İslam Tarihi Ders 25

İslam Tarihi Ders 25

 

25- İslam Tarihi Ders 25

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, Tarih Dersimiz devam ediyor. Şuanda konumuz İsrâiloğullarının Tih Çölündeki durumları ve Hz. Hârun’un (Aleyhisselâm) vefatı.

Bundan sonra Allah’u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri  (Celle Celâlüh) Hz. Mûsâ’ya İsrâiloğulları ile birlikte cebbarlar (zorbalar)ın yaşadıkları belde olan Eriha’ya, yani Beytü’l-Makdis’e gitmesini emretti. Hz. Mûsâ bu emre uyarak İsrâiloğulları ile berâber yola çıkıp cebbarların yaşadığı Eriha beldesine yaklaştığı zaman, önce İsrâiloğullarının her boyundan birer kişi olmak üzere on iki nakip (sorumlu kabile başkan)larını seçti ve onları cebbarlardan haber getirmeleri için onların yaşadıkları yerlere gönderdi. Nihâyet onlar haber getirmek üzere hareket ettikleri zaman, cebbarlardan “Uc bin Anak (veya Uc bin Uk)” adında bir adamla karşılaştılar. Uc bin Anak bu on iki nakîbi yakaladı ve onları sırtlanıp hanımının yanına getirdi.

Evet, sevgili dostlarımız, tarihte bu tür haberler bulunuyor doğrusunu Mevlâ bilir.

Ona (Hanımına) dönerek onlar için: „Bizimle savaşmak istediklerini söyleyen şu adamlara bak!“ dedi ve onları ayaklarının altına alıp ezmek istedi. Fakat hanımı ona engel oldu ve: „Onları bırak, geri dönsünler ve kendi kavimlerine gördüklerini anlatsınlar.“ dedi. Bunun üzerine “Uc bin Anak” onları serbest bıraktı.

Aralarında birbirlerine: „Eğer biz bu cebbarlar hakkında İsrâiloğullarına haber götürür, bilgi verirsek, onlar bunların ülkesine gelmezler. En iyisi mi bu cebbarların durumunu biz onlardan gizleyelim, gördüklerimizden habersizmiş gibi davranalım.“ dediler ve bu görüş üzerinde karar kıldıktan sonra İsrâiloğulları ’nın yanına döndüler. Fakat on iki nakipten onu sözünde durmayıp durumu ve gördüklerini İsrâiloğullarına anlattılar. Yalnız Yuşâ bin Nûn ve Hz. Mûsâ’nın eniştesi Kalib bin Yufennâ adlarındaki diğer iki nakip sözlerinde durdular ve gördüklerini ancak Hz. Mûsâ ile kardeşi Hârun (Aleyhisselâm)’a anlattılar.

İsrâiloğulları cebbarlar hakkında bilgi ve haber aldıklarından onların bulundukları topraklara gitmekten imtinâ edip çekindiler. Bunun üzerine Hz. Mûsâ onlara: “Ey kavmim! Allah’ın size takdir ettiği mukaddes toprağa girin, arkanıza dönmeyin. Sonra zarara uğrayanların (hâline) dönmüş olursunuz.“ Bu (Mâide Sûresi, âyet 21)’de Hz. Mûsâ kavmine böyle söyledi. Onlar da Hz. Mûsâ’ya: “Ey Mûsâ! Orada zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça biz aslâ oraya girmeyiz. Eğer çıkarlarsa, o zaman oraya gireriz.“ dediler bu da (Mâide Sûresi, âyet 22). Bu arada: “(Allah’tan) korkanlardan, Allah’ın (kendilerine) nimet verdiği iki adam –ki bunlar (Yuşâ bin Nûn ile Kalib bin Yufennâ)-: „Onların üzerine kapıdan girin, eğer kapıdan girerseniz, muhakkak ki siz gâlip gelirsiniz.“ dediler… “ (Mâide Sûresi, âyet 23). Bunun üzerine onlar: “Ey Mûsâ! Onlar orada oldukları müddetçe biz oraya aslâ girmeyiz. Artık sen Rabbin ile berâber git! Bu suretle ikiniz savaşın, biz burada oturuyoruz!“ dedi. İşte İsrâiloğlu dediğimiz budur işte (Mâide Sûresi, âyet 24) ‘de böyle dediler.

