AmeldeFıkhı 71-01

71- Amelde Fıkhı Ekber Ders 71

AMELDE FIKH-I EKBER DERS – 71 (1. Kısım)

Evet, kıymetli izleyenler. Yüce Allah’ın rahmeti müminler üzerinden eksik olmasın. Şirkten, küfürden, nifaktan, şikaktan, kötü ahlâktan, Cenab-ı Hakk hepimizi muhafaza eylesin. Şimdi dersimiz, Amelde Fıkh-ı Ekber’den keşif notları olarak hayat veren nurun dersleri ve onun irşat ve keşif notları, vermeye devam ediyoruz. Konumuz bayram namazları ve Hanefi ekolünden sonra Mâlikî ekolünden sonra bayram namazları hakkındaki görüşlerine yer verip oradan sizlere keşif notları vermeye devam etmekteyiz. Mâlikîlerde, bayram namazı konusu birinci rekâttaki tekbirler, iftitah tekbirinden sonra 6 tekbirdir; ikinci rekâtta ise, kıyam tekbiri dışında 5 tekbirdir. Bunların da tabii kendilerine delilleri var. Hz. Ömer’in oğlunun şöyle dediği rivayet edilmiş: ‘’Ebû Hureyre ile beraber hem kurban hem de Ramazan-ı Şerif Bayramları’nda bulundum’’, diyor. ‘’Birinci rekâtta Ebû Hureyre kırattan önce 7 tekbir getirdi, sonuncu rekâtta ise kırattan önce 5 tekbir getirdi’’, diyor. İşte delilleri bunun gibi deliller bulunmaktadır. Her mezhebin çok kıymetli yüksek anlayışlarıyla, İslam’ın aslî delillerine dayanmaktadır. Bu deliller, Edille-i Şer’iyye, Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerifler, icmâ, kıyas, aslî ile fer’i delililer. Zevaid tekbirlerinde eller kaldırılmaz Mâlikîlerde. Bu tekbirlerin her biri sünnet-i müekkededir. Mâlikîlerde -bakın- bunlar sünnettir. Birinci rekâtta 6 tekbir, ikinci rekâtta 5 tekbir alırlar. Şimdi Şafiî ekolüne bir bakalım. Hanefilerde olduğu gibi Şafiîlerde de iftitah duası okunur. ‘Eûzü’ çekilir, Eûzü besmele okunur ve kıraat açıktan okunur Şafiîlerde. Görüyorsunuz, Hanefilerle aynı olan, taraflar olduğu gibi değişik keşifleri bulunmaktadır, hepsinde de. Bu da rahmetin genişliğidir. Birinci rekâtta tekbirler 7, ikinci rekâtta ise 5 tekbirdir. Eller kaldırılarak alınır. Bu da Şafiîlerde. Her iki tekbir arasında, normal bir ayet okuyacak kadar durulur. 2 tekbir arasında, sağ el sol el üzerine göğsün altına konularak tutulur. Sübhanallahi velhamdü lillahi ve lâ ilahe illâllahu vallahu ekber. O fasıla esnasında bunu okumak güzeldir, demişlerdir. Tekbir bunlarda da sünnettir. Sehiv secdesi de gerekmez, demişlerdir. Hepsinin kıymetli delilleri olduğu gibi Şafiîlerin de delilleri -bakın- Şanlı Peygamberimiz’den gelen haberde (A.S.V.), hasen bir senetle gelen Hadis-i Şerifte, Peygamberimiz’den şöyle haber verilir: ‘’2 bayram namazında 1. rekâtta kırattan önce 7, ikinci rekâtta yine kırattan önce 5 tekbir almıştır’’, diye rivayet gelmiştir. Bunu rivayet eden muhaddislerimizden birisi Tirmizî’dir. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler! Yine, ‘’Baki kalan sâlih ameller, Rabb’im katında sevap bakımından ve Allah’ın rahmetini ummak, arzu etmek bakımından daha hayırlıdır’’, Kehf Suresi 46. ayet-i kerime. Yine Hz. Ömer’in bayram namazlarında her tekbirde, ellerini kaldırdığına dair rivayet vardır. Bu da mürsel olarak rivayet edilen bir haberdir. Bunun zayıf olduğunu da söylemişlerdir. Kıymetliler, bu deliller, Şafiî ekolünün delilleridir. Yine Kâf Suresi’ni, ‘İkterabet (Kamer)’ Suresi’nin tamamını okumak bayram namazlarında, Şafiîlerde sünnettir. Şanlı Peygamberimiz’den gelen haberde (A.S.V.); ‘’Ramazan-ı Şerif ve Kurban Bayramı namazlarında

ق وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ ﴿١﴾

اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَرُ ﴿١﴾

‘İkterabetis sâatu ven şakkal kamer (Kamer)’ Ayeti’ni, -yani bu sureleri- okurdu’’, diye rivayet edilmiştir. Bu Hadis-i Şerif, Buharî Şerif’in dışındakilerin rivayet ettiği de kayıtlara alınmıştır. Yine kıraatin açıktan olması, seleften bize kadar bu şekilde nakletmesine dayanmaktadır. İşte, Şafiîlerinde delilleri bunları görüyoruz. Başka yine haberde de A’lâ Suresi, Gâşiye Suresi’ni okumak da sünnettir bayram namazlarında, diye tavsiyeler vardır. Yine Kâfirûn ve ikinci rekâtta İhlas Sureleri’ni de okunabilir, diye rivayetler vardır. Kıymetliler, şimdi de Hambeli Mezhebi’nin görüşlerini almaya çalışalım. İftitah duası, ‘Eûzü besmele’ okumak; Mâlikîler dışında kalan bütün diğer âlimlere -cumhur gibi- zat-ı muhteremlere göre düşünmüşlerdir Hambeliler de. Tekbirlerin sayısı konusunda da Mâlikîler gibi düşünüyorlar. Birinci rekâtta 6 tekbir, 2. rekâtta 5 tekbir, Zevaid tekbirleri olarak okunmaktadır, Hambelilerde de. ‘’Şanlı Peygamber (A.S.V.)

