42- Amelde Fıkhı Ekber Ders 42
AMELDE FIKH-I EKBER DERS 42
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, Amelde Fıkh-ı Ekber ile keşif notlarımız devam etmektedir. Fıkıh okulunda okuyalım, okutalım. Dersimizin konusu yine namazın sünnetleridir. Namaz kılanın önünden geçme konusunda: Şimdi bu konuda elimizdeki kıymetli delillere istinad ederek konumuzun dersini işleyelim. Namazı kesmediği ve iptal etmeyeceği hususunda bütün hak mezheplerden bu dört mezhebin yüksek âlimleri ittifak etmişlerdir. Yani namaz kılanın önünden biri geçtiği zaman, namazı bozmayacağı, iptal etmeyeceği konusunda bu dört mezhebin yüksek âlimleri ittifak etmişlerdir, namaz bozulmaz demişlerdir. Yalnız geri çevirmediği zaman, namazı noksan olur da demişlerdir. Yani önünden geçene engel olman da gerekiyor. Geri çevirmediği zaman namazı noksan olur demişlerdir. Bunların kaynağında çok kıymetli muhaddisler ve fakihler ve fıkıh eserleri bulunmaktadır. İşte bunlardan bir tanesi de Redd’ül Muhtar’dır. Kıymetliler, kişinin namazını hiçbir şey bozmaz, kesemez. Gücünüzün yettiği kadar önünüzden geçenleri uzaklaştırın. İşte Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberlerden biri budur bu konuda. Kıymetli efendiler, İbn-i Mesut’tan da gelen bir haberde (R.A.) bir kimsenin namaz kılanın önünden geçmesi, ecrinin sevabının yarısını götürür, mahveder. Abdullah’ın önünden biri geçmek isteyince, ona yapışır ve geri çevirirdi. Kıymetli efendiler, bunu da yine kıymetli muhaddislerimiz rivayet etmişler. Bunlardan birisi de Buhârî Şerif’tir. Şimdi sütreye karşı namaz kılarsa kendisiyle sütre arasında geçmek artık haram olur demişlerdir. Namaz kılan kişi önüne sütre koyması gerekir. Artık sütresiyle namaz kılanın arasından asla geçilmez. Geçerse geçen kişi haram işlemiş olur. Sütresiz namaz kılıyorsa sadece kıyam yeri ile rükû ve secde yeri arasından geçmek o zaman haram olur. İşte bu söylediklerimiz -daha öncekiler- Hanefilere göre, sonraki Mâlikîlere göre, şimdi de Şafiîlere göre bakın ne diyor? O kıymetli âlimlerin hepsi de çok kıymetli, ilmî delillere dayanarak görüş beyân ediyorlar.
5:02
Namaz kılan ile sütresi arasında 3 arşın ve daha az mesafede geçmek haramdır demişler. Hepsi aynı şeyi söylüyorlar, ifadeler farklı olsa da. Hanbelilere göre sütre edinirse -diyor- kendisi ile bu sütre arasından geçmek uzun da olsa yine haram olur demişler. Sütre edinmemiş ise ayaklarından itibaren 3 arşınlık bir mesafeden geçmek haramdır demişler. İşte, kıymetliler. Bu kıymetli âlimler (R.A.) mükemmel konuları açıklamaktadırlar. Yine namaz kılanın önünden geçenleri uzaklaştırma konusunda da Sevgili Peygamberimiz’den gelen habere bir bakalım. Cihan Peygamberi (A.S.V.) efendimiz şöyle buyurdu: “Sizden birisi namaz kıldığı zaman önünden hiç kimsenin geçmesine müsaade etmesin. Eğer geçen kimse karşı çıkarsa onunla gerekeni yapsın ve ona engel olsun.” Önceleri nasihattan, öğütten anlamayanlara karşı dövüşsün bile demişti ama sonra bu dövüşsün kelimesi fesh edilmiş, yerini İslam’ın ilim, irfanı, İslam medeniyeti kalpleri kuşatmıştır. Sonra önünden geçen kişi -diyor bakın- bu kişinin yakınında şeytan vardır dedi Peygamberimiz. Namaz kılanın önünden geçmek için ya deli ya çocuk ya şeytan olman gerekiyor veyahut da bu emsali. Çocuk aklı ermediği için, deli deli olduğu için, öbürü de şeytan olduğu için geçmektedir. Onun için kıymetliler, camiye çocukları, delileri ve ticareti sokmayın. Yani camide ibadete, onun ihlasına, caminin edep ve terbiyesine, cami adabına, namaz adabına uymayan hiçbir şeyin camilerde olmaması gerekir. Yine Sevgili Peygamberimiz’den (A.S.V.) şu haber gelmektedir: “Sizlerden birisi kendisini insanlara karşı koruyacak bir şeye doğru namaz kıldığı zaman -yani sütreye doğru- biri önünden geçmek isterse onu uzaklaştırırsın. Eğer adam direnirse onunla dövüşsün çünkü o şeytandır.” buyurmuşlar. Artık kıymetliler, o dövüşsün kelimesi sonradan fesh edildi, yerini medeniyetin aldığını hatırlattık. Şimdi Yüce İslam -görüyorsunuz- şeytanlara, cehâlete, zorbalara karşı mücadele vermiştir. Ve bu cehâlete karşı ilim irfanla savaş, dünya durdukça devam edecektir.