Dakika 6:13

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Hz. Mûsâ onların bu tavırlarına öfkelendi ve: “Ey Rabbim! Ben kendimden ve kardeşim (Hârun)’den başkasına mâlik değilim. Bizimle, o yoldan çıkmış (fâsık) toplumun arasını ayır.“ Hz. Mûsâ artık kavmine, İsrâiloğullarına böyle öfkelendi, Cenab-ı Hakk’a da böyle yalvardı. Bu da (Mâide Sûresi, âyet 25)’de bu şekilde Mûsâ onlara beddua etti. Allah (Celle Celâlüh): “Orası onlara kırk yıl yasaklandı. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Sen yoldan çıkmış olanlar için üzülme.“ buyurdu Cenab-ı Hak bu da (Mâide Sûresi, âyet 26)’da. Hz. Mûsâ’nın duasını kabul etti. Aslında Hz. Mûsâ kavmine beddua etmekte çok çok sabırlı davrandıkları olduğu gibi bu konuda acele etti diyen de olmuş ama bir peygamberin ne çektiğini bilmeden söylemesi kolay. Duası kabul edilince de pişmanlık duydu.

Bu durum karşısında İsrâiloğulları Hz. Mûsâ’ya: „Biz çölde yiyeceklerimizi nasıl te’min edeceğiz?“ diye sordular. İşte Tih çölündeki hâlleri Benî İsrâil’in Bunun üzerine Allah (Celle Celâlüh) onlara “men” yani (kudret helvası) ile selva (bıldırcın kuşu) gönderdi.

“Men“ kelimesinin tefsiri hakkında farklı rivâyetler vardır. Bir rivâyette o, zamk gibi ağaçlar üzerine yağan ve şeker gibi tatlı olan bir madde, diğer rivâyette “terancübin” yani (kudret helvası), başka bir rivâyette yufka ekmek, bir diğer rivâyette her insan için bir sa‘ ölçüsünde gökten inen bal olarak açıklanmıştır.

“Selva“ kelimesi ise bıldırcına benzeyen bir kuş olarak izâh edilmiştir kimileri bıldırcın demiştir. İsrâiloğulları Hz. Mûsâ’ya: „Biz çölde içecek suyu nasıl te’min edeceğiz?“ diye sorduklarında, Allah’u Teâlâ tarafından verilen bir emirle Hz. Mûsâ âsâsını taşa vurdu ve: “Hemen taştan (her boy için) on iki pınar fışkırdı… “ bu da (Bakara Sûresi, âyet 60)’da bildirilmektedir.

Yine İsrâiloğulları Hz. Mûsâ’ya: „Biz çölde gölgeyi nasıl bulacağız?“ dediklerinde, Allah tarafından üstlerine bulut gölgelik olarak getirildi.

Son olarak İsrâiloğulları Hz. Mûsâ’ya: „Çölde giyeceklerimizi nasıl te’min edeceğiz?“ diye sorduklarında, Yüce Allah tarafından onların üzerlerinde bulunan elbiseleri boylarıyla birlikte uzayan ve hiç eskimeyen bir şekil aldı.

Dakika 10:10

Bundan sonra İsrâiloğulları: “Ey Mûsâ! Biz bir yemeğe dayanamayacağız, bizim için Rabbinden dua et de, bize yerin bitirdiği sebzesinden, acurundan, sarımsak, mercimek ve soğanından çıkarsın… “ (Bakara Sûresi, âyet 61)’de İsrâiloğulları böyle dediler. Bunun üzerine Hz. Mûsâ onlara: “İyi ve kaliteli olanı, daha aşağı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin, orada sizin istedikleriniz var… “ (Bakara Sûresi, âyet 61)’de Mûsâ (Aleyhisselâm) onlara böyle dedi. İsrâiloğulları Tih çölünden çıkınca Allah tarafından kendilerine indirilmekte olan kudret helvası ile bıldırcın kuşu kaldırıldı. İşte insanlar kaliteli ruh azınca onu kaybederler daha düşük hâle, muhtaç hâle gelirler.

