51- Tefsir Ders 51 hayat veren nurun keşif notları
51- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 51
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Sizlere 100 sene sonra diriltilen Üzeyir (AS.) veya o kıssa üzerinde bazı rivâyetlerden size notlar verelim. En meşhuru Üzeyir Bin Şerhiyâ ve Kudüs şehridir. Dirilen Üzeyir Bin Şerhiyâ o yıkılan, yakılan şehirde üstü altına gelen Kudüs şehridir. Buhtu Nassar’ın yakıp yıkmasıyla meydana gelmiş. İsrâil’in bir kısmını öldürmüş, bir kısmı esir alınmış, bir kısmı Şam’a sürülmüş. Üzeyir (AS.) esirlerin arasından kurtulup merkebiyle Kudüs’e vermiş. Yakılmış, yıkılmış görünce böyle söylediği mervîdir. İnsanlar biran için böylede boş bulunabilirler kuldur neticede. Mucize zuhur etmiş üzüntülü, sabırlı mü’minin sonu selâmettir. İşte bir Müslüman ne pahasına olursa olsun Allah’u Teâlâ’ya tevekkül edip teslim olacak ümidi tam olacak Rabbi’sine karşı. Hiçbir zaman ümitsiz olmayacak. Bunun için müjdesini Cenab-ı Hak ne diyor; “Sabırlı mü’minin sonu selâmettir” müjdesini vermektedir. Ümitsizliğe yer yoktur. Sen Allah’ın emrinde ol kalanına karışma sonun selâmettir. Çünkü Allah’u Teâlâ’dan başka gidecek yerimiz mi var? Kimsemiz mi var? Ondan başka kimsemiz yok ki. O da her şeye kâdir, her şeyi hikmete dayalı ona teslim oldun mu zaten mutlusun. Ölürsen şehidisin kalırsan gazisin. Her konuda hazır ve nazır yerden, zamandan, mekândan münezzeh olarak hazır ve nazır, rahmetiyle sana senden yakın. Hidâyeti, ilmiyle sana senden yakın. Azamet ve kudreti her şeyi kuşatmış. Rahmeti her şeyi kapsama altına almış. Rahmetine nihâyet yok. Böyle bir varlık mahiyetinde olan böyle bir varlığa inanan onun koruması altında olan, onun himayesinde olan bir insan için ebedî bir mutluluk, ebedî bir necat vardır. Panik yapmaya hiç gerekte yoktur. Tabii bunun neticesinde 70’inci yıl yüksek Fars Acem hükümdarı Yûşek isminde Fars acem hükümdarı Kudüs’ü fetih etmiş ve imar etmiş. İşte o imar edildiği zamanda 100 sene ölü hâlde duran Üzeyir’i Allah diriltmiş. Lokman Sûresinin 33’üncü âyetinde “Allah’tan korkun babanın evladına evladın babaya bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Allah’ın vaadi haktır.” Dünya hayatı ve aldatma dünya hayatı ğarur şeytan sizi aldatmasın. Dünyada aldatır ğarurdur şeytan aldanmıştır aldatır. O da sizi aldatmasın. Allah (C.C) affeder diyerek size günah işletir.
Dakika 5:00
Sizi Allah’la kandırmaya çalışır, sapıtır. Dinden, îmândan çıkarır. Allah affeder diye diye dinsiz, îmânsız yapar, her kötülüğü yaptırmak ister. Ne diyerek? Allah affeder diyerek yaptırır. Seni gâvur yapar, müşrik yapar, zâni yapar, zinâ zinâ ettirir, çaldırır, çırptırır, bankaları hortumlatır, bütün yetimleri, bütün milletin hakkını yedirir. Bu hem dünyanın insanı aldatması hem de ğarur şeytanın aldatmasıdır. Ğarur kendi aldanmıştır çok aldatan çok aldanan demektir. Baştan kendisi aldanmıştır Allah’ın emrine karşı çıkmıştır. Secde etmediği gün ilâhî nizamı hilâfet kânûnlarını kabul etmediğinden beri şeytan kaybetmiş, aldanmış ve ondan beride aldatmaktadır. Suçunu itiraf bir türlü edememiş. Âdemoğluna karşı düşmanlığa devam ediyor. Bu düşmanlık hilâfete karşıdır. Yani Allah’ın hükümranlığını Allah’ın yeryüzünde kânûnlarının uygulanmasını şeytan istemez.
