216- Tefsir Ders 216 hayat veren nurun keşif notları
216- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 216
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(En’âm Sûresi 1. Âyeti Kerime’den 18. Âyeti Kerime’ler)
Sevgili dostlarımız,
Hayat veren nurla ilgili derslerimiz devam ediyor. Hayat veren nurun kendisi Kur’an-ı Kerim, İslam’dır. Hz. Muhammed’in barından parlatan Yüce Allah’tır ortaya koyan. Onun için En’âm Sûresine gelmiş bulunmaktayız. Bu yüce sûre de diğer sûreler gibi Mekke döneminde nâzil olan ve 165 âyeti içeren yüce bir sûredir. Bu En’âm Sûresi bu sûreyi İbn-i Abbâs’ın da rivâyet ettiği 70 bin Melek uğurladı diyor. Öyle bir bayram, düğün ortamında uğurlanır gibi uğurlandı ve bu sûre Peygamber Efendimize 50 bin Melekle Cebrâil (AS.) bir orduyla gökyüzü kaplanmıştı, kapalıydı diyor. Peygamberimize bu sûre geldi diyor. Hepsini o gece kâtiplerini de Peygamberimiz topladı ve yazdırdı. Sadece 6 âyet içerisinde 6 âyet hâriç olmak üzere diyor ki; Bu âyetler de: ‘’151’inci âyet, 91’inci âyet, 21’inci âyet, 93’üncü âyet ve 114’üncü âyet bir de 20’nci âyetleri’’ daha sonra geldikleri rivâyet olunmaktadır. Tabii bir diğerinde de 153’üncü ve 151’inci âyetlerin Medine de inmiş olduğunu söyleyen râvîlerimiz, rivâyetler bulunmaktadır. Yine âyet 98 ve yine diğer kıraatler de, diğer görüşler de bulunmaktadır. 92’inci âyet, 145’inci âyet diğer kıraat imamlarımızca da değişik rivâyetler bulunmaktadır. Bunun için bu sûre-i celile içerisi bütün şirki ortadan kaldıran şirke karşı kesin delilleri ortaya koyan ve tam anlamıyla bir delilleri kesin delilleri içeren sûrelerden birisidir. Onun için bu sûreyi de diğer sûreler, diğer âyetler gibi bütün varlığımızla anlamalı, kavramalı, hayat bulmalıdır. Hayat veren nurla parlamalıdır. Çünkü şirki yok etmeden küfrü kişi kendi içinden ve yanlışları kendi iç dünyasından enfüsî ve âfâkî âleminden bunları uzaklaştırmadan kişinin de hayat bulması mümkün değildir. İslam kişiyi nur ile tevhîd ile ilimle, irfânla bütün yüce değerlerin kula âit kısmıyla kulu donatır. Yanlışları senden uzaklaştırır, seni en mutlu bir hayata hazırlar.
استعيذ بالله
Bak! Rabbimiz ne diyor;
الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ ثُمَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِم يَعْدِلُونَ ﴿١﴾
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن طِينٍ ثُمَّ قَضَى أَجَلاً وَأَجَلٌ مُّسمًّى عِندَهُ ثُمَّ أَنتُمْ تَمْتَرُونَ ﴿٢﴾
Cenabı Hak buyuruyor; hamd-ü senâ diyor. Hamd ezelî, ebedî yüce övgülerin, övmenin, övülmenin tamamı gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur diyor. Hamd işte Allah’a mahsustur çünkü gökleri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur hamdü senâ diyor hamd övmenin, övülmenin tamamı O’na âittir.
Dakika 6:15
Böyleyken kâfirler hâlâ Rablerine başkalarını eşit sayıyorlar. Başka yaratıcı yok ki bu yüce sıfatlarla muttasıf olan Allah’ın eşi olur mu? Allah birdir şeriki, naziri, dengi, veziri yoktur. Benzeri, misali yoktur. Onun için Cenab-ı Hak bütün sıfatlarında, bütün isimlerinde, bütün yaratıcılığında ne varsa âlemler de onun hükümranlığındadır. O birdir hiç ortağı, şeriki, naziri, yardımcısı, veziri yoktur.
Sizi çamurdan yaratan sonra size bir ecel takdir eden O’dur. Tayin edilen bir ecel de (Kıyâmet zamanı) O’nun katındadır. Sonra bir de şüphe ediyorsunuz diyor. Yani ثُمَّ أَنتُمْ تَمْتَرُونَ hiç şüphe edilir mi? Bu Yüce kudret karşısında şüpheye hiç gerek yok ki.
وَهُوَ اللّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَفِي الأَرْضِ يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهرَكُمْ وَيَعْلَمُ مَا تَكْسِبُونَ ﴿٣﴾
O, göklerde de, yerde de (tek) Allah’tır. Sizin gizlinizi, açığınızı ve ne kazandığınızı bilmektedir hakkıyla bilir.
وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ آيَةٍ مِّنْ آيَاتِ رَبِّهِمْ إِلاَّ كَانُواْ عَنْهَا مُعْرِضِينَ ﴿٤﴾
Onlara Rablerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.
Öyle diyor beyni kara insanlar, kalbi kara insanlar var ki her âyet gelmesinde inkâr ederler diyor. Allah bunlardan eylemesin. Ey insanım diyen Allah’ın kulları! Aklınızı başınıza alın! Bu Kur’an-ı Kerim’i iyi anlayın, iyi dinleyin, hükmünce îmân ve amel edin yoksa kendinize yazık edersiniz! Kendimize yazık etmeyelim biz hepimiz birbirimizdeniz, hepimiz Allah’ın kullarıyız, Âdem’in evlatlarıyız bunu unutmayalım! Allah’ın yarattığı kullarız ona teslim olmalıyız. Kur’an-ı Kerim’in her emrine teslim olduğun zaman Allah’a teslim oldun, işte o zaman Allah’a teslim oldun. Yoksa Allah’ın sözleri olan Kur’an’ı, Kur’an Allah’ın kendi kânûnlarıdır, kendi kelâmıdır. Bir tanesini sakın şüphe etme tek birinde bile, tek birini bile sakın inkâr etme! Çünkü cüz-i inkâr külli inkârdır îmân gider yok olur, yazık olur. Onun için Allah’ın kahrından, gazâbından, Allah’ın rahmetine, merhametine koşmalıyız. İslam tamamen Allah’ın rahmetidir, mağfiretidir, merhametidir, ezelî ve ebedî lütuflarıdır. Hayat veren nurdur İslam unutma bunu mutlu ol, hayat bul, bu nurla aydınlan! İşte bütün çağları, gökleri, arşı, ötesini, berisini, ruhları, kalpleri aydınlatan işte nur Kur’an’ın, İslam’ın nuru Muhammedî Nur’dur. Bunları ortaya koyan Yüce Allah’tır.
Dakika 10:58
فَقَدْ كَذَّبُواْ بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءهُمْ فَسَوْفَ يَأْتِيهِمْ أَنبَاء مَا كَانُواْ بِهِ يَسْتَهْزِؤُونَ ﴿٥﴾
Hak, kendilerine gelince onu yalanladılar. Alaya aldıkları şeyin haberi yakında kendilerine gelecektir. Allah’u Teâlâ’nın her emri yücedir. Alay edilecek İslam’da tek bir emir yoktur. Tek bir kelimede yoktur İslam’da alay edilecek hattâ bir tek nokta bile bulamazsınız. İslam ilâhîdir eşsiz yücedir çünkü Allah’ın kurduğu düzendir İslam.
أَلَمْ يَرَوْاْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّن قَرْنٍ مَّكَّنَّاهُمْ فِي الأَرْضِ مَا لَمْ نُمَكِّن لَّكُمْ وَأَرْسَلْنَا السَّمَاء عَلَيْهِم مِّدْرَارًا وَجَعَلْنَا الأَنْهَارَ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُم بِذُنُوبِهِمْ وَأَنْشَأْنَا مِن بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ ﴿٦﴾
Bak yüce Rab burada da ne diyor; Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkânları onlara vermiştik. Onlara gökten bol bol yağmur indirmiş, altlarından ırmaklar akıtmıştık fakat onları günahlarından dolayı helâk ettik. Ve kendilerinden sonra başka bir nesil yarattık diyor Cenabı Hak. Aziz dostum!
Cenab-ı Mevlâ;
وَلَوْ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَابًا فِي قِرْطَاسٍ فَلَمَسُوهُ بِأَيْدِيهِمْ لَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ ﴿٧﴾
وَقَالُواْ لَوْلا أُنزِلَ عَلَيْهِ مَلَكٌ وَلَوْ أَنزَلْنَا مَلَكًا لَّقُضِيَ الأمْرُ ثُمَّ لاَ يُنظَرُونَ ﴿٨﴾
Aziz dostum!
Cenab-ı Hak diyor ki; eğer sana kâğıtta yazılı bir kitap indirmiş olsak da onu elleriyle tutsalardı, yine de o kâfirler: “muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir” derlerdi. “Ona bir melek indirilmeli değil miydi?” dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu, Sonra kendilerine hiç göz açtırılmazdı.