Dakika 10:11

bir bayram namazında, 12 tekbir getirdi. 7’si birinci rekâtta 5’i son rekâtta idi’’ diye rivayet bulunmaktadır. Yine bununla ilgili, birinci rekâtta tekbir 7, sonuncu rekâtta beş olup kıraat ise her ikisinden sonradır. Yani tekbirlerden sonradır. Kıymetliler, görüyorsunuz ki kıymetli bu kâşif âlimlerimiz, delillere istinat ederek, mezheplerinin görüşlerini ortaya koymuşlardır. Hambelilerde de eller yukarı kaldırılır, Zevaid tekbirleri arasında şöyle söylenir, Hambelilerde: (Allahu ekber kebira, velhamdülillahi kesira ve sübhanallahi bükreten ve esila ve sâllâllahu âlâ muhammedinil nebiyyi ve alihi ve selleme teslimen kesira). Hambeliler, tekbirler arasında bu veciz cümleleri okumaktadırlar. Bu cümlelerde, çok kıymetli mânâlar ifade edilmektedir. ‘İmamla birlikte yetiştiğiniz kısmı kılın’ Peygamberimiz böyle buyuruyor: ‘’İmama namazın neresinde yetişirseniz, o yetiştiğinizi imamla kılınız. Kılamadıklarınızı da kaza ediniz’’ diye Peygamber’den rivayet bulunmaktadır. Bu Hambelilerin delillerinden biri de budur. Yine bayram namazlarında diğer mezheplerde de olduğu gibi, Al’a Suresi, Gaşiye Sureleri’ni okur. Şanlı Peygamber (A.S.V.) her iki bayram namazında (سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى ) ile (هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ) Sureler’ni okurdu diye rivayet bulunmaktadır. Bu da hem İbn-i Abbas’tan rivayet edilmiş hem de diğerlerinden (Radıyallahu anhüm ve erdahüm ecmain). ‘’Zekât vererek kendini temizleyen ve Rabb’inin adını zikredip, namaz kılan kurtulmuştur’’. Al’a Suresi’nin 1 ve 2. ayetlerinde. ‘’Zekât vererek kendini temizleyen ve Rabb’inin adını zikredip, namaz kılan kurtulmuştur’’. Al’a Suresi’ndeki ayet-i kerimelerden alınan yüce anlamlar. Bu da yine Ömer Bin Abdülaziz tarafından rivayet edildiği kayıtlara alınmıştır. Bayram hutbeleri konusuna da şöyle bir bakalım. Cumhura göre hutbeler -bayramdaki hutbeler- sünnettir. Mâlikîlere göre menduptur. Okunuş şekli Cuma hutbesi gibidir. Bayram hutbesinin namazdan sonra olmasıdır -aradaki farklardan biri-. Bu konuda bir ihtilâf da yoktur.

Dakika 15:01

‘’Böyle bir günde fakirleri istemekten berî kılın’’. Peygamberimiz’den gelen bir haberde bu şekil buyrulmuş. Fakirlere, bayram gününden önce ve en son bayram günlerinde yardımcı olunmalıdır. Hanefilere göre, hatip minbere çıkınca oturmaz. Dolayısıyla ‘’Biz ancak hutbe okuyoruz hutbeyi dinlemek için oturmak isteyen otursun, gitmek isteyen gitsin’’. Bu da Peygamberimiz’den rivayet edilen Hadis-i Şeriflerdendir. Bu Hadis-i Şerifin de mürsel olduğu tespit edilmiştir. ‘’Şanlı Peygamber (A.S.V.), Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman, iki bayram namazını da hutbeden önce kıldırırlardı’’. Hanefilere göre hutbenin namazdan sonra okunması sünnettir. Evet, kıymetliler, tekbir getirerek başlanır hutbeye. Mâlikîlere göre sınırlama yoktur tekbirlerde. Mâlikîlerce hutbenin başında 7 tekbir getirilir. Cumhura göre peş peşe 9 tekbir getirilir. İkinci hutbede 7 tekbir getirir. Şimdi, imam bayram günü, hutbeye başlamadan önce 9, ikinci hutbede ise 7 tekbir getirir. Hanefilere göre minberden inmeden önce 14 kere tekbir getirmesi müstehaptır, dediler. Cuma hutbesi, iki bayram hutbesi, güneş tutulması hutbesi, ay tutulması hutbesi, yağmur namazı hutbesi, evlilik yani nikâh hutbesi, Şafiîlere göre hacda 4, Hanefilere göre 3 hutbe, Cuma ve Arafat hutbesi dışındaki bütün hutbeler, namazdan sonradır. 5 veya 6 hutbeye tekbir ile başlanır. İki bayram hutbesi, haccın 3 veya 4 hutbesi, Mekke ve Arafat’ta okunan hutbe; bundan müstesnadır. Önce tekbir ile başlanır. Sonra telbiye getirilir, sonra hutbe okunur. Kıymetliler, yine bu hutbelerle ilgili -bakın- arada bazı farklar; Cuma ve bayram hutbeleri arasında. Cuma hutbesi, namazdan önce okunur. Bayram hutbeleri namazdan sonra okunur. Cuma hutbesine hamdele ile başlanır, Şafiî ve Hambelilere göre şart yahut rükündür. Hanefilere göre sünnettir, Mâlikîlere göre menduptur. İki bayram hutbesine ise tekbir ile başlamak sünnettir. Hanefi, Hambeli ve Mâlikîlere göre hatip, tekbir getirince, gizli olarak tekbir getirmeleri sünnettir. Cuma hutbesine gelince; Cumhura göre ‘zikir’ de olsa burada konuşmak haramdır. Hambelilere göre bayram hutbeleriyle Cuma hutbesinde, tekbir dışında söz konuşmak haramdır.