Bundan sonra Hz. Mûsâ, Uc bin Anak ile karşılaştı. Mûsâ (Aleyhisselâm)’ın boyunun uzunluğu on arşındı, dolayısıyla âsâsını uzunluğu da on arşın idi. Hz. Mûsâ, Uc bin Anak ile karşılaştığı zaman birden on arşın sıçradı ve âsâsıyla Uc’un topuğuna vurup onu öldürdü. Rivâyet edildiğine göre, Uc bin Anak üç bin yıl yaşamıştır. İşte o cebbarların memleketinde ki kişi bu.

Allah (Celle Celâlüh) vahiy yoluyla Hz. Mûsâ’ya: „Ben kardeşin Hârun’un ruhunu kabzedeceğim, onun ecel saati geldi onunla birlikte falan dağa gelin.“ buyurdu. Bunun üzerine Hz. Mûsâ ile kardeşi Hârun (Aleyhisselâm) tarif edilen dağa doğru hareket ettiklerinde orada benzerini görmedikleri bir ağaçla karşılaştılar ve bu dağda hazır yapılmış bir evle içerisinde döşenmiş bir yatak gördüler. Aynı zamanda bu evden dışarıya güzel bir koku da yayılıyordu. Hârun (Aleyhisselâm) bu evi görünce çok beğendi ve kardeşi Mûsâ’ya (Aleyhisselâm): „Ey Mûsâ! Ben şu yatağın üzerinde uyumak istiyorum.“ dedi. Hz. Mûsâ da O’na: „Pekâlâ, haydi yat uyu.“ Dedi Hz. Mûsâ. Bunun üzerine Hârun (Aleyhisselâm) O’na: „Bu evin sahibinden korkuyorum, sonra gelir bana öfkelenir.“ dedi. Hz. Mûsâ: „Sakın korkma, ben seni evin sahibine karşı korurum.“ dedi. Hârun (Aleyhisselâm): „O hâlde sen de benimle yat, uyu.“ dedi. Sonra her ikisi de birlikte uyuyunca, ölüm Hârun (Aleyhisselâm)’’ı yakaladı. Bu sırada ölüm saatinin geldiğini hisseden Hârun (Aleyhisselâm) kardeşi Hz. Mûsâ’ya: „Ey Mûsâ! Beni aldattın.“ dedi ve ruhunu teslim etti. Bunun üzerine Hz. Hârun döşeğinin üzerinde olduğu hâlde Allah tarafından Mevlâ’nın dilediği yere götürüldü. Hz. Mûsâ tek başına İsrâiloğullarının yanına döndüğü zaman onlar: „Sen, Hârun’u sevdiğimiz için götürüp O’nu öldürdün.“ dediler. Bu İsrâiloğulları bir peygamberi bile rahatlıkla iftira edebiliyorlar. Peygamberleri katleden peygamber kâtili bu millet bir peygambere iftira etmez mi? İçinde iyiler müstesnâ. Bunun üzerine Hz. Mûsâ onlara: „Yazıklar olsun size! Benim, kardeşimi öldüreceğime ihtimâl mi veriyorsunuz?“ dedi. Bir millet peygamberine güvenmezse o millette îmân olur mu?

Dakika 15:15

Fakat İsrâiloğulları bu iddialarında ısrâr edince, Hz. Mûsâ namaz kılıp Allah’a dua etti. Bunun üzerine Hârun (Aleyhisselâm) üzerinde yatmış olduğu döşekle birlikte Yüce Allah tarafından gök ile yer arasında bir yere indirildi; hattâ İsrâiloğulları onu gözleriyle gördüler. Bu arada Allah (Celle Celâlüh) onlara Hârun’un öldüğünü ve Mûsâ’nın onu öldürmediğini haber verdi. Bunun üzerine onlar Hz. Mûsâ’yı Hârun’un vefatı konusunda tasdik edip doğruladılar. Hârun (Aleyhisselâm) Tih Çölü’nde vefât etti.

Evet, sevgili dostlarımız!