Yine Yusuf Sûresinin 110’uncu âyetinde: “Suçlular topluluğundan azâbımız geri çevrilmez.” Yine Hûd Sûresinin 4’üncü âyetinde: “Dönüşünüz tamamen Allah’adır.” Zümer Sûresinde de bak ne diyor; لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin diyor. Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez ama azâbından da emin olunmaz. Yine Yusuf Sûresinin 87’nci âyetinde: “Ancak Allah’tan ümit kesenler kâfirlerdir” diyor. Müslüman Allah’tan ümit kesmez ama azâbından da emin olmaz. ‚Betaet‘ bir asır ölü, hareketsiz kalışın adıdır. Bunun adı betaet’tir. Kâdir, yaratıcı kudret, mutlak varlık, îmânla bilinir hepsini görmeye gücün yetmez. Kimsenin gücü yetmez. Allah’ın hepsini görmeye güç yeter mi? Ama îmânla bilinir. Kim? O kâdir olan yaratıcı kudret, mutlak varlık îmânla bilinir. Hepsini görmeye gücün yetmez. Öğrenmek için merakından dedi. Yani İbrâhim Aleyhisselâmın ölüyü dirilttiği görmesi, görmek istemesi merakındandır, öğrenmek içindir. Yoksa tam bir mü’mindir, tam bir Müslümandır İbrâhim (AS.) îmânında şüphesi falan yoktur düşünülemez bile. ‘’Makam-ı Hullet’’ sevgi, dostluk makamıdır. Hullet Makamı sevgi, dostluk makamıdır. Tavus kuşunu, horozu, kargayı, güvercini veya kartal bunları kesiyor etlerini karıştırıp tepeciklere birer parça bırakıyor. Neticede tüylerini dahi karıştırıyor. Başlarını eline almış birer parça dağların üzerine koymuş etlerin, kanların, tüylerini dağdan dağa uçtuğunu görmüş. Etler uçuyor, tüyler uçuyor ve hepsi sapa sağlam dirilmiş eski hâllerinde uçuşarak İbrâhim’e geldiler.
Dakika 10:10
Ölünün dirildiğini açıkça gördü İbrâhim (AS.). Yakînin sırları görünüyor. (كن) emrine bağlı olarak Allah bireyin olmasını isteyince sadece (كن)’der. Ol der hemen olur. Çünkü yaratıcı otoriter kuvvet ve kudret yaratıcı odur. Bu âlem bütün varlıklar onun kün (كن) emriyle yaratılmıştır. Enfüsî âleme bak bu iç âlemdir birde âfâkî âleme bak dış âleme bak nasıl mükemmel yaratılmış. Tahlil, analiz, terkip, sentez her hatırlama bir diriltmedir. İnsan her nefesinde hayat yenilenir. Nefsin kürsüsü kalptir, beyindir. Yine Zümer Sûresi 67’nci âyetinde Allah’u Teâlâ: “Allah’ı hakkıyla tanıyıp bilemediler.” Kıyâmette o gün tamamen yeryüzü onun kâbzai kudretinde tasarrufundadır. Gökleri eliyle dürülmüştür. (سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ) Gökler eliyle dürülmüştür. Bütün âlemler onun kudret elinde yok sayılır. Çünkü onun kudreti karşısında bütün âlemler yani bir avuç bile sayılmaz. Onun kudreti, azameti, uçsuz bucaksız, sınırsız onda kudret var. ‚Allah-ül Muhyi‘ Allah dirilten hayat verendir. Nemrut’un ateşini gülistan yapması nedir? Ateş içinde de hayat yaratmıştır. Ateşe ne demiş? Emir vermiş. Ateşi kendi yarattı. Ey ateş ateşliğinden vazgeç yakma İbrâhim’i demiş ateş soğumuş buz gibi olmuş sanki gül, gülistan oldu. ‘Sürâka-i Âfak’ ufukların ortakları yani şirk, ‘Şürâka-i Âfak’ ufukların ortakları şirk. Îmân aklın başıdır. Âhiret neticeler âlemidir. Bakara Sûresi 245, 254 darlıkta, bollukta tabii ki her şeyi veren odur. Darlık verende odur, bolluk verende odur. O gün gelmeden harcayın. Allah yolunda harcayın ki mahşerde, mizanda sevap terazisi dolu olsun. Günah tarafı boş olsun. Aklını kullan Allah verdikçe harca Allah yolunda. O zaman çok kazanırsın, hiç kaybetmezsin. Allah yolunda helal yoldan kazanmazsan, o yola harcamazsan birde aksi yollarda harcarsan o ateş olur. Sen kendine yazık edersin sevap tarafın boş kalır.
