6- Tıp İlmi Ders 6
TIP İLMİ DERS-6
Kıymetli izleyenler dersimiz devam ediyor. Bunlardan bir tanesi de vücutta ara sıra meydana gelen beden hafifliği hareketin kolaylığı kıllar sebebiyle vücuttaki gözeneklerin genişlemesi gibi sebeplerden dolayı aksırmak meydana geldiğini görüyoruz. Bir de nezle ve benzeri hastalıklar meydana gelmektedir. Az yemek ve az şeyle yetinmektir. Aksırmanın sebeplerinden biri hafif gıdalar almak az yemek ve az şeyle yetinmektir ki Peygamberimiz zaten az yemeği ümmetine tavsiye etmiştir. Esnemek ise midenin fazlaca doldurulmasından uykunun galip gelmesinden bedenin ağırlığından ortaya çıkmaktadır. Tabi başka nedenler de olmakta beraber bu esnemenin nedenlerinden biri gaflettir. Allah sevgisi Allah korkusu güçlü olursa esnemek yok olur tembellikte bu esneme nedenlerindendir. Aksırmak güzel bir şeydir bunu söyleyelim aksırmak da bir sakınca yoktur, fayda vardır esnemek ise iyi görülmemiştir ve gaflet alametidir. Şanlı Peygamber (S.A.V) efendimiz yüce Allah kulları hakkında aksırmayı sever esnemeyi ise hoş görmez sizden biriniz aksırırsa Allah’a hamd ederse onu işiten her Müslümana yerhamükellah Allah sana rahmet eylesin demek lazım olur. Esnemeye gelince o şeytandandır sizden biriniz esneyince gücü yettiği kadar onu geri çevirmeye çalışsın çünkü sizden biriniz esnediği zaman şeytan ona güler sizden biriniz aksırdığı zaman Allahu Teâlâ ya Hamdü sena da bulunsun, hamd etsin. Allah’ım sana hamd olsun desin sizde ona Yüce Allah sana rahmet eylesin deyiniz. Eğer o kimse Allah’a Hamdü sena da bulunmazsa sizde ona Allah sana rahmet etsin demeyiniz ve onu uyarınız bilgisi yoksa bilgi tebliğ ediniz. Ebu Hureyre Hazretleri de Peygamber Efendimiz (S.A.V) aksırdığı zaman elini veya elbisesinin bir parçasını ağzına kapatır ve sesini azaltmaya çalışırdı demiştir. Aksırma nedenlerinden aksırma eğer çok devam ediyorsa hatta üç defa aksırıyorsa bu nezle olabilir yine sahibinden gelen haberde aksıran birisine Allah sana rahmet etsin dedi Şanlı Peygamber (S.A.V)
Dakika 5.12
Sonra bir kimse ikinci ve üçüncü aksırınca Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu kimse nezle olmuştur buyurdu. Mizacı hararetli olan kimse gülü koklayınca aksırır bu gibi hastalıklara alerjik hastalıklar denmektedir. Sandal şurubu ciğerleri kuvvetlendirir ve aksırmayı keser. Bu nezle olmuşsun denilen hadisle ilgili rivayet Seleme Bin Ekva Hazretleri’nden gelmektedir. Özetlemek gerekirse aksırmak sağlık belirtisidir ve zindelik meydana gelmesinde vesiledir. Bu söylediklerimiz Kütüb-i Sitte de kıymetli sahih kitaplarında bu kaynaklarını sahih hadis kitaplarında bulabiliriz bunlardan birisi Buhari Şerif yine Müslim’i Şerif ve Ebu Davut gibi Tirmizi gibi kaynaklarda görmekteyiz. Alaca konusunda da bulaşıcı bir cilt hastalığıdır alaca hastalığı sevgili Peygamberimiz Allah’ım abraşlıktan, delilikten, cüzzamdan ve kötü hastalıklardan sana sığınırım diye dua ettiğini görüyoruz. Sebepleri mizacım bozulması temizliğe dikkat edilmemesi faydalı olmayan gıdalar alınması gibi sebepler ortaya konmuştur. (Allahümme inni Euzübike minel gasveti vel gafleti vel zilleti vel meskene ve Euzübike minel küfrü vel füsugu veşşigagı vessümütül verriya ve Euzubikie ninessamani vel bekemi vel cününü vel cüzami vesseyyiel eskam) bu da Peygamberimizin gene bir duasıdır. Bu alaca konusunda abraş bulaşıcı bir hastalıktır. Peygamber efendimiz daha önce de geçtiği gibi Gıfar oğullarından Cabir’in kızı Ümmü Şerif ile nikâhlanmış fakat gerdek gecesinde kadının vücudunda alaca hastalığı görmüş elbiseni topla ve ailene dön demiş. Mihri olarak hiçbir şeyi geri almamış ancak hastalığını gizlemekle beni aldattın demiştir. Yine Hazreti Ali de bu konuda her kim bir kadınla evlenir fakat o kadını deli veya cüzzamlı yahut abraş’lı olarak bulursa bu kimse serbesttir, isterse boşayıp terk eder, isterse boşanmayıp evliliğini devam ettirir buyurmuştur Hazreti Ali’de. Tabi Hazreti Ali’de aldıklarına Peygamber’imizden almaktadır. İbni Mesud Hazretleri de biz abraş’lı kimseye dokunduğumuz zaman ellerimizi ve yüzlerimizi yıkardık buyurmuştur. Görüyorsunuz tedbiri Enes İbni Malik Hazretleri Müslüman kimse 40 yaşına vardığın zaman Yüce Allah onu delilik, abraş’lık ve cüzzam gibi hastalıklardan korur diye bir rivayet vardır.