Şimdi de Hz. Mûsâ (Aleyhisselâm)’nın vefatı hakkında dersimiz devam ediyor;

Rivâyet edildiğine göre, bir gün Hz. Mûsâ ve yiğidi yanında bulunan yiğit kişi ki o Yuşâ bin Nûn birlikte yaya yürürlerken kendilerine doğru bir kara yelin gelmekte olduğunu gördüler. Yuşâ bin Nûn kara yeli görünce kıyâmetin koptuğunu zannederek Hz. Mûsâ’ya sarıldı ve: „Allah’ın elçisine sarılırsam kıyâmet kopmaz.“ dedi. Bu sırada Hz. Mûsâ gömleğinin altından sıyrılıp gitti ve gömleği Yuşâ bin Nûn’un elinde kaldı. Yuşâ bin Nûn elinde gömlekle geri geldiği zaman İsrâiloğulları onu yakaladılar. Bakın şimdi Mûsâ’nın başına gelen, Yuşâ bin Nûn’un (Aleyhisselâm) da başına geliyor ve Yuşâ bin Nûn’u yakaladılar ve ona: „Sen Allah’ın peygamberini öldürdün.“ Dediler bu seferde ona. Bunun üzerine Yuşâ bin Nûn onlara: „Ben Mûsâ’yı öldürmedim; fakat o benim elimden sıyrılıp gitti.“ dedi. İsrâiloğulları onun bu sözüne inanmadılar. Bu defa Yuşâ bin Nûn onlara: „Mademki bana inanmıyorsunuz, cezâmı üç gün geciktirin.“ dedi. Bunun üzerine onlar Yuşâ bin Nûn’a üç gün mühlet tanıdılar ve onu gözaltında tutmak için adamlar görevlendirdiler. Bu sırada Yuşâ bin Nûn Allah’a dua edip yalvardı ve kendisini gözaltında tutan adamların rüyalarında onlara, Mûsâ’nın Yuşâ bin Nûn tarafından öldürülmediği ve Allah tarafından onun göğe kaldırıldığı bildirildi. İşte bundan sonra İsrâiloğulları onu serbest bıraktılar.

Anlatıldığına göre, Hz. Mûsâ ölümden hoşlanmıyordu; Allah (Celle Celâlüh) ona ölümü sevdirmek isteyince, Yuşâ bin Nûn’a peygamberlik verip ona vahiy gönderdi. Yuşâ bin Nûn (Aleyhisselâm) ise sabah-akşam Hz. Mûsâ’nın yanına gidip gelirdi. Bu sırada Mûsâ (Aleyhisselâm) O’na: „Ey Allah’ın Peygamberi! Söyle bakalım Allah sana ne gibi tecellîlerde bulundu?“ diye sordu. Bunun üzerine Hz. Yuşâ O’na: „Ey Allah’ın Peygamberi! Ben bu kadar yıl sana arkadaşlık ettim, hiç ben senden Allah’ın sana olan tecellîlerinden sordum mu?“ diye karşılık verdi ve ona hiçbir şey bahsetmedi. Hz. Mûsâ, Yuşâ bin Nûn’un verdiği bu cevap karşısında hayattan nefret edip ölümü sevmeğe başladı.

Dakika 20:00

Rivâyet edildiğine göre, bir gün Hz. Mûsâ tek başına giderken kabir kazmakta olan meleklerin yanına uğradı, onları tanıyınca yanlarında durdu. Hz. Mûsâ o güne kadar güzellik ve zerâfet bakımından bu kabirden daha güzelini görmemişti. Bunun üzerine o, meleklere: „Ey Allah’ın melekleri! Bu kabri kimin için kazıyorsunuz?“ diye sordu. Onlar: „Allah’ın katında üstünlük kazanan bir kul için kazıyoruz.“ diyerek cevap verdiler. Hz. Mûsâ: „Her hâlde bu kulun Allah katında husûsî bir yeri var, ben bunun gibi içine girilip yatılacak bir yer görmedim.“ dedi. Melekler ona: „Bu kabrin senin mezarın olmasını ister misin?“ dediler. Hz. Mûsâ: „Evet, hem de çok isterdim.“ diye karşılık verdi. Bunun üzerine melekler ona: „O hâlde mezara in ve yaslan, Rabbine yönel, son derece rahat bir şekilde nefes al.“ dediler. Meleklerin bu sözü üzerine Hz. Mûsâ mezara indi, Rabbine yöneldi, sonra rahat bir nefes aldı. Bu nefesle Allah (Celle Celâlüh) onun ruhunu kabzetti, sonra melekler, onun kabrinin üzerine toprak atıp kapattılar.

