52- Tefsir Ders 52 hayat veren nurun keşif notları
52- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 52
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Bakara Sûresi 267. Âyet-i Kerime’den 274. Âyet-i Kerime’ler)
Bunlar hayat bulduğumuz, hayat bulacağımız, hayat dersleridir. Hayat veren Allah’tan gelen Vahyi İlâhîlerdir. İşte o Vahyi İlâhî’nin derslerini yeteri kadar tahsil edersek onlarla irşâd edersek kesin kez Allah’ın izniyle hayat bulanlardan olacağız, ölümsüz hayata kavuşacağız bu Allah’ın lütfuyla olmaktadır. Allah’tan başka her şey fânîdir. Kendisi Bâkî olduğu için lütfu keremiyle ölümsüz hayatı bize de bahşetmektedir.
Onun için dersimiz burada minnet nedir minnet? Memnun olmak anlamı olduğu gibi birde bunda başa kakmak da vardır. Yaptığı iyilikte gözü var demektir, onu söyleyip durmak demektir birde bu anlamı vardır. Eza iyiliğe balgam atmak demektir. Şikâyet incitmek, tiksindirmek bunlara katlanmaya minnet denmektedir. Aynı zamanda minnettarlık durumu da buradan gelmektedir. Sevaplar niyete bağlıdır. Mahlûk bilmese Hâlık bilir bunu unutmamak lâzımdır. Yani yaptığın iyiliği katiyen sakın ola ki başa kakman iyilik yaptığın insanları iyiliğinden dolayı sakın incitmeye kalkma, iyilik sadece ve sadece Allah için yapılır, iyiliği yapan unutmalıdır çünkü Allah içindir. Kötülük sana yapılmışsa onu da unut çünkü nefsin çeşitli suçlar işler o nefsine bir uyarıdır, çünkü bütün kötülükler nefsin suç işlemesiyle ortaya çıkar, kötülükler kişinin nefsindendir. ‘’Tebük Savaşında’’ Hz. Osman 1000 deve vermiş çuluna, odununa varıncaya kadar. Efendimize de 1000 dinar vermiş. Abdurrahman Bin Avf Hazretleri 4000 dirhem sadaka vermiş. İlmiyle insanlara tövbe fırsatı verir, acele etmez. Nimetleri Cenab-ı Hak kişiye niçin verir? İmtihan eder kim benim verdiklerimi nerede kullanıyor. Bir Ebû Bekir’e bakıyoruz (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) yine Hz. Osman’a bakıyoruz ve diğerlerine bakıyoruz ki bunlar Allah yolunda Allah’ın verdiklerini harcamakta (فی سبيل االلهآلهی) İ’lâ ’yı Kelimetullah uğrunda harcamak için yarış yapmaktadırlar.
Dakika 5:27
Cenab-ı Hak ilmiyle insanlara tövbe fırsatı verir. İnsanlar pek çok günah işler, isyanda bulunur bunları Cenab-ı Hak hemen cezalandırmaz, acele etmez ki tövbe fırsatı verir. Pişman olsunlar, tövbe etsinler de kurtulsunlar der ve ceza vermekte acele etmez. İslam, İslam yurdu, İslamî yaşantı, îmân, Amel-i Sâlihler, cennet ve içindekiler, şirk, küfür, nifâk, riya, fâsıklık, gaflet, ateşli bora, kasırga dünyayı da yakar, âhireti de yakar sonuç cehennem olur. Bunun için İslam yurdu, İslam’ın yaşandığı yerdir A’dan, Z’ye İslam yaşanıyorsa orası İslam yurdudur. Îmân, Amel-i Sâlihler varsa işte cennet ve içindekiler tamamen bu İslamî yaşantının neticesinde cennet hazırlanmaktadır. Tam tersine şirk, küfür, nifâk, riya, fâsıklık, gaflet bunlar ateşli bora gibidir kişinin dünyasını da yakar, âhiretini de yakar ki sonuç cehennemdir. Eğer bir kimsede şirk varsa, küfür varsa, nifâk varsa, fâsıklık varsa, Hak’tan tamamen gaflet etmişse bunların karşılığı katiyyen başka değil cehennemdir. Bunun için Cenab-ı Hak acele etmiyor ki insanlar ne yapsınlar? Şirkten tevhide gelsinler, küfürden ikrâra tasdike gelsinler, îmâna gelsinler, nifâktan doğru istikamete gelsinler, gerçek îmâna gelsinler, riyayı bıraksınlar ihlâsa gelsinler, fâsıklığı bıraksınlar, itaate gelsinler, gafleti bıraksınlar, hayat veren Kur’an’ın ilmiyle irşâd olsunlar ve şuurlansınlar diyor. İşte acele etmiyor hayat veren Kur’an’dan ders alsınlar diye yapıyor. Tabii dersini alan tövbe istiğfar edendir gerçek anlamda bunun için iyilik yaparsan onu gizle sana iyilik yapılırsa onu açıkla, kendi yaptığın iyilikleri gizle, ama sana iyilik yapılırsa onu açıkla. Çünkü sana iyilik yapılmasını bu kamuoyunda duyurulması ve onu açıklaman iyilik edene bir teşekkürdür ve insanlığı iyilik yapmaya da teşvik olunur. Ve yalnız iyiliğin sana gelen bütün nimetleri sebebini ve Allah’ın yarattığını ve nimetin sahibinin kesin kez Allah olduğunu hiç unutma sana nimeti getirene baktığın gibi esas bakacağın onu gönderene bakacaksın.
Dakika 10:05
Çünkü bütün nimetleri birinin sebebiyle sana gönderen Allah’u Teâlâ’dır. Unutma en iyisinden ver Allah yolunda veriyorsun, en iyisini ver çünkü Allah’ın rızası yücelerden yüce olduğu için onun için verilenin tabii ki onun şanına, rızasına yakışır şekilde ver bu gücün nispetinde olandır. Gücün nispetinde olanın en iyisini ver, gücü neyse ona göre hareket et. Ama çürüğünü, çarığını işe yaramayanını verirsen işte Allah’ı nasıl tanıdığın, onun rızasını nasıl kazanmak istediğin, senin inancında ne kadar zâfiyet cehâletin olduğu ortaya çıkar var olduğu hâlde vermediğin zaman çünkü cimrilik Allah’tan kişiyi uzaklaştırır. Cimrilik cahilde değil Âlimlerde, Âbitlerde, Zahitlerde cimrilik varsa onlar da Allah’tan uzaklaşırlar. Cömertler bunlar Allah’a yakın insanlardır bunu da unutma.