Dakika 10.10
Her kim her ay 3 gün aç karnına bal şerbeti içerse felç, cüzzam ve abraş’lık gibi hastalıklardan korunmuş olur diye de ortaya güzel bir çare zikredilmiştir. Yüce Allah çareleri hep yaratmıştır. Kıymetli dostlarımız bu haber İbni Mace ‘den gelmektedir. Yani sağlam bir esaslara dayanıyor bu verdiğimiz haberler tedavi konusu baştan kan aldırmak ruh hastalığına, cüzzam ve abraş hastalıklarına şuur uyuşukluğuna ve diş ağrısına karşı faydalıdır. Bakın abraş’lık hastalığının da sayılan hastalıklarda olduğu gibi kan aldırmak baştan aldırmak kanı yine âlemlerin rahmet Peygamberi insanların eşsiz göndereceği Hazreti Muhammed buyuruyor ki Necip ile tıhana arasında bir vadiye vardığın zaman çıplak vücudunla toprağa yat yuvarlan diyor. Bir hasta böyle şikâyet ediyor yani abraş hastalığından dolayı artış onu yaptım diyor o adam bundan sonra artış göstermedi diyor yerinde durdu. Murat kabilesinin bir kolu olan Karenden Veysel Karâni onda da abraş hastalığı varmış Hazreti Ömer’e Yemenlilerin yardım bölüğü geldiği zaman Hazreti Ömer onlara içinizde Üveys Bin Amir Veysel Karâni var mıdır sordu. (Kuddise Sırruhu Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmain ) nihayet Üveyse rastlayınca sen Üveys Bin Amir misin diye sordu? Hazreti Ömer (R.A) o da evet cevabını verdi. Hazreti Ömer Murat kabilesinin bir kulu olan karenden mi? Dedi. Üveys de evet dedi. Hz. Ömer sen de Baras yani abraş’lık hastalığı vardı ondan iyileştiğinde yalnız bir dirhem yeri kadar az bir şey kaldı öyle mi dedi. Allah Ekber bunlara Peygamberimiz haber vermiştir dide Hazreti Ömer bunlar onun için sorulmaktadır. Üveys evet dedi Hazreti Ömer annen var mı? Diye sordu. Üveys evet dedi bunun üzerine Hazreti Ömer ben Peygamber aleyhi selamın size Üveys bin amir Yemenlilerin yardım bölüğüyle gelecek kendisi Murat kabilesinin bir kulu olan karendendir. Onda Baras abraş’lık hastalığı vardır. Bu hastalıktan iyileşti ancak vücudunda bir dirhem miktarı kadar yer kaldı bir annesi vardı ama çok itaatkârdır Allah’a yemin etse Allah kendisine de mutlaka yeminini de doğru çıkarır sana dua etmesine imkân bulursa bunu yap buyururken işittim diyor. Peygamberlerden bunları işiten Hazreti Ömer benim için dua ediverdi ve ricada bulundum. Allahu Ekber Üveys de Hazreti Ömer için dua ve istiğfar etti Veysel Karâni Hazretleri kendisindeki abraş’lık hastalığının nasıl iyileşleştiğini anlatırken şöyle der.
