11- Tefsir Ders 11 hayat veren nurun keşif notları
11- Kur‘an-ı Kerim Tefsir Dersi 11
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
İslam’ın îmânı, bütün Peygamberlerin îmânıdır. Bütün İlâhî kitapların ortaya koyduğu îmândır. İslam’ın îmânına inanmadığın zaman, Mûsâ’nın îmânını inkâr ediyorsun. Îsâ’nın îmânını inkâr ediyorsun. Bütün Peygamberlerin îmânı aynı. İslam işte bu bütün Peygamberlerin bütün İlâhî kitapların. Kur’an-ı Kerim ve Muhammed’de son kitap, son Peygamber olduğu için buna inanmadıkça kimsenin îmânı îmân olmaz. Muhammed’in îmânı ile Îsâ’nın îmânı ayrı değil ki. Mûsâ’nın îmânı ile Îsâ’nın, Muhammed’in îmânı, İbrâhim’in, Dâvûd’un, Süleyman’ın, Nuh Peygamberin, Âdem’in îmânları ayrı ayrı değil ki hepsi bir îmân. Allah o zamanda birdi şimdi de bir ebedî bir. İki diyenler Îsâ’ya da, Mûsâ’ya da iftirâ edenlerdir, üç diyenler yine öyledir. Allah birdir. Kur’an, Kur’an’ı Kerim Allah’ın kitâbıdır. İçindeki sözler Allah’ın sözleridir. Peygamber Muhammed’in tek bir kendi kelimesi yoktur. Melek sözü de değildir, cin sözü de değildir, tamâmen Allah sözüdür.
Şimdi kıymetli efendiler,
Ehli kitap sanan kendini bâzıları ‘biz hâriç kimse cennete giremez’ diyorlar Bakara Sûresi 80’inci âyet-i kerimesinde ve 111’inci âyet-i kerimede de. Şimdi bize sayılı birkaç gün hâriç ateş yok derler. Bunlar tamâmen kendi kuruntuları, uydurmalarıdır. Ne İncîl’de, ne Tevrât’ta, ne Kur’an’da nede başka bir kitapta böyle bir safsata yoktur. Îmânını kaybeden îmânsız ölen herkes cehennemdedir kim olursa olsun. Îmânla ölen, Amel-i Sâlih işleyen herkes cennettedir kim olursa olsun. Îmânda, sadece İslam îmânıdır. İslam îmânı da bütün Peygamberlerin îmânıdır. Bütün Peygamberlerin îmânı da İslam’ın îmânıdır. Bütün kitapların îmânı İslam’ın îmânıdır. Bir bütündür, hiç değişmemiştir ebedî değişmez, îmân değişmeyen hükümlerdendir.
Felsefeye gelince, ıttırat kânûnu olan yine olacaktır. Uyum, ritim kânûnu, illiyyet, nedensellik kânûnu, ilk doğuş, son doğuş, uyku, uyanma, bedenin yenilenmesi, sürekli yenisinin yaratılması gibi konularda her an görülen sezilenlerdir. Çünkü sürekli Allah’u Teâlâ yaratma hâlindedir. Hayat sürekli Allah’ın yaratmasıyla sürekli yenilenmektedir. İnsanlar bunun farkında olur veya olmazlar. Onun için felsefede ıttırat kânûnu olan yine olacaktır. Uyum kânûnu, ritim kânûnu, illiyyet, nedensellik kânûnu, ilk doğuş, son doğuş, uyku, uyanma, bedenin yenilenmesi, sürekli yenisinin yaratılması gibi kânûnlar da her an görülen sezilen kânûnlardır. Gaflet ve cehâlet belki perde olmuş görmeyebilir, görmeyenler vardır. Ama gerçek şudur ki hayat sürekli yenilenmektedir.
Kıymetli dostlarım,
Hz. Muhammed (Aleyhisselâtü Vesselâm) Efendimizden şöyle rivâyet olunur; şaşmak, bütün şaşmak o kimseye ki diyor, yâni şaşarım şunlara ki diyor Allah’ın yarattıklarını görüyor, Allah hakkında şüpheye düşüyor bunlara şaşarım diyor.
