6- Tefsir Ders 6 hayat veren nurun keşif notları
6- Kur‘an-ı Kerim Tefsîr Dersi 6
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
5’inci dersle devam ediyoruz. Yüce kitâbın Ümmü’l Kur’an olan Elham’ın içeriğiyle dersimiz devam ediyor.
Şimdi (وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ)’in içeriğini içindeki hazînelerden bahsedeceğiz. Cenab-ı Hak bu yüce kelimesinde (وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ) buyuruyor. Burada biz diyoruz ki Rabbimize; ancak her türlü yardımı senden dileriz. Tüm yardımlar senin. İstemek bizden diyoruz Cenab-ı Hak. Rahmet ezelî önde, sen rahmetin eserisin ey Allah’ın kulu! Rahmetin içindesin sıra kulluk etmekte. Kulluk ederek yardım dilemek gerekiyor. İşte yardım diliyoruz ama kulluk önce, peşinden yardım gelmektedir. Bunun için (اِيَّاكَ نَعْبُدُ) Ancak sana kulluk ederiz (وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ) ancak ve ancak her türlü yardımı senden dileriz. Tüm yardımlar senin. İstemek bizden rahmet ezelî önde sen rahmetin eserisin, rahmetin içindesin ey insanoğlu! Ey Allah’ın kulları! Sıra kulluk etmekte, kulluk ederek yardım dilemek gerekiyor. Hadis-i şerifte Cenab-ı Hak; Allah kazayı, kaderi infâz etmek isterse akılları alır ve kaderi infâz eder. ‘’tehalükü bi ehlagillahi’’ Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanın. İşte İslam ahlâkı Yüce Allah’ın ortaya koyduğu ahlâktır Kur’an ahlâkı. Canlı Kur’an, canlı İslam ahlâkı ise Hz. Muhammed’dir. Fahrettin Râzî gibi büyük müfessirlerimiz işte böyle dediler.
‘’tehallagu bi ehlagilllahi’’ Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanın buyurdular. Bu işte istenilen ahlâk Kur’an ahlâkı Hz. Muhammed’deki canlı İslam ahlâkı budur.
(اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ) cemâatle ibâdetin fazîleti de ortaya çıkıyor, çünkü ancak sana kulluk ederiz. Biz, biz sana kulluk ederiz ümmetin tamâmı. (وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ) Ancak ve ancak her türlü yardımı senden dileriz. Toplu kulluk toplu istekler. Onun için mü’min kul ferdî kulluk olduğu gibi birde ictimâî kulluk bulunmaktadır. Kuru kalabalıklar değil, cemâat birlikte Kur’an’la hareket eden düzenli bir kuruldur bunu unutma. Cemâat İslam’da o biz diyen cemâatlerin bütünü ne diyorlar? Birlikte Kur’an’la hareket eden düzenli bir kuruldur ki, işte bu kurul cemâattir Kur’an’la hareket eder, birlik ve bütünlük buradadır ki bu düzenli kurulun oluşması lâzımdır çünkü Kur’an-ı Kerim’de ben yok biz var. ‘Eşhedülerin’ tamâmı ‘neşhedüye’ dönüşmüş olması tek bilek tek yürek olması emrediliyor.
Dakika 5:02
Rûhî, kalbi, sosyal antlaşma lâzımdır. Biz diyen kardeşlik rûhu lâzım. Ben değil, sen değil biz diyen. Biz diyen kardeşlik rûhu lâzım. Biz diyen, biz diye konuşan, cemâatle Kur’an’la bütünleşen gerçek imam lâzım. Eğer cemâatler var vicdânlarda kuvvet yoksa o toplum idâre edilemez. Toplumda kuvvet var genişleme yoksa yine yıkılır başkaları tarafından yutulur. Burayı dikkatle tekrar ediyorum iyi dinle! Cemâat birlikte Kur’an’la hareket eden düzenli bir kuruldur, ki bu düzenli kurulun oluşması lâzımdır. Rûhî, kalbi, sosyal antlaşma lâzımdır. Biz diyen kardeşlik rûhu lâzımdır, biz diyen biz diye konuşan cemâatle Kur’an’la bütünleşen imam lâzımdır ve Kur’an’la imamla bütünleşen cemâat lâzımdır. Eğer cemâatler var vicdânlarda kuvvet yoksa o toplum idâre edilemez. Toplumda kuvvet var genişleme