231 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 231
231- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 231
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve ezvâcihi sahbihî ve etbâihi ve ıtratihi ecmaîn’’
‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem efendiler,
Dersimiz hadis-i şerifler külliyâtından zikirle ilgili devâm etmektedir.
Hazreti Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki, Yüce Allah’ın yollarda dolaşıp zikredenleri araştıran melekleri vardır. Yüce Allah’u Teâlâ’yı zikreden bir cemâate rastlarlarsa birbirlerini aradığınıza gelin diye çağırırlar hepsi gelip onları kanatlarıyla kuşatarak dünya semâsına kadar arayı doldururlar. Yüce Allah onları en iyi bilen olduğu hâlde meleklere sorar, kullarım ne diyorlar?
Onlar da seni tesbih ediyorlar, sana tekbir okuyorlar, sana tahmit okuyorlar, sana tâzîm, tenkit ediyorlar derler.
Rab Teâlâ sormaya devam eder, onlar beni gördüler mi?
Hayır derler.
Ya görselerdi ne yaparlardı?
Eğer seni görselerdi ibâdette çok daha ileri giderler çok daha fazla tâzîm, çok daha fazla tespihte bulunurlardı derler.
Yüce Allah’u Teâlâ tekrar sorar onlar ne istiyorlar?
Senden derler, cenneti istiyorlar.
Cenneti gördüler mi? Der.
Hayır, Ey Rabbimiz! Derler.
Ya görselerdi, ne yaparlardı der.
Eğer görselerdi derler cennet için daha çok hırs gösterirler onu daha ısrarla isterler ona daha çok rağbet gösterirlerdi.
Allah’u Teâlâ sormaya devam eder, neden istiâze ediyorlar?
Cehennemden istiâze ediyorlar derler.
Onu gördüler mi? Der.
Hayır, Rabbimiz görmediler derler.
Ya görselerdi ne yaparlardı? Der Cenab-ı Hak.
Eğer cehennemi görselerdi ondan daha şiddetli kaçarlardı, daha şiddetli korkarlardı derler.
Bunun üzerine Rab Teâlâ şunu söyler: “Sizi şâhit kılıyorum onları affettim buyurur Cenab-ı Hak.” Rasûlullah (A.S.V) sözüne devâmla şunu anlattı; Onlardan bir melek der ki bunların arasında falanca günahkâr kul dâhi var bu onlardan değil, o başka bir maksatla uğramıştı, oturuverdi. Allah’u Teâlâ onu da affettim onlar öyle bir cemâat ki, onlarla oturanlar da onlar sâyesinde bedbaht olmazlar buyurur. Buhârî, Müslim ve Tirmizî bu haberi vermektedir.
‘’Melekler biz seni hamdinle tespih ve seni takdis edip dururken orada yeryüzünde bozgunculuk edecek kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın’’ demişlerdi. Bakara Sûresi âyet 30’da. Bazı âlimler derler ki bu hadis-i şeriften şu netice çıkmaktadır.
Dakika 5:04
İnsanoğlundan hâsıl olan zikir meleklerden hâsıl olan zikirden daha üstün ve daha şereflidir. Zîrâ insanların zikri pek çok meşgûliyetlere ve ibâdetten uzaklaştırıcı pek çok engellerin varlığına rağmen hâsıl olmakta ve gayp âlemin de ortaya çıkmakta, takdir görmektedir. Melekler için bunların hiçbiri mevzubahis değildir.
Evet, sevgili ve muhterem izleyenler!
İşte müjdeler devâm ediyor. Yine Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki, kim bir yere oturur ve orada Allah’ı zikretmez ve hiç zikretmeden kalkar ise Allah’tan ona bir noksanlık vardır. Kim bir yere yatar orada Allah’ı zikretmezse ona Allah’tan bir noksanlık vardır, kim bir müddet yürür ve bu esnâda Allah’ı zikretmezse Yüce Allah’tan ona bir noksanlık vardır. Bu da Ebû Dâvûd, Tirmizî’nin haberidir.
