92- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 92
92- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 92
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi rabbil âlemin vesselatü vesselamü ala rasulina Muhammed ve ala ali Muhammed’’ ‘’Bismillahi zişan azimüs sultan şedidül burhan kaviyyül erkan maşaallahu kaan euzu billahi min külli şeytanin insün ve can’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Çok sevgili ve muhterem dostlarımız, dersimiz hadisi şerifler külliyatından esbabı nüzul ile devam ediyor. Ankebut Suresi de dersimizin başlangıcıdır. Ümmühani (Radıyallahu Anha) anlatıyor; erkeklere yaklaşıyor yol kesiyor ve toplantılarınız da fena şeyler yapmıyor musunuz? Ankebut Suresinin 29. Ayeti Kerimesinde ki mealindeki ayette zikredilen toplantınızda ki fena şeylerden maksat nedir? Diye Resulullah Aleyhisselatu Vesselama sordum. Bana şöyle cevap verdi; onlar orada sesli, sesli yelleniyorlar, oradan geçen kimselere de çakıl vesaire fırlatıp onlarla eğleniyorlardı. Ayeti kerime Lut kavmi ile ilgilidir, Lut’u da hatırla hani o kavmine şöyle demişti; siz gerçekten öyle bir hayasızlık irtikap ediyorsunuz ki sizden evvel cin ve ins âlemlerinden hiçbiri bunu yapmamıştır. İşte görüyorsunuz kıymetliler, Cenabı Hak ahlaksızlığın, hayasızlığın her türlüsünden Ümmeti Muhammedi korusun. Şöyle ki insanlara çakıllar atarak garipleri korkutuyorlardı, meclislerin de erkek erkeğe birbirlerinin gözü önün de temasta bulunuyorlardı bu Lut kavmi, güvercinle oynuyorlardı horoz dövüşü koç dövüşü yaptırıyorlardı. Birbirlerine tükürüyorlardı, tavla ve satranç oynuyorlar boyalı elbiseler giyiyorlardı. Sakız çiğnemek, parmakları kınalamak, izar çözmek, ıslık çalmak onların mutat ahlakları idi. İşte Lut kavminin durumundan bahsediyor bunlar. Bu günkü dünyada da dünyayı gözden geçirin dünya ne haldedir, yüce İslam bütün dünyayı haysiyete, şerefe izzetli namuslu olmaya davet ediyor. İbni Abbas (R.A) Hazretleri Allah’ı zikretmek elbette büyüktür bu da Ankebut Suresi 45. ayetin mealindeki bu ayet hakkın da şunu söyledi; kulun Allah’u Teâlâ’yı diliyle zikretmesi büyük bir ibadettir. Onun onu zikretmesi herhangi bir günaha yaklaşma, yaklaşınca ondan korkarak terk etmesi, günah işler olduğu halde dili ile zikretmesinden daha büyüktür.
Dakika 5:12
Bunu da Rezin tahriç ettiğini görmekteyiz. Evet, kıymetliler şimdi de biliyorsunuz zikirden maksat yüce Allah’ı yüce kelimeleri ile yüce sıfatlarıyla, yüce esmasıyla onu anmak bir de gerçek iman ile ona iman etmek, farzları vacipleri sünnetleri müstehapları yerine getirmek. Kalbin de sürekli Allah, Allah diyerek bir an bile hatırdan çıkarmamaya gayret etmek. İşte Allah’ı zikir onun huzurun da saygıyla, sevgiyle onu tazim tekbir tehlil ederek huzurun da bulunmak, çünkü seni o sürekli görüyor. Seni sürekli gören, içini dışını bilen seni yaşatan seni nimetleriyle donatan Allah’ın huzurun da saygıyla bulunman esas zikir budur. İbadetlerini yaparak, haram ve günahlardan kaçarak bunlardan son derece sakınarak, Allah’a iyi bir kul olma, kulluğun şuurun da bulunmak o yüceye saygı içerisin de bulunmak, işte kulun asil görevi böyledir devam etmelidir. Şimdi de Rum Suresine gelmiş bulunmaktayız, Ebu Said Hazretleri (R.A) anlatıyor; Bedir günü Rumlar İranlılara galebe çaldı, bu zaferden müminler de sevindi. Bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil oldu okundu (Elif lam