Dakika 5:15
İlk doğuşu tanır, son doğuşu inkâr eder bunlara şaşarım diyor. Her gün, her gece, ölüp dirilip dururken, sonra dirilmeyi kıyâmeti inkâr eder. Cennete cennet nîmetlerine inanır da yine dünya için çalışır, bunlara şaşarım diyor. Başlangıcı bulaşık ‘nutfe’ yâni meni sperma, sonunun çirkin leş olduğunu bilirde yine de büyüklük taslar ve Allah’a kafa tutar, İslam’a kafa tutar, bunlara şaşarım diyor. Fahrur Râzî’den mervîdir.
Hayat sürekli yaratma ile devam ediyor. Eğer azıcık aklı, izânı ve îmânı varsa, hakîkati görmeye payı varsa hayata baksın. Hayat sürekli yaratma ile devam ediyor. Hayat sürekli yenileniyor.
Kıymetli efendiler!
Birde bu âyetlerin içinde yakîn kelimesi geçmektedir ikan, istikan, teyakkun, yakîn aynı mânâda yakın sahibi olmaktır. Yakın sahibi olmak ne demektir? Şek ve şüpheden uzak sâbit, kesin îmânın adıdır yakîn. Yani şek, şüphe varsa o îmân değildir. Yakîn sâbit kesin îmândır ve şek şüphe yoktur. Âhirete, Allah’a ve İslam’ın ortaya koyduğu bütün değerlere şeksiz şüphesiz îmân ettiği zaman o kişinin îmânı yakîn derecesinde bir îmândır. Hak ve gerçek ilim, bilgi, kalbin karârı, görülen tecrübe, tecrübe edilen, tevâtüre bağlı doğru istiklâller gibi matematik, fizik, kimya da böyledir çünkü İslam’ın ortaya koyduğu delîller kesindir. Bunların yanında, hak ve gerçek ilim, bilgi, kalbin karârı, görülen tecrübe edilen, tevatüre bağlı doğru istiklâller kesin bilgidir yani yakîn bilgidir. Matematik, fizik, kimya da böyledir. Allah’a âit ilimler vâhîdir yakîndirler yâni kesin ilimlerdir.
Allah’a âit Kur’an-ı Kerimde Hz. Muhammed’in ve bütün Peygamberlerin ortaya koyduğu vâhîler kesindirler, yakîndirler. Yakîn kelimesini unutmayın kesin îmân şeksiz şüphesiz bilgi, şeksiz şüphesiz îmânın adıdır. Bu da Kur’an’ı Kerim’in bizzat kendisidir. Birde bilimsel olarak işte görülen, tecrübe edilen, kesinlik kazanmış bilgiler, tevâtüre bağlı olan bilgiler doğru istiklâllerde böyledir. Matematik, bir şeyi matematik olarak kesin hesap etmek o bilgide kesindir. Fizik ve kimyada eğer gerçek bilgi elde edilmiş ise fizik ve kimyada bunda da doğrudur kesindir. Allah’a âit ilimler vâhîdir, yakîndirler yani kesin bilgidirler. Hayat bilgisi, tıp henüz yakîn ilimlerden değildir bunlar ve benzerleri kesinlik kazanmamıştır. Hâlâ sitrik tedâvîler yapılmaktadır yâni üstü kapalı, kesinlik kazanmamış. Bunun için birçok çaresiz dertler bulunuyor, tedâvî metotları da ve kesin yapılmış değildir istisnâlar hâriç.
