7- Tefsir Ders 7 hayat veren nurun keşif notları
7- Kur‘an-ı Kerim Tefsîr Dersi 7
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقًا ﴿٦٩﴾
صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ
Kıymetli dostlarımız, dersimiz devam etmektedir.
Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede işte mutlu topluluğu bize anlatmaktadır. Mutlu toplum mutlu cemâattir. Mutlu toplum mutlu cemâat olmak için Nisâ Sûresi 69’uncu âyet-i kerimeye de dikkat etmemiz gerekiyor ki şimdi okuduğum âyet-i kerimede Cenab-ı Hak; ‘’Kim Allah ve Rasûlüne itâat ederse işte onlar Allah’ın lütufta bulunduğu Peygamberler, Sıddıklar, şehitlerle berâberdir bunlar ne güzel arkadaştırlar’’
Çok kıymetli efendiler!
İşte mutlu cemâat olmak isteyenlerde bu ilkelere bağlanmalıdır. Peygamberler, Sıddıklar, Şehitler, Sâlihler bunlarla berâber îmân ehli ki bunlar ahdi zihnîdirler, zihinde belli olanlardır. ahdi haricî var ki daha önce ismi geçenler o da Hz. Muhammed ve Ashâbı’dır. Az zamanda bunlara tecellî eden, başarı nîmetinin dünya ve âhiret mutluluğunun bir örneğini daha insanlık tarihi bugüne kadar kaydetmemiştir. Tekrar ediyorum dikkat et! İyi anla! Başarı nîmetinin dünya ve âhiret mutluluğunun bir örneğini daha insanlık tarihi bugüne kadar kaydetmemiştir. Bütün tarih içinde bir Ömer sîretinin örneğini bulamazsınız. Hz. Muhammedîn okulunda, İslam ekolünde okuyan o Sıddıklar nice Sıddıklar yetişti, Fâruklar yetişti, Zinnûreynler yetişti, Murtazâlar yetişti, kahramanlar yetişti, ulemâ yetişti, sulehâ yetişti, nice şehitler, Sâlihler yetişti. Bütün tarih içinde bir Ömer sîretinin örneğini bulamazsınız. Bir taraftan fetihler elektrik hızıyla yayılıyor. İlâhî adâlet gökleri dolduruyor, Hakk’ın zevkine dalmış olan Ömer’in sırtında yamalı bir gömlek, âlemin gözüne Kisrâ’ların, Kayserî’lerin, haşmetli taşlarından çok yüksek bir sevinç duygusu saçıyordu. Dünya ona bütün nîmetleriyle teveccüh etmişti şaşırmadı. Dünyaya o teveccüh etmedi, tenezzül etmedi, şaşırmamıştı Hz. Muhammed’in vefâtında Hz. Sıddık onu ve herkesi irşâd etmiş, Hz. Muhammed’in yolunda yürümüştü, yürütmüştü. Mağarada düşman baskınına uğradıklarında Ebû Bekir-i Sıddık’a üzüntü gelmişti (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn)
Dakika 5:08
O zaman (لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ) Tevbe Sûresi 40’ıncı âyet-i kerimesinde bakın ne diyordu; Bu âyet indiği zaman (لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ) diyerek onu da teselli ve tatmin eden Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz’dir. Bir Fâruk’a bir Sıddık lâzım, Sıddık’a da bir Muhammed lâzımdır. İşte bütün insanlık Hz. Muhammed’e muhtaçtır çünkü Hz. Muhammed’in okulunda Sıddıklar, Fâruklar yetişmişlerledir. Murtazâlar, Zinnûreynler