68- Tefsir Ders 68 hayat veren nurun keşif notları
68- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 68
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Âli İmrân Sûresi 20’nci Âyet-i Kerime’den 27’nci Âyet-i Kerime’ler)
Nur saçan, hayat veren ilâhî kânûn ve kurallardan ebedî bize hayat veren Şanlı Kur’an’ın âyetlerinden aldığımız yüce değerlerin yüce sohbetleriyle dersimiz devam etmektedir. Cenab-ı Hak bu hayat veren Kur’an’dan gerçek anlam da hayat bulmayı, gerçek hayatı yaşamayı, ebedî mutlu olmayı Cenab-ı Hak nasip eylesin.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
فَإنْ حَآجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ وَقُل لِّلَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ وَالأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ فَإِنْ أَسْلَمُواْ فَقَدِ اهْتَدَواْ وَّإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلاَغُ وَاللّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ ﴿٢٠﴾
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الِّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٢١﴾
أُولَئِكَ الَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ ﴿٢٢﴾
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوْتُواْ نَصِيبًا مِّنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ إِلَى كِتَابِ اللّهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلَّى فَرِيقٌ مِّنْهُمْ وَهُم مُّعْرِضُونَ ﴿٢٣﴾
ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ لَن تَمَسَّنَا النَّارُ إِلاَّ أَيَّامًا مَّعْدُودَاتٍ وَغَرَّهُمْ فِي دِينِهِم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ ﴿٢٤﴾
فَكَيْفَ إِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لاَّ رَيْبَ فِيهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ ﴿٢٥﴾
Buna karşı seninle münakaşaya kalkışırlarsa de ki: Hz. Muhammed’e diyor Cenab-ı Hak bu âyetler de: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim etmişimdir” de. İşte Hz. Muhammed ve ona tâbî olan mü’minler, Müslüman olanlar özünü Allah’a teslim edenlerdir. Kendilerine kitap verilenlere ve kitap verilmeyen ümmilere de deki; yani Hristiyanlara, Yahûdîlere ve diğer milletlere de ki: “Sizde İslam’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslamiyet’e girerlerse hidâyete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kulları görendir. Cenab-ı Hak bize bakıp duruyor, ne yaptığımızı görüyor ve biliyor. Hepimiz imtihan meydanındayız. Allah’ın âyetlerini de inkâr edenleri de haksız yere peygamberleri öldürenler ki, bunların başında Yahûdîler gelmektedir. Bunlar Zekeriya’yı, Yahya’yı ve bazı peygamberleri şehit ettiler, öldürdüler, katlettiler, Îsâ’yı da çarmığa germek istediler. Allah kurtardı. İnsanlar içinde adâleti emredenlerin canına kıyanlar yok mu? Yine onlar kıydı gerçek âlimlere, gerçek âdil olan kişilere, adâletle de hükmet etmek isteyene de bunlar gereken kötülüğü yaptılar ve şehit ettiler öldürdüler. Bunları acıklı bir azapla müjdele! Diyor Cenab-ı Hak.
Dakika 5:05
Ey kıymetli efendiler,
Allah’a karşı gelen, peygamberlere karşı gelen, ilâhî kitaplarda ki Allah’ın kânûnlarına karşı gelen zihniyete bir bakın dünya ne çektiyse bunlardan çekmektedir. Dün de böyle, bugün de yarın da böyledir. Allah’a inanan, Allah’ın kullarını Allah için seven, merhametiyle insanları kucaklayan, bütün ekosistemin tabiatın tamamını Allah bizim hizmetimize verdi. Bunun kıymetini bilen nimetlere şükreden insanlar hiç insanlığa kötülük yapar mı? İslam bütün insanların tümünü rahmetiyle, merhametiyle, adâletiyle kucaklıyor. Sadece Allah’ın kânûnlarına karşı çıkanlara dur diyor bu da insanlığın huzurunu, emniyeti sağlamak adâleti uygulamak için.