Emekçi, işçi sermayenin değerini bilinmelidir. Bak, emekçi işçiye bir ders veriyor burada sermayenin değerini bil diyor, sermaye düşmanı olma ama bak burada diyor ki; Ey işverenler! İşçinin kıymetini sende bilmek zorundasın, emeğin kıymetini bilmek zorundasın diyor. İslam dini, hayat dini hem emeğin, hem sermayenin tam ilâhî adâlet üzerinde yürümesini ister. Ne işçinin, emekçinin hakkını yedirir, nede sermayeyi öyle isrâf ettirmez, ihânet ettirmez. İşveren işçinin kıymetini bilmek zorundadır. Sermaye yine emek karşılığı elde edilmiştir. Emek ve sermaye arasında kavga çıkmasından son derece dikkat et. Emek ve sermaye arasında kavga neden çıkar? İşte bugün totaliter rejimlerde en çok karılmaksın sisteminde ve devrimci sosyalistlerin sistemlerinde ne vardır? Sermaye düşmanlığı vardır. Peki, kapitalist, liberalist adâlet ve dengeler kurulmadan o kapitalist, liberaliz sistemlerde de ne vardır? Bir kaç tane sermaye sahibi insanların emrinde insanları kul, köle yapmak vardır. Bunun için emekle sermayenin arsındaki dengeyi kuran Şanlı İslam, nur saçan hayat veren İslam’ın kendisinin tamamen ortaya koyduğu adâlet sistemidir. Ne sermaye düşmanlığı vardır, ne emek düşmanlığı vardır. “İşçinin anlının teri kurumadan hakkını ver” diyen Hz. Muhammed’dir. (S.A.V) İşçiye de işini doğru yap, alın terimle helalinden kazan demiş ona da sermaye düşmanlığına müsaade etmemiştir. Çünkü haksızlık hangi tarafta olursa olsun İslam dini haksızlığa müsaade etmez.
Dakika 15:10
Ne oldu? O sermaye düşmanları devirdiler işçiyi kullandılar, sonra bütün kitleleri felç ettiler, felç oldu ve yıkıldı, felç olan bir toplum ayakta duramaz. Peki, öbürü sermayeyi destekleyip emeğin karşına dikilen emek ve işçi düşmanların başına dikilen emek ve işçi düşmanları ne yaptılar? Onlarda zengini zengin yaptılar, fakiri daha çok fakir yaptılar bu seferde krizler ortaya çıktı. İşte kriz sistemleriyle felç eden totaliter sistemlere karşı Allah’ın âdil olan nizamı kimsenin hakkını kimseye yedirmez. Hiç kimsenin de hakkını zâyî etmez. Bunun için ilâhî adâletin olmadığı yerde adam kayırmalar olacak, torpiller olacak, bir taraf sermayeden yana olacak, bir taraf işçiden yana olacak ve kargaşadan kurtulamayacak. O zaman bu kargaşaların bir tarafı mafyalara dönüşecek. Mafyaların bir tarafı ne olacak? Yer altına çekilecek. Öbür tarafta ne olacak? Başka illegal örgütler ortaya çıkacak, huzur bozulacak. İlâhî nizamda Cenab-ı Hak birinci yatırımı kalplere yapar, ruhlara, gönüllere yapar. Nedir kalplerin yatırımı? Îmân, Allah’a itaat, Allah’a sevgi ve saygı ile temeller atılır. Hakîkî bir îmân, gerçek bir eğitim ve öğretim. Eğer insanların elinden îmânını alırsanız bir defa ilâhî kuralları ortadan kaldırırsanız geriye ne kalır biliyor musunuz? Şu felsefeci böyle diyor, beriki şöyle diyor, öteki böyle diyor ortaya bir artı silâh zoru kalır. Vicdanları kimse zapt edemez, nefisleri kimse zapt edemezsin, iblisleri zapt edemezsin, milli güvenlik esas insanların içindedir. Emniyet; îmânın olduğu yerde emniyet vardır. Allah tanımayan, helal haram tanımayan insanlar kendi menfaatine nefsin istekleri neyse onu yapacaklardır. İnsan sayısı kadar insanların zevkleri farklıdır. Bunların hepsini emniyet içinde tutan başta gönüllerdeki îmân, gerçek düzeni ahlâktır. Sen ilâhî inancı yok edersen bu millete kimi ilâh göstereceksin? Kaç tane tanrı çıkaracaksın meydana? Ve yapmacık tanrılarla hiç kimseyi kandırabilecek misin? Onun îmânı îmân olacak mı şirkten başka küfürden başka bir işe yarayacak mı? Allah’tan başka İlâh yok ki. Onun için bugünkü dünyada insanlığı içten içe çürüten bir olay gerçek ahlâk anlayışının ve onun istinatgâhının hâlâ bugün tespit olunmamış olması ve dine Allah’a ve onun ilkelerine önem verilmemiş olması işte insanlığı içten içe çürütmektedir. Kimisi nefsinin kulu oluyor, kimi sermayenin kulları oluyor, kimi rütbesinin mevki, makamın herkes bir ideolojinin peşinde koşuyor ki bunların tamamı tüm insanlığın hayrına olmadıkça birer, birer mafyadır bunlar, birer, birer ideoloji kutuptur bunlar.
Dakika 20:15
İnsanlığın tümünün hayrına çalışan evrensel ruh İslam’ın ruhudur bu ilâhî’dir. Hz. Muhammed’in uyguladığı sistem ilâhî sistemdir ve bütün insanlığı kucaklayan sistemdir. Sadece zorbalara karşı ne yapmıştır? Gerekeni yapmıştır. Eğer zorbaya karşı, dayatmacılara karşı, hak tanımayanlara karşı gerekeni yapmaz isen zaten insanlığın yaşama hakkı ortadan kalkar, güven kalkar. Milli güvenlik diye bir şey kalmaz, milli güvenlik silâh zoruyla olmaz sadece. Diyelim ki silâh verdiğin adam yanlış yaptığı hâlde içinde onun doğruya evrensel ruha bütün insanlığın iyiliğine çalışmayan bir zihniyeti taşıdığı zaman ona silâh verdin o silâhı nerede kullanacaksın? Onun ilk yapacağı şey babasının alnının ortasına silâh tutmaktır. Kötünün eline, delinin eline, îmânsızın eline, insanlığın değerini bilmeyenin eline silâh verirsen gökten bomba yağdırır kitleler hâlinde insan öldürür. Bu canavarlardan daha canavar bir vicdansızlık değil mi? Kur’an-ı Kerim, İncîl ve Tevrât ne diyor; “Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir. Bir hayat kurtarmak bütün insanlığın hayatını kurtarmaktır onun gibidir diyor.” Sen Allah’u Teâlâ’yı yok sayacaksın onun emirlerini yok sayacaksın Allah’sız bir îmândan bahsedeceksin ve Kur’an ’sız, kitapsız, Peygamber’siz bir ortaya yapmacık tabii bir din ortaya koymaya çalışacaksın. Bununla vicdanları zapt edeceğini mi sanıyorsun? Burada sadece bunu ortaya atanlar kendini kandıranlardır. Nefsin saltanatı her nefis eğer Allah’ı tanımadığı zaman feveran eder, firavunlaşır. O zaman firavunlar savaşı başlar. İşte her nefis kendini tanrı ilan eder, tanrılar savaşı başlar. Allah’tan başka İlâh yok ki. Bu tevhîd îmânını Kur’an-ı Kerim, İslam dini bütün peygamberler ve en son âlemlerin rahmet Peygamberi tevhîd îmânını bu âlemlere yerleştirmeye gelmiş. Allah’ın birliği bütün insanlığın kalbine yerleşecek. Hepimiz o bir olan Allah’ın kulları olduğumuzu bileceğiz. Yaratanımızın bir olduğundan babamız Âdem annemiz Havvâ bir olduğundan onun evlatları olduğumuz için aynı inancı, kıvancı taşıdığımız için o zaman dünyada bütün milletler bir ve bütün olacak. İşte bütün ruhları esas alıp bütün ruhları ve bütün vicdanları, bütün akılları bir yerde birleştiren insanlığın birlik ve bütünlüğü huzur ve sükûnu لَا اِلَهَ اِلَّا اللهْ مُحَمَّدُ الرَّسُولُ الله’dan geçer. Bu yerleşmesi lâzım hak bu, hakîkat budur. Îsâ’nın îmânı, Mûsâ’nın îmânı, İbrâhim’in îmânı, Nuh’un îmânı, Hz. Muhammed’in îmânı Aleyhimüsselam Allah hepsine selam eylesin hepsi hazrettir. Bunların îmânının tamamı tevhîd îmânıdır.