Dakika 20:11

Bu da Hambelilere göre. Şafiîlere göre mekruhtur. Hanefilere göre hatip, minbere çıkınca, bayram hutbesinde oturmaz, cuma hutbesinde oturur. Cumhur bu görüşe muhâliftir. Şafiîlere göre bayram hutbesinde, cuma hutbesindeki şartlar yoktur -Şafiîlere göre-. Evet, kıymetliler, yine bayram namazında, tekbir getirmenin durumu hakkında şöyle bir bakalım. Kıymetli âlimlerimiz, iki bayramda sabahleyin, namaza giderken, bir de hac günlerindeki namazların sonunda tekbir getirmenin meşrû olduğu konusunda ittifak içindedirler. Ebû Hanife şöyle, demiştir -İmâm-ı Âzam (Rahmetullahi aleyh ve aleyhim ecmain)-: ‘’Ramazan-ı Şerif Bayramı’nda, gizli olarak tekbir getirmek menduptur’’. Bu konuda delilleri de ‘’Zikirlerin en hayırlısı gizli olandır, rızıkların en hayırlısı yetecek kadar olandır’’ diye rivayet edilen Hadis-i Şeriftir. İmâm-ı Ebû Yusuf ile İmâm-ı Muhammed’e göre açıktan olarak tekbir getirir. Müçtehitler, Kurban Bayramı’nda yolda giderken getirilecek tekbirlerin açıktan okunması; bu konuda ittifak hâlinde olmuşlardır. Yine fakihlerin cumhuruna göre bayram namazı başlayıncaya kadar evlerde, mescitlerde, çarşılarda, yollarda; namaza giderken açıktan tekbir getirilir. Evet, kıymetliler, ‘’Müddeti tamamlamanız, sizi doğru yola ilettiğinden dolayı, Allah’ı yüceltmeniz, tekbir getirmeniz ve şükretmeniz içindir’’ Bakara Suresi 185’ci ayet-i kerimenin; işte görüyoruz ki, içeriğinde bu anlatılanlar görülmektedir. Yüce İslam’ın şiarın göstermek, İslam’ın üstünlüğünü hatırlatmak vardır bu tekbirlerin ruhunda. Şafiî ve Hambelilere göre namazların peşindeki tekbirler dışında, tekbir getirmek menduptur, Şafiî ve Hambelilere göre. Evet, kıymetliler, tekbirin kelime olarak lafızlarına da şöyle bir bakalım Hanefi ve Hambelilere göre: (Allahu Ekber, Allahu Ekber, lâ ilahe illâlahu vallahu ekber, Allahu Ekber ve lillâhil hamd). buradaki delil Cabir Hazretleri’nin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerife istinad etmektedir. Hz. Ebûbekir ile Hz. Ömer ve İbn-i Mesut’un da görüşüdür bunlar. Mâlikîlerle Şafiîlerin: ‘’Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, lâ ilahe illâllahu vallahu ekber Allahu Ekber ve lillahil hamd’’.

Dakika 25:03

Şafiîlere göre ‘’Allahu Ekber kebira vel hamdülillahi kesira ve sübhanallahi bükraten ve esila’’ bu sözleri de ilave etmek Şafiîlerde müstehaptır. Bir daha, bu yüce kelimelere şöyle bir bakalım (Lâ ilahe illâllahu vel a’na’budü illa iyya, muhlisine lehüddin velev kerihel kâfirûn, lâ ilahe illâllahu vahdehu (vahdehu), sadega vadehu ve nesâra abdehü ve hezeme lahzade vahde, lâ ilahe illâllahu vallahu ekber). İşte bu da Peygamber Efendimiz Safa tepesi üzerinde bu sözleri söylemiştir. Yine bu ifadelerden sonrada şöyle, demiştir ki; işte metnini okuduğumuz tehliller, tekbirlerdir. Teşrik tekbirleri konusunu da şöyle bir bakalım; Hanefi ekolünün yüksek şahsiyetlerine göre erkeklere, kadınlara; kurbanda teşrik tekbirlerini bir kere getirmek vaciptir. Bu kadına da erkeğe de; aynı zamanda yolcu olsun olmasın hepsine. Farz-ı ayn olan bütün namazların peşinden bu tekbir getirilir. Erkekler, tekbiri açıktan getirirler; kadınlar, tekbiri gizlice okurlar. Teşrik tekbirlerinin süresi, İmâm-ı Azm Ebû Hanefi’ye göre arife günü, sabah vaktinden, bayram günü ikindi vaktine kadardır. İmâm-ı Ebû Yusuf ile İmâm-ı Muhammed’e göre ise 23 vakitte tekbir getirilir. Dördüncü, bayramın ikindisinde biter ve uygulama da böyledir. Yalnız olarak, seferî olarak yahut imamla birlikte her farz namazı kılan kimse; farzların peşinden tekbir getirmek Hanefilerde vaciptir, unutmayın. Tekbirler, namazlara bağlıdır. İhramlı kişi, önce tekbir getirir ondan sonra telbiye getirir. Bu konuda delil de yine Hanefilerde; ‘’Allahu Teâlâ’yı (C.C.) sayılı günlerde zikredin’’ diyen ayet-i kerimedir. Bu ayet-i kerime, Bakara Suresi’nin 203. ayet-i kerimesidir. Yine Hz. Cabir’den gelen haberde, ‘’Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) arife günü sabah namazında tekbire başlar. Teşrik günlerinin sonuncu günü ikindi namazına kadar devam ederdi. Bunu farz namazların sonunda selam verince bu tekbirleri okurdu. O rahmet Peygamberi (A.S.V.) arife günü, sabah namazını kılınca ashabına dönerek, ‘yerinizden ayrılmayın’ buyurur.

