HadısŞerifKülliyatı 98-01-01

98- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 98

98- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 98

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi rabbil âlemin vesselatü vesselamü ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve ezvacihi ve etratihi ecmain’’ ‘’Euzu billahissemiil alimi mineşşeytanirracim min hemzihi ve nefgihi ve nefsih’’

 

بِسْمِ اللَّهِ الَّذِى لاَ يَضُرّ ُ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ فِي اْلاَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاءِ وَ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمْ

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Çok sevgili ve muhterem efendiler, dersimiz esbabı nüzul olarak devam ediyor. Geldiğimiz sureyi celile Ahkaf Suresi’dir. Yusuf İbni Malik (R.A) Hazretleri anlatıyor. Mervan’ı diyor Hicaz’a vali tayin etmişti o günün devletin başında olan kişi. Bu valiliği sırasında hutbe okudu ve hutbede Yezid İbni Muaviye’nin ismini zikretmeye başladı. Maksadı babası Muaviye’den Hz. Muaviye’den sonra ona biat etmek idi. Abdurrahman İbni Ebi Bekir ona bir şeyler söyledi. Bu söze kızan Mervan yakalayın şunu diye emretti. Abdurrahman hemen kaçıp Hz. Ayşe’yi Sıddıka validemiz Radıyallahu Anha’nın odasına girdi, böylece onu yakalayamadılar. Bunun üzerine Mervan şunu söyledi; bu var ya hakkın da şu ayet inen kimsedir. Mealen ana ve babasına hep size benden evvel nice nice nesiller gelip geçtiği halde beni tekrar diriltip kabrimden çıkarılacağımla mı tehdit ediyorsunuz diyen adam yok mu? Anası babası Allah’a yalvarırlar ona yazık sana iman et. Allah’ın vaadi hiç şüphesiz haktır derler. O ise bu dediğiniz evvelkilerin masallarından başkası değildir der. Ahkaf Suresi’nin bu 17. ayetini Mervan okuyunca Hz. Ayşe (Radıyallahu Anha) perde gerisinden Mervan’a şu cevabı verdi; Cenabı Hak Kuranı Kerim’de bizimle ilgili olarak münafıkların iftirasından beraatımı haber veren Nur Suresi’nde ki ayetlerden başka hiçbir şey inzal buyrulmamıştır, yani aleyhte olarak tabii bu. Lehte Ebubekir hakkın da ayetler vardır. Bunu da Buhari Şerif rivayet etmektedir. Mervan’ın Medine valiliği sırasında Hz. Muaviye oğlu Yezidi kendi yerine halife tayin etmeyi düşünerek arzusunu bu işe efkârı umumiyeyi hazırlaması için Mervan’a yazdı. Mervan mektup üzerine halkı toplayıp hitabede bulundu. Hutbesin de Yezidi zikrederek halkı biat etmeye çağırdı. Bu meyan da şunları söyledi; Allah Zülcelal hazretleri Emir’ül Müminine Yezid hususunda en güzel olanı irşat buyurmuştur. Bu seçim tarzı Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in sünnetine uygundur. Zira onlar da arkadan gelecek halifeleri seçmişlerdir.

 

Dakika 5:16

 