Dakika 25:10
Bu milleti bölmeye, bu milleti parçalamaya ve birçok tanrılar icat etmeye, tanrılar savaşı çıkartmaya, nefisler savaşı, firavunlar savaşı çıkartmaya kimin hakkı vardır ki? Zâlimin karşısında ağlarsanız zâlimin zulmü artar. Zâlim neden anlarsa o ilâhî güçten, ilâhî adâletten anlar. Caydırıcı güç, adâletin gücü zâlimin ensesinde duracaktır, celladın kılıcı gibi ve bütün zâlimlere karşı insanlar ne yapacak hazır ol vaziyette caydırıcı güç sahibi olacak zâlime, şirke, firavunlara meydan verilmeyecek. Bütün insanlığın saadeti için çalışılacak. Bütün insanlar Allah’ın kullarıdır. Bu görev başta Müslümanlarındır. Çünkü Kur’an nuru İslam’ın hak ve hakîkati Müslümanın bağrında beyninde parlamaktadır. Bu aydınlıkla, bu merhametle, bu adâletle İslam’ın merhameti adâletiyle o güzelim tükenmeyen ilâhî rahmetle insanlığın faydasına çalışmak, zorbalara dur demek, Allah’ın hâkimiyetini sağlamak ilâhî adâletin tecellîsi için çalışmak başta bütün Müslümanların görevidir. Döküntü, çürük, çarık gibileri Allah yolunda verdiğini sananlar bunlar Allah’ın yüceliğini anlamamış kendi değerini de anlamamışlardır. Şehit canını veriyor tekrar tekrar şehit olmak istiyor hak yolda, beriki adam malı, mülkü var döküntüyü, çürükleri, çarıkları işe yaramayanları fakire fukaraya vermeye çalışıyor. Böyle bir İslam anlayışı yoktur. İslam ulvî, yücedir Müslüman o yüce düşüncelerin o yüce değerlerin adamıdır. Burada hepimizin suçu yok mudur? İslam mükemmel ama İslam eğitimi nerede? Doya doya İslam irşâdı nerede? Bu hayat veren İslam’ın dersleri nerede? Herkes bir okulda okuyor ama Allah’ın okulunda okumak gerekmiyor mu? İslam Allah’ın kurduğu okuldur. İslam’dan mezun olursanız Arş-ı Âlânın üniversitesinden mezun olmuş olursunuz. Çünkü Kur’an-ı Kerim Levhi Mahfuz’dan Arş-ı Âlâ’dan geldi. İslam Allah tarafından kuruldu, ortaya kondu. İslam’ın şeriatı, Şârî olan Allah’u Teâlâ’nın kendi hükümlerdir. Başkası oraya kânûn koyamaz. İkinci ilâh yok ki. Şeriatın Şârii Allah’u Teâlâ’dır. Yani hükümleri İslam’da kânûnları Allah koymuştur. Bizim görevimiz bunları iyi keşfetmek, iyi anlamaktır. Her çağda kıyâmete kadar bütün müçtehitler topluluğuna en büyük görev düşmektedir. İnsanlık bütün bilim adamlarını gerçek bilim adamlarını Yüce Allah’ın kitâbını, kânûnlarını keşfeden kâşifleri hukûk İslam hukûkunu bilen müçtehitlerin tamamını bir araya getirmeli her çağda insanlık işte burada birleşir. Birleşmenin noktası buradadır. Bütün bilim orada birleşir. Akıl, aklıselimler orada birleşir. Kalplerdeki tevhîd birleşir ve insanlığın fayda da bütün insanlığın faydasında birleşme olur.
Dakika 30:10
Çünkü bütün bilim adamları söz sahibi olduğu zaman metodoloji de İslam hukûkunu bilen her çağın gerçek âlimleri bir araya gelecek ve dünyada diğer bütün bilim adamları bir araya gelip bununla birlikte ne yapacaklar? Karar verilecek ve bütün vicdanların, bütün kalplerin, bütün aklıselimlerin birleşerek verdikleri karar bütün insanlığın hayrınadır ve olmak zorundadır. Bu bütün insanlığı kucaklayan evrensel ruh Kur’an’ın İslam’ın ruhudur, Hz. Muhammed’in ruhudur. Niye adâlet varken zulüm yapılıyor? Zâlime meydan veriliyor? İyilik varken kötülüğe neden meydan veriliyor? Eğer söz bilim adamlarının bütün müçtehitlerin söz onların olmazsa meydan zâlimlerin elinde, zorbaların elinde, despotların elinde kalırsa ondan sonra bölünmeler, parçalanmalar, illegal örgütler, mafyalar terörün önüne geçme şansın var mı? Terörü bir yandan üreteceksin bir yandan da onunla savaşıyorum diyeceksin. Buna kargalar bile gülerler. Bu neye benzer? Karganın leş yiyip ağzını oraya buraya sürmesine benzer. Ağzını temizlediğine inanıyor ama mikropları yuttu içine doldurdu leş yedi. Hakîkati kabul etmeyenlerin bilimsel, ilâhî adâlet ve bütün İslam müçtehitlerinin ve dünyada bütün bilim adamlarının bir araya gelmesiyle dünyada bir defa hakta birleşmek lâzım, kutuplaşmak değil. Hakka hakîkatte birleşirsen dünyada huzur olur. Allah’ın nimeti doğuluya da yeter batılıya da yeter artar da ama sen zenginlerin elinde stok yaparsan, bir tarafı ekmek bulmakta zorlatırsan, bir tarafın başına bomba yağdırırsan terörü sen üretiyorsun.