Dakika 30:02

Bundan sonra: ’Allahu Ekber, Allahu Ekber, lâ ilahe illâllahu vallahu ekber, Allahu Ekber ve lillahil hamd’ derdi’’. Tekbir getirmeye arife gününün, sabah namazından başlar, teşrik günlerinin son günü, ikindi namazına kadar devam ederdi. İşte bu da 23 vakit yapmaktadır. Kıymetliler, işte görüyorsunuz, bu haberler ve bu delillere istinaden, Hanefiler nasıl tekbir alınacağı bu delillere dayanarak Hanefi Mezhebi’nin içeriğine yerleştirmişlerdir. Asırlardır bu delillerle parlayan Hanefi Mezhebi, dünyanın en büyük İslam okuludur. Dünyayı okuyarak, okutarak geldiler. Hala dünyada hiç mi hiç kesintiye uğramadan artan, hiç eksilmeyen müntesipleri vardır. Hanefi Müslümanlığı dünyada, dâimâ çoğunlukta olmuştur. Ve 4 mezhep ve onları takip eden hak mezhepler önü çekerek gelmişlerdir. Şimdi de çok kıymetli, İslam’ın ekollerinden, Mâlikî Mezhebi’nin görüşüne bakalım. Şimdi, Mâlikîlerde, cemaatte yalnız başına namaz kılanlar için; gerek cemaatle gerekse yalnız başına namaz kılanlar için bayram günü öğle namazından 4. Günü sabah namazına kadar, 15 adet farz namazların her birinin peşinden tekbir getirmek menduptur. Bu da Mâlikîlerin tespitleridir, kıymetliler. İşte görüyorsunuz, onların da tekbirlerin başladığı bayram günü öğle namazından, 4. günü sabah namazına kadar tekbir almaktadır Mâlikîler. 15 adet farz namazların her birinin peşinden tekbir getirmek, onlarda menduptur. Hanefilerde neydi? Vacip idi. ‘’Belli günlerde Allah’ın adını ansınlar’’. Bakın, bu ayet-i kerime de Hac Suresi’nin 28. ayetidir. Bu kıymetli müçtehitler de buradan bu mânâyı almışlardır. Şimdi Şafiîlere bakalım; Mâlikîler de aynı görüşü benimsemişlerdir. Mina’da kalkış günleri, yeme, içme ve Allah’ı anma günleridir. Telbiye hacının şiarıdır. Şafiîlerin görüşleri, bu konuda Hanefilere daha yakındır. Tekbirler, vaktin bir şiarıdır, demişler. Yine Şafiîlerde; evlerde, yollarda, çarşılarda, mescitlerde ve sokaklarda, yüksek sesle tekbir getirmek sünnettir. Yine Peygamber’den gelen habere istinaden, Şanlı Peygamber (A.S.V.) iki bayramda da Fadıl Bin Abbas ve Abdullah Bin Abbas, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin, Usame Bin Zeyd,

35:00

Zeyd Bin Harise, Eymen Bin Ümmü Eymen ile beraber yüksek sesle tekbir ve tehlil getirerek, bayrama çıkar, bayram namazı kılınan yere -yani musallaya- gitmek için demirciler sokağından giderlerdi. Bu tabii Medine-i Münevvere’de, bu kıymetli zat-ı muhteremlerin (Radıyallahu anhüm ve erdahüm ecmain) o mahâlleden geçtiklerini haber veriyor ve ne yaptıklarını söylüyor ki; bu da bir delildir, Şafiîler bunu da dile getirmişlerdir. Yine Hac Suresi’nin 28. ayeti; -Mâlikîlerde olduğu gibi- ‘’Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği o hayvanlardan dolayı, Allah’ın ismini ansınlar’’. Bu da ayet-i kerime. Şafiîlerin de durumu böyledir, kıymetliler. Şimdi de Hambeli ekolüne bir bakalım. Hambelilerde tekbir sünnettir -teşvik tekbirleri-. Allah’ı zikretmenin caiz olduğu her yerde, tekbir getirmek gerekir. Kadınlar dışında herkesin, bu tekbirleri açıktan alması da sünnettir. Kadınlar gizli alırlar. Cemaatle kılınan farz namazlarının peşinden, arife günü sabahından başlayarak; ikindi namazına kadar 23 vakit farz namazda alınması gerekir. Burada, Hanefiler gibi düşünmüşlerdir Hambeliler. ‘’Cihan Peygamberi, Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (A.S.V.) Efendimiz arife günü sabah namazını kıldırdıktan sonra bize doğru döndü ‘Allahu Ekber, Allahu Ekber’ dedi. Tekbir getirmeyi teşrik günlerinin sonuncu gününün, ikindi namazına kadar devam ettirdi’’. İşte haber böyle. (Allahu Ekber, Allahu Ekber, lâ ilahe illallahu vallahu ekber Allahu ekber ve lillahil hamd). Bu bazı haberlerde, bu değişik de gelmiştir. Seferî tekbir getirmede mukim gibidir. Hanefilerde olduğu gibi Hambeliler de böyle demişlerdir. Önce tekbir ile başlar, sonra telbiye getirir, yani bu da haccılar içindir. Yine İbn-i Mesut yoluyla gelen haberde, ‘’Tekbir, sadece cemaatle namaz kılanlar içindir’’ diyen bir haber de İbn-i Mesut’tan böyle gelmiştir. Bir kere tekbir getirmek yeterlidir. Zilhicce’nin 10 günü içinde tekbir getirmek de müstehaptır, yine Hambelilerde. Kıymetliler, bayramların sünnetlerine, müstehaplarına ve bayramlarda ne gibi işler yapılmalıdır; onlardan da kısaca öz ve keşif notlarıyla dersimiz devam ediyor. Bol hayır işlenmeli bayram günlerinde. Yüce Allah’ı her zaman olduğu gibi çok zikretmeli, çok sadakalar verilmeli, iyilikler yapılmalı. Bunlar birer birer müstehap amellerdir. Çünkü bu günler faziletli günlerdir. Faziletli günlerde de fazilet yarışında olmalı, hayır işlemelidir.

