93- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 93
93- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 93
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi rabbil âlemin vesselatü vesselamü ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain rabbi euzu bike min hemezatişşeyatiyn ve euzu bike rabbi en yahdurun’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem efendiler, esbabı nüzul ile dersimiz devam ediyor. Ahzap Suresi’ne gelmiş bulunmaktayız. İbni Ömer (R.A) Hazretleri anlatıyor; Biz Resulullah’ın (A.S.V) azatlısı olan Zeyd İbni Harise’ye sadece Zeyd İbni Muhammed diye sesleniyorduk. Bu davranışımız onları babalarına nispet ederek çağırın Ahzap Suresi’nin 5. ayeti kerimesinde ki bu ayetin mealindeki ayet bu mealdeki ayet ininceye kadar devam etti diyor. Yani Zeyd’e Peygamberin oğlu diye hitap ediliyordu, Zeyd İbni Harise’ye ne diyordu vatandaş, Zeyd İbni Muhammed diyorlardı. Bu ayet gelince Cenabı Hak ne dedi onları babalarına nispet ederek çağırın buyurdu. Bunu da Buhari, Müslim, Tirmizi rivayet etmektedir. İşte kıymetliler, bu benim oğlum demekle kimse kimsenin oğlu olmuyor. Onun babası kimse o onun oğludur, anası kimse onun oğludur. Zeyd İbni Harise’ye cahiliye devrinde o kişi esir edilmişti. Zeyd Peygamberimizin Peygamberimize Risalet’ten önce hibe edildiği vakit 8 yaşlarında bir çocuktu. Babası oğlu Zeyd’in Mekke’de ve Abdülmuttalib’in torunu Muhammed’in yanında olduğunu olduğu haberini alınca kardeşini de alarak kölelikten kurtarmak üzere Mekke’ye gelir. Kendilerini tanıtarak çocuklarını satın almak istediklerini belirtirler. Fazla para istememesini kolaylık gösterilmesini istirham ederler. O şanlı Resul (S.A.V); Ben size iyiliğin daha fazlasını yapacağım. Zeyd’i çağırıp onu muhayyer bırakacağım. Sizi tercih ederse sizden para almaksızın bağışlayacağım ama beni tercih ederse o zaman veremem der. Çağırırlar Resulullah (S.A.V) bunları tanıyor musun? Diye sorar. Evet, biri babam diğeri amcam der. Zeyd Peygamber efendimiz işte sana olan davranışımı öğrendin. Ben veya babandan birimizi seçmekte serbestsin der. Zeyd ben onları istemiyorum ve sana hiç kimseyi tercih etmem deyince amcası ve babası bir tuhaf olup yazık sana ey Zeyd. Köleliği hürriyete ve ailene tercih mi ediyorsun derler.
Dakika 5:07
Zeyd bakın ne diyor; Evet der. Ben bu zata, bu Peygamber olan Hz. Muhammed (A.S.V) de öyle bir şey gördüm ki onu ebediyen hiçbir şeye değişmem, bu mümkün değil cevabını verir. Zeyd (R.A) bu tavrından son derece memnun kalan Resulullah (A.S.V) onu Kâbe’nin avlusuna hicre götürür ve ey hazır bulunanlar şahit olun. Şu Zeyd bundan böyle benim oğlumdur. O bana ben de ona varisleriz der. Bu durumu gören baba ve amcanın gönülleri hoş olur, gözleri arkada kalmadan memleketlerine dönerler giderler. Âlemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamber kimselere tercih edilir mi? Zeyd işte böyle bir Zeyd, Allah’ın hidayet ettiği Zeyd. O küçük yaşlarında Hz. Muhammed’de ki o dehayı deryayı âlemlere rahmet olan Peygamberi nasıl tercih ediyor. Yüce Allah’ın hidayeti, lutfu keremi, fazlı ihsanı ile. Ey dünya aklını başına al. Yüz binlerce dünya verseler Hz. Muhammed’i ona inzal edilen yüce İslam’ı, şanlı Kur’an’ı işte tercih edersen ebediyülebet Allah’ın rahmetine merhametine mazhar olursun. İşte bu vakadan sonra Zeyd, Zeyd İbni Muhammed diye anılır. Yani Muhammed’in oğlu diye anılıyordu ama işte bakın ayet geldi. Resulullah (A.S.V) Ümmü Eymen’i Zeyd’e nikâhladı. Bu evlilikten Usame (R.A) Hazretleri doğdu. Resulullah Zeyd’i ve oğlu Usame’yi çok severdi. Onları ailesinin parçaları bilirdi. Muhacirleri Medinelilerle kardeşlediği zaman Resulullah Zeyd’i amcası Hamza’ya kardeş kılmıştı. Hz. Ayşe Resulullah (A.S.V) yola çıkardığı askeri birliğe Zeyd de katılmışsa mutlaka Zeyd’i komutan yaptığını belirtir ve ilave eder; Eğer hayatta olsaydı onu kendine halef yapardı diyor. Hz. Peygamber (A.S.V) Suriye’ye ordu çıkardığı zaman Zeydi komutan yapar ve Zeyd şehit olursa yerine Cafer o da şehit olursa Abdullah İbni Revaha komutan olacaktır der. Dediği gibi Zeyd bu seferde Muta’da hicretin 8. yılında şehit düşer. Kuranı Kerim’de Resulullah’ın (A.S.V) ashabından hiç kimsenin ismi geçmezken Zeyd’in ismi Kuran’ı Kerim’de zikredilir. Cebrail (AS.) abdest ve namazı ilk defa öğretişi ile alakalı rivayet Hz. Zeyd (R.A) tarafından nakledilmiştir. Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’dan rivayete göre Cebrail (AS.) kendisine gelip abdest ve namazı öğretmiş, abdesti tamamlayınca bir avuç su alarak önüne önü üzerine sermiştir.