Hz. Mûsâ (Aleyhisselâm) Allah katında olanlara rağbet eder, dünyaya önem vermezdi. Allah’a karşı tevâzuundan dolayı bir çardağın gölgesinde barınır, taştan yapılmış içi oyuk bir kaptan yer ve içerdi.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (Aleyhissalâtu Vesselâm) Efendimiz, Hz. Mûsâ’nın ölümü hakkındaki bir hadislerinde şöyle buyurur –ki doğru olan budur-: “Allah (Celle Celâlüh) Mûsâ’nın ruhunu kabzetmek için ona Azrâil (Aleyhisselâm)’ı gönderdi; fakat Mûsâ (Aleyhisselâm) onun yüzüne indirdiği bir tokatla onun gözünü çıkardı. Ölüm meleği Azrâil (Aleyhisselâm) geri dönüp Allah’a: „Ey Rabbim! Beni ölümden hoşlanmayan bir kulunun ruhunu almaya gönderdin.“ diyerek şikâyette bulundu. Bunun üzerine Allah (Celle Celâlüh) ona: „Geri dön ve Mûsâ’ya elini bir öküzün sırtına koymasını ve elinin altındaki her kıl sayısınca kendisine birer yıl ömür verileceğini söyle, böylesine uzun yaşamakla, şimdi ölmek arasında onu muhayyer kıl.“ dedi. Bunun üzerine ölüm meleği Mûsâ’ya (Aleyhisselâm) geldi ve onu şimdi ölmekle uzun müddet yaşamak arasında muhayyer kıldı. Mûsâ (Aleyhisselâm), ölüm meleğine: „Pekiyi, uzun bir ömürden sonra ne olacak?“ diye sordu. Ölüm meleği ona: „Yine onun sonu ölüm olacak.“ diye cevap verdi. Bunun üzerine Mûsâ (Aleyhisselâm): „O hâlde şimdi ölmeyi tercih ediyorum.“ dedi ve melek onun ruhunu kabzetti.“

Doğru olan budur yalnız başka haberlerde diğer derslerimizde bunlar tabii yerli yerince konu anlatılmıştır. Burada tarihin değindiği kadarıyla burada bunlara değiniyoruz. O melek Hz. Mûsâ’ya insan sûretinde geldi kapıya vurmadan girdi onun için Hz Mûsâ ona bir tokat vurdu onu insan zannederek. O da Cenab-ı Hakk’a gitti şikâyet etti. O da Cenab-ı Hak ona bir göz verdi kapıya vur da gir dedi ve ondan sonra olanlar oldu. Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm)’dan rivâyet edilen bu hadis sahîh olduğu için Hz. Mûsâ’nın vefâtı hakkındaki rivâyetlerin en doğrusu budur. Hz. Mûsâ Tih Çölü’nde vefât etmiştir.

Dakika 25:07

Rivâyet edildiğine göre, ilerde de bahsedeceğimiz üzere cebbarların şehrini fetheden kişi Hz. Mûsâ’dır. Fakat haberlerin bir parçası öbür parçasına eğer bütünlüğü içerisinde bakıldığı zaman haberlerin hepsi doğrudur. Ama parça parça alıp da öbür parçadan haberi olmadığı zaman kişinin haberler birbirine zıtmış gibi görülürler, aslında öyle değil. Şimdi o cebbarların adamını Yuşâ bin Nûn’un öldürdüğünü söyleyenlerde var. Fakat bu haberler de bütünlük içinde bakınca haberlerin hepsi birbirini teyit etmektedir.

Hz. Mûsâ (Aleyhisselâm) yüz yirmi yıl yaşamış, bunun yirmi yılını hükümdar Efridun’un zamanında, geri kalan yüz yılını ise hükümdar Minuçihr’in döneminde geçirmiştir. Hz. Mûsâ’nın peygamber olarak gönderilmesinden ruhunun kabzedilmesine kadar geçen süre ise Minuçihr’in dönemine rastlamaktadır.

Hz. Mûsâ’dan sonra peygamber olarak Hz. Yuşâ bin Nûn gönderilmiş, onun peygamberliğinin yirmi yılı Minuçihr’in döneminde, yedi yılı ise Efrasiyab’ın hükümdarlığı zamanında geçmiştir.