10:00
Çünkü Yüce İslam, cehâleti ortadan kaldırmaya geldi. Zulmü, fakirliği, hastalıkları, mikropları kaldırmaya geldi. Mutlu bir hayat kurmaya geldi. Bu Allah’ın kurduğu düzendir, ilâhî nizamdır. İslam, Allah’ın kurduğu kurumdur ve onun kanunlarıdır. Kıymetliler, Hanefi âlimlerine göre bu konuda bakalım ne diyor. Dövüşme emri -diyor- İslam’ın ilk dönemlerinde idi. Bu hüküm sonradan fesih edilmiştir dedi, o yüksek Hanefi âlimleri. Ne güzel söylediler. Şimdi bunu önünü, sonunu bilmeden topluma bu kelimeyi aktarıverenler cahilce, bak İslam dövüşmeyi emrediyor diye düşmana, cahillere, serserinin ağzına koz vermiş olurlar. Konunun önüne, sonuna, nasihine ve mensûhuna iyi bakmak gerekiyor. İçinde bulunduğun şartları iyi incelemek gerekiyor. Yüce âlimlerin yüce ilmini iyice keşfetmeden, hemen falan âlim şöyle dedi deyip de o âlimin o konudaki ilmî izahlarını öğrenmeden içinden cımbızla birini çekip alıp söylüyorsun, o da münafıkların işine yarıyor. İslam düşmanlarının işine yarayabilir, koz olarak kullanabilirler. Yüce İslam adına konuşanlar önce kendi ilmî deryalarına iyi baksınlar. Dar beyinlerle deryadan derya, İslam’ın ilimleri izah edilemez. İslam ilimleri enine boyuna iyice teşhis ve tespit edilmeli. Bugün fıkıh âlimlerinin fıkhını tercüme edenler ve onları anlatmaya çalışanlar buna dikkat etmeli, hem de çok. Bugün İslam fıkhı çok mükemmeldir. Yalnız bu fıkıh ilmini anlayıp anlatanların içinde bazen beyninin dar olanlarını, dar beyinli insanları görmekteyiz ve o zaman ortaya bir fıkıh düşmanlığı, mezhep düşmanlığını körükleyenleri görmekteyiz. Dört mezhebin fıkhında bir hata yok. Hata onu iyi anlamayanlarda. Dar beyinli, cahil, cüce beyinlerde. O cüce beyinler okusunlar, iyice öğrensinler. Dar beyinlerinin ufkunu genişletsinler. Bu ilimle olacak bir iş. Kıymetli ve muhterem efendiler, yine işaretle tesbih ile kıraati açıktan yaparak uzaklaştırmaya -diyor- çalışır Hanefi âlimleri. Namaz kılarken önünden biri geçecek, ona -diyor- işaret, tesbihle kıraati açıktan yaparak uzaklaştırmaya çalış. Çünkü artık İslam onun ilimleri, Müslümanlara yerleşince o medeniyet hiç kimseye namaz kılanın önünden geç deseniz geçmez. Ama cahiller hep bulunur, vardır, cahiller daha çoğunluktadır ve bunun yanında aklı ermeyenler de vardır ve bir başkaları da vardır ve esas şeytanlar bulunmaktadır. Kadınlar da bu konuda işaret ile veya sağ elin sol elin üst kısmına vurarak engel olmaya çalışırlar.
15:08
Konumuz nedir? Namaz kılanın önünden geçene karşı engel olmaya çalışma konusudur. Unutmayalım; konunun başını unutanlar oluyor, ortasını unutanlar oluyor, sonunu dinlerken başını unutanlar olabiliyor. Onun için hatırlatıyoruz ki konumuz unutulmasın. Konunun başı, ortası ve sonu unutulmasın. Yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen bir haber, Ümmü Seleme’nin iki çocuğuna Sevgili Peygamberimiz’in yaptığı şeydir. Bak şimdi: Peygamberimiz o iki çocuğu önünden geçeceği zaman namaz kılarken Peygamberimiz onlara engel olmuş. Ne ile? Tesbih ile. ‘’Namazda iken bir kimseye herhangi bir şey isabet ederse, Sübhanallah desin’’. Çünkü tesbih getirince ona yönelir, dikkati ona çeker. El çırpmak ise kadınlar içindir diye rivayet vardır, Sevgili Peygamberimiz’den gelen bir rivayettir. Ve Ümmü Seleme Annemiz’in iki çocuğu hakkında Peygamberimiz önünden geçmesin çocuklar diye ne yapmıştır? Tesbih ile onları uyarmıştır. El çırpmak ise kadınlar içindir diye rivayet bulunmaktadır. Bu rivayetin de kökeninde yine kıymetli muhaddislerimiz vardır. Bunlardan Buhârî Müslim’i de burada görmekteyiz ayrıca. Mâlikî âlimlerine göre hafif bir şekilde -diyor- eğer başka türlü bir imkân yoksa