56- Amelde Fıkhı Ekber Ders 56
AMELDE FIKH-I EKBER DERS 56
Kıymetli izleyenler, fıkıh ekolündeki derslerimiz Mâlikî âlimlerinin görüşleri ile derslerimiz devam ediyor. Konumuz sehiv secdesi. Hanefi ekolünün bu konudaki incelemelerini size duyurduktan sonra Mâlikîlerin de keşif notlarını sizlere vermeye devam ediyoruz. Namazda noksan, eksik ne yapılırsa o konuda Mâlikîlerde kuvvetli bir sünneti bilerek yahut yanılarak terk etmek; burada sehiv secdesi yapılır Mâlikîlere göre. Kuvvetli bir sünneti bilerek yahut yanılarak terk etmek. Burada namaza noksanlık meydana geldiği için sehiv secdesi yapılır demiştir Mâlikî ekolünün kıymetli âlimleri. Bir rüknü bile bile terk edersen namaz bâtıl olur, yanılarak terk edersen o zaman tamamlayabilir fakat mahallini kaçırmışsa o rekâtı ilga ederek kaza eder. Yine Mâlikî ekolün görüşleriyle dersimiz devam ediyor. Namaza ilavede bulunmak Mâlikîlere göre: Ve az bir şey yemek yahut az konuşmak, bunlarla da namaza bir şey ilave etmiş oluyorsun. Rüknü ilave etmek: Bir rüknü ilave etmek, bir veya iki rekât ilave etmek yahut iki rekâtta selam vermek gibi fiillerdir bunlar, secde yaparak namazını tamamlar. Yani bunlarda da sehiv secdesi yapılır demiş Mâlikî ekolünün yüksek şahsiyetleri (Rahmetullahi aleyhim ecmain). İlave edilen söz; şimdi şöyle bir bak: Namazın cinsinden değilse, bundan dolayı Sehiv secdesi yapılır demişlerdir. Bu konuda geniş bir tolerans görüyoruz Mâlikî ekolünde. Burada da yine Ümmet-i Muhammed için rahmet dalgalanıyor. Namazda hem noksan hem de ziyâde yapmak, sünneti eksik yapmak gibi durumlarda da sehiv secdesi yapar demiş Mâlikî ekolünün kıymetli şahsiyetleri. Kişinin yanıldığı fiilden fiile geri dönmesi gibi hususlara bakıyoruz. Fazla bir rekât kılmak için ayağa kalksa geri döner, sehiv secdesi yapar. Selam verinceye kadar bu durumu hatırlamazsa yine sehiv secdesi yapar. İmamın fazla kıldığını bilerek ona koymuşsa namaz bâtıl olur demiş Mâlikî âlimleri. Kıymetliler, ilk teşehhüdü terk ederek ayağa kalkar ve ellerini yerden ayırmadan durumu hatırlarsa oturmak için geri dönmesi gerekir ve sehiv secdesi yapması da gerekmez. Çünkü çabuk hatırlamış olmaktadır.