Dakika 10:36
Hakiki annenin hakiki babanın hakiki evladın ayrı ayrı tarif edildiklerini görmekteyiz şanlı Kur’an’da. Âlemlerin rahmet Peygamberi seni evlat edinse dahi bakın senin baban kim ise onun ismi ile anılacaksın, annen kimse seni doğuran işte O’dur. İşte bakıyoruz ki kan sebebiyle akraba olanlar miras hususunda Allah’ın kitabında birbirlerine müminler ve muhacirlerden daha yakındırlar bakın miras konusunda. İçinizde kadınlarını zıhar yapanlar, annelerine benzeterek haram sayanlar bilsinler ki karıları anneleri değildir. Anneleri ancak onları doğuranlardır. Bakın önceki Ahzap Suresi ayet 6, bu da Mücadele Suresi ayet 2. Hakiki baba konusunda da bakın bu meselede gösterilecek örnek Zeyd (R.A) Hazretleri ile ilgili vahiydir gelen ayettir. Muhammed içinizden herhangi bir erkeğin babası değildir. Bakın Ahzap Suresi ayet 40. Bu ayet geldiği zaman Resulullah’a (A.S.V) baba diye hitap edebilecek erkek evladı mevcut değildi. Sadece Zeyd (R.A) bu hitabı kullanıyordu. Ayet bu hitabın gerçek babalık ifade etmeyip hükmü bir değer taşıdığını belirtmiş oldu. Hakiki evlat bu da Zeyd ile ilgili olarak gelmiştir. Yüce Allah evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinizi doladığınız boş sözlerinizdir, Allah gerçeği söylemiştir. Evet, kıymetli dostlarımız, Ahzap Suresinin 4 ve 5. ayeti kerimesin de Cenabı Hak yüce Allah evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerinizdir. Yüce Allah gerçeği söylemiştir, doğru yola o eriştirir. Evlatlıkları babalarına nispet ederek çağırın. Bu Allah katında daha doğrudur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız o takdirde onları dinde kardeşleriniz ve dostlarınız mevaliniz kabul edin buyrulmuştur. İşte işin aslı ve gerçeğini Cenabı Hak açıklamaktadır. Hz. Ebu Hureyre (R.A) Hazretleri anlatıyor. Resulullah (A.S.V) buyurdu ki; Ben her Mümine mutlaka dünya ve ahirette insanların en yakınıyımdır. Dilerseniz bu hususla ilgili olan şu ayeti kerimeyi okuyun.
