HadısŞerifKülliyatı 141-01

141- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 141

141- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 141

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillâhi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi sahbihî ecmaîn’’

 ‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’

‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

 

Sevgili dinleyenler,

 

Hadis-i şerifler külliyâtından konumuz ganimetler ve fey hakkında devam edecektir. Harp edilerek alınan mallara ganimetler denmektedir. Bunlar 5’e taksim edilir. Bir hissesi Allah ve Rasûlünün Hakk’ı olarak ayrılır. Fey küffârın çekilip gitmesi veya Müslümanlarla savaşmadan sulh yapmaları sonucu elde edilen maldır, bu da fey. Gümrük vergisi, ticaret vergisi, vârissiz olarak ölen zimminin devlete kalan malı vesâire hep fey sayılmıştır. Bu iki kelimenin müterâdif olarak kullanıldığı da olmuştur.

 

Mücemmi İbn-i Câriye el-Ensârî (Radıyallahu Anhüm) anlatıyor. Rasûlullah (S.A.V) ile birlikte Hudeybiye sulhun ’de hazır bulunduk. Sulh yapılıp oradan döndüğümüz zaman halk develerini hızlandırarak bir yere birikmeye başladılar. Biz hayretle bu insanlara ne oluyor ne için hayvanlarını hızlandırıp bir yere toplanıyorlar? Diye sorduk. Rasûlullah’a (A.S.V) vahiy gelmiş dediler. Bizde birlikte toplumla birlikte harekete geçip develeri hızlandırdık. İlerleyince Rasûlullah’ı (A.S.V) “Kuraul Gamim” denen Mekke ile Medine arasında Usfa’nın önünde bulunan yerde durduk. Devesinin üzerinde duruyordu, halk toplanınca bize: (إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُّبِينًا) Sûresi’ni tilâvet buyurdular. Askerlerden biri yani bu sulh bir fetih midir? Dedi. Rasûlullah (A.S.V) Evet deyip ilâveten: “Muhammed’in nefsini kudret elinde tutan zâtâ yemin ederim bu bir fetihtir” buyurdu Sevgili Peygamberimiz. Sûre-i Celile’yi okumaya devam eden Rasûlullah (A.S.V): “Yüce Allah size ele geçireceğiniz bol bol ganimetler vaat etmiştir. Îmân edenler için bir delil olması ve sizi doğru yola ulaştırması için bunları size hemen vermiş ve insanların size uzanan ellerini önlemiştir” meâlindeki âyete kadar Peygamberimiz okudu. Fetih Sûresi âyet 20’nci âyet-i kerimede işaret edilen acil ganimetler Hayber kastediliyordu. Buradan ayrılınca Hayber’e gazveye çıktık. Elde edilen ganimet Hudeybiye’ye katılanlara taksim edildi. Bunlar 1500 kişi idi. Bunlardan 300’ü süvâri idi. Ganimet 18 hisseye ayrıldı.

 

Dakika 5:01

 

Süvâri olana 2, yaya olana 1 hisse verildi. Bunu da Ebû Dâvûd haber vermektedir. Hudeybiye Gazvesi Hicretin 6’ncı yılında Zilkâde Ayında yapılmıştır kritik anlar geçirildi. Bir ağaç altında Rasûlullah (A.S.V) bir ağaç altında ölmeden dönmemek üzere bütün mü’minlerden bey’ât aldı. Arkadan gelen vahiy bu beyâttan Yüce Allah’ın râzı olduğunu belirttiği için buna Bey’atü’r-Rıdvân denmiştir. Bu bey’ât haberi müşriklere korku salmış ve sulh antlaşmasına râzı etmiştir. Yapılan anlaşmaya göre bu yıl değil müteakip sene umre yapılacaktı. 10 yıl birbirleriyle savaşmayacaklar. Mekkeliler serbestçe Suriye’ye ticaret için gidebilecekler. Müslümanlara sığınan Mekkeli mürtediler Mekke’ye iâde edilecekler idi, en ağır şart bu idi. Müslümanlardan Mekke’ye ilticâ edenler iâde edilmeyecekti. Peygamber’e (A.S.V) başta Hazreti Ömer pek çok sahabe itiraz etmişlerdir. Bu anlaşmayı Fethi Mübin ilân etmesi iyice şaşırtıcı olmuştu. Ey insanlar! Kim olursanız olun Allah’ın bildiğini, Peygamberin bildiğini bilemezsiniz. Öyleyse itiraz etmeyiniz. Bu sulh bir fetih midir demesi bu şaşkınlığın ifâdesidir. İşte görüyorsunuz Yüce Allah bir Fethi Mübin’dir diyor, birileri bunu anlayamıyor. Hudeybiye Antlaşması gerçekten bir Fethi Mübin idi. Arkadan gelecek Hayber, Mekke, Huneyn vesâire fetihlerinin anahtarı, kapısı durumunda idi. Yıllardır kopmuş olan beşerî münasebetler, yeniden başlamış oldu. Hâlid İbn-i Velîd bu sulh esnasında Müslüman olmuştu. Hayber’in zaptı Hudeybiye dönüşü Medine’de 20 gün kadar kalındıktan sonra hareket edilerek gerçekleştirilen bir fetihtir. Allah her şeyi bilir ama insanlar her şeyi bilmez. Yüce Allah vahyi Peygamberine bildirir insanlara vahiy gelmez. Gelen vahiye iyice îmân etmesi gerekir Müslümanların. Rasûlullah’ın (A.S.V) payı diğer mü’minlerden birinin payı kadardı. Görüyorsunuz Allah’ın Rasûlü bir askere verdiği kadar kendine alıyor, fazla almıyor.