Dakika 40:05

Diğer günlerde yapılan hiçbir amel, bugünlerde yapılan iyi amaller kadar Allah’ın katında sevimli değildir. Bugünlerden murad; zilhiccenin on günüdür. Ashab-ı Gûzin sordular: ‘’Ya Resûlullah! Allah yolunda cihat da mı bu kadar sevaplı değildir?’’. ‘’Evet, Allah yolunda cihat da’’ buyurdu. ‘’Ancak bir kimse malı ve canıyla cihada çıkar, sonra bunlardan hiçbiriyle geri dönmezse,,yani şehit olursa, müstesna’’ buyurdular. ‘’Zilhiccenin ilk 10 gününde, tırnakları kesmekten ve başı tıraş etmekten kaçınmak da müstehaptır’’ diye bir kayıt koymuşlar, kıymetli âlimlerimiz. Yine gelen haberde; ‘’Zilhiccenin 10 günü girdiği zaman sizden birisi kurban kesmek istiyorsa saç ve tırnaklarının tıraşını ertelesin. Saç ve tırnak kesmesin’’, diye bir haber vardır. Bu da kurban kesecekler için bir tahsisi bir haberdir. Kıymetliler, bayram gecelerini de ibadetle geçirmeye gayret etmelidir. Bayram gecelerinde zikirler, namaz, Kur’an-ı Kerim okumak, tekbirler, tesbihler, istiğfarlar gibi ibadetlerle meşgul olmalı bayram gecelerinde. ‘’Her kim Ramazan-ı Şerif Bayramı gecesiyle, Kurban Bayramı gecelerini Allah’tan ecir bekleyerek ibadetle geçirirse, kalplerin öldüğü günde onun kalbi ölmez’’, diye Peygamberimiz’den haber vardır. Evet, efendiler, bu haber de muhaddislerimizin kaleme aldıkları haberlerdendir. Yine ‘’Şanlı Peygamber’in (A.S.V.) bayramlarda giyindiği kırmızı bir hırkası vardı’’ diye bir haber gelmiştir. Bu haberi de Beyhâki, İbn-i Abbas yoluyla rivayet etmişlerdir. Yine İbn-i Abdulber ile İbn-i Huzeyme bunu sahihlerinde Cabir’den rivayet etmişlerdir. ‘’Şanlı Peygamber’in (A.S.V.) Cuma ve bayramlarda giydiği hüllesi vardı’’, diye bir haber de böyle gelmiştir. Kıymetli efendiler, imama yakın olmaya çalışılmalıdır. Her zaman olduğu gibi bayramlarda da. Beklemekle de sevabı çok olur. Camide birisi namaz bekliyorsa sevabı çok olur. İmam gecikmesi sünnettir. Cemaatin erken gelmesi, imamın da cemaat geldikten sonra gelmesi; ‘bu sünnettir’, dediler. ‘’Hz. Peygamber (A.S.V.) Ramazan-ı Şerif ve Kurban Bayramı günlerinde, namaz kılınan yere çıkar. İlk yapmaya başladığı şey namaz olurdu’’, diye rivayet edilmiştir. Müslim-i Şerif, Ebû Sait’ten rivayet etmiştir. Hanefilere göre, binekli olarak gidip gelmekte bir sakınca yoktur. Yürümek daha faziletlidir. Hanefiler, tebekkür -yani dinç- bir şekilde eda edebilmek için uyanmaktır.

Dakika 45:15

Yani erken hareket etmek, önceden tedbirli olmak, dinç bir vaziyette bulunmak, uyanık, şuurlu bir hâlde olmak; bu tebekkür. Yine ikincisi ibtikâr, yani birinci safın faziletine yetişmek, erkence gitmek camiye. Camiye bir yoldan gidip başka bir yoldan gelmesi de menduptur dediler. Kıyamette şahitlik etmesi bakımından, şahitler çoğalır. Yahut daha çok mükâfat almaktır. Evet, kıymetliler, Ramazan-ı Şerif Bayramı’nda, iftar ederek mescide gitmek, bir tek lokma da olsa bu menduptur dediler. Kurban Bayramı’nda yeme işi, namaz kılınıncaya kadar geciktirilir. ‘’Şanlı Peygamberimiz (A.S.V) hurma yemeden Ramazan-ı Şerif Bayramı namazına çıkmazdı. Hurmaları tek olarak yerdi’’ diye haberler var. Yine o ‘’Rahmet Peygamberi (A.S.V.) Ramazan-ı Şerif Bayramı’nda, yemek yemeden evden çıkmazdı. Kurban Bayramı’nda ise namazı kılıncaya kadar bir şey yemezdi’’ diye rivayetler var. ‘’Kurbanın etinden yerdi’’. Onun için kurbanda, yeme işini erteliyor. Kurban etinden yiyor. Eğer kurban kesmiyorsa kişi serbesttir. İster kahvaltı yapar ister erteler. Şanlı Peygamberimiz’den, gelen haberlerde (A.S.V.) ‘’Fıtır sadakasını, oruçluyu hatalarından ve çirkin sözlerden temizlemek fakirlere yiyecek sağlamak için emretti. Fitreyi namazdan önce verenin, fitresi kabul olunmuş bir zekât gibidir. Namazdan sonra verenin fitresi ise diğer sadakalardan biri gibidir’’, buyrulmuştur. Bu da yine kıymetli muhaddislerimiz, sahih olarak rivayet etmişlerdir. Bayram namazlarına çıkmadan önce fıtır sadakasının verilmesi fazilettir ve gereklidir. Güler yüz ve sevinç göstermek -bayramlarda-, her zaman olduğu gibi, sevgi bağlarını kuvvetlendirmek, akraba ve dostlarını ziyaret etmek. Hanefilere göre sabah namazını, kendi mahâllesinin mescidinde kılması menduptur. ‘’Mescidin hakkı ödenmiş olur’’, dediler. Kıymetliler, bir de bayram günlerinde nafile kılmak meselesi; cumhurun görüşüne göre bayram namazından önce ve sonra hiç namaz kılınmaz. Şafiîlere göre, önce de sonra da nafile namaz kılabilir. Hanefi Mezhebi’nde, bayram namazından önce mutlak olarak camide ve evde nafile namaz kılmak, sonra ise sadece camide

