HadısŞerifKülliyatı 135-01

135- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 135

135- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 135

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*

وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ*

‘’Eûzu billahis-semîîl- alimi mineşşeytanirracim min hemzihî ve nefgıhî ve

nefsih’’

‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Dersimiz hadis-i şerifler külliyâtından “Kıtal ve Gazve” hükümleri hakkındadır.

 

Numan İbn-i Mukarrin (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor. Rasûlullah (A.S.V) ile birçok gazvelere katıldım şunu gördüm: “Rasûlullah (A.S.V) şafak sökünce güneş doğuncaya kadar mukateleyi durdururdu. Güneş doğunca öğle vaktine kadar tekrar mukateleye geçerdi. Tam öğle vaktinde mukateleyi durdurur, güneş batıya meyl edinceye kadar ara verirdi. Meyl edince ikindi vaktine kadar mukatele eder ikindi vaktinde ikindi namazını kılıncaya kadar ara verir, sonra tekrar mukateleye geçerdi”. Ashâb-ı Güzin derdi ki: (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) “Bu vakitte yani güneşin zevali vaktinde yardım rüzgârları eser. Mü’minler namazlarında orduları için dua ederler”. Bu haberi Tirmizî, Ebû Dâvûd, Buhârî haber vermektedir. Evet, sevgili dostlarımız! Çünkü derler bazı peygamberlere Cenab-ı Hakk’ın Nusret ve yardımı hep ikindiden sonra gelmiştir, buna delil olarak şu hadis-i şerifi gösterirler. Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri Rasûlullah’ın (A.S.V) şöyle dediğini rivâyet etmektedir. Gazveye çıkan peygamberlerden biri ikindi vakti sırasında veya ikindiye yakın bir zamanda fethedeceği memlekete yaklaştı, güneşe; “Ey güneş! Sen nasıl sen bir memursan bende bir memurum” dedi ve Yüce Allah’a yönelerek: “Ey Rabbim! Güneşi durdur vakit çıkmadan gazvemizi tamamlayalım” diye dua etti, güneş durduruldu. Yüce Allah’ın yardımı ile o memleket fethedildi. İkindi sırasında esen rüzgâr da Müslümanlar tarafından yardım rüzgârı olarak değerlendirilmiştir. Hendek Savaşı sırasında rüzgârla yardım etmiş Cenab-ı Hak. Yine Ashâbın müttefik orduları dağılıp gitmeleri, rüzgârla sağlanmıştır diye haber veriliyor. Bu da Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in birçok mucizelerinden birisidir. Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Rasûlullah (A.S.V) sabah vakti baskın yapardı. Yaklaştığı yerleşim bölgesine kulak kabartır ezan okunup okunmadığını kontrol eder, ezan sesi işitecek olursa durur, işitmez ise saldırıya geçerdi. Bunu da Müslîm-i Şerif ve Tirmizî, Ebû Dâvûd haber veriyor.

 

Dakika 5:00

 

Evet, sevgili dostlarımız!

Evğar kelimesi aniden basmak anlamındadır. İslam âlimleri bu rivâyette şu hükümleri çıkarmışlardır; Ezan İslam’ın şiar ve âlimidir. Bir beldede bunun terki caiz değildir. Bir belde halkı elbirliği ile terk ettiği takdirde Sultân’ın onlarla savaşması gerekir. İmâm-ı Muhammed’in fetvâsıdır bu. İslam kendilerine ulaşmış olanlara İslam’a girme daveti yapılmadan ani baskın yapılabilir. Delile dayanarak hüküm vermek caizdir çünkü Hazreti Peygamber (A.S.V) sadece ezan işitmiş olmakla Kıtal’den vazgeçmiştir. Îsâ el-Müzenî (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn)Hazretleri anlatıyor. Rasûlullah (A.S.V) bir ordu veya seriyye yola çıkardığı zaman askere şunu tembihlerdi: “Bir mescit görür veya müezzin işitirseniz orada kimseyi öldürmeyin”. Ebû Dâvûd, Tirmizî haber veriyor. El-Hâris İbn-i Müslim İbnü’l Hâris babasından Müslim İbnü’l Hâris (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri’nden naklediyor. Rasûlullah (S.A.V) bizi bir seriye ile gazveye gönderdi. Baskın mahalline vardığımız zaman atımı hızlandırdım ve arkadaşlarımı geçtim. Köy halkı beni imdat çığlıkları ile karşıladı. Ben onlara (Lâ İlâhe İllallah) deyip kendinizi koruyun dedim öyle yaptılar. Arkadaşlarım beni, bu davranışım sebebiyle ganimeti bize haram ettin diyerek ayıpladılar. Rasûlullah’ın (A.S.V) yanına dönünce yaptığımı ona haber verdiler. Rasûlullah (A.S.V) beni çağırttı, yanına varınca, davranışından dolayı takdir etti ve bilesin Allah (C.C) senin için o kurtardığın insanlardan her birisi sebebiyle şu, şu kadar sevap yazmıştır buyurdu. Sonra Rasûlullah (A.S.V) bana, sana kendimden sonra bir tavsiye yazacağım dedi ve yazıp üzerini mühürleyip bana verdi. Bunu da Ebû Dâvûd haber vermektedir.

