İslam Tarihi Ders 28

İslam Tarihi Ders 28

28- İslam Tarihi Ders 28

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler dersimiz Tarih ile devam ediyor. Konumuz Hz. İlyâs (Aleyhisselâm)’dır.

Hz. Hızkil (Aleyhisselâm) vefât edince, İsrâiloğullarının arasında bir takım uygunsuz hadiseler meydana geldi ve onlar Yüce Allah’a olan ahitlerini (verdikleri sözlerini) terk edip putlara tapmaya başladılar. Dikkat edin ey dünya! Bu kadar peygamber gelip geçtiği bir millet ki İsrâiloğulları bakın kırk gün içinde buzağıya, buzağı heykeli putuna tapan bir millet. Sık sık peygamberler geldiği hâlde yine putperestliğe geri döndüler, putlara tapmaya başladılar. Bunun üzerine Yüce Allah (Celle Celâlüh) onlara, İlyâs bin Yâsin bin Finhas bin el-Azar bin Hârun bin İmrân’ı peygamber olarak gönderdi. Yani İlyâs (Aleyhisselâm) Hârun (Aleyhisselâm)’ın soyundandır.

Hz. Mûsâ’dan sonra İsrâiloğullarına gönderilen peygamberler, Tevrât’ın hükümlerinden unutulanları yenilemek için gönderilirlerdi. Çünkü Hz. Mûsâ’ya Tevrât-ı Şerif verildi ondan sonra Benî İsrâil peygamberleri Mûsâ (Aleyhisselâm)’dan sonra Tevrât’ın hükümlerini uygulamak için gönderildiler. Ne zaman bir sapma, yanılma, unutma olursa derhâl hatırlamak için hatırlatmak için peygamberler gönderiliyordu. Hz. İlyâs, İsrâiloğullarının hükümdarlarından Ehab adında bir hükümdarın yanında bulunuyordu; Ehab onu dinler ve sözlerini tasdik eder, İlyâs (Aleyhisselâm) da işlerinde ona yardımcı olurdu. İsrâiloğulları ise bu sırada “Ba’l” adında bir puta tapıyorlardı. Dikkat edin, şu hâle bakın!  Hz. İlyâs onları Yüce Allah’ın birliğine ve O’na ibadet etmeğe dâvet etti; Hâlbuki İsrâiloğulları ancak kendi hükümdarlarının sözlerine kulak asar, onların sözlerini dinlerlerdi. Tam işte bunlar tâğutlara uşak olacak adam ki Firavunların egemenliği altında işte bunun için kaldılar. Peygamberi dinlemiyor, tâğut hükümdarı dinliyorlar. Bu sırada İsrâiloğullarının hükümdarları dağınık vaziyette idiler. Her bir hükümdar belli bir bölgede hüküm sürüyor ve o bölgeyi haraca bağlıyordu.

Bir gün Hz. İlyâs’ın yanında bulunduğu hükümdar ona: „Allah’a yemin ederim ki, ben senin dâvet ettiğin dinin bâtıl olduğu kanaatindeyim. Dikkat edin! İşte İlyâs (Aleyhisselâm)’ı dinleyen bu serseri rahip öyle söyledi bu hükümdar. Bakın bunun gerekçesi şimdi çevremizde böyle aptallar çok. Çünkü ben İsrâiloğullarının hükümdarlarından falan ve falanın putlara taptıklarını görüyorum. Fakat buna rağmen onların yiyip içtiklerini, dünya nimetlerinden faydalandıklarını, puta tapmalarının kendilerine bir zararı olmadığını, hattâ puta tapmalarının dünyalıklarından hiçbir şeyi eksiltmediğini görmekteyim. Hem bizim onlardan üstün olan bir tarafımız da yoktur.“ dedi.

Dakika 5:05

Şu kıyasa bakın! İşte tâğut hükümdarlarının beyninde ki kıyas bu kadar sapık ve o kadar yanlış o kadar büyük dalâlettedirler. Çünkü dünya ile âhireti kıyas ediyor. Îmân ile küfrü kıyas ediyor. Şirk ile tevhîdi kıyas etmeye kalkıyor. Bunlar birbirine kıyas edilecek şeyler değil, birbirinin tam ebedî zıttıdırlar.