Dakika 15.26
Abraş ’lığın iyileşmesi için dua ettim Yüce Allah’ta duamı kabul edip bu hastalığı benden giderdi. Ancak onunla Rabbimi hatırlamam için dirhem miktarı kadar az bir şey göbeğimde kaldı demiştir. Safran yağının abraş’lık hastalığına faydalı olduğu zikredilmiştir. Safran yağının içilmesi faydalıdır. Turunç kabuğunun kal kısmı pek faydalı olduğu zikredilmiştir. Bu da cilde sürülmesi gayet faydalıdır denmiştir. Safran yağından her defasında bir dirhem yani üç gramı geçmemelidir. Bu kadar içildiği zaman abraş hastalığına karşı gayet iyi geldiği kıymetli eserlerde zikredilir. Nergis ve çörek otu abraş ve cüzzam hastalığına karşı faydalıdır. Bir kimse aç olduğu halde tuzlu yemek yer ve tuzlu su içer vücudunda abraş’lık veya uyuz gibi hastalık meydana gelirse ancak kendisini suçlasın diye kıymetli bir haber vardır. Bu kıymetli İslam tabibi Bağdadi’nin eserlerinde yer almaktadır. Sığır eti devamlı yenecek olursa alaca, uyuz, dermeyi, cüzzam, bacak şişliği, habis tümör, evham ve sıtma gibi hastalıkların meydana geleceği söylenmiştir. Yan etkisinin karabiber yani sığır etinin yan etkisini karabiber, sarımsak tarçın ve zencefil gibi baharatlarla gidermeyen kimseler için de dediler. Bunu da İbni Kayyum dile getirdi. Bu tıp ilmiyle uğraşanlardan biriside İbni Kayyum ’dur. Ali İmran suresi 49. ayeti kerimede onu diyor Cenabı Hak İsa’yı İsrail oğullarına Peygamber olarak gönderecek ve onlara şöyle diyecektir. Gerçekten ben Rabbinizden bir mucize ile geldim diyor İsa (A.S) ben size çamurdan kuş biçiminde bir taslak yapar sonra ona üflerim Yüce Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir yine Allah’ın izniyle Celle Celalühü anadan doğma körü ve alaca hastalığı da tedavi ederim diyor. Yine İsa Aleyhisselam ölüleri diriltirim diyor. Tabi Allah’ın emriyle, izniyle evlerimizde de ne yiyor ve ne biriktiriyorsanız size haber veririm. Allah’ın bildirmesiyle yine izniyle elbette ki bu mucizeler de size Peygamberliğimi ispat eden deliller yani alametler mucizeler vardır. Eğer iman ederseniz diyen ayeti kerimeler işte bir alaca hastalığının daha bir mucize ile de tedavi edildiğini şanlı Kur’an nur saçan Kuran-ı Kerim de bildirmektedir.
Dakika 20.28
Kıymetli insanlar kan kan pıhtısı anlamına gelen bir de alaka vardır. Yapışmak, ilişmek, asmak, asılmak, çocuk parmağını ağzına almak gibi anlamlara da gelmektedir. Sülük denilen kırmızı siyah kurtçuğa ele bulaşan çamura da böyle de âlaka dendiğini görüyoruz. Bunlardan başka kadının gebe kalmasına ve davarın boğazına sülük yapışmasına da âlaka dendiğini görüyoruz. Tıp istihalin de ise nutfenin ana rahmine düşmesinden itibaren bir halden diğer bir hale istihare yani dövüşerek kıpkırmızı kan halinde gelmesine âlaka dendiği gibi ceninin rahminde geçirdiği devreler den bir devre âlaka devresidir. Bu anlamda da tıpta izah edildiğini görüyoruz. Pek bunlarda yine İslami kaynaklarımıza dayanan haberlerdendir. Şimdi devamlı yapılan şeylere alışkanlık adet dendiği gibi iyi şeyler yapmak iyi bir alışkanlıktır. Kötü bir şeyleri alışkanlık kazanmak ise vücuda zarar verir. Alışkanlık ikinci bir tabiattır insanların ikinci kazanımlarıdır. Bu iyi olursa fıtrat gelişir kötü olursa fıtrat bozulur kötü bir fıtrat ortaya kötü bir tabiat kazanılmış olur. Alışkanlık iyi olduğu zaman bir kuvvettir. Üç genç kimseden birincisi sıcak gıdalar yemeye alışık üçüncüsü ise sıcak ve soğuk soğukluğu normal gıdalar yemeye alışık olsa bunlardan birincisi bal yediği zaman onlara zarar vermez ikinci kimse her ne zaman bal yese zarar verir üçüncü kimse ise bal yediği zaman pek az zarar görür. Sağlığın korunmasında ve hastalıkların tedavisinde alışkanlıklar büyük bir asil teşkil etmektedir. Yine hastayı alışık olduğu şeylerle tedavi etmeye çalışmakta faydalıdır. İşte görüyorsunuz ikincisi soğuk gıdalar yemeye alışmak üçüncüsü ise sıcak ve soğuk soğuk gıdalar yemeye alışık bal diyor iyi gelmez diyor bak alışkanlığın faydaya karşı olumlu ve olumsuz yönleri ortaya çıkıyor. Yine çölde yaşayanlar çiftçiler vs. halka nilüfer, taze gül ve kaynatılmış gül şurupları fayda vermez.