yoksa, yıkılır başkaları tarafından yutulur. Fâtihâ’da her kişi yüce Allah ile anlaşma yapmıştır. Ezeldeki Bezm-i Âlem ’deki anlaşma Fâtihâ da sürekli tekrar etmektedir. Anlaşma cemâatle, imamla yapılmıştır çünkü imamsız cemâat yok. Cemâatsiz imam olmayacağına göre bu yüce Allah’la olan anlaşma, cemâatle imamla yapılmıştır. İmamsız cemâat olmayacağından buradaki sosyal güç imamla orantılıdır. İmam okur cemâat tefekkürle dinler, cemâat imama uyar tâbi olur. İmam cemâat adına Allah’la konuşur, yani Kur’an’ı Kerim okur. Kur’an okuyan Allah’la (C.C) konuşandır. Sosyal rûh, ferde cemâate yerleşir. İslam cemâati kulluğun birliği, İslam vahdeti oluşur. İslam cemâati kulluğun birliğidir. İslam vahdetidir. Bu üyelerin birliği Farz-ı Ayn’dır, yani Ümmet-i Muhammed’in bir bütün olması, tek yürek tek bilek olması Farz-ı Ayn’dır. Şuanda bu farzı terk eden Müslümanlar bunun çilesini, acısını çekmektedirler. Hem Müslümanlar acı çekiyor, hem dünya perim perişan devam ediyor. Niçin? İslam cemâati kulluğun birliğidir. İslam vahdeti oluşması şarttır. Bu üyelerin birliği Farz-ı Ayn’dır. Bu birlik olmadan kuvvet olmaz. Kuvvet olmadan da başarı zafer olmaz. İslam’ın rûhunda bu bütünlük Farz-ı Ayn ki, bu bütünlüğe gelmeyenler, ümmeti parçalayanlar, Kur’an’ın birlik olun! Bir olun! Bütün olun! diyen emrine kulak asmayan kulak tıkayanlar Farz-ı Ayn’ı terekedenlerdir. Birleşeceğin yer birilerinin rantında değil birilerinin menfaatında değil, birilerinin sultasında değil, birilerinin sisteminde de değil. Birleşeceğin yer nizâmı İslam’dır, Kur’an’ın rûhudur.
Dakika 10:10
İşte İslam birliği tamâmen vahdet birliğidir. Kulluğun birliğidir îmânların birleşmesidir. Farz-ı Ayn’ı terekedenler Müslümanın zaferine engel olanlardır. Bu bütünlüğe gelmeyenlerdir, çünkü Müslümanın zaferi bu bütünlüğe bağlıdır. İmam bu bütünlüğün adına Allah’a (C.C) sürekli kulluğunu îlân eder Allah’la konuşan yani Kur’an’ı Kerim okuyan onun hükmüyle hükmeden emriyle emreden olmalıdır. O zaman imam olabilir. İşte bu imama itâat farzdır bu imamla Kur’an’la hareket şarttır. Bunsuz olmaz.
Hz. Muhammed’den mervîdir ki: ‘’Siz nasılsanız başınıza öylesi gelir’’ buyrulmuştur. Ey Ümmet-i Muhammed! Kur’an’ın rûhunda birleş, Allah’ın emrine gir, Allah’ın emrinde hareket et ki başına âdiller gelsin. Zâlimlerden kurtulabilesin. İslam’da bütün vicdânların birleşmesi, ‘Eşhedülerin’ ‘neşhedüye’ dönüşerek biz şehâdet ederiz diyerek yüksek rûhların tamâmını Hz. Muhammed’in rûhu temsil etmektedir. Dikkat et! Vicdânların birleşmesi, ‘Eşhedüler’ ‘neşhedüye’ dönüşerek yani biz diyerek biz şehadet ederiz diyerek birlikte yüksek rûhların tamâmını Hz. Muhammed’in rûhu temsil etmektedir. Bu yüksek rûhlar Hz. Muhammed’in rûhuyla birleşince bak neler oldu. Yirmi üç senede bakın Kâbe’deki putlar kırıldı. Kisrâları, dünyanın süper devletlerini, kisrâları kayserleri devirdi. Süper güçlere boyun eğdirdi. Türkistan Türklerini kendine çekti. İstanbul’lar fethedildi, Viyanalara gidildi, yıldırım hızıyla bu fetihler, bu fetihleri yapan rûhu millidir yani Hz. Muhammed’in rûhuyla birleşen rûhlardır. Bu Kur’an birliğidir, İslam birliğidir, Muhammed’in önderliğidir. İşte rûhlar bu şekilde rûhu milli ile birleşip Hz. Muhammed’in rûhu ile birleşince bakın dünya kısa bir zamanda dünyada nasıl en büyük devrim yapıldı. En büyük inkılaplar yapıldı, en büyük reformlar yapıldı. Bütün gelişmelerin yükselmelerin temeli atıldı.
