139- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 139
139- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 139
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn’’
‘’Eûzu billahi mimmesteâzebihi Muhammed Mustafa Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem ve Mûsâ ve Îsâ ve İbrâhimellezi veffâ ve min şerri mâ halekâ ve zerâ ve berâ ve min şerri mâ tahtes serâ ve min şerri külli dâbbetin rabbi ahîzün bina sıyetiha inne rabbi alâ sıratın müstakim, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyîl azîm’’.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem efendiler,
Dersimiz îmân ve sulh hakkındadır. Ziyad İbn-i Hudayr Hazretleri anlatıyor; Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) buyurdu ki: Eğer sağ kalırsam Benî Talip Hristiyanlarının eli kılıç tutarlarını bunları tesirsiz hâle getirip çocuklarını esir edeceğim. Çünkü Rasûlullah (A.S.V) onlara yaptığı anlaşmayı elimle bizzat yazdım, çocuklarını Hristiyanlaştırmayacakları şartı vardı. Burada anlaşmayı bozanlar için söylüyor Hz. Ali bunu Peygamberimizden aldığı haber üzere. Kiminle yaparsa anlaşmaları o anlaştığın anlaşmaların şartlarına bağlı kalmak gerekiyor. Benî Talip Rebia aşiretine bağlı bir Arap Kabilesi ’dir. Bunlar zekâtı ödeyecekler çocuklarını da zorlukla zorlayarak Hristiyanlaştırmayacaklar kendileri de başka bir dine zorlanmayacaklar. İşte sadedinde olduğumuz haber çocuklarını Hıristiyan yetiştiren Taliplilerin anlaşma şartını bozdukları için Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerinin cezâlandırma azmini ifâde etmektedir.
İrbâz İbn-i Sâriye es-Sülemî (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) ile Hayber Kalesi’ne indik beraberinde başka birçok Müslüman da vardı. Hayber’in sahibi lideri cebbar mütekebbir birisi idi, Rasûlullah’a (A.S.V) gelerek; Ey Muhammed! Sizin eşeklerimizi kesmeye meyvelerimizi yemeye kadınlarımızı dövmeye hakkınız mı var? Dedi. Rasûlullah (A.S.V) bu sözlere tabii ki etkilenerek emretti.
Ey İbn-i Avf! Merkebine bin ve şöyle nida et; Haberiniz olsun cennet sadece mü’minlere helâldir, namaz kılmak üzere toplanın.
Râvî devamla eder ki cemaat toplandı Rasûlullah (A.S.V) onlara namaz kıldırdı, sonra da kalkıp şunları söyledi; Sizden biri rahat koltuğuna kurulup Allah’ın sadece şu Kur’an’da yazdıklarını mı haram ettiğini sanıyor. Haberiniz olsun Vallâhi ben Allah’ın yasaklarını duyurdum Kur’an-ı Kerim’de olmayan hayırlar emrettim, birçok şeylerden sizleri yasakladım, bunlar Kur’an-ı Kerim’in bir misli kadar belki de daha çoktur. Yüce Allah’u Teâlâ Hazretleri ehli kitâbın evlerine izinsiz girmenizi helâl kılmamıştır. Kadınları dövmenizi, borçlarını olan cizyeyi verdikten sonra meyvelerini de yemenizi helâl kılmamıştır. Ebû Dâvûd bunu haber veriyor.
Dakika 5:18
Evet, sevgili dostlarımız, Peygamberimiz kendi askerlerini uyardı, Cüheyne’li bir adam anlatmıştı. Rasûlullah (A.S.V) buyurdu ki: Sizler muhtemelen bir kavimle savaşıp onlara galebe çalacaksınız, onlar malları ile kendilerini ve çocuklarını size karşı koruyacaklar.
Saîd İbn-i Mansûr rivâyetinde der ki; Sizinle belli şartlarla sulh yaparlar, bu cümleden sonra Müsebbeb ve Saîd İbn-i Mansûr şu ifâde de ittifak ederler; Artık onlardan sulh sırasında belirlenenden başka bir şey alamazsınız zîrâ bu size yakışmaz. Ebû Dâvûd haber veriyor. Yani anlaşma şartlarına bağlı kalacaktır iki tarafta.
Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) şöyle buyurdular: “Müslümanlar arasında haramı helâl, helâli de haram etmedikçe sulh câizdir.” Yine buyurdular ki: “Müslümanlar haramı helâl, helâli de haram etmedikçe kabul etmiş bulundukları şartlara uyarlar.” Bunu da Ebû Dâvûd ve Tirmizî haber vermektedir.
