142- Tefsir Ders 142 hayat veren nurun keşif notları
141-142- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 141-142
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Nisâ Sûresi 88’inci Âyet-i Kerime’den 93’üncü Âyet-i Kerime’ler)
فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ وَاللّهُ أَرْكَسَهُم بِمَا كَسَبُواْ أَتُرِيدُونَ أَن تَهْدُواْ مَنْ أَضَلَّ اللّهُ وَمَن يُضْلِلِ اللّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ سَبِيلاً ﴿٨٨﴾
وَدُّواْ لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُواْ فَتَكُونُونَ سَوَاء فَلاَ تَتَّخِذُواْ مِنْهُمْ أَوْلِيَاء حَتَّىَ يُهَاجِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدتَّمُوهُمْ وَلاَ تَتَّخِذُواْ مِنْهُمْ وَلِيًّا وَلاَ نَصِيرًا ﴿٨٩﴾
O hâlde, diyor Cenab-ı Hak siz niçin münâfıklar hakkında iki gruba ayrılıyorsunuz? Allah onları kazandıkları günah yüzünden terslerine döndürdüğü hâlde Allah’ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için bir çıkış yolu bulamazsın.
Kıymetli efendiler,
Kişinin küfrü kendinin sapmasının sebebidir. Küfrün karşılığı tabii ki onun tamamen hak ettiği cezâdır. Münâfıklığın karşılığı tam bir sapıklık ve onun karşılığı bir cezâdır, bunun için her günah kalbi batırır, kişiyi saptırır, kişinin bunlar kendi kazancıdır. Kendi kazancının karşılığı nedir? O sapmak ve saptırmak olduğu için Cenab-ı Hak kula kendi kazancını veriyor. Kul sapıklığı kazanıyor. Allah da onu saptırıyor. Yani özgürlüğünü kısıtlamıyor iyilik de böyle, iyilik işlerseniz iyilik karşısında kalp bir kazanımda bulunuyor. Ruhların kazanımı var karşılığı veriliyor onlarında, her iyiliğinde karşılığı var ve kalbe ruha etkisi var ruha bedene, her kötülüğünde ruh ve bedene kalbe etkisi var, kötü etkisi var.
Onlar küfür işledikleri gibi, sizin de küfür işleyip kendileriyle bir olmanızı arzu ettiler. Adam sapmış senin de sapmanı istiyor, adam küfretmiş senin de küfretmeni istiyor. Onun için, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Hicret nedir? Kötülükleri terk etmek, batılı terk etmek, Allah’a gitmek, Peygambere yüce değerlere ulaşmaktır. Hicretin aslı budur, İslam’ı yaşayabileceğin ortama gitmektir. Yaşayamadığın ortamdan yaşayabildiğin ortamadır. Eğer bunda yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Cenab-ı Hak bazı öldürülecek kişiler vardır ki, insanlık bunların şerrinden kurtulması için mutlaka burada ilâhî adâlet yerine gelmelidir. Bunlar rastgele birilerin yapabileceği şeyler değil tam gerçekler gün ışığında bilinecek, adâlet ilkeleri tamamen gözden geçirilerek yapılacaktır. Yoksa İslam’da rastgele bir hareket yoktur. Onlardan ne bir dost, nede bir yardımcı edinmeyin. İşte eğer birisi küfrü, şirki sana dayatıyorsa, nifakı dayatıyorsa burada yapılacakları işte Cenab-ı Hak söylüyor. Bunlardan biride sakın bunlardan dost edinmeyin diyor.
Dakika 4:55
Bu nedenle kıymetli efendiler, Cenab-ı Hak;
إِلاَّ الَّذِينَ يَصِلُونَ إِلَىَ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُم مِّيثَاقٌ أَوْ جَآؤُوكُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ أَن يُقَاتِلُوكُمْ أَوْ يُقَاتِلُواْ قَوْمَهُمْ وَلَوْ شَاء اللّهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْ فَإِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَأَلْقَوْاْ إِلَيْكُمُ السَّلَمَ فَمَا جَعَلَ اللّهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَبِيلاً ﴿٩٠﴾
Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında bir anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Veyahut ne sizinle, ne kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse, Allah sizin için onlar aleyhine bir yol vermemiştir. Yani sulhu, barışı tercih edin diyor. Bu durumlarda da zaten İslam’ın kendisi tamamen suç ve barıştır. Burada da Cenab-ı Hak en yüce fermanını, öğütlerini duyurmaktadır. Savaşılacak yerde savaşacaksın ama asîl bütün savaşların da gâyesi İslam da barış içindir. Zorbayı, dayatmayı ortadan kaldırmak içindir.