mim) Rumlar mağlup oldu, yakın bir yer de hâlbuki onlar bu yenilmelerinin ardından galip olacaklar birkaç yıl içinde, önünde de sonunda da emir Allah’ındır. O gün müminler Allah’ın nusreti ile ferahlayacaklardır Rum Suresi 1 ve 4. ayeti kerimeler böyle buyrulurken bunu da Tirmizi rivayet etmektedir. Evet, kıymetliler izah içinde de görüleceği gibi bakın müşriklere Mecusilere, putperestlere karşı ehli kitabın kazanmasını isteyen bir Ümmeti Muhammed görüyoruz. Rumların İranlılara galebe çalacağını bu ayeti kerime bakın müjdeliyor ve açıkça söylüyor. Rivayet edilir ki Ebubekir şamatacılara giderek birkaç yıl için de Rumların İranlılara galebe çalacağını söyledi. O günün şartların da bu imkânsız gözüküyordu, Rumlar Suriye, Anadolu, Mısır’ı kaybetmişlerdir. Buraları İranlılar işgal etmişti, İranlılar o zaman ateşe tapan Mecusi bir devletti. Müşrik liderlerden Ubey İbni Halef, Hz. Ebubekir’e bahse girmeyi teklif eder, bir kaç yılda Rum kazanacak olursa Hz. Ebubekir’e 10 deve vermek, kaybedecek olursa 10 deve almak üzere bahse girerler.
Dakika 10:10
Tabii ki Mekke’deki putperestler, ateşe tapan Mecusi’den yanadırlar. Ehli kitaptan yana değillerdir, bu nedenle bahse girerler Ebubekir ile durumu Hz. Peygamber (A.S.V) öğrenince Hz. Ebubekir’e deve miktarının artırılmasını, zafer müddetinin de uzatılmasını tavsiye eder. Böylece deve sayısı 100’e tahmin edilen zafer müddeti de 9 yıla çıkarılır. Çünkü ayeti kerime de geçen (فِي بِضْعِ سِنِينَ) tabirinde ki (بِضْعِ) kelimesi üçten dokuza kadar olan bir miktar ifade eder. Ayeti kerimenin haber verdiği gibi 616 da kesin mağlup olan Bizanslılar 622 de mukabil harekete geçerek 623 de galebe çalmaya başlar ve 625 de kesin zafer elde ederler. Böylece Rumlar mağlubiyetlerinin 7. harbin 2. senesinde galebeye başlamışlar, onların galebeye başladığı sırada Müslümanlar da Bedir’de zafer kazanmışlardır. Şarihler Rumların İranlılara karşı yani Mecusi ateşperest devlete karşı kazandığı bu zaferin Bedir gününe rastlamasını nazarı dikkate alarak, Mekke’de yıllarca önce nazil olmuş bulunan ayetin bir mucize olarak Müslümanların zaferini de haber verdiğini belirtmişlerdir. Yani ayette geçen o gün müminler Allah’ın nusreti ile ferahlanacaklar, sevinecekler müjdesini o gün müminler Allah’ın kendilerine Bedir’de yapacağı Nusret ve yardımıyla sevinecekler şeklin de yorumlamışlardır. Mamafih Allah’ın Rumlara olan nusreti ile müminler de ferahlanacaklardır manası da mevcuttur. Çünkü Rum suresi zaten adı yanın da. Bu da Kuran-ı Kerim’in bir mucizesidir, ehli kitabın Mecusi devletine galip geleceğini onları yeneceğini zaferi Rumların kazanacağını önceden haber verdi ve Kuran-ı Kerim’in verdiği haber aynen zuhur etti ve Ebubekir o kişiden 100 deveyi de aldı. Lokman Suresine geldik, İbni Ömer Hazretleri (Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmain) anlatıyor; Resulullah (A.S.V) gaybın anahtarı beştir dedi ve şu mealdeki ayeti okudu; o saatin kıyametin şüphesiz ki Allah’ın nezdindedir, yağmuru o indirir, rahimler de olanı o bilir, hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yer de öleceğini bilmez, şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir her şeyden haberdardır Lokman Suresi ayeti kerime 34, bunu da Buhari Şerif rivayet etmiştir. Evet, sevgili dostlarımız insanlar Allah’ın bildirdiği kadar ilminin ulaştığı kadar bir şeyler bilirler ama her şeyi bilme şansları ebedi yoktur.
