97- Tefsir Ders 97 hayat veren nurun keşif notları
97- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 97
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Vaadi İlâhî’yi tümü ile te’min etmek, hayra çağırmak. Buraya da dikkat et! Vaadi İlâhî’yi tümü ile te’min etmek, hayra çağırmak, iyiliğe emir, kötülüğe engel olmak tüm Müslümanlara Farz-ı Kifaye ’dir. Bu yapılmazsa hepsi farzı terk etmiş, hepsi mesuldür bu ümmetin tümünün görevidir. (مِّنكُمْ) Sizden diyor dikkat et! Sizden buyurulmuştur. (مِنْ) tecridi, soyutlayıcı olduğun da her Müslüman görevlidir. (مِنْ) tedızî ayırıcı olduğun da işlerinden bunu yapacak özel bir belli topluluk meydana getirmek onlara yardım ederek onlara uyarak bu görevi yerine getirmek, bunlar göreve getirilince emretmek, yasaklamak onların üzerine Farz-ı Ayn olur. Bunlar görevini yerine getirmezlerse yani yetkililer, görevliler bunun için görevlendirilmiş kişiler, yetkili olanlar görevlerini yerine getirmezlerse hem bunlar sorumlu, hem de herkes sorumlu olurlar. Tevhîd nizâmı bozulunca şer ve bela yalnız zâlimlere değil, görevini yapmayan herkese ulaşır ve bulaşır. Hayra davet dînî, dünyevî iyiliği içerir. Birliğin, İslam’ın esasıdır. Dikkat et! Hayra davet dînî, dünyevî iyiliği içerir. Birliğin, İslam’ın esasıdır. Ma’rûf iyilik demektir. Allah’a itaati te’min bu da İslam’ın gereğidir. Ma’rûf iyiliği tam bir iyilik ki bu Allah’a itaati te’min etmek bu da İslam’ın tam gereğidir. Hem hayır hem ma’rûf dikkat bunlara bu kelimelere! Münker kötülük demektir ki Allah’a karşı gelenleri men etmek. İslam’ın gereğine uymadığı için bunlar ne yapmak? Gereken uyarı da bulunup Allah’a karşı gelenlerin o karşı gelme durumundan men etmektir. Ölçü Hablullah ’tır. Bu konu da ölçü nedir. Hablullah ilâhî kânûnlar İslam dininin ölçüleridir, şeriatın ölçüleridir. Hevâ’ ya uymamak, İslam’a sevk, teşvik, ümmetten olmak isteyen ilâhî şartlara uysun. Ne diyor? Hz. Ömer diyor bunu ümmetten olmak isteyen ilâhî şartlara uysun diyor. Ümmetten olmanın şartı budur. İlâhî kurallara uymak zorundadır herkes. Müçtehitlerin ihtilâfı kolaylık ve rahmettir, Müçtehitlerin ihtilâfı ayrılık değildir, bölünme değil, parçalanma değil Müçtehitlerin ihtilâfı kolaylıktır ve rahmettir. Müçtehidin durumu farklıdır. Orada İslam’ın o zenginliğinin ayrıca göstergesidir. Bunun için ümmetin özelliğini de bir defa ümmet kendi iyi bilecektir. Ümmetin özelliği tevhîd birinci özelliği tevhîd.