İbnü’l Müseyyeb anlatıyor (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Rasûlullah (A.S.V) Hayber Yahûdî’lerine şunu söyledi; Mahsulat sizinle bizim aramızda olmak şartıyla sizi Allah’ın bıraktığı müddetçe yerinizde bırakacağım. Rasûlullah (A.S.V) Hayber’e tahminci olarak Abdullah İbn-i Revâha (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerini gönderdi, Rasûlullah (A.S.V) ile Yahûdîler arasında mahsulün miktarını tahmin ve takdir işini o yapmış neticede onlara: “isterseniz siz alın isterseniz bana kalsın” demişti. Yahûdîler mahsulün kendilerine kalmasını tercih ettiler. Bu da Muvattâ haber veriyor bunu da.
Evet, sevgili dostlarımız!
Arap memleketinde din kalmayacaktır iki din kalmayacaktır demiştir. Evet, bilâhare Hz. Ömer bu hadis-i şerifi işitince, gerçekten sahih mi, değil mi diye araştırıp sıhhatine kâni olunca gayrimüslimleri Arabistan Yarımadası’ndan sürmüştür. Ebû Hanîfe bunu 5 sebebe binaen câiz görmez, ona göre Rasûlullah (A.S.V) cevâza delâlet eden hadis mensuhtur demiştir. Bunu İmâm-ı Âzâm söylüyor. Evet, sevgili dostlarımız sahîh hadis-i şeriflerin mensûh mu nasih mi olduğunu da bilmek gerekmektedir.
İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Hayber halkı dediler ki: “Ey Muhammed! Bizi bırak burada kalalım, araziyi ıslâh edip işleyelim. Rasûlullah (A.S.V) da her ekinin ve Rasûlullah’ın (A.S.V) uygun göreceği her bir şeyin mahsulünün yarısı onların olmak şartıyla araziyi onlara bıraktı. Abdullah İbn-i Revâha (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri her yıl oraya gelir miktarı tahmin eder ve yarısının karşılığını onlardan aldırdı.
Dakika 10:09
Yahûdîler Abdullah’ı tahminde gösterdiği titizlik sebebiyle Hz. Peygambere (A.S.V) şikâyet ettiler hattâ bir ara lehlerine gevşek davranması için rüşvet vermek istediler. Abdullah onlara bana haram mı yedirmek istiyorsunuz? Vallâhi ben en ziyade sevdiğim insanın yanından geldim. Sizin topunuzun bana maymunlar ve hınzırlardan daha menfurdur buna rağmen benim size olan buğuzum size karşı âdil olmama mâni değildir. Ben yine de adâleti uygularım, Yahûdîler Abdullah (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerini takdir edip işte bu adâlet ve doğrulukla semâvât ve arz nizâm içinde ayakta durur dediler. Rasûlullah (A.S.V) her bir hanımına her yıl 80 vask hurma, 20 vask arpa veriyordu. Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) zamanında Yahûdîler Müslümanlara hile yaptılar, İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri bir evin damında uyurken geceleyin aşağı attılar, el ve ayak bileklerini çıkardılar. Hz. Ömer İbnü’l Hattâb, Hayber’de hissesi olan hazırlansın aralarında taksim edelim dedi. Taksim edileceği zaman, reisleri: “Bizi buradan çıkarma, bizi Rasûlullah (A.S.V) ve Hz. Ebû Bekir’in yaptıkları gibi bizi yerlerimizde bırak” dedi. Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) ona kararımız da Rasûlullah’ın (A.S.V) sözüne ters düştüğümüzü mü zannediyorsun? Bineğin seni Suriye’ye doğru bir gün, sonra bir gün, sonra daha koşturmasına ne dersin? Diye cevap verdi, Hz Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hayber’i Hudeybiye ashabından Hayber seferine iştirâk etmiş olanlar arasında taksim etti. Bunu da Buhârî, Ebû Dâvûd haber vermektedir.
Evet, kıymetliler, Yahûdîlere bırakılması oradan sürülmeleri gibi farklı meselelere bazı açıklıkta getireceği için Rasûlullah (A.S.V) Hayber ehline gelip onlarla savaştı, sonunda kalelerine çekildiler. Rasûlullah (A.S.V) kaleleri dıştan bir müddet kuşattı netice de arazi ekin ve hurma üzerinde onlara galebe çaldı. Bineklerin taşıyabileceği eşyaları götürerek orayı terk etme şartıyla sulh yaptılar. Sarı altın sarı yani altın, beyaz yani gümüş halka ki bununla silah kastediliyordu. Bu nev’inden bütün varlıklarını Rasûlullah’a (A.S.V) vermekle anlaşmaya dâhildi. Ayrıca ne varsa beyân edip hiçbir şey gizlememeyi de onlara şart kılmıştı, öyle ki bu şartlara uymazlarsa ortada ne anlaşma muteber olacak ne de anlaşmanın bağladığı garanti olacaktı. Ancak yine de mesk’i gizlediler, mesk Huyey İbn-i Ahtab’ın mal ve ziyneti bulunan bir deri idi. Benî Nadir Medine’den sürgün edildiği zaman beraberinde getirmişti. Rasûlullah (A.S.V) Huyey ’in amcasına ki ismi Sâye idi, Benî Nadirden getirilen Huyey ’in mesk’i ne oldu? Diye sordu.