yetişmiştir, şehitler, Sâlihler yetişmiştir. O zamanlar ahdi zihnî ile zihinde beyni olan mutlu toplum tüm insanlığa en mükemmel misaldir. Selef, halef ulemâsı şöyle bir bak! (صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ) ahdi hâricî ile bellidir ki bu Hz. Muhammed’in ashâbının yolu ve sünneti ile tefsîr olmuştur ve mutlak nîmeti kazananlar gazaptan, Allah’ın hışmından, dalâletten, sapıklıktan kurtuluşu da elde edenler bunlardır. İslam toplumu da bunlardır. Dikkat et! Yani Hz. Muhammed’in ashâbının yolu ve sünneti ile tefsîr olunmuştur Sırât-ı Müstakîm işte (صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ) tamâmen Muhammed’in ve ashâbının yolu ve sünnetidir. Bu yolu takip edenler Ehl-i Sünnet yolcuları, ‘’münamün aleyhim’’ kendilerine in’âm ve ihsân olunan topluluk işte bu topluluktur. İslam’daki takvâ budur. Gazâbı, hışmı, öfkeyi, delâletin cezâsını hak edenlerden Allah’ın intikâm alması Rubûbiyyet-i Rahimiyye’nin gereğidir yani adâletinin gereğidir. Zâlime hışım ondan intikâm almak mazluma rahmetin gereğidir. Dikkat et! Zâlime hışım zâlimden intikâm almak mazluma rahmetin gereğidir. İmtihanlar gazap değildir. Bakara Sûresi 155’inci âyet-i kerimeye bakıldığı zaman imtihânlar anlatılmaktadır.
(وَاِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسٰى لَنْ نَصْبِرَ عَلٰى طَعَامٍ وَاحِدٍ) Bakın Mûsâ’nın kavmi ne diyordu: Yerin bitirdiği sebze hıyar, sarımsak, mercimek, soğan gibileri istediler. Mûsâ daha iyi olanı daha edna olanla mı değişiyorsunuz? Dedi. Şehre inin onlar orada var dedi. Bundan sonra üzerlerine aşağılık damgası, yoksulluk damgası vuruldu. Çünkü Allah’ın imtihânını kazanamadılar, Allah’ın gazâbına uğradılar. Sebep? Âyetleri inkâra devam etmeleridir. Sadece o istekleri değil âyetleri inkâra devam etmeleri, Peygamberleri öldürmeleri, isyânları taşkınlıklarıdır.
Dakika 10:08
(اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ قَدْ ضَلُّوا ضَلَالاً بَع۪يداً)
İnkâr eden başkalarını da Allah yolundan men edenler alıkoyanlar şüphesiz derin bir sapıklık içine düştüler. Doğrudan çok mu çok uzaklaştırdılar, gerçekten hakîkatten uzaklaştılar.
Kıymetli dostlarım!
Bir defa kim îmândan sonra küfre döner Allah’ı inkâr ederse kalbi îmân ile dolu olduğu hâlde (inkara zorlanan başka) kim kalbini küfre açarsa Allah’ın gazâbı bunlaradır. Bunlar için büyük bir azâb vardır.
Sevgili dostlarım,
İşte durum meydanda! İslam milletinin dışındakiler (غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ) vasfında olanlardır. Bunlar kim? Bunlar; üzerlerine gazâp olunanlar, dalâlettekiler, İslam dışında kim varsa bunların tamâmı ya üzerlerine gazâp olunmuşlardır veya dalâlettedirler çünkü hakîkat Allah’ın ortaya koyduğu Sırât-ı Müstakîmdir o da Muhammed’in ve ashâbının yoludur.
(وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْراً فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ) İşte bu âyet-i kerimeye de dikkat edilmelidir. Cenab-ı Hak ne diyor Bakara Sûresi 61’inci âyet-i kerimede; (لٰكِنْ) kim ki diyor küfre bağrını açtıysa onların üzerine Allah’tan bir gazâp vardır. Büyükte bir azâb vardır diyor. Allah’ın hışmına ve gazâbına çarpılanlardır çünkü senin bağrın, senin kalbin, rûhun îmân için sana verilmiştir. İnkâr için değil, küfür için değil, şirk için değil. Kula kulluk için değil, sırf Allah yarattı Allah’a kulluk için yaratıldın. Îmân için, İslam için yaratıldın. Mâide Sûresi 77’de de Hristiyanlığın sapıklığı ifâde edilmiştir. Yahûdî ve Hristiyanların diğerlerinden farkı sadece kestiklerini yemek, kızları ile evlenmek gibi diğerlerine göre İslam’ın yakın zıttıdırlar bu da bunların doğruluğundan değil İlâhî dünyevi nîmetlerin sahasını Müslümanlara genişlendirmek içindir. Bu da ehli kitap olanlar içindir. Ehli kitap kimdir? Bunu da bilmek lâzım. Gerçek İncîl, gerçek Tevrât ve gerçek Îsâ’nın (AS.) getirdiği, gerçek Mûsâ’nın getirdiği dîne inananlar bunlar, ehli kitaptırlar. Ehli İncîl kalmamıştır çünkü İncîl tahrife uğramıştır (değiştirilmiştir). Zebur’da tahrife uğramıştır. Gerçek Tevrât’ta kalmamıştır. Bunları tamâmen Kur’an’ı Kerim bünyesine almış, Kur’an’a uymayan bilgiler İncîl’e de aykırıdır, Tevrât’ta aykırıdır. Tüm İlâhî kitaplara aykırıdır çünkü Kur’an-ı Kerim hem ‘Müheymin hem Mûsâddiktir’.
Dakika 15:00
Onlardaki değerleri hem içinde bulunduruyor koruma altında tutuyor, hem Îsâ’yı, hem Mûsâ’yı Kur’an-ı Kerim, İslam himâyesinde tutuyor. İslam ‘Amentüsünün’ içinde bulunmaktadır. Gerçek Îsâ gerçek Mûsâ İslam’dadır. Uydurukça Îsâ’lar, uydurukça Mûsâ’lar tamâmen İslam dışı ortaya atılan sapık iddialardır gerçekle alâkası yoktur. Mûsâ’nın müjdesi Hz. Muhammed’dir. Îsâ’nın asil görevi ise Hz. Muhammed’i müjdelemeye gelmiştir. Onun içindir ki bu sayılanlar İslam’ın yakın zıttıdırlar, ehvendirler. Yine de İslam’ın zıttıdırlar ‘dâl biddelâle’ ile gayrı müslümlerin tümünden sakınılmış olur. İslam burada hak ile batılın ortasına sınırı koymuştur. İslam ve gayri İslam olan ne varsa işte burada (غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ) buradan itibâren İslam ile İslam’sız arasında tam bir hak batıl sınırı bulunmaktadır. Ey Müslüman bu sınıra dikkat et! Ey insanlık âlemi! Gel Allah’ın rahmeti, mağfireti, ebedî saâdeti olan İslam’a gel. Bütün insanlığın dîninin İslam olduğunu bil. Çünkü son dîn İslam, son Peygamber Hz. Muhammed, son kitap Kur’an-ı Kerim’dir ve yer yüzünde İslam’dan başka hiçbir zaman başka dîn olmamıştır. Bütün Peygamberlerin dîni İslam’dır. Taberî Dürr-i Mensur İbn-i Ebî Hâtim tefsîrciler arasında bir ihtilâf ‘bilmiyorum’ yani ihtilâf bilmiyorum demişledir. Yani ‘Yahûdî’ gazâba uğrayanlardır ‘Nasranî’ ise dalâlette olandır. Hadis-i Tirmizî’de bunun kaynağı vardır ve Taberî ’de bu konuda ihtilâf yoktur demiştir.