‘Elham’ okunurken biz zamiri ile rûhu milli okunmaktadır. Ey ‘Elham’ okuyan kardeşlerim! siz Fâtihâ’yı okurken Elham’ı orada ki (نَعْبُدُ) na’budu’yu okurken (نَسْتَع۪ينُ)’i okurken işte rûhu milliyi okuyorsun unutma bunu. Çünkü ‘Elham’ okunurken biz zamiriyle rûhu milli okunmaktadır. Ey kardeşim! Okuduğunu kulağın duysun, kulağının duyduğunu kalbin anlasın, beynin kontrolden geçirsin, bütün rûhun, bütün kalbinle Kur’an oku, Kur’an’ı Kerim’i anla. Anlamıyorsan anlayanı iyi dinle! İmam bunun için şarttır. Bilmeyene Kur’an’ı okuyacak, Allah’la konuşacak imamın olsun. Kur’an’ı Kerim’i sana dosdoğru anlatacak imamın, mürşidin olsun. Kur’an-ı bilen ehli zikir olsun, Kur’an ehli olsun.
Dakika 15:10
İşte ondan öğrenmek Kur’an’ın mânâsıyla rûhunu nefsini kuşatmak zorundasın. Rûhu millinin içinde cemâatler var, melekler var, tüm vahidler vardır. Tekrar ediyorum unutma! Rûhu millinin içinde cemaatler var, melekler var, tüm vâhidler var. Vâhid Allah’ın birliğinde onun emrine giren tek bilek tek yürek olanlar var.
Kulluğun birliği Kelime-i Tevhîd ile başlar. ‘Eşhedüler’ ‘neşhedüye’ dönüşür. Kulluğun birliği yani İslam birliği oluşur bu birlikte, bu cemâatin içinde herkese görev vardır. kimse ben şu görevi ben yapmam diyemez. Görevi veren Allah’ın kendisidir ve burada bir görev taksimi vardır. nerede sana ne görev takdir edilmişse İslam’ın görevini seve seve yapmak rûhu millinin içinde bulunan, ümmetin içinde bulunan her Müslümanın boynunun borcudur. Müslümanım diyen herkese bu birliğin içindedir, Müslümanım diyen herkes bu birliğin içindedir olmak zorundadır. Îmân ile İslam kişiyi bu birliğe katarak hakları görevleri dağıtır. Dikkat et! Hem hakları dağıtır hem görevleri dağıtır. Görevini yap hakkın görevin karşılığında mukadderdir, muhakkaktır. Kimse görev almam diyemez. Görev verilir, bu görevi veren İslam’dır. Hakları veren adâleti sağlayan İslam’dır. Çünkü İslam tamâmen sosyal adâlettir. Kimsenin hakkını kimseye yedirmez. Yedireyim desin de yedirmez.
Çünkü unutma! görevleri veren İslam’dır, hakları veren adâleti sağlayan İslam’dır. İslam ise Allah’ın kânûnlarıdır. Bu bütünlük içinde olmak Farz-ı Ayn’dır. Unutma bunu! İslam birliği İslam bütünlüğü farzdır, Farz-ı Ayn’dır. Bu bütünlüğün içinde olmak Farz-ı Ayn’dır. Bu birliği kimse bozamaz bozmaya hakkı yoktur. Bozarsa neler olacaktır. Bu bütünlüğün itibârını, genel düzeni kapsamlı bir şekilde yerine getirmek için vazifeyi bu topluma yöneltmek, bu bütünlüğü korumak için toplumsal görevler Farz-ı Kifâyedir. Yerine göre de Farz-ı Ayn’a dönüşür. Görevini yapmayanlar görev almayanlar bu birliği korumayanlar, İslam birliğinden ayrılanlar, Farz-ı Ayn’ı hem Farz-ı Kifâyeyi terkedenler olduğu gibi, bu birliğe karşı olanlarla berâber olup bâtılı destekleyenler bu birliğe ihânet eden hâinlerdir, zâlimlerdir, fâsıklardır, âsîlerdir. Dünya Müslümanları ve cemâatler tevhid-i şühûdî ki ‘neşhedü ‘neşhedü’ biz diyen biz şehadet ederiz diyen bir ve bütün olan ümmet rûhu, rûhu milli ile birlik içinde olmalarının zarûrî olduğunu yine ‘Elham’ Fâtihâ’yı Şerif’e bize günde kırk defa duyuruyor.