Dakika 50:01

nafile namaz kılmak mekruhtur. ‘’Hz. Peygamber (A.S.V.) bayram günü musallaya çıktı, 2 rekât bayram namazı kıldı. Bundan önce ve sonra herhangi bir namaz kılmadı’’ diye rivayet var. İşte Hanefiler bunun gibi rivayetlere dayanarak böyle söylediler. ‘’Şanlı Peygamber bayram namazından önce hiçbir namaz kılmazdı. Evine dönünce 2 rekât namaz kılardı’’. Bu da başka bir haberdir. İşte kıymetliler, bunlar Hanefilerin delilleridir. Hiçbir mezhep, delilsiz, ortaya bir görüş beyân etmez, delilleri ortaya koyar öncelikle, sonra da deliller kapalıysa veya gerekiyorsa içtihat ederler; o da nas bulunmadığı zamandır. Çok kıymetli ve muhterem efendiler, şimdi Mâlikî Mezhebi’nde, namazgâhta namaz önce ve sonra, nafile namaz kılmak mekruhtur -bayram sabahı-. Yine Hambelilerde önce ve sonra -onlarda da- mekruhtur. İbn-i Mesut’tan gelen bir haberde, İbn-i Mesut: ‘’Bayram günü evine döndüğü zaman 4 yahut 2 rekât nafile namaz kılardı’’. Bu, Hanefilerin görüşünün aynısıdır. ‘Yüce Allah kabul eylesin’ diye Müslümanlar, birbirlerine dua etmesinde bir sakınca yoktur. Müslümanlar birbirine bayram günlerinde dua etmelidir, her zaman olduğu gibi. Şafiî Mezhebi, bayram günü, güneş yükseldikten sonra; önce(likle) nafile namaz kılmak mekruh değildir. Şafiî Mezhebi’ne göre bayram günü güneş yükseldikten sonra imam olmayan kimseler için bayram namazından önce nafile namaz kılmak, mekruh değildir -bu da Şafiîlerin görüşü-. Farz namazını kılarsa, bunu yerine getirmekle tahiyye namazı da ifa edilmiş olur, dediler. Bayram namazı açık arazide bir yerde kılınıyorsa, buraya hutbeyi dinlemek için oturması sünnettir. Yani buraya gelen kimselerin hutbeyi dinlemek için oturmaları sünnettir, dedi Şafiîler. Vaktinin çıkmasından korkarsa, önce namazı kılar sonra hutbeyi dinler, dediler. Evet, kıymetliler, şimdi bayram namazlarını kılma ve hutbe okuma gibi durumlara da şöyle bir bakalım, keşif notlarımızdan verelim. Şanlı Peygamberimiz’den gelen haberde; (A.S.V.) Ramazan-ı Şerif Bayramı namazındaki tekbirler, birinci rekâtta 7, diğer rekâtta 5’tir. Kıraat ise Fatiha’yla birlikte bir sureden ibarettir. Kıraat her iki rekâtta, tekbirlerden sonradır, şöyle baktığımız zaman. Sevgili Peygamberimiz yine, (A.S.V.) Ramazan-ı Şerif ve Kurban Bayramı günlerinde musallaya çıkar. İlk yaptırdığı iş, namazı kıldırmak olurdu. Sonra namazdan ayrılır, insanlar saflar hâlindeyken onlara karşı durup vaz-ı nasihatte bulunur, emirler verirdi.

Dakika 55:04

Yine, ‘’Bayram günü Hz. peygamber (A.S.V.) ile beraber bulundum’’. Kim diyor bunu? Cabir Hazretleri. ‘’Hutbeden önce, ezan ve kametsiz olarak namaza başladı. Sonra Bilal’e dayanarak ayağa kalktı ve insanlara Allah’tan korkmalarını emretti. Allah’a ve Resûlüne itaate, teşvik eyledi, vaazda bulundu ve bazı hatırlatmalarda bulundu, sonra kadınlar tarafına geçerek, onlara da vaaz edip, hatırlatmalarda bulundu’’. Bunu da Müslim-i Şerif rivayet etmiştir. Kıymetliler, ‘’Şanlı Peygamber, hutbe arasında tekbir getirir, iki bayram hutbesinde ise tekbirleri çoğaltırdı’’. Bu da başka bir haberdir. Bayramlarda hatibin 2 hutbe okuması sünnettir. 2 hutbe arasını bir celse oturuş ile de ayırmalıdır, diye haberler gelmiştir. Hutbenin peş peşe 9 tekbir ile açılması sünnettir. İkinci hutbenin ise yine peş peşe 7 tekbir ile başlaması sünnettir. İşte kıymetliler, bunları, mezhepler, mezhep âlimleri bu haberleri çok güzel değerlendirmişler. Her mezhebin kendi ekolünde biz bunları size keşif notlarıyla verdik. Herkes mensup olduğu mezhebini çok iyi yaşamının gayreti içinde olsun. Çünkü bu hak mezheplerin delileri -mükemmel delilleri- bulunmaktadır. Herkes gönül hoşluğuyla mezhebini yaşasın. Rahmet dalgalanıyor. Mezhep âlimlerinin arasındaki ihtilâf rahmettir.