Dakika 5:00
Allah’ın birliğinde O’nun emrinde birleşmek Allah’ı bir bilmek emir ve kânûnlarına riâyet etmek, iyiliği emretmek, kötülükten men etmek bu insanlar için en hayırlı olan ümmetin özelliğidir. İşte Muhammed Ümmetinin özelliği budur. Bu vazife yalnız ULU’L-EMRE yetkili amirlere ait olmayıp bütün mü’minlerin bizzat veya bir vasıta ilgilidirler. Ümmetin hayırlı oluşu çoğunluğun iyiliğidir. Ümmetim eğer içinde çoğunluk iyiyse hak yoldaysa işte ora da ümmetin hayırlı oluşu burada ortaya çıkar. Çoğunluğun iyi olması hâlinde münkir ve sapıklar cezânın dışın da zarar veremezler. Buna da dikkat etmek lâzım? Birde münkir ve sapıkların yaptıkları birde ezâ vardır. İşte o ezânın dışın da zarar göremezler. Ezâ da Hristiyanların ve Yahûdî’lerin ileri geri yakışıksız tevhîde uygun olmayan konuşmaları ve Müslümanların rencide edilmeleri konusundaki ezâlarıdır. Fakat şunu da bilsinler ki, münkir ve sapıklar ezânın dışında yine rahatsız etmenin dışında bir zarar veremezler. Tarih boyunca ne yaptılar? Haçlı seferlerini düzenlediler hep derslerini aldılar ve gittiler, Hakk’ın hâkimiyetini gördüler. 14 asır Müslümanlar cihan hâkimiyetini kurdular ve 14 asır dünyayı aydınlatan İslam güneşi ebedî aydınlatacaktır. Ne zaman? Müslümanlar İslam’a iyi, sıkı sarıldıkları zaman. Ümmet-i Kâime, Hak Şinas- Hak tanıyan ümmet demektir. Yine Ümmet-i Muhammed’in bir özelliği Ümmet-i Kâime’dir. Hak Şinas- Hak tanıyan Allah için ayaklanan, şahlanan bunlar Müslümanlar işte Mûsâ’ya, Îsâ’ya inananlar Müslüman olan Yahûdîler Abdullah Bin Selâm gibi, Sâleb Bin Saîd, Hüseyin Bin Ubeyd gibiler bunlar Müslüman oldular ve Yahûdî idiler. Bak, Cenab-ı Hak bunları övüyor. Bunlar da Ümmet-i Kâime’dir diyor, bunlar Hak Şinas olan kişilerdir diyor. Bunlar hak tanıyan, hak için, Allah için ayaklanan şahlanan işte bunlar Müslüman olanlardır diyor. Bunlar Îsâ’ya, Mûsâ’ya doğru inandıkları için Müslüman olan Yahûdîler bunlardır. Doğru Tevrât okuyanlar hep Müslüman oldular. Mûsâ’yı doğru tanıyanlar Müslüman oldular. Bunlar Hristiyanlardan da Müslüman olanlar 40 kadar Necranlılar, 32 kadar Habeşistan’dan, 3’de Rum’dan gelerek 75 kişi vaktiyle Müslüman oldular. Bunlar da muvahhittirler. Bunlar da işte Ümmet-i Kâime sınıfından övgüye lâyık kişilerdir. Bunlar da Îsâ’yı doğru tanıdıkları için Müslüman oldular, İncîl’i doğru okudukları için Müslüman oldular.
Dakika 10:00
Es’ad Bin Zürâre, Berâ Bin Ma’rur, Muhammed Bin Mesleme, Ebû Kays gibi Hanîfler işte bu sınıftandırlar. Kitap ehlinin içindeki iyiler gibi diğer iyiler gibi ki, onlar da yine tüm Müslüman olanlardır. Âdem’den (AS.) bugüne kadar ve kıyâmete kadar Müslüman olanların hepsi bu sınıfın içindedirler. Çünkü Hz. Âdem’den kıyâmete kadar insanlığın tek dini İslam’dır. Hangi çağda yaşamışsa geçmişte ve bugün Müslüman olanların tamamı işte bu güzelim sıfatları taşıyanlardır. Muvahhit kişilerdir, Muvahhitler Allah’ı birleyenlerdir. İyilik kelimesiyle, kötülük dokunması mesh ve esabe kelimesiyle kullanılmıştır. Münakaşa, münazara savaşları, meydan savaşları ve çeşitli silahlarla savaşa dönüşmüştür. Çünkü Münâkaşa, münâzara savaşları sonradan ne yapmış? Çeşitli silahlarla savaşa dönüşmüştür. Sebebi nedir? Hak tanımamaktır, Hakîkati tanımamaktır. Hakk’ı tanımayan daima zorbalığa ve savaşa elindeki silaha sarılır. Uhud Savaşıyla ilgili 60 ayet nâzil olmuştur. (Elbitânetü) astar, sırdaş münkiri münâfığı özel işlerde kullanmayın, bunlara sır vermeyin. Buna dikkat et ey Müslüman! Münkiri, münâfığı özel işlerde kullanmayın, bunlara sır