AmeldeFıkhı-52-01

52- Amelde Fıkhı Ekber Ders 52

AMELDE FIKH-I EKBER DERS – 52

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, fıkıh ekolündeki keşif notlarımızla derslerimiz devam etmektedir. Dersimiz Şafiîî ekolündeki yüksek şahsiyetlere göre namaz konusunda nafile nevafil namazlar konusunda Şafiî ekolünün o kıymetli derslerinden bahsedeceğiz. Cemaatle kılınması sünnet olan nafile namazlar: Şimdi bayram namazları -Şafiîlere göre- Güneş tutulması ve Ay tutulması namazları, yine yağmur duası namazı, teravih namazları. Cemaatle kılınması sünnet olan nafile namazlar olarak Şafiî ekolünde bunları görmekteyiz. Yine bir haberde: “Size farz olur da yapmaktan âciz kalırsınız diye çekindim.” buyurmuşlardır Peygamberimiz. Teravih namazının farz olur endişesiyle Peygamber-i Zîşân Efendimiz teravihe cemaatle devam etmemesinin hikmetini açıklamaktadır. Çünkü farzları yerine getirmediği zaman bir Müslümanın, farzın terkinden dolayı azap görmesinden, dolayısıyla ümmetinin de azaba düşmesinden, azap görmesinden Peygamberimiz rahatsız olduğundan dolayı ümmetinin işini dâimâ kolay tutmaya çalışmıştır. “Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.), Ramazan-ı Şerifte bize sekiz rekât namaz kıldırdı yani teravihten sonra vitir namazını kıldı. Ertesi gece olunca mescitte gece vakti toplandık ve Hz. Peygamber’in (S.A.V.) çıkıp gelmesini bekledik, nihayet sabah oldu.” diyor. Kıymetliler, erkekleri Übey bin Ka’b, kadınları da Süleyman bin Ebû Hasme imamlığında cemaatle kılınmasını Hz. Ömer yaptı ve teravih namazı yirmi rekât olup on selamda kılınır; Şafiîlerde de böyle. Teravih namazının yirmi rekât olduğunu Hz. Ömer ve sahabeler biliyorlardı. Peygamberimiz bu ümmetime farz olur endişesiyle bunu sekiz kıldı ve yirmi rekâtı herkes evlerinde kılıyorlardı. Şimdi kılınma zamanı yatsı namazı ile sabah vakti arasında olup Ramazan-ı Şerif’in gecelerinde kılınan bir namazdır teravih namazı. Yine teravih namazında niyet: Her iki rekâtta bir teravihe yahut Ramazan-ı Şerif gecelerini ihya etmeye niyet etmelidir Şafiîlerde. Bir selam ile dört rekât olarak kılınırsa Şafiîlerde sahih olmaz.

5:02

Dikkat et: Teravih namazı bir selam ile dört rekât olarak kılınırsa sahih olmaz. Çünkü Peygamberimiz’in uygulaması iki rekâtta olduğu konusunda Şafiîler buraya daha sıkı sarılmışlardır. Yine başka bir haberde; “Her kim gecenin son kısmında kalkamamaktan korkarsa (kalkamazsa) gecenin evvelinde vitir namazını kılsın. Gecenin son kısmında kalkacağını uman kimse gecenin son kısmında vitri kılsın. Çünkü gecenin sonundaki namaza hem gece hem gündüz melekleri şahit olurlar.” diye Peygamberimiz’den bu haber rivayet edilmiştir. Bu haberin kaynağında kıymetli muhaddislerimizden Sahih-i Müslim bulunmaktadır. Cemaatle kılınması sünnet olmayan nafile namazlar -Şafiî ekolünde-. Farzlarla birlikte kılınan namazlara sünnet-i râtibe, sünen-i râtibe gibi isimler verilmiştir. Sabah namazından önce kılınan iki rekât sabahın sünneti, öğle namazından önce kılınan dört rekât yine öğlenin sünneti, öğle namazından sonra kılınan öğlenin son sünneti, ikindiden önce kılınan dört rekât sünnet, yine akşamdan sonra kılınan iki rekât akşamın sünneti, yatsıdan sonra kılınan üç rekât salat-i vitir namazı -ki bu üç rekâtın biri tek olarak kılınır-. Vitir namazının en azı bir rekât olup çoğu on bir rekâttır Şafiîlerde. Vakti ise yatsı namazı ile sabah namazı arasında bulunan zamandır. Cuma namazından önce dört rekât sünnet: Cuma’nın sünnetini kılmak da sünnet olduğu gibi Cuma namazından sonra dört rekât yine sünnet kılınır. Bunlar da nevafil cinsinden olan sünnetlerdir. Farzlara tâbi olmayan diğer nevafil, nafile namazlar. Teheccüd namazı: “Farz namazlardan sonra namazların en faziletlisi gece namazıdır.” diye Peygamberimiz’den bir haber vardır. Bu haberi de Ebû Hureyre Hazretleri Peygamberimiz’den rivayet etmiştir. Kişinin bütün geceyi uykuyla geçirmesi mekruhtur, çünkü insanların uykuya da ihtiyacı vardır. “Gündüz oruç tutuyor musun?” “Evet.” Dedim. “Gece kalkıyor musun?” buyurdu Sevgili Peygamberimiz. “Evet.” Dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Fakat ben hem oruç tutar hem iftar ederim hem namazı kılar hem uyurum hem de kadınlarla ilişkide bulunurum. Her kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.”