iterek uzaklaştırması da menduptur demişlerdir. Artık namaz kılanın önünden geçen kimsenin durumunu namaz kılan biliyorsa, ona göre engel olmaya çalışır. Mâlikî âlimleri bu konuda; bunu da ileri sürmüşlerdir. Şafiî ve Hanbelilere göre kendisi ile sütresi arasından geçmekte olan kişiyi iterek de olsa uzaklaştırması sünnettir demişlerdir. Aynı şey söylenmektedir. Mekke ile Harem içinde namaz kılanın önünden geçen kimseye engel olunmaz. Oraların şartları farklıdır, daha önce de derslerimizde işaret edildiği gibi. Cihan Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz’in, Beni Sehim Kapısı’nda namaz kıldığını ve insanların onun önünden geçtiklerini gördüğünü, aralarında bir sütre de bulunmadığını söylemiştir. İşte bu da -görüyorsunuz ki- Mekke ile Harem içinde namaz kılanın önünden geçen kimseye engel olunamıyor. Çünkü oraların şartları farklı; izdiham, kalabalık fazla. İşte, kıymetliler, Cenab-ı Hakk. Namaz kılanın önünden geçmek, namazı keser mi? Namazı kesmediği, iptal etmeyeceği konusunda bütün mezhep âlimlerimizin ittifakına söylemiştik. Kişinin namazını hiçbir şey bozmaz. Gücünün yettiği kadar önünden geçenleri uzaklaştırsın. Kıymetli efendiler, yine Sevgili Peygamberimiz’in sözlerine istinade ederek kıymetli âlimlerimiz görüşlerini belirttiler.
20:16
Engel olamayınca namazı yine tamdır demişlerdir (İmâm-ı Ahmet’e göre). Simsiyah bir köpekten başkası namazı bozmaz demiş Ahmet Bin Hanbel Hazretleri siyah köpek için bu da simsiyah bir köpek için böyle demiştir. Bu da onun bir teşhisidir, tespitidir. Onun keşfidir, dayandığı deliller de bulunmaktadır. Hatta siyah bir köpek şeklinde bir şeytanın o şekilde gelmiş olmasını keşfedebilmek için yine orada kâşif olmak gerekiyor. Yine bakın Muaz ile Mücahit şöyle demişler: “Siyah köpek şeytandır. Dolayısıyla siyah köpek namazı keser.” demişlerdir. Şimdi bu da yine keşfe bağlıdır. Gerçek kâşif âlimlerimiz burada tespitlerini yapmışlar, görüşlerini açığa vurmuşlardır. Zâhirlere göre kadının, köpeğin eve merkebin geçmesi namazı bozar demişlerdir. Bunların da dayandığı (Zâhirîlerin) bir haber bulunmaktadır ki kadın, köpek ve eşek namazı bozar. Devenin semeri gibi bir şey konursa bu insanı korur. Bunlar da Devr-i Saadet’te -bakın- yine birer birer keşfe dayalı, Peygamberimiz’den gelen haberlere istinade etmektedir. Buradaki keşifler şartlara göre, içinde bulunduğu ortama göre yapılır. Her ortamın ayrı keşifleri vardır, değişen şartları vardır. Bunlar da yine kâşiflere bırakılır. Zâhirîler de böyle demişlerdir gelen habere göre. Sizden biri namaz kılmaya kalktığı zaman, devenin semeri gibi bir şey onu korur. Yani burada sütre için deve semeri bile o günkü şartlarda çok bulunanlardan biri buydu. Bugünde şartlar değişti, başka şeyler sütre olarak önüne konulur, konulması gerekir. Eğer önünde sütre olacak ne varsa, bir şey bulunmazsa, o takdirde namazına -bakın- merkep, kadın ve siyah köpeğin geçmesi bozar. Burada tedbir alınmaya, önüne sütre koymaya teşvik yapılmıştır. Ubâde bin Sâmit dedi ki: “Ey Ebû Zer! Siyah köpeğin başka renkteki köpekten farkı nedir?” Şöyle cevap verdi Ebû Zer: “Ey kardeşimin oğlu! Rasulullah (S.A.V.) Efendimiz’e senin sorduğun gibi ben soru sormuştum. Şöyle buyurdu: Siyah köpek şeytandır.” Şimdi kıymetliler, bu Hadis-i Şerifi bir cemaatin rivayet ettiğini muhaddislerimiz söylemektedir. Bu da Allah’ın Resulü’nün keşfine bağlıdır, dayalıdır. Yüce Allah’ın (C.C) Şanlı Peygamberi’nin keşfine. Şimdi bu her siyah köpek için midir? Özel olarak bazen o surete bürünmüş şeytanların o şekilde görünen şekli midir? Bunu da kâşiflere, Allah’ın Resulüne, Allah’a ve Peygamber’e bırakmak gerekir.