Dakika 10:14
Uçağı yaparız, çimeni, böceği, serçenin bir tüyünü yapamayız. Bakın dikkat et buraya! Uçağı yaparız ama bir tek çimeni, bir tek böceği, serçenin bir tüyünü yapamayız. Canlı bir şey yaratamayız. Ancak Allah’ın yarattıklarından faydalanırız. Allah’ın yarattığından faydalanmak yaratıcılık değildir. Orada yaratılmış var olanı keşfetmektir. Kulda yaratıcılık olmaz, yaratıcı sadece Allah’tır. Yoktan bir şeyi var etmek demektir yaratmak. Kimse yoktan bir şey var edemeyeceğine göre yaratılmışları keşfeder o da Allah’ın verdiği imkânlarla olur. Kudret, kuvvet hepsi Allah’tandır. Allah isterse bizim elimizle yaratır ama biz yaratmış olmayız bizim elimizle yine yaratan O’dur. Mâide Sûresi 110’uncu Âyete bak. Ne diyor:
إِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ وَعَلَى وَالِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً وَإِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ بِإِذْنِي فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِي وَتُبْرِئُ الأَكْمَهَ وَالأَبْرَصَ بِإِذْنِي وَإِذْ تُخْرِجُ الْمَوتَى بِإِذْنِي وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ ﴿١١٠﴾
Cebrâil ile diyor bak destekledik, beşikte, yetişkinlikte konuşturduk. Îsâ’ya diyor Cenab-ı Hak, seni Cebrâil ile destekledik çünkü Îsâ bir kul, Peygamber olmakla berâber kul, Allah’ın kulu. Beşikte, yetişkinlikte biz seni konuşturduk, kitâbı hikmeti verdik. Tevrât ve İncîl’i öğrettik diyor. Çamurdan kuşa üflüyordun o kuş oluyordu. Peki, sadece Îsâ’nın eli ile Allah yaratıyordu. Îsâ bir şey yaratmaz kuldur hiç kimse yaratmaz. Ne Mûsâ, ne Îsâ, ne Muhammed, ne başkası yaratıcı değildir. Yaratıcı Allah’tır. Anadan körü, alacalıyı iyileştiriyordun, ölüleri mezardan kaldırıyordun, İsrâil oğullarının seni öldürmesinden kurtardım seni yâ Îsâ! Bunların hepsi benim iznimle olmuştu. Yâni bunları yaratan tamâmen Allah’u Teâlâ. Hz. Muhammed’in bütün mûcizeleri Mûsâ’nın, Îsâ’nın ötekinin berikinin, bütün Peygamberlerin mûcizelerini Allah yaratır. Kerâmeti Allah yaratır evliyâ yaratmaz. İnkârcılar; bunlar apaçık sihirden başkası değil demişlerdi. Îsâ’nın bunca gösterdiği mûcizeleri ne yaptı inkârcılar? Bunlar sadece apaçık sihirdir dediler inanmadılar.
Değerli kardeşlerim,
İnanmayacak olanı Allah’tan başka kimse inandıramaz. Hidâyet Allah’tandır. Bize düşen hidâyet etmek değildir ‘hâşâ’ bize düşen tebliğdir. İnanır veya inanmaz. Hidâyet, inandırmak, inandırmamak, Allah’ın kendi hikmetine dayalıdır. O kime hidâyet edeceğini, etmeyeceğini iyi biliyor. Onun için bizim yapacağımız şey tebliği iyi yapabilmek. Bunun için biz uçağı yaparız ama çimeni, böceği, serçenin bir tüyünü bile yapamayız bir şeyi yaratamayız kimse yaratamaz. Şu yaratıcı kelimesi insanoğlunun cehâletini, gafletini göstermektedir. Yaratıcılığın ne olduğunu bilmemektir. Mecazî anlamda kullananlar varsa onlarda hatâlı kullanıyorlar. Allah’ın izni ile şunu becerdik desinler, şunu keşfettik desinler.
Dakika 15:05
Cenab-ı Hak şu konuda bize başarılar verdi desinler ama yarattık demesinler. Allah isterse bizim elimizle yaratır. İşte Peygamberimizin eliyle, Muhammed’in eli ile neler yarattı? Ayın ikiye bölünmesi, ‘’Peygamberimizin parmaklarının arasından sular fışkırıp ordunun, askerlerin abdest alması ve buna benzer nice mûcizelerin zuhûr etmesi, saymakla bitmeyecek Hz. Muhammed’in hayatı mûcizedir. Bedir savaşında olup bitenlere bakarsanız A’dan, Z’ye mûcizedir. Bunun için mûcize Peygamberin şahsından zuhûr eder ama fakat Allah Peygamberin eliyle onları Allah yaratır. Peygamberler yaratmaz. Tabîat ilimleri îmânı kuvvetlendirir genişletir. Fenleri kendi sınırı içinde geliştirmeliyiz. İlim ve fenni boğmadan geliştirmeliyiz. İlim ve fen demek; Allah’ın tabîattaki kânûnlarını keşfetmek demektir.