سَتَجِدُونَ آخَرِينَ يُرِيدُونَ أَن يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُواْ قَوْمَهُمْ كُلَّ مَا رُدُّوَاْ إِلَى الْفِتْنِةِ أُرْكِسُواْ فِيِهَا فَإِن لَّمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُواْ إِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّوَاْ أَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثِقِفْتُمُوهُمْ وَأُوْلَئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا مُّبِينًا ﴿٩١﴾
Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimesinde de: Diğer bir takım kimseleri de bulacaksınız ki; hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak isterler. Fitne için her davet olunuşlarında onun içine baş aşağı dalarlar. Görüyor musunuz işte tehlike var burada. Eğer bunlar sizden çekinmezlerse, kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. İşte bunlar aleyhinde size açık bir ferman verdik. Dâima iki tarafı birbirine tutuşturan zihniyetler vardır yani savaş çıkaran bir türlü barışı kabul etmeyen hem öbür tarafı, hem size gelip dâima tepe takla fitnenin içinde yüzen cinsler vardır diyor. Bu da savaşı çıkartmaya, huzuru bozmaya, barışı bozmaya yeltenen bir zihniyet ki bunları da yok edin diyor bu da barış için yapılandır. Bunu tekrar ediyorum dikkat edin! Diğer bir takım kimseleri de bulacaksınız ki, hem sizden emin olmak hem de kavimlerinden emin olmak isterler. Fitne için her dâvet olunuşlarında onun içine baş aşağı dalarlar. Dikkat et buraya! Tam fitnenin adamıdır bunlar. İşte bunlar sizden çekinmezlerse ki çekinmedikleri zaman bilin ki savaş çıkmış demektir.
Dakika 10:00
Kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. İşte bunlar aleyhinde size açık bir ferman verdik. Sulhu bozacak, barışı bozacak, adâleti bozacak ne varsa bunların tümüne karşı İslam dini tedbirini almıştır, emrini vermiştir. Bütün mesele dünya da İslam’ın gâyesi, îmânı, ilmi, irfânı, ilâhî adâleti, merhameti, sevgiyi, barışı, sosyal adâleti yeryüzüne yerleştirmek ve onun ebedî devamını sağlamaktır. Bunun karşısında olanlara İslam dimdik karşısındadır. Burada da görevli olarak birinci derecede Müslümanlardır. Çünkü Müslümanlar bütün âlemin dostudurlar. Kötülüğe karşı koyacak kuvvet ve şecaat gerçek adâlet İslam’dadır, Müslüman da olmalıdır.
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَن يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلاَّ خَطَئًا وَمَن قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَئًا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ إِلاَّ أَن يَصَّدَّقُواْ فَإِن كَانَ مِن قَوْمٍ عَدُوٍّ لَّكُمْ وَهُوَ مْؤْمِنٌ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَإِن كَانَ مِن قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِّيثَاقٌ فَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةً فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِّنَ اللّهِ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿٩٢﴾
وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُّتَعَمِّدًا فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا ﴿٩٣﴾
Hata dışında bir mü’min, diğer bir mü’mini öldüremez. Bir defa İslam‘da kâtillik en büyük cinâyet, en büyük günahların başında gelir. Diğer bir âyet-i kerime de: “Haksız yere bir insan öldürmek, bütün insanları öldürmek gibidir.” İlâhî bir adâletin gereği olmadan kimse kimseyi öldüremez. Ve kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, kasti oluş, yanlışlıkla olmuş. O zaman mü’min bir köle âzâd etmesi ve ölenin ailesine, vârislerine teslim edecek bir diyet vermesi gerekir. İşte burada bir köle âzâd etmesi İslam hürriyet dini olduğu için, kölelikten insanlığı kurtarmak için en büyük sevapların başına köle âzâd etmeyi koymuş. Kefâretlerin başına da yine köle âzâd etmeyi koymuştur ki, İslam insanlığa tam bir hürriyet sunmak içindir. Köleliği, esâreti, zilleti ortadan kaldırmak içindir. Tam bir özgür hür bir âdil düzen kurmuştur İslam dini onun için nerede köle varsa, câriye varsa onları âzâd edip hürriyetine kavuşturmayı en büyük sevapların başına koymuştur. Burada da ne diyor? Sehven birisini, bir Müslüman öbür mü’mini kastı yok sehven olmuş, yanlışlıkla olmuş öyle birinin ölümüne sebep olmuşsa mü’min bir köle âzâd etmesi ve ölenin ailesine mutlak teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir yani vârislerine.