Dakika 24.58
Evet, çöldekilere çiftçilere ve onlara benzer yaşantı içinde olanlara nilüfer taze gül ve kaynatılmış gül şurupları fayda vermez ve tabiatlarına tesiri de olmaz. Hatta şehirliler ve müreffeh ailelerinin ilaçlarının çoğuna uygun gelmez. Tecrübeler bunu göstermektedir. Bu da tecrübeyle kazanılmıştır. Terhis tedavinin başı mide ise hastalıkların evidir her bedene alışık olduğu şeyler veriniz ve alışık olduğu şeylerle tedavi ediniz. Evet, kıymetli efendiler işte görüyorsunuz ki kıymetli tabiplerimiz kıymetli fikirlerini ortaya koymaktadırlar. Cenabı Hak sağlıklı kâmil bir iman ameli salih ve sağlıklı bir yaşantı ile yaşamayı nasip eylesin. Kıymetli izleyenler şimdide sizlere zehep’ten bahsedeceğiz ki bu altın demektir altının İslam Tıp’ında ki yeri ve o konuda keşif notlarımızı vermeye çalışacağız. Altın biliyorsunuz ki eksilmeyen yanmayan ve çürümeyen, paslanmayan bir maden olarak cevher olarak karşımıza çıkmaktadır. Gümüşte bu özelliklerin hepsi yoktur. Altın ile ısıtılan yerler kabarmaz iyileşir altın ve gümüş kullanılmasını şanlı Peygamberimiz yasaklamıştır. Tedavide kullanılması da caizdir müsaade vermiştir. Halife Ömer Bin Abdülaziz gibi zatı muhteremler bazı kan akan yerlerin sağlanması konusunda altın ile dağlanması emretmiştir. Kan kaybını önlemek için altın dağlağı ile dağlayınız. Altın ile dağlanırsa kesilen yer veya kan akan o yara iyi olur veya yara yapmaz. Altının kendisi kulakları altın iğne ile delinirse çocukların yara yapmaz. Tuz altının sarılığını Gümüş’ün de beyazlığını da arttırır. Altın tozu latif ve ferahlatıcı macunlar merhemler içine katılabilir. Altın tozu ilaçlar içine katıldığı zaman kalp yetmezliğine ve safradan meydana gelen çarpıntıya karşı faydalı olduğu kayda alınmıştır. Karında toplanan sarı suyu yani istiskayı diğer adı siroz ve kurtçukları dışarı atar. Rengi güzelleştirir cüzzam hastalığına daha ve safradan meydana gelen bütün ağrı sancılara da, hastalıklara karşı müessirdir. Saç dökülmesi ile deri kavlaması sedef hastalığı gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların içerisinde katılır içilir veya cilde sürülür.
Dakika 30.44
Altın tozu göz hastalıkları ile ilgili ilaçların içine katıldığı zaman gözü parlatır ve kuvvetlendirilir. Göz hastalıklarının birçoğuna karşı gayet faydalı olduğu ileri sürülmüştür. Organları kuvvetlendiriyor, ağız kokusunu giderir, ağızda tutulduğu zaman, sürme olarak göze altın mil ile çekilirse gözü kuvvetlendirir ve parlatır altın tozu alaca hastalığının tedavi için yapılan merhemlerin, şurupların içine de katılır. Altın tozu ruh hastalıkları ile ilgili tüm ilaçları katılırsa üzüntü, keder, korku, evham ve mali hülyaya karşı da çok faydalı olduğu hesaba katılmıştır. Vücudu şişmanlatır ve kuvvetlendirir. Sarılık hastalığına karşı da faydalı olduğu zikredilmiştir. Altın tozu idrar yolları ve mesane için de zararlıdır. Gönülleri kuvvetlendirme de altının pek büyük tesiri vardır. Şimdi şöyle bir baktığınız zaman insan vücudunun ruhsal yapısı ve anatomik yapısına bakınca Cenabı Hak insanın ruhuna kalbine ne lazımsa anatomik bedensel yapısına organ ve sistemlerine dokularına hücrelerine ne lazımsa Cenabı Hak onları yaratmış ve yüce İslam bunları insanoğlunun önüne sergilemektedir. Ey insanoğlu bütün bu yerdeki göktekilerin hepsi senin için yaratıldı. Ey insanoğlu sen ne için yaratıldın? (إِلَّا لِيَعْبُدُونِ) Allah’a kulluk için Allah’ın nimetlerini Allah’tan bilmen Allah’tan görmen için yaratıldın. Allah’a kulluk Allah’ın yüceliğini senin kendi aczini yüceliğini itiraf etmekle bütün nimetlerin Allah’tan olduğunu bilmekle kulluğa ne yapacaksın özeneceksin gerçek kul olmaya çalışacaksın bunun için insanoğlu ruhsal yapısını ve anatomik yapısına dikkat etmeli. Yüce Allah yine şanlı Kuran’da ant olsun ki biz insanı çamurdan süzülerek çıkarılmış öz hülasadan yarattık sonra onun sağlam ve emniyetli bir karargâhta yani ana rahminde bir nutfe haline getirdik. Sonra nutfe’yi bir kan pıhtısı haline dönüştürdük, daha sonra kan pıhtısını çiğnenmiş bir lokmacık et haline getirdik bu bir lokmacık eti kemiklere iskelete çevirdik sonra bu kemiklere et giydirdik. Sonra da onu ruh üflemek suretiyle bambaşka bir mahlûk olarak insan olarak yarattık Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şanı ne kadar yücedir. Eşsiz yüce benzeri olmayan yüce.
