HadısŞerifKülliyatı 121-01

121- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 121

121- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 121

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*

وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ*

‘’Eûzu billahi mimmesteâzebihi Muhammed Mustafa Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem ve Mûsâ ve Îsâ ve İbrâhimellezi veffâ ve min şerri mâ halekâ ve zerâ ve berâ ve min şerri mâ tahtes serâ ve min şerri külli dâbbetin rabbi ahîzün bina sıyetiha inne rabbi alâ sıratın müstakim, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyîl azîm’’.

“Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âlî Muhammed”

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Sevgili ve muhterem izleyenler, dersimiz tövbeyi istiğfarla ilgili devam ediyor.

 

Ebû Mûsâ (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri buyuruyor. Anlatıyor ki, Hz. Peygamber (A.S.V) buyurdular; Azîz ve Celîl olan Allah gündüz günah işleyenlerin tövbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Gece günah işleyenlerin tövbesini kabul etmek içinde gündüz elini açar. Bu hâl güneş batıdan doğuncaya kadar devam edecektir. Sevgili dostlarımız, burada elden maksat Allah’ın ihsân ve fazlından kinaye olduğu söylenmiştir kıymetli âlimlerimiz gerçeğini Cenab-ı Hak kendisi bilir. Onun hiçbir şeye benzemeyen Yüce varlık orada neyi kastetti ise kendisi iyi bilmektedir. Evet, biz onu yine ona bırakıyoruz. Kişi son nefesini verinceye veya insanlık kıyâmetin en büyük alâmeti olan güneşin battığı yerden doğmasına kadar hayatta kaldığı müddetçe Yüce Allah’ın tövbe kapıları açıktır ve bu kapı o kadar geniştir ki genişliği atlı kimsenin 40 veya 70 yılda ancak kat edebileceği bir mesafeye ulaşmaktadır. Affının genişliğini ifade için bu manevî mefhumları insan aklının anlayacağı maddî teşbihlere dökmüştür. Evet, kıymetli efendiler! Yüce Allah’ın eşi benzeri yoktur.               (وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ). O’nun dengi olmadı olmayacaktır eşi benzeri olmadı olmayacaktır.

 

Ebû Saîd Hazretleri anlatıyor, Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki; Sizden önce yaşayanlar arasında 99 kişiyi öldüren bir adam vardı. Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir rahip tarif edildi. Ona kadar gidip 99 kişi öldürdüğünü kendisi için bir tövbe imkânının olup olmadığını sordu.

 

Rahip, hayır yoktur dedi, herif onu da öldürüp cinâyetini yüze tamamladı.

 

Adamcağız yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti. Kendisine âlim bir kişi tarif edildi. Ona gelip 100 kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tövbe imkânı olup olmadığını sordu.

 

Dakika 5:10

 

O âlim kişi, evet vardır. Seninle tövben arasına kim perde olabilir? Dedi ve ilâve etti, ancak falan memlekete gitmelisin zîrâ orada Allah’a ibadet eden kimseler var. Sende onlarla Allah’a ibadet edeceksin ve bir daha da kendi memleketine dönmeyeceksin. Zîrâ orası kötü bir yerdir. Ey Müslümanlar! Kötü çevreyi terk et, kötü arkadaşını terk et, kötüleri terk et hicretin esası buradan başlar. İyilerle, Sâlihlerle, Sıddıklarla beraber ol. Şimdi bu adam yola çıktı, kendi memleketini terk ediyor. Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu kabzetti. Rahmet ve azâb melekleri onun hakkında ihtilâfa düştüler. Rahmet melekleri: “Bu adam tövbekâr olarak geldi, kalben Allah’a yönelmişti” dediler. Azâb melekleri de: “O adam hiç bir hayır işlemedi” dediler. Onlar böyle çekişirken insan sûretinde bir başka melek yanlarına geldi, melekler onu aralarında hakem yaptılar. Hakem onlara: “Onun çıktığı yerle gitmekte olduğu yer arasını ölçün. Hangi tarafa daha yakınsa ona teslim edin” dedi. Ölçtüler gördüler ki gitmeyi arzu ettiği iyiler memleketine bir karış daha yakın. Onu hemen rahmet melekleri aldılar götürdüler. Bir miktar yol gidince ölüm gelip çattı adamcağız yönünü sâlih köye doğru çevirdi. Bu da başka bir rivâyet, böylece o köyün ehlinden sayıldı. Bir başka rivâyette de Allah’u Teâlâ beriki köye adamdan uzaklaşmayı öbür köye de yaklaşmayı vahiy etti. Sonra da adamın geldiği ve gitmekte olduğu köylere uzaklıklarını ölçüp kıyaslayın dedi. İşte bunları Buhârî, İbn-i Mâce rivâyet etmektedir. Evet, sevgili dostlarım ve Müslim’de de mevcuttur bu haber Müslim’de rivâyet etmiştir. Tövbe kapısının kapalı değil açık olduğunu görmekteyiz. Kul gerçek tövbe etmeyi bilmeli. Mü’min için niyet ve azmin amelden üstün olduğunu görüyoruz. (Niyetül mü’mini, hayrun min ameli) buyurmuştur Sevgili Peygamberimiz. “Mü’minin niyeti amelinden daha hayırlıdır”. Tövbe ve hayır amel de acele etmek bu çok önemlidir. Sevgili dostlarımız, günaha düşmekten öyle korkmalı ki üzerine dağ düşecekmiş gibi korkması gerekir, mümin böyledir. Issız çölde her şeyinin yüklü olduğu, kaybolmuş bineğini bulan insanın sevinciyle sevinmek. Bakın müjdeler mükemmel! Onun için kul gerçek tövbe etmeli. Bütün insanların katline denk olan bir insanı haksız yere öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibi büyük bir cinâyet olan adam öldürmenin burada fakat bu adamın öldürdüğü kimselerin nasıl nicelik ve niteliğini burada bilmiyoruz.