5:15
Ellerini yerden kestikten sonra fark ederse geri dönmez, sehiv secdesi yapar demiş Mâlikîler, Hanefilere göre bir şeye yakın bulunan o şeyin hükmü verilir. Evet, kıymetliler. Bir rekât mı iki rekât mı kıldığı hususunda şüphelenirse en azını esas alarak namazına devam eder ve sonunda sehiv secdesi yapar da demiş Mâlikîler. Hepsi çok güzel tespitlerde, keşiflerde bulunmuşlar, hepsi mükemmel. Hepsinin delilleri ve içtihatları var içinde. İçtihadında yanılan olur mu? Olur. Yalnız o delillere ve güçlü içtihatlara bakarsanız yanılan içtihatlar güçlü içtihatlarla, zayıf deliller güçlü delillerle yine bu âlimler tarafından ortaya konulmuş ve keşfedilmiştir, yine rahmet dalgalanmaktadır. Bu çalışmalar, mükemmel çalışmalardır. Ümmet-i Muhammed’in bu rahmetten ebediyyû’l ebed faydalanması için Yüce Allah (C.C.) o âlimlerin ilmiyle Yüce İslam’ın rahmetini, kolaylığını, geniş caddelerini ortaya koymuştur. Bu bir rahmet tecellisidir, Allah’ın büyük lütfudur. O âlimlerle -işte- burada bir ilim rahmeti dalgalanmaktadır. Bu âlimlerin ihtilâfları rahmettir, cahillerin ihtilâfları azaptır, dikkat et. Şimdi de Şafiî ekolünün tespitleriyle, teşhisleriyle, keşif notlarıyla dersimiz devam ediyor Sehiv secdesi hakkında yine; yapılması emredilen bir fiili yapmaktan yapmamaktan, yasak olan bir fiili de yapmaktan dolayı sehiv secdesi yapar -bakın yapılması emredilen bir fiili yapmıyor, yasak olanı da yapıyor, onlardan dolayı Sehiv secdesi yapar- demiş Şafiîler. Başka bir farza başladıktan sonra artık geri de dönmez demişlerdir. Çünkü bir farzdan öbür farza intikal etmişse artık geri dönmez demişler. Eğer geri dönerse, haram olduğunu bile bile yaparsa namazı bâtıl olur. Çünkü bir farzı bile bile bırakamazsın. Bir farzı bilerek terk etmek haramdır diyor bu kıymetli âlimler (Rahmetullahi aleyhim ecmain). Eğer unutarak yaparsa namazı bozulmaz, bâtıl olmaz. Cihan Peygamberi Hz. Muhammed (A.S.V.) Efendimiz’den gelen haberde bakın ne buyuruyor: Namaz kıldı -diyor-; “Peygamberimiz namaz kıldı ve iki rekâtta da ayağa kalktı.
10:14
Cemaat uyarmak için tesbih getirdiler fakat Hz. Peygamber namaza devam etti. Namazı bitirince o Şanlı Peygamber (A.S.V.) iki secde yaptı, sonra selam verdi yani sehiv secdesi yaptı Peygamberimiz”, diyor. Şimdi buradan, sehiv secdesini bizzat Peygamberimiz ’in yaptığını görüyoruz. Şafiî mezhebine göre sehiv secdesi temelde iki husus gerektirir demişler. Namaza ilavede bulunmak yahut namazda noksan yapmak. İşte Şafiîlerin de üzerinde durduğu Sehiv secdesi hakkında bu iki husustur. Müekked sünneti bilerek veya sehven terk etmek: İşte o zaman sehiv secdesi gerekir. Sözlü bir rüknü mahallinin dışına nakletmek, yine namazı bozan bir işi yanılarak yapmak, rüknü uzatmak; mesela bunlardan bir örnektir. Mesela iki secde arasındaki tadil-i erkânı uzatmak; bunlar da sehiv secdesi gerektirir demiş Şafiî ekolünün yüksek şahsiyetleri. Buradaki durum Zülyedeyn ile konuşması, Peygamberimiz ‘in sonra da aynı namazı tamamlaması ve nihayetinde iki secde yapması hadisesi de burada delil olarak alınmıştır. Namazda fazla iş yaptığından şüphelenmek dolayısıyla da sehiv secdesi yapılır. Üç mü dört mü yoksa hususunda şüphelenirse bir rekât daha kılarak secde eder demişler. Selam verdikten sonra herhangi bir farzı terk etmek; terk etme konusunda şüphelenirse namaz üzerinde bir tesiri yoktur da demişlerdir. Bunların da delili bir Hadis-i Şerif ki Abdurrahman (R.A.) şöyle demiştir: Ashab-ı Gûzin’den bu zat Abdurrahman bin Avf’tır. Resulullah (S.A.V.)’in şöyle buyurduğunu duydum -diyor o kıymetli sahabi-: “Sizden birisi namazında şüphelenip bir mi iki mi kıldığını bilemezse kıldığı rekâtı bir kabul etsin. İki mi üç mü kıldığını bilemezse kıldıklarını iki kabul etsin. Üç mü dört mü kıldığını bilmezse yine kıldıklarını üç kabul etsin. Sonra namazını tamamlayınca oturmakta olduğu hâlde selam vermeden önce iki defa secde etsin, rekâtların sayısında şüphelenirse bildiği en az sayı üzerine devam eder.” demişler.