Dakika 20:05
Ey cemâat! Ey cemâat! Ey Müslümanım diyen kadın, erkek herkes! Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu? Yoksa duymuyor mu? Eğer kulağınız duymuyorsa anlamıyorsanız imama sadece yatıp kalkarken değil Kur’an’ın her sözünde itâat etmelisiniz, sorup öğrenmelisiniz, gereğini yapmalısınız. Bu birlik imamla Kur’an’la sağlanır. Yani İslam’ı bileceksin. Kur’an’ı bileceksin. Bilenle hareket edeceksin. Kur’an’ı Kerim’in mesajını veren, birliğe çağıran bir imamın olmalıdır. Eğer senin imamın liderin emrinde ise, birisinin emrindeyse bir falanın emrinde, bir filanın emrindeyse, Kur’an’ı Kerim’in mesajını tam veren bir imamın yoksa başkalarının emrinde hareket eden imam sandığın kişiler varsa, bunlarla sen hedefe gidemezsin. Sen Kur’an’ın mesajını veren bir imamın olması şarttır. Çünkü Kur’an’ı Kerim’in mesajını veren, birliğe çağıran, bir imamın olmalıdır. Birlik içinde cemâat olmalıdır. İmamların imamı Emîru’l Mü’minîn cemâatlerin cemâati ümmetin bütünlüğüdür. Buraya dikkat et! Cemâatlerin cemâati ümmetin bütünlüğüdür. Bu bütünlüğü kasten dikkat et! bu bütünlüğü kasten bölenler hâinlerdir, câhillerdir, müşriklerin bölük, bölük olması farklı tanrılara tapmalarındandır. Müslümanların ise hiç mi hiç bölünme şansı yoktur, hakkı yoktur. Müslümanın bütün olmak hakkıdır. Tekrar ediyorum! Bu birliği bölenler hâinlerdir, câhillerdir. Müşriklerin bölük, bölük olması farklı tanrılara tapmalarındandır, amma mü’minlerin ve âlemlerin İlâhı sadece Allah’u Teâlâ’dır. Allah’tan başka İlâh yoktur. Bölünmeye hiç mi hiç imkânda yoktur. Öyleyse Kur’an-ı Kerim bir, Allah bir, Muhammed’in ortaya koyduğu şeriat hakîkat belli. Onun için herkes bölünür parçalanır ama Ümmet-i Muhammed bir bütün olmaya mecburdur. Dinsizlerde böyle, sapıklarda böyle çünkü onların çeşitli tanrıları vardır. Onlar bölünür parçalanır müşrikler gibi… Gazâba Allah’ın hışmına çarpılanlarda böyledir çünkü Allah’ın gazâbına çarpılan bir örnek millet varsa oda ‘Siyon Yahûdî’sidir. Tevrât’a ihânet ettiler, Peygamberlerini katlettiler, gerçek âlimleri hep katlettiler, paramparça oldular kendi Tevrâtlarına yanlış mânâ verdiler. İşte Siyon Yahûdî’si emperyalistler böyle olmasını istediler. Ama Müslümana gelince, Müslümanın kitâbı kıyâmete kadar bozulmaz. Hak şeriat, hak kelâm değişmez Allah’ın anayasası Kur’an-ı Kerim şeriatın kuralları, Ehl-i Sünnet İslam anlayışı ortadadır. Ehl-i Sünnet İslam anlayışı varken, Ehl-i Bid’at yollarına sapmakta kimsenin hakkı değildir.
Dakika 25:00
Allah’ın gazâbına Allah’ın hışmına çarpılanlarda işte hep bölünüp parçalayanlar ve Hak’tan ayrılanlardır. Fakat Hak bir, Allah birdir. İşte rûhu milli Allah’la birlik olmaktır unutma bunu. İslam seni Allah’la birlikte hareket ettiren, Allah’ın emrine girdiren, Allah’ın kendi düzenidir. Tüm Müslümanlar bu birlikte bu bütünlükte Allah’ın emrinde olmak zorundadırlar. Tekrar ediyorum! Rûhu milli Allah’la birlik olmaktır. Emri Allah’tan Peygamberden yani Kur’an’dan ve sünnetten almaktır ki işte hak hakîkat budur. Unutma bunu gel kardeşim bir ve bütün olalım, bu ümmeti parçalayanlara dur diyelim. Oyunlarını bozalım gelin rûhu milli Allah’la birlik olmak emri Allah’tan almak Peygamberden yani Kur’an ve sünnetten almaktır ki işte hak hakîkat budur, bunun dışındakiler dalâlettir. Rûhu milli İslam’ın bizzat kendi birlik ve bütünlüğüdür kendi ilkeleri kendi değerleridir. Her Müslümanın bağrında bu değerler yaşamaktadır bunun dışındakilerin tamâmının dalâlet olduğunu unutma çünkü Hak birdir, Allah birdir. İslam’ın kânûn ve kuralları ortadadır. Hak bâtıl ayrımı burada ortaya çıkmaktadır. İmamlar bütün hak îmanı ortaya koyar anlatırlar. Îmânlar tek millettir, unutma bunu!
Bütün Müslümanların îmânları bir bütündür tek millettir. Bâtıl küfürde neticede tek millet olmuşlardır. Küfür de tek millettir, îmân da tek millettir. İslam bir ifâde ile müslim İslamî bir ifâde ile müslim, gayri müslim diye iki sınıf vardır. İslam geldi hak bâtıldan ayrıldı, hak geldi bâtıl zâyî oldu. Bâtılın hakkı zâyî olmak yıkılıp yok olmaktır. Bunu yüce Rabbimiz söylüyor;
(وَقُلْ جَاء الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَزَهُوقًا) Allah doğru söyledi. Her sözü doğrudur Kur’an Allah’ın sözüdür, kelâmıdır, her kelimesi doğruların en doğrusudur. Bunun için çünkü Allah ve onunla berâber olanlar galiptir mağlup olmazlar. Hak yoldakiler hep galip, ebedî galip olanlar kulluk ve yardım ile (اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ) diyenlerdir. Dikkat et! Hep galip ebedî galip olanlar kimlerdir? Allah’a kulluk ederek Allah’tan yardım isteyen (اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ) bunun gereğini yerine getirerek (اهدِنَا) diyenlerdir.
(اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ) ne diyorsun bu (اهدِنَا)’da. Bu emir kipidir yukardan aşağı büyükten küçüğe emirdir kesinlikle bir işin olmasını istemektir.
Dakika 30:00
Cenab-ı Hak burada böyle de diye emrediyor. Aşağıdan yukarıda duâdır, şimdi kul da duâ ediyor o emri aldı o emrin gereği kulluğunu yaparak yardımını isteyerek Cenab-ı Hak’tan (اهدِنَا) diyor. Ne diyor? (اهدِنَا) diyor. Eşit seviyedekiler arasındaki isteme ricâdır. hidâyet hedefe ulaştıracak şeye lütuf ve nezâketle kılavuzluk rehberlik etmektir ki tevfik, tatlılık, yumuşaklık, letâfet, incelikle tam iyilik etmek maddi ve manevi hem iyilik hem başarıdır, İşte Allah’tan bunları istiyorsun. Allah’ım bizi Sırat-ı Müstakîmine hidâyet eyle… Hidâyetin içeriğinde neler var. Neler var? Hedefe seni ulaştırması var, hedefe ulaştıracak lütuf ve nezâketle kılavuzluk yapacak rehberlik etmeklik var. Tevfik ve tatlılık var, yumuşaklık var netafet var, incelikle tam iyilik etme maddi manevî hem iyilik hem başarıyı sana nasîb etmesi bulunmaktadır. Onun için seni oraya Sırat-ı Müstakîme iletmek için eline kılavuzuda vermiş Cenab-ı Hak, önderi de vermiş önderin Hz. Muhammed’dir. (S.A.V)
Elindeki hidâyet rehberi Kur’an’ı Kerim, birlikte hareket edeceğin toplum ise Ümmet-i Muhammed ümmet topluluğudur. (إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ ) İsrâ 9’uncu âyete bir bak! Şüphesiz bu Kur’an en doğru yola iletir. Amel-i Sâlih işleyen mü’minleri müjdeler ki onlara büyük bir mükâfat vardır yine Enbiyâ 73.’üncü âyet-i kerimede (وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا) onları emrimiz gereği önderler yaptık ki doğru yolu gösteren önderler. Ümmet-i Muhammed dünya milletlerinin önderidir. Önderi olmak mecburiyetindedir. ‘Onlara hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik onlar bize dâimâ ibâdet edenlerdir’ işte âyetin devamında bunlar bulunmaktadır. (وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمَى عَلَى الْهُدَى)’’ Burada ne diyor Fussilet 17’nci âyetinde Semud kavmine gelince diyor onlara doğru yolu gösterdik onlar doğru yolu kabûl etmediler, körlüğü doğru yola tercih ettiler. Yaptıkları yüzünden alçaltıcı azâbın yıldırımları onları çarptı diyor tepelerine yıldırımlar yağdı.
(وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ) Beled 10’uncu âyetinde de Cenab-ı Hak: ‘’biz insan oğluna ona doğruyu eğriyi göstermedik mi?’’ Diyor. Hakkı bâtılı Cenab-ı Hak insanoğluna gösterdi. İşte hak! Allah’tan gelen Sırat-ı Müstakîm İslam’dır. Bu yol İslam Allah’tan gelen Allah’ın yolu Allah’a seni götürecek Allah’ın tek yolu ise İslam’ın yoludur. Dünya âlemler yaratılalı bütün Peygamberler bu yolda görevlidirler, İslam’ın görevlileridirler bütün Peygamberler. Bu hidâyet hak bâtıl kavramı için Peygamber gönderiyor dikkat et! Peygamberi ne için gönderdi Cenab-ı Hak? Hak bâtıl kavramı için Peygamber gönderiyor. Ona kitap indiriyor, hakkı bâtılı sana gösterecek hakkı bâtıldan ayıracak elinde bir hak kitap, Furkan kitap Kur’an-ı Kerim var. Bunu sana Allah’tan aldığı gibi Allah’ın açıkladığı gibi anlatan açıklayanda bir Peygamberin Hz. Muhammed var.
Dakika 35:45
Dikkat et! Enbiyâ Sûresinin 73’üncü âyeti Fussilet Sûresinin 17’nci âyeti ve diğer Beled Sûresinin 10’uncu İsrâ Sûresinin 9’uncu âyetinde ne buyurdu diye bir bak. Cenab-ı Hak kitap indiriyor vahiyler ilhâmlar geliyor, sâdık rüyalar görüyor, Peygamberini Vahyi İlâhî ile donatıyor sırlar keşfediliyor. Olağanüstü hâller, mûcizeler, kerâmetler zuhûr ediyor. Bunlar objektif sübjektif, tekvînî tenzili olarak veriliyor. Yani bunlar hidâyetin kapsamında bulunuyor.