Yine Tirmizî’de şöyle yer almıştır ki, bir cemâat bir yerde oturur ve fakat orada Allah’ı zikretmez ve Nebîlerine sâlat okumazlarsa üzerlerine bir cezâ vardır. Allah’u Teâlâ dilerse onları azâplandırır, dilerse mağfiret eder. Hadis-i şerif bu durumlarda Allah’u Teâlâ zikredilmediği takdirde hâsıl olan taksîrâtın daha önceki günahlara dâhil edilip kıyâmet günü hep beraber cezâya bahis kılınacağını ifâde ederken, Yüce Allah zikredildiği takdirde önceki kusurlarında affa mazhar olabileceğine, bu zikrin önceki günahlarında affına bir sebep kılınabileceğine îmâ etmekte ve mü’minlere yaşanan her çeşit ahvâlde Allah’ı zikretmeye teşvik etmektedir. Hadis-i Şerif’te şu mânâda vardır; Mü’min yalnız bile olsa oturma, kalkma, yürüme, yatma gibi her çeşit ahvâlinde Zikrullah’a yer vermeli, değişen ahvâlini en azından bir besmele, bir Hamdele ile başlanmalıdır. Oturmuş iken kalkmak veyâ yatmak veyâ yürümek yâhut da yürümekte iken oturmaya geçmek, bütün bunlar ahvâlimizin değişmesidir. Öyle ise her değişikliğe geçerken bir zikirde bulunmak, teşvik edilmekte bu yeni ahvâlimiz esnâsında Zikrullah’a hiç yer verilmedi ise onun bir vebâl bir eksiklik olacağı hesâba gireceği belirtilmektedir. Esâsen dinimizin temel tâlîmâtlarından, öğretilerinden birisi de kişinin her anında hesap vereceği prensibidir. Her anından hesap vereceğini düşünmelidir. Şu hâlde dilimize yeni bir ahvâle geçerken besmeleyi alıştırmak mü’mine büyük bir kazanç getirecek. O esnâda yapmadıysa mekrûhat yapmadı ise hidâyette dil alışkanlığı ile de olsa çektiği besmele onu mesûliyetten çıkaracak, büyük kazanca vesile olacaktır ve hidâyette durum böyledir.
Evet, sevgili dostlarımız!
Öyle ise dilimizi, zihnimizi sıkça besmeleye alıştırmalıyız. Zâten Rasûlullah (A.S.V) Efendimiz hayrın alışkanlık olduğunu haber vermektedir.
Dakika 10:00
“Hayra alışın zîrâ hayır âdette alışkanlıkla kâimdir” buyurmuşlardır.
Ebû Müslim el-Evar Rahimehullah diyor ki, ben şehâdet ederim ki Ebû Hûreyre ve Ebû Saîd (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) Rasûlullah’ın (A.S.V) şöyle söylediğine şehâdet ettiler; “Bir cemâat oturup Allah’ı zikrederse mutlaka melekler etrâfını sararlar. Yüce Allah’ın rahmeti onları kaplar, bürür, üstlerini sekine iner ve Allah onları yanında bulunan büyük meleklere anar.” Bu da Müslim ve Tirmizî’nin haberidir.
Sekîne vakar ve teennî, sükûn, rahmet, yüzü insana benzeyen rüzgâr ve hava gibi ince ve seyyar bir canlı, savaşta Müslümanların berâberinde bulunan ve ortaya çıkınca düşmanların mağlubiyetine vesile olan kedimsi bir mahlûk, hızlı geçen bir rüzgâr. Melek vesâire saâdetinde olduğumuz hadis-i şerifte sekînenin rahmet, vakâr ve itminân mânâlarında olabileceği söylenmiştir. Bu hadis-i şerif birden fazla insanların Allah’ı zikretmek gâyesiyle toplanmalarının fazîletine dikkat çekmekte ve buna teşvik etmekte. Toplanma mahallî Hadis-i
Şerif’te mutlak bırakılmıştır. Öyle ise mescitler, medreseler, evler, kırlar, dükkânlar vesâire olabilirler sâdece mescitler olarak kayıtlamak eksik olur. Mescitlerin kapalı olduğu saatlerde mescitlerin uzak bulunduğu yerlerde bu fazîleti elde etmek için Müslümanların ev, dükkân, kır, bahçe gibi zamana zemine göre en uygun fırsatları değerlendirmeleri gerekmektedir.
Evet, sevgili dostlarımız!
Zikir meclisi deyince sâdece tesbîhât, Kur’an okunan meclis anlaşılmamalıdır. Dini ilimlerin mübâhase edildiği meclisler, ilim okunan yerler esâs buralardır. Zikir meclisleri ilim meclisleridir, diğerleri de buna dâhildir.