Her malın kendi cinsinden en iyisi Allah yolunda muhtaçlara verilmelidir. Bu İslam’ın asil emri, İslam tam bir merhamet, tam bir sosyal adâlettir. Kimseyi aç bırakmak İslam vicdanında yoktur. “Komşusu aç yatarken tok yatan (feleyse minna) bizden değildir” diyen Hz. Muhammed’dir. “Komşusu aç yatarken kendisi tok yatan bizden değildir” diyor. Onun için İslam evrensel bir merhamettir, İslam evrensel bir rahmettir, İslam evrensel bir ilim ve hakîkattir ve sosyal adâlettir. İslam’ı başka tanıyanlar Kur’an’ı bilmeyenlerdir. İslam zorbaya karşıdır, zulme karşıdır, küfre karşıdır, tağutlara karşıdır çünkü bunlar insanların zararına çalışırlar. İnsanların helâkına çalışırlar. Küfür, şirk, nifâk Allah’u Teâlâ’nın hiç mi hiç kabul etmediği etmeyeceği en büyük cezayı buna verdiği cehennemi bunun için yarattığı ortadadır. Bu hakîkati bir taraf kabul edip bir taraf kabul edip bir taraf etmez Allah’ı inkâr ederse işte o zaman ortaya ne çıkıyor? Sen inkâr ettin sana bir şey diyen yok ama inanlara ve insanlara zulüm etmen hakkın, adâletin önüne geçme küfür derse ki benim dediğim olacak, îmânda diyecek ki benim dediğim olacak.
Dakika 35:14
İşte dünyada bu kutup sadece budur îmânın kutbu, küfrün kutbu Allah’ı kabul edip, bunun ilkelerini kabul eden ve etmeyen. Durum problem burada bunu çözmekte kolaydır. Niye? Îmânlar, insanlığın hayrına çalışanlar bir araya gelecek. O zaman küfür kendi mahallinde, kendi ortamında ne yaparsan yapar ama insanda zarar vermesine müsaade edilemez mesele bu.
İbn-i Abbâs’tan (R.A) zengin önce Allah’a itaat eder, sonra musallat olur amelleri yok olur. Ne zaman? Allah’a itaat ediyor ama daha sonrada şeytana itaat ediyor. Zengin hiçbir zaman zengin olsun, fakir olsun Allah’a itaat edecek şeytana şer güçlere itaat etmeyecek. “Ölünce amelinize diyor çok ihtiyaç duyarsınız.” Kim diyor? Hasan-ı Basri Hazretleri çünkü ölünce insanlar sevap arar. Gram, gram, dirhem, dirhem etraftan sevap dilenir. Niye? Mizanda sevabım ağır gelsin, günahlarım hafif gelsin diye çalışır. Bunu bugün yapacağız sevabımızı arttırmak demek Allah’ın rızasına uygun olarak insanların hayrına çalışmak demektir. Zarar vermek zaten zararlar günahtır. Faydalı olanlar sevap olanlardır. Hayırlı ameller ve onun yarışında olmak, ömrünü hayırda harcamak mârifet buradadır. Bunun için kıymetliler, darlık içinde kimden alacağını bağışlayan affa uğradı diyor Buhârî Şerifin rivâyetinde. Adam ödünç almış senden darlık içinde adam samimi olsa verecek bunu diyor bağışlarsanız, alacağınızı ona hibe ederseniz Allah’ın affına mazhar olursunuz. Onun için İslam dini daima cömert ve merhametin dinidir. Hiç kimseyi zerre kadar incitmez, incitmemelidir. Yalnız doğrular, doğru olarak çekinmeden söylenmelidir. Doğruyu söylerken cesaret edemeyen o zaman cesur bâtılın elinde kalırsın. Zâlimler senden cesur olduğu zaman, küfür îmândan cesur davrandığı zaman îmânlar ne olur? Zindana atılır ve mahkûm olur. Doğrular ve hakîkat daima cesur olmak zorundadır. Hak bâtıldan cesur olmazsa o zaman hak adamlarının, ehli hakkın çekeceği vardır.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَلاَ تَيَمَّمُواْ الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنفِقُونَ وَلَسْتُم بِآخِذِيهِ إِلاَّ أَن تُغْمِضُواْ فِيهِ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ ﴿٢٦٧﴾
Dakika 40:00
Ey îmân edenler diyor Cenab-ı Hak. İnfâkı gerek kazandıklarınızın gerek sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın. Yani yaptığınız hayırları en temiz bir hayır olarak yapın. Haramdan, günahtan, değersizden hayır yapılmaz. Kendinizin göz yummayan, alıcısı olmayacağınız fenasını vermeye yeltenmeyin. Biliniz ki Allah sadakalarınıza muhtaç değildir ve hamda lâyık olandır. Burada verdiği sadakanın sevabı bereketi dünyada âhirette bütün faydası sanadır. Yaptığın hayır sanadır. Allah’ın ihtiyacı yok ama senin bir kulluk görevin var bunu doğru yap, çürük, çarık sakın vermeye kalkma diyor Cenab-ı Hak. Yine buyuruyor ki;
الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِالْفَحْشَاء وَاللّهُ يَعِدُكُم مَّغْفِرَةً مِّنْهُ وَفَضْلاً وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ ﴿٢٦٨
Bak çok dikkat lâzım! Kalbine fısıldayan kimse onu iyi anla. Diyor ki Cenab-ı Hak: Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin, çirkin şeylere teşvik eder. Eğer içine Allah’ın emrine uygun olmayan bir şeyler kalbine vesveseler geliyorsa sakın bunu ilhâm zannetme buna dikkat et. Çünkü kalbine senin cömertliğin önüne geçip cimriliği emrediyorsa kalbinden biri ve kötü şeyler teklif ediyorsa kalbinden biri, içine böyle şeyler geliyorsa bu tamamen şeytânîdir. Çünkü şeytan bunlara teşvik eder. Allah da lütfundan ve bağışlamasından bir takım vaatlerde bulunur. Allah’ın lütfu geniştir, o her şeyi bilendir. Kalbine ilhâmlar gelir Kur’an-ı Kerim’in emirlerine uygun, şeriatın emirlerine uygun ilhâmlar gelir. Ya bir orda bir Melek kalbinde konuşur vaaz eder veya sana doğrudan ilhâmlar gelir. Havâtırı Hak gelir. Bununda Allah’tan olduğunu bu gizli yoldan gelir. Kur’an açıktan senin kalbine gerçeği hitap eder. Biri gizli yoldan geliyor, biri açıktan geliyor. Kalp havuzunu, kalp denizi dolduruluyor. İçten kaynayarak, Kur’an deryasından akarak kalpler dolduruluyor. Neyle? Feyizlerle, hak ve hakîkatlerle Allah’tan gelenler böyle. Birde şeytanın vesveseleri var bunlara dikkat et. Onun için Allah’ın lütfu geniştir o her şeyi bilendir. Cenab-ı Hak mağfiret vaat ediyor lütufta, keremde bulunmayı vaat ediyor. Allah’ın vaatlerine bak birde şeytanın sana verdiği vesveselere bak. Yine…
يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ ﴿٢٦٩﴾
وَمَا أَنفَقْتُم مِّن نَّفَقَةٍ أَوْ نَذَرْتُم مِّن نَّذْرٍ فَإِنَّ اللّهَ يَعْلَمُهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ ﴿٢٧٠﴾
Ey kıymetli dostum dikkat eyle! Cenab-ı Hak dilediğine hikmet verir diyor. Hikmet dürüm, dürüm iyilikler dolu bir hak vergisidir. Bununda keşfinde bulunacağız İnşa’Allah. Hikmet verilene ise pek çok hayır verilmiş demektir ve bunu ancak üstün akıllılar anlar diyor. Her ne çeşit nafaka verdinizse veya ne türlü bir adak adadınızsa Allah onu kesinlikle bilir. Allah’ın bilmediği olmaz ki ve zâlimlere hiç bir şekilde yardım olunmayacaktır diyor. Şimdi…
Dakika 45:35
إِن تُبْدُواْ الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ وَإِن تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاء فَهُوَ خَيْرٌ لُّكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنكُم مِّن سَيِّئَاتِكُمْ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ ﴿٢٧١﴾
Cenab-ı Hak bu yüce kelamında da bak ne diyor; Sadakaları açıkça verirseniz o ne iyidir, ne iyi olur diyor. Yok, eğer onları gizlerde fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur. Bilin ki Allah her ne yaparsanız haberdardır diyor. Bunun için kıymetli efendiler,
لَّيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَلأنفُسِكُمْ وَمَا تُنفِقُونَ إِلاَّ ابْتِغَاء وَجْهِ اللّهِ وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ ﴿٢٧٢﴾
Bu şanlı âyetlerinden işte bunda da Cenab-ı Hak diyor ki; Onları yola getirmek senin boynuna borç değildir. Ancak Allah dilediğini yola getirir hidâyet eder. Nedir Peygamberin görevi? Tebliğdir, bizim görevimiz tebliğdir. Yaptığınız her iyilik kendiniz içindir. Siz yalnızca Allah rızasını gözetmeniz dışında infâk etmezsiniz. İyilik cinsinden ne infâk ederseniz yani hayra ne harcarsanız o size aynen döner, size hiçbir şekilde haksızlık yapılmaz.
لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاء مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَاهُمْ لاَ يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ ﴿٢٧٣﴾
الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿٢٧٤﴾
Nur saçan bu âyetlerinde de bak ne diyor; “Sadakalarınızı kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere veriniz.” Herkes fakirdir, her fakir yoksuldur, her fakire iyilik yapılır ama bak öncelik kimeymiş buna dikkat edin. Kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere verin. Önde burada kim gelir? Cephedeki Mücahit birde ilimle meşgul olup ticaretle meşgul olamayan gerçek ilim adamları bu ikisi önde gelir. Mücahidi, mücahidin şahsını, çoluğunu, mücahide yardımı ve ilmi dünyaya yaymak için ticaretle uğraşamayan ilimle uğraşanlar için en öne al. Ondan sonra bütün fukaraya, yoksulların tamamına yardımcı ol ama ilk tercihin bu ikisinden başla. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler. Utangaç olduklarından dolayı bilmeyenler onları zengin sanırlar.
Dakika 50:04
Bir ilimle uğraşan cephedeki mücahit veya onurlu yüksek ahlâklı bir kişi kimseden bir şey isteyemez ki ama ihtiyacı vardır. Bunları bulun diyor Cenab-ı Hak nasıl bulacaksın onu da söylüyor. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın. Yani onların vaziyetinde, onların simâlarında, onların yüksek şahsiyetler, yüksek ahlâk sahibi olduklarını simâlarından bilirsin. Onlar diyor katiyen kimseden bir şey isteyemezler, ama ihtiyaçları vardır bunlara verin diyor. Yüzsüzlük yapıp kimseden bir şeyde isteyemezler. Ne türden bir iyilik yaparsanız şüphe yok ki Allah onu hakkıyla bilir. Mallarını gece ve gündüz gizlice ve açıkça infâk edenler yok mu işte onların Rableri katında ecir ve mükâfatları vardır ve onlara herhangi bir korku yoktur. Onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar. Îmânlı ve cömert değerli şahsiyetlerin bakın burada Allah’tan aldıkları müjde çok büyük bunlara ne korku var nede üzüntü var, bunlar mahzun olmazlar diyor. Büyük müjdeler var. Bir tane harcıyorsun binlerce Allah sana tekrar ne yapıyor? Lütuf ediyor, bereketler yağdırıyor. Senin ticaretinde sana büyük yardımlarda bulunuyor. Nereden bereketin, rahmetin yağdığını bilemiyorsun, işlerin öyle rast gidiyor ki bunu bilemiyorsun ama bütün lütufların Allah’tan olduğunu gâyet îmânınla seziyorsun ve sezmek zorundasın, kesin kez sezmek bilmek zorundasın. Çünkü bütün nimetleri Allah’u Teâlâ verir, bütün nimetler Allah’tandır. Buna elbette ki Müslüman bütün varlığıyla bütün yüreğiyle inanmıştır. Zaten inanmazsa îmânı gerçek Îmân olmaz. “Evet, kuvvet nedir bilmezsin ey gurura aldanan sen! Ezer bir kudret tokadı beynini sevinç gününde.” Hakkı tanımayanlar, şımaranlara da işte bu söz söylenmiştir. Cenabı Mevlâ Allah’ın rahmetine mazhar olanlardan eylesin. Tokat yiyenlerden eylemesin.
Şimdi bu âyetlerin keşfi üzerinde biraz duralım. Burada âyet-i kerimede hikmetten bahsedildi. Hikmet nedir? Hikmet verilen kimseye pek çok hayır verildiğini söyledi Cenab-ı Hak. Tabii Hz. Muhammed’e ve peygamberlere hikmet verilmiştir. Bu hikmet mirasına da inananlar vâris olmuşlardır. Kur’an-ı Kerim baştan sona Allah’ın verdiği lütfettiği hikmetidir. Başlangıcı düşünmek Kur’an-ı Kerim insanları düşünmeye sevk eder. Kur’an-ı Kerim’i iyi anlayanlar en büyük mütefekkirdirler. Yani gerçek ilim ve fikir adamı olma yolunda büyük bir mesafe kat ederler. Başlangıcı düşünmek, temiz akıl ve temiz kalp ile olur. Bakın hikmetin içeriğine bakın düşünmek var ama akıl temiz kalp herkesin aklı temiz olamıyor, aklıselim olamıyor. Neden?
