HadısŞerifKülliyatı 151-01

151- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 151

151- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 151

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

 

‘’Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin Vessalâtü Vesselâmü Alâ Rasûlüna Muhammedin ve Alâ Âlihi ve Sahbihî Ecmaîn’’

‘’Eûzu billahis-semîîl- alimi mineşşeytanirracim min hemzihî ve nefgıhî ve nefsih’’

‘’Bismillahillezi la yedurru mâismûhü şeyün filardı velâ fissemâ vehüvessemiûl âlim’’

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Sevgili izleyenler,

 

Dersimiz ihrâm ve yasakları hakkında devam etmektedir. Gelmiş olduğumuz hadis-i şerif 1226’ncı hadis-i şerif ile devam ediyoruz.

 

İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anh) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) yıkandığı su ile saçlarını (dağılmayacak şekilde) tarayıp nizâma koydu” diyor ihrâmlı iken. Bu da Ebû Dâvûd, Nesâî, Buhârî, Müslim, İbn-i Mâce gibi zât-ı muhteremler (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn) rivâyet etmişlerdir.

 

Yine İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) demiştir ki: “İhrâmlı kimse hamama girer”. Bunu da Buhârî Şerif rivâyet etmektedir.

 

Yine İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) buyuruyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) ihrâmlı iken hacamat oldu, (kan aldırdı)” buyuruyor. Bu da Buhârî, Müslim ve diğerleri rivâyet etmektedir.

 

Hz. Enes’ten gelen haber de: “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) ihrâmlı iken ayağının sırtından çektiği bir ağrı sebebiyle hacamat oldu” diye haber vermektedir. Ebû Dâvûd ve Nesâî’nin haberidir bu da.

 

Nübeyh İbn-i Vehb (Rahmetullâhi Aleyh ve Aleyhim Ecmaîn) anlatıyor; Ömer İbnu Ubeydullah İbn-i Ma’mer, ihrâmlı iken gözünden hastalandı. Bunun üzerine gözlerine sürme çekmek istedi. Ancak Ebân İbn-i Osman onu bundan men etti ve gözlerine sabır basmasını tavsiye etti. İlâveten Hz. Osman (Radıyallâhu Anh) Hazretleri’nin Rasûlullah’ın böyle yaptığını rivâyet ettiğini de söyledi. Bunu da Müslim Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî haber vermektedir.

 

Muhrim ’in sürme kohl kullanmasında Ebû Hanife ve Ashâb-ı Süfyân-ı Sevrî, Ahmed, İshâk bir beis görmezler. Ancak ismi denen sürmeyi Süfyân ve İshâk mekruh addederler.

 

Evet, sevgili dostlarımız!;

 

İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Meymûne validemiz ile (Radıyallâhu Anha) ihrâmlı iken tezevvüç buyurdular. Bunu da Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî haber vermektedir. İhrâmlı iken nikâhlanma bahsi ihtilâflı bir mevzûdur, bu hadis-i şerif esas olarak alındığı zaman bir kısım ulemâ ihrâmlı kimsenin nikâh akti yapmasında bir beis görmez. Ancak derler ihrâmdan çıkmadıkça cinsi münasebette bulunamaz.

 

Dakika 5:03

 

Ebû Hanife, Ebû Yusuf, İmâm Muhammed, Hammâd İbn-i Ebî Süleyman, İkrime, Mes’ûd, Nehaî, Sevrî, Atâ vesâire bazıları (Rahimehullah) bu görüştedirler.

 

Evet kıymetliler,

 

Ebû Râfî (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) ihrâmsız iken Meymûne (Radıyallâhu Anha) ile evlendi. İhrâmsız olduğu hâlde onunla gerdek yaptı. İkisinin evlenmesinde aralarında ben elçilik yapmıştım. Bakın buyuruyor bunu da Ebû Râfî anlatıyor Tirmizî, konu konuyu açıklıyor. Haber haberi açıklamaktadır.

 

Meymûne (Radıyallâhu Anha) anlatıyor; Her ikimizde selef de ihrâmsız iken, Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) benimle evlendi. Bak ihrâmsız iken diyor. Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî bunu da haber vermektedir.

İşte âlimler hadis-i şeriflerin küllisini inceledikten sonra hüküm çıkarırlar. Hadis-i şeriflerin tamamını incelemeden bir hadis okuyup öbürlerinden haberi olmadan hareket eden günümüzün câhillerine dikkat etmek lâzımdır.