10: 06

Cihan Peygamberi böyle buyurdu (A.S.V.). Şimdi bunu da hem Müslim hem de Buhârî gibi muhaddisler rivayet ediyor. Efendim, bunu kime söyledi? Peygamberimiz Abdullah bin Amr (R.A.) Hazretleri’ne söyledi. O da bunu böyle rivayet eyledi. Gündüz kılınan nafile namazlarının en faziletlisi evde kılınandır. Evet, Şafiî ekolünde de durum böyledir. Kişinin kıldığı namazların en faziletlisi, farzlar dışında evde kılınandır. Peygamberimiz’den gelen haber budur. Bu habere dayanaraktan kıymetli bu bütün müçtehitlerimiz, bütün âlimlerimiz zaten bu haberlere istinat ederek mezheplerine gerçek hükümleri, fıkıh hükümlerini ortaya koymuşlardır. Yani mezhep dediğin zaman o mezhebin içindeki bütün âlimler Kur’an-ı Kerim’e, sünnete göre, icmâ ve kıyasa, aslî ve fer’i delillere ve gerçek, hak içtihatlarına göre mezheplerine bu fıkhî hükümleri koymuşlardır. Mezhebi iyi anlamayan insanlar ilimsiz, irfansız, kitapsız, âlimsiz; yani okul olacak hocası olmayacak, kadın olacak kocası olmayacak, oğlan olacak babası olmayacak. Şimdi mezhepsizlerin aradığı bunun gibi bir yanılgıdır. Ne yaptığını bilmiyorlar. Mezheple İslâmîyet’i yaşayan bir Müslüman, bilen âlimler ordusuna katılan insan gibidir ve odur. Mezhepsizlik, ilimsizlik, irfansızlık. Yani toplumun önünden gidenleri yok etmek, cahilleri cahillerle baş başa bırakmak gibi mezhepsizliğin insanları o kadar kötü sonuçlara yönelttiği taraflar var ki bu mezhepsizler ne yaptıklarını bilmiyorlar. Bir de bu hak mezheplerin, âlimlerin dayandığı istinat belgeleri, mezheplerin belgesi nedir? Kur’an-ı Kerim, sünnet, icmâ kıyas gibi aslî deliller ve fer’i delillerdir. Bu delilleri yok sayarsa, bir insan da bu delillere dayalı olan ilimleri de yok sayarsa burada hem dinsizlik tehlikesi hem de ilim irfanı yok etme gibi ihanet çeteciliği ortaya çıkmaktadır. Bunu bir kısmı başka şekilde yorumlasalar da tehlike boyutları hepsinde bulunmaktadır. Mezhepsizler, mezheplerle uğraşmasınlar. Mezhepleri ve fıkıh ekolünü iyi anlasınlar ve bu çağın şartlarına göre yeni hükümler geliştirsinler. Ağacın kökünü yok ederek ağaç ayakta durmaz. Mezhepler, İslam’ın kökleridir, ilmî ekollerdir, dünyayı okutarak gelen okullardır. Bunları yok sayarsanız en büyük ihaneti yapmış olursunuz. Ağaçların köklerini keserseniz gövdeler bir müddet sonra kuruyacaktır.

