur yanlışı protesto edeceksin. Ya buna usulüne göre bu yanlışı elin, dilinle doğruya çevireceksin, baktın ki burada gücün yetmiyor kalben buğuz edeceksin, baktın ki zâlimler, câhiller, gâfiller, hâinler Kur’an-ı Kerim âyetleri hakkın da rastgele konuşuyorlar. Bunlara karşı uyarman fayda vermiyorsa oradan kalk diyor Cenab-ı Hak. ‘’En’âm Sûresi 68’’ bunlar önceki derslerimizde geçti. Derslerimizin Kur’an-ı Kerim’in baştan sonuna kadar takip ederek bu okulun derslerini kaçırma hepsini iyi anla iyi dinle! Bakın bugünkü dersimiz Asr Sûresi’nin keşif notları ile bakın buraya kadar geldik ve Asr Sûresi’nin keşif notlarını irşâd notlarını bitirmek üzereyiz. Müslüman basiretli olmalıdır. Yusuf Sûresi 108’e bak. Bu dört özellik îmân, Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye, îmânın belirtisidir. Bu dördü Müslüman da varsa bu îmândır, îmânın belirtisidir.

 

Dakika 1:55:00

 

Îmânın hükmü, evet inan inan. İnançlı olan… Îmânın hükmü ne yapmaktır? Îmâna, îmânın ilkelerine, îmânlıya, îmânlının hak ilkelerine tâbî olmaktır. Îmân ilkelerine, îmânın hükmü nedir? Îmânlı ve îmân ilkelerine tâbî olmaktır, biz Hz. Muhammed’e ne yapacağız? Bütün varlığımızla Hz. Muhammed’e tâbî olacağız, onun şeriatına sıkıca bağlanacağız. Bütün zaman ve mekânın üstünde hak… Dikkat et! Hak bütün zaman ve mekânın üzerinde hayat ile yaşayacaktır, yani hak hayat ile yaşayacaktır. Ebedî bir nimet ve saadettir. Bu hak hukûkun üstünlüğü, dünya da bu hakka tam inanın bir tezâhüründen ibârettir ki yani dünya da o hakka tam îmânın bir tezahürünün, bir tezâhüründen ibârettir. Çünkü hak hayat ile berâber hak ve hukûk ve adâletin üstünlüğü nedir? Ebedî bir nimet ve saadettir. Dünya’da o hakka tam îmânın bir tezâhüründen ibârettir. Dünya da o hakka tam îmânın bir tezâhüründen ibârettir. Dikkat et! Mürcie nasıl düşünüyor,  burada yanılmış Mürcie’ciler. Îmân olunca amelsizlik zarar vermez demişler, bu bâtıl inançtır. Mürcie’nin inancı da ehl-i bid’attir, bâtıldır ve dalâlettir. Bunlar inanmak yeterli demişler, ameli gerekli görmemişler, amelsizlik zarar vermez demişler. Bu bâtıl inançtır. Ey Müslüman! Îmân, Amel-i Sâlih, hakkı tavsiye, sabrı tavsiye. Bu dördü olmazsa hüsrandasın, zarardasın, iflâstasın. Kâra geçen üreten değilsin, tükensin, ömrü tüketirsin, kârın olmaz hüsranla biter. Onun için Ehl-i Sünnet ne diyor, Ehl-i Sünnet inancı; Îmânı olan amel etmezse fâsıktır diyor âsîdir. Bu Ehl-i Sünnet inancı bunlar da hüsrandadır. Adam mü’min Müslüman ama amel etmiyor. Bu fâsıktır, âsîdir bunlarda hüsrandadır. Îmânın varsa amelin olacak. Amel-i Sâlih’in olacak, hakkı tavsiye sabrı tavsiye olacak. Evet, bunlara da cehennem vardır, dikkat edin. Adam inanmış Müslüman, amel işlemiyor, bu fâsıktır, asidir, bunlarda cehennemi boylayacaktır. Bunlara da cehennem vardır, günahı ağır gelenler, günahtan temizleninceye kadar cehennem azâbını göreceklerdir, görürler. Bu onların da hüsranıdır. Müslümanım inandım demek yetmiyor. Amelini işleyeceksin îmânın gereğini yapacaksın, farzları, vacipleri, sünnetleri yerine getireceksin müstehaplara varıncaya kadar. Haram ve günahlardan uzak kalacaksın ve hak yol da bir mücahit olacaksın.

 

Dakika 2:00:15

 

Kıymetli dostlar,

 

Taberânî, Beyhâkî’nin, Ebû Huzeyfe’den yaptıkları rivâyette Ashâptan iki kişi karşılaşınca diyor bakın, biri diğerine (وَالْعَصْر) Asr Sûresi’ni okumadan, selâm vermeden ayrılmazlardı diyor. Hak ve sabır tavsiye etmeye ihtiyacımız ne kadar çok. Tersini yapanlara ‘’Hümeze’’ geliyor. Ashâp bunu yapıyor, birbirinin yanına gelince “Vel-asrı” birbirlerine okuyup selâmlaşıyorlar. Ashâp şuurlu Kur’an-ı Kerim’in içini dışını biliyor bu zât-ı muhteremler. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Ya bugünün Müslüman’ı. Selâm verirken dilinin ucu ile veriyor selâmdan haberi yok, onun kutsallığından haberi yok, selâmı alacak adam ona saygıyı bilmiyor. Tabii gerçek selâm vermeyi bilenler, selâm almayı bilenler konumuz değil bunlar. Selâma bile saygısı, hürmeti olmayan câhil zır câhil, mürekkep câhillerin sayısı çoğaldı, bunlar Müslüman’ım diyorlar. Bunlara İslam’ı öğretmek gerek. Hak ve sabır tavsiye etmeye ihtiyacımız ne kadar çok. Tersini yapanlara ‘’Hümeze’’ geliyor. İmâm-ı Şâfiî bu sûre insanlara diyor yeterdi diyor. Bu da Sâbûnî’nin kaleme aldığı, İmâm-ı Şâfiî’den yaptığı bir haberdir. Bakın şairimiz ne diyor: O merhum kıymetli şair İslam şairi, insanlık âleminin muhterem şairi;

 

Hâlikın nâmütenâhi adı var en başı hak.

Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak.

Hani Ashâb-ı Kirâm ayrılalım derlerken

Mutlaka sûreyi Vel Asri okurmuş bu neden?

Çünkü meknûn o büyük sûre de Esrâr felâh,

Başta îmânı hakîkî geliyor sonra salâh.

Sonra hak, sonra sebât

İşte kuzum insanlık dördü birleşti mi?

Yoktur sana hüsran artık.

 

Mehmet Akif merhum Allah çok çok rahmet eylesin ona ve diğer bütün İslam âlimlerine, gerçek İslam şairlerine, bütünü Ümmet-i Muhammed’in tamamına Allah bol bol rahmet eylesin, mağfiret eylesin. Bütün îmânlı kalpleri bir araya birleştirsin îmânları kuvvetleri zâhiri ve bâtınî bütün imkânlarını birlik ve beraberlik içinde Allah yolun da dünyaya İslam barışının gerçekleşmesi için çalışan bir Allah’ın huzurun da tek vücut bir Allah’ın ordusu hâline getirsin.

 

(Amin amin velhamdülillahi rabbil-âlemin vessalâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammed Estağfirullah bi-adedi zunubinâ hattâ tuğfer Allah’u Ekber hattâ tuğfer).

 

Dakika 2:04:35

 

(Visited 176 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}