Dünyaya dört kişi hâkim olmuştur. Bakın Cenab-ı Hak dilediği zaman bakın ibret sahnesidir bunlar. İkisi mü’min bunların ama ikisi kâfirdir. Mü’min olanlar; “Süleyman (AS.), Zülkarneyn (AS.)” Kâfir olanlar; “Nemrut ve Buhtu Nasr’dır.” Buhtu Nasr Mücahit’in rivâyetidir yani Peygamberimizden bu bir rivâyettir.
Dakika 15:12
Fakat bütün hâkimiyet kıyâmete kadar dünya hâkimiyeti İslam’ın, Muhammed’in ve Muhammed ümmetinindir dünya hâkimiyeti. Bunun için Cihan Devletini kuran Müslümanlardır. Hiç kimse Müslümanlar gibi bir Cihan Devleti kuramamıştır. Müslümanlar dünyaya eşine rastlanmadık tarihte bir Cihan Devleti kurmuşlardır. Bütün milletlere özgürlük tanımışlardır. Kimsenin mabedini yıkmamıştır. Havrasına, kilisesine dokunmamıştır ve İslam kendi hâkimiyetini, adâletini kurmuş tecellî etmiştir ve şurada bir asırlık bir inkirâz görülmektedir. Bu da insanlık şuanda İslam’ı aramaktadır. İslam’ın o merhametini, İslam’ın sosyal adâletini, Allah’ın uçsuz bucaksız rahmeti olan İslam’ın nizamını, düzenini Allah’ın hükümranlığını aramaktadır. İnsanlık bunu bulunca anlayınca İnşa’Allah en yakın zamanda bütün insanlığın tamamı yeniden hak düzene hak nizama kavuşacaktır. Bu da Allah’ın hükümranlığı, İslam’ın cihana hâkim olmasıdır. Bütün gönüllerde, ruhlarda barış ve kardeşlik sağlanacaktır. Kıyâmete kadar dünyanın vârisi işte Allah’ın nizamını kabul eden sâlih kullardır. Bunun için buna bir dikkat etmek lâzım. Nemrut’la Buhtu Nasr bakın güçlü dünyaya devlet kurmuşlar. Bunun ikisi kâfir, ikisi Müslüman mü’mindir ve ondan sonra dünya hâkimiyeti kıyâmete kadar Müslümanlarındır. Yani tüm insanlığın refâhı, mutluluğudur. Muhammed ümmeti tamamen dünya insanlarının tamamı Hz. Muhammed’in ümmetidir. İşte bütün bu ümmetin tamamının görevi Allah’ın hükümranlığında onun egemenliğinde onun düzeninin kurulmasıdır. Bu hem vahyi ilâhînin, hem ilmin irfânın, hem îmânın, hem adâletin, hem bilimin dünyaya hâkim olması demektir. Birkaç zorbanın hâkim olması değildir. Hikmet düzenine göre üretim yap. Dikkat et! Hikmet düzenine göre üretim yap. En az bire yedi yüzdür fazlası da var. Hikmet düzenini eğer koru fıtratı koruyarak, ekosistemi koruyarak, enfüsî ve âfâkî âlemde görevini adâlet ilkelerine riâyet ederek faydalı bilimin ışığında vahyin ışığında tam bir adâlet ilkeleriyle bilimi destekleyerek hareket edilirse faydalı bir üretim ortaya çıkacaktır. Yenilen ve içilen ne varsa bunların kimyasını bozarak bilim olmaz. Bu insanlığa zarar saçarak bilim olmaz. Zarardan kurtaran bilim bilimdir. Hem sen yenilen, içilenleri, ekosistemi bozacaksın Cenab-ı Hakk’ın güzelim yarattığı nimetleri kimyasını bozacaksın bunun adına bilim koyacaksın. Bilim faydalı olanı yapar ve fayda demektir.