15: 03

Mezhepsizliğin kökünde nice tehlikeler bulunmaktadır. Teheccüd namazında sünnet olan her iki rekâtında selam vermektir. Gece namazı ikişer ikişerdir. Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde Hz. Ömer’in oğlu bunu rivayet ediyor Peygamberimiz ‘den: “Gece namazı ikişer ikişerdir. Sabah vaktinin eriştiğini gördüğün zaman sonucu vitir olarak kıl.” diye bu haberi rivayet etmiştir ve yine kıymetli muhaddislerimiz bu haberi eserlerine almışlardır. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) gece on üç rekât namaz kılar, bunun beşini vitir olarak tek selamla kılar, çifte sadece son rekâtta oturur ve selam verirdi. Yine Hz. Peygamber’in (A.S.V.) aralarını selam ve kelâm ile ayırmadan beş rekât, yedi rekât vitir kıldığı da olmuştur. Hanefiler ekolündeki bu delillerden vitir namazının üç rekât olduğunu daha önce anlattık. Peygamberimiz’in değişik şekilde vitir kıldığı rivayetleri vardır. Her mezhep köküne, güzel bir delile dayanarak ne yapmıştır? O delile dayanarak o hükmü; fıkhî hükmü ortaya koymuştur. Bunlar rahmet dalgalarıdır, rahmet genişliğidir. Yüce İslam, Allah’ın rahmeti olarak tecelli etmiştir. Bunu azaltmaya, daraltmaya kimsenin hakkı yoktur. Bir rekât nafile namaz kılsa bu Şafiîlerde caizdir. Hanefilerde namaz tek rekât kılınmaz. İllâ en azı iki rekât olmalıdır, hangi namaz olursa olsun. Bu, tabii nafile namazlar için geçerli. Farzların nasıl kılınacağı, kaç rekât olduğu zaten belli. “Ey Emir’ul Mü’minin! -bakın- sen sadece bir rekât namaz kıldın, bu nasıl olur?” Hz. Ömer (R.A.) şöyle cevap verdi: “O kıldığım namaz ancak nafile bir namazdır, dileyen ilave edebilir, dileyen azaltabilir.” dedi ve bu fazladan kılınan namazlar konusunda da kıymetli âlimlerimizin birçok keşifleri vardır ve buradaki ihtilâflarında büyük bir rahmet deryası olduğunu görmekteyiz. Bu haberi de yine kıymetli âlimlerimiz ortaya koymuş, eserlerine almışlar. Şafiîler de kendi mezheplerinin kıymetli eserlerine fıkıh konularıyla ilgili fıkhî eserleri almışlardır. Efendim, bunlardan birisi de işte el-Mecmû’dur. Kıymetliler, yine uykuya yatanın gece kalkıp namaz kılmaya niyetlenmesi müstehaptır. Uykuyu gidermek için yüzünü sıvazlaması ve göğe doğru bakarak ( وَالأَرْضِ السَّمَاوَاتِ خَلْقِ فِي إِنَّ ) ile başlayan Âl-i İmrân Suresi’nin 190. ayetinden sonuna kadar okuması; bunlar da müstehaptır.

20: 15

Efendim, kıyamı uzun tutmak faziletlidir. Dua, istiğfar etmek de müstehaptır. Sahur vaktinde yapmaksa daha faziletlidir. Gece teheccüd namazına kalkanların, gece ibadet edenlerin yapacağı şeylerden biri de tedbir alma konusunda uykuyu kaçırmak için alınan tedbirlerdir. Bunlardan birisi de kuşluk namazıdır. En azı iki rekâttır, en çoğu on iki rekâttır. Yine kıymetli muhaddislerimizin haberine göre: “Sizden birinin vücudunun her bir kemiği için sadaka vermesi gerekir. Kuşluk vakti kılınan her namaz sadaka yerine geçer.“ Peygamberimiz’den bu haber rivayet edilmiştir. Ümmü Hânî’den gelen bir haberde de Sevgili Peygamberimiz, sekiz rekât olarak kılmıştır. Peygamberimiz bu namazları değişik rekâtlarda kılmış, içinde bulunduğu ortama göre en az iki rekât olmak üzere birçok değişik rekâtlarla ibadet etmiştir. Onun hayatı cihat ve ibadettir. “Eğer kuşluk namazını iki kılarsan gafillerden yazılmazsın, eğer dört kılarsan muhsinlerden yazılırsın, eğer altı kılarsan Allah’a karşı tam boyun eğenlerden yazılırsın, sekiz kılarsan kurtuluşa erenlerden yazılırsın, eğer on kılarsan o gün sana günah yazılmaz, on iki kılarsan Allah sana cennette bir ev bina eder.” Şimdi bu da zayıf bir hadistir diye rivayet edilen bu fazilet dolu müjdeyi içinde bulunduran bir Hadis-i Şeriftir. Bunu Beyhâkî rivayet etmiş, zayıf kabul edenler olmuştur. Bu zayıf kabul edenlerden biri Nebevî’dir. Kıymetli dostlarımız, bunun emsali faziletler ve emsali Hadis-i Şerifler bunları desteklediği müddetçe bunlar zayıf değildir. Sen ihlas ile; riyadan uzak, vücubdan, egodan uzak olarak ibadet etmene bak. Yalnız, şunu unutma: İslam’ı bilerek, fıkıh ilmini bilerek hareket et. Dünya gerçek, evrensel tüm ilimleri içinde toplayan hayat üniversitesi, fıkıh ilminin okunduğu üniversitelerdir. Şimdi bu dersler -bakın- biz size fıkıh ekolünden keşif notları veriyoruz. Bu verdiğimiz notlar bütün dünyayı okutacak niteliktedir. Okuyalım, okutalım. İşte okuyoruz, faydalı olmaya çalışıyoruz. Yani bilmeden hareket etmeyelim, bilerek fıkıh ilmini çok iyi bilelim. Çünkü fıkıh ilmi dediğiniz zaman yaşanan, bilinen İslam, uygulaması yapılan İslam.