Dakika 55:15
Nefsin emrine esir edilen akıllar Firavunların aklı, Ebû Cehillerin aklı böyledir. Şirkin emrine geçen akıllar kirlenmiştir. Temiz akıl değildir ve esirdir buna akli meaş demiştir büyükler. Birde temiz akıl bu da aklıselimdir buna Peygamberimizden bir rivâyet aklı kâmil ve aklı mead denmiştir. Allah’ın emrindeki Vahyi İlâhî’nin emrindeki akıldır. Bu îmânın emrindedir. Şirkin, küfrün emrinde bir akıl değildir. İşte hikmetin içeriği dolup taşmaktadır. Temiz akıl ve temiz kalp ile olur. Ne? düşünmek, tefekkür, tezekkür, bazıları düşündükçe sapar. Niye? Yanlış ortamda düşünüyor, yanlışı düşünüyor, doğruyu yanlışın içinde arıyor. Bazıları da düşündükçe doğruda terakkî eder ve fikir yürütmeye devam eder ve keşfede ulaşır. Bunlar Allah’ın hikmet verdiği kimselerdir. Akıl ve iyi seçim bakın bunlarda hikmettendir. Akıl ve iyi seçim seçenek irâdenin doğru yolda kullanılması özgürlüğün, hürriyetin, doğruda kullanılması hikmetin içeriğinde bunlar. Hikmetin şartıdır bunlar aynı zamanda, bunlar olmazsa hikmet olmaz. Vehbî olarak ilâhî irâdenin tecellîsi ve kulunda kesbidir. Bak kul kesp ediyor, Allah halk ediyor. Vehbî olarak yani hak vergisi olarak ilâhî irâdenin tecellîsi ve kulunda kesbidir, kul kesp ediyor, Allah halk ediyor. Kulun irâdesi, bağlantısı için küçük yoldur. Hikmetin aslı (وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ) ne hikmetin aslı kulun irâdesi bağlantı için küçük yoldur. Allah her şeyi bilir ve (وَاسِعٌ عَلِيمٌ ) Allah’ın rahmeti, ilmi geniştir, Lütfuna nihâyet yok, ilmine nihâyet yoktur. Burada Cenab-ı Hakk’ın bir ihsânıdır. Ne? Hikmet, hikmetin aslı Allah’ın ihsânıdır. İhsân nedir denirse Tecellî İlâhî Yüce Allah’ın lütuflarıyla sana tecellî de bulunmasıdır lütfetmesidir. Senin de onu görüyor gibi ona kulluk etmendir. Onun seni gördüğünü hiç unutmamaya çalış işte ihsânın esas hikmet kaynadığı yer burasıdır. Burada hikmetin içinde ihsân, ihsânın içeriğinde de hikmet vardır. Aynı zamanda hikmet sağlam hükümet faydalıyı celp zararı def etmekte hikmettir. Bir şeyin içinde bunlar gizlenir, sonuç olarak ortaya çıkar. Sebep sonuç ilişkisi hiçbir şeyi körü körüne değil, önünü sonunu düşünerek, yapmak hikmettir. Yani körü, körüne değil ölümün sonunu düşünerek yap diyor.
Dakika 1:00:00
Hikmetin içinde faydalı âdil bir siyasette bulunmaktadır. Çünkü İslam dini âdil ilâhî siyasettir. Siyaset en faydalıyı elde etmektir. Birde siyaseti zâlime, çirkef siyasetler vardır. Yalan dolan dolup taşmaktadır. Bunlar melun siyasettir. Yine sözde, fiilde, kalbin sözün tam doğruyu tutturması da hikmettir. Bakın sözde doğru, özde doğru, fiilde doğru tam doğruyu tutturmak hikmettir. Sözde, ilimde hak olan, fiilde, amelde hayırdır. Bu da Mücahit ismindeki zât-ı muhteremden rivâyet olunan kıymetli bir haberdir. Sözde, ilimde hak olan fiilde, amelde hayırdır. Yani sözün eğer haksa, elde ettiğin ilim hak ilimse neticede fiilde de, amelde de ortaya hayır çıkar diyor bu da hikmettir. Hikmet: Bilmek, bildiğiyle amel etmek de hikmettir. Sağlam ilim, sağlam amel, tahkîkî ilim yani hakîkî ilim, ihkâmi amel yani gerçek hak olan ameli işlemek, ilim, irâde, işbirliği, ilim ve sanatın birleşmesi bunlarda birer, birer hikmettir. Bunları da Mukâtil bin Süleyman ve Kuteybe’den gelen rivâyetlerdir.(Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn)
Yine hikmet: İlim, fıkıh, derin bilgi, faydalı iş, amaç ve maksadı kavramak bunlar birer, birer hikmettir. Hikmetin sahası ne kadar geniş (vemen yüridullahi bihi hayran yüfeggıhu fiddini) ne diyor Cenab-ı Hak: “Kime ki diyor Allah hayır murâd ederse onu dinde fakih kılar diyor.” İşte hikmet burada dürüm, dürüm kaynamaktadır. Bir insana Cenab-ı Hak dini anlayışları vermiş, dini güzel anlıyorsa orada hikmet vardır. Buhârî Müslim’in ve Kütübü Sitte’nin rivâyet ettiği bir hadis-i şeriftir bu da, sevgili Peygamberimizdendir. Demek ki “Allah kime hayır murâd ederse onu dinde fakih kılıyor.” İşte burada düzgün kaynıyor. Bir insan dinini doğru bilmelidir, doğru ilim sahibi olmalıdır ve doğru ilim, doğru amel, doğru îmân ve doğru bir icraat, doğru bir cihâd ve insanlığın hayrında yarış ortay çıkmaktadır.
Fıkhı olmayan hâkim olamaz. Fıkıh nedir? Dinde Yüce Allah’ın lehimize ve aleyhimize ne bildirdiyse onları yerli yerince delilleriyle bilmektir. Bu İmâm-ı Âzâm’ın fıkıh tarifidir ve hikmet burada yatmaktadır. İmâm-ı Âzâm bunun için fıkhı, İslam hukûkunu seçmiş bütün ilimlerin fıkhın içinde olduğunu anlamış ve dünyanın en büyük fâkihlerindendir İmâm-ı Âzâm. Ve kendisi dünya Müslümanlarının 3 de 2’sinin teveccühünü daha fazlasıyla kazanmış, İslam bütün İslam âlimlerinin takdirini de kazanmıştır.