Buhari’nin rivayetin de İbni Hacer’in benimsediği bir rivayete göre Abdurrahman (R.A) sizin yaptığınız Bizanscılıktır. Hirakliye, Heraklius’culuk yani hilafeti babadan oğula geçen kraliyete çevirmektir der. Mervan’a böyle karşı koyar. Muhammed İbni Ziyad’dan şu şubenin rivayetine göre, yani Mervan Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in (R.A) yoludur der. Abdurrahman ise hayır bu Heraklius ve Kayserilerin yoludur der. Bir başka rivayette herakliyeye mi getirdiniz? Oğullarınıza mı biat edecekseniz? Bir başka rivayette herakliyeyi mi Allah’a kasem olsun. Hz. Ebubekir hilafeti ne evlatlarından ne de ailesinden birine bırakmadı. Muaviye’nin yaptığı oğlunu yüceltmektir. İşte Mervan Hz. Abdurrahman’ın bu cesur ve hakkı gerçeği dile getiren sözüne cevap veremeyince çareyi her zaman ve her yerde hak noktasın da mağlup olan iktidar sahiplerinin başvurduğu metoda iltica etme de bulur ve kuvvete başvurur. Yakalayın şunu diye emreder. Hz. Abdurrahman kız kardeşi Hz. Aişe’nin (Radıyallahu Anha) hücresine iltica eder. Resulullah’ın (A.S.V) zevcesi olması haysiyetiyle hürmeten odasına girmezler ve Abdurrahman yakalanmaktan kurtulur. Bir başka rivayet hutbesini tamamlayan Mervan’ı Hz. Ayşe’nin kapısına kadar geldiğini, bir şeyler söyleştiklerini, karşılıklı söz düellosunda bulunduklarını belirtir. Bir diğer rivayet Hz. Abdurrahman konuşurken Mervan tarafından sözünün kesildiğini ve Mervan’ın sus sen hakkın da Allah’ın şöyle dediği bir adam değil misin? Diyerek yukarıda mealini verdiğimiz ayeti okuduğunu belirtir. Abdurrahman’da sen Allah Resul’ünün lanet ettiği melun herifin oğlu değil misin? Diye çıkışır. Bir rivayette ise Mervan’ın Abdurrahman’a kızıp ayetin onunla ilgili olarak indiğini söylemesi üzerine Hazreti Ayşe ona şu cevabı verir; Mervan yalan söylüyor. Vallahi bu onun hakkında inmemiştir. Ayet falan oğlu falan hakkında inmiştir. Dilersem ismini de söyleyebilirim. Fakat Resulullah (A.S.V) Mervan sürgündeyken Mervan’ın babasına lanet etmiştir. Mezkûr ayetin Abdurrahman ile ilgili olarak nazil olduğu iddiasına gelince bazı zayıf rivayetlerle bu gelmiştir. Meseleyi tahlil eden İbni Hacer bu meselede Hz. Ayşe’nin reddinin esas alınması gerektiği neticesine varır. Sutti demiştir ki bu ayet Abdurrahman İbni Ebi Bekir hakkında indi. Babası Ebu Bekir ve annesi Ümmü Ruman Müslüman olmuşlar kendisi olmamıştı. Ebeveyni kendisine Müslüman olmasını emrettikçe o reddediyor, tekzip ediyor ve Kureyş büyüklerinden ölmüş bulunan bazılarını zikrederek falanca nerede falanca nerede diyordu.

 

Dakika 10:21

 