Fâtihâ’nın benzeri Tevrât’ta, İncîl’de, Zebur’da, Kur’an’da yoktur. Ahmet Bin Hanbel’in rivâyet ettiği hadis-i şeriftir bu. Kur’an’dakilerin en büyüğüdür yani Elham’ı Şerif, Fâtihâ’yı Şerif Ümmü’l Kur’an’dır. Bunun için namazın her rekâtında okunan bir Sûre-i Celile’dir şanlı Sûre’dir. Yahûdî, Siyonistler bunlar dünya sevgisi, bencillik, Tevrât’ın hükümlerini ihmal etmek, bozmak Zekeriyyâ, Yahya, Îsâ Aleyhimisselâmlar gibi Peygamberlere haksızlık ve şehit etmeleri ile Allah’ın gazâbını, halkın nefretini kazandılar. Hürriyetlerini kaybettiler, parçalandılar, Hz. Süleyman’dan beri gizli cemiyetlerle uğraşmışlar localarla bütün milletleri kuşkulandırmışlar, içi dışına uymayanların başıdırlar. Bunlar Peygamber düşmanı Siyonistlerdir. Siyon Yahûdîleridir ve emperyalizmin localarda gizli gizli yeryüzünde insanlığı locadan idâre etmeye çalışıp insanlığa tamâmen Allah’ın gazâbını celb edecek icraatlar da bulunmaktadırlar. Yahûdîler ise dînlerini milliyetçilik yani Siyonizm çemberiyle bağlayarak devamlı hakkı ezmek için çalışıyorlar.
Dakika 20:15
Hakkı ezmek istedikçe eziliyorlar düşüyorlar. Yine başlarına gelecek yakındır, iyice azıttılar. ‘Allah’ım! Allah’ım şerlerinden emin eyle. (Âmin)
‘Nasraniler’ ise yani Hristiyanlar bunlar o zaman yeryüzünün iki büyük devletinden biriydiler hattâ birincisiydiler. Kötü sonuca gidiyorlardı hak ölçüsü yok. Ölçü; İlâh saplantısı, üçlü ilâh saplantısı. Putlar içinde kalmaları etânemiz, selâse, üç unsur inancı ilim ve fenleri çığırından çıkarmışlar, dîni gemleme aracı yapmışlar, aşırılıklar hukûk fikrini çiğnemişler, hak şerîat yok ve diyorlar hukûkta ‘duruva’ başka, başka ‘verite’ başka hukûk rûhânîlerin prensipleriydi. Lâhut, nâsut, İlâhî beşeri karışımı idi. Hukûkta ‘duruva’ başka ‘verite’ başka hukûk rûhânîlerin prensipleri idi. Lâhut, nâsut yani İlâhî-beşerî karışımıydı. Yaşama hakkı sadece Hristiyanlara vardı, büyük çöküşlere sönmeye doğru gidiyorlardı. Sapıklıklar ilerliyor, haktan hakîkatten uzaklaşmışlardı. Şiddetli cezâyı hak etmişlerdi ki insanlığın kurtuluşu gerekiyordu. Şanlı İslam ile insanlığın kurtuluşu sağlamdı. ‘’ihdina’’ ile kurtuluşun yolu gösterildi. Fâtihâ Allah’ı C.C bilme, kâinatın özelliği, Kur’an-ı Kerim’in İslam’ın konusu, prensiplerini özel konu ve gâyesini Allah’a bağlılık sosyal sırları hukûkî prensipleri, İslam dîninin fertlerini tüm Müslümanları içine alan yabancıları, Gayri Müslümler ve bâtıl zihniyet hakkın zıttı ne varsa çıkaran kesin sınırını ‘belâğatla’ Elhamdülillah de. Elhamdülillah diyerek bu yüce kelimede toplayarak geçerliliğini Allah’ın C.C. adıyla ilân etmiştir. Allah birdir. Şeriki naziri yoktur, eşi benzeri bulunmaz. Kemâl sıfatlarla muttasıf noksan sıfatlardan münezzehtir. İslam tamâmen İlâhî’ bozulma şansıda yoktur. Onun için geçmiş şerîatların tamâmını İslam yenilemiştir. Hurâfelerden, tamâmen düzmecelerden, hikâye ve masallardan, bilimsel gerçeklerden hareket ederek hurâfeleri ortadan kaldırmış, Hakk’ı hâkim kılmıştır. İslam tam bir hakîkattir. Âlemlere rahmet olarak Hz. Rasûl Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) gelmiş, ona da İslam vahiy olunmuştur. İslam’ gazâba, sapıklığa düşürmeden doğru selâmetle Allah’a Allah’ın nîmetlerine götürüp Elhamdülillah, Elhamdülillah dedirten İlâhî kânûnlardır.