Dakika 35:40
Kıymetli efendiler ana rahmindeki ceninin kırk gün gün içerisinde bitkisel olarak canlandığı konusunda tabipler ittifak halindedirler. Bu süre içinde erkeğin mizacı hararetli olduğu için organları belli olsa da kızın ki belli olmaz. İkinci kırk gün gün içinde kan pıhtısı âlaka haline dönüşür. Üçüncü kırk gün içinde ise küçük et parçası ki buna mutğa denmektedir. Mutğa haline gelir. Kendisine ruh üflenir ve anne karnında hareket etmeye başlar cenine ruh üflenmesinin ancak dört ay bittikten sonra olacağı konusunda doktorlar, tabipler yine müttefikler. Rahim canlı bir organizmadır erkek kadının spermi yani menileri rahimde birbirlerine karışınca hararet sebebiyle köpüklenmeye başlar sonra bir köpükler toplanıp tek bir köpük halini alır ve içinde büyük bir boşluk meydana gelir. İşte bu boşluğun içinde Allah’ın izniyle hayat oluşur sonra bu yuvarlağın dış kısmı sertleşir ki. Buna âlaka kan pıhtısı denir. Bu esnada rahime müvekkil olan bir melek ne yapar? O rahimde görevli bir melek vardır. O çocuk orda o melek tarafından Allah’ın emrine göre ne yapar? Tekâmüle gider. O melek Cenabı Hakka ey Rabbim bu çocuk ana rahmine düşen bu çocuk erkek mi, dişi mi? Olacaktır diye sorar. Şimdi sonra bu kan pıhtısının içinde besleyici kan damarları oluşur. O meleğin sorusuna Allah hükmünü verir. Ona göre de melek görevine devam eder. İşte o zaman mutğa et parçası adını alır. Daha sonra yüce Allah rahime müvekkel olan meleğe cenine ruh üflenmesini rızkını, ecelini, amelini yazmasını emreder. Daha sonra cenini iç içe üç zar kaplar. Bunların birincisi çocuk kesesi ceninin göbeğine bağlıdır. Cenin orada ki çocuğun halidir ve yavruya gıda sağlar o çocuk kesesi.
Dakika 40:00
Çünkü ceninin göbeğine bağlıdır. Cenin ana rahminde gıdasını göbeğinden alır. İkinci zar ceninin idrarını zararsız hale getirir. Üçüncüsünde ise ceninden çıkan buharları zararsız hale getirir ve buharlarda normal insanlardaki ter ve kire benzerler. İşte yüce Allah Celle Celalühü sizi annelerinizin karınlarında iç içe üç karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa nutfeden âlaka ’ya âlaka’dan mutğa ’ya mutğa’dan et giydirilmiş bir kemiklere dönüştürerek yaratmıştır. Süreyi tamamlayınca bu üç zar yırtılır. Kadın sancı çekmeye ve nifas kanı gelmeye başlar. Ana rahmindeki çocuk yüzü annesinin sırtına yönelik bir vaziyette durdurulmuştur öyle durur. Doğacağı zaman başı aşağıya, ayakları ise yukarı gelir. Eğer böyle olmasaydı elleri annesinin karnına takılır kendisi de annesi de ölürdü veya ortaya problem çıkardı. İşte bu zahmetten dolayı doğum sırasında ölen kadın şehit sayılmıştır. Yüce Allah anne ve babasını onun emrine verir. Ona en iyi ve en güzel gıdaları hazırlarlar ve olanca şefkatlerini, sevgilerini gösterirler bağırlarına basarlar. Görüyorsunuz o yavruya yavrunun emrinde ana baba çırpınıp kuşların çırpınırcasına yuva etrafında anne ve babada yavru için böyledir. Minnet ve imtihan diyarı olan bu dünyada ömrünü geçirmeye başlar. Bu çocuk ya doğru yoldan gider mutluluğa ve cennete kavuşur yahut ta kötü yolu seçer mutsuzluğa ve cehenneme mahkûm olur. Cenabı Hak insanlığın tümünü cennete çağırıyor. Fakat insanlar Allah’ın rahmetinden, hidayetinden, cennetinden, cemalinden kaçıyor. Allah’ın gazabına, hışmına, azabına, cehenneme koşan pek çok insan görülmektedir. Çoğunluk hep böyledir Allaha isyan içindedir. Yüce Allah beyni his ve hareketin kumanda merkezi olarak yaratmıştır. His ve hareketin kumanda merkezi neresidir? İşte beyindir. Beyinden bütün vücuda sinirler dağılır ve görev yaparlar diğer organlara his ve hareket bu sinirlerle ulaşır. Bir kısmı göze gider bu sinirlerin görme gerçekleşir bir kısmı da kulağa gider işitme bununla tamamlanır bir kısmı da burun deliklerine gider bununla koku alma temin edilmiş olur. Dilde tat alma işlemini tamamlar. Yüce Allah organların hareketlerini adalelerle mümkün kılmış organları da kiriş denilen bir madde ile birbirine bağlamıştır.