İşte bunlar öyle kimselerdir ki bu kânûn Allah tanımayanlar dünyada da, âhirette de bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Onların hiçbir yardımcıları da olmayacaktır. Görmüyor musun, o kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanlar, aralarında hüküm vermek için Allah’ın kitâbına davet olunuyorlar da, sonra içlerinde bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyorlar. Yani Allah’ın kitabının hükmüne râzı olmuyorlar. Bunun sebebi, onların “belli günlerden başka bize asla ateş azâbı dokunmaz demeleridir.” Uydura geldikleri yalanlar dinlerinde kendilerini aldatmaktadırlar, kendilerini aldatıyorlar. Bakın bir din uydurmuşlar, asîl dini bozmuşlar, Îsâ’nın, Mûsâ’nın dinini bozmuşlar ve din uydurmuşlar o da kendilerini bakın nasıl aldatıyorlar. O geleceğin de hiç şüphe olmayan günde kendilerini bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese ne kazandıysa tamamen ödendiği vakit halleri nasıl olacak? O zaman bunların halleri nasıl olacak? Mahkeme-i Kübrâ da o büyük mahkeme de Allah hükmünü verecek.
Kıymetli dostlarımız,
Nur saçan âyetlerle dersimiz devam ediyor, hayat veriyor, Hakk’ı ortaya koyuyor. Ne mutlu bu ilâhî Âyetlerle hayat bulanlara, mutlu olanlara, gerçek îmân edenlere, içi îmân, dışı îmân, ilim, irfân, Allah’ın emrinde, Kur’an’ın emrinde, Muhammed’in yolunda, Sırât-ı Müstakîm üzere yürüyenlere ne mutlu.
قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٢٦﴾
تُولِجُ اللَّيْلَ فِي الْنَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الَمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿٢٧﴾
Dakika 10:11
De ki: “Ey mülkün sahibi Allah’ım! Allah’ım, bütün varlığımla Allah’ım, Allah diyorum. Bütün varlığınla hak ve gerçek olarak Allah demeyi nasip eyle hepimize.” Çünkü bütün varlığımız Sana âit, bütün varlığımla Sana îmân ediyorum. Acizim, gafilim, câhilim, kulum ne varsa bende Sen verdin, verdiklerini alsan bir şey kalmaz. Çünkü Sana âitiz biz. Allah’ım! Bütün varlığımla sana Allah’ım diyorum beni doğru söyleyenlerden eyle, hakkıyla Allah diyenlerden eyle, Sâdık Sıddık kullarından eyle, beni ve hepimizi. Ben, dünya da hayat bulmak Müslüman olmak istiyorum diyen herkese mutluluklar ver ve Müslüman olmayı nasip eyle. Kimseye yağ yakmıyoruz, dalkavuk sallamıyoruz, kavuk sallamıyoruz, ne doğuluya ne batılıya Allah’ın kullarına doğru söylemeye çalışmak Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamak doğru anlatmaktır. İşte o zaman tam hayat bulmak, mutlu olmaktır. Onun için de ki: “Ey mülkün sahibi Allah’ım! Ezelî, ebedî bütün saltanatın, göklerin yerin, Arş’ı Âlânın, kürsünün, cennetin, cehennemin bütün âlemlerin eşsiz hükümdarı olan Allah’ım (C.C)! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin. (آمَنَّا وَصَدَّقْنَ) (آمَنْتُوَصَدَّقْتُ) Allah’ım! Îmânım kâmil ve dâim eyle, hepimizin îmânını kâmil ve dâim eyle, bütün amellerimizi sâlih eyle, Kur’an’ın nuruyla nurlanan hayat bulanlardan eyle. Sahte hayattan hayvani hayattan, bitkisel hayattan uzak eyle, tam İslam’ın verdiği hayatı Senin râzı olduğun istediğin hayat tarzını nasip eyle bize ya Rabbi! Geceyi gündüzün içine Sen yerleştirirsin, gündüzü gecenin içine yerleştirirsin; ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın, dilediğine de hesapsız rızık verirsin. Çünkü her şeyi bilensin, her hikmetin sahibi Sensin, her şeyinde hikmet dolup taşmaktadır.