 

Seyyid İbn-i Ebû Hasme (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) Hayber’i iki kısma ayırdı. Biri vukua gelecek hadiseler ve kendi ihtiyacı içindi öbür kısmı da Müslümanlar arasında taksim etti, bu kısmı 18 hisseye ayırdı. Bunu da Ebû Dâvûd haber vermektedir. Bir kısmı savaşla fethedilmiş ve ganimet kılınmıştır. Bir kısmı da savaş yapılmadan âyet-i kerimenin ifâdesi ile üzerlerine at salınmadan fethetmişlerdi. Bunu da Haşr Sûresi âyet 6’da bildirilmektedir. Sulh yoluyla alınanları Cenab-ı Hakk’ın irşâd buyurduğu şekilde kendi ihtiyaçları, zuhur eden hacetler ile Müslümanların umûmî masrafları için harcardı Sevgili Peygamberimiz (A.S.V).

 

Dakika 10:13

 

Hayber’e dâhil olan kale, köy ve çiftliklerin yarısı savaşla fethedilmiş diğer yarısı da sulh yoluyla zapt edilmiştir. Ortada bir tenakus mevzû bahis falanda değildir. İbnü’l Cezvi gâzîlere taksim, bu konuda bakın Beyhâkî tarafından yapılıp Alliyyü’l-Kârî gibi bazılarınca benimsenen bu açıklamayı kabul etmeyen İbnü’l Cevzi bir başka yorum sunar. Ona göre Hayber’in tamamı savaşla fethedilmiştir ancak komutan savaşla fethettiği yerlerde şu 3 tasarruftan birinde muhayyerdir demiştir. Gâzîlere taksim eder, vakfeder, bir kısmını taksim bir kısmını vakfeder. Rasûlullah (A.S.V) bu üç çeşit tatbikata da yer vermiştir. Kureyzâ ve Nadir Yahûdîlerinin mallarını taksim etmiştir. Mekke’yi taksim etmemiştir. Hayber’in yarısını taksim etmiş yarısını etmemiştir. İbnü’l Cevzi’nin beyân ettiği tarzda kesip atmaya imkân verecek açıklıkta değildir. İbn-i Cevzi burada yanılgı içerisindedir.

 

İbn-i Şihâb der ki: Rasûlullah (A.S.V) Hayber’i 5’e taksim edip beşte birini aldıktan sonra geri kalanı Hudeybiye Seferine katılanlardan Hayber’e iştirâk eden ve etmeyenler arasında taksim etti. Bunu da Ebû Dâvûd bildirmektedir.

 

İbn-i Zübeyr (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor. Rasûlullah (A.S.V) Hayber fethedildiği sene babam Zübeyr’e 4 hisse ayırdı. Bir hisse Zübeyr için bir hisse Zil-Kurbâ’ya giren Abdülmuttalib kızı ve Zübeyr ‘in annesi olanı Safiye (Radıyallâhu Anha ve Erdahüm Ecmaîn) için 2 hissede atı için ayırdı. Zil-Kurbâ adıyla Hz. Peygamber’in (A.S.V) yakınlarını da zikretmiştir Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’in Haşr Sûresi âyet 7’de. Hz. Peygamber (A.S.V) ve yakınlarına sadaka ve zekât gelirleri haram kılınmıştır. Fey ve ganimetten elde edilen gelirlerden pay ayrılmıştır. Çünkü onlara zekât, fıtra sadaka yasaktır. Hazreç İbn-i Ziyâd’ın babaannesinden (Radıyallâhu Anha) anlattığına göre babaannesi Ümmü Ziyâd el-Eşrefiyye. Rasûlullah (A.S.V) ile birlikte 6 kadından biri olarak Hayber Gazvesine katılır. Kadın der ki: bizim de iştirâk ettiğimiz Rasûlullah’a (A.S.V) ulaşınca Hz Peygamber (A.S.V) bizi yanına çağırttı, gittik, yüzünde öfke okunuyordu. Bize kiminle çıktınız, kimin izni ile çıktınız? Diye sordu. Biz, yün eğirip onunla Allah yolunda yardımcı oluruz. Okları toplar, gâzîye veririz diye çıktık. Ayrıca yanımızda yaralıları tedâvi etmek için ilaç var. Yemekte yaparız dedik. Bunun üzerine öyle ise kalın buyurdu.