25: 05

Ölçüyü; Allah’ın ortaya koyduğu ölçüleri fıkıh ilmi ile yüksek âlimlerin önderliğinde İslâmî ölçüleri, hükümleri bilmek, lehine-aleyhine ne varsa bunları bilmek ve fazilet yarışında olmak. Caizler var, ruhsatlar var ama sen faziletli olanı da seçmeye bak. Tahiyyetü’l-mescit namazı: Bu da iki rekâttır. Mescide birkaç kere girmekle bu namazın da tekrarlanması gerekir Şafiîlerde. “Sizden biri mescide girdiği zaman iki rekât kılmadan oturmasın.” Bu Hadis-i Şerife istinat ederek tahiyyetü’l mescit namazını. Mezheplerimiz bu delilleri de güzel keşfetmişler, herkes keşfini ve neticede hükmü ortaya koymuşlardır. Eğer kişi mescide girdiğinde cemaatle namaz kılınmaya başlanmışsa o zaman tahiyye namazı kılınmaz; hemen cemaate uyman gerekir. Kıymetliler, yine namaza başlandığı zaman farz namazdan başka bir namaz kılmak yoktur. Baktın ki cemaatle farz namaz kılınıyor, başka namaz kılamazsın artık; cemaate uy. Bunların teferruatı hakkında zaten her ekolde, her mezhebin ekolünde çok kıymetli bilgiler verilerek geliyor, verilerek gidiyoruz. Çok güzel incelemeler, keşifler yapılmış her mezhepte. Herkes mezhebini bilsin, iyi yaşasın. Yalnız kimse mutaassıp davranmasın; delillerle, ilmî delillerle hareket etsin. Sonra senin bildiğin bir delil vardır, senden daha iyi bilen orada birkaç tane daha delil bilen daha vardır. Taassupla illâ benim bildiğim deyip de başkalarını inkâr etmeye kalkma. Her mezhebin çok mükemmel hak delilleri var. Onun için rahmet deryası genişlemiş, dalgalanıyor. Sen o delile, kendi mezhebindeki delile istinaden o ibadetlerini güzel yap. Onlar birer hak delildir. Ama öbür müçtehitlerin öbür mezheplerinde çok kıymetli, şahane delilleri var. Onun için herkes kendi mezhebini yaşayınca İslam’ı yaşamış olur. Çünkü hepsi hak delillere dayanıyor. Peygamber-i Zîşân Efendimiz öyle de yapmış böyle de yapmış. Öyle de haber var böyle de haber var. Şimdi yolları daraltmanın, kolayları zorlaştırmanın bir mânâsı yok. İslam dini, hayat dinidir. En mutlu hayatı kurmak için gelmiş, cennete seni hazırlıyor. Bu ilimle keşfedilecek bir yüce ilâhî nizamdır. İlimsiz İslam olmaz. Taassubu da bırakalım, ilimle, delillerle hareket etmeye bakalım. Yalnız, bu ilim ve delillerle hareket ederken âlimlerle hareket edelim, müçtehitlerle. Dört mezhebin içerisi âlim kaynıyor, ilim ordusu var. Dört mezhebin içi de dolu -başta Hanefiler olmak üzere-. Bu ilim adamları ile hareket edin; müçtehit usul âlimleri ile. Cahillerle, sahte ilahiyatçılarla hareket etmeyin. Gerçek ilahiyatçı, gerçek ilim adamları. Bunlar her çağın yıldızlarıdır, parlayan yıldızlarıdır.