Dakika 14:49
Aziz ve muhterem dinleyenlerim,
İşte bu âyetlerin de keşfi üzerinde hep beraber şöyle duralım, gönül verelim dinleyelim İnşâ’Allah nur üstüne nur kazanalım, hayat bulalım. Çünkü hayatı yaratan Allah’ın hayat veren bu hayat kitâbı Kur’an-ı Kerim, seni ebedî mutluluğa hazırlayan İslam’ın kitâbı, Allah’ın kitâbı Kur’an-ı Kerim işte onun keşfi üzerinde hayat veren derslerimiz devam ediyor. Cenab-ı Hak yüzümüzü kara çıkarmasın. Hayat bulmayı, mutlu olmayı, onun rızâsına vasıl olmayı, ebedî nimetlerine gark olmayı, hepimize nasip eylesin. Yalnız değil hepimize, hepimize çünkü hepimiz Allah’ın kullarıyız, Muhammed’in ümmetiyiz, Âdem’in Havvâ’nın çocuklarıyız. Biz biziz, sen bizden ve ben sizdenim, ben sizi seviyorum, hepinizi seviyorum onun için hayat veren dersi ve birlikte tedris edelim de birlikte hayat bulalım diye çırpınıyorum. Çünkü ben Rabbin kuluyum size hizmet etmezsem yarın Cenab-ı Hakk’ın yarın huzurunda ne derim. Cenab-ı Hak bana bunları lütfundan verdiyse sizinle nasıl paylaşmayım? O zaman Allah’ın lânetine uğrayanlardan olma tehlikemiz var, cimri olma tehlikemiz var lânete uğrama tehlikemiz var, ağzını ateşten gem vurulma tehlikesi var. Bu tehlikeler Kur’an-ı Kerim’de haber verilmiştir. Kitâbı bilenler gizleyemez onu dosdoğru açıklayacaklar. Falan gurubun te’siri altın da, falan paşanın te’siri altın da, hiziplerin te’siri altın da Kur’an anlatılmaz. Hiç kimsenin te’siri altında kalmadan yalnız ve yalnız Allah’ın rızâsı tam bir ihlâsla, tam bir ilme istinat ederek, aczini de itiraf, cehlini gafletini itiraf ederek biz birbirimize faydalı olmak durumdayız. Ne diyor? “Arap’ın ve Arap olmayanların tüm insanlığın Peygamber’idir Hz. Muhammed (A.S.V)”. Buna dikkat etsin bütün insanlık âlemi! “Hz. Muhammed Arap’ın ve Arap olmayanların tüm insanlığın Peygamber’idir.” Hz. Muhammed bütün insanlığı kucaklayan Peygamber, Kur’an-ı Kerim bütün âlemlere, Muhammed’le rahmet olmak için bir hidâyet kitâbı, bir Allah kitâbı, rahmet saçan bir kitap, Muhammed’in bağrından parlayan tüm insanlığa Allah’ın hidâyetini bizâtihi Allah’ın lütfuyla ulaştıran ve Allah’a götüren, kopmak bilmeyen Allah’ın kulpu olan bir kitap. Onun için Kur’an evrensel, Muhammed evrensel, insanlığın Peygamberi, tüm insanlığın kitâbı. “Lakin insanların çoğu bilmezler.” Sebe Sûresi 28’inci âyete bakıver. Bu gerçeği Kur’an-ı Kerim’de görürsün bu gerçekle de hayat bulursun. Muhammed’in bütün insanlığın Peygamberi olduğunu anlarsın.
Dakika 20:03
(وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرً)
(Sadakallahu’l Azimü’l A’lâ)
Allah doğru söyledi. Allah doğru söyler çünkü. En doğruyu Allah söyler, peygamberler söyler, Allah’ın kitapları söyler. Birde tüm varlığıyla Allah’ın emrine giren Allah’a teslim olan îmânlı zümreler söyler.