 

Dakika 15:12

 

Cenab-ı Hak Hayber’in fethini müesser kılınca bize de ganimetten tıpkı erkeklere olduğu gibi pay ayırdı. Hazreç der ki: “Ey babaanneciğim bu verilen neydi?” diye sordum. Hurma idi diye cevap verdi. Bunu da Ebû Dâvûd haber veriyor. Bahşiş nevinden miktarı komutanın takdirine bırakılan bir şeyler verilir diye de buraya da işaret edilmiştir. Hattâbî, Evzâî’nin, savaşa katılan kadınların da hisse sahibi olduklarına hükmettiğini belirttikten sonra bu hadis-i şerifi delil kılmış olabileceğine dikkat çekmiştir. Umeyr Mevla Abil-Lahm (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor. Efendilerim ile birlikte Hayber gazvesine katıldım. Rasûlullah’a (A.S.V) benden bahsettiler ve benim köle olduğumu söylediler. Rasûlullah’ta (A.S.V) bana kılıç kuşatmalarını emretti. Bana kılıç kuşatıldı ancak yaşça küçük olmam ve boyumun kısalığı sebebiyle kılıcı yerde sürüyordum. Sonra Hz. Peygamber (A.S.V) bana, ev eşyası verilmesini emretti. Delileri tedâvi için okuduğum bir rukyeyi efsunlama duasını kontrol ettirmek için Rasûlullah’a (A.S.V) arz ettim. Bir kısmını atıp bir kısmını muhafaza etmemi emretti. Bunu da Tirmizî, Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce haber vermektedir.

 

Sevgili dostlarımız,

 

Zührî anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) kendisi ile birlikte savaşmış olan Yahûdîlerden bir gruba ganimetten pay ayırdı. Bunu da Tirmizî haber veriyor. Savaşta düşmana karşı zimmilerden yardım istememek esas olmakla birlikte bazıları ise onlara da pay verilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Bunlar istisnâi durumlar. Hadisçiler Zührî’nin Mürsellerine fazla itibâr etmezler ve zayıf olduğunu söylerler. Hediye ve bahşiş nev’inden verilen radıha hamledilmiştir. Radıh azıcık bir ihsânın adıdır. Netice olarak kadın, çocuk, köle ve zimmiye ganimetten pay ayrılmaz. Ayrıldığına dair gelen rivâyetler radıha hamledilir demişlerdir. O andaki durumun şartlarına göre buradaki ordu komutanı bunu değerlendireceğini de haber verdiler.

 

Ebû Mûsâ (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor. Hayber’in fethinden sonra bir grup Eş ‘arî ile Rasûlullah’ın (A.S.V) yanına geldik. Ganimetten bize de pay vardı. Hâlbuki Habeşistan’dan dönmüş olan gemi arkadaşlarımız Câfer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) ve arkadaşları hâriç Hayber Gazvesine fiilen iştirak etmeyen kimseye pay ayırmamıştır. Bunu da Ebû Dâvûd ve Tirmizî haber vermektedir.

 

İbn-i Ömer (Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmain) Hazretleri anlatıyor ki; Rasûlullah (A.S.V) bir gün yani Bedir Savaşı günü kalkıp şöyle buyurdu;

 

Dakika 20:04

 

Muhakkak ki Osman Allah’ın Rasûlünün (A.S.V) rızâsına uygun bir hizmet sebebiyle gelmiştir. Ben onun adına beyât akdediyorum. Sonra Rasûlullah (A.S.V) ganimetten hisse ayırdı. Savaşa katılmayan O’nun dışında kimseye hisse vermedi. Bunu da Ebû Dâvûd haber veriyor. Bir karışıklık gözükmektedir. Bedir Savaşı’na katılmadığı hâlde ganimetten pay ayrılan yegâne şahıs Hz. Osman’dır. O da bunun bizzat Rasûlullah (A.S.V) tarafından kızı Rukiye’nin tedâvisi ile meşgul olmak üzere Medine’de kalmakla tavzif edilmesine mebnidir. O’na da o görev verilmiştir. Ebû Hanîfe ve Ashâbı bu meselede şöyle derler; Ganimet Dâr-ı İslam’a celb edilmezden önce orduya katılana ganimetten pay ayrılır.