25:44
Çalışmalarına zâhirde -bakın Zâhirîler böyle demişler ve bu haberlere istinat etmişlerdir- Peygamber’in bir merkebin, onu sütre edilerek namaz kılmasından bahseden Fadl bin Abbas’ın rivayeti ve yine Sevgili Peygamberimiz’in namaz kılma şeklini ihtivâ eden, daha önce geçmiş bulunan Hz. Ayşe’nin rivayeti ile çelişmektedir. Bakın burada, haberlerde çelişme de vardır. Bu haberleri, çelişen haberleri ne yapacaksın? Çelişmeyen haberlere hamledip, çelişmeyenlerle fetvalar verilmiştir; çelişenlerle değil. Onun için bu işi ehline, bu kâşif âlimlerimize, bu çelişen ve çelişmeyen haberleri en güzel şekilde keşfeden müçtehit fakih âlimlerimize bırakarak hareket etmek en doğrusudur. Çünkü her şeyin en iyisini Allah ve Resulü, bir de istinbât âlimleri var; keşif âlimleri. İşte bizim fakihlerimiz, fıkıh ilminin büyük üstadları. Bunlar kâşif âlimlerdir. Yine İbn-i Abbas’ın rivayet ettiği hadis ile de çelişmektedir. Bak, görüyorsunuz. Bir haber duyar duymaz o haberin daha sağlam veya çelişen-çelişmeyenleri keşfetmeden istinbât, müçtehit, fakih âlimlerin görüşlerine başvurmadan, ortalıkta hadis gezdirenler bu hatayı, bu yanlışı hep işlemektedirler. Hadislerle amel demiş adam. Fakihlerin görüşüne, kâşiflerin, müçtehitlerin görüşüne başvurmadan kendi dar beynine göre hadis gezdirenler var. Güya hadise göre amel ediyor, sünnete uyduğunu zannediyor. Öyle değil beyefendi, bu iş ilim işidir. Aklının ermediği işe karışma, bilenlere sor, kâşif âlimlere sor öğren de ona göre hareket et. Evet, İbn-i Abbas Hazretleri (R.A.) Hz. Peygamber (S.A.V.) namaz kılarken merkebe binmiş olduğu hâlde önünden geçmiş, hiçbir şey dememiş, niye? Namazı bozulmamış, bozulmamış. Çünkü keşfe dayalı özel haberler vardır. Güçlü rivayetlerin karşısında özellikle kâşiflerin keşfedeceği özel haberlerle güçlü haberler çeliştiği zaman iş yine ehline; kâşiflere ve müçtehitlere bırakılır. Onlar bu işi keşfederler. Bunun için rastgele birileri eğer ortalıkta şu hadis bunu diyor öteki hadis şunu söylüyor diye, bunların keşfini yapmadan, kâşif âlimlere başvurmadan, hele de bu dört mezhebin görüşlerini almadan hareket edenler cahil, cühela, dar beyinli ve fitne fesat peşinde koşanlar, farkında olmadan fitneye alet olanlar bulunmaktadır. Bunlara dikkat edilmesi gerekir.
30:33
Niçin biz burada fıkıh ilminden keşif notları veriyoruz? Bu konuda da Müslümanlar gözlerini açsınlar. Ehil olmayanların fetvasına bakmasınlar. Fetvalar ehliyet ister. Ehliyetsiz doktorun yanına giderse hasta, perişan olur. Ehliyetsiz hocaların yanına giderseniz sizi dinden imândan ederler. Cahil bunu fark etmez, bilmez. Baş parmaklar Hanefilere göre iki kulağın yumuşağına götürülür. Yine Hanefilere göre sadece kadınlar ellerini omuz hizasına kadar kaldırırlar. Hanbeliler ile Hanefilere göre ise göbek altında tutulur. Şafiîlere göre ise göğsün altında tutulur. Mâlikîlere göre ise serbest bırakılır. Bunlar güzel güzel rahmet ihtilâflarıdır ve İslam’ın kolaylık ve geniş caddesinin izah tarzlarıdır. Bu yüksek âlimler öyle de böyle de olabileceğini delillere dayamışlar. Herkes o yüksek âlimlerin ilmî delillerine dayanarak mezhebini yaşasın, cahillere uymasın. Bu âlimlere, bunların ortaya koyduğu delillere istinade ederek herkes mezhebini yaşasın. Bu mezhep taassubu değil; bilenle hareket etmektir. Mezhepsizlik ise bu dört mezhebin delillerini yok etmek istiyorsan sende din, imân kalmaz. Dört mezhebin delilleri Kur’an-ı Kerim, sünnet, İcmâ, kıyas hem de sahih deliller. Senden bunlar, bu delilleri daha iyi biliyorlar. Bütün delilleri incele, ondan sonra kanaatini ortaya koyduğun zaman, bu âlimlerin ne kadar yüksek âlim olduklarını görürsün. Bu da el bağlama; namazda iken el bağlama durumu ile ilgili. Namaz kılan kişi secde edeceği yere bakar. Konumuz namazın sünnetleridir. Unutmayalım konumuzu. Hanefiler ile Hanbelilere göre Sübhaneke duası, Şafiîlere göre teveccüh duası okunur. Mâlikîlere göre bu iki dua okunmaz. İttifakla gizlice Euzu Besmele okunur. Hanefiler ile Hanbelilere göre gizlice besmele okunur. Şafiîlere göre ise besmele açıktan okunur. Mâlikîlere göre besmele okunmaz, sonra Fatiha’yı okur. Bakın, kıymetliler. Yine (Veled dâllin)’den sonra kişi âmin der. Mâlikîler ile Hanefilere göre bunu gizli söyler (âmin). Şafiîler ile Hanbelilere göre açıktan söyler. Evet, Fatiha’dan sonra sure veya ayet okunur. Şimdi bakın, her konuda bu âlimler rahmet ihtilâfında bulunmuşlar. Öyle de böyle de olabileceği ortaya delillerle çıkmıştır.