AMELDE FIKH-I EKBER DERS – 71 (2. Kısım)

Kıymetli izleyenlerimiz, şimdi de dersimiz, küsûf ve hûsuf namazları ile dersimiz devam ediyor. Küsûfun Güneş tutulması, hûsufun da Ay tutulmasına; bu isimler verilmiştir. Küsûf, Güneşin ışığının gündüz kaybolmasıdır. Güneş ışığının gündüz kaybolmasıdır, küsûf. ‘’Ay’ın Güneş ile Dünya arasına girerek, Güneş ışığına engel olması’’ diye de tarif edilmiştir. Hûsuf ise Ay’ın ışığının kaybolmasıdır. Dünya’nın, Ay ile Güneş arasına girmesinden meydana gelen gölgedir. Güneş tutulması -ekseriya ay sonunda-, Güneş ve Ay’ın kavuşması sırasında meydana gelir. Ay tutulması da -ayın ortalarında-, Güneş ve Ay’ın karşılaşmaları neticesinde meydana gelir. Küsûf, hûsuf ve benzeri namazların meşrû olmaları konusuna da şöyle bir bakalım. Küsûfla hûsuf namazları, sünnet namazlardır. Bunların delillerine de şöyle bir bakalım. Yüce Allah’ın (C.C) varlığını gösteren ayetlerden biri: ‘’Geceyle gündüz, Ay ile Güneştir. Ne Güneş’e ne de Ay’a secde etmeyin! Bunların hepsini yaratan Yüce Allah’a secde edin (C.C.)’’ Fussilet Suresi’nin 37. ayet-i kerimesinde Yüce Rabb’imiz, biz kullarına böyle buyurmuştur. ‘’Ay ile Güneş Allah’ı gösteren ayetlerdendir.

Dakika 1:00:03

Hiçbir kimsenin ne ölümünden ne de hayatından dolayı tutulmazlar. Böyle bir durumu gördüğünüz zaman Ay veya Güneş açılıncaya kadar namaz kılın, dua edin’’. Peygamber-i Zişan’dan gelen bu haberi kıymetli muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir. Seferde de, pazarda da; erkek ve kadınlar için bu namazlar meşrûdur. Çocuklarla, yaşlı kadınlar da katılabilirler. Kıymetliler, „Essâlâtü camiatün=Namaz toplayıcıdır“ diye cemaati toplamak, menduptur. ‘’Şanlı Peygamberimiz (A.S.V.) ‘Essâlâtü camiatun=Namaz toplayıcıdır!’ şeklinde seslenecek birini göndermiştir’’, diye de haber vardır. Peygamberimiz (A.S.V.) bu namazları mescitte kıldırmıştır. Bu namazların her biri nafiledir. ‘Yıkanmak da bu namazlar için sünnettir’, diye haberler, kayıtlar vardır. Korkulu anlardaki namazlar; Mâlikîlere göre, mesela zelzele, ibretli olaylar ve korkulu zamanlarda kişilere namaz kılmaları emredilmez. Herkes kendiliğinden yaparsa yapar. Cumhura göre, deprem olunca, tek başına namaz kılınabilir. Hanefiler ve Şafiîler, kendi başlarına ikişer rekât namaz kılmaları menduptur, dediler. Zelzele, şimşek çakınca, gündüzün çöken karanlıkları, şiddetli rüzgârlar, yıldız kayması gibi benzeri korkulu zamanlarda iki rekât namaz kılmak menduptur, dediler. Bu görüş küsuf namazına kıyas edilerek ileri sürülmüştür. Kendisini tehlike kaplarsa, Allaha sığınır, dua ile Allaha yalvarması da sünnettir. Şanlı Peygamber (A.S.V.) şiddetli rüzgâr esince kendisi dua ederdi. Ve birçok, bu konuda dua örnekleri bulunmaktadır. ‘’Allahümme inni es’elüke hayraha ve hayra mafiha’’ diye devam eden (ilâ ahir) duaları bulunmaktadır. Kılınış şekilleri konusunda da bu mezheplerin, bu ekollerin çok kıymetli delillere dayanarak; kılınış şekillerini de mezhepler tespit etmişlerdir. Hanefilere göre küsuf namazı iki rekât olup hutbe, ezan ve kameti yoktur. Hz. Peygamber (A.S.V.) iki rekât namaz kıldı ve her iki rekâtta da kıyamı uzattı. Güneş kurtulduğunda namazdan ayrıldı. Bunun üzerine Şanlı Peygamberimiz şöyle buyurdu: ‘’Bu olaylar Allah’ın büyüklüğünü gösteren delillerdir. Allahu Teâlâ bunlarla kullarını korkutmak istiyor. Bunları gördüğünüz zaman, en son kıldığınız farz namaz gibi bir namaz kılınız’’. Güneşin 2 mızrak boyu yükselmesi anında, kılınmıştı. Bu da küsuf ile hûsuf namazlarının kerahat vakti çıktıktan sonra kılındığını gösteriyor.