Dakika 15:00
Diyet de 100 deve miktarıdır 100 deve verecektir veya 100 devenin değerini ortalama olarak verilecektir. Bu da dikkat edin! Sehven bile yanlışlıkla öldüren bir insana dahi bu cezâ verilmektedir. Çünkü dikkat etmesi gerekiyordu İslam tedbir dinidir, dikkat dinidir. Adam öldürme her ne kadar sehven de olsa, kasten de olmasa da tedbirini alması gerekiyordu. Veyahut da tedbirler iyiden iyiye alınmış mı? Bu çok önemli sen bir ava diyelim ki avlanıyorsun ava atıyordun diye, avın ne olduğunu anlamadan dinlemeden orada ki av zannederek attın birine niye bakmadın ne olup olmadığına? Ora da bir insan bulunması o avdır diye dikkat edilmeden ava atmak tedbir almadan avı avlıyorum diye bir insan vurmak nedir? Burada bir ihmâl vardır, tedbirsizlik vardır, bir insan ölümüne sebep olmak vardır. Buna diyet ödeyeceksin 100 deve miktarında bu tedbirsizliğin cezâsıdır. Veyahut da bir köle âzâd edeceksin ve dahası devam ediyor. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnâdır. Eğer vârisler biz almıyoruz, diyet almıyoruz veyahut da köle âzâd etmesine de gerek duymuyoruz gibi bir vazgeçme oluşa vârisler de o zaman bu durum müstesnâdır diyor. Eğer öldürülen mü’min olmakla beraber size düşman bir kavimden ise o zaman öldürenin bir köle âzâd etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşama olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mü’min bir köle âzâd etmesi gerekir. Görüyorsunuz İslam dini burada cezânın kâtilin cezâlanması için sahayı geniş tutuyor. Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tövbesinin kabulü için arka arkaya 2 ay oruç tutması gerekir. Adam köle âzâd edecek yüzü yok, diyet ödeyecek gücü de yok o zaman diyor 2 ay arka arkaya muttasıl olarak oruç tutacaktır diyor. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir. Çünkü suçları eğer siz caydırıcı olarak suçlara cezâ vermezseniz suçlular memleketi hâline getirirsiniz, suçluları koruyan olursunuz, suçu koruyan olursunuz, zulme yardımcı olursunuz. Adâlet temin edilmiş olmaz, adâlet yerini bulmaz. Bu konuda da şuanda da dünya da adâlet anlayışı konusunda İslam’la bağdaşmayan yanlış mevhumlar bulanmaktadır. Kâtiller korunuyor, ıslâh edilmiyor, caydırıcı tedbir alınmıyor, suç teşvik ediliyor suça teşvik var, suçlu sayısı artıyor, huzur bozuluyor, emniyet ve güven kalkıyor.
Dakika 19:58
Bunun için eğer siz kanser mikroplarına acırsanız koskoca vücuttan vazgeçmek zorunda kalırsınız. Bugünkü yanılgı da buna benzeyen durumlar vardır. Adam suçlu vücudu mahveden kanserin mikrobu gibidir. Suç budur suça bakacaksın suçu kes at ki, o vücut kurtulsun yani mikroplu, kanserli hücreleri o dokudan al ki, vücut kurtulsun. Sen suçluya açıyorsun, kanser yapan hücrelere dokunmuyorsun ve vücudun ne olursa olsun gibi yanlış bir metot uyguluyorsun. Bugün dünya da adâlet gibi görüş ayrıcalıkları bulunmaktadır. Bunun doğrusu nedir derseniz? Kur’an-ı Kerim’i iyi keşfetmeli, iyi anlamalı Allah’ın adâleti doğrudur. Eksiği kusuru yoktur, eksik kusur yanlış arayanlardadır.
Yine Cenab-ı Hak diyor ki: Kim bir mü’mini kasten öldürürse, cezâsı içinde ebedî olarak kalacağı cehennemdir. Görüyorsunuz Allah’ın cezâsı böyle, adâleti böyle kâtilliğin karşılığında cehennem var. Allah ona gazâp ve lânet etmiş ve onun için büyük bir azâb hazırlamıştır. (وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُّتَعَمِّدًا) kasten diyor kim bir mü’mini öldürürse (فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ) onun cezâsı cehennemdir diyor. (خَالِدًا فِيهَا) orada cehennemde devamlı kalır. (وَغَضِبَ اللّهُ عَلَيْهِ) Allah ona diyor gazâp eyledi. (وَلَعَنَهُ) Allah onlara lânet etti. (وَأَعَدَّ لَهُ) ona hazırladı. Neyi? (عَذَابًا عَظِيمًا) büyük bir azâb hazırladı diyor.