 

Evet, sevgili ve muhterem izleyenler. Cündeb İbn-i Mekîs (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) benimde katıldığım bir seriyyeye gönderdi. Orduya                  Beni’l-Mülevvah kabilesine baskın yapılması talimatını verdi. Yola çıktık Kedip Nam mevkiye geldiğimiz zaman el-Hâris İbnü’l Bersâ el-Leysi ile karşılaştık onu yakaladık, bize: “Ben Müslüman olmak arzusuyla geliyordum. Memleketten de Rasûlullah’a (A.S.V) gitmek düşüncesi ile ayrılmıştım” dedi. Kendisine: “Eğer Müslümansan bizim sana bir gün bir gecelik bağımız zarar vermez. Dediğin gibi değilsen sana karşı tedbirimizi tam yapmış oluruz dedik ve bağlarını daha bir sıkıladık”. Ebû Dâvûd haber veriyor bunu da.

 

Ebû Saîd Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) ‘’Benî Lihyan’’ kabilesine bir askeri birlik göndermeye karar vermiştir. Her iki kişiden biri atılsın, sevapta ortak olacaklar buyurdu. Bunu da Müslim haber veriyor. Ebû Saîd (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) bu rivâyeti bir başka vecih de şöyledir; Rasûlullah (A.S.V) Lihyan’a bir müfreze gönderdi. Bunu tertiplerken şöyle buyurmuştur; “Her iki kişiden biri orduya katılmak üzere çıksın”. Rasûlullah (A.S.V) sonra oturanlara sizden kim gidenin âilesine ve malına iyi şekilde nezaret eder, hâmî olursa ona gidenin sevabının yarısı eksiksiz verilir buyurdu. Bunu da Ebû Dâvûd haber vermektedir.

 

Dakika 10:57

 

İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Ben bir seriyyeye katılmıştım, askerler bir ara bir firarda bulundu. Ben de onlar arasında idim oradan uzaklaşınca: “Şimdi ne yapacağız, cihattan kaçtık Allah’ın gazâbı ile dönüyoruz” diye müzakere ettik. Sonunda Medine’ye girelim, bizi kimse görmez diye düşündük. Ancak Medine’ye varınca Rasûlullah’a (A.S.V) gidip kendimizi arz ederek bizim için bir tövbe imkânı varsa onu yerine getirsek, yoksa geri gitsek diye kararlaştırdık. Rasûlullah (A.S.V) uğrayıp biz firârîleriz dedik, bize yaklaşarak hayır siz, firârîler değil, savaşa tekrar dönmek üzere manevra yapmış kişilersiniz buyurdu. Kendisine yaklaştık, mübarek ellerinden öptük bize: “Ben Müslümanların ilticâgâhıyım” dedi. Bunu da Ebû Dâvûd, Tirmizî haber vermektedir. Evet, efendiler! Akkar’un anlamı manevra anlamındadır. Yani taktik anlamlarına gelmektedir. Manevra gereği geri çekilip askeri bir kaide olan ihtiyat birliğine katılma prensibine uygun hareket eden manevracılardır. Tekrar geri dönerek, dönmek üzere çekilmek, ihtiyat birliğine ilticâ etmek, âyet meâlen şöyledir; “Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka topluluğu katılmak maksadı dışında o gün arkasını düşmana dönen kimse Allah’tan bir gazâba uğramış olur. Onun varacağı yer cehennemdir, ne kötü bir dönüştür”. (Enfâl Sûresi âyet-i kerime 16). Ben mü’minlerin fiesiyim diyerek bu âyete atıf yapmış, kendisine gelenlerin mâzûr akdedilmiş addediliş sebebini de beyan buyurmuş olmaktadır. Der ki; “Üç kişiden kaçan Müslüman” Enfâl Sûresi’nin 16’ncı âyet-i kerimesinde: “Tehdit edilen firârî sayılmaz. Ancak iki kişiden kaçan firârî sayılır”. Bunu da İbn-i Abbâs’tan gelen haber. Allah’tan bir gazâba uğramak döneceği yer cehennemdir. Bu da savaştan kaçanlar için. Beğavî devamla der ki: “Müslüman’ın her biri karşısındaki düşmanın sayısı 2’den fazla olursa bu durumda kaçana itap yoktur. İki kişinin önünden kaçan kimseye kaçış sırasında îmâ ile namaz kılma ruhsatı da yoktur.