Dakika 1:05:10
Câhil cühela, mezhep taassubu olanlar, ilmi olmayanlar saplantısı olanlar bunlar rastgele konuşurlar. O bir câhil konuşmasıdır cehâletin olduğu yerde hikmet olmaz. Teorik, pratik bilgi ister. Ne ister? Fıkıh ilmi teorik, pratik bilgi ister. Çünkü fıkhın içinde hikmet kaynar. Yine hikmet varlıların özündeki mânâyı anlamak mânâlar ayan cevherlerdir. Yani varlıklın kimyasını, fiziki yapısını ve kimyasını anlamak ve buradaki keşiflerde hikmettendir. Fıkıh mârifet önce bilmeyen sonradan öğrenen kul için kullanılır. (İbrâhim Nehâi’nin ) rivâyetidir. Allah’a fâkih denir mi? Denmez. Allah’a Ârif denir mi? Denmez. Niye? Bunlar sonradan öğrenenlerin sıfatlarıdır. Allah bunlara vermiş hikmet vermiş fâkih olmuşlar, ehli mârifet sahibi olmuşlar. Şimdi onun için Allah ezelî, ebedî zaten her şeyi bilendir, hikmetin sahibi de zaten kendisidir. Mârifetin sahibi, ilmin, irfânın, her şeyin sahibi kendisidir. Onun için Allah’a fâkih veya Ârif denmez. Önce bilmiyordu da sonra öğrendi anlamı var bu kelimelerde Allah ise ezelî, ebedî her şeyi bilmektedir. Onun için Allah’ın şanına yakışmayan kulu, kulun şanını artıran kelimeler vardır. Yani kulu ilâhlaştırmanın veya Allah’u Teâlâ’ya yakışmayan kelime kullanmanın neticesinde hikmet ortadan kalkar, cehâlet ortaya çıkar. Yine anlamak hikmettendir anlayışlı olmak Şureyk’in bu da rivâyetidir. Yine hikmet icatta keşiflerde bulunmak keşif sırrı kurulu düzen içindedir. Kulun faydasına Allah yaratır. Bu da Fahrettin Râzî’dendir. Bak icatlarda hikmettendir, keşifler hikmettendir, keşif sırrı kurulu düzen içindedir. Şu kâinat kurulmuş bir düzendir kânûnlar işliyor, bu kânûnlardan kişi herhangi birini keşfettiği zaman ki işte insanlık burada çok ağır ilerliyor. İnsanların ağır ilerlemesinin sebepleri vardır. Keşiflerde ağır ilerliyor. Neden? Allah’la, Allah’ın kitâbî âyetleriyle hareket etmeyip kevnî âyetleri çözmeye çalışıyorlar oradan da Allah’ın desteğini tam alamıyorlar. Cenab-ı Hak insanların faydasına birçok keşiflerinde hikmetini kullarına veren kendisidir. Cenab-ı Hak dünya ehlini dünya için kullanıyor, âhiret ehlini orada kullanıyor. Yani bu dünyada herkese bir görev vermiş ne istiyorsa irâdesine göre bütün kâinatta herkes görevli. Lehine çalışanda kişinin kendisidir, aleyhine çalışanda kişinin kendisidir. Çünkü Allah irâdesine göre ona görev veriyor. Özgürlüğünü kısıtlamıyor, dünya ehli diyor ki ben dünyaya çalışacağım âhireti hiç umursamıyor.
Dakika 1:10:03
Sen böylemi diyorsun? Tamam, ona dünyalık görev veriyor Cenab-ı Hak. Öbürüne başka görev veriyor herkesi görevlendiriyor ve bir yerde çalıştırıyor onu kendi isteğine göre. Ama hem kitâbî, hem kevnî âyetlere göre tamamen dikkat ederek Allah’ın yardımını lütfunu alan îmânlı hikmet dolu gönüllerin ise kazançları çok farklı. Bunlar Allah’ın ebedî lütuflarını da kazanıyorlar, dünyalık kalmıyorlar. Çünkü dünyalık olanların âhirette nasibi yok. Müslüman hem dünya, hem âhiretini iyi tanıyan kişidir. Dünyada en çok çalışan Müslüman olmalıdır. Çünkü hem dünyasını imar edecek, hem âhiretini imar edip âhirete tam yatırım yapacaktır. En çalışkan kişi Müslüman olmak zorundadır. Müslümanlar çalışkan olmak zorundadır. Bunu da Fahrettin Râzî (Rahmetullâhi Aleyh) bu rivâyeti ondan aldıktan sonra keşifler yapılır. Kul diyor bir şey yapamaz yaratmışı keşfeder. Buraya dikkat lâzım! Kul neyi keşif ederse etsin yaratılmışı keşfeder, bir şey yaratamaz. Yaratıcı sadece Allah’u Teâlâ’dır. Mesela suyu inceliyor onun kimyasını inceleniyor içerisinde hidrojen var diyor, oksijen var diyor, şu var, bu var inceliyor. Bunun kimyası inceliyor suyu yaratmıyor kimse yaratılmış olanı keşfetmeye çalışıyor. Bir meyveyi incelersin mesela, onun uzmanı, onun bilim adamı bir meyveyi inceler, kimyasına bakar, bileşiklerine bakar, muhteviyatına anlayabildiğinin kadarını anlar. Tamamını anlamak için yaratıcı olman gerekir. Tamamını anlayamaz. Ama Cenab-ı Hakk’ın başarı verdikleri müstesnadır. Burada kul keşfeder, yaratılmışı keşfeder, yaratmaz kul bunu da insanlığa iyi bir ders olarak vermek lâzım. Birileri yaratma kelimesini kullanıyor. Allah’ın lütfuyla başardık de, bu işi yaptık başardık de. Niye? Bütün başarıları da Allah’ın lütfuyla olur. Kul kesb eder, Allah halk eder, yaratıcı Yüce Allah’tır. Ama burada da Ehl-i Sünnetin dışında Müslümanlarda bile yanlış anlayanlar vardır bunu, kulu yaratıcı olan görenlerde vardır hâşâ. Kulda yaratıcılık olmaz hiç kimsede olamaz. Yine hikmet, adâlet, ahlâk irattan, tefritten uzak olarak her şeyi yerli yerine koymak. Yine güzellik, doğruluk ve iyilik yapmak bunlar hikmettendir birer, birer. İlâhî siyaseti, ilâhî ahlâkı uygulamak hikmettir. Dikkat et buraya! İlâhî siyaseti, ilâhî ahlâkı uygulamak hikmettendir. Bunun için (küllü kimrain ve külliküm mesulün an râ’yetihi ) hepiniz çobansınız, her çoban sürüsünden sorumludur buyuran Hz. Muhammed’dir. İşte herkes görevinden sorumludur. Kim görevini en iyi şekilde yapıyorsa onda hikmet vardır. Hikmetin tabii ki dünyaya yönelik olup, âhiretle ilgisi olmayan inancı bulunmayanlarda İstidraç vardır. Onlarınki ne kerâmettir, ne hikmettir İstidraç’dır.
Dakika 1:15:00
Cenab-ı Hak inanmayanlara da başarılar vermiştir. Küfürde çok ilerleyen, inkârda çok ilerleyen, şirkte çok ileri giden, haram ve günahlarda çok ileri giden bunlarda İstidraç vardır. Şeytan şerde çok ileri olduğu için bugün şeytanın birçok başarıları vardır. Ama İstidraç’dır hep aşağı giden dereke sahibidir. Cehennemin en dibinden de daha bir yerin dibinde onun yeri bulunmaktadır. Niye? Şerde ileri olduğu için. İyilikte ileriyse hikmette ileri olmanın tezâhürüdür. (tehallagu biahlagıllahi) “Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanın.” Nedir o? Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in ahlâkı, Kur’an ahlâkı, Yüce Allah’ın bize önerdiği ahlâk. Yüce Allah bu ahlâkı istiyor. Din olarak İslam’ı ve ahlâk olarak İslam ahlâkını istiyor bizden, hepimizden, bütün kullarından. Kabul eden eder, etmeyen etmez.