Onun için kıymetli efendiler, yeryüzünü işte kâtillerden, müfsitlerden, fâsıklardan, fâcirlerden kurtarıp dünya da tam güven sağlayacak tek bir adâlet sistemi vardır o da ilâhî Allah’ın kurduğu düzen İslam’dır. İslam’ı insanlara doğru anlatın, doğru anlayın, Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’i, kitabı, sünneti iyi anlamadan, icmâyı kıyası iyi anlamadan inadına konuşanlara dikkat edin! Bunlar bu dine iyilik etmiyorlar, kafalarındakini din diye takdim ediyorlar. Kendi küçük beyinlerindekini ortaya sürüyorlar İslam’ın uçsuz bucaksız merhametinden, rahmetinden… Sizlere yine Buhârî Şerif’in rivâyetini sizlere söyleyeyim, bir gurup Müslümana diyor selâm veren birini öldürdüler, Müslüman bir zanlıyla öldürdüler. Âyet indi selâmın İslam alâmeti olduğuna dâir Cenab-ı Hak dedi ki: “Size selâm verene (لَسْتَ مُؤْمِنًا ) siz Müslüman değilsin, mü’min değilsin demeyin” dedi, diyemezsiniz dedi. Selâm İslam alâmetidir incele araştır. Selâm veren mü’min dedi bak, bak! Selâm veren mü’mine mü’min değilsin demeyin âyeti nâzil oldu. Münâfıklar Müslümanlara gelir îmân ettik derler,
Dakika 25:00
Kâfirlerin yanına da gidince onlardan görünürlerdi bunları da inceleyin, incelemeden bir eşey yapmayın. Sehven adam öldüren kefâret verecektir, diyet ödeyecektir. Kefâret mü’min bir köle âzâd edecektir. Kölelik dünyadan kalkması içindir, diyet ise 100 deve miktarıdır veya 100 devedir. Yine Buhârî Şerifin rivâyetinde savaşa can atan, gönlü Mücâhidin yanında olan niyeti tam olan Mücâhid ile beraber olan gibidir diyor. İşte Mücâhidin yanında gönlü olan ama mazeretinden dolayı cephelere gidemeyen, ruhen kahraman, kalben kahraman, İslam’ın kahraman kulları vardır. Özürlerinden dolayı gidemezler ama gönülleri cephede Mücâhid ile beraberdir. İşte onlar diyor Mücâhid gibidirler. Onların gönlüne göre Allah hak ettiklerini verir diyor. Onları sadece özürleri engelledi buyurdu diyor Peygamberimiz söylüyor bunları ve Şanlı Kur’an’ın da ruhundan alarak. Bunun için yine Mücâhitlere üstün makamların olduğu açıkça beyân ediliyor. Müslüman Mücâhiddir, kahramandır her Müslüman bu Mücâhitlik, bu kahramanlık insanlığın tümünün kârinedir. Çünkü İslam bütün âlemi, insanlığı kucaklar yanlıştan, zorbadan, zulümden kurtarır İslam kurtarmaya gelmiştir ruhların barışıdır, gönüllerin barışıdır. Gönüller de barış ve kardeşlik, îmân ve onun ilkeleri yerleşmeden dünyada gerçek barış olmaz. Dünyadaki barış sandığınız şeyler kurtların, canavarların bir tel örgünün içine alınca işte biz barışı sağladık diyenlerin durumuna benzer. Onlar yine kurttur, yine canavardır. Onu tel örgü içine alman onları kurtluktan, canavarlıktan kurtarmış olmaz. İnsanların içine vahşeti yerleştirme, yanlış eğitim verme insanlığa îmânın, İslam’ın, kardeşliğin, medeniyetin, dostluğun, merhametin, sosyal adâletin birbirini sevmenin eğitiminin, öğretiminin tamamı İslam’ın kendinde var bunları insanlığa ver. İslam önündeki engeller kaldır. İslam’ın önüne sen öyle bir barikatlar kurmak istiyorsun ki, kalplere kafalara İslam girmesin diye işte o zaman en büyük kötülüğü kendine de İslam’a da yapıyorsun. Allah’a karşı koyan hiç kimsenin karı olmaz, kendisi helâk olur.
Yine Nesâî’nin rivâyetinde cennette diyor Mücâhid için hazırlanmış 100 derece vardır. Mesafe göklerle yer arası kadardır her derecenin mesafesi bu cihâd ( فِي سَبيلِ اللّهِ) Allah yolunda cihâd eden Mücâhitler içindir. Yine İbn-i Mâce’nin rivâyetinde şöyle diyor. Yarım kelime ile de olsa kâtile yardımcı olursa bir insan alnının ortasına yazılıyor ne hem de iki gözü arasına yazılıyor Allah’ın rahmetinden ümidini kesen diye yazılıyor.