Dakika 15:15
Evet, sevgili dostlarımız!
İşte görüyorsunuz ki Allah’ın Rasûlüne Rasûl’ünden hiçbir şey gizlenmez, gizlediğin zaman senin bu durumun ortaya çıkar. Rasûlullah’ın (A.S.V) sözünün aleyhimize düştüğünü mü zannedersin şeklinde olmalıdır. Yani Sahâbî Peygamberden ne aldıysa onu uygulamaya çalışıyorlardı. Nafaka harcamaları ve savaş masrafları onu eritti deyince Rasûlullah (A.S.V) aradan fazla zaman geçmedi, mesk’teki servet o kadar zaman içinde bitip tükenmeyecek kadar çoktu dedi. Huyey daha önce öldürülmüştü, mesk’in yerini ancak Saye bilebilirdi onu konuşturmak üzere Rasûlullah (A.S.V) Zübeyr’e teslim etti. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Zübeyr (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) canını yakarak sıkıştırdı bunun üzerine Huyey ‘in şurada bir yıkıntısı yıkıntının etrafını dolaştığını görmüştüm dedi. Beraberce gidip oraları dolaştılar, mesk’i gerçekten bir yıkıntının içerisinde buldular. Rasûlullah (A.S.V) Ebû’l Hukayk’ın iki oğlunu öldürttü, bunlardan biri Safiye Binti Huyey İbn-i Ahtab’ın kocası idi. Rasûlullah (A.S.V) kadın ve çocuklarını esir aldı. Anlaşmaya riâyet etmedikleri için mallarını da taksim etti, geri kalan Yahûdîleri de Hayber’den sürmek istedi. Ancak, Hayber halkı dediler ki rivâyetin gerisini yukarıda kaydettik, buradaki Yahûdîler hem sayıca fazla ve hem de zengindi, üstelik Müslümanlara karşı kin ve adâlet düşmanlık ile dolu idiler. Bunlar bir ara bütün güçleri ile civardaki müşrik kabileleri içine alan bir ittifak kurup Medine’ye Hendek Savaşı’nda olduğu şekillerinde saldırmak istemişlerdi. Rasûlullah (A.S.V) bu faaliyeti istihfa edince harekâtın organizatörü durumunda olan Hayber’li Yahûdîlerin şefi Sellâm İbn-i Ebû Hukayk’ı, Abdullah İbn-i Atik (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri 4 kişilik bir ekiple göndererek öldürtmüştü. Sellâm’ın yerine geçen Usayr İbn-i Zâran aynı faaliyeti devam ettirince Rasûlullah (A.S.V) ikinci bir ekibi Abdullah İbn-i Revâha başkanlığında göndererek onu da ortadan kaldırmıştı. Burası Müslümanlar için ciddi bir tehlike kaynağı idi. Şu hâlde bu tehlikeli odak temizlenmeli idi, Rasûlullah (A.S.V) Hudeybiye sulhunu imzalayınca Medine’de bir aydan az bir zaman ikâmetten sonra doğru Hayber’e gitti, niyeti Yahûdîleri buradan sürmekti, Medine’deki ikâmetinde savaş hazırlıklarının ikmâl olduğu anlaşılmaktadır. Savaş kazanılınca Yahûdîlerin arazi ekip kaldırma da mâhir kimseler olduklarını belirterek ağaç ve ekinlerinden elde edilecek mahsulâtın yarısını Müslümanlara vermek kaydıyla orada kalmayı talep etmeleri üzerine, yani bunu Yahûdîler istedi bu şekilde olmasını.