Dakika 25:20
Allah’ı bırakıp da putları övenler, putu ilâhlaştıranlar mahluku ilâhlaştıranlar hem sapıktırlar ham de Allah’ın hışmına çarpılmışlardır. Hemde çarpılmaya devam edeceklerdir. Dindarlık bizden, dîn -şerîat doğru yolu göstermek Allah’tandır. Kimse ortaya dîn koyamaz, kimse ortaya şerîat koyamaz. Bugün Allah’ın şerîatını ortadan kaldırıp da kendi düzenlerini şerîat diye dayatanlara dikkat edin! O dayatmaların tamâmı beşerî ve şirktir. Beşerîdir, şerîat olamaz ve şirktir. Şerîat İslam, dîn Allah’ın ortaya koyduğu İslam nizâmıdır. O da Kur’anlar irşâd ve yardımdır. ‘’Dünyayı Kur’an’ı Kerimle irşâd etmedikçe kimse doğru bir irşâda ulaşamaz’’. İslam Allah’ın kânûnlarıdır. Kur’an-ı Kerim’in bir harfi bile bozulmadan elimizdedir. Sünnetler, hadis-i şerifler korunmuştur. Doğru ve sevgi ile uygulayan toplum kurtulacaktır. Buraya dikkat! Doğru ve sevgi ile uygulayan toplum kurtulacaktır.
Dün aydınlatan güneş bugünde aydınlatacaktır. Bu bir kânûndur, İslam 14 asır dünyayı aydınlatmıştır, ebediyyâta kadarda aydınlatacaktır. İslam dünün ebedî sönmeyen güneşidir. Bugününde yarınında ebedî sönmeyecek güneşidir. Tümevarım kânûnudur İslam’ın kaynağına bakılmalı, çöküş içindeki Müslümana değil! İslam’a bak İslam’a sürünen Müslümana bakma! Sürünen Müslüman görevini yapmayan Müslümandır. Sâdıklar yükselmiştir, dîn adına yapılan noksandır. Çöküşün sebebini bu noksanlıkta aramalıdır. Kur’an-ı Kerimi, Sünneti, İslam’ın tamâmını doğru anlamalıdır. İslam da eksiklik olmaz, Noksanlık İslam da değil, iste İslam’ı eksik anlayanlardadır bu eksiklik. İyi matematik bilen hesâbını yapmazsa suç matematiğin değildir. Suç kimindir? Matematik hesâbını yapmayanındır. İslam ise eksiği kusuru olmayan, eksiksiz yüce müessese İlâhî nizâm İlâhî kânûnlardır. İşte İslam’ı doğru anlamayanlarda eksiklik vardır, onun için suçun kimde olduğunu anlamayanlar sürünmeye devam edeceklerdir. İslam da suç olmaz, Allah’ta kusur olmaz, Allah’ın nizâmında eksiklik olmaz. Yüce Allah yine – Mâide Sûresinde ‘’Ben bu dîni tamâmladım diyor’’ dîn olarak İslam’ı seçtim diyor ve nîmetimi size tamâmladım diyor. Size dîn olarak İslam’dan razıyım diyor. Ey Müslüman! 14 asıra şöyle bir bak! Dünya da görülmedik parıl, parıl parlayan altından daha altın tarih İslam’ın tarihidir. Şanlılardan daha şanlı tarih İslam tarihidir. Öyleyse bugün sürünüyorsan suçu kendinde ara o yüce İslam’ı iyi kavra iyi anla. Allah’ın nizâmına sıkı sarıl.