30: 05

Bu dört mezhebi dışlayan ilahiyatçılara da hiç değer vermeyin. Tabii değer vermeyin derken, onların yanlışlarına değer vermeyin. Gâvurun bile doğruları vardır. Herkesin doğruları da vardır. Doğrular zaten herkesin ortak malıdır, nerede bulursa alır. Doğrular bütün insanlığındır. Doğrular düşmanınızın elinde de olsa doğru doğrudur, eğri olmaz. Yanlışlar dostumuzun elinde de olsa yanlış yanlıştır, o da doğru olmaz. Taassuptan kurtulmanın yollarından biri bu gerçeği anlamaktır. Evet, kıymetliler. Yine farz yerine getirmekle tahiyye görevi de yerine getirilmiş olur. Şimdi camiye girdin, millet, cemaat farz namaz kılıyor. Sen tahiyyetü’l mescidi kılmadın, farza hemen uydun. Senin kıldığın o farz namaz, tahiyyetü’l mescit yerine geçmektedir ayrıca. Çünkü önemli olan namaz kılmak idi. Sen namazı da kıldın. Yine başka bir nafile namaz kılmakla da tahiyye, yerine getirilmiş olur. Mesela camiye girdin, tahiyyetü’l mescit yerine başka bir namaz kıldın. Yine yerine gelir, tahiyyetü’l mescit namazı kılmış olursun. Önemli olan camiye giren kişinin namaz kılmasıdır. Hanefiler bunun için ne demişlerdi? “Camiye girip de beş vaktin namazını kılıyorsan girince tahiyyetü’l mescit yerine geçer, ayrıca tahiyyetü’l mescit namazı kılmaya gerek yoktur.” demişler. Bak, Şafiîler de aynı şeyi söylüyorlar. Ama içeri girdin, hiçbir namaz kılmayıp boş oturacaksın. Hayır; o zaman hemen tahiyyetü’l mescidini kıl -kerahat vakti olmasın, ona da dikkat et-. Cemaatle namaza başlanmış ise kişinin tahiyyetü’l mescit namazı kılması mekruhtur. Görüyorsunuz, sevap alacağı yerde adam günah işliyor, mekruh işliyor. Yani İslam’ı bilmek lazım, bilerek hareket etmek lazım. Bunlardan; yine bu nevafil namazlardan biri de tövbe namazıdır. Hiçbir kul yoktur ki bir günah işlesin, sonra kalkıp abdest alsın ve iki rekât nafile namaz kılsın. Sonra da Allah’tan mağfiret talebinde bulunsun. Böyle yapsın da Allah Teâlâ onun günahlarına mağfiret etmesin. Yani “Onun günahları mağfiret edilir.” diyor Cenab-ı Hakk, Sevgili Peygamberimiz’den gelen bu haberde -bakın- tövbe etmenin yollarını da Peygamberimiz öğretiyor. Bunu da kıymetli muhaddislerimizden rivayet edenler olmuş olduğu gibi bunlardan biride Tirmizî’dir. Yine nevafilden birisi de tesbih namazıdır. Bu da dört rekâttır, kıymetliler. Şimdi şöyle baktığımız zaman, tesbih namazı hakkındaki Hadis-i Şeriflerde şüphe olduğunu söyleyenler, zayıf olduğunu söyleyenler olmuştur. Bazıları Nevevî’nin bu düşüncesini reddederek bu Hadis-i Şeriflerin hasen ve sahih olduğunu da ileri sürmüşlerdir. Yani sen şimdi bir âlimin görüşünü aldın, öbür âlimlerin o Hadis-i Şerifler hakkında ne dediğini bilmiyorsun.