vermeyin. (وَلَا يُحِبُّونَكُمْ) sizi onlar sevmezler, siz dünyanın dostusunuz ey Müslümanlar! Siz dünyaya dostsunuz ama onlar size değil sizi sevmezler vicdanları dar bulaşıktır bunlar bu onların şiârıdır. Ne demek? Vicdanlarının darlığı, bulaşık olmaları ve küfrün bulunması, şirkte bulunmaları, münâfık olmaları işte münkir ve münâfığı bunun için bu şiârlarına bakın bunları özel işler de kullanmayın ve sır vermeyin. Bunlar İslam’ın, Müslümanın kârına, insanlığın da kârına çalışmazlar. Mü’minin şiarı herkesin iyiliğini ister. İşte İslam da îmân taşıyan bir Müslüman ne diyor? Onun şiârı herkesin iyiliğini ister İslam bu, İslam herkesin iyiliğine geldi zaten, herkesin kurtuluşu için geldi. Ama birileri îmân etmediği için Allah’ın rahmetinden kaçtı. Kaçınca nereye gitti? Allah’ın hışmına, gazâbına gitti. Müslümanın vicdânı temizdir. Mü’minin şiârı herkesin iyiliğini ister, vicdanı temizdir. Müslüman korunmayı bilmeli. Müslümanın bir şiârı da korunmaktır. Kimden? Küfürden, nifâktan, şirkten, zulümden, kötülüklerden komple korunmaktır ve netice de bunların hepsine gâlip gelmelidir. Müslümanın bu da görevidir. Müslüman zillette ve esarette yaşamaz. Müslümanın zillete düşmesi demek bütün insanlığın perişan olması demektir.
Dakika 15:00
Çünkü insanlığın dostu Müslümandır, İslam’dır. Gevşeklik gösteren iki grup Hâlise, Seleme oğulları Ensâr’dan bunlar. Bunlar bir ara gevşeklik gösterdiler. Bunlara da dikkat et! Müslüman daima şuurlu olmak zorundadır. Müslüman da gevşeklik, korkaklık yoktur. Uhud Savaşında Peygamber Efendimiz (S.A.V) Rabâiyye denilen ön dişi kırılmıştı, başı da yarılmıştı. İnsanlık içinde böyle vahşiler var. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberi öldürmek isteyen vahşi zihniyet var. Küfür dolu, şirk dolu Allah’ın rahmetini, rahmet Peygamberini ve ortadan kaldırmakla kendilerini ve insanlığı rahmetten mahrum etmeye çalışan zihniyet bunlar. Efendimiz böyle yapan kavim kurtuluşa ermez. Allah (C.C) ona bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. (مِنَ الأَمْرِ شَيْءٌ لَيْسَ لَكَ) buyuruyor. Urve Bin Zübeyir yani Allah kime hidâyet edeceğini, etmeyeceğini biliyor, kahredeceklerini biliyor, rahmetinin içine alacaklarını biliyor. Urve Bin Zübeyir’den, Keşşâf ve Taberî’nin de kayda aldığı melekler üzerinde alaca atlar üzerinde beyaz sarıklı omuzlarına sarkık olarak Bedir Savaşına, Hz. Muhammed’in ordusuna yardıma geldiler. Alâmetli silah eğitimi görmüş melekler buradan baktığınız zaman Allah’u Teâlâ’nın savaşmak üzere yarattığı özel melek orduları da bulunduğunu görmekteyiz. Câhiliye döneminde faizler katlanırdı. İslam her kötülüğü, her zararlıyı ortadan kaldırmak için gelmiş işte faiz de bunlardan biridir. Uhud’da emre muhalefetten belâ ile imtihan hayatın sünnetidir. Dikkat edin! Emre muhâlefet varsa bir yerde Peygambere belâ ile imtihan hayatın sünneti olmaktadır. Allah’ın emrine muhâlefet etme, Kur’an’a, sünnete, muhâlefet etme aklını başına al! Uhud harbi gaza çarşamba günü Ebû Süfyân komutasın da Uhud Dağına inmişlerdi. Efendimiz (A.S.V) istişare etti. İbn-i Selül Ensâr’ın çoğu Medine de dur dediler, bazıları da karşı çıkalım dediler. Efendimiz (A.S.V) ben rüyam da gördüm etrafımda sığır boğazlanıyordu. Bunu hayra yordum kılıcımın bir gediğini gördüm, bunu da hezimete, yenilgiye yordum. Ben zırhlı gömlekteyim bunu Medine’ye Münevvere ’ye yordum reyiniz olursa Medine’de kalır onları bırakırsınız. Bedir’e katılamamış şahitliği, şehitliği mukadder olanlar bizi düşmana karşı çıkar diye ısrar etiler.