Dakika 44:55
Yüce Allah omurların arasını boş olarak yaratmış bunun içinden de omuriliği geçirerek uzak organlara his ve hareketin ulaşmasını Cenabı Hak bu şekilde takdir eylemiştir. Yüce yaratıcı beyni, kafatası kemiği, omuriliği de ise omurga kemikleri ile koruma altına almıştır. Kalp ile ciğerinde, ciğerleri de göğüs ve kaburga kemikleri ile tam güven ortamına almıştır. Beyinde hayal gücünü aynı zamanda düşünme gücünü hatırlama gücünü yöneltmektedir. Çünkü beyinde üç karıncık vardır. Birincisi hayal gücü ile ikincisi düşünme gücüyle sonuncusu da hatırlama gücünü yöneltmek için takdir buyurulmuştur. Kalp hayatın ve tabi güçlerin merkezidir. Kalp de tıpkı beyin gibi hayatın ve tabi güçlerin merkezidir. Beyinden his ve hareket emirlerini organlara ileten sinirler çıkıyorsa kalpten de bütün organlara hayat unsuru ileten atardamardan çıkmaktadır. Kalp insan vücudunun fırını durumunda olduğu gibi eğer hava alamaz ise harareti söner işte yüce Allah Celle Celalühü onun çevresine teneffüs organı ağız, burun, akciğer ve geniz gibi nefes alıp veren organlar yerleştirmiştir. Boğazda iki boru görüyoruz. Biri ciğerlere hava taşır diğeri ise mideye gıda ve su girmesini sağlar akciğer bir körük gibi kalbe hava üflediğinden dolayı kalbin ateşi hiç sönmez. İki burundaki iki delik var ya işte bunlar koku alma diğeri ise uyku sırasında yemek yerken ve su içerken ağız kapandığından dolayı kalbe ve ciğerlere hava gitmesini sağlar. Burun daima açık bulundurulmuştur. Yemek yerken veya su içerken hava deliği tamamen tıkanır. Eğer o sırada insan konuşacak olursa hava deliği açılır içine bir şeyler kaçarak insan boğulabilir iş tehlikeye ulaşabilir. Karaciğerden de organlara gıda götüren damarlar çıkarmıştır. Kan şeklini alıncaya kadar pişirir. Karaciğer bu damarlar vasıtasıyla gıda maddelerinin en iyi tarafı alır ve pişirir ki ta kan şeklini alıncaya kadar. Pişirilmiş bu kanı her organa yeteri ve gereği kadar gönderir. En iyilerini kalbe, en incelerini akciğere, en rutubetlisini beyne, en kalınını ve en kurusunu da kemiklere gönderir fazlasını da kendisinde bırakır.
Dakika 49:57
Karaciğer bu maddelerden bir kısmını da safra kesesine gönderir ve buna safra denir. Bir kısmını da dalağa gönderir buna da sevda sıvısı denir. Bir kısmını da bağırsaklara gönderir. Bu da besinlerin dışarı atılmasına yardım eder. Dalaktan çıkan bir sıvıda mide ağzına dökülür. Buda kişinin yeme iştahını açar. Kanı inceltmek ve kılcal damarlara kadar ulaşmasını sağlamak içinde kana bir miktar su gönderilir. Daha sonra bu karaciğere geri döner karaciğerde bunu böbreklere oradan da mesaneye gönderir ki işte idrar dediğimiz şey budur. Böbrek ve mesaneyi beslemek için buralara da yeteri kadar kan gönderilir. Suyun en uzak organlara gönderilip sonra geri dönmesinin en açık belirtisi ellere kına yakılan kınada görülür. Zira akşamleyin ellerine kına yakan kimsenin idrarı sabahleyin sarı olur. Çünkü kınanın rengi suya geçer. Vücutta çeşitli organ ve sistemlerimizde kemikler bulunur. Bu kemiklerin başta, çenede, kalçada, pazı kemikleri, bilek, kalça, âşık kemiği gibi iki yüz yirmi sekiz tane kemik hesap edilmiştir ve bu arada kaslar vardır. Vücutta insan vücudunda beş yüz yirmi dokuz adet kas olduğu hesap edilmiştir. Kaslar ise et ile sinirden meydana gelmiştir. Bu kaslara his, hayat, hareket ve gıda vermek için sinirler ve damarlar bağlanmıştır. Bunların üzeri ise et ve yağ ile kaplıdır. Et boşluğu doldurur soğuktan sıcaktan çarpılmaktan ve kırılmaktan korur. Yağ ise ısı enerjisinin kaynağıdır. İç yağ ise sindirim organlarını ısıtır. Gıdaların hazmına yardım eder. İç yağ daha çok karın ve bağırsaklarda bulunur. Mide ve bağırsaklardan yapılmış olup mide kaslardan yapılmış olup boynu uzun bir kabağa benzer mide giriş kısmına yemek borusu denir ki yiyecek ve içecekler buradan mideye iner. Çıkış kısmına ise mide kapısı denir. Besinler ise buradan bağırsaklara geçer iç kısmında kadife gibi tüyler vardır midenin yemekler önce burada hazım olunur. Ondan sonra karaciğere geçer. Mide kaslardan yapıldığı için çok yeme zamanında genişleyip süner. Mideden sonra üç bağırsak gelir. On iki parmak bağırsağı uzunluğu on iki parmak kadar olduğu için bu isimle anılmıştır boş bağırsak çoğu zaman boş olduğu için bu isimle anılmıştır. Kıvrımlı ince ve uzun bağırsak kıvrımlı olduğu için bu isim verilmiştir. Bu üç ince bağırsaktan sonra üç tane de kalın bağırsak gelir.