 

Dakika 15:04

 

Çünkü o tıpkı yol kesici gibi asidir. Yaptığı iş büyük günahtır günahı kebâirdendir”. Evet, sevgili dostlarımız! Daha önceki hadis-i şerifte ve bir sonraki gelecek hadis-i şerif ki, o da 1073 numaralı hadis-i şerifte geleceği üzere ikiden fazla düşman önünden kaçma ruhsatı büyük çoğunlukta ki ordular için değildir. Rasûlullah (A.S.V) en az 12000 efradı olan ordunun kendisinden sayıca, sayılamayacak kadar üstün ordu karşısında bile kaçmasına izin vermez. Ulemâ buna haram demiştir. Bir İslam ordusunun sayısı 12000’e ulaşmışsa karşısındaki ordunun sayısı ne kadar olursa olsun Müslüman ordusunun kaçma şansı yoktur. Ama bir istisna vardır şartlar neyi gerektiriyor? İşte ona göre savaşın kuralları orada belirlenir. Keyfi olarak asla Müslüman ordusu düşman ordusundan kaçmaz, kaçamaz kaçarsa âsî olur.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Necdet İbn-i Amir el-Harûrî’den rivâyet edildiğine göre İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerine yazarak beş haslet hakkında sormuştur. Rasûlullah (A.S.V) gazveye çıkarken kadınları da alır mıydı? Kadınlara ganimetten pay ayırır mıydı? Savaş sırasında çocukları öldürür müydü? Yetimin yetimliği ne zaman kalkar? Humus ganimetin beşte biri kimler içindir? Râvîlerden Yezid İbn-i Hürmüz der ki İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri mektuba yazarken şöyle buyurdu; “Bir ilmi gizleme durumuna düşmüş olmasaydım asla cevap vermezdim”. Sonra şu cevabı yazdı; “Bana yazıp Rasûlullah’ın (A.S.V) gazveye kadınları da götürüp götürmediğini sordun. Evet, kadınları gazveye götürürdü, onlar yaralıları tedavi ederlerdi, kendilerine de ganimetten bir şeyler verilirdi. Hisseye gelince kadınlara belli bir hisse değil bazı bir şeyler verilirdi. Rasûlullah (A.S.V) gazve sırasında çocukları öldürmezdi, öyle ise onları sende öldürme”. Yine sen bana yazıp yetimin yetimliği ne zaman kalkar diye soruyorsun. Kasem olsun kişi vardır sakalı çıktığı, buluğa erdiği hâlde hakkını almaktan hâlâ acizdir. Öyleyse kendisi için başkalarının aldığının iyisinden alan kimseden yetimlik kalkar. Yine sen bana yazıp humustan kimlere verileceğini soruyorsun. Ben bu bize âittir demiştim ancak kavmimiz bunu bize vermekten imtina etti. Bunu da Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd haber vermektedir. Necdet İbn-i Amir             el-Harûrî Hâricî mezhebine mensup bid’at sahibi birisidir. Kadınların bahşiş ve Atiyye devrinden komutanın takdirine bağlı bir ihsân veriliyordu kadınlara. Ebû Hanîfe Sevrî, Leys, Şâfiî ve birçok Cemâhir bu görüşte ittifak etmiştir.

 

Dakika 20:00

 

Evzâi Hazretleri mukatele eder,  yaralıları tedavi eder, kadında paya iştirak eder demiştir. Ehli harbin çocukları, kıssada Hızır zahiren masum görülen bir çocuğu kıssanın sonunda geçen onu ben kendi fikrimle yapmadım, Allah’ın emriyle öldürmüştür Hızır (AS.) o çocuğu, çocuk öldürmek kesinlikle yasaklanmış olmaktadır. Müstakilen karar ve tasarruf yetkisine sahip olur denmektedir. Evet, kıymetliler! Bu da yetimin buluğa erme durumu ile ilgilidir. Buluğa yetimin şahsından yetimlik kalkar yani buluğa erdiği zaman. Ebû Hanîfe 25 yaşına basınca malı zapt edemeyecek durumda bile olsa ondan çocukluk hükmü kalkar, reşit olur, malında tasarruf eder. Bu yaşta malının teslim edilmesi vaciptir demiştir İmâm-ı Âzâm Hazretleri. Ganimetin devlet tasarrufuna kalan beşte birinin beşte biridir humusun humusudur. Enfâl Sûresi 41’inci âyet-i kerimede fey ve ganimetin beşte birinin beşte biri Zil Kurba’ya âittir. Zil Kurba ise Şâfiî ve ekseri Ulemâ ’ya göre Benî Hâşim ve Benî Muttalip’tir.

 

Evet, sevgili dostlarımız, İnşâ’Allah’u Teâlâ derslerimiz bu şekilde devam edecektir.

 

Dakika 22:23

 

(Visited 49 times, 1 visits today)