Hazreti Ebû Mûsâ (R.A) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki, içerisinde Allah zikredilen evlerin misâli ile içerisinde Allah zikredilmeyen evlerin misâli diri ile ölünün misâli gibidir buyurdular. Bu da Buhârî, Müslim’in haberidir. ‘’Biz cin ve insanları ancak ibâdet için yarattık.’’ Zikrin başında farz olan ilimler, farz olan ibâdetler gelmektedir en başta, ondan sonra diğerleri geliyor sırayla. Ey Müslümanlar! Bir defa sende kâmil, makbûl bir îmân ile Yüce Allah’a ibâdet olacak işte buna dikkat et! Zikrin birçok derslerimizde hangi mânâlara geldiğini açıkladık, burada da hadis-i şeriflerle dersimiz devam ediyor.
Hz. Ebû Hûreyre’nin rivâyetinde şöyle gelmiştir; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki, Yüce Allah’u Teâlâ Hazretleri diyor ki buyurdular ki kulun hakkımda nasıl bir zan yürütürse ben öyleyimdir. O beni zikredince ben onunla beraberim, O beni içinden geçirirse ben de onu içimden geçiririm, O beni bir cemâat içerisinde anarsa ben de onu onunkinden daha hayırlı bir cemâatte ararım.
Dakika 15:00
O bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım, O bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım, O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim buyurdular. Bu da Hadis-i Kutsi’nin haberidir Peygamberimiz haber veriyor. Buhârî, Müslim, Tirmizî’nin haberlerinden. Bir kulun Allah’a bir karış, bir zirâ yaklaşması onun itâati ile farzlarını ve nâfilelerini yapmaları ile Allah’a yaklaşmasıdır. Yüce Allah’ın kuluna yaklaşması, gelmesi, yürümesi de kulun tâatine karşı sevâp vermesi Rahmetini ona yakın kılmasıdır. Böylece ona koşarak gider, gelirim sözünün mânâsı kuluma sevâbım süratle gelir demektir.
İbn-i Battâl Taberî ’de şu yorumu nakleder; Cenab-ı Hak kulun azıcık tâatini bir karışa benzetirken ona mukâbil vereceği ikrâm ve sevâbı arşına benzetmiştir. Bunu tâatine yönelen kimselere karşı ikrâmının bolluğunu, ikrâmının çokluğunu göstermede bir delîl kılmıştır.
İbn-i Tîn’de şunu söyler; Buradaki kul yakınlık âyet-i kerimesinde geçen yakınlığın bir benzeridir. Çünkü buradaki yakınlıktan maksat rütbe, mertebe yakınlığıdır ve ikrâmın kerâmet bolluğudur. Koşma, koşma da bir kinâyedir. Bununla kula rahmetin süratle geldiği, kuldan Allah’ın râzî olduğu ve kula olan ücretinin çokluğu kastedilmiştir.
(فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى) ‘’Necm Sûresi 9’uncu âyet-i kerime de’’ buyrulduğu gibi.
Evet, sevgili ve muhterem izleyenler!
Yine Ebû Ümâme (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki, kim yatağına temiz, abdestli olarak girer ve uyku bastırıncaya kadar Allah’a zikrederse gecenin herhangi bir saatinde uyanıp da Allah’tan dünya veyâ âhiret hayırlarından bir şey isterse Allah’u Teâlâ istediğini mutlaka ona verir. Bu da Tirmizî’nin haberidir.
Hz. Muaz İbn-i Cebel (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor, kul kendini Allah’ın azâbından kurtarmakla Zikrullah’tan daha müessir bir ameli işlememiştir. Bu da Muvattâ, Tirmizî, İbn-i Mâce’nin haberidir.
Rasûlullah (A.S.V) bir gün sordu size, amellerinizin en hayırlısını, sizin derecenizi en çok arttıracak melîkiniz nezdinde en temiz sizin için altın ve gümüş bağışlamanızdan daha hayırlı sizin için düşmanınızla karşılaşıp onların boyunlarını vurmanızdan, onların da sizin boyunlarınızı vurmalarından da hayırlı amelinizi haber vereyim mi?
Bu nedir ya Allah’ın Rasûlü? Dediler.
Allah’ı zikretmektir buyurdu.
Zürkânî Zikrullahın üstünlüğünü söyle açıklar; Çünkü infâk düşmanla savaş gibi diğer ibâdetler Allah’a yaklaşma da vâsıtalar ve vesilelerdir. Hâlbuki zikir en yüce maksattır. Bunun Zikrullahın başı “Lâ İlâhe İllallah’tır.” Bu Kelime-i Ulya’dır, en ulus sözdür, İslam çarkının etrâfında döndüğü mihverdir.