Dakika 15:08
Her şeyi bilen ise yüce Allah’ın kendisidir. Çünkü veli ancak muhabbeti Resul ile ve ancak o vasıta ile mazhar-ı keramet olur. Veliyullah demek Allah’u Teâlâ’yı ve onun sıfatlarını mümkün olabildiği kadar arif olan taatlara müdavim, masiyetlerden ve dünyevi lezzet ve şehvetlere dalmaktan müctenip ve bütün bunlarla beraber mensup olduğu Peygamber uğrun da her şeyini feda etmiş bulunan bir zat demektir. Onun kerametin de Peygamberlik davası yoktur, bilakis Peygamberin mucizesini teyit ve ispat vardır. Yani insanlar kerameti bilimsel çalışmaları gaybla karıştırmamaları gerekir. Kıyametin ne zaman kopacağı, yağmurun yağması ne zaman nereye ne miktar yağacak, anne rahmindeki çocuk, yarınki kazanç ecel gibi konular, ilim ise kesin bilgidir, zan ve tahmin bulaşığı giren şeyde ilimden bahsedilemez. Bu sebeple barometre ile suni peyklerden alınan fotoğraflarla yapılan hava tahminleri hâlihazırda da ilim denebilecek %100 kesinlik kazanmış değildir. Bu tahminlerin Kuran-ı Kerim’in yağmurun mugayyebattan olma hükmünü cerh etmez. Çünkü oradaki bilgiler zannidir, tahminidir kesin değildir. Kesin olmayan bilim, bilim değildir. Bunun için insanlar yağmurun tamamen alametleri ortaya çıktıktan sonra bazı bilgiler elde edilir oda gaybla ilgisi yoktur onun. Çünkü yağmur alametleri havanın durumu bunlar ölçülür, dolayısıyla barometre ile yapılan ölçümlerin bir an için doğru olup biraz sonra aniden değiştiğini de görmekteyiz. Bunun için zanni olan şeyler bilimsel değildir kesinlik kazanmaz. Kesin olmayan şeyde haber sayılmaz ama tahminler yapılır ona göre insanlar tedbirlerini alırlar. Bu da yüce Allah’ın başka bir kuluna verdiği lütuftur ve bilgidir. Ama kesin değildir tahmindir. Çocuk ise dördüncü ayından itibaren Cenabı Hakk’ın emri ile meleğin yazdığı ahval sadece erkeklik dişilik değildir. Rızkı eceli sağlam veya sakat olacağı, bedbaht veya mesut olacağı erkek veya dişi olacağı ne amel de bulunacağı ne gibi eser bırakacağı ahlakı ikiz veya tekil olacağı, noksan veya tam olacağı maruz kalacağı musibetler vesaire de yazılmaktadır. Bunları bilimin keşfetme ihtimali asla yoktur, onun için Allah’ın ilmiyle kayıp ilmi ile kulun bilebileceği şeyleri birbirine karıştırmamak gerekir. Kuran-ı Kerim’in ifadesin de ise maddi ve manevi ahvali ile şahsiyeti cenin maksuttur.