Efendimiz (A.S.V) Yehûd’e Nasrânî’lere Îsâ’nın Allah’ın kelimesi, kulu, Rasûlü olduğuna şehâdet eder misiniz diye sordu? Yahûdîler Maazallah dediler, Nasrânî’ler Îsâ kul mu olur? Dediler. Dikkat edin buraya! Yahûdîler Îsâ’yı peygamber kabul etmiyorlar ve Allah’ın kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet etmiyorlar ve Yahûdî onun peygamberliğini kabul etmediği gibi Îsâ veledi zinâ diyor, Meryem’e de, Îsâ’ya da iftira ediyor Yahûd. Tabii istisnâlar kaideyi bozmaz, istisnâlar hâriç. Ama Nasrânî ne diyor? O da tam tersini söyleyerek ve daha da başka tersin içine girerek, şirke saplanarak, öbürü küfre saplanıyor, bu şirke saplanıyor. Îsâ kul mu olur diyorlar? Onlar da Allah’ın oğlu Allah diyorlar. (Hâşâ Sümme Hâşâ) birisi kökünden ret ediyor Îsâ’yı birisi de ilâhlaştırıyor. Bir tarafta Îsâ’nın, Mûsâ’nın, İncil’in, Tevrât’ın yoluna sapmış Kur’an’ı da inkâr ediyor, Muhammed’i de inkâr ediyor. Şimdi bura da korkunç bir uçurum var, insanlığa yazık edilen bir durum var. Efendimiz (A.S.V), Yahûdî dershanesine gitmiş îmâna çağırmış bunları, Yahûdîleri Tevrât’ı hakem yapalım demiş. İbrâhim (AS.) Yahûdî idi derlerdi Yahûdîler. Hâlbuki ki İbrâhim (AS.) ne Yahûdî’dir, ne Nasrânî’dir, Hanîf bir Müslüman Peygamberdir. (Recm) olayı gibi konular da kendi kitaplarının hakemliğinden bile çekindiler. Dikkat edin! Peygamberimizin teklifini bakın kabul etmediler. Kendi kitaplarından dahi hakemliğinden bile çekindiler. Münkirler mülklerine, devletlerine, servetlerine, kuvvetlerine güvenirler. Tüm inkârcılar böyledir, kendi kitâbına bile, kendi kitâbının hakemliğini bile kabul etmeyen sahte bir Mûsevî, sahte bir İsevî hiç Müslüman olur mu? Olanlar müstesnâ. Gerçek Mûsâ’ya, gerçek Tevrât’a tabii Mûsâ’nın zamanında Îsâ gelmeden, İncîl gelmeden önceki Mûsâ şeriatına bağlı kalan hakîkî Müslümanlar müstesnâ, Îsâ’nın şeriatına Muhammed gelmeden önce bağlı kalanlar müstesnâ.
Dakika 25:02
Muhammed ve Kur’an-ı Kerim İslam gelip öncekileri yenileyip onların hükmünü ortadan kaldırdıktan sonra Müslüman olmayan, Muhammed’i inkâr eden zihniyete bakın bu inkârcılar nelerine güvenirler? Mülklerine, devletlerine, servetlerine, kuvvetlerine güvenirler. (مَالِكَ الْمُلْكِ) yani Allah’u Teâlâ’yı ve âyetlerini tanımazlar. Esas (مَالِكَ الْمُلْكِ) kimdir? Mülkün sahibi asîl hükümdar Allah’u Teâlâ değil midir? O’nu tanımazlar ve Allah’ın âyetlerini tanımazlar. İşte sahtekârlık burada kendini aldatmak dünyaya sarılıp hem Allah’ı hem âhireti inkâr etmek ve kendilerini mahvetmek, hayat bulmak şöyle dursun hayatlarını ebedî söndüren ve felâketin içine giren işte bu zihniyettir. Sahte Müslümanlar da dâhildir.
“ Hendek Savaşı ve Mekke’nin fethinde Efendimiz ümmetine Fars ve Rum mülkünü vaad etmiş, müjdelemiştir. Ne demişti? O zaman o dünyanın iki süper devleti vardı birisi Fars birisi de Rum İmparatorluğuydu. Peygamberimiz dedi ki; “Bu iki süper devletlerin tamamı Müslümanların eline geçecek dedi ve buralara İslam yayılacak, o devletler Müslümanların hâkimiyeti altına girecek dedi”. Yahûdîler ve münâfıklar bu zihniyet hemen Hakk’a karşı çıkarlar. Ne dediler? Heyhat dediler yani ne kadar uzak Muhammed’in dediği olacak şey mi? Dediler. Muhammed’e Mekke-i Mükerreme, Medine’yi Münevvere yetmedi mi de Fars ve Rum’u istiyor? Dediler. Allah istiyor Allah Muhammed Allah’ın görevli Peygamberi. Fars da, Avrupa da, Asya da, diğer kıtaların tamamı da, gökler de, yer de, ezelde, ebette Allah’a âittir. Rum’un, Farsın, Arap’ın, Türk’ün değil ki? Allah’ın. Allah ne derse öyle olacaktır. Yani sadece Allah’u Teâlâ’yı Mekke ile Medine’ye sen buralara karış başka tarafa gücün yetmez mi demek istiyorsunuz gibi bir kefere zihniyeti ortaya çıkıyor. Bunlar sapık zihniyetler. Allah’ı tanımayan zihniyetin ifadesidir. Allah’ı tanıyan bütün
Âlemler Allah’ındır, Allah’ın mülkü ’dür. (Allah’u Ekber Zül Melekûtü) Melekûtun sahibidir. Allah en büyük ondan başka büyük hükümdar yok. (Zül Melekûtü Vel Ceberûti) Ceberutun da sahibidir. (Vel Kibriyâ ’yı Vel Azameti) büyüklüğün ve Kibriyâ’nın sahibidir. (Vel Kudreti) tam kudretin sahibidir, Kudreti tamdır. Bütün kudreti âlemlere tamdır. (Vel Celâli) Celâl sahibidir. Bütün azamet, bütün Celâlet hep O’nundur, bütün büyüklük O’nundur. Onun için O’nun kudretine nihâyet yoktur, irâdesine karşı konulamaz.