15:05
Kıymetliler, Tirmizî bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Şafiîlerin delilerinden biri bu, Hadis-i Şeriftir. Her mezhebin çok kıymetli, mükemmel delilleri bulunmaktadır; içtihatları, kıyasları bulunmaktadır. Tabii ki delilin olmadığı zaman bilinenden bilinmeyene istidlâl ederek çok mükemmel içtihatları, kıyasları vardır. Bunlar yüksek şahsiyetlerdir (Rahmetullahi aleyhim ecmain.) Yine belli bir cüzünü terk ettiğinden şüphelenmek, namazı veya bir cüzünden terk ettiği konusunda şüphesi varsa yine Şafiîlere göre sehiv secdesi yapması gerekir. Fazlalıklar iki türlüdür: Bunlardan biri söz, diğeri de fiildir. Buradan da şöyle bir bakalım: Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) öğle namazını beş rekât olarak kıldı. Kendisine namaza ilave mi yapıldı diye soru sorulunca şöyle cevap verdi: “Bu fazlalık nedir?” -cemaat dediler ki-: “Beş rekât kıldın Ya Resulullah!” Bunun üzerine o Şanlı Peygamber (A.S.V.) selâm verdikten sonra iki secde yaptı. İşte, görüyorsunuz. Burada selamdan sonra sehiv secdesi yapıldığına dair delil bulunmaktadır ve birçok muhaddisimiz de bu Hadis-i Şerifi rivayet etmişlerdir. Yine noksanlık maksut olan bir sünneti terk etmektir. Teşehhüdü terk edip sehiv secdesi yapmakla namaz tamam olur. Kunutu sehven terk edip bundan dolayı da sehiv secdesi yapılır. Maksut olmayan sünnetleri terk ederse sehiv secdesi yapması gerekmez de demişlerdir Şafiîler. İşte, kıymetliler. Her mezhebin mükemmel âlimleri mükemmel çalışmalar yapmışlar, delilleri ortaya koymuşlar. Delilsiz mezhep olmaz; Kur’an-ı Kerim, sünnet, İcmâ-i Ümmet, kıyas-ı fukaha… Bunlar mezheplerin delillerinin temelinde bulunur. Bu da ilmî ehliyet sahibi müçtehitlerin, fıkıh âlimleri olan bu fakihlerin, yüksek bilginlerin yapacağı şeylerdir. Onun için bu dünyadaki yüksek âlimlerin ekolleri içinde bunlar öne çıkmışlar Hanefi ekolü -İmâm-ı Âzam’ın ekolü- dünyayı okutarak gelmişler. Mâlikîler, Şafiîler, Hanbeliler ve onlara yakın diğerleri de böyle ama bunlar hep böyle çıkmışlar. Hiç kesintiye uğramamış bunlar, birçoklarının ismi cismi unutulmuş ama bu dört ekol devam ediyor hâlâ, çok da güvenli ekol bunlar. Bunlara uymayan, İslâmî delilleri doğru anlamayan, Ehl-i Bidat ve delâlet mezhepleri de var. Onlar da çalışmışlar ama yanılgıları çok onların, hataları çok. Ehl-i Sünnet’e uymayan tarafları var.