Dakika 20:03
Ruhları bozacaksın, kafaları bozacaksın, tabiatı bozacaksın, havayı kirleteceksin, ette etlik kalmayacak, sütte sütlük kalmayacak, sebzede meyvede sen yenir hâl bırakmayacaksın bozacaksın kimyasını bol para alacağım diye ondan sonrada bunun adını bilim koyacaksın. Bu bilim değil bu bir tahribattır. Bilim faydadır. İnsanlığın faydasına çalış. Nerede bir yanlış varsa orayı düzelt bilimle, aklıselimle, vahyin ışığı altında, ilâhî adâleti uygula yeryüzünde. Bu insanlığın işte hayrına çalışmak budur. İnsanlığın efendisi, insanlığın hayrına çalışandır. İnsanlığın zararına çalışan herkes zâlimdir, fâsıktır, fâcirdir. İnanmıyorsa gerçeklere kâfirdir. Dışı Müslüman içi berbatsa münafıktır. Allah’ın hükümranlığının yerine başkalarını hükümran Rab tanımışsa bunlar birer birer müşriktir tağut uşaklarıdırlar. Onun için İslam’da artırma kânûnu vardır ama hikmete dayalı bir üretim olacaktır. Hikmet düzenine göre fıtratı, ekosistemi bozmadan artırma kânûnu kat kat Cenabı ne yapıyor? Artırıyor bire yedi yüz veriyor. Bir taneden yedi başak çıkıyor. Yedi başaktan yüzerden yedi yüz tane ortaya çıkıyor. Bunun fıtratını bozmadan, kimyasını bozmadan yaratılış kânûnlarına uygun olarak üretim yap. Hikmete uygun üretim budur. Bir taneden iki bin tane alınabilir. Daha fazlası da alınabilir. Bu Allah’ın senin çalışmana, hikmete dayalı çalışmana bağlı yani bire bir değil, bire yedi yüz değil, bire iki bin tanede alına bilirliği de gözlemlenmiştir. Bunlar denenmiştir görülmüştür. Bir buğday tanesinden çıkan çimleri çatallandıktan sonra ayırıp fide hâlinde dikerek bir taneden iki bini aşkın ürün alınmıştır alınır. Örneğini veriyorum unutma! Bu habbeyi kubbe abartma değil, habbeyi kubbe yapmak değil, abartmak değil, hayatın kânûnları kat kat prensibine göre işler. Hele mücahitlere harcananlar sana Allah’tan kat kat mükâfat olarak döner. وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ Ne diyor burada yüce Allah. Allah’ın bir ismi de Vâsî’dir el-Vâsî. Yani genişlendirir de genişlendirir, rahmeti geniştir de geniştir, bol dilediğine bol verir de verir, katlarda katlar, dilediğini de sıkar o onun bileceği iştir. O her şeyi bilir, yerli yerince bilir eksiği kusuru yoktur. Eksik, kusur bizdedir.
Zümer Sûresi 10’uncu âyet İyilik yapana iyilik vardır. Yeryüzü geniştir. Sabreden hesapsız mükâfat vardır. Sabrın kuvveti îmânın kuvvetine orantılıdır. Îmân güçlüyse, sabır güçlüdür. İlmi doğruysa bilgisi îmânı doğrudur. Kur’an’ı doğru tanıdıysa Kur’an-ı Kerimi Ehl-i Sünnet inancını, ilmi, kelâmı iyi tahsil ettiyse iyi bilenlerden bu işi öğrendiyse sağlam bilgiden sağlam îmân ortaya çıkar, sağlam îmândan da sağlam sabır güçlü sabır çıkar hem de lütuflu sabır.
Dakika 25:31