Dakika 30:00
Yarım kelimeyle de bile olsa kâtile yardım etme, kâtilden yana olma sakın ola ki! İslam’ın bütün emeli, gâyesi barıştır, sosyal adâlettir, merhamettir, İ’lâ ’yı Kelimetullâh’tır, ilâhî kânûnların yerine gelmesidir. Bu da bütün insanlığın kârinedir. Kıyâmet gününde diyor bu adam böyle getirilir kıyâmette alnının ortasında, iki gözünün kaşının ortasında Allah’ın rahmetinden bütün ümidini kesen adam diye yazılı olarak mahşere getirilir diyor. Yine Beyhâkî’nin rivâyetinde de: “Dünyanın yok olması mü’minin öldürülmesinden daha hafiftir” diyor. Bu da İslam’ın insana verdiği değere bakın dünya insan içindir. İnsan dünya için değildir. Aklını başına al! Cennet insan içindir, insan cennet için değildir, yerler gökler insan içindir, insan bunlar için değildir. Yerler gökler insana fedâ edilebilir, ama bir tek insan yerler gökler için fedâ edilemez. Bu hak etmeyen, Allah’ın adâletinde bir suçu olmayan ve suçsuz yere bir insanın öldürülmesi konusunda ki, İslam’ın insana verdiği değerdir. Yoksa insan insanlığını kaybetmiş, artık insanlara zarardan başka bir şey yaptığı düşünülemeyen zararından kurtulmak için hattâ kendi zararından da kendini de kurtarmak için ne yapmak lâzım? Mikrobu ortadan kaldırmak lâzım bu da yine ilâhî adâletin bütün ilkeleri incelendikten sonra olabilecek iştir. Bunun da birçok yön ve yöntemleri bulunmaktadır, İslam’ı en iyi bilen hukukçuların işidir bu da, bu rivâyette İbn-i Abbâs’tan gelmiştir. Kâtilin tövbesi diyor kabul değildir diyor İbn-i Abbâs’tan gelen bu rivâyette, kâtilin tövbesi de kabul değil diyor. Köleyi kölelik zincirinden kurtarmak diriltmek gibidir diyor. Bak kölelikten insan kurmayı dahi bir insanın dirilişi olarak görüyor, yani ölümün dirilmesi olarak görüyor. İslam köleliğe ölü gözüyle bakıyor, hürriyet diri olarak kabul ediliyor, bütün insanlığın hür olması, huzurlu ve mutlu olması isteniyor İslam bu bütün insanlığın hak ve hürriyeti ve mutluluğudur. Ama İslam düşmanları ne yapıyorlar? He diyorlar Müslümanlar savaşıyor niçin savaştığını söylemiyor, Müslüman adam idâm etmiş diyor, niçin idâm ettiğini bilmiyor, söylemiyor. Niye? O zâlimin işine gelmiyor. İslam aslında o zâlim ve dayatmacılara insanlığın kanını emen o vampirlere karşı onu söylemiyor o vampir. Niye? Emecek insanlığın kanını emiyor zaten onun için İslam’a karşı. Ama şunu da bil ki Müslümanın eli kolu bağlandığı an Allah’ın eli kolu bağlı değil İslam Allah’ın kurduğu düzendir. İslam’ın gerçek sahibi Allah’tır. Müslüman 14 asır dünyaya dünya kurulalı eşine rastlanmamış parlak bir dönem ortaya çıkmış İslam’ın dönemi İslam dini iyi anlaşılmış, iyi uygulandığı zaman dünya rahat etmiş ve yükselmiş.
Dakika 35:00
İslam’ın, Müslümanların zayıfladığı bir ortam da yani sen Müslümanlar zayıfladı diye İslam’ın yok olacağını mı zannediyorsun? İslam sahibi Allah’u Teâlâ Allah’ın eli kolu tutulur m? Allah’ın ordularına güç yeter mi? Seni beyninden patlatır isterse, ruhundan patlatır isterse Allah bize bizden yakın ruhu O verdi, kalbi O verdi. Kalbi nasıl patlatacağını O biliyor O yarattı, beynini nasıl patlatacağını O biliyor. Ey zâlim! Îmâna, İslam’a, Kur’an’a, Allah’a, Peygambere düşman olmaktan vazgeç, beynin patlamadan vazgeç, içinde deprem olmadan vazgeç. Bu bombalar senin kötülüklerinden başkası değil, bu bombalar senin kötülüklerdir. Şirkin bir atom bombasıdır seni yok edecek, senin küfrün ve zulmün birer bombadır seni mahvedecek. Birde senin kandırdıklarını, aldattıklarını, senin gibileri mahvedecek seni ve senin gibileri. Etme yapma diyorum ben, niye? Sen