20:08
Onların iyi, doğru tarafları da bizimdir ama yanlışları değil. Hanbeli mezhebine geldik, şimdi o ekole bakalım: Onlar da daha öncekiler gibi namaza ilavede bulunmak, noksan yapmak, şüphelenmek; Şafiîlerde de durum böyleydi. Hanbelilerin de durumu onlara çok yakın hatta bu konuda aynısı. Yanılarak yapıldığı takdirde bunlar, sehiv secdesi yapılır demiş Hanbeli ekolünün yüksek âlimleri. Bile bile yapıldığı takdirde namaz bozulur da demişler, bâtıl olur da demişlerdir Hanbeliler. Namaza ilavede bulunmak; mesela rükû etmek yahut secde etmek yahut teşehhüt ile birlikte Fatiha’yı okumak yahut Fatiha ile birlikte teşehhüdü okumak gibi. Eğer bu türlü ilaveler birer iş ilavesi söz konusu olduğu için sehiv secdesi yapmak vaciptir demişlerdir Hanbeliler. “Bir kimse, namazına ilavede bulunur yahut eksik yaparsa iki secde yapsın.” Bu haber Peygamberimiz’den geliyor (A.S.V.) O Şanlı Peygamber (A.S.V.) yanıldı ve iki secde yaptı. Secde sebebi, bu noksanlığı gidermektir. Niçin sehiv secdesi yapılıyor denilirse; noksanlıkları gidermek için yapılmaktadır. İbadetler Allah’a yapılır. Allah’a yapılan ibadetler eksiksiz, kusursuz yapılmalıdır. Bu Şanlı Peygamber’in bize öğrettiği, gösterdiği gibi bütün kurallarına, şeriatın kurallarına, fıkıh kurallarına, ölçülerine riâyet etmek görevimiz, kulluk görevimizdir. Rabb’imize ibadeti rastgele değil, yerli yerince yapmaya çalışacağız. Yerli yerinde yaptığımız zaman dahi biz kullar âciz kullarız, eksikler dâimâ insanoğlunda. Âcizlik, gaflet ve cehâletten dolayı insanoğlunun her tarafında kusurlar vardır. Hiç olmazsa ölçüleri tam yap, aczini de itiraf et. “Yattım, kalktım, Allah kabul etsin” şeklinde bir ibadet anlayışı yok İslam’da. İslam’da Allah’ın emrettiği gibi, Peygamber’in gösterdiği gibi ve Peygamber’in yaptığı gibi ibadetler yapılacak. Fıkıh ilmi işte bize bu ölçüleri hak delillerle önümüze koymuş, rahmet sofrasına. Bu rahmet sofrasına otur. Bu rahmetten ebedî faydalan. Allah’a doğru kulluk edelim, doğru kulluk yapalım. Yoksa -işte- namazın bozulduğu yerler var. Bir yerde namaz bozuluyor diyorsa orada hak delillerle bu âlimler bunu ortaya koymuşlar. Bozulan namaz namazlıktan çıkıyor, namaz namaz olmuyor. Onun için kıymetliler, kimisi saz çalarak, kimisi oynayarak, kimisi zıplayarak ibadet ediyor. Bunlar ibadet değil; bunlar Allahu Teâlâ’ya karşı şirktir,
25:01
İsyandır. O yapılanlar yüzüne çarpılır. Allah’a ibadet; Allah’ın kuluna emrettiği gibi, Peygamber’in yapıp gösterdiği gibi yapılır. Bunu da âlimlerimiz bize ashap ve Tâbiîn’den sonra bu eserlerle, hak delillerle ortaya koymuşlardır. Biz burada keşif notları veriyoruz. Teferruat için geleceksin, bilenin önünde uygulamalı eğitim göreceksin. Biz keşif notları veriyoruz, dünyayı uyarıyoruz, her mezhepten notlar veriyoruz ve bütün Ümmet-i Muhammed’i uyarıyoruz. Bilenler zaten bu işi biliyor, bilmeyenler uyansın. Kulluk görevimizi yapalım. Cemaatin, imamlarını yanıldığı noktada uyarmaları da lazımdır. Kıldıkları namaz, imamlarının namazlarına bağlıdır. Yani imam yanlış yaparsa bütün cemaatin namazı yanlış olmuştur. İmam kusurlu yapıyorsa bütün cemaatin ibadeti kusurludur. Onun için cemaat, imamını uyarılmalıdır. Yanıldığı zaman uyarmanın yolları var, rastgele değil bu işlerin hiçbiri. Hepsinde kurallar konulmuş, o kurallara göre eşi bulunmayan Allah’ın, eşi bulunmayan Yüce İslam, eşi bulunmayan ilâhî nizamdır. İslam’ın her kelimesi yücedir. Onun için ilâhî, yüce kelâmın içine beşer sözü karıştırma. Sevgili Peygamberimiz’den (A.S.V.) Zülyedeyn hadisinde Ebûbekir (R.A.) ile Hazreti Ömer (R.A.)’