Dakika 55.05
Birincisine kör bağırsak denir. İkincisine de kolon denmektedir. Üçüncüsüne ise göden denir ki şerç yani anüsle sona erer. Toplamı altı eder mide ile birlikte yedi olur. Bakın bundan on beş asır önce Peygamberimiz (S.A.V) sanki insan vücudunu bir, bir incelemişçesine bakın o vahiy Peygamberi rahmet Peygamberi ne diyor. Mümin kimse bir bağırsağı midesi doluncaya kadar yer kâfir ise yedi bağırsağını dolduruncaya kadar yer diyor. Bak o gün bunların yedi olduğunu Peygamberimiz ta o gün söylemiştir. Çok yemesinin iyi olmadığına işaret edilmiştir. Görüyorsunuz mümin kimse bir bağırsağı doluncaya kadar yer kâfir ise yedi bağırsağını dolduruncaya kadara yer diyor. Dikkat et şanlı Peygamberin bilgisi bilgilerin üzerinde ilimler üzerinde tabiat üzeri vahiye dayalı olduğu açık görülmektedir. Mide bütün hastalıkların başıdır. Mideyi korumalı yemeli içmelidir. Daha doğrusu Peygamberimiz ölçüyü vahiy ile koymuştur. Allah’ın sözünü Peygamberin sözünü tutmalı ki hasta olmamalı sağlıklı yaşamalıdır. Hasta olduktan sonrada tedavi olmayı bilmeli gerçek doktoru bulmalıdır. Yüce İslam işte sana yolu en mükemmelini gösteriyor ortaya koyuyor çareyi yüce Allah her iki kemiği bağ denen bir cisim ile birbirine bağlamıştır vücuttaki yaratılışa bakarsanız. Yaratanın yaratma sanatına şöyle bir bakın yaratmanın her türlüsünü bilen Allah ne mükemmel yaratmış. Kemiğin bir ucunu çıkıntılı öbür ucunu ise girintili yaratmıştır hareket etmesi kolaylaştırılmıştır. Mümkün hale gelmiştir. Derinin, bazısı incedir yüz derisi gibi bazısı da kalındır ayak tabanlarında olduğu gibi. Yüce Allah deriye çeşitli hisler vermiştir. Bütün damarların ağızları deriye açılır. İğne batırılmış olsa kan çıkar. Derinin gıda alması için sebeptir. Baş kaşlardaki kıllar süs için kirpikler ise hem süs hem de gözleri korumak içindir. Kaşları ve kirpikleri uzamaz insanoğlunun bir vaziyette böyle yaratılmıştır bakın burada harikalar üstü harikalar var. Süs için yaratılmıştır mesela sakal kılları gibi. Sakal kadına heybet, ağırbaşlılık ve vakar verir. Bazı kıllarında ne süs ne menfaat gibi fonksiyonu yoktur. Etek ve koltuk altı kılları gibi işte etek tıraşı yapılmasında bunda da hikmetler nice faydalar dürüm, dürüm menfaat kaynıyor. Çünkü etek tıraşı cinsel istek ve arzuyu tahrik eder. Ense tıraşı ise boyun derisini güçlendirir kuvvetlendirir.
Dakika 1:00:04
Tırnaklar bakın parmak uçlarında var parmağı takviye eder ve aşınmalarını önler. Ne mükemmel yaratmış yüce yaratıcı yüce Rabbimiz tırnakları kesmek ise sünnettir onda da faydalar vardır. İslam neyi emretmişse faydalıyı celp eder. Neyi yasaklamış ise zararı defeder. İşte kıymetli ve muhterem izleyenler İslam’ın her konusunun yüce bir tıp ilmi olduğu yüce bir vahye dayandığı yüce bir din olduğu açık seçik ortaya çıkmaktadır. Cenabı Mevla Yüce İslam’ı ilmen yakin bilen iki cihanda mutlu olan imanı kâmil ve daim olan gerçek müddeti, Sıddık zümreye ilhak eylesin. Şimdiki dersimizde ise vücuda faydalı olan nimetlerden bahsedeceğiz. Bunlardan biride kınadır soğutucu ve vücudu rahatsız etmeden kurutucu özelliği vardır. Yumuşatır ateş yanığında da faydalıdır tedavi etmekte ağrıyı da teskin eder. Tereyağı ile macun yapılırsa müzmin uyuz yaraların üzerine de sürülürse çok faydalıdır. Ateşli yaralar içinde faydalıdır. Balmumu ve gül yağı ile karıştırılarak macun yapılıp sürülürse yanlarda oluşan ağrılara ve dermansızlığa da faydalıdır. Kırık çıkıklar üzerine sürülürse iyileştirilmesine de faydalıdır. Sinirler içinde sinir ağrılarına da faydalıdır. Saçları bitirir saçları kuvvetlendirir güzelleştirir. Sevgi ve muhabbet duygularını tahrik eder. Çocuklar çiçek çıkartmaya başladığı zaman ayaklar altına yakılacak olursa kına gözlerinde çiçek çıkmaz. Tırnakları güzelleştirir tereyağı ile karıştırılıp macun yapılırsa iltihaplı şişlikler üzerine gayet faydalıdır. Bacaklara karşı gayet faydalıdır. Yine bütün vücutta meydana gelen sivilce ve kabarcıklara da faydalıdır. Sevgiyi tahrik eder ve kokusu da güzeldir hoştur. Peygamber (S.A.V) sonra Ebu Bekir (R.A) Ömer Osman Ali İbni Ömer (Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmain) bunlar Sahabiden seleften Muhammed Bin Hanefi’ye İbni Şirin daha birçok zat saç ve sakallarını kına ile kınalamışlardır kına yakmışlardır toplumun değimiyle. Peygamber (S.A.V) saç ve sakalına beyazlığını gidermek için kullandığınız kına ve çivittir buyurmuşlardır. Kına ile kınalayınız zira kına gençliğinizi güzelliğinizi istek ve arzularınızı artırır da buyurmuştur.