1:05:07

Cumhura göre küsuf namazı iki rekâttır. Her bir rekâtta; 2 kıyam, 2 kıraat, 2 rukü ve 2 secde vardır. İlk kıyamda Fatiha’dan sonra Bakara Suresi’ni okumak sünnettir. İkinci kıyamda ise Fatiha’dan sonra Âl-i İmrân Suresi okunur; bu da sünnettir. Üçüncü kıyamda Fatiha’dan sonra tekbirden 150 ayet okumak, Nisâ Suresi’ni okumak, dördüncü kıyamda ise Fatiha’dan sonra Mâide Suresi gibi, yaklaşık 100 ayetlik daha kısa bir sure okumak sünnettir. Bu da Cumhura göredir. ‘’Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) küsûf namazında 4 secde ile 6 rükû yapmıştır’’. Evet, kıymetliler, bu da Cabir’den gelen bir haberdir. ‘’Peygamber Efendimiz (A.S.V.) küsuf namazını kıldırdı, kıraat yaptı. Sonra rükûya vardı. Sonra yine okudu, sonra rükûye vardı. Sonra yine rükû yapıp okuyup, rükûye vardı. Sonra yine okuyup rükûya vardı diğer rekâtı da aynı şekilde kıldırdı’’. Evet, kıymetliler, bu da gelen muhaddislerimiz tarafından rivayet edilen haberlerdendir. ‘’Güneş tutulunca, Peygamberimiz 8 rükû ve 4 secdeli bir namaz kıldırmıştır’’. Yine bir başka haberde; ‘’Peygamberimiz (A.S.V.) döneminde Güneş tutuldu. Hz. Peygamber insanlara namaz kıldırdı ve namazda uzun surelerden bir sure okudu, sonra 5 kere rükû yapıp 2 secde etti. Sonra 2. rekâta kalkıp yine uzun surelerden birini okudu ve yine 5 rükû ile 2 secde yaptı. Sonra olduğu gibi kıbleye yönelerek oturdu ve Güneş tutulması sona erinceye kadar duada bulundu’’. ‘’Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) Güneş ve Ay tutulmasında, 4 rükûlu ve 4 secdeli bir namaz kıldırdı. Birinci rekâtta Ankebût ile Rum Surelerini 2. rekâtta ise Yasin Suresi’ni okurdu’’ diyen başka bir haberdir bu da. Yine Abdullah şöyle diyor -İbn-i Amir-: ‘’Hz. Peygamber (A.S.V.) döneminde Güneş tutulunca „Essâlâtü camiatün = Namaz toplayıcıdır!“ diye seslenildi. Bundan sonra Hz. Peygamber (A.S.V.) bir secdede 2 rükû yaptı, sonra kalkıp bir secde ile yine 2 rükû daha yaptı. Sonra Güneş tutulması sona erdi’’. Abdullah Bin Amir şöyle demiştir: ‘’Ben bundan daha uzun ne rükû yaptım ne de secde ettim’’, demiştir. Yine, ‘’Peygamber Efendimiz (A.S.V.) döneminde Güneş tutuldu. Hz. Peygamber bunun üzerine birini göndererek, „Essâlâtü camiatün=Namaz toplayıcıdır“ diye nidâ etmesini emretti. Kalkıp 2 rekâtta, 4 rükulu ve 4 secdeli bir namaz kıldırdı’’. Bu haber de Aişe-i Sıddıka Validemiz’den geliyor. Bu son riâyet, daha meşhur ve daha sağlamdır.

Dakika 1:10:10

Şimdi kıymetliler, -bakın-, birçok Hadis-i Şerifler var. Müçtehitler bunları değerlendiriyorlar. Şimdi birini alıp da öbürünü yok sayamazsın. Bak, değişik haberler var. Bunları incelemek, keşfetmek, müçtehitlerin görevi. Muhaddisler dahi, müçtehitlere müracaat ederler. Bunun için herkes kafasına göre ‘o niye öyle, bu niye böyle’ deme hakkına sahip değil. Bunlar müçtehit, âlim işi! Cahillerin işi değil bu! ‘’Güneş tutuldu, bunun üzerine Hz. Peygamber (A.S.V.) namaz kıldırdı ve Bakara Suresi okunacak kadar uzun bir süre ayakta kaldı. Sonra uzun müddet rükû yaptı, sonra rükûdan kalkıp uzun müddet ayakta durdu. Fakat bu kıyam, ilk kıyamdan daha az idi. (Fakat bu kıyam ilk kıyamdan daha az idi yani kısa idi). Sonra ikinci kez rükûya vardı ve uzun müddet rükûda kaldı. Fakat birinci rükûdan daha kısa idi. Sonra secdeye gitti. Daha sonra ayağa kalktı ve birinci rekâttaki kıyamdan daha az olmakla beraber uzun müddet ayakta kaldı. Sonra birinci rekâttaki rükûdan daha az olmak üzere, uzun müddet rükûda kaldı. Sonra ayağa kalktı fakat birinci rekâttaki kıyamdan daha az müddet olmak üzere uzun bir süre ayakta durdu. Sonra birinci rekâttaki rükûdan daha az olmak üzere rükûye vardı ve uzun süre rükûda kaldı. Sonra secdeye vardı, namazı bitirdiği zaman güneş açılmış idi’’, diyor. Bu da işte Peygamberimiz’den gelen haberdir. Aynı zamanda Buharî Şerif’in, Müslim-i Şerif’in bunda ittifakları da vardır, diye kayda alınmıştır. Cenab-ı Hakk Yüce İslam’ı çok güzel anlayan, bütün amelleri ‘sâlih amel’ olan, ihlasla yapılan ibadetlerin sahibi olmayı, gerçek Allah’a kul olmayı Yüce Rabb’imiz, hepimize lütf-u ihsanı ile nasibi müesser eylesin.

Dakika 1:13:14

(Visited 414 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}