Dakika 20:04
Bunu insanoğlu hiçbir zaman bilemez. İstediği evsafta nesil elde etmesi işi insan kapasitesinin dışındadır. Evet, sevgili dostlarımız, nur vücut ve hayat ve rahmettir ki bu 4 şey perdesiz vasıtasız, doğrudan doğruya kudreti ilahiyeye ve Meşiet-i hassa-i ilahiye ’ye bakar. Onun için insanoğlu Rabbisine daima muhtaçtır ne kazanırsa Rabbisi vermiştir ona. Rabbisinin ya lütfudur, lütfundan fazlından verir veyahut da başka sırlara dayalı, içi sır dolu hikmet dolu bir vergidir. Sonuçta kimisini aziz eder sonuçta kimisini de o zelil eder. Bakın firavunlara da nimetler verildi ama onların helakine sebep oldu. Bak şeytanda da beceriler vardır ama cehennemin en dibine doğru gidişi sürekli cehennemin dibine doğrudur. Hiç kurtuluş tarafına değildir, onun için kıymetliler âlemi şehadete ayak basmayan ve meşieti hassa ile rahmeti hassadan çıkmayan, yağmurun vakti nüzulünü bilmek, ilmi Allah Allamül Gayb’e mahsustur yani gaybların tamamını bilen Allah’a mahsustur. Evet, kıymetliler imanlı kişiler bunları anlamakta zorluk çekmezler. Ama her şeyi maddeden ibaret görenler, tabiatı ilahlaştıranlar, Natüristler, Animistler gibi birçok haktan, hakkın hakikatin imanın İslam’ın Kur’an’ın dışındaki zihniyetler çırpınırlar. Onları da yüce İslam kurtarmaya gelmiştir kurtulmak isterlerse istemezlerse kendileri bilir. Secde suresine geldik, Hz. Cabir (R.A) Hazretleri anlatıyor; Hz. Peygamber Aleyhisselatu Vesselam (Elif lam mim tenzil ve tebareke ellezi biyedihil mülk) surelerini okumadan uyumazdı diyor. Yani Secde Suresi ile Mülk suresini okumadan uyumazlardı buyurdu. Tavus Rahimehullah bu iki surenin faziletçe Kur’an’daki diğer surelerden her birine 70 kat üstün olduğunu da söylerdi bunu da Tirmizi rivayet etmektedir. Alliyyül Kari ’ye göre uykudan önce okumalıdır bu sureleri. Vitir namazın da ‘’Sebbeha, Kafirun ve İhlâs’’ surelerinin okunması başka sureleri okumaktan daha faziletlidir, bunu da Alliyyül Kari diyor. Keza cuma sabahın da Secde ve Dehir Surelerinin okunması diğerlerini okumaktan eftaldir de demişlerdir.
Dakika 25:00
Bu ifade Bakara, Kuran-ı Kerim’in Fatiha’dan sonra en faziletli suresidir diye gelen sahih rivayetlere münafi değildir. Çünkü Kuran-ı Kerim’in her tarafı faziletler ile doludur hepsi de. Onun için hepsinin ki mükemmel, hepsi faziletlerle dolup taşmaktadır. Sen okumana bak, içini öğrenmeye bak ve hükmünce iman ve amel etmeye bak, İslam’ın amir hükümleriyle İslam’ı yaşamaya bak. Hz. Enes (R.A) Hazretleri yanları yataklarından uzaklaşır, korku ve ümit ile Rablerine dua ederler bu da Secde Suresinin 16. ayeti kerimesinin mealindeki ayetin ‘’atame’’ denen yatsı namazını bekleyenler hakkın da indiğini söylemiştir Tirmizi, Ebu Davud gibiler bunu rivayet ettiklerini görüyoruz. Hadisin sahih olduğunu söylemiştir Tirmizi. Hz. Enes’in rivayeti Ebu Davud da şu şekilde gelmiştir, Müslümanlar Resulullah (A.S.V) zamanın da akşamla yatsı arasın da nafile namaz kılıyorlardı. Bunun üzerine yanları yataklarından uzaklaşır korku ve ümit ile Rablerine dua ederler diye gelen ayeti kerime işte bu şekil de nazil oldu diyor. Hasani Basri merhum ayeti kerime KIYAMU’L-LEYL yani gece namazı ile ilgilidir. O kastedilmektedir demiştir ve Ebu Davud da rivayet etmiştir. Yanları yataklarından uzaklaşır korku ve ümit ile Rablerine dua ederler, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de hayra sarf ederler. Artık onlar için yapmakta olduklarına bir mükâfat olarak gözlerin aydın olacağı nimetlerden neler gizlenmiş bulunduğunu kimse bilmez bu da Secde Suresinin 16-17. ayeti kerimeleridir. Evet, yine Hasan’ı Basri Hazretleri KIYAMU’L-LEYL veya Teheccüd de denen gece namazına kalkanlar hakkın da nazil olduğunu söylemiştir. Evet, şüphesiz gece kalkışı (Naşietül leyl), daha tesirli ve o zaman okumak daha uygundur bu da Müzemmil Suresi ayet 10, ayet 16 ve ayet 6. Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’ın yatsı namazından sonra uyuyup geceleyin tekrar namaza kalktığı pek çok sahih rivayetler de belirtilmiştir. Übey İbni Kââb (R.A) Hazretleri; biz o en büyük azaptan önce de onlara mutlaka yakın azaptan tarttıracağız, ta ki ricat etsinler bu da Secde Suresi ayet 21 bu mealdeki ayet hakkın da şunu söylemiştir, yakın azaptan maksat evet kıymetliler dünya musibetleri, dünya musibetleri Rum ve Batş’a veya Duhan’dır.