Hz. Yuşâ bin Nûn (Aleyhisselâm) ve onun cebbarların şehrini fethetmesi konusundaki duruma gelince;

Hz. Mûsâ vefat edince, Allah (Celle Celâlüh) Yuşâ bin Nûn (Aleyhisselâm)’a ona peygamberlik verdi Yuşâ Nûn bin Efraim bin Yusuf bin Yâkub bin İshâk bin İbrâhim’i İsrâiloğullarına Mûsâ’dan (Aleyhisselâm) sonra peygamber olarak gönderdi ve ona cebbarlar yani (zorbalar)ın şehri Eriha’ya gitmesini emretti.

Âlimler Eriha’nın kimin tarafından fethedildiği konusunda ihtilâf etmişlerdir. İbnu Abbâs bu konuda şunları söylüyor: „Yuşâ bin Nûn ile Kalib bin Yufenna hariç, Hz. Mûsâ ile kardeşi Hârun (Aleyhisselâm) ve bunlarla birlikte Tih Çölü’ne gelen herkes, aradan yirmi yıl geçtikten sonra burada vefât etmişlerdir. Sonra aradan kırk yıl geçince Allah (Celle Celâlüh) Hz. Yuşâ bin Nûn’a vahiy yoluyla Eriha’ya gitmesini ve orasını fethetmesini emretmiştir. Neticede Yuşâ bin Nûn Allah’tan aldığı emir üzerine buraya gelip Eriha’yı fethetmiştir.“ Katâde, es-Süddî ve İkrime de aynı görüşü kabul etmektedirler.

Diğer âlimler ise, Hz. Mûsâ’nın Tih çölünden ayrıldıktan sonra da yaşadığını, öncü kuvvetlerin başında bulunan Yuşâ bin Nûn ile birlikte cebbarların şehrine gittiğini ve burasını fethettiğini söylüyorlar. Bu görüş aynı zamanda İbn-i İshâk’ın da görüşüdür.