İnsanlar Yüce Allah’ın emrinde hulusi kalb ile faydalı olan her türlü hizmette, ilim yarışında bilimsel yarışta bulunmalıdır ama hayırlı yarış olmalıdır, tabîatı bozmamalıdır. Allah’ın kurduğu düzeni bozmamaya çalışmamalıdır. İşte sebzeleri, meyveleri, canlıları, havayı, suyu, karada ve denizde ortaya çıkan şu ifsat, ifsadâtâ bakılırsa, bozgunculuğa bakılırsa tabîata ve insanlığa tüm canlılara iyilik yapıyorum zannederek kötülük yapanların haddi hesâbı yoktur. Bilimin arkasına saklanıp da insanlığa zarar vermeye de kimsenin hakkı yoktur. Bilim demek tam fayda demektir faydalı olan yapılmalıdır. Her şey Allah’ın izni ile olur ama Allah daima faydadan, sevaptan yanadır. Özgürlüğünü kısmamak için şer isteyenin şerrini de yaratır, hayır isteyenin hayrını da yaratır ama hayra râzîdır şerre râzî değildir. Özgürlükleri kısmamak için, imtihân âlemi olduğu için bu dünya icbâr altına almamış özgür bırakmıştır. Ama onun yaratışı fıtratların ayarlanışı hayra ayarlanmıştır. Bu fıtratın hayra ayarını insanlar kendi bozmaktadırlar. Allah’ın özgür bıraktığı ise insanoğlunu irâdenizi kötüye kullanın demedi, iyiye kullanın dedi. Fakat kul ne yaparsa yapsın yine kuldur, yaratıcı değildir, işte buraya işâret edilmektedir. Bütün imkânlar Allah’ın kudretindedir. Hz. Muhammed Mustafa Sallallâhu Teâlâ Aleyhi Vesellem bize ve âlemlere, tam îmânı tüm iyilikleri öğretmek için gönderildi. Ona inanan pişman olmaz.
Ey insanlık âlemi! Ben şuna Allah için kefilim Hz. Muhammed bize ve âlemlere tam îmânı, tüm iyilikleri öğretmek için gönderildi. O’na inanan pişman olmaz, gelin Hakk’a, hakîkate, Hz. Muhammed’in eli ile dünyaya kurduğu İslam nizâmına onun kânûnlarına tam inanın. Pişman olmazsınız.
Dakika 20:00
Şimdi birde bu âyetlerin içerisinde felâh kelimesi geçmektedir; birde felâh kelimesinin keşfi tefsîri üzerinde duralım. Bunlar bahtiyârlar, ebedî kurtulanlar, gazap ve sapıklıktan kurtulup kat’i ebedî nîmetlere erenlerdir. Felâh hidâyete, hidâyet takvâya âittir. Amelsizlerin kurtuluşu Sünnetullah değildir. Olağanüstü olursa, kurtuluş kâbilse ne âlâ yâni Amel-i Sâlih işlemeyenlerin durumunu bildiriyor. Amelsizlerin kurtuluşu Sünnetullah değildir çünkü cennete îmân ve Amel-i Sâlih ile girilir. Olağanüstü olursa kurtuluş kâbilse ne âlâ.
Sevgili dostlarım,
Îmânın zerresi de kaybolmaz. Îmân zayıflık kabûl eder, bölünme parçalanma kabûl etmez. Nasıl ki bir çiçeğin zerre tohumları da tohumdur, kuşun yumurtası da yumurtadır, deve kuşunun yumurtası da yumurtadır ama hepsi yumurtadır. Bunu ortadan bölüp parçaladığın zaman yumurtalıktan çıkar. Îmânda bölünmeyi, parçalanmayı kabûl etmez. Îmân bir bütündür zerresi de olsa kaybolmaz. Şimdi küfür ve mühürlüler konusunda diğer âyetlerle dersimiz devam edecektir İnşa’Allah 10 ve 11’inci veya 12’nci derslerle dersimiz devam edecektir. Cenab-ı Hak bu hayat veren derslerden ebedî, mutlu olma derslerini alan, iki cihânda mutlu olan, kullarından eylesin.
Dakika 22:31