Dakika 20:08
Hz. Peygamber (A.S.V) daha önceki rivâyet de belirtildiği üzere Yüce Allah’ın dilediği zamana kadar yerlerinde kalmalarına izin verdi. Rasûlullah (A.S.V) bunları sürmede niye acele etmedi? Diye bir suale şu cevap verilebilir; Hayber arazisi Medine’nin gıda ambarı durumunda idi, hurma zirâatı, hububat zirâatı gelişmişti. Yahûdîlerin sürülmesi bugünün şartlarında buradaki zirâi istihsâlin durmasına sebep olabilirdi. Burada sanatkârlar da vardı, Hz. Peygamber (A.S.V) bunları sanat hayatının gelişmesinde kullanmak istemişti. Nesiller arasında tespit edilen 30 kadar demirci ustası hakkında şu emri vermiştir; Onları Müslümanlar arasında serbest bırakın sanatlarından istifâde etsinler elde edecekleri bilgi ve maharetlerle düşmanlarıyla yapacakları cihatta istifade etsinler dediği gibi yapılır. Evet, bunların bütün servetleri ve silahları ellerinden alınmış lider durumundaki büyükleri öldürülmüş artık zararsız hâle getirilmişlerdi, arâzî işleyecek mâhir işçiler durumunu indirilmişlerdi, sindirilmiş işçi statüsüne sokulmuş vaziyette Hayber’de kalmalarının muhtemel zararı çok az olmakla birlikte henüz İslamlaşmamış dış hududa sürülmeleri çok tehlikeli olabilirdi. Bunlar gittikleri yerde yeniden derlenip toparlamaktan başka düşman unsurları tekrar organize edip Müslümanlara karşı tahrik edebilirlerdi. Rasûlullah (A.S.V) Hayber’de Müslümanların murâkabesi altında kalmalarını uygun bularak tekliflerini kayıtlı olarak kabul etti. Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) şartlar uygun hale gelince bir gece oğlu Abdullah (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerini uyurken damdan atmalarını bahâne ederek Teyma ve Eriha’ya sürecektir ve sürülmüşlerdir. Çünkü hiçbir zaman rahat durmak istememiş peygamberleri öldüren bu Siyon Yahûdî zihniyeti peygamber katilliği yapan, o gün Hz. Muhammed’i öldürmek için her yola başvuran, anlaşmalara sadık kalmayıp anlaşmaları bozan ihânet için fırsat arayan bir Yahûdî zihniyeti idi. Onun için gereken yapıldı.
Ebû Bekir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) şöyle söylediğini işittim; “Kim kendisine eman verilerek anlaşma yapılan bir kimseyi vakti dışında öldürürse Allah ona cenneti haram eder. Ebû Dâvûd, Nesâi haber veriyor. İşte Müslümanlara sözleşmeye anlaşma şartlarına sâdık kalması için bu dersler yeterlidir. Saffân İbn-i Süleym birçok Sahâbî evlatlarının babalarından yapmış oldukları rivâyetlere dayanarak Rasûlullah’ın (A.S.V) şöyle buyurmuş olduğunu naklediyor. Kim anlaşma yapılan bir kimseye zulüm eder veya hakkını tenkis eder veya tâkatının fevkinde emreder veya onun rızası dışında bir şeyini alırsa kıyâmet günü aleyhine ben delil olacağım. bunu da Ebû Dâvûd haber veriyor. Ey Müslümanlar! Anlaşmaya sadık kalmanız için bakın Peygamberimiz Müslümanlara anlaşmalara sâdık kalmayanlara tehdit ediyor.
Dakika 25:02
Ümmü Hânî (Radıyallâhu Anha) anlatıyor; Ben kocamın akrabalarından iki kişiyi civar himâye yani himâye vermiştim yani himâye edeceğimi söylemiştim, Rasûlullah (A.S.V) senin civar verdiğine biz de civar verdik buyurdu. Yani onun himayesi kabul edildi. Bunu da Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd haber veriyor.
İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri buyurmuştur; Ahdine kim vefasızlık edip bozarsa Allah mutlaka ona bir düşman musallat eder. Bu da Muvattâ haber veriyor bunu da.
Evet, sevgili dostlarımız!
Müslümanlar tarih boyunca anlaşmalara sadık kalmışlardır hiçbir zaman Müslüman sulh ve anlaşmayı bozan taraf olmamıştır. Eğer ferdî olarak istisnâi olarak bir şey varsa bu İslam’ın kuralını bozmaz, İslam’daki genel kural budur. Fakat Yahûdîler anlaşmaları her zaman bozmuşlar fırsat aramak ve Müslümanlara zarar vermek Peygamberi öldürmek için ellerinden geleni de yapmaya çalışmışlardır bunun da karşılığını görmüşlerdir.
Evet, sevgili dostlarımız, Cenab-ı Hak Yüce İslam’ın yaygın rahmeti merhamet dolu, ilim irfân dolu, barış dolu ilkelerini dünyanın başına hâkim kıldığı zaman dünya barışla yaşayacaktır. İslam barıştır fakat bu barışı bir türlü kabullenmeyenlere karşı da İslam kendini savunarak gelmiş savunarak gidecektir. Bunu başka türlü anlayanlar İslam düşmanlığı içinde boğulup geberip giderler başka türlü anlamayın. Ey İslam düşmanları! Size söylüyorum İslam hak ve hakîkattir İslam barıştır. Sen sulh ve barışı sen bozarsan barış ilkelerine riâyet etmezsen ihânet için fırsat ararsan karşılığını görürsün bunu da unutma!
Dakika 28:01