 

Evet, sevgili dostlarımız, Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki hangi bir köye varır da orada ikâmet ederseniz hisseniz oradadır. Hangi bir beldede Allah ve Resulüne isyân ederse o beldenin beşte biri Allah ve Rasûlüne aittir ve o geri kalan da sizindir. Bunu da Müslim, Ebû Dâvûd haber veriyor.

 

Hattâbî der ki: Bu hadis-i şerifte savaşla alınan arazinin hükmü diğer ganimet mallarına, mallarının hükmüne tâbî olacağına dâir delil mevcuttur. Yani arazide 5’e bölünüp, beşte biri ehli humus denen Kur’an-ı Kerim’de belirtilen Enfâl Sûresi’nin 11’inci âyet-i kerimesinde beyân edilen harcama kalemlerine ayrılır. Beşte dördü de ele geçirilen diğer para ve enval savaşa katılan gâzîler arasında pay edilir.

 

Râfi İbn-i Hadîc (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) ganimet taksiminde 10 keçiyi bir deveye bedel tutardı. Bu da Nesâî’den gelen bir haber. Diğer âlimler bunu mensûh olduğunu söylerler. Devenin de sığırda olduğu üzere 7 kurban sayılacağını ifâde etmektedir.

 

Abdullah İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) gazveye gönderdiği kimselerden bazılarına umûmî ganimet taksiminden düşecek hisseden ayrı olarak şahıslarına ait olmak üzere bir nevi armağan olmak üzere fazladan ganimet verirdi. Bunu da Buhârî, Müslim, Muvattâ, Ebû Dâvûd haber vermektedir. Günümüzde bu nişan, madalya, şirh gibi değişik isimler altında ki tercihlere, o tercihlerle yerleşmiş durumdadır. Şâfiî’ler ilk üç kaynağı söylerler. Humusa âyet-i kerime humusa sırayla şu harcama kalemlerini gösterir. Allah ve Rasûlü, Peygamber’in (A.S.V) yakınları, yetimler, düşkünler, yolcular. Enfâl Sûresi 41’inci âyet- kerime, humusul humustan murâd umumiyetle birinci kalemdir.

 

Dakika 25:01

 

Evzâî, Ahmed İbn-i Hanbel, Ebû Sevr ve daha başkaları bu armağanın “nefl”, ganimetin aslından olduğunu söylemiştir. İmâm-ı Mâlik humustan olmalarıdır demiştir. Hattâbî ganimetin aslından olması gerçek gerektiğine delâlet eder demiştir. İbn-i Abdilberr humustan yapar, bunu humustan yapar demiştir ancak ordunun bir parçası husûsî bir başarı gösterir, ganimet elde eder de komutan bunları ödüllendirir.

 

İbn-i Mes’ûd (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor. Rasûlullah (A.S.V) Bedir günü Ebû Cehil’in kılıcını bana armağan etti. Ebû Cehil’in İbn-i Mes’ûd öldürmüş idi. Bunu da Ebû Dâvûd haber veriyor. Ebû Cehil’in kafasını İbn-i Mes’ûd koparmış idi. Zîrâ seleb öldürenindir. Üzerinde çıkan işe yaramaz para ve silah vesâire öldürenin olur, buna seleb denir. Esasen Ebû Cehil’in yaralayıp yıkan Muâz İbn-i Amir İbn-i Cemuh ve Muâz İbn-i Afrâ’dır, İbn-i Mes’ûd kafasını koparmıştır.

 

Evet, sevgili dostlarımız, İnşâ’Allah derslerimiz bu konuda da sonraki derslerimiz bu konuda da devam edecektir. Cenab-ı Hak yeryüzünde barışı, adâleti, huzuru, güveni sağlamak için Yüce İslam’ı dünyanın her tarafına hâkim eylesin. Bütün ruhlara, kalplere İslam îmânını köklendirsin, ebediyyû’l-ebed İslam îmânı ile dolup taşan bir milli îmânlı dünyaya Cenab-ı Hak önce Ümmet-i Muhammed’e nasîb eylesin.

 

Dakika 27:46

 

(Visited 48 times, 1 visits today)