 

Dakika 10:24

 

Öyle bir insanlar vardır ki fitne fesatla insanların toplumları bozarlar, toplumları birbirine kırdıran fitne fesat adamları vardır. Belki de adam bunları öldürdü. Evet, onun için tövbe ve hayır amel de acele etmeli, tövbe etmeli, hayırlı ameller işlemeli, çevrenin insan üzerindeki etkisi kötü çevreyi terk etmelidir. Halk içinde hak ile beraber olabilmek için de çırpınmalıdır. Bu rivâyette Âlim kimsenin Âbit kimseye üstünlüğü de apaçık görülmektedir. Bizden öncekilerin şeriatı ile Kur’an-ı Kerim eğer tasdik ediyor, sahîh sünnet, Peygamberimiz teyit ediyorsa ne âlâ. Allah kendisine şirk koşulmasını elbette affetmez. Bunun dışındaki günahları dilediğinden affeder. Nisâ Sûresi’nin 48’inci âyet-i kerimesi böyle buyurmuştur. Bu günahlardan birini işlemenin durumu Allah’a kalmıştır dilerse affeder dilerse cezalandırır. Bunlar büyük günahlardır.

 

Evet, kıymetliler!

 

Yine Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; İnsanoğlunun her biri Peygamberimizden anlatıyor tabii. Peygamberimiz (A.S.V) buyurdular ki insanoğlunun her biri hatâ kârdır. Yani hatâsız kul yoktur ancak hatâ kârların en hayırlısı tövbe kar olanlardır. Bunu da Tirmizî, İbn-i Mâce haber vermektedir. İnsanlar hatâ içinde olduğunu, insanoğlu acizdir, insanın câhil tarafı vardır, nefsi vardır, aczi vardır, cehli vardır ve dolayısıyla insanoğlu hatâ kârdır. Hatâsız kul olmaz. Bu kendini tanıyanlar (Men arefe nefsihi fekad arefe Rabbihi). Kendi aczini iyi tanıyanlar, Rabbinin yüceliğini iyi tanıyanlar daima kendi aczini görürler. Allah’a ne kadar muhtaç olduklarını görürler. Boyunlarını eğerler, tövbe istiğfara devam ederler. En güzel amelleri işleseler de aczini bilirler, yine âciz olduklarını iyi bilirler. Onun için başta peygamberler olmak üzere Allah’tan en çok korkan âlimlerdir. Niye? En iyi kulluk eden de diğerlerine göre onlardır ama en çok korkan onlardır. Neden? İnsanoğlu aczini gördüğü zaman cehlini, gafletini, nefsinin durumunu gördüğü zaman insanoğlunun Rabbi’sine, O’nun affına ne kadar muhtaç olduğunu da iyi bilirler, ne kadar güzel ibadet edersen et sen ibadet ettiğin varlık eşi dengi bulunmayan, yüce sıfatların tamamı ile muttasıf olan, noksan sıfatlardan münezzeh olan varlığa sen kulluk yapıyorsun. Ne kadar yaparsan yap, kulunun eksiği, aczi, cehli, gafleti ve nefsinin onunla savaş hâlinde olduğunu insanoğlu görür, bilir.