 

Ebû Katâde (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor; Hudeybiye sulhu yapıldığı sene bir gün Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) ashâbından bir grupla birlikte, Mekke yolu üzerinde bir yerde oturuyordum. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), bizden ileride (konaklamış) idi. Ben hâriç herkes ihrâmlı idi. Halk vahşi bir merkep gördü, ben o sırada meşguldüm ayakkabımı tamir ediyordum. Gördüklerinden beni haberdar etmediler, onu kendiliğinden görmüş olmamı istiyorlardı. Bir ara aralarında bir gülüşme oldu, birden etrafıma bakındım (ve bu esnada) hayvanı gördüm. Hemen (Cerade adındaki) atıma binip eğerlendim ve bindim. (Acelemden) kamçıyı ve mızrağı unutmuştum. “Kamçı ve mızrağımı bana verin!” diye seslendim.

 

“Hayır, dediler, yani onlar ihrâmlı idi, bakın avcıya yardım bile yapmak istemiyorlar çünkü yasak ihrâmlı.

 

“Hayır dediler, vallâhi, bu işte sana yardımcı olmak istemeyiz”.

 

Öfkelendim. İnip onları aldım. Tekrar binip eşeğe doğru hızla gittim, (yetişip) avladım. Berâberimde getirdim, ölmüştü. Arkadaşlarım etinden yediler, ancak sonradan ihrâmlı iken yiyip yememe husuûsunda şekke, şüpheye düşüp (yediklerine pişman oldular). Yürüdük ben bir parça ayırdım. Rasûlullah’a kavuşunca bu meseleyi sorduk.

 

“Berâberinizde bir şeyler kaldı mı?” dedi. Ben:

 

“Evet!” diyerek parçayı uzattım, ihrâmlı olduğu hâlde, ondan yedi. Ve: “Bu bir taamdır. Onunla Allah size ikrâmda bulunmuştur” dedi. Şanlı Peygamberimiz…

Bunu Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Muvattâ, Nesâî, İbn-i Mâce gibi zât-ı muhteremler rivâyet etmişlerdir.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

İşte hadis-i şerifler tarlada biten çiçekler gibidirler, bunların hepsini koklamak, özelliklerini anlamak için muhaddisler tapu senedi ile hadis-i şerifleri ortaya koyarlar, fâkihler de ondan inceleyip hüküm çıkarırlar. Rastgele hareket etmek yoktur Yüce İslam’da.

 

Dakika 10:15

 

Sa’b İbn-i Cessâme (Radıyallâhu Anh) Hazretlerinin anlattığına göre, kendis, Rasûlullah’a (Aleyhissalâtu Vesselâm) Ebva veya Vehdan’da canlı bir yaban merkebi hediye etmiştir. Ancak Rasûlullah bunu kendisine iâde etmiş, Sâ’b’ın üzüldüğünü yüzünden anlayınca: “Bunu sana iâde edişimin sebebi ihrâmlı oluşumuzdur” demiştir. Bunu da Buhârî, Müslim, Muvattâ,

Tirmizî, İbn-i Mâce haber veriyor. Diğer bir kısım âlimler Saîd İbn-i Cübeyr, Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf, İmâm-ı Muhammed, Ahmed İbn-i Hanbel ve Atâ ihrâmlı olmayan bir kimsenin öldürdüğü avın ihrâmlıya helâl olduğunu söylerler. Evet, sevgili dostlarımız bu da fâkihlerin çıkardıkları hükümlerdir.

 

Hz. Câbir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki: “Siz ihrâmlı iken, bizzat avlamamış iseniz veya (sizin arzunuzla) sizin için avlanmamış ise kara av hayvanlar(ının eti) size helâldir. Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî haber veriyor. Yani senin irâdenin dışında birisi ihrâmsız birisi avlamış, sende ihrâmlısın senin irâden dışında olmuş sana, o zaman çünkü avlamada ihrâmlının bir payı olmadığı için ihrâmlı o av etinden yiyebilir. Çünkü kendi avlamakta bir payı yok ihrâmsız biri avlamış.

 

Abdurrahman İbn-i Osman anlatıyor; Biz ihrâmlı iken Talha ile beraberdik. Bize bir kuş hediye edildi. Bu sırada Talha yatıyordu. Kuş etinden bazılarımız yedi bazılarımız çekinip yemedi. Talha uyanınca yiyenleri teyit etti ve: “Biz Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) ile birlikte onu yedik” dedi. Bunu da Müslim ve Nesâî haber veriyor.

 

Abdullah İbn-i Âmir İbn-i Rebîa anlatıyor; Hz. Osman (Radıyallâhu Anh) Hazretlerine Arc’da iken bir av eti getirildi. Arkadaşlarına: “Yiyiniz!” dedi. Onlar: “Sen yemiyor musun?” diye sordular. “Ben, dedi, “Sizin durumunuzda değilim, bu hayvan benim için avlandı” dedi. Onun için o yiyemedi ama öbürlerinin bir avlanmak da bir payı da yoktu onun için onlara yiyin buyurdu.