Dakika 30:11
Kıymetli efendiler,
İşte münâfıkların heyhat dediklerine bakın: “Muhammed’e Mekke, Medine yetmedi mi de Fars ve Rum’u istiyor?” Dediler. Çok sürmedi, ne oldu? Fars da Müslümanların eline geçti ve Rum İmparatorluğu Roma da. Bizans da Müslümanların eline geçti ve dünyaya İslam hızla yayılıyordu. İslam’ın yayılması demek dünyaya adâletin, sulhun, barışın, selâmetin dünyaya yayılması demektir, insanlığın kurtuluşu demektir.
İki Yahûdî zinâ etmişlerdi Tevrât’ın hükmü (Recm) idi. Efendimiz onu hükmetti yani Tevrât’ın hükmünü hükmetti onlara, kendi kitaplarına onun hükmüne de râzı olmak istemediler. Dikkat et! Yine Hendek Savaşında her 10 kişiye 40 arşınlık yer kazmasını söylemiş hendekler kazılırken kazılan yerde bir kayaya rastlanmış, külünkler kırılmış, kaya kırılmamış. Selmâ’nı Fârisî (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Efendimize durumu haber vermiş, Efendimiz hendeğe inmiş ve Selmâ’nı Fârisî’nin elinden külünk almış, kayaya bir vurmuş Efendimiz (A.S.V) kaya çatlamış, Tekbir alınmış şimşekler çakmış, ikinci vuruşta da kıvılcımlar çıktı. Zafer tekbirleri alındı, üçüncü vuruşta da kıvılcımlar çıktı kaya parçalandı zafer tekbirleri alındı Selmân görmediğim şeyler gördüm dedi ve Efendimiz (A.S.V) birinci kıvılcım da Hire’nin ve Kisrâ’nın şehirleri ve köşkleri aydınlandı, ümmetim buralara gâlip gelecek. İkinci şimşekte Rum diyarının kırmızı köşkleri aydınlandı. Üçüncü kıvılcım da Şam diyarının köşkleri aydınlandı. Ümmetim bunların tamamına gâlip gelecektir dedi, müjdeledi. Peygamberler en doğru sadık haberi verirler Allah’tan aldıklarını verirler. (وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى ﴿٣﴾), (إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْىٌ يُوحَىٰ) onların konuşması Vahiy iledir. Vahiy Allah’tan gelen haberdir. İşte Kur’an-ı Kerim vahiydir, Allah’tan gelmiştir. Cebrâil (AS.) haber vermişti. Bakın, haberi Cebrâil (AS.) getirdi. Kur’an-ı Kerim’in de pek çok âyetlerini yine Cebrâil (AS.) getiriyordu. Bazen de Miraç gibi durumlar da Peygamberimiz vasıtasız da vahiy aldığı rivâyetleri vardır. Tabii bu habere mü’minler sevindi. Münâfıklar ise: “Muhammed size boş Ümitler, asılsız vaatler veriyor” dediler. Kim diyor? Münâfıklar diyor.
Dakika 35:00
Münâfıklar Müslüman görünen Müslümanlara hep kuyu kazan ama kazdığı kuyuya hep kendi düşen gâvurdan tehlikeli zihniyet münâfıklardır. Onların zihniyeti kâfirden daha tehlikelidir. Şöyle diyorlardı yine münâfıklar: “korkunuzdan hendek kazıyorsunuz” dediler. Bir de işte Kisra’dan ve Bizans’tan, Roma’dan bahsediyorsunuz demek istediler. Allah her şeye kâdirdir. Peygamberi bir şey söylemişse o mutlaka olacaktır. Hep bunlar ola geldi. Hz. Ömer’in orduları dünyanın en süper devleti Fars devletini ortadan kaldırdılar. Hz. Osman’ın, Hz. Ali’nin ve diğer İslam orduları dünyaya dayatmacılardan, zâlimlerden, müşriklerden dünyayı kurtarıp barışın hareketine, sosyal adâletin hareketine giriştiler ve dünyanı her tarafına yayıldı, yıldırım hızıyla yayıldı. Trablusgarplara gidildi, Viyanalara gidildi, İstanbullar fethedildi, Maveraünnehir’e gidildi, Çin seddini aştılar, daha neler, neler. Ahzâb Sûresi 12’ici âyet nâzil oldu.
(وَإِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ مَّا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ إِلَّا غُرُورًا ﴿١٢﴾)
(فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ) Münâfıklar diyorlar ki diyor; o kalplerinde hastalık olan kimseler var ya diyor Cenab-ı Hak. Allah’ın, Rasûlüne vaadi boş şeylerdir diyenler var ya dinin yayılmasına, adâletin tecellîsine mânî, engel olamayacaklar diyor Cenab-ı Hak. Allah’ın önüne geçilir mi? Allah’ın himâyesinde, desteğinde olan Peygamberinin îmânlı ordularının önüne geçilir mi?
İbn-i Kesîr İsrâil diyor günün ilk saatin de 300 peygamber öldürdüler. Dikkat edin! Daha ismini bilmediğimiz nice peygamberlerin öldürüldüğünü İbn-i Kesîr ’den gelen bir haberde. Bak! Günün ilk saatlerinde 300 peygamber öldürdüler diyor, akşamüstü de sebze pazarı kurdular Yahyâ, Zekeriya’yı yine bunlar öldürdüler diyor. Îsâ’yı da (AS.) çarmığa germek isteyenler de bunlardır. Muhammedi de öldürmek isteyenler de yine bunlardır, müşriklerle beraber, münâfıklarla beraber.
Ebû Eyyub-el Ensârî Hazretleri (R.A) Hz. Ali’den (R.A) mervîdir ki, Efendimiz Hz. Muhammed (A.S.V) Fâtihâ-tül Kitap- yani Fâtihâ’yı Şerif, Elhâm, Âyet-el Kürsü, (شَهِدَ اللّهُ) yani 17, 18’inci âyetler Âli İmrân Sûresi’nde. (قُلِ اللَّهُمَّ) yani 26,27’nci âyetler, Âli İmrân da bunlar nâzil olunca hicapsız Allah’la aralarında (C.C) Arşa yapışarak ya Rabbi! Ya Rabbi! Bizi yeryüzüne ve sana isyankâr olanlara indiriyorsun dediler bu âyetler bunlar Arşa yapıştılar. Allah’u Teâlâ da ahdim olsun, sizi her namazın ardından okuyanın kusurlarına bakmayarak makamını cennet kılacağım dediği rivâyeti vardır. Hem Hz. Ali’den, hem Ebû Eyyub-el Ensârî’den bu rivâyet bulunmaktadır.
Dakika 41:10
Yine İbn-i Mes’ûd (R.A) kıyâmette (شَهِدَ اللّهُ) âyeti getirilir. Gerçek Âlimler cennete gönderilir diyor. Çünkü bu büyük şehâdetin içinde biliyorsunuz melekler, gerçek âlimler de bulanmaktadır. Yüce Allah’ın şehâdetinin yanında. Onu bu âyetleri okuyan kişiyi cennetlik kılacağım dedikten sonra Cenab-ı Hak onu diyor kutsal huzur da iskân edeceğim yani huzuruma alıp onu ağırlayacağım, ona ziyafet vereceğim diyor.
“Allah’u Ekber, Allah’u Ekber Allah’u Ekber, hattâ tu ’fer, Allah’u Ekber, hattâ tu ‘fer, bi-adedi zünübinâ hattâ tu ‘fer”
Her gün ona 70 kere nazar edeceğim, 70 türlü ihtiyacını yerine getireceğim ki, bunun en aşağısı mağfirettir. Onun her bir din düşmanından, hasetçinin şerrinden koruyacağım ve mağfiret eyleyeceğim buyurdu. Dârimî ve Fıkh-ı Ekber’de Tirmizî gibi kaynaklarda bu rivâyetler bulunmaktadır. Saîd bin Cübeyr’den (R.A) Medine etrafın da 360 put vardı, bu âyet-i kerime nâzil olunca tüm putlar secdeye kapandılar, secde ettiler. Âyet 26 Âli İmrân Sûresi…
Dakika 43:48