35: 05

Âlimlerimiz bir tane değil ki, pek çok kıymetli âlimlerimiz var. Bunların tümünün görüşlerine bir göz at. Hemen birisi bir şeye zayıf deyince o zayıf olmaz. Ötekine o deliller güçlü gelmiştir, deliller ötekinin elinde vardır ve güçlüdür. Berikine zayıf yoldan gelmiştir, deliller ulaşmamıştır. Onun için, kendine deliller ulaşmadığı için o kendi elindeki delillerin zayıflığını söylüyor. O Hadis-i Şerif, illâ zayıf anlamına gelmez. Bunu da araştırman gerekiyor. Nasıl? Diğer muhaddisler, -bu konuda- diğer âlimler ne diyor? Bütün âlimlerimiz çok kıymetli bizim; tefsir, hadis, fıkıh, Tevhit ilmiyle, naslara dayalı kelâm ilmiyle uğraşan bizim çok kıymetli âlimlerimiz var. Dört mezhebi başta olmak üzere çok kıymetli yüksek âlimlerimiz var. Bunlara göz atmadan, bakmadan ulu orta denen bir şeyi kesip atmamak gerekiyor. Bir hadis zayıf görünüyor ama bir bakıyorsunuz güçlü hadisler onu destekliyor. O zaman, o hadisin zayıf olmadığı ortaya çıkıyor. Bunlara da dikkat edelim. Tabii bunu bilenler biliyor da bilmeyenler bilmiyor. Yine nevafilden birisi de istihare namazıdır. Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde (A.S.V.): “Kur’an-ı Kerim’den bir sure öğretir gibi bütün işlerde istihare yapmayı bize öğretirdi.” diyor. Kim diyor bunu? Caâbir (R.A.) Hazretleri diyor. Ebû Hanife’ye göre bu hadis, nafilelerle ilgilidir. Bak, İmâm-ı Âzam bunu incelemiş, bu Hadis-i Şerifin neyle ilgili olduğunu açıklıyor. Ne diyor? Nafilelerle ilgilidir. Zaten Şafiîler de ne yapmışlar? Nafile ibadet için bu Hadis-i Şerifi ortaya koymuşlardır. Yine bu namazı kılarken Fatiha’dan sonra Kâfirûn Suresi, ikinci rekâtında da İhlas Suresi okunması tavsiye edilmiştir. Evet, kıymetliler. Zevalden sonra kılınan iki rekât, seferden dönüş namazı. “Yine mescide girer ve iki rekât namaz kılar. Cihan Peygamberi seferden dönünce hemen namaz kılardı. Mescide giderdi doğru ve orada iki rekât seferden dönüşüne namaz kılardı.” Bu haberler de kıymetli muhaddislerimizin haberidir, Peygamberimiz’den gelen haberlerdir. “Her kim abdest alır ve onu tam yaparsa -yani abdestini mükemmel al diyor Peygamberimiz- iki rekât namaz kılar ve içinden herhangi bir kötü söz geçirmezse geçmiş günahları mağfiret olunur.” buyurdular. Burada -bakın- dış temizliğine, kalp temizliğine, ihlasa, Allah’a bağlılığa dikkatler çekilerek ibadet tavsiye ediliyor. Rastgele gel, yat-kalk, şapır şupur dışarı çık, ona buna ağzına gelenle, hiç İslam’da olmayan hareketlerle harekette bulun. Bu namaz mıdır şimdi? Namazın iç dünyasındaki miracı: Miraç Allah’ın huzurunda olmayı, namazda Allah’ın huzurunda olmayı kazanan insan, namaz dışında da çok terbiyeli olur,