Dakika 1:05:13
İşte görüyorsunuz bu rivayetler Cami-us Sağir gibi o sahih güzelim kaynakta yer almaktadır. Feyz-ül Kadir ’dede vardır. Ramuz’da da var Kenz-ül Umman’da da var ve başka kaynaklarda da görmekteyiz. Sahih kaynaklarda bu haberler mevcuttur. Ebu Bekir’den başka saç ve sakalı ağırmış kimse yoktu diyor Medine’ye hicret ederken onun saçlarını kına ve çivitle kına yaktığını diyor gördük ve kınalamıştı diyor. Enes Bin Malik Hazretlerinden gelen haber buda. Yine Peygamber Efendimiz başındaki ağrıdan şikâyet etti de birisi ona kan aldır diye tavsiye etmiş her kimde ayaklarında bir ağrı veya bir yaradan şikâyet ettiyse ona da ayaklarına kına yak buyurmuşlardır. Yara üzerine veya diken batan yere kına sürmesinin sebebi şudur. Yara üzerine sürülen ilacın görevi yara üzerindeki rutubeti kurutmaktır. Bu rutubet gidince yerinde et biter. İşte kına bu görevi yapmakla müessirdir. Yumuşatıcı özellik vardır dikenin çıkmasına yardım eder. Kına ağacının güzel kokusu kokulu beyaz çiçeklerine kına çiçeği denir. Enes Bin Malik Hazretlerinden (R.A) kına çiçeği Peygamber (A.S.V) en çok sevdiği güzel kokulardandı diyor. Kına çiçeği dünyada ve ahirette güzel kokuların efendisidir buyrulmuştur. İşte görüyorsunuz kına çiçeğinin konusunda bakın bu haberin müsnette yer aldığını Bağdadi de onun eserinde yine zevahit de yer aldığında ve diğer emsali eserlerde yer aldığını görmekteyiz. Çünkü bu İslam Tıp’ının dayandığı sahih kaynaklara istinat etmeden bunları kamuoyuyla paylaşmak olmaz. Kına çiçeği konusunda hararet verici, yumuşatıcı, tıkalı gözenekleri açıcı gibi vasıfları sahiptir. Yine felç hastalıklarına, sinir ağrılarına karşı toz haline getirildikten sonra ağıza serpilirse ağızdaki sivilcelere ve yaralara pek faydalıdır. Sirke ile macun yapılarak alına sürülürse baş ağrısını teskin eder. Kına çiçeği bal ile macun yapılırsa nezleyi ve baş ağrısını keser. Merhem ve macunlar vücudu ısıtıcı ve yumuşatıcıdır. Müzmin şişliklere karşıda faydalıdır. Güvelenmesini önler yünlerin kumaşların felç ve kasılma hastalıkları ile ilgili yapılan macunların içine katılır. Kına çiçeğinin yağı organları gevşetir ve sinirleri yumuşatır. Kına çiçeği yağı çiçeğindeki özelliklere sahiptir. Sara hastalığına ve baş dönmesine karşı faydalı olup sinirleri de kuvvetlendirir. Merhem gibi sürüldüğü zaman rutubeti giderir ve yeni et gelmesine yardım eder. Kına çiçeğinin yağı kabızlık yapıcı yara ve çıbanları olgunlaştırıcı çözümleyici ayaklara ve bacaklara sürülmesi gayet faydalıdır. Saçlara sürüldüğünde siyahlaştırır ve kuvvetlendirir sıklaştırıp terbiye eder. Saça kırmızılık ve güzellik kazandırır. Kına çiçeği yağı dıştan merhem gibi sürülüp ovuşturulduğu zaman siyatik hastalığını ve diğer asabi ağrılara, rahim ağrılarına, kırık ve çıkıklara karşıda faydalıdır. Evet, kıymetli ve muhterem efendiler bu faydalar görüyorsunuz ki az faydalar değildir büyük faydalar görmekteyiz.
Dakika 1:12:10