ın ikazına uymuştur. İmamı uyarmakta kadın aynen erkek gibidir Şafiîlerde. Eğer erkekler imamı uyarmıyorsa kadınlar el çırparak imamı uyarırlar (ellerinin sağını, solun üzerine vurur). Namaz içerinde hafif ama duyuracak kadar, böyle. “İki rekâttan sonra oturmaksızın ayağa kalktı, arkasındaki cemaat tespih getirdi fakat yine de namazına devam etti. Namazını tamamlayıp selam verince sehiv secdesi yaptı, namazdan ayrılınca Cihan Peygamberi Allah’ın Resulü’nün (A.S.V.) ‚ın benim yaptığım gibi yaptığını gördüm.” dedi. Yani nasıl sehiv secdesi yapacağımı da Peygamber nasıl yaptıysa (A.S.V.) öyle yapacaksın. İşte, Hz. Muğîre de böyle dedi ve böyle yaptı, Peygamber’in yaptığı gibi yaptı ve bunu da hatırlattı cemaatine. Çünkü imam yanılınca cemaat peşinden ‘Sübhanallah’ diye onu uyarır, dünya kelâmı kullanmaz. Yine namazda eksiklik yapmak: Sizden biri ikinci rekâtta kalkıp da tam doğrulmamışsa otursun ve sonunda sehiv secdesi yapsın. Bu da iki rekât kıldı, oturup teşehhüt okuması gerekirken oturmadan ayağa kalkmaya teşebbüs etti. Eğer tam doğrulmamışsa -diyor, bak- otursun ve sonunda sehiv secdesi yapsın, diyor.
30:13
Bu birinci oturuşla ilgili, birinci teşehhütle ilgili bu. Mesela dört rekâtlı, üç rekâtlı namazlarda iki teşehhüt bulunur. Birinci teşehhüt ilgili bu Hadis-i Şerif Şanlı Peygamber’den gelen (A.S.V.) yine; “İmam kendisine uyulsun diye tayin edilmiştir.” Bu Hadis-i Şerif de Peygamberimiz’den geliyor, imama cemaat hiçbir türlü muhalefet edemez. İmama tam tâbi olacaktır. Bugün imamına uymayan cemaatler görüyoruz, kafasına göre hareket ediyor. İmama uymayan kişi haram ve günah işlemiştir, bunun ne sevabı olur ne namazı olur. İmama tam tâbi olacaksın. İmam da şeriata, fıkhî kurallara tam tâbi olacak. İmam, cemaate tâbi olmaz; cemaat imamına tâbi olacak. Ve farzdır; kim tâbi olmuyorsa o kişinin namazı namaz olmaz, haram ve günah işlemiştir. Bunu bile bile tâbi olmayanlar namaz kılmamışlardır. “İlk teşehhütte oturmayan kişi tam olarak ayağa kalkmış da henüz Kur’an okumaya başlamamışsa, geri dönmesi evlâdır.” denilmiş. İlk teşehhütte; -bak- Şafiî ekolünde öyle de denilmiş. “Sizden biri namazda yanıldığı zaman iki defa secde etsin.” Bu da Peygamberimiz’den gelen haber. Kıymetliler, işte görüyorsunuz. Kıymetli âlimlerin kıymetli keşifleri var. Sehven terk edilen her vacibin hükmü de böyledir; yani sehiv secdesi edilir. Yine namazında şüphelenmek: Rüknünü terk edip etmediğinde, rekât sayısında şüphelenmek gibi. “Sizden biri namazında şüphelenip kaç rekât kıldığını bilmezse şüpheyi atsın ve kesin olarak bildiği rekât üzerinden namazına devam etsin, sonra selam vermeden önce iki defa secde etsin.” Bu da Peygamberimiz’den gelen bir Hadis-i Şeriftir, kıymetli muhaddislerden bunu rivayet edenler olmuş. Bunlardan birisi Ahmet bin Hanbel, diğeri de Müslim-i Şerif’tir (Rahmetullahi aleyhim ecmain). Kıymetliler, noksan kılmakla ilgili bunların delillerine şöyle bir bakalım: Bu delillerden birisi Zülyedeyn Hadis-i Şerifidir. Şimdi Zülyedeyn Hadis-i Şerifinden size bir not verelim: Bunu, sahabenin çok kıymetli allâmesinden biri olan Ebû Hureyre (R.A.) Hazretleri rivayet etmektedir; rivayet oradan gelmektedir. Bu rivayete göre; Şanlı Peygamber (A.S.V.) öğle yahut ikindi namazlarından birini iki rekât olarak kıldırmış -dikkat et- öğleninki de dört, ikindininki de dört ama Peygamberimiz bir sehivle iki kıldırmış ve selam vermiş.