Dakika 20:00
Medine de kalıp savunmak istemeyenler meydan savaşı istediler. Efendimiz zırhını giydi ısrar edenler biz ne yaptık? Vahiy Peygamberine ısrar ettik dediler, pişman oldular. Ey Allah’ın Rasûlü! Bildiğin gibi yap dediler. Efendimiz (A.S.V) bir Peygamber zırhını giyince savaşmadan onu çıkarmaz dedi. Cuma’dan sonra 1000 kişilik ordu ile cumartesi günü Şiip denilen Uhud’da bir yere vardılar. Efendimiz (S.A.V) piyade idi yürüyordu, Ashâbı savaş mevzilerine yerleştiriyordu. Safları tanzim ediyor, ileri çıkan görse geri çekil diyordu, sırtlarını Uhud’a verdiler. Abdullah Bin Cübeyr (R.A) okçulara komutan idi. Bura da iyi durun düşman arkamıza dolaşmasın, düşman geri döner onları takip etmeyin, mevziden ayrılmayın dedi. İbn-i Selül kendi adamlarına düşmanı görünce bozulun, siz bozulunca hepsi bozulurlar dedi. 300 kadar kendi adamlarıyla İslam ordusundan ayrıldılar. İbni Selül münâfıkların reisiydi. Düşman ordusu 3000 kadardı, İslam ordusu 700 kadar kaldılar, Allah’ın yardımıyla düşmanı yenilgiye uğrattılar. Düşman bozuldu mü’minler Efendimizin sözünü unuttular. Mevzilerini terk ettiler, kimi düşman takip ediyor, kimi ganimete gidiyor. Sabretmeyen mü’minlerin emre uymadıklarını gören Allah’ın düşmanı kalbinden korkuyu aldı, Allah düşmanın kalbinden korkuyu aldı. Niye? Mü’minler emre muhâlefet ettiler emri unuttular. Düşman geri döndü İslam ordusu dağılmıştı. Efendimizin yanın da Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali, Hz. Abbâs, Talha, Sâ’d (R.A) gibi bir kaç kişi kalmıştı. Efendimizin mübarek yüzü yaralanmış, rubâiyye denen dişi kırılmış, asker için de Muhammed öldürüldü diye çığlık çıktı. Ensârî Ebû Süfyân Allah’ın Rasûlü bura da diye bağırıyordu. İslam ordusu toparlandı, düşmanın yeniden hakkından geldiler, bizden 70 kişi şehit oldu. Birçoğu yaralandı (Rahimallâhu racilen zebbean ıhvânihi) “kardeşini müdafaa edeni Allah rahmet eylesin” diyordu Peygamberimiz (A.S.V). Düşman da hayli ölü ve yaralı verdiler. Allah’ın yardımıyla hepsini def ettiler. Zafer Allah’ındır (Âli İmrân Sûresi 126.’ncı âyet)
Not; buna dikkat et! Münâfığı istişareye almanın, sırdaş edinmenin, emre muhâlefetin, vahyi ihmâlin ganimete dalmanın, kazanılmış zaferi kaybetme tehlikesini ortaya çıkarmıştır.
Dakika 25:03
Hazreç ’ten Beni Seleme, Evis ’den Beni Harise kalp zayıflığına uğramışlar. Buraya dikkat et! Hazreç ‘ten Beni Seleme, Evis ‘den Beni Harise kalp zayıflığına uğramışlar. Allah kalplerini toplamış (إِذْ هَمَّت طَّآئِفَتَانِ مِنكُمْ أَن تَفْشَلاَ وَاللّهُ وَلِيُّهُمَا) buraya dikkat et! İkbâl düşmanı karşılamak, itbal geri çekilme, O’ndan kalplerin kuvveti, zafiyeti O’ndan, yani hepsi Cenab-ı Hak’tan, galibiyette, zafer de O’ndandır, Yüce Rab’dandır. Önemli olan Yüce Allah’ın emrine itaat esastır, Peygamberine itaat esastır.
Dakika 26:14