 

Urve Merhum anlatıyor; Hz. Âişe’ye (Radıyallâhu Anha): “Bir ay hayvanı benim için avlanmamışsa bu bana helâl mi haram mı?” diye sormuştum, şu cevabı verdi: “Ey kız kardeşimin oğlu, o (ihrâm müddeti) on gündür. İçinde bir seyrime, (rahatsızlık, şüphe) hissedersen bırakıver (yeme)” dedi. Bunu da Muvattâ haber veriyor.

Şüpheli şeylerden kesinliğe ulaşıncaya kadar kaçının bu da vera’dır. Kalbin nefret ettiği şeyi bırak veya günah kalplerin titrediği şeydir diye tarifi de yapılmıştır şüphe ile ilgili.

 

El-Behzî (Radıyallâhu Anh) -ki ismi Zeyd İbn-i Kâb ’dır (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn)- bu zât-ı muhterem anlatıyor. “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Mekke’ye gitmek düşüncesiyle ihrâmlı olarak (Medine’den) çıktı.

 

Dakika 15:07

 

Ravha Nam mevkiye varınca orada kesilmiş bir vahşi avla karşılaştılar.  Rasûlullah’a (Aleyhissalâtu Vesselâm) bundan bahsedildi: “Bırakın onu dedi, sahibi hemen gelebilir!” Derken hayvanın sahibi Behzî geldi ve Rasûlullah’ı (Aleyhissalâtu Vesselâm) bularak: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu avı (size bıraktım) dilediğiniz gibi tasarruf edin!” dedi. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) derhâl Hz. Ebû Bekir’e emrederek, “yol arkadaşları arasında taksim etmesini” söyledi. Sonra yola devam edip İsaya nam yere geldi. Burası ‘’Rüveyse ile Arc’’ arasında bir yerdi. Sıcak bir gölgede kıvrılıp uyumakta olan bir ceylan vardı.

-Râvî derki;- Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) bir şahsa, herkes geçinceye kadar orada bekleyip kimseye hayvanı rahatsız ettirmemesini emretti. Bunu da Muvattâ, Nesâî haber veriyor.

Evet, sevgili ve muhterem izleyenler! İşte görüyorsunuz ki uyuyan ceylanı rahatsız ettirmemek için o ceylanın başına da bir bekçi bıraktı Peygamberimiz. Hz. Peygamber’in (Aleyhissalâtu Vesselâm) onların rivâyet ettiği şeyler husûsunda bu da Hristiyanlar, Yahûdîler hakkındadır. Onların rivâyet ettiği şeyler husûsundaki sünneti şudur; Ne tasdik ne de tekzip etmemek, böylece rivâyet ettikleri şey haksa reddedilmemiş, ecdatları tarafından uydurulmuş veya tahrif edilmiş bir şey ise tasdik edilmemiş olur. Ehl-i kitabın Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm): “Ehl-i kitabın söylediklerini ne ret ne de tasdik edin. Böylece hakkı tekzip, batılı tasdikten sâlim kalırsınız” mânâsında emir buyurmuşlardır.

 

Dar kafalarına sığdıramadıkları her şeye safsata diyen milyonlarca mü’minin inançlarına saygısızlık ilân eden modern barbarların kulakları çınlasın buradan da.

İşte görüyorsunuz gerçek İncîl âyeti midir, değil midir? Gerçek Tevrât âyeti midir, değil midir? Uydurma Tevrât mıdır, değil midir? Uydurma İncîl midir, değil midir? Bunu bilemeyenler ne tasdik etsinler ne de ikrâr etsinler buyurmuştur Peygamberimiz. Tâ onun Kur’an-ı Kerim’e uygun olup olmadığını, Hz. Muhammed tarafından tasdik edilip edilmediğini incelemek kaydıyla. Bu da bir gerçek ulemasına sormakla, öğrenmek ile mümkün olur.

 

Hz. Âişe (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Esmâ Bintü Umeys, Muhammed İbn-i Ebî Bekir’in doğumu sebebiyle Şecere nam mevkii de nifas olmuştu. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Hz. Ebû Bekir (Radıyallâhu Anh) Hazretlerini görüp, kadına yıkanıp ihrâma girmesini emretmesini söyledi. Bu da Müslim, Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce’nin haberidir.

 

Evet, sevgili ve muhterem izleyenler, İnşâ’Allah’u Teâlâ yine dersimiz bir sonrakinde de ihrâmla ilgili devam edecektir. Cenab-ı Hak her ibâdetini Peygamberimizin ortaya koyduğu ölçülere uyarak ihlâs ile yerli yerince yapılmış ibâdetlerden taatlerden eylesin. Tüm günah ve haramlardan kaçınan Allah’ın lütfuna mağfiretine mazhâr olan kullarından eylesin.

 

Dakika 20:42

 

(Visited 102 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}