 

Dakika 15:25

 

İnsanoğlu ne kadar büyük tehlikenin içindedir Allah’ın koruması olmasa yandı. Onun için müttekiler, Muhsinler ehli takvâ sahibi daima Allah’u Teâlâ’ya tevekkül ve teslimiyet içindedirler. Allah’ın korumasına, Allah tarafından korunmalarına ne kadar muhtaç olduklarını iyi bilirler. Allah’ın koruması olmasa ey Âbitler! Ey Zâhitler! Ey Muhsinler! Ey Sıddıklar! Ey şehitler, Sâlihler! Bakın, bunların hiçbirisi o derecede kalamazlar. Allah’ın koruması, lütfu keremiyle bu işler yürüyor. Ey câhiller! Siz ise günah denizinde yüzüyorsunuz. Aczinizi bilmiyorsunuz, cehlinizi bilmiyorsunuz dolayısıyla Yücenin Yüceliği karşısında zır câhil mi câhil hareket ediyorsunuz. Aklınızı kullanın, Allah’ı, Peygamber’i, Kur’an’ı Kerim’i, sahîh sünneti dinleyin de Müslüman olun, Allah’a öncelikle teslim olun. Allah’a teslim olmak demek Hazreti Muhammed’in şeriatına tâbî olup, Allah’ın huzuruna şeriata, Şeriat-ı Muhammedi’ye tâbî olarak Allah’ın huzuruna geleceksin.

(قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ )

 

Bu âyet-i kerimeyi ve nice, nice Kur’an-ı Kerim’in yüce âyetlerini unutma! Muhammed’e tâbî olmadan Allah huzuruna seni almaz. Yalancıların sevgisi ile sevme Allah’ı. Gerçek sevgi ile Allah’ı seviyorsan bu Muhammed’e tâbî ol onun şeriatına. İtikâtta, amel de, ahlâkta, hukûkta tam Müslüman ol. İslam’ı ilmel yakîn anlamaya çalış. Bilmiyorsan bilenlerle beraber olmaya gayret et aksi takdirde kendini aldatmış olursun. Câhilliğini bir câhillik daha katmış olursun. Serseriliğine, hüsrânına bir hüsrân daha ilâve etmiş olursun. Çünkü câhiller cesurdur Allah’tan korkmayı bilmezler. Bunlar zır câhiller için söylenmiştir. Yoksa Ulemâ, Allah’ı tanıyanlar Allah’tan korkarlar. Allah’tan korktukları için Allah’ın azâbı şiddetlidir, rahmeti sonsuzdur. Allah’tan ebediyyû’l-ebed ümit kesmezler ama ebediyyû’l-ebed de Allah’tan korkarlar. Niye? Suçun var, aczin var, cehlin var, günahın var. Bir defa buna ceza verdiği zaman Allah’ın azâbı şiddetli, peki Allah’ın bir de affı var, rahmeti var, mağfireti var, merhameti var. Ümit kesme imkânı yok ama emin olma imkânı da yok. Korku ile ümit arasında ebediyyû’l-ebed yaşayacaksın. En çok korkan da sen olacaksın, hiç ümit kesmeyen de sen olacaksın. Ey Müslüman! İslamiyet’i iyi anla, iyi kavra, iyi öğren! Rabbimize hamdü senâlar olsun ki nâmütenâhi, hamdü senâlar olsun Rabbimize. Bize Lütfu Kerem’i ile bakın Yüce İslam’ı anlamak, anlatmak, bütün insanlığa faydalı olmak için bizi istihdam eden bu yol da bize lütfeden ve kerem de bulunan Yüce Allah’a ebediyyû’l-ebed bitmez tükenmez hamdü senâlar ona olsun.

 

 “Elhamdülillah, bi adedi halgih ve mile’l mizân ve müntehel ilm ve mebleğarrıza ve zinetel arş

 

Estağfirullah bi-adedi zünûbina hattâ tuğfer Allah’u ekber hattâ tuğfer.”

 

“Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âlî Muhammed bi-adedi ilmih

“Lâ İlâhe İllallah Muhammedun Rasûlullah. Bi adedi halgih ve mine’l mizaân ve münteleh ilm ve meblağar rıza ve zinetel arş velhamduleke yâ Rabbel âlemin”.

 

İnşâ’Allah’u Teâlâ kıymetli efendiler derslerimiz devam etmektedir. İnşâ’Allah bir sonraki dersimiz rüya tabiri üzerine devam edecektir.

 

Dakika 21:47

 

 

 

(Visited 40 times, 1 visits today)