35:05
Sonra yerinden kalkıp mescidin önünde bulunan bir kütüğün yanına gelmiş ve elini bu kütüğün üzerine koymuştu. Cemaatin içinde Ebûbekir, Ömer vardı. Ebûbekir ve Ömer Peygamber ile namaz konusunda konuşmaktan çekindiler. Cemaatten birileri konuşarak geldiler de “Namaz kısaltıldı mı?” diye sordular (Radıyallahu anhum ve ardahüm ecmain). O Şanlı Peygamber, o Rahmet Peygamberi (A.S.V.). Zülyedeyn diye çağırdığı adam da onların arasındaydı, Zülyedeyn, Hazreti Peygamber’e hitaben “Ya Resulullah! Namaz kısaltıldı mı, yoksa unuttun mu?” diye sordu. O Rahmet Peygamberi (A.S.V.): “Ne unuttum ne de namaz kısaltıldı.” buyurdu; yani benim zannımca demektir, Zülyedeyn dedi ki: “Evet Ya Resulullah! Unuttun.” Bunun üzerine Hz. Peygamber (A.S.V.) dönerek iki rekât daha namaz kıldırdı, sonra selam verdi, sonra tekbir alıp önceki secdesi gibi yahut ondan daha uzun secde etti, sonra başını tekbir getirerek secdeden kaldırdı, tekrar tekbir alarak secdeye vardı önceki gibi veya biraz daha fazla bir süre secde etti, sonra tekbir getirerek secdeden kalktı. İşte, kıymetliler. Zülyedeyn Hadis-i Şerifinden bir keşif notu vermeye çalıştık. Sehiv secdesinin temelindeki delillerden biri de bu Zülyedeyn Hadis-i Şerifidir. İki defa veya daha fazla yanılırsa bir tek sehiv secdesi yeterli olduğu konusunda âlimler arasında ihtilâf yoktur, yani bir defa sehiv secdesi yeterlidir demişlerdir. Şimdi bir de nevafil namazlar konusunda sehiv secdesine bir bakalım. Farzları bu şekil inceleyip keşif notları verdikten sonra bir de nafile namazlar konusunda sehiv secdesine şöyle bir göz atalım: Nafile namazların hükmü, farz namazlar gibidir. Burayı hiç unutma! Nafile namazların hükmü, farz namazlar gibidir. “Sizden biri yanıldığı zaman iki defa secde etsin.” Hadis-i Şerifinin umumî oluşuna dayanmaktadır. Çünkü burada emir, umumîdir. Sehiv secdesi konusunda imamı uyarma meselesi, bir de buna göz atalım. Şöyle: İmâm-ı Mâlik, İmâm-ı Ebû Hanife’ye göre imam yanıldığı zaman ‘Sübhanallah’ diyerek uyarılır.