Ey sevgili dostum!
İşte bu (اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ ) ki Allah’tan istemek mecburiyetinde olduğunu Sırat-ı Müstakîm işte bizâtihi önünü Hz. Muhammed’in çektiği onunla berâber olan, o yolun yolcusu olan münamin-aleyhim olan, Allah’ın kendilerine in’amda ihsânda bulunduğu kullarının yoludur ki bu yol Allah’a giden yoldur bunun tamâmen rehberi Kur’an-ı Kerimdir. Önderi Hz. Muhammed’dir.
Sırat: Allah’ın yolu ana yol. ‘اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ ’ iyi oku Elham’ı iyi anla. Allah’ın yolu ana yol sırat köprüsü düzlü inişli yokuşlu, elektrik, hava hatları, hava yolları, hak yol İslam milleti tam şeriat tam doğru yol. Bunlara dikkat et! Kelime anlamının içinde bunların hepsi bulunduğu gibi, bunun ıstılâhi anlamı ise Allah’tan gelen Allah’a giden İslam’ın çizdiği yoldur.
Usul ilminde metodolojide en az on altı yönde beyânı kapsayan beyân yönleri vardır. İslam da tesâdüf diye bir şey yoktur. Her şeyde hikmet vardır. Hâkim, Hâkim-i Mutlakın her şeyi hikmettir. Hikmette ilimde tesâdüf yoktur. Kelâm ilminde şu bir kânûndur ki tesâdüf sırları görmeyen gâfil ve câhillerin görüşüdür. Âlemlerde tesâdüf diye hiçbir şey bulunamaz her şey hikmetle her şey Allah’ın takdiri ile ortaya konmuştur. Her şeye bir kader miktar, ölçü, zaman, mekân biçilmiştir. Kur’an-ı Kerimde bütün kelimeleri hikmeti içerir. Kur’an’da bitek harf, nokta kelime bulamazsınız ki hikmetle dolup taşmasın. Hepsi hikmetle dolup taşan Allah sözleridir.
‘تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمُ Cenab-ı Hak ne diyor? ‘’Bu kitap izzetin, hikmetin sahibi yani Allah’tan indirilmiştir’’. Bu kitap izzetin sahibi hikmetin sahibi Allah’tan gelen bir kitaptır.
Dakika 40:14
Sırat-ı Müstakîm İslam, İslam şeriatı yani Sırat-ı Müstakîm en doru yol demek bundan başka Allah’a giden bütün yollar kapalıdır. Allah’a giden işte gerçek saâdet yolu, Sırat-ı Müstakîm en doğru yol, rehberi Kur’an önderi Hz. Muhammed (S.A.V) ki bu yol Sırat-ı Müstakîm İslam’dır İslam şeriatıdır. Hz. Muhammed’in (A.S.V) ashâbın yolu, Allah’ın kitâbı Kur’an-ı Kerim yani cemâat yolu, cennet yolu bunlar muhaddislerin araştırıcı, kritik tefsîrcileridir. Bütün muhaddislerimiz araştırıcı kritikçilerin tefsiri budur. En doğru yol ki İslam milletidir. İslam milletinin tuttuğu İslam’ın bizzat kendi yoludur. Mânâ hak yol ma sadak mânâya uygun düşen İslam milletidir. İlâhî kânûnlarının tümünü vicdâna almaktır. Dikkat et buraya! Bu yol, bu yolda ki yolcunun bağrında vicdânında ne vardır? İlâhî kânûnların tümünü vicdâna almak vardır. Çünkü İslam İlâhî kânûnlardır. İslam şeriatı İslam kânûnlarla yapılan İlâhî sistem, İlâhî nizâmdır. İslam şeriatını başka türlü gösterenler İslam karşıtı güçlerdir, çağdışı zihniyet o zihniyettir. İslam’ın nûrundan mahrum kalan kara beyinler o beyinler o beyinlerdir. Çağdışı hâinler o hâinlerdir. Çağdışı hâinler o hâinlerdir. İslam ise bütün insanlığın nûrudur kurtuluş yoludur. İşte Sırat-ı Müstakîm’dir.