35:09
Onun için müsterih olarak herkes kendi mezhebine göre hareket etsin. Çünkü hepsinin delilleri var. Şanlı Peygamber’e istinat edin, o Peygamber ağacının ilim dalları ezele ebede uzanmaktadır. Bu âlimler ise bunun keşfini yapmaktadırlar. İlmin keşiflerini, delillerin keşfini yapmaktadırlar. Evet, yine Hanefiler dışındaki diğer âlimlere göre rükûya giderken eller kaldırılır. Rükûda 3 defa ‘’Sübhane rabbiyel azim’’ denir, Hanefiler rükûya giderken ellerini kaldırmazlar. Fakat bütün mezheplerde rükûda ‘’Sübhane rabbiyel azim denir. Buna ‘’ve bihamdihi’’ ibaresi ile ilave etmişlerdir. Yine burada Hanefilerin dışındakiler yapmış; Hanefiler bu ilaveyi yapmazlar. Onlar sadece ‘’Sübhane rabbiyel azim’’ derler rükûda. Şimdi bunların hepsi mükemmel keşiflerdir. Ama içinde daha mükemmel olanı olur mu? Evet, olur. ‘’Semi allahü limen Hamideh’’. Bunu da söylerken bilerek ne yapar? Rükûdan kalkar. Düşün, rükûdan başını kaldırır. İmama uyan kişi Şafiîler dışında diğer âlimlere göre sadece ‘’Rabbena lekel hamd’’ der. Şafiîlere göre imam gibi cemaat de iki cümleyi de söylerler. Görüyorsunuz, burada da Şafiîlerin keşfi farklıdır. Hanefiler dışındaki müçtehitlere göre eller kaldırılır. Bakın, Hanefilere göre ancak iftitah tekbiri esnasında eller kaldırılır, diğer tekbirlerde eller kaldırılmaz Hanefilere göre. Hanefi âlimlerine de diğer âlimlerimize de Allah çok rahmet eylesin. Hanefilere göre yüz, iki avuç arasına konur secdede iken. Secdede ‘’Sübhane rabbiyel âlâ‘’ denilir. Hanefiler dışındakilere göre buna ‘’ve bihamdihi’’ kelimesi de buna ilave edilir. Burada da Hanefiler bu ilaveyi yapmazlar. Hanefiler, namaza hiçbir ilaveyi kabul etmezler. İki secde arasında Hanefiler dışındaki müçtehitlere göre ‘’Rabbiğfirli’’ diyerek dua edilir. Hanefiler bunu da, bu ilaveyi de yapmazlar. Bakın Hanefiler dışındaki müçtehitlere göre ‘’Rabbiğfirli’’ diyerek dua edilir. Ne zaman? İki secde arasında oturduğu zaman. Şafiîler ile Hanbelilere göre iki el ile yere dayanılır. Şafiîlere göre istirahat oturuşu yapılır ve kalkılırken iki el kaldırılır. Yine Mâlikîlere göre besmele okunmaz. Cumhura göre besmele okunur. Sabah namazında rükûdan önce Kunut duası okunur. Bu rükûn Mâlikîlere göre olup onlara göre bunu yapmak daha faziletlidir.