Ancak bilahare Müslüman oldu ve Müslümanlığın da samimi kaldı. İşlediklerinden dolayı herkesin bir derecesi vardır. Ahkaf Suresi ayet 19. ayetinde tövbesi de gelmiştir. Süddi’nin bu mütalaasını kaydettikten sonra İbni Hacer şunu söyler; Derim ki ancak Hz. Ayşe (Radıyallahu Anha) Abdurrahman ve ailesi hakkın da ayet inmiş olmasını nefyeden rivayet senetçe en sahih ve kabule en uygun olanıdır. İbni Hacer Hz. Ayşe’nin Cenabı Hak Kuran-ı Kerim’de bizimle ilgili olarak münafıkların iftirasından beraatımı haber veren Nur Suresi’nde ki ayetlerden başka bir şey inzal buyurmamıştır. Sözünü bazı Rafızilerin kendilerine hüccet yaparak mağarada bulunan iki kişiden biri Tevbe Suresi ayet 40’da bu ayeti kerimede Hz. Ebubekir’in kast edildiğini reddetmek istediğini belirtir ve şu cevabı verir; Hz. Ayşe bizimle ilgili derken Hz. Ebubekir ailesini değil evlatlarını kastetmiştir. Ayrıca özrünü beyan eden ayet hakkında öyle ileri derece de bir bilgi ihtiva eder ki Hz. Ayşe’nin sözündeki maksat zem manası çıkacak bir ayetin inzal edilmiş olacağını nefyetmek de kalır. Evet, daha önce de hatırlattığımız gibi Ebubekir ailesi hakkında onların kötü olması aleyhine olarak bir ayet inmemiştir ama Ebubekir’i öven nice ayetler vardır. Ensar hakkında, muhacirin hakkında ve savaşlar hakkında Peygamberimiz ‘in hicret arkadaşı olması münasebetiyle Ebubekir’i öven ayetler gelmiştir. Evet, sevgili dostlarımız konuları düşman ayrı değerlendiriyor dostlar ayrı. Sevgili dostlarımız şimdi de Alkame anlatıyor. İbni Mesud (R.A) Hazretlerine dedim ki sizden kimse cin gecesinde Hazreti Peygamber (A.S.V) refakat etti mi diye sorduk? Hayır dedi. Bizden kimse ona refakat etmedi ancak bir gece onunla  (A.S.V) efendimiz ile beraberdik. Bir ara onu kaybettik. Kendisini vadilerde ve dağ yollarında aradık. Bulamayınca yoksa uçurulmuş veya kaçırılmış olmasın dedik. Böyle geçirilmesi mümkün en kötü bir gece geçirdik. Sabah olunca bir de baktık ki Hira tarafından geliyor. Ey Allah’ın Resulü biz seni kaybettik çok aradık bulamadık. Bu sebeple geçirilmesi mümkün en fena bir gece geçirdik dedik. O şanlı Peygamber buyurdular ki; Bana cinlerin davetçisi geldi beraber gittik.

 

Dakika 15:00

 

Onlara Kuran-ı Kerimi okudum buyurdular. Sonra bizi götürerek cinlerin izlerini, ateşlerini, kalıntılarına bize gösterdi. Cinler kendisine yiyeceklerini sormuşlar. O da elinize geçen üzerine Allah’ın ismi zikredilmiş her kemik olabildiğini, olabildiği kadar bol etli olarak sizindir. Her deve ve at mayısı da hayvanlarınızın yemidir buyurmuşlar. Sonra Resulullah (A.S.V) bize şu tembih de bulundu; Sakın bu iki şeyle kemik ve kuru hayvan mayıs’ı ile bunlarla abdest bozduktan sonra istinca etmeyin. Çünkü onlar Cinni olan din kardeşlerimizin yiyeceklerdir buyurdular. Müslim, Tirmizi, Ebu Davud bunu rivayet etmektedir. Bu rivayet sahih bir rivayettir. Nebiz hadisi ise zayıftır. Cinlerin yiyecek hususundaki sualleri kendilerine kendileri ile ilgili bazı şeyleri sorduklarını göstermektedir. Resulullah’ın (A.S.V) üzerine besmele çekilmiş kemik sözü farklı anlaşılmalara imkân tanımıştır. Keserken mi yoksa yerken mi besmele çekilen, ancak âlimler üzerine besmele çekilen kemiğin mümin cinlerin yiyeceğini, besmele çekilmeyen kemiklerinde kâfir cinlerin yiyeceğini teşkil ettiğinde müttefiktirler. Evet, sevgili dostlarımız, işte görüyorsunuz ki durum böyle devam etmektedir. Sevgili dostlarımız, şimdi de Fetih Suresi ile dersimiz devam edecektir İnşallahu Teâlâ. Hz. Enes (R.A) anlatıyor; Ey Muhammed (A.S.V) doğrusu biz sana apaçık bir zafer sağlamışızdır. Yüce Allah böylece senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar. Seni doğru yola eriştirir bu Fetih Suresi baş ayetleridir, 1 ve 2. ayetleri. Hudeybiye dönüşü Hazreti Peygamber’e (A.S.V) nazil oldu. Ayette geçen apaçık zafer, Fethi Mübin Hudeybiye zaferi ile başlamıştır. Ayeti kerime inince ey Allah’ın Resulü ne mutlu, kutlu olsun, saadet’li olsun. Allah’u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri senin için ne yapacağını sana açıkladı, acaba bize ne yapacak dediler. Bunun üzerine şu ayeti kerime inzal edildi. İman eden erkek ve kadınları içinde ebedi kalacakları, içlerinde ırmaklar akan cennetlere koyar. Onların kötülüklerini örter. Yüce Allah katında büyük kurtuluş işte budur. Bu da Fetih Suresi ayeti kerime 5. ayettir. Buhari, Müslim, Tirmizi bunu da rivayet etmişlerdir. Sevgili dostlarımız, bakın iman eden erkek ve kadınlar diyor Cenabı Hak. İşte bu iman eden erkek ve kadınlara müjde, imanın gereği de Ameli Salihtir.