40: 20

Allah’a saygılı olur Allah saygısı olan da mahlûkatı zaten incitmez, yanlış davranmaz, kötü davranmaz. Hem kendini hem başkalarını korumaya çalışır, kendi değerini bilen başkalarının da değerini bilir. Çünkü herkes Allah’ın kullarıdır; sen ne kadar kıymetliysen Allah’ın bütün kulları kıymetlidir. Ancak insanların değerini yok eden şey küfür, şirk, nifak, kötü ahlâk, cehâlet. Bunlar kişiyi aşağıya götürür. İmân ve onun ilkeleri seni yükseltir. Allah’ın cemaline, rızâsına ulaştırır. Yoksa sahte şeyhlerin dediği gibi hulûle götürmez. İktihada, intizaca, reenkarnasyona götürmez, vahdet-i vücuda da götürmez. Bunlar şirktir. Cehâletten seni İslam ilimleri, Tevhit ilmi, İslâmî ilimler, fıkıh -amelde, itikatta- Fıkh-ı Ekber dersleri. Hele seni şirkten koruyacak birinci ders nedir? Amelde, itikatta Fıkh-ı Ekber’dir. İmâm-ı Âzam’ın ilk yazdığı eser. Selef âlimleri baş altında onu okuyorlardı. Eğer selef yolunda olmak istiyorsan 4 mezhebi iyi bil. Dört mezhebin içinde selef âlimleri; dışında değil. Hariciler kendilerini selef gösteriyorlar. Müslümanın da kanını akıtıp katillik yapıyorlar. En büyük Müslüman kanı akıtan hariciler; bu çağın haricileri ve Hz. Ali’nin zamanında, Osman’ın zamanında Emevilik, Alevilik ve Haricilik: Bunlara dikkat et! Bunları istismar edenler, Yüce İslam’ın dışına çıkanlar, Kur’an-ı Kerim-in dışına çıkanlar, Hz. Ali’nin baş düşmanlığını yapanlar, Kur’an-ı Kerim-i bilmeyenler, Ali’ye tapanlar da böyle. Ali düşmanları da böyle Ali’ye tapanlar da böyle; çünkü ikisinin de arkasında düşman var. Hz. Ali ise tam bir Müslüman, tam bir kahraman, mükemmel bir İslam halifesi. Hz. Ali, iç fitne ile savaşmıştır. Hz. Ali’nin önünde hariciler olmasaydı, sahte Alevilik olmasaydı, Emevilik olmasaydı gerçek Müslümanlar içte bir bütün olsaydı Hz. Ali’nin cihanı tamamen kuşatması da mümkündü, bütün dünyayı. Hz. Ali’nin önünde üç tane engel vardı. Ne vardı? Hariciler. Müslüman kanı akıtıyorlardı ve Emevilik vardı bir de Hz. Ali’nin yolundan sapmış sahte Aleviler vardı. Gerçek Aleviler biziz. Kim o gerçek Alevi? Ali’yi sevmek, Ali’nin yolunda yürümek Alevilik ise, ben Ali’yi dünyadaki herkesten daha çok seviyorum, Ehl-i Beyt’i herkesten daha çok seviyorum. Herkes de benim gibi söylüyor. Ben çok seviyorum. Tamam, o da doğru bende doğruyum. O da seviyor ben de seviyorum.

45: 00

Bunlar söz gelimi kelimeler, seviyoruz. Ali’yi sevmek demek Ali’nin yolu, Peygamber Muhammed’in, Kur’an’ın, sünnetin yolu, hak mezheplerin yolu Ali’nin yoludur. Hanefi mezhebinin kökeninde Hz. Ali’nin ilim anlayışı vardır. Cafer-i Sâdık vardır Hanefi mezhebinin kökeninde, Muhammed Bakır vardır ve Ashab-ı Gûzin vardır, Şanlı Peygamber vardır, Allah’ın ortaya koyduğu gerçek İslam ilkeleri vardır. Hanefilik budur, Mâlikîlik de budur, Şafiîilik de Hanbelilik de budur. Müslümanları birbirinden ayırmaya; Kur’an ’sız Müslümanlık olur mu? İlimsiz, irfansız Müslüman olur mu? Adam Kur’an-ı Kerim’den bir tek ayeti doğru okuyamıyor, bir tek ayete dahi doğru mânâ verme şansı yok. Adam çıkıyor, cahilleri toplamış, ortasında ahkâm kesiyor, İnsanlığı bunlardan kurtarmak gerekiyor, hem de bunlar gizli yürüyor. Gizli yürüyen işler daha tehlikelidir. Açıktan yapıldığı zaman içinden biri çıkar, “bu yaptığın yanlış” diyen biri olur. Yanlışlar açıkta olursa barınamaz, mikrop üretemez, yanlış üretemez. Gizli olunca mikroplar gizli kaynıyor. Cehâlet üstüne cehâlet kaynıyor. Bunun için kıymetli dostlarım, fıkıh ekolünde dünyayı okutarak gelen bu hak mezhepler dünyanın hocalarıdır. İmâm-ı Şafiî ne diyor fıkıhta: Bütün dünya uykudaydı. Ebû Hanife, İmâm-ı Âzam uyardı dünyayı. Dünya, İmâm-ı Âzam’ın talebesi, ehl-i iyâlidir diyor ve bunu itiraf ediyor dünyanın en büyük âlimlerinden biri İmâm-ı Şafiî Hazretleri. Allah hepsine çok rahmet eylesin, mağfiret eylesin, merhamet eylesin, nur üstüne nurla mezarları dolsun ve taşsın. Onun için kıymetliler, İslam’ı delillerle bilelim, fıkıh ekolünü de okuyalım. Yine Şafiî ekolündeki nevafil namazlardan biri de evvabin namazıdır. En azı iki rekâttır. “Her kim akşam ile yatsı namazı arasında altı rekât namaz kılarsa, Allah Teâla (C.C.) ona on iki senelik namaz sevabı verir.” diye Peygamberimiz ‘den haber vardır. Bunu rivayet eden kıymetli muhaddislerimizden biri de Tirmizî’dir. Evet, efendiler. Şimdi yine o kıymetli Şafiîi ekolündeki yüksek şahsiyetlerin, Şafiî ekolündeki derslerle İnşâAllah derslerimiz devam edecektir. Bunlardan birisi de müekked olan sünnetler: Farz namazlara bağlı olan on rekât namaz, on rekât sünnet müekkeddir. Bunların başında sabahın iki rekât sünneti, öğleden önceki iki rekât, yine Cuma namazından önce iki rekât, akşam namazından sonra iki rekât, yatsı namazından sonra iki rekât diye saymışlardır. Akşam ile sabah namazlarının iki rekât sünnetlerinde Kâfirûn ve İhlas sureleri okunur. Bakara Suresi’nin 136. ayet-i kerimesi, yine Âl-i İmrân Suresi’nin 64. ayetlerinin okunması da tavsiye edilmiştir.