Dakika 29:32

İbn-i İshâk ise bu konuda şöyle diyor: „İmrân’ın oğlu Hz. Mûsâ cebbarlarla savaşmak üzere Kenan toprakları üzerine hareket etti ve Yuşâ bin Nûn ile İmrân’ın kızı Meryem’in yani kız kardeşinin kocası ve eniştesi Kalib bin Yufenna’yı öncü birlik olarak gönderdi. Öncü askerin öncü birliklerinin başkomutanlarıydı bunların. Nihâyet onlar cebbarların ülkesine geldiklerinde, buranın ahâlisi Hz. Lût’un oğullarından olan Bel’am bin Ba’ur’un (Ba’ura’nın) yanında toplandılar ve Lût’un oğullarından olan Bel’am bin Ba’ur’un (Ba’ura’nın) yanında toplanıp ve ondan: “Mûsâ bizi öldürmeğe ve yurdumuzdan çıkarıp sürmeğe geldi. Bizim yerlerimize İsrâiloğulları’nı yerleştirmek istiyor. Ne olur onların aleyhine bedduada bulun.“ diyerek ricada bulundular. Bel’am bin Ba’ura ise Cenab-ı Hakk’ın en büyük ismi olarak bilinen “İsm-i Âzâm’ı biliyordu. Bunun üzerine Bel’am onlara: “Yanlarında melekler bulunan Allah’ın peygamberine ve O’na inanan mü’minlere ben nasıl beddua ederim?“ dedi. Bel’am tarafından ricaları reddedilmesine rağmen onlar tekrar gelip beddua etmesini istediler. Nihâyet Bel‘ am’’dan ümitlerini kesince, bu defa onun hanımının yanına geldiler ve ona bir hayli hediyeler takdim ettiler. O da verilen hediyeleri kabul etti o kadın. Yine işin için bir kadın var görüyorsunuz. Hz. Âdem’in yanında cennete ki yasak olandan yerken bir kadın vardı Havvâ Annemiz, burada da Bel’am ’ın karısı var yine. Bundan sonra onlar, bu hanımdan, kocasına İsrâiloğullarının aleyhine, aslında İsrâiloğullarının aleyhine değil Mûsâ’nın ve meleklerin Müslümanların aleyhine beddua etmesini şirin gösterip bunu te’min etmesini istediler. Bel’am ‘ın karısı onların bu isteklerini kabul etti ve kocasından İsrâiloğullarının aleyhine dua etmesini istedi; İsrâiloğulları kimin yanında o zaman? Hz. Mûsâ’nın yanında. Hz. Mûsâ kimin emrinde? Allah’ın emrinde. Fakat işte bâtılın adamı bunu anlamıyor. Fakat Bel’am karısının bu isteğini reddetti. Hatta karısının ısrârı üzerine O: “Allah’tan bir istihârede bulunayım.“ demek zorunda kaldı. Aslında Bel’am yavaş yavaş karının emrine girmeye, bu dünya ona şirin görünmeye, kalbine dünya girmeye, âhiret kalbinden çıkmaya başladı. Bunun üzerine Bel’am bin Ba’ur Allah’tan istihârede bulundu, fakat Allah (Celle Celâlüh) rüyasında böyle bir şekilde dua etmekten menetti. Bel’am bu durumu karısına söyleyince, o: “Rabbine tekrar müracaat et.“ dedi. Bunun üzerine Bel’am Allah’tan tekrar istihârede bulundu. İşte görüyorsunuz ki Cenab-ı Hakk’ı kendi emrine almaya çalışan bâtılın adamları vardır ki sonunda çarpılırlar ve mahvolurlar. Cenab-ı Hak ona gerçeği gösterdiği hâlde bak tekrar diyor kadının isteği üzere tekrar istihârede bulundu diyor. Fakat kendisine cevap verilmedi. Bu durum karşısında karısı: “Eğer Rabbin dileseydi, İsrâiloğullarının aleyhine dua etmeni yasaklardı.“ dedi sanki yasaklamamış gibi. Bir peygambere karşı Mûsâ gibi bir peygamber var, yanında melekler var,  yanında Müslümanlar var. Bunu görmüyor musun sen? Nihâyet Bel’am karısının devamlı sûrette hileli yollarla başvurması üzerine mağlup oldu ve İsrâiloğullarının aleyhine dua etmeyi kabul etti.“

Dakika 35:15

O günkü İsrâiloğulları dediği kişiler Mûsâ’nın yanındaki kişilerdi. Ey insanoğlu, aklını başına al! Bel’am bir âlim idi. İlmiyle amel etmeyen âlimler hep çarpıldılar ve köpeğin durumuna benzetti Cenab-ı Hak Bel’am’ı ve Kur’an-ı Kerim’de Bel’am ‘ın durumu; ağzı açık harıl harıl harlayan, soluyan dili dışarda köpeğe benzetti Cenab-ı Hak. Üstüne varsan da harıl harıl solur diyor onu kendi hâline bıraksan da diyor. İşte bir insanın kalbine dünya girerse âhiret çıkar. Dünya girerse Allah’ın emirlerini unutur. O zaman katıkarı nefis, iblîs devreye girer. Dünya devreye girer âhiret göç eder. İşte Bel’am’ların hâli ibret olsun diye dünyaya Cenab-ı Hak nice nice ibret sahnelerini ortaya koymuştur. Burada Bel’am’ı, öbür tarafta Kârun’ları nice nice ibret sahnelerini ortaya koymuştur. Evet, acaba ibret alan var mıdır? Acaba ders alan var mıdır? Eğer bu dünya ders alsaydı, ibret alsaydı bu dünya da hâlâ bâtıl akbaşı Hakk’a karşı koyarak hak-bâtıl savaşları böyle devam eder miydi? Bakın, akbaşı tâ Hâbil ve Kâbil’den başlayarak hak ve bâtıl savaşarak geldi bâtıl yok olarak geldi yok edilerek. Ama bâtıl akıllanmadığı için hâlâ hak ile savaşmaya devam ediyor. Ey hakkın adamları! Allah’ın emrinde kul olun, Peygamber Muhammed’e tâbî olun, iki cihânda kurtulun, bizden söylemesi!

Bu dersimiz bir sonraki dersle yine devam edecektir İnşâ’Allah’u Teâlâ.

Dakika 38:07

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 64 times, 1 visits today)