Dakika 30:10
Suç koruyucu hekimliğin olabilir mi? Hak kânûna uymayıp onu kendîne uydurursan suç kânûnun olamaz sen ona uyacaksın. Onu kendîne uydurmayacaksın. Hak kânûnuna uymayıp onu kendîne uydurursan suç kânûnun olamaz. Sen ona uyacaksın onu kendîne uydurmaya çalışmayacaksın. İtâat edeceksin bilerek İlâhî kânûnlara itâat etmeyen gazâba uğrayanlardır. Bilmeden kânûna uyanlarda sapıklardır. Sapıklığın sonucu da ‘gazâbı İlâhi’dir. Çağımızdaki sıkıntı bundandır. Birisi bilerek kânûn Allah’ın kânûnlarını kabul etmiyor uygulamıyor, bir kısmıda bilmiyor bilmek istemiyor. Her ikisi de Allah’ın gazâbına çarpılan zümredirler. İnsalığın bu zumreden kurtulması gerekmektedir. Bunun için ‘’Allahümme (اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ) (صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ) Âmin. Yer ve gökteki saflar, melekler dahil âmin derler. Ey insanlık âlemi! Elham’ı iyi oku Elham’ı iyi keşfeyle. Fâtihâ’yı Şerifi oku içerisini iyi anla. Ey Ümmet-i Muhammed! Kur’an’ı anlamaya Fâtihâ’dan başla, besmeleden başla. (ذَلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الآيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَكِيمِ ) İmrân Sûresi 58’inci âyet ‘’Rasûlüm bu söylenilenleri biz sana âyetlerden hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz’’ Cenab-ı Hak böyle diyor.
(لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا)
‘’Eğer yerlerde ve göklerde İlâh iki olsaydı ne olurdu? O zaman yerler ve gökler fesâda uğrardı’’
Yine Cenab-ı Hak ne diyor: ‘’işte benimle berâber olanların kitabı ve benden öncekilerin kitabı işte bu Kur’an’ı Kerimin haber verdiği değerlerdir ve içerdiği gerçeklerdir. Hayır onların çoğu Hakk’ı bilmezler bu yüzden yüz çevirirler.
Ey kıymetli dostum,
hak hakîkat İslam ve Kur’an’dır, Hz. Muhammed’in uyguladığı şerîat-ı İslam’dır. Bundan kim yüz çevirirse işte bunlar Hakk’ı bilmeyenler dalâlete düşenlerdir. ‘إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ’’ onu muhakkakki biz indirdik yani Kur’an-ı Kerim’i Cenab-ı Hak diyor ki biz indirdik. Yani onu muhâfaza edende biziz diyor.
Vahiy aramızda onamı verildi diyenler vardı? Hayır, o yalancı şımarığın biridir dediler ‘Semud Kavmi Peygamberine böyle dedi’ Allah, onları yerin dibine geçirdi. ‘’eulgiyazzikru aleyhi min beynina’’ dikkat et! Cenab-ı Hak ne diyor bunlara iyi dikkat et!
Dakika 35:10
Ve ‘’Semud Kavminin’’ dediği gibi sakın deme Hakk’a sarıl. Nihâyeti belli olmayan sayısız galaksiler var güneş sisteminde, güneş sistemininde içinde olduğu galakside bir milyar yıldız vardır. Bunlar uçsuz bucaksız yörüngelerinde akıp gidiyorlar. Bu düzenlere galaksilerin diğer yıldız tümelerine bir bak milyarlarca bu düzeni kim kurdu kim idâre ediyor dikkat et! Elham’ın sonunda melekler âmin diyor. Onların aminine rastlayanın günahları affedilir diyor sevgili Peygamberimiz.
Sevgili dostlarım,
İşte Fâtihâ’nın içeriğini anlatmaya devam ediyoruz. Fâtihâ neler söylüyor içinde nice hazineler bulunuyor bunlardan size öz olarak haber vermeye çalışıyoruz. Hayatveren nûru anlatıyoruz. İşte Kur’an hayat verenin tâ kendisidir, ölümsüz hayata seni hazırlayan Kur’an’ın şanlı Kur’an’ın işte hayat veren nûrudur.