Bunun üzerine Hz. İlyâs istircâ da bulunarak (Biz Allah içiniz, muhakkak O’na döneceğiz, diyerek) yanında bulunduğu hükümdardan ayrıldı. Sonra bu hükümdar da diğerleri gibi putlara tapmaya başladı. Cehenneme gidecek adamı sen cennete çeviremezsin. Putperestler dünyada her tarafı altından olsa, cevherlerden olsa öbür âlemde bunlar ebedî cehennemliktirler. Îmânlı kişi, göğsünde îmân ve amel-i sâlih olan kişi sersefil olsa her gün kafasını sen bunun cendereye sıksan her gün paramparça etsen bu adam ebedî âhirette cennetedirler. Bununla bu kıyas edilmez. Dünya da îmânsızların nasîbi vardır az veya bir miktar çokta değil, az bir miktar îmânsızların nasîbi vardır cilâları, süsleri de vardır. Saltanatları da vardır ama bu çok azdır süreleri de uzun değildir. Bir gâvur gider bir gâvur yerine gelir o başka mesele, ama dünyanın vârisi de öbür âlemde cennetin vârisi de sâlihlerdir. Bir Müslüman dünyada ne kadar çok çile çekerse o kadar fazileti, derecesi yüksektir. Evet, sevgili dostlarımız, zaten bütün derslerimizde bu gerçekler anlatıldı tekrar oraya dönmeyelim. Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelâm, Tasavvuf, Tıp bütün İslâmî derslerin tamamında bunları anlatmaya çalıştık keşif notlarımızda. Şimdi Tarih ile ilgili ki bakın şu tâğutlara bakın tâğut, tâğuta özeniyor. Putperest, Putpereste özeniyor. Îmânsız, îmânsıza özeniyor ya! Îmânlı îmânsızı örnek alamaz özenemez taklit edemez.  Aklını başına al! Ey Müslüman, senin bu dünyada taklit edeceğin hiç kimse yoktur sadece Hz. Muhammed’i örnek alacaksın, Kur’an-ı Kerim’e göre hareket edeceksin. İslam’ın aslî delilleri; Kur’an-ı Kerim, sahîh sünnet icmâ, kıyas işte bunlar senin aslî delillerindir bunlara göre hareket edeceksin. Senin âmirin Yüce Allah’tır, senin Peygamberin Hz. Muhammed’dir, senin dinin İslam’dır, Kitâb’ın Kur’an-ı Kerim’dir. Senin taklit edeceğin bu dünyada kimse yoktur. Hz. Muhammed senin örneğindir, önderindir. Biz söylüyoruz ister inan ister inanma gerçek bu! Sen güneş dünyayı aydınlatırken güneş yok diye bağırsan gözünü yumsan kör olan sensin, güneşi inkâr eden sensin ama güneş âlemi aydınlatmaya devam ediyor.

Dakika 10:02

İslam, güneşler üzerine doğan ebedî sönmeyen nurun kendisidir. Sen İslam’sız kalırsan kendi nurunu söndürmüş olursun. İslam sönmez, İslam ebediyyû’l-ebed Allah’ım yaptığı ışıktır, nurdur ebedî parlayacaktır ve parlamaktadır. Îmânsız kalırsan, İslam’sız kalırsan kendi ışığını, kendi îmânın nurunu söndürmüş olursun kendine yazık edersin. Biz bunu anlatmaya çalışıyoruz. İşte bu putperestlere özenen hükümdar İlyâs (Aleyhisselâm) gibi bir Peygamberi dinlemedi. Görüyorsunuz ki putperestliğe geri döndü.

Bunun üzerine Hz. İlyâs istircâ da bulunarak (Biz Allah içiniz, muhakkak O’na döneceğiz, diyerek) yanında bulunduğu hükümdardan ayrıldı. Sonra bu hükümdar da diğerleri gibi putlara tapmağa başladı.

Bu hükümdarın mü’min, fakat îmânını gizleyen sâlih bir komşusu vardı ve bu kişinin hükümdarın sarayının kenarında bir bahçesi mevcuttu. Hükümdar ise komşularına çok iyi davranıyordu. Bu hükümdarın şer ve küfürde eşi menendi bulunmayan bir karısı vardı. Dikkat edin! Seni sapıtanlardan biri iblîs ve ordularıdır. Kötü insanlardır ama eğer yanında kötü bir karı varsa ve iyi bir kadının yanında kötü bir erkek varsa durum çok kötüdür.