 

Dakika 20:08

 

Onun için ayeti ayetler tefsir eder, açıklar ve tamamlar. Hadisi şerifler de böyledir. Bunu doğru anlamayanlar, kenarından köşesinden ne yapıyorlar, konuyu bölüp parçalıyorlar, dini anlattıklarını zannediyorlar. İslam’ın müteakip zaferlerini bu sulh anlaşması sağlamıştır yani Hudeybiye Antlaşması. Bu zor bir antlaşma idi o günü için ama Müslümanların önü açıldı, zafer üstüne zaferler geldi. O gün Peygamberi anlamak da sahabenin bir kısmı zorlandı. Evet, kıymetliler anlaşma şartlarını çok ağır adeta isyan edecek bir halde idiler. Hatta Hz. Ömer’le Resulullah arasın da şu konuşma geçer. İşte Hz. Ömer’in ömründe en çok yanıldığı konulardan biri budur. Ey Allah’ın Resulü, biz hak üzere onlarda batıl üzere değiller mi? Bakın Hz. Ömer soruyor Peygamberimize. Hudeybiye anlaşmasının zor şartlarını bir türlü hazmedemedi o ve bazıları. Peygamberimiz cevap verdi. Şüphesiz öyle dedi. Yani biz hak üzereyiz, onlar da batıl üzereler dedi. Ömer yine diyor ki bizim ölülerimiz cennetlik, onların ki cehennemlik değil mi? Peygamberimiz buyurdu, şüphesiz öyle dedi. Öyleyse dinimizde niye bu zilleti kabul ediyoruz? Allah bizimle onlar arasında savaşta tayin edilecek hükmünü vermezden önce umre yapmaktan geri mi döneceğiz? Olmaz böyle şey diyor bakın Peygamber’e bu da denmez. Ama işte insanlar dinin zirvesine birden çıkamıyorlar. Peygamberimiz cevap verdi; Ey Hattab’ın oğlu. Ben Allah’ın Resulüyüm ve onun emrine muhalif de değilim ve Allah da ebediyen bizi terk etmeyecektir. Peygamberimiz Ömer’e böyle cevap verdi. Hz. Ömer bundan sonra Ebu Bekir’in yanına giderek Hazreti Peygamber’e (A.S.V) söylediklerini ona da tekrar eder. Hz. Ebubekir’de onun emrine uy. Zira şehadet ederim ki o Allah’ın Resulüdür ve Allah onu ebediyen terk etmeyecektir cevabını verir. İşte Ebubekir ile Ömer farkı. Sıddık kolay olunmuyor. Ebubekir Sıddık’tır, Ömer Faruk’tur. Ömer’de yüksek zirvelere çıkmıştır ama bir türlü Sıddık olamamıştır. Çünkü Sıddıkların derecesi daha farklı. Arkadan sadedin de olduğumuz Fetih Suresi inzal edilir. Hz. Peygamber (A.S.V) sureyi baştan sona Hz. Ömer’e okur. Hz. Ömer (R.A) yani bu bir fetih mi diyerek hala devam eden üzüntü ve endişesini dile getirir. Israr da ki hatasını bilahare anlayarak kefareti için yıl orucu tutup köleleri azat edecek olan Hz. Ömer başta olmak üzere Hazreti Ebubekir ve diğer pek çok sahabe ittifakla Hudeybiye sulhunun İslam’ın en büyük zaferi olduğunu ifade etmişlerdir.