benden, ben sendenim birbirimize yardımcı olalım. Niye Allah’a karşı koyuyorsun? Perişan olacaksın, helâk olacaksın. Dünyan perişan şuanda ruhun tedirgin zaten senin ruhunda terör estiriyorsun zaten. Îmânsız kalp, îmânsız ruhların kalpleri nedir? Bunların içinde huzur olmaz ki huzur îmân da, itminandadır. Kalbi yaratan Allah, ruhu yaratan Allah onun mutluluğu için reçeteyi kalbine sunmuş. Nedir? İslam Îmânı, İslam Amel-i Sâlih’i İslam’ı gıda alacaksın. Kur’an’ın gıdalarını, onun şifalarını, onun devâsını, onun afiyetini kendinde bulacaksın ki mutlu olacaksın. Yaratan bu reçeteyi yazmış öbürleri beşerî reçetelerdir. Beşerî olanların için de eğer doğrular varsa o İslam’dan karışmıştır oraya ama beşerî olanların tamamı doğru değil yanlışları da var, doğruları da var. O yanlış orada olduğu müddetçe reçete seni tedâvi etmeyecektir. Çünkü ne yapıyor? O devânın yanın da, şifânın yanın da birde seni mahveden yanlışlar var onu insanoğlunu gücü yetmiyor onu görmüyor. Görmediğini bilseydi, gücünün yetmediğini bilseydi Allah’ın yazdığı reçeteyi uygular ve oradan istimbat ederek bilimi geliştirirdi. Gerçek bilim faydadır, Gerçek bilim ne yapmaz? Çelişmez, bir düşünür şöyle diyor, öbür düşünür onun tam tersini söylüyor bu bilim değil bu bir teranedir fikir ileri sürüyor. Bilim somut, soyut doğrulardır, faydalardır ve ortaya çıkarılmış gerçeklerdir. İslam tamamen bilimdir ve bilim İslam’dan doğar, her doğrunun kaynağı İslam’dır, her güzelin kaynağı İslam’dır. İslam hepimizindir birimizin değil ki, kabul et veya etme, İslam hepimizin. Allah hepimizi yaratmadı mı? İslam’ı Allah oraya koydu Kur’an-ı Kerim hepimizin ister inan, ister inanma! Kur’an-ı Kerim’i Allah gönderdi. Bu kâinatı Allah yarattı. Kevnî âyetler, kitâbî âyetler bunun ikisi de Allah’a ait. Gel anlaşalım İslam’la barışmayanlar barışsın, barışla barışsınlar. Ey barışın düşmanları! Barışla gelin barışın İslam barış, İslam saadetle barışın, hakîkatle barışın, mutlulukla, bilimle, gerçek adâletle, her şeyin hakîkati ile barışın. İslam her şeyin hakîkati.
Dakika 40:06
Ben aczimle ifâde ediyorum. Yine Cenab-ı Hak buyurur ki: Nahl Sûresi’nin 71’inci âyetinde zenginlerin diyor fakirlere haklarını vermedikçe eşitlik, adâlet olmaz. Bunu İslam söylüyor 14 asırdır ve kıyâmete kadar söyleyecek, 14 asırdır söyledi duydun duymadın ben ona karışmam. Kulağını tıkama, basit şeyleri okuyorsun da en kıymetliyi niye okumuyorsun? Dostundan gelen mektubu okuyorsun Allah’tan gelen mektubu okumuyorsun hem de Allah’ın kullarıyız biz. Bize gönderdi, insanım diyen herkese gönderdi. Hz. Muhammed’e dedi ki: İyi açıkla bunları dünyaya iyi anlat dedi ve o da açıkladı iyice anlattı, iyice yerleştirdi, uyguladı, görevini tamamladı, Allah’a Hakk’a yürüdü. Görev bizde hepimiz de, insanım diyen herkes de görev var boynunda senin ağalığın paşalığın Azrâil (AS.) gelinceye kadar Azrâil (AS.) ben ağaydım, paşaydım mı diyeceksin? Allah’ın dediği olacak senin benim dediğim değil Allah’ın dediği olacak Allah’ın adâleti gerçekleşecek. Allah’ın anayasası geçerli seninki değil, benimki değil, kimseninki değil ikinci İlah yok ki. Allah’ın anayasası da Kur’an-ı Kerim’dir, İslam’ın esaslarıdır, bunlar ilâhî’dir. Sen şimdi dayatıyorsun benim ki geçerli onu tanımıyorum diyorsun bunu diyenlere söylüyorum. Allah da diyor ki; Benim şerikim yok, nazirim yok benim ki geçerli diyor. Şimdi burada Firavunun Allah’a karşı koymasından, Nemrut’un Allah’a karşı çıkmasından başka Ebû Cehil’in Muhammed’le savaşından başka bir şey değil bu bunun başka bir