40:01
Rükûdan sonra da kunut caizdir. Şafiîlere göre Kunut, rükûdan sonra yapılır. Hanbelilere göre vitir namazında bütün sünnetleri de rükûdan sonra Kunut duası okunur. -Bakın Hanbelilere göre- vitir namazında bütün sünnetlerde rükûdan sonra Kunut duası okunur demiş. Kim? Hanbeliler. Şafiîlere göre sadece işaret parmağı açılır, diğerleri yumulur. Ne zaman? Oturup da iki dizinin üzerine ellerini koyduğu zaman. İşaret parmağı açılır, diğerleri yumulur. Hanbelilere göre baş parmak, orta parmak ile halka yapılır. Hanefilere göre ‘’La İlahe İllallah’’ sözü söylenirken işaret parmağı ile işaret edilir. ‘’İllallah’’ denilirken hareket ettirilmeksizin işaret parmağı ile işaret edilir. Mâlikîlere göre ise teşehhüdün başlangıcından itibaren hem işaret edilir hem de hareket ettirilir. Hanefilerin durumunu bir daha hatırlatayım: Hanefiler ‘’La İlahe’’ sözünü söylerken işaret parmağı ile işaret edilir, parmağını kaldırır. İllallah’’ denirken hareket ettirmeksizin işaret parmağıyla işaret eder ve indirir aşağı. Kıymetliler, Şafiîlerin dışındaki diğer âlimlere göre bu teşehhüde birinci oturuşta herhangi bir şey ilave edilmez. Fakat Şafiîlere göre sadece Hz. Peygamber’e salavat ilave edilir. Son teşehhüde gelince; buna İbrahimî salavat ilave edilir. İşte burada da Şafiîlerle diğer mezhepler arasındaki farklardan biri budur. Diğeri de Hanefilerin dışındaki diğer âlimlerimize göre son teşehhüdde teverrük şeklinde oturulur. Hanefilere göre Kur’an-ı Kerim ve sünnetten varit olmuş dualarla Allah’a dua edilir. Cumhura göre ise herkes dilediği şekilde dua eder demişlerdir. ‘’Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah’’ bu da selam lafzıdır bütün mezheplere göre. Mâlikîlere göre buna ve berekâtühü sözü de ilave edilir. Bakın; Mâlikîlere göre. Fakat bu sözler söylenirken uzatılmaz kısa kesilir. Selamı kısa kesmek de ayrıca sünnettir buyrulmuştur. Hanefilere göre, nafile namazlarda son iki rekâtta ve vitir namazının bütün rekâtlarında sure okunur. Bakın; nafile namazlarda ve yine son iki rekâtta da, vitir namazının bütün rekâtlarında yani zammı sure okunur. Şafiîlere göre nafilelerde son iki rekâtta farzlar gibi sure okunmaz Şafiîlerde (R.A.) Bu yüksek âlimlerimize bol bol rahmet okumak görevimizdir (R.A.) Kıymetliler,
45:01
durmadan rahmet okuyun bu zât-ı muhteremlere. Şimdi bir de namazın mekruhlarına şöyle bir göz atarak derslerimizi; fıkıh okulundaki derslerimizi yürütelim. Cumhura göre namazın mekruhları tenzihîdir. Hanefilere göre ya tenzihîdir veyahut da tahrimîdir. Şimdi burada tenzihî olanlar -tabii faziletli olanı terk etmek demektir- Veyahut da tahrimîdir. Tahrimî mekruh şer’an subuti-zanni bir delille yasaklanan mekruhlardır. Bu, dolayısıyla vacip derecesinde bir tahrimiyettir. Tahrimen mekruh derse Hanefiler, bundan da ayrıca şiddetle kaçınmak lazım. Her mekruhtan kaçınmak lazım ama tahrimîler daha da tehlikelidir. Namazda mekruh olan şeyler: Hanefilere göre namazın vaciplerinden birini kasten terk etmek, tahrimen mekruhtur. Mesela Fatiha’yı okumadın, sure okumayı terk ettin, gizli okunan yerde açıktan okudun, açıktan okunacak yerde gizli okudun. Bunlar birer birer tahrimen mekruhtur Hanefilerde. Namaz her ne kadar sahihtir ama tahrimen mekruh olarak sahihtir. Yeniden kılınması ise vaciptir. Hanefilere göre rükûya gitmek, rükûdan kalkmak elleri kaldırmak mekruhtur. Şimdi rükûya giderken elleri kaldırıyor, rükûdan kalkarken yine elleri kaldırıyor. Bunlar Hanefilerde mekruhtur. Namazın içine fazla bir hareket ilave etmek anlamındadır. Namaz fâsid olmaz ama mekruhtur Hanefilere göre. Yine namazın sünnetlerinden birini bilerek terk etmek de tenzihen mekruhtur Hanefilere göre. Sübhaneke, mesela; Sübhaneke’yi terk ettin, okumadın: Tenzihen mekruhtur. Rükû ve secdedeki tesbihleri terk ettin. Tekbiri, tesmit veya tahmitleri terk etmek: Bunlar da birer birer mekruhtur. İftitah tekbiri farzdır, bunu öbürlerine karıştırmamak gerekir. Mâlikîlere göre farz namazlarda Fatiha’dan ve sureden önce teavvüz ve besmele çekmek mekruhtur. Dikkat et: Mâlikîlere göre farz namazlarda Fatiha’dan önce ve sureden önce Euzü Besmele okumak mekruhtur. Yine Mâlikîlere göre Fatiha ve sure okumadan veya okuyuş arasında dua etmek de mekruhtur. İkinci rekâtta, birinci rekâtta göre daha uzun okumak da mekruhtur. İkinci rekâtta değil birinci rekâtta uzun okumalıdır. Hanefiler bunu üç ayetten fazla miktarı ile sınırlandırmışlardır.