50: 10

Sabah akşam, istihare, tahiyyetü’l mescit, ihrama girme namazı ile zeval namazlarında birinci rekâtta yine Kâfirûn Suresi ile ikinci rekâtta İhlas Suresi tavsiye edilmiştir; bunların okunması. Sevgili Peygamberimiz ‘den gelen bir haberde (A.S.V.): “Müezzin sabah ezanını okuyup sabah vakti belli olduktan sonra kalkıp hafifçe iki rekât namaz kılar, sonra yanı üzerine biraz yaslanarak biraz dinlenirdi. Daha sonra müezzin kamet için O’nun yanına gelince çıkıp mescide giderdi.” Mâlikîlerle Hanefiler ise bu haberi başka türlü yollardan başka türlü keşfetmişlerdir. Şafiîlerin bu görüşüne katılmamışlardır. Kim? Mâlikîlerle Hanefiler. Çünkü bu konuda başka türlü gelen haberlerde hem Hanefiler ekolündeki deliller hem de Mâlikîlerin delilleri bulunmaktadır. Onun için Şafiî’nin bu görüşlerine bunlar karşı çıkmışlardır. Bunların hepsi de kendi delillerine göre haklıdırlar. Herkes mezhebini güzelce yaşasın, bizim diyeceğimiz budur. Hanefiler gerçek İslam’ı yaşıyorlar, yaşasınlar, delillere dayanarak. Diğerleri de böyle, çünkü hepsinin dayandığı hak deliller var. Vitir namazı üç rekât olarak kılmak isterse kılabilir Şafiîler de. Vitir namazını iki selamla tamamlamak daha faziletlidir demiş Şafiîler. Fakat Haniflerinkini size söyledik, Mâlikîlerinkini de söyledik. Şimdi Şafiîlerin buradaki aldıkları delillerden aldıkları hükümleri söylüyoruz: Farzlara tâbi olmayan üç nafile namaz vardır. Teheccüd namazı, kuşluk namazı ve teravih namazı. Kıymetli efendiler, şimdi fazilet açısından da şöyle bakalım: Sabah namazının sünneti ile vitir namazı Şafiîlerde de en faziletli olandır, fakat tabii yine her mezhebin kendine göre ortaya koyduğu keşifleri vardır. Şafiî’nin Mezheb-i Cedid’inde vitir namazı daha faziletlidir. Yine Peygamberimiz’den gelen bir haberde: “Allah size öyle bir namaz ile yardımda bulundu ki o namaz sizin için kızıl develerden daha hayırlıdır, bu namaz da vitir namazıdır.” diye rivayet edilmiş. “Kim vitir namazı kılmazsa bizden değildir.” diyen de haberde rivayet edilmiştir. Kıymetli ve muhterem efendiler, burada Şafiîlerin ortaya koyduğu keşifleridir, delileridir. Hanefiler vitir namazını vacip kabul ederler, amelen farzdır, itikaden vaciptir. Her mezhep güzel keşiflerde bulunmuştur. Allah bütün âlimlerimize rahmet eylesin. Ashab-ı Gûzin’in tamamından Allah râzı olsun. Peygamberimiz’e ebediyyû’l ebed salât selam olsun. Yüce Rabb’imize bitmez tükenmez hamd-ü senalar olsun; bizlere bu İslam’ı nasip eylediği için. Ey Ümmet-i Muhammed! Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ve mağfiratüh.

(55:09)

 

(Visited 169 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}