Dakika 30:05
Hadisin ravisi batşa’mı derdi, Duhan mı derdi tereddüt eden kimsenin Şube olduğunu belirtirler bunu da Müslimi Şerif rivayet etmiştir. Übey İbni Kââb Secde Suresinde geçen biz o en büyük azaptan önce de onlara mutlaka yakın azaptan tattıracağız ayetin de geçen yakın azaptan maksat nedir? Onu açıklamaktadır. Büyük azaptan maksadın cehennem olduğu belirtilmiştir. O büyük sahabe yakın azaptan maksadın Kuran-ı Kerim’in muhtelif ayetlerin de haber verilmiş olan bazı kıyamet hadiseleri ile dünya musibetleri olduğunu belirtmiştir. Yine Buhari’nin rivayetin de Abdullah İbni Mesud şöyle demektedir; 5 şey vardır ki bunlar olup bitmiştir. Et Duhan, El Kamer, Er Rum, El Batşa ve El Lizam demiştir. Bize Buhari Şerif Şarihi Ayni şu açıklamayı yapar ayni, Et Duhandır Cenabı Hak o halde semanın apaşikar bir duman getireceği günü gözetle Habibim, Duhan Suresi ayet 10. ayeti kerime de böyle buyrulmuştur. El Kamer ay Allah’u Teâlâ kıyamet yaklaştı ay ikiye ayrıldı bu da Kamer Suresi 1. Ayette buyrulmuştur. Üçüncüsü Er Rum’dur, Allah’u Teâlâ (Elif lam mim) Rum’a galebe çalındı, Rum buyurmuştur bu da Rum Suresi 1. Ayettir, konu Rum Suresi ile ilgili anlatılmış oldu. Dördüncüsü baştadır, Allah’u Teâlâ çok büyük bir şiddet ve saffetle kendilerini çarpacağımız gün muhakkak ki biz onlardan intikam alacağız, bu da Duhan Suresi ayet 16 da buyrulmaktadır. Bu Batş’a Bedir’de vukua gelen katildir. Orada katliam yapılmıştır, Müslümanlara karşı gâvurlar katliam yapıyorlardı Müslümanlar da Arslanlar gibi Bedir savaşın da zafer kazandılar. Kurtubi bu durum da başta ve lizamın aynı şey olduğuna dikkat çekmiştir. Lizam kıtlık olarak açıklanırken kastedilen kıtlık Hz. Peygamber Aleyhisselatu Vesselam’ın Mekkeli müşriklere bedduası üzerine maruz kaldıkları kıtlıktır. Müslimin rivayetine göre bu kıtlık her şeyi silip süpürmüş, hatta açlıktan deri ve laşeleri yemişlerdi. Onlardan biri gökyüzüne bakarak duman şeklin de bir şey gördü, çok sıkışan Ebu Süfyan Hz. Peygamber Aleyhisselatu Vesselam’a müracaat etmek zorun da kaldı. Azılı düş İslam düşmanı idi o zaman, ya Muhammed sen Allah’a taati ve akrabaya yardımı emrederek geldin, ama kavmin hep helak oldu. Şimdi onlar için Allah’a dua et dedi, evet kıymetliler işte görüyorsunuz ki yüce Allah insanoğlunu hidayete çekmek için, her türlü insanoğluna çağrı da uyarı da bulunuyor ayar veriyor.
Dakika 35:10
Ama insanoğlu bir türlü hakka hakikate gelmekte o kadar mı o kadar yanlış davranıyor ki bu insanoğlunun kendisine yaptığı kötülük kadar, kimsenin kimseye bir şey yapma şansı görünmüyor. Ey insanoğlu Rabbin seni cennete hakka hakikate çağırıyor, İslam ile Kuran-ı Kerim ile Hz. Muhammed ile sen zorluyorsun ateşe kendini atmak için. İslam seni ateşten geri çekiyor sen zorluyorsun cehenneme, aklını başına al iyi Müslüman. İslam’a iyi anla iyi kavra bizden hatırlatması, İnşaallah Ahzap suresi ile dersimiz devam edecektir. Cenabı Hak rahmetinin fazlanın içine aldığı geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığı kullarından eylesin.
Dakika 36:31