50:00
Evet, yani ikinci rekâttaki uzun okumak üç ayeti geçtikten sonra uzun sayılır demişlerdir. Başka bir ölçüde birinci rekâttaki zammı surenin yarıdan fazla ikinci rekâtta uzun okunursa, buna uzundur demekle bu ölçüyü koymuşlardır. Kıymetliler, yine aynı surenin tekrarlanması da mekruhtur nafile namazlarda. Hanefilere göre mekruh değildir. Hanbelilere göre yine mekruh değildir. Sevgili Peygamberimiz’in (A.S.V.) kıldırdığı namazın her iki rekâtında da A’raf Suresi’ni okumuş olduğu rivayeti bulunmaktadır. Fatiha’nın tek bir rekâtta tekrarlanması da mekruhtur. Onlara göre Fatiha rükûndur. Hanefilere göre belli bir surenin okunması, başkasının okunmaması da mekruhtur. Şimdi dolayısıyla Hanefilerde farzların ilk iki rekâtında da olsa Fatiha okumak vaciptir, öbürlerinde rükündür. Yine Kur’an-ı Kerim’in tertibinin tersine, kıraatin mekruh olduğu hususunda bütün âlimler ittifak etmişlerdir. Mesela birinci rekâtta adam tutmuş, (Nasr) İzaca’yıokumuş daha sonra da gitmiş Kâfirûn Suresi’ni okumuş; bu mekruhtur. Kâfirûn’dan sonra (Nasr) İzaca’yı okuman gerekiyor veya (Tebbet) Lehep Suresi’nden sonra İhlas okuman gerekiyordu. Kur’an-ı Kerim baştan sona doğru tertipli okunur, sondan başa doğru okunmaz. Yine gelen kıymetli habere göre, kendisine Kur’an-ı Kerim’i tersine okuyan kimse hakkında sorulunca şöyle cevap vermiştir. Kim? İbn-i Mesut Hazretleri: “O, kalbi tersine çevrilmiş bir kişidir.” Görüyorsunuz, Kur’an-ı Kerim’i tersine okumak kalbi tersine çevrilmiştir dedi İbn-i Mesut Hazretleri. Bu haber İbn-i Mesut’tan geliyor. Rükû veya secdede kıraatte bulunmak: Rükûda iken surenin okunmasını tamamlamak da mekruhtur. Kıyamı kıyam olarak yap, rükûu rükû olarak yap. Bunları birbirine karıştırma. Fatiha’nın okunuşunu rükûda tamamlamak namazı iptal edicidir. Çünkü burada da kıyam ile rükû birbirine karışmış. Çünkü Fatiha’yı okumak farzdır. Bu Hanefilerin dışındakilere göre. Hanefiler bunu yapmanın sadece tahrimen mekruh olduğu görüşünü ileri sürmüşlerdir. Fatiha’yı okumak Hanefilere göre farz değil vaciptir. Bu da farzların ilk iki rekâtındadır. Evet, kıymetliler. Rükûda dua etmek, birinci ve ikinci teşehhütten önce duada bulunmak da mekruhtur. Mutlak olarak teşehhüdü açıktan okumak da mekruhtur. Teşehhüt deyince aklımıza Ettehiyat duası gelmelidir. Bir duanın tahsis ederek okuması yine mekruhtur.
55:11
Değişik dualar okunması fazilettir. Şimdi bazı saplantısı ve taassubu olanlar, işte bu mezhep taassubunun kökeninde cehâlet vardır. Adam bir duayı okuyor başka dua bilmiyor, o duanın dışında okunan dualara da iştirak etmiyor. Bu kadar da cahillik olmaz. İslam’da dua tek değil ki. Kur’an-ı Kerim’de dualar tek değil, sünnette tek değil. Peygamberimiz, ömründe bir tek dua yapmış değil ki; nice dualar yapmış. Bu cahillikten, bu taassuplardan da vazgeçilmelidir. Yani; “Ben bilmiyorum, herkes bilmesin. Ben cahilim, herkes cahil olsun” gibi, burada yanlış bir kapasite var. Hanefilere göre burada tahrimî mekruhluktur. Bakın, beden ve sakalları ile oynamak: Bunlar mekruhtur. Bu Hanefilere göre tahrimîdir. Yine gelen haberde Peygamberimiz’den: “Allah sizin için üç şeyi kerih görmüştür: Namazda lüzumsuz şekilde oynamak, oruçta çirkin ve müstehcen sözler söylemek (ahlâk dışı sözler söylemek), kabirlerde gülmek.” Adam ölünün başında, mezar başında gülüyor. Bunlar çirkin şeylerdir. Kim diyor? Peygamberimiz’den gelen haber bunlar. Ama bazen gerekli olan şeyler vardır. Gerekli olan şeylerin yapılması mekruh olmaz. Onları da bunlara karıştırmamak lazım. Eğer yapman gerekiyorsa, sadece bir defaya mahsus olarak yap. “Sizden biri namaza durduğu zaman çakıl taşlarına dokunmasın. Çünkü rahmet ona önden gelir.” buyurmuşlar. Bu namaza durmadan önce tedbirini al, namaza durduktan sonra artık amelî kesir namazı bozar. Abdeste iştikalin mekruh olduğu ve huşûya da aykırı olduğu; namazlarında huşû, huzur içinde bulunanlar kurtulmuştur. Mü’minûn Suresi’nde bu açıklanmıştı. Yine parmakları çıtlatmayı da yasaklamıştır Peygamberimiz. Namazda bulunduğu zaman parmaklarını çıtlatma, çıtırdatma. Yine başka bir haber de Peygamberimiz’den: Namazda iken kişinin ağzını eliyle kapamasını yasaklamıştır. Kadınların namazda peçe kullanmaları da mekruhtur. Hanbeliler amel-i kalil, bunda bir beis yoktur demişlerdir. Bu amel-i kalil, bütün mezheplerde namazı bozmaz. Hz. Ayşe -bakın- bir gün kapıyı çaldı. Sevgili Peygamberimiz’e namazdayken kapıyı açtı. Oradaki durumun, lüzumun ne olduğunu Allah ve Resulü iyi biliyor. Namazda iken yılan ile akrebin öldürülmesini emretmiştir. Bunlar da zarardan korunmaya yönelik tedbirlerdir.