ifadesi yok. Ebu Cehil Muhammed’le savaştı, gelişmiş ordusu vardı o günkü çağına göre, o günkü şartlara göre Ebu Cehil de muhteşem ordu vardı, güç kuvvet vardı. Bizans güçlüydü, Sasani Devleti güçlüydü dünyanın iki süper devletiydi. Ama Hakk’ın önünde hepsi boyun eğdi. Ey ilâhî adâleti kabul etmeyen, zulmü adâlet zanneden kişi! Yarın Azrâil (AS.) boyun eğeceksin canını çeke, çeke Allah’a götürecek, seni de götürecek, beni de götürecek. Ben Allah’ın ortaya koyduğu ilkelerine inandım aczimi itiraf ediyorum, cehlimi gafletimi de itiraf ediyorum ve inandım gücüm kadar yapmaya çalışıyorum böyle gideceğim. Birisi de inkâr etmiş inkârı ile gidecek, biri karşı koymuş İslam’la savaşıyor düşman olarak gidecek Allah’ın huzuruna, herkes hangi konudaysa öyle gidecek Allah’ın huzuruna. Îmân ve Amel-i Sâlih’le gitmeyen hiç kimse kurtulamayacak. Benim Kur’an’dan anladığım bu sen eğer başka türlü anlıyorsan sen de bana anlat, bende seni zevkle dinleyeyim. Ama Kur’an’ı anlat kelime, kelime âyet, âyet oku işte de ki, şu âyetler böyle diyor de anlat bana bende seninle sen daha iyisini biliyorsan o zaman ben sana teşekkür ederim. Minnettarlık duygumu da ifade ederim, çünkü biz haktan yanayız, ilimden adâletten yanayız ve îmândan yanayız, ilâhî emirlere tam uymaktan yanayız çünkü biz Allah’ın kullarıyız başkasına kul olamayız ki.
Dakika 45:20
Yine İbn-i Mâce’nin rivâyet ettiği, Ahmed Bin Hanbelî’nde rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (A.S.V) Efendimiz, ölüm anında namaza sarılın diyor bak Peygamberimiz dünyadan göçerken, tam ölümü anında diyor ki o anda: “Namaza sarılın, kölelere güçlerinin yetmediğini yüklemeyin sakın” diyor. Bak ölürken dahi Muhammed’in (A.S.V) merhamet kanatları garibanların, kimsesizlerin üzerinde onları vasiyet ediyor. Ne diyor? Onlara diyor zaten birincisi köleleri âzâd edin hürriyet verin ve onlara güçlerinin yetmediğini sakın yüklemeyin. İşte merhamet bu, adâlet bu. Şimdi dünyada kendini medenî zannedenler ne yaptılar? Makinalarda et kıyar gibi insanları öldürmediler mi? Tarih boyunca haksız savaşlara bakın, soykırımlara bakın, zencilerin başına gelenlere bakın, zencilere ve insanlığa bakın ve köleliği yasaklarken hürleri köleleştirenlere bakın, dikkat et köleliği yasaklıyor adam ama hürleri köleleştiriyor. Bu zihniyete bir bakın ve kalkındırma yardım adı altında toplumları, milletleri bağılı hale getirip köleleştirenlere bir bakın. Namus anlayışını, iffet anlayışını ortadan kaldıran insanları tenzili rütbeyle diğer canlılardan aşağı dahi düşüren zihniyete bir bakın. Bunlar sahte, aldatıcı medeniyet kılıfı altında yapılmaktadır. Sahte, aldatıcı medeniyete bir bakın bir de İslam adâletine, İslam medeniyet ve hürriyete bakın. İlâhî İslam adâleti ve hürriyet ve istiklâl anlayışı nerede, bu sahte medeniyet anlayışı nerede? Yani İslam medeniyeti nerede bir bak. İslam Allah’ın kurduğu medeniyetin, düzenin adıdır. Allah’ın yaptığı iş ne kadar yüksektir Allah ne kadar eşsiz yüceyse onun İslam olarak ortaya koyduğu nizâmı da ebediyyû’l-ebed yüksek ve yücedir. Kulun ki kula göredir, Allah’ın ki Allah’a göredir, İslam Allah’ın kurduğu düzendir, beşerî değildir. Peygamberler de kurmamıştır, peygamberlere Allah kurdurdu, bu düzeni yerleştirdi. Peygambere Allah görev verdi, Kur’an-ı Kerim’i Peygambere Allah gönderdi. Bunda şek, şüphe yok îmân varsa tabii îmân etmiyorsa onun kendi bileceği bir iş. Îmân etmeyen kişiye zorlama diye bir yok ki eder veya etmez kendi bilir. Bu dünya imtihan âlemidir, inanır inanmaz ama güneş doğmasına devam eder.