Bütün âlemler Allah’ındır. İslam’da Allah’ın kurduğu düzendir. Îsâ’nın dîni de İslam’dır, Mûsâ’nın dîni de İslam’dır. İbrâhim’in, Nuh’ların Hud’ların, Sâlih’lerin Âdem’lerin, Dâvûd’ların, Süleyman’ların bütün Peygamberlerin dîni İslam’dır. Bunlar tek İslam görevlisidirler ve son Peygamber işte Hz. Muhammed’dir. Kıyâmete kadar insanlığın Peygamberi tüm insanlığın, inansınlar veya inanmasınlar Hz. Muhammed’dir insanlığın Peygamberi. İnsanlığın nizâmı İslam şeriatıdır. Başka şeriatlar kulların insanların uydurmasıdır. Yardım ve hidâyet bu yoldakine yani İslam yolundakine yapılmaktadır başka yoldakine ne yardım vardır ne hidâyet vardır. Bu yol Allah’a ve rızâsına götüren tek yoldur. Bunun dışındakiler, Tevrât’ı tahrif eden (değiştiren) Yahûdî İncîl’i tahrif eden Kur’an-ı Kerime inanmayan Yahûdî ve Nasrânî ve diğer kim varsa ki küfür, şirk, nifak ehli bunların yolu ise Allah’ın gazâbına Allah’ın hışmına dalâlete sapıklığa götürmektedir. Gel ey benim Yahûdî kardeşim! Ey benim Hristiyan kardeşim! Ey İslam’ın dışında kalan bütün milletler! Gelin kardeşim sizde Allah’ın kullarısınız bizde.
Dakika 45:00
Hepimiz Allah kuluyuz, İslam’a gelin. Sırat-ı Müstakîme gelin hidâyet yoluna gelin, Allah’ın rahmetine gelin kurtuluşa gelin, Allah’ın merhametine gelin mağfiretine gelin. Geçmiş günahlarınızın tümünün af olmasına gelin. İslam’a girdiğiniz gün geçmişiniz affedilecektir.
Ey insan! Tabiatta Allah’ın kânûnları işlemektedir. Ey insanoğlu! İnsanım diyen herkese bak ne diyor Kur’an-ı Kerim? Tabiatta Allah’ın kânûnları işlemektedir. Kâinat bu kânûnlara mahkûmdur. Allah hakimdir. Kâinattaki düzen İlâhî nizâmdır. Bu kânûnları bilmeye ilim fen denir bakın tabiattaki İlâhî kânûnları yerli yerince bir insan bilebiliyorsa bunun adı ilimdir ‘Fen’dir’ iyiliğe götüren İlâhî kânûnlara da dîn denir. Fen’de dînin içerisindedir çünkü Allah’ın kâinattaki âyetleri kevni âyetleridir. Kur’an’daki âyetler kitâbî âyetlerdir. Din dediğimiz zaman bunların bu kapsamın içindedir, kevni âyetlerde Fen ilimleri de tamâmen Allah’ın âyetlerinin tefsîriyle uğraşmaktadır. Öyle ise Kur’an tefsîri ile kâinattaki âyetlerin tefsîri ile uğraşmak her ikisi de dînin kapsamındadır. Dîn ise Allah’ın kurduğu düzendir. Millet, şeriat ’ta denir buna. Dikkat edin! Kâinattaki düzen İlâhî nizâmdır. Bu kânûnları bilmeye ilim fen denir. İyiliğe götüren İlâhî kânûnlara din denir. Millet denir, şeriat denir. İlâhî kânûnlar dışında din aramak bâtıldır. ‘çünkü dîn beşerî değil İlâhî’dir’ beşerî dinler olarak uydurma dinler İslam’ın dışında ne kadar dinler varsa bâtıldır. Tekrar söylüyorum, ey insanlık âlemi! İlâhî olmayan beşerî olan insanların uydurduğu ‘İslam’ın dışında’ ne kadar kânûnlar varsa ki ‘İslam İlâhî kânûnlardır’ İslam’ın dışındaki kânûnlar tamâmen bâtıldır. İnsan kânûn koyamaz, insan bir şey yaratamaz ancak Allah’ın verdiği gücü kullanır. O kullanmakta irâdeyi de Allah vermiş, seçeneği de vermiş azmetmeyi de vermiş. Azmettiği zaman onun lehine ve aleyhine kazandıklarını yaratanda Allah’tır. Ama iyilikten veya kötülükten birini azm etmek irâdesini bitarafa sarf etmek yeteneği kula verilmiştir. Bunu unutma! İnsan kânûn koyamaz İlâhî kânûnları keşfetmeye çalışır.
İmâm-ı Âzâm nedir? (Rahmetullâhi Aleyh) Arşimet kimdir? Newton kimdir? Aristo gibiler kimdir? Bunlar kânûn koyucu değil bunlar kâşiftirler, yani keşfedenlerdir. İmâm-ı Âzâm işte İslam kânûnlarını Kur’an’da ki kânûnları en güzel keşfeden İslam filozoflarından İslam hukukçularından bir tanesidir. En büyük hukukçularımızdandır. Kur’an’ı Kerim’i Kur’an’ı Kerimdeki Allah’ın kânûnlarını âyetlerini en güzel keşfedenlerdendir.