40:06
İmâm-ı Şafiî’ye göre, Ahmet bin Hanbel e göre de; “İkaz için erkeklerin ‘Sübhanallah’ demesi, kadınların el çırpması gerekir.” demişler. İşte burada, bu dört mezhebin dördünün de görüşleri bu konuda özetle böyle olmaktadır. Bu Hadis-i Şerifi de Kütüb-i Sitte sahipleri rivayet etmişler, kıymetli muhaddisler (Rahmetullahi aleyhim ecmain) “Namazda kendisine bir şeyi arız olan Sübhanallah desin, el çırpma ise kadınlara mahsustur.” Bu, Ahmet bin Hanbel’in rivayet ettiğine göre: “Şanlı Peygamber’in evine girmek için izin istedim.” Kim diyor bunu? Hz. Ali söylüyor; “Resulullah (A.S.V.) namazda bulunuyorsa bunu Sübhanallah diyerek belirtirdi.” dedi. Bu da bir delildir. Hz. Ali’den gelen haber; sehiv secdesi nerede yapılır, şekli şemali nedir? Bir de ona göz atalım: Hanefilere göre o yüksek şahsiyetlere göre ki (Rahmetullahi aleyhim ecmain), selamdan sonra sehiv secdesi yapılır. Şafiîlere göre ise selamdan öncedir, Mâlikîlere göre bazen selamdan önce, bazen selamdan sonra da olur. Hanbelilere göre; “Namaz kılan kişi serbesttir. Dilerse selamdan önce yapar, dilerse selamdan sonra yapar.” demişlerdir. Burada da rahmet caddeleri çok genişlemiştir (Rahmetullahi aleyhim ecmain.) Ne mükemmel âlim bunlar. Hanefilere göre sünnet olan, sehiv secdesinin selamdan sonra yapılmasıdır. Hanefi âlimleri bütün tespit ve teşhislerini, delillerini incelemişler; bu kanaate varmışlar. Önce sehiv secdesi yaparsa -selamdan önce- bu da yeterlidir, iadesi gerekmez de demişlerdir. Bakın, hiç İslam’da katı denilen, zorluk denilen bir şey yok. Eğer birisi İslam’da katı kurallar var diyorsa onun imânı tehlikededir. Çünkü İslam’ı bilmiyor, bilmediği gibi İslam hakkında yanlış beyânda da bulunuyor, İslam’da yanlış olmaz, o katılık senin cehâletinden geliyor, cehâletinden vazgeç. İslam’ı güzel anla, İslam bir rahmet deryası. Yalnız bilmiyorsan -ki bilmiyorsun- bilenlerle hareket et. Yine Hanefilerin delillerine şöyle bir bakalım: Muğire Hadis-i Şerifini delil olarak almışlardır. Muğire, namazını tamamlayınca selam verdi ve sonra iki defa secde etti, sonra yine selam verdi. Nitekim Resulullah (S.A.V.) de böyle yapmıştır. Bunu, bu sahih olarak rivayet edilen hadisi, Hanefilerin o yüksek şahsiyetleri delil olarak ortaya koymuşlardır.
45:19
Yine İbn-i Mesut hadisi de Hanefilerin delillerindendir: Şanlı Peygamber (A.S.V.) öğle namazını beş rekât olarak kıldırdı, kendisine, “Namaza ilave mi yapıldı?” diye sorulunca, “Nedir o?” diye sordu. Cemaat dedi ki: “Beş rekât kıldırdın.” Bunun üzerine selam verdikten sonra iki secde ederek namazı tamamladı. İşte, kıymetliler. Yine başka bir delil de o Rahmet Peygamberi’nin (A.S.V.) kendilerine: “Namaz kıldırdı ve namazda sehvedince iki defa secde etti, sonra teşehhütte bulunarak selam verdi.” Bu da başka bir delil, kıymetliler. Bu da İbn-i Husayn’dan gelen bir Hadis-i Şeriftir. Diğeri de “Namazda her yanılma için selamdan sonra iki secde etmek gerekir.” diye de bir Hadis-i Şerif bulunmaktadır. Bunun da kıymetli muhaddislerimizden rivayet edildiğini görmekteyiz. Bunlardan birisi İbn-i Mâce, Ebû Davud’dur. Şimdi kıymetliler, Hanefilerin bu konudaki keşiflerini ve delillerini böyle öz olarak anlattıktan sonra, bu okulun derslerine bir göz attıktan sonra şimdi dersimiz Mâlikî ekolüne gelmiştir -sehiv secdesi konusunda-. “Sehiv secdesinin sünnet olan yeri hem noksanlık hem fazlalık ise selam vermeden önceki zamandır.” Bakın, Mâlikîler