Dakika 15:10
O Peygamber Müminlere öz nefislerinden evlâdır. Zevceleri Müminlerin anneleridir. Ahzap Suresi bu da 6. ayeti kerime. Hangi Mümin vefatında bir mal bırakırsa varisleri ona varis olsunlar. Borç veya bakıma muhtaç birini bırakmışsa o da bana gelsin ben onun Mevla’sıyım. İşte bakın Peygamber efendimiz böyle buyurdu, bunu da Buhari Şerif ve Müslimi Şerif rivayet etmektedir. Evet, kıymetliler, Cenabı Hak fetihler nasip ettikten sonra müminlere kendi nefislerinden daha yakınım buyurdu. Racih görüş bu vecibenin devam etmesidir. Ödeme Emir’in şahsi malından değil devlet hazinesinden yapılır. İşte borçlunun borçlu olarak ölenin kimsesi yoksa biliyorsunuz ki Peygamberimiz o borcu kendi üzerine almış. Ondan sonra da Peygamber efendimizden sonra da devlet hazinesinden ödeneceği bak bu ulema bu manayı ortaya koymuştur. Kim borç bırakmışsa ödemesi bana aittir. Peygamberimiz böyle buyurdu. Hadisi şerifi borçlu ölenin namazını kıldırmama prensibini nesh etmiştir. Ödemesi bana aittir sözü Allah’ın ganimet ve sadakalardan ona nasip ettiği hissesinden ödemek bana aittir demektir. Müslümanların sorumluluğunu alan kimselere borçlu olarak ölen kimselere aynı şekilde davranmaları bir vecibe olmuştur. İmam borçlu adına ölenin borcunu ödemezse bu kişi borcu sebebiyle cennete girmekten alıkonamaz. Zira borcu beytülmal de ki hissesinden fazla olmadığı müddetçe beytülmalden üzerindeki borç miktarınca alacaklı durumundadır. Görüyorsunuz işte milli devlet, sosyal devlet İslam’da ki durumu görüyorsunuz. İbni Hacer der ki böyle bir kimsenin durumu mukasaya, kısaslaşmaya kalır. Yani bu kimse aynı anda hem borçlu hem alacaklı olan kimse gibidir. Böyleleri sırat-ı geçtikten sonra cennetle ateş arasında köprünün sırat köprüsünün nihayetinde tevkif edilirler. Haklar burada alınır, verilir. Borçtan temizlenenlere cennete giriş izni verilir. İşte görüyorsunuz kıymetli efendiler. İbni Abbas (R.A) Hazretleri Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmadı. Bu da Ahzap Suresi ayet 4. bu mealdeki ayeti kerime hakkında şunu söylerdi; Bir gün Hz. Peygamber (A.S.V) namaz kılmak için kalkmıştı. Namazda bir hata oldu, cemaatte onunla namaz kılan münafıklar derhal bakın bunun iki kalbi var, bunlardan biri sizinle biri onlarla ashabıyla dediler. İşte onların bu sözü üzerine bu ayeti kerime nazil oldu.
Dakika 20:13
Münafıklar münafıklığını göstermektedirler. Burada kalp aksine şahsiyet, manevi varlık, ruhi bütünlüktür. Merhum Elmalı şöyle açıklar; Yüce Allah bir adam için içinde iki kalp yapmamıştır. Hiçbir kimseye iki vicdan verilmemiştir, hiçbir adam kalbinde bire iki demez. Hakkın birliğinin şahidi olan kalp ve vicdan birliği her duygunun ve her bilginin en esaslı kanunudur. Mantığın tasadduk ve tenakuz kanunları bunun feridir. Bu olmasaydı insan kendini tanıyamazdı. Hz. Ayşe-i Sıddıka annemiz (Radıyallahu Anha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmain), O vakit onlar hem üstünüzden hem altınızdan size gelmişlerdi. O zaman gözler yılmış yürekler gırtlaklara dayanmıştı ve siz Allah’a karşı türlü zanlarda bulunuyordunuz. İşte orada müminler imtihana uğratılmıştı. Şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı. Bu da Ahzap Suresi ayet 10 ve 11 mealindeki ayet hakkında bu hendek savaşı ile ilgilidir demiştir. Bunu da Buhari Şerif rivayet etmektedir. Evet, kıymetli ve muhterem efendiler Ebu Süfyan komutasın da Kureyş’liler 10.000 kişilik kuvvetle sel yataklarının birleşme yerine indiler. İşte görüyorsunuz yani Medine hendek savaşı burada anlatılmaktadır. Dolayısıyla Cenabı Hakk’ın yardımı ile gökteki ve yerdeki ordularını Cenabı Hak harekete geçirmiştir ve Müslümanlar zaferi kazanmışlardır. Ey Müslümanlar her zaman yardımcın Allah’tır ve Müminlerdir ve Allah’ın ordularıdır. Görünen ordular bir de görünmeyen ordular vardır. Hiç unutma, hiç ümidini kesme. Sana bu dünyada galip gelecek yoktur. Allah’ın yardımı seninle olduğu müddetçe, Allah’a kul olmaya bak iyi Müslüman ol. Ölürsen şehitsin, derecelerin en büyüklerinden birisi şehitliktir. Kalırsan gazisin aslanlar gibi yeryüzünde hakkı müdafaa eden büyük bir kahramansın. Ey Müslüman sen büyük bir kahramansın, Allah’ın emrinde bir kul olarak Hz. Muhammed’e tabii olarak. Yalnız İslamiyet’i iyi öğrenelim yerli yerince hareket edelim, yanlış işler yapmayalım. Hz. Enes (R.A) Hazretleri anlatıyor; Biz şu ayeti amcam Enes İbnu Nadır hakkın da indi biliyorduk mealen. Müminler için de Allah’a verdikleri sözde sadakat gösteren nice erler var. İşte onların kimi adağını ödedi kimi de bunu bekliyor.