Dakika 50:10
Çünkü İslam hukukunu mükemmel bilen dünyada en önde gelen bir hukukçularımızdan biridir ve en önde gelenlerindendir. Onun için kâşiflerin keşfini yaratıcı görmek bu da kulu ile yaratanı bilmemektir. Allah’tan başkasında yaratıcılık yoktur, kânûn koymak yoktur. Kul koyulmuş kânûnları keşfedendir. İlâhî kânûnları tanımadan kendiliğinden kânûn koyanların kânûnları kendilerini bağlar. Müslümanın kânûnu ilahidir, ilahinin dışında Müslüman için kânûn olmaz yer gök İlâhî kânûnlarla doludur. Müslüman bunu keşfetmekle uğraşır. Bütün insanlıktaki başarı burada Kâşiflik başarısıdır yani burada başarılı olanlar keşfedenlerdir.
Allah (C.C) iyilik kânûnları emirleri kötülükten koruyan kânûnlar. Ne iyiler yasaklardır ki bunlar şartlara bağlanmışlardır. Hepsinin ölçüsü vardır çünkü ilâhîdir, İlâhî olan her şey ölçü ile tam bir mîzânla yaratılmıştır ortaya konmuştur.
Sevgili efendiler!
‘صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ’ İşte buranın izâhına çalışıyoruz. Bu âyetlerin keşfine çalışıyoruz, bu yüce kelimelerin keşfine çalışıyoruz, bunun içeriğini anlatmaya çalışıyouz. ‘’Vehbi nîmet’’ yani Allah’ın bahşişleri, lütufları rûhla cisimle ilgili nîmetler Cenab-ı Hak vermiş vehbi nîmetler. Sana rûhunu kim verdi? Birisimi verdi? Allah’tan başka birinin sana ne bir rûh verme hakkı, cesâreti, gücü vardır nede bir beden sistemi verebilir. Rûhla cisimle ilgili nîmetlere bir bak kendine bak kâinata bak diğer canlılara bak! Rûhla olan, rûhun bedene üflenmesi akıl zekâ parlaması… Kim verdi beynine aklı? Dünya birikse sana akıl verebilecek biri varmı? Ve akıl, zekâ parlatacak biri var mı? Cisimle olan organ ve sistemlerine bak! Şu vücudunda ki organlarına bak! Vücudunda ki sistemlere bak! Bu organ ve sistemleri nasıl buldular o hücrelere bir bak! Bunların kuvveti çalışılarak kazanılan nefsi utanç verici şeylerden temizlemek ilim, mârifet, üstün ahlâk, cömertlik, yiğitlik doğruluk, mertlik, iffetli namuslu, mevki makam sahibi, sosyal onur, mal servet gibiler şöyle bir bunlara bak! Âhiret ile ilgili olan nîmetlere bak, ifrat ve tefritlerini bağışlamak rızâsına erdirip cennet ve cemâle erdirmek bakın bunlarda âhiretle ilgili nîmetledir. Cenab-ı Hak ‘اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ’ O doğru yolu nice nîmetlerle doldurmuş vehbi nîmetler dolu. Dünyaya âit olanlar, rûh ve bedene âit olanlar âhirete âit olanlar uçsuz bucaksız nîmetle var.
Dakika 55:05
Bunlarda yine vehbi ve iktisabî nîmetlerdirler. Dışı şer içi hayır olanlar var, dışı hayır içi şer olanlarda vardır. Sonuç selâmet olmalıdır. Bütün nîmetlerin başı yaşamak, hürriyet, îman, vicdân sağlığı sosyal düzen faydalı ilim iyi ameldir. Unutma bunu! Dikkat et! Nîmetlerin başı yaşamaktır. Seni yoktan yaratıp yaşatan kim? Nîmetin en büyüğü orada başlamıştır. Sana bu hürriyeti veren kim? Özgürlüğü veren kim? Hürriyetin kefilili kim? Allah’tan başka değildir. Allah’tan başka kimse hürriyete kefil olamaz. Çünkü esir esire kefil olabilir mi? Ancak hürriyeti Allah verir hürriyetin kefili O’dur. Onun kurduğu düzenin dışına çıktığın zaman başkalarının emrine girdiğin zaman orada hürriyet olmaz. Yaşamak, hürriyet, îman, vicdân sağlığı sosyal düzen faydalı ilim iyi ameldir. İslam literatüründe hürriyet ‘ kişi tüm haklarına sahip olmasıdır. Dikkat edin! İslam’da ki hürriyet neymiş! Kişi tüm haklarına sahip olmasıdır hürriyet budur. Eğer kişinin ferdî ve ictimâî hakkı verilmiyorsa oda hürriyetten bahsetmek bir defa abes ve iştigaldir. Hem adamın inancında onu hür bırakmayacaksın baskı altına alacaksın hem de hürriyetten bahsedeceksin senin anladığın hürriyet…
Dakika 57:30