 

Dakika 25:26

 

O ağır şartlara rağmen Hudeybiye musalahası bakın en büyük zafer olarak Cenabı Hak Müslümanlara bu büyük müjdeyi vermiştir. Ashabı belirttiğimiz şekilde üzen husus Umre yapmak niyetiyle Medine’den çıkıldığı halde o yıl Umre yapmadan geri dönmenin anlaşma şartları arasında yer alması ile müşriklerden Müslüman olarak Medine’ye iltica edeceklerin Mekkelilere geri verilmesi maddesi idi. Bu iki maddeyi ashabı güzinin bazıları başta Hz. Ömer anlayamadılar ama sonra herkes anladı. Ömür boyu Ömer tövbe istiğfar etmiştir bu halinden dolayı ve ağlamıştır. Niye muhalefet ettim o şanlı Peygambere diye. Hz. Enes (R.A) anlatıyor; Sabah namazı sırasın da Tenim Dağı’ndan 80 kişi Resulullah (A.S.V) üzerine geldiler. Niyetleri onu öldürmek idi. Peygamberimizi öldürmeye gelmişlerdi. Yakalandılar. Hz. Peygamber (A.S.V) onları serbest bıraktı. Bunun üzerine şu ayeti kerime inzal edildi. Sizi onlara üstün kıldıktan sonra Mekke bölgesin de onların ellerini sizden sizin ellerinizi de onlardan geri tutan savaşı önleyen o’dur diyen ayet geldi. Bu da Fetih Suresi ayet 24. Bunu da Müslim’i Şerif, Tirmizi, Ebu Davud rivayet etmektedirler. Yukarıda kaydedilen ayetin iniş sebebi ile ilgili farklı rivayetler kitaplarımızda intikal vardır. Enes’ten yapılan yukarıdaki rivayet bunlardan biridir. Ahmet İbni Hanbel’in rivayetinde bu ani baskın hadisenin Hudeybiye gününde vuku geldiği tasrih edilir. İbni İshak’ın bir rivayetinde Resulullah’ın (A.S.V) ashabından bir kişiyi kaçırmak üzere Kureyş’in gönderdiği 40 veya 50 kişilik bir grubun yakalanması ve sonra da serbest bırakılmaları üzerine bu ayet insan edilmiştir. Keza Mekke’nin savaşsız fethi üzerine indiğine dair rivayette de yapılmıştır. Evet, sevgili dostlarımız, Übey İbni Kââb (R.A), Allah Peygamberine ve Müminlere huzur indirdi. Onların takva sözünü tutmalarını sağladı. İnsanoğlu, lütuflar keremler hep Cenabı Hak’tan geliyor. Zaferler, yardımlar hepsi Cenabı Hak’tan geliyor. Aklını başına al. Bu da Fetih Suresi ayet 26. Bu ayeti kerime de geçen takva sözünden La İlahe İllallah’ın kast edildiğini Hz. Peygamber’den (A.S.V) işittiğini söylemiştir Ravi, bunu da Tirmizi haber vermektedir. Cumhur buna ‘’La İlahe illallah’’ demiştir.

 

Dakika 30:00

 

Takva sözüne, o sözün içerisinde de İslam’ın tamamı bulunmaktadır. ‘’La İlahe İllallah’ diyen kişi Muhammedur Resulullah demek mecburiyetindedir. Onu da diyen kişi İslam’ın tümüne iman edip ve kalbi ile tasdik dil ile ikrar etmesi gerekir. İmanın gereği olan da ameli salihlerin işlenmesi gerekir. İslamiyet kenardan köşeden anlaşılmış olmaz. İslamiyet’i bir bütün olarak eline alacaksın giriş kapısı La İlahe illallah Muhammedurrasulullah’dır. Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedu enna Muhammeden abduhu ve Resuluhdur, bu giriş kapısıdır. Evet, sevgili dostlarımız İnşaallah Hucûrat Suresi ile dersimiz devam edecektir.

 

Dakika 31:12

 

(Visited 56 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}