Yine Kâlem Sûresinin 4’üncü âyetinde Cenab-ı Hak Hz. Muhammed’i nasıl övüyor (وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ ) Ey şanlı Peygamber! Diyor muhatap olarak (K) zamiri Cenab-ı Hak huzurunda kabul ederek diyor ki; Ey Muhammed (S.A.V)! Sen en yüce, en büyük ahlâk üzeresin diyor. En yüksek en büyük ahlâk Hz. Muhammed’in ahlâkıdır, İnsanı Kâmil’dir. Peygamberlerin imamıdır, bütün evliyaların Sertaç’ıdır. Bunun için bütün dünyanın örnek kişisi, önder kişisi Yüce Allah’ın örnek ve önder olarak insanlara takdim ettiği kıyâmete kadar son Peygamber Hz. Muhammed’dir (S.A.V). Ona dil uzatanların içleri, dışları çirkef ve pisliktir ve cehâlet içinde yüzüp dolaşmaktadır. Pis temizi bilmez, alçaklar yüksekleri bilmez çünkü alçağın yüksekle haberi olmaz, hayâlinden bile geçmez. Alçaklar o kadar alçaktır ki, yükseklere dil uzatırlar. Hz. Muhammed’e ve diğer Peygamberlere kim dil uzatıyorsa en alçak onlardır, haysiyetsiz, şerefsiz onlardır. Allah’ın övdüğü kişiye sen dil uzatırsan bunun hesabını, Allah’a vereceksin ve cehennemin dibini de boylayacaksın. Hiçbir peygambere dil uzatılamaz. Hz. Muhammed ise bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiş şanlı bir Peygamber’dir, en büyük Peygamber’dir, bütün Peygamberlerin imamıdır. Kur’an-ı Kerimde derecelerin sahibi, Makâm-ı Mahmud’un sahibi, Miraç’ın sahibi Gâbe Gavseyn’e ulaşan Peygamber, 7 kat gökleri aşan Peygamber Hz. Muhammed’dir (S.A.V). Her peygamber yüksek şahsiyettir. Ama birbirinden de derecesi fazla olanlar var (İnnemâ buistu liükmemmime mekarimel ahlâkı) bak Hz. Muhammed diyor ki; Muvattâ’nın, Ahmet Bin Hanbel’in rivâyetinde “ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” İslam dini A’dan, Z’ye ruh terbiyesi, nefis terbiyesi, en güzel ahlâkın dinidir.
Dakika 1:20:02
Bu güzel ahlâkta Allah’a derin saygı, sevgi, edep ve terbiye Allah’a olan saygıyla başlar. Allah’a olan saygıdan dolayı bütün mahlûkata da ne yapar? Şefkatli ve merhametli davranır. Kim? Müslüman. Müslümanı doğru tanımayan zavallılarda Azîzî tanımadıkları için zelil davranıyorlar. Gerçek hürriyeti bilmedikleri için esâreti de hürriyet zannediyorlar. Kula kullukta hürriyet olur mu? Değerli kardeşim beraber düşünelim şöyle.
Cenab-ı Mevlâ gerçek hikmete mazhar olan kullarından eylesin. Bakın ilk sebep Âlimi Kül, Hâkimi Mutlak olana şahitlik etmek, ona îmân etmek hikmetin başında geliyor. Buraya dikkat et! İlk sebep Âlimi Kül, Hâkimi Mutlak olana şahitlik etmek yani (اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ) Âlimi Kül kim? Allah’u Teâlâ her şeyi bilen. Hâkimi Mutlak kim? Allah’u Teâlâ yani mutlak hükümdar, muktedir mutlak hükümdar, âlemlerin yegâne eşsiz hükümdarı, ezelî, ebedî ve değişmesi bulunmayan, kudreti ve hâkimiyeti mutlak olan. İşte diyor ona bu Allah’a ki şahitlik etmek, ona îmân etmek işte hikmet buradadır. Hikmetin başı buradadır. Senin yaratılışın Allah’ın varlığının şahidi zaten belgesi şu yaratılman. Şimdi konuşuyoruz konuşturan kim? Düşünüyoruz düşündüren kim? Görüyoruz gördüren kim? Duyuyoruz duyduran kim? Ve dilinde çeşitli tat alma durumu var, vücudunda bir düzen kurulmuş, enfüsî ve âfâkî âlemler senin içine yerleştirilmiş, ruh ve beden maddeyle mânâ birleştirilmiş, mükemmel bir insan yaratılmış. Bu Allah’ın varlığının şahidi değil midir? Şahitlik etmezsen hem Allah’ı hem kendini inkâr etmiş olursun. Aklını başına al! Kâinatı da görmemiş olursun. Bunun için Âlemi Kül, Hâkimi Mutlak olana şahitlik etmek ona îmân etmek işte hikmettir diyor. Tesadüf yok bu âlemde hiçbir şey tesadüf değildir. Her şey takdîri ilâhî’dir ve Allah’ın yaratmasıyla olmuştur. İşleyişi anlamak, tanışmak kâinat işliyor, Kâinatta herkes çalışıyor. İşte bunu anlamak ve bu yolda gerçek anlamda doğru çalışmak da hikmettendir. Ferdî özellik, ferdî kişilik verilmesi bunlar birer, birer hikmet kavramının içindedir. Ferde bak birde topluma bak ferdî ve içtimâi şöyle bir özelliklere bak, ferdî kişiliklerin verilmesine bak Cenab-ı Hak herkesi ayrı, ayrı bir kişilikte yaratmış hem de mükemmel. Kadınını, erkeğini ve diğer mahlûkat yerli yerincedir. Cenab-ı Hak mükemmel düzen kurmuş. Senin anladıkların vardır, anlayamadıkların var. O anlayamadıkların onun mükemmel olmadığını göstermez. Sen anlayabildiğin kadar anlamışsındır. Anlayamadıklarında mükemmel mi mükemmeldir. Çünkü yaratıcı her şeyi biliyor yarattıklarının hepsini. Biz ise onun kullarıyız bize bildirdiği kadar biliyoruz. Amel dinden bir cüzdür. Hayırlı ameller dinin birer, birer emridir, kötü ameller ise birer, birer Allah’ın emridir. Onun için insanoğlunun yaradılış gayesi, hikmeti nedir? Zâriyât Sûresi 56’ncı âyet-i kerimede (وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ) cinleri diyor ben başka bir maksat için yaratmadım. (وَالْإِنسَ) insanları da bir maksat için yaratmadım. Ya niye yarattı? (إِلَّا لِيَعْبُدُونِ ) Ancak Allah’u Teâlâ’ya ibadet etsinler, kulluk etsinler, Allah’ı tanısınlar, emrine girsinler, Allah’ın hükümranlığını tanısınlar, ilâhî kânûnları uygulasınlar diye insanları ve cinleri yarattım diyor. Cinlerinde biliyorsunuz inananı, inanmayanı ve farklı sınıfları vardır. Müşrikleri ve başka inançta olanları bulunmaktadır. Bunun için insanoğlunu bir defa kendine soracak. Ey insanoğlu! Kendine sor Allah beni niye yarattı diye. Kâinatı senin için yarattığına göre, cenneti senin için kurduğu göre bu yerdeki, gökteki bütün nimetleri senin için yaratığına göre senin için yarattığını kendine sor işte Kur’an-ı Kerim cevabını verdi. Ne dedi? Allah’a ibadet kulluk için yaratıldın. Ey insanoğlu! Rabbine itaat et isyan etme Allah’ın ezelî, ebedî rahmetine, lütfuna mazhar ol, gazâbına, azâbına çarpılma.
Dakika 1:27:36