Dakika 50:00
Birisi güneşten kaçacak diye güneş ben doğmayım demez. İslam kalplere, ruhlara ebedî doğan bir saadet güneşi, mutluluk güneşidir. Yani birisi inkâr ediyorum diye güneş doğmaktan vazgeçmez ki güneş doğacak îmânlı gönüller, kalpler, ruhlar, beyinler aydınlanacak. İnsanlar bu mutluluğunu ne yapacak bu kaynaktan alacak, hayat bulacak. Hayat veren sadece Allah ve ortaya koyduğu İslam’dır. Kur’an’ın âyetleri hayat veren tamamen ilâhî nedir? Mutluluğun bizzat, afiyetin bizzat kendisidir. Afiyet verir, mutluluk verir, işte mutlu hayat tarzı budur. Ben hayatımı yaşayacağım diyor hangi hayatı? Fıtratını bozan hayatı mı? Seni Allah güzel bir fıtrat üzere yaratmış o fıtratı bozacaksın, İlâhî reçeteyi uygulamayacaksın bu sefer makine bozuldu tersine çalışıyor ve çark dönmüyor bu sefer stres başladı, sıkıntı başladı. Cebinde para dolu ama ruhunda sıkıntı, fırtına dolu neden? İlâhî reçeteyi uygulamıyorsun ben sana benim reçetemi uygula demiyorum ki, diyemem ki zaten. Hepimiz Allah’ın kullarıyız, Allah’ın ortaya koyduğu (C.C) reçeteyi uygulayacağız ki afiyet bulacağız, hayat bulacağız. Kur’an-ı Kerim’in her kelimesi hayat buluyor. Bunu da hiç mi hiç unutma her kelimesi hayat veriyor. Yalnız tekrar ediyorum iyi anla, iyi kavra, doğru anla mesele burada. Hz. Muhammed’e Allah’u Teâlâ öğretti, onu öğretti, iyi öğretti, doğru öğretti oda insanlara İslam’ı insanlara doğru uyguladı, doğru tanıttı, doğru tebliğ etti. Dosdoğru ilâhî nizâmı Hz. Muhammed ve Sahâbîler uyguladı. Ondan sonra da 140 sene Müslümanlar uygulayabildikleri kadar hep başarılı oldular. Ne zaman ki gaflete düştüler, ihmallik yaptılar o zamanda onda da gerilediler, iyi uyguladılar yükseldiler. İyi uygulamadılar gerilediler. Netice de şuanda da nedir? Yerde bir sürünme yaşıyor, yıkıldılar. Neden? Allah’ın uzattığı ipten ellerini saldılar herkes yıkıldı bir tek elini sallayanlar ayakta duruyor. Fert, cemiyet, devlet fark etmez. Diyeceksin ki hangi devlet, hangi fert. Sarılabildiği kadar herkes, sarılamadığı kadar da herkes yerde sürünüyor. Bu sürünmenin illâ maddî olması şart değil ki maddî sürünme ayrı o da bu sürünmelerden birisi, maddî, manevî, bedenî, ruhî mutlulukların tamamı İslam da hangisinden elini salmışsan kişi o yönüyle sürünmektedir. 90’ıncı katta oturan da sürünüyor. Bu nasıl olur git ruhuna bak onun, kalbine bak. İstisnâlar kâideyi bozmaz. Ruhunda eğer İlâhî reçetenin sıhhat ve afiyeti, îmân ve Ameli Salih, onun güzelim ruh ve kalp ilkeleri, bütün muhtaç olduğu değerleri Kur’an’dan, İslam’dan alamıyorsa onun dünyanın en büyük damgası onun olması, lüks hayat yaşaması, onun mutu olmasının gereği değil ki.
Dakika 55:05
Nedir ruh? Mutluluk kişinin kalbinde ki, ruhunda ki îmâna bağlıdır. Birisi dünyanın en gıdalı şeylerini yer dert olur, öbürü bir soğanla bir kuru ekmek yeryüzünden kan damlar bu da maddî bir yapıdır. Şimdi maddesiyle, mânâsıyla mutlu olmak gerekiyor. Maddenle, mânânla bu da ne ile olur? Ruhunu kötü besleme ruhunu, kalbin iyi besle, bedenini de güzel besle. O zaman milletini de, devletini de işte dengeli besle o zaman o devlet, o millet müreffehtir, mutluluk ve refah içindedir. Yoksa adam köşkte oturur, devletin başında oturur. Sanki oturduğu koltuğun her tarafın da toplu iğne vardır, her tarafına batıyor gibi oturur mutlu değildir, biri de samanlıkta oturur ama mutludur. Köşkte oturmalı mutlu olmalı, lüks herkese lüks hayat temin etmeli mutlu olmalı İslam bunu istiyor. İslam samanlıkta otur demiyor sana mutlu ol diyor, her konuda mutlu ol diyor. Yüksel diyor ama yükselteni bil, yükselten değerlerle yüksel diyor.
Dakika 56:49