Dakika 25:07
Onlar hiçbir suretle ahitlerini değiştirmediler. Ahzap Suresi ayet 23 Buhari Şerif, Müslimi Şerif ve Tirmizi rivayet etmektedir. Uhud günü Müslümanlar dağılınca ya Rabbi bunların, Müslümanların yaptıklarından özür diliyorum diyerek ileri atılır. Önüne Saad İbni Muaz (R.A) Hazretleri çıkar. Ona ey saat işte cennet, Enes’in Rabbine yemin olsun ki Uhud ’un önün de kokusunu hissediyorum der. İşte görüyorsunuz bu Enes Hazretleri böyle diyor, cennetin kokusunu alıyorum diyor. Allah’ın cennetlik kulları böyle işte. Evet, biz onun cesedi üzerin de diyor bakın Enes (R.A) Hazretleri der ki; Biz onun cesedi üzerinde 80 küsur yara saydık. Bir kısmı kılıç darbesi, bir kısmı ok yarası, bazısı da mızrak dürtüsü idi. Amcam öldürülmüş bir de müşrikler tarafından hakaretten sağı solu şurası burası koparılmış, tanınmayacak haldeydi. Kız kardeşi Rubeyyi Bin Tun Nadır onu parmaklarından tanıyabildi. Ayeti kerimenin övgüsüne mazhar bu kahraman sahabe (R.A) Hazretlerinin bir menkıbesi de şöyle: Allah’ın öyle kulları var ki yemin etse Allah onu tebliğe eder, yemininde halis kılmaz buyrulur. İşte görüyorsunuz Rubeyyi bir komşusu kadının dişini kırar adı geçen Rubeyyi. Mağdur taraf kısas talebi ile Hz. Peygamber (A.S.V) müracaat ederler. Resulullah kısasa hükmeder. Enes İbni Nadır; Hayır vallahi kız kardeşimin dişini kırmayacaksınız ey Allah’ın Resulü diye itiraz eder. Hz. Peygamber (A.S.V) Allah’ın emri kısastır der. Bu sırada mağdur taraf erşe maddi bedel razı olurlar ve diş kısasen kırılmayıp maddi bir tazminat ödenir. Resulullah (A.S.V) Allah’ın öyle kulları var ki yemin etse Allah onu tebriye eder, yemininde halis kılmaz. İşte görüyorsunuz kıymetliler. Bu şehit kişinin dileğini Allah’u Teâlâ’nın kabul ettiğini, böylelerinin dilekleri her zaman kabul edileceğini de Peygamberimiz buyurmaktadır. Evet, yine İbni Umare Hazretleri anlatıyor (Radıyallahu Anha ve Erdahünne Ecmain); Ey Allah’ın Resulü dedim her şeyi erkekler için görüyorum. Hiçbir şekilde kadınların zikredildiğini görmüyorum. Bunun üzerine şu ayeti kerime inzal edildi. Mealen, Doğrusu erkek ve kadın Müslümanlar, erkek ve kadın müminler görüyorsunuz işte boyun eğen erkekler ve kadınlar, doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkek ve kadınlar, gönülden bağlanan erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar, iffetlerini namuslarını koruyan erkekler ve kadınlar. İşte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır. Ahzap Suresi ayet 35. İşte bu şekilde inzal edildi.
Dakika 30:45
Bunu da Tirmizi rivayet etmektedir. Evet, yüce İslam erkekle kadın arasında hiçbir ayrım yapmaz. Erkek, erkek olarak, kadın, kadın olarak Allah’a kulluk görevini yapsın yeter ki. Herkesin kendine has görevleri var. Kadın kadınlığını yapacak Müslüman kadın, Müslüman erkek erkekliğini yapacak. İşte o zaman yüce Allah’ın namütenahi bitmez tükenmez lütfuna mazhar olacaksın. İster kadın ol ister erkek olsun, ister genç ol ister yaşlı ol fark etmez. Kulluk görevini yap.
Dakika 31:47