وَلَوْ جَعَلْنَاهُ مَلَكًا لَّجَعَلْنَاهُ رَجُلاً وَلَلَبَسْنَا عَلَيْهِم مَّا يَلْبِسُونَ ﴿٩﴾
وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُواْ مِنْهُم مَّا كَانُواْ بِهِ يَسْتَهْزِؤُونَ ﴿١٠﴾
قُلْ سِيرُواْ فِي الأَرْضِ ثُمَّ انظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ ﴿١١﴾
Eğer Peygamberi, biz bir melek yapsaydık, yine de onu bir adam şeklinde yapardık ve onları yine düştükleri kuşkuya düşürürdük. Senden öncede Peygamberlerle alay edilmişti. Fakat onlardan alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıverdi. Deki: “Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş, bir görün!”.
Dakika 15:22
Cenab-ı Hak burada da işte kendi kânûnlarını, kendi nizamını tanımayanlara ne yaptı burada? Uyarısını yaptı, ültimatomunu verdi. Dedi ki: “Nice bizim kânûnlarımızı emirlerimizi, kitaplarımızı, peygamberlerimizi inkâr edenler oldu karşı geldiler. Bizde onları günahları sebebiyle helâk ettik” diyor. Ey insanoğlu! Muhammed’in çağlarını yaşayanlar, 14 asır bundan önce 14 asır Muhammed’in asırlarıdır. Kıyâmete kadar bütün çağlar Muhammedî çağlardır. Bütün milletler Muhammed’in ümmetidir, onun milletidir. Bütün inanan inanmayan bütün insanlık hepsi Muhammed’in ümmetidir. Onun için herkes aklını başına alsın diyor Cenab-ı Hak! Önceki helâk olan milletlerin başına gelen belâlar sizin başınıza gelmesin diyor. Kur’an-ı Kerimi, Hz. Muhammed’i bir yandan beşîr olarak, bir yandan nezîr olarak gönderdi. Müjdelerle gönderdi tehlikeleri haber verdi, uyardı uyarmadığı bir konu bırakmadı. Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed insanlığın tümünü kıyâmete kadar uyarmaktadır ve doğru gidenleri de bitmek tükenmek bilmeyen Allah’ın lütuflarıyla müjdelemektedir.
قُل لِّمَن مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُل لِلّهِ كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لاَ رَيْبَ فِيهِ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ ﴿١٢﴾
وَلَهُ مَا سَكَنَ فِي اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿١٣﴾
Aziz dostlarım,
Cenab-ı Hak diyor ki deki: “Göklerde ve yerde olanlar kimindir? Elbette “Allah’ındır” de. O, rahmet etmeyi kendi nefsine yazmıştır. Sizi, varlığında asla şüphe olmayan kıyâmet gününde O sizi toplayacaktır. Ama kendilerini zarara sokanlar inanmazlar. Vay geldi o inanmayanların hâline! Gecede, gündüzde barınan her şey O’nundur yani Allah’ındır. O, işitendir, bilendir.
Bütün mahlûkatta işittirdiklerini kim işittiriyor? Her şeyi işten Allah bize de işitme duyusu vermiş. Her şeyi ezelî, ebedî gören Allah bize de görme yeteneğini vermiş. Daha neler vermiş, daha neler vermiş şöyle bir bak görelim, bakalım, görelim, düşünelim!
Yine Yüce Rab diyor ki;
قُلْ أَغَيْرَ اللّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلاَ يُطْعَمُ قُلْ إِنِّيَ أُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَسْلَمَ وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكَينَ ﴿١٤﴾
قُلْ إِنِّيَ أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿١٥﴾
مَّن يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُ وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ ﴿١٦﴾
Ey aziz dostum,
Bak Yüce Rab diyor ki; Deki; “Gökleri ve yeri yoktan var eden besleyen, fakat kendisi beslenmeyen Allah’tan başka dost mu tutayım?” Ey Habîbim Muhammed Mustafa! Böyle söyle onlara. “Ben İslam olanların ilki olmakla emrolundum” de ve sakın Allah’a ortak koşanlardan olma. Deki; Ey Şanlı Muhammed (A.S.V)! Bu Kur’an-ı Kerimi iyi anlatın. Ey Muhammed’in ümmeti! “Eğer Rabbime isyân edersem, büyük bir günün azâbından korkarım de”. O gün kimden azâb giderilirse, kuşkusuz Allah ona rahmet etmiştir. İşte apaçık kurtuluş budur.
Aziz dostum, Cenab-ı Hak buyuruyor ki;
وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدُيرٌ ﴿١٧﴾
وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ ﴿١٨﴾
Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine kendisinden başka açacak yoktur. O zararı senden def edecek O’ndan başkası var mıdır? Yoktur ve eğer sana bir hayır dokundurursa kuşkusuz, O her şeyi yapabilendir. O kullarının üstünde tam hâkimdir. O hüküm ve hikmet sahibidir. Her şeyden haberdardır.
Dakika 22:34