1:00:00
Akrebi görünce ona doğru adımlarını atar, takunya veya ayakkabısını alıp onu öldürür.Aynı zamanda bu şekilde davranması zarardan korunmasıdır. İttifakla kerahatsiz olarak bu caizdir. İki çocuğun dövüşmekte olduğunu görür ve birinin diğerini kuyuya düşürmesinden korkarsa hemen onları ayırır ve namazına devam eder. Bu gibi şeyler namazı bozmaz eğer amel-i kesire dönüşmezse. Çok amel-i kesire dönüşürse namaz yeniden kılınır. Amel-i kesir ile amel-i kalil çok iş ile az iş demektir. Amel-i kesir çok işlemektir, bu namazı bozar. Bunların ölçüsü de örfe bağlıdır demişler. Sevgili Peygamberimiz’in yaptığı işlere benzeyen her iş az iştir. Yine ölçü Sevgili Peygamberimiz’dir (A.S.V.). Peygamber’in her rekâtta Ümâme’yi omzuna alması ve yere koymasıdır. Fakat Hanefilere göre namaz esnasında çocuğu omuza almak mekruhtur. Bununla ilgili olarak gelen rivayet şu Hadis-i Şerif ile mesh edilmiştir, bakın. Hanefilerin nasih ve mensuh konusunda dikkat edilmesi lazım. Bu mensuh olduğunu bilmeden, ağzına almışlar birileri, çocuklarla namaz kılınır diyorlar. Bakın, bu nesh edilmiştir. Peygamberimiz sürekli Ümâme ile namaz kılmamış, sonra o şekilde namaz kılma nesh edilmiş, onun hükmü ortadan kaldırılmıştır. Şüphesiz namazda namazın kendisine mahsus bir meşguliyet vardır. İşte bak bu hadis namaza aykırı olan her şeyi ortadan kaldırıyor. Hz. Peygamber’in yaptıklarından fazla olan işler ise, zaten namazı iptal eder, bozar. Zarûretler ise müstesnadır. Mâlikîlere göre pire ve benzeri haşereyi, bunları öldürmek mekruhtur. Hanefiler de Hanbeliler gibi söylemişlerdir. Kıymetliler, elbiseyi toplamak, kaldırmak: Namazda bunlar mekruhtur. Saçlarını toplamak da saçları ile uğraşmak da mekruhtur. Yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde: “Yedi kemik üzerine secde etmekle ve elbise ve saçları bağlamakla emrolundum.” diyor. Kıymetli muhaddislerimizin rivayet ettiği Hadis-i Şerif -ki onlardan birisi Müslim ve Buhârî’dir-. Şimdi burada, buradaki mekruhluk tahrimîdir. Tozları silmek de mekruhtur namaz esnasında. Kişinin namazını bitirmeden alnını çokça silmesi cefadandır. Bu da Hanefilere göredir. Parmakları birbirine geçirmek, elleri böğürler üzerine koymak da mekruhtur ve bunda da ittifak vardır (mekruh olduğunda), bütün âlimlerin ittifakı vardır. “Sizden birisi mescitlerde bulunduğu zaman parmaklarını birbirine geçirmesin. Çünkü parmakları birbirine geçirmek şeytandandır. Sizden birisi mescitte bulunduğu sürece dışarı çıkıncaya kadar namazdadır.
1:05:02
Edep ve terbiyesine dikkat etsin.” anlamı vardır. Namaza, cami adabına aykırı işler yapılmaması gerekir. Burada da yine kıymetli muhaddislerimizin rivayeti vardır bu konuda da. Namaz kılarken ellerinin parmaklarını birbirine geçiren kimsenin namazı hakkında; “Bu namaz Allah’ın kendilerine kaza ettiklerinin namazıdır” diye de bir haber bulunmaktadır. Bu da İbn-i Ömer’den rivayet edilmiş, rivayet edenlerden birisi de İbn-i Mâce’dir -muhaddislerimizden-. Kıymetli ve muhterem izleyenler, Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) namazda parmak çıtlatmayı yasaklamıştır. Hanefilere göre tahrimen mekruhtur. Yine namaz dışında ellerin böğürlere konulması tenzihen mekruhtur. İşte, namazın mekruhları ile derslerimiz devam etmektedir. Allah bütün amelleri sâlih olan, imânı kâmil ve dâim olan, her sözü, her işi nur ve hak olan, ebedî mutlu olan kullarından eylesin. Ey Ümmeti- Muhammed! Allah’ın rahmeti üzerinizden eksik olmasın. Allah bütün İslam âlimlerine de ebediyyû’l ebed bol bol rahmet eylesin, mağfiret eylesin, merhamet eylesin.
1:07:14