Dakika 20:04
İslam’ın diğer rükünlerinin üzerine oturduğu kâidedir. Îmânın en âli şûbesi ve hattâ îmânın diğer rükünlerini de ifâde eden, içine alan bir bütündür. ‘’Lâ ilâhe İllallah Muhammedurresulullah.’’ İnsanlara söyle, bana İlâhınızın tek bir İlâh olduğu vahiy olunuyor.” (Fussilet Sûresi âyeti- kerime 6) Arif kulları Yüce Allah’ın Ârif kulları “Lâ İlâhe İllallah’ı” diğer bütün zikirlere tercih ettiler.
İbn-i Hacer derki: Burada zikirden maksat kâmil zikirdir. Bu ise dille zikrederken kalple hamd etmeyi ve zihnende Allah’ın azmetini tefekkür etmeyi berâberce sağlayan câmî bir zikirdir. İşte böylesi dil, kalp ve zikirle birlikte yapılan bir zikre hiçbir şey muâdil olamaz. Cihâd vesâirenin efdaliyeti üstünlüğü sâdece dille yapılan zikre nispettir.
Mâlik ulemâsından Ebû’l Velîd el-Bâcî’de şunları söylemiştir; zikir dil ve kalp ile olur. Kalbin zikri kişinin ilâhî emirlere uyduğu ve meâsîden kaçındığı esnâda Allah’ı hatırlamasıdır. Dilin zikri yâ vâciptir namazda Fâtihâ, iftitah tekbiri, selâm ve benzeri şeyler gibi yâda menduptur. Diğer zikirler gibi vâcip olan zikrin hayır amellerden eftal olması ortadadır. Mendup zikrinde sevâbının büyüklüğü ve hayır yoluna sevki veyâ çok tekrarı gibi sebeplerle üstün olması, burada hatıra gelenlerdendir. Burada ümmetimin en fazîletli ibâdeti Kur’an-ı Kerim’i tilâvetidir hadis-i şerifine muhâlefet eder. Gazâlî aradaki ihtilâfı şöyle kaldırır. Kur’an-ı Kerim bütün herkes için eftaldir, zikir ise başından sonuna kadar bütün ahvâl-i ile Allah’a teveccüh etmiş kendini ona vermiş kimse için eftaldir. Zîrâ Kur’an-ı Kerim her çeşit mârifeti, ahvâl-i ve doğru yola irşâd ihtivâ eder. Kul ahlâkını güzelleştirmeye mârifetleri tahsile muhtaç olduğu müddetçe Kur’an okumak ona evlâdır ama bu safhayı aşar zikir kalbini istîlâ ederse onun zikre devâm etmesi evlâdır. Zîrâ Kur’an-ı Kerim onun zihnini cezbeder ve cennet bahçelerinde dolaştırır, kendini Allaha verenin cennete iltifat etmemesi tek şey istemesi tek şeyi zikretmesi gerekir. Fenâ ve istiğrak derecesine böyle ulaşılır. Nitekim Cenab-ı Hak (وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ) ‘’Allah’ı zikretmek en büyük şeydir.’’ (Ankebut Sûresi âyet 45’te) anlatıldığı gibi.
Evet, sevgili dostlarımız!
Zikrin en eftali Kur’an-ı Kerim’in içeriğini anlayarak, amel ederek Kur’an okumak ve İslami ilimler ile meşgûl olmak hem zikrin en büyüğüdür hem de cihâd-ı kebirdir ve Allah’u Teâlâ’yı kalbinden, dilinden hiç bırakmamak, unutmamak için Yüce Allah’ı zikretmektir.
Dakika 25:16
Onun için kıymetliler, Müslüman sürekli kendini Allah’ın huzurunda Allah’ın kendisini görüyor olduğunu hatırdan çıkarmadan Allah’a kulluğa, bilim, irfân ile meşgûl olmaya Allah’ı zikretmeye devâm etmelidir. Çünkü biz Allah’ın kullarıyız, bütün varlığımızla Allah’a âitiz. Sen böyle bir kul hiç Rabbisine zikretmeden durabilir mi? Aklını kullan Allah’u Teâlâ’ya iyi kul ol! Farzları, vâcipleri, sünnetleri, müstehapları yerli yerince yerine getirmek için ilimle meşgul ol, Amel-i Sâlih ile meşgûl ol! Kalbin Allah’ı bir an bile zikretmekten gâfil olmasın.
‘’Subhanallah ve bi-hamdih Estağfirullâh Allahu ekber bi-adedi halgih ve mile’l mîzan ve müntehel ilm ve meblağa’r rızâ ve zinetel arş.”
“Allahümme Salli ve Sellim ve Bârik Alâ Muhammed bi-adedi ilmih.’’
Dakika 26:46