Bu hükümdarın şer ve küfürde eşi menendi bulunmayan bir karısı vardı. Bir gün karısı hükümdara bu adamın bahçesini elinden almasını söyledi; fakat hükümdar karısının bu sözünü dinlemedi. Hükümdar bulunduğu beldeden bir yere gittiği zaman yerine halef olarak karısı bakar ve halkın arasına çıkardı. Bir defasında hükümdar şehirden çıktı karısını yerine bıraktı. İşte görüyorsunuz kendini akıllı sanan kadını karısının ne olduğunu bilemeyen hükümdar, hükümdar mıdır? İşte bu sırada karısı bostan sahibi kişinin aleyhine şahit tutup kocası hükümdara sövdüğünü ileri sürerek onu öldürüp bostanına el koymuştu. Görüyorsunuz kötülerde iftira var, yalan var. Îmân yok ki dinine- îmânına zarar gelse her kötülük var. Nihâyet hükümdar geri döndüğü zaman karısının bu hareketine fena hâlde öfkelenip gözünde büyüttü ve çok yadırgadı. Bunun üzerine karısı ona: „Olan oldu.“ diyerek kocasını yatıştırmağa çalıştı. Bu sırada Yüce Allah Hz. İlyâs’a, hükümdar ve karısına gidip bahçeyi sahibinin mirasçılarına geri vermelerini, vermedikleri takdirde Allah’ın onlara gazap edip bahçenin içinde helâk edeceğini ve bu bahçeden çok az bir müddet faydalanacaklarını söylemesini vahiy etti. Bunun üzerine Hz. İlyâs hükümdar ve karısına durumu bildirdi; fakat onlar hakka yaklaşmadılar.

Dakika 14:37

Hz. İlyâs, İsrâiloğullarının küfür ve haksızlık üzerinde direndiklerini görünce onların aleyhine dua etti. Yani bedduada bulundu.  Bunun üzerine Allah (Celle Celâlüh) onlara üç yıl yağmur yağdırmadı; bu yüzden hayvanlar, kuşlar, böcekler ve ağaçlar telef oldular, hattâ insanlar çok şiddetli bir sıkıntıya düştüler. Bu sırada Hz. İlyâs İsrâiloğullarının kendisine bir kötülük yapmalarından korkarak gizlenmişti; rızkı ise onun ayağına geliyordu. Sonra bir gece Hz. İlyâs İsrâiloğullarından bir kadının evine sığınmıştı; bu kadının Elyesâ‘ bin Ahtub adında bir oğlu vardı ve oğlu ağır bir hastalığa yakalanmıştı. Hz. İlyâs’ın duasıyla Elyesâ‘, içinde bulunduğu ağır hastalıktan afiyet bulup şifaya kavuştu ve İlyâs’a tâbî olup ona bağlandı. Hattâ Elyasâ‘ İlyâs ile berâber bulunur, onunla sohbet eder, onun söylediklerini tasdik ederdi. Nihâyet Hz. İlyâs yaşlanınca Yüce Allah (Celle Celâlüh) vahiy yoluyla ona: „Ey İlyâs! Sen hayvanlar, kuşlar, böcekler ve bunlar gibi birçok yaratığın telef olup yok olmasına sebep oldun. Hâlbuki sadece İsrâiloğulları isyân etmişti.“ Suçlu olan İsrâiloğullarıydı. Kurtların, kuşların, şunların-bunların ne suçu vardı buyurdu. Bunun üzerine Hz. İlyâs: „Ey Rabbim! Bana müsaade et, bu defa İsrâiloğullarının lehine dua edeyim, sıkıntılardan kurtulmalarına sevineyim, umulur ki onlar hak yola dönerler.“ dedi ve İsrâiloğullarının yanına gelerek onlara: „Kusurlarınız yüzünden hem siz, hem de hayvanlar ve diğer yaratıklar helâk oldu. Eğer siz, yaptıklarınız yüzünden Allah’ın size gazap ettiğini öğrenmek ve benim sizi dâvet ettiğim şeyin hak olduğunu bilmek isterseniz, putlarınız ile birlikte ortaya çıkın ve onlara dua edip yalvarın, eğer bu putlar dualarınıza icâbet eder, isteklerinizi yerine getirirlerse, iddia ettiğiniz gibi putlara tapmak hak olur. Şâyet onlar dualarınıza icâbet etmez ve isteklerinizi yerine getirmezler ise, o zaman bâtıl yolda olduğunuzu anlamış olursunuz ve bu yolu bırakırsanız, bu yolu put yolunu bırakırsanız ben de sizin için Allah’a dua ederim, bu vesile ile sizi sıkıntılardan kurtarır.“ dedi.

Bunun üzerine İsrâiloğulları ona: „Gerçekten şimdi yerinde bir söz söyledin.“ dediler. Fazla zaman geçirmeden harekete geçerek putlarıyla birlikte ortaya çıktılar ve onlara dua edip yalvarmaya başladılar. Dikkat edin! Adam putlarına yalvarıyorlar putların aralarında peygamber olduğu hâlde onu dinlemiyor putuna yalvarıyor. İşte bugünün materyalistleri de Allah ’sız, peygambersiz, kitapsız İslam düşmanlarının durumu aynıdır. Ancak ne var ki