öyle diyorlar. Sehiv secdesinin sünnet olan yeri -eğer diyor- sebebi noksanlık yahut da hem noksanlık hem de fazlalık ise selam vermeden önceki zamandır demiş Mâlikîler. Eğer sebebi sadece fazlalık ise, o zaman selamdan sonraki zamandır demişler. Selamdan sonraki secdeye niyet etmek ise vaciptir de demişler. Teşehhüt yapmak da sünnettir demişler. Selam vaciptir, sehiv secdesinin vacipleri şöyledir demişler kıymetli Mâlikî âlimleri: Niyet etmek, birinci secdeyi yapmak, ikinci secdeyi yapmak, iki secde arasında oturmak, selam vermek. İşte, selam vermek sadece vacip olup şart değildir demişlerdir. Evet, kıymetliler. Tekbir ve ondan sonra teşehhüt ise sünnettir demişler, Mâlikî ekolünün yüksek hocaları böyle buyurmuşlar (Rahmetullahi aleyhim ecmain). Şimdi de Şafiîlere göre bir bakalım: O kıymetli ekolde de bunların, İmam Şafiî’nin Bağdat’taki durumuyla Mısır’daki durumunda, içtihatlarında farklılık vardır. Sonrakilere Mezheb-i Cedid denmektedir. Şafiî’nin bu cedidine göre, sehiv secdesinin yapılacağı yer teşehhüt ile selam arasıdır demişler. “Niyet, kalpten yapılmalıdır. Dil ile söylenirse namaz bâtıl olur.” da demiştir Şafiî ekolünün yüksek şahsiyetleri. Şafiîler’den nakledildiğine göre:
51:01
“Sonra selamdan önce iki defa secde eder.” Sehiv secdesi böyle yapılır demişler. Sehiv secdesinin şöyle bir şekline de baktığımız zaman Şafiîlerde sadece iki secde ile yetinilmesidir. Sadece iki secde yaparlar Şafiîler. Hanbelilere de bakalım: Selamdan önce de selamdan sonra da sehiv secdesi yapmanın caiz olduğu söylemişler. Yine en faziletlisi önce yapılmasıdır da demişler. Fazla veya eksik kılınmış ise Cihan Peygamberi Hz. Muhammed’in (A.S.V.): “Bir rekât daha namaz kıldı, daha sonra selam verdi. Sonra iki defa secde etti ve tekrar selam verdi, namazı bitirdi.” Bu da Peygamberimiz’den gelen haber; ki bunu da delil, örnek almıştır Hanbeliler. İmam şüphelenirse kıldırdığı namazdan -yine Şanlı Peygamberimiz’den gelen habere göre- “Sizden biri namazından şüphelenirse doğrusunu araştırsın ve namazını ona göre tamamlasın. Sonra iki defa da secde etsin.” Yani sehiv secdesi yapsın demektir. Bu selamdan sonradır, Buhârî Şerif bunu selamdan sonra olarak rivayet etmiştir. Selamdan sonra olanlar Hanefilerin delilleridir. Yine Hanbelilere göre secdenin şekli secdeye varmak ve secdeden kalkmak için tekbir getirmek, iki secde yapmak gerekir. Sonraya bırakılmışsa teşehhütte bulunmak, sonra selam vermek lazımdır. Önce yapılacak bir sehiv secdesi ise teşehhüde gerek yoktur demişlerdir. Secdenin peşinden selam verir de bile bile terk ederse; mesela herhangi bir vacibi veyahut da sehiv secdesini terk ederse bile bile, selamdan önce terk ettiği için namazı bâtıl olur da demişlerdir; kasten terk etmektir buradaki durum. Selamdan sonra terk etmekle namaz bâtıl olmaz da demişlerdir. Sehiv secdesini unutsa namaz bâtıl olmaz da demiştir Hanbeliler. Evet, kıymetliler. Ne güzel çalışmış bu şanlı âlimler; ki Allah hepsine çok rahmet eylesin
55:05
Ashab-ı Gûzin’in tamamından Yüce Allah râzı olsun. Şanlı Peygamber’e ebediyyû’l ebed salât-ü selamlar olsun. Yüce Rabb’imize hamd-ü senalar olsun. Bitmez tükenmez hamd-ü senalar olsun bizi Yüce İslam ile şereflendirdiği, hidâyet eylediği, lütufta, keremde bulunduğu için. Elhamdülillah, Elhamdülillah! Vessâletü vessalâmû âlâ Rasulûna Muhammed ve âlâ âli
Muhammed. Ey Ümmet-i Muhammed! Allah’ın rahmeti üzerinizden eksik olmasın!
56:03