Şöyle bir bak Enbiyâ Sûresine, Kamer, Hicr, İmrân Sûrelerine şöyle bir bak. Cenab-ı Hakk’ı hatırından çıkarma onu hep zikreyle. Bir an bile Allah’ı unutmamaya çalış, zikir: anmak anılış anılan şey. Bunlar kalp ve dil ile olur mârifeti koruma unutunca zikir unutmayıp daima zikretmek, nam şöhret, methetmek övmek şeref şan gibi anlamları taşır. Namazda duaya da zikir denir. Dîni şerîatı açıklayan milli hükümler koyan İlâhî kitaplara da zikir denir işte esâs konu budur. Dîni şerîatı açıklayan, milli hükümler koyan kitaplara zikir denir ki bunların başında Kur’an’ı Kerim gelir. Kur’an-ı Kerim’in bir adı da zikirdir. Zikir Allah’ı ve O’nun kânûnlarını bilmek yaşamak ve unutmamaktır. Kur’an’ın hikmet ilminin konusu Allah, kâinat, insan, insanların işleri ilişkileri, bağlantılarıdır. Allah’ı sevmek için kalp ile doğru ve yanlışı ayıran gözü farkı, ilişkiyi idrak edebilmelidir. Bunları ancak Kur’an-ı Kerim’le yapabilirsin. Allah’ı sevmek için Kur’an-ı Kerimi iyi bilmelisin. Bak yoldan sapanların her birisi ne diyor? Kimisi ‘Determinizm’ insan çâresiz ve mecburdur diye iddia ediyor!! Bunlar yanlış. ‘liberalizm’ insan tam hürdür diyor, kendi kendisini yaratır diye iddia ediyor? Bunlar yanlıştır. Gerçek ise ‘’beyne emrain’’ dir (irâde sahibi) insan irâde sahibidir. Ama yaratıcı değildir, insan hürdür yaratıcı değildir. Ancak nerededir? Korku ile ümidin arasındadır. ( yani ne cerb altındadır, nede başına buyruktur ikisi ortasındadır. Rûh, beden, akıl, kalp, kâbiliyet, faaliyet, acziyet ve istediğini seçmenin bileşkesidir. Acziyeti ile çâresizlik Allah’ın kuvvet ve kudretinin şahididir. Seçim yönü ve irâde ile de Allah’ın irâdesinin şahididir. Allah’ın rahmeti ile dilediğin yapmakta serbesttir.
Dakika 40:20
O nedenle kaderinin bir kısmını kendi isteği ile ne yapar? Yazar. Yani kulun irâdesine göre bu irâdi yönüne göre Allah kuluna kader yazmıştır buna muallik kader denir. İnsan memurdur. Âmir, mutlak hükümdar kimdir? İnsan memurdur, âmir mutlak hükümdar mutlak mülk onundur O’da Allah’tır. Yani âmir mutlak hükümdar mülkte onundur O’da Allah’tır. Kendini âmir sananlar, memur kabul etmeyenler bunlar firavunlaşanlardır. Dikkat et! Âmir, mutlak hükümdar, mutlak mülkte tamâmen hükümranlık muktedir hükümranlık Allah’ındır. Kendini Âmir zannedenler ‘مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ‘ olan mutlak hükümdarın emir ve kânûnlarını tanımayanlardır. Buraya çok dikkat et! İşte kendini âmir zannedenler, kendini hükümdar zannedenler, ‘مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ’ olan Allah ki o mutlak hükümdarın emir ve kânûnlarını tanımayanlar kendini hükümdar zannedenler Firavunlar ve onun yandaşlarıdırlar. Cezâ bunlara gerçekleşir. Şuanda İslam’a bakış İslam kânûnlarına bakış, İslam şerîatına karşı cephe alışların işte arkasında bu zihniyet vardır. Asıl hükümdarı tanıyıp onun emrinde memur olup, kul olup, onun emir ve kânûnlarını uygulayanlar ise işte mükâfat alacaklar kurtulacak olanlar bunlardır.
Cenab-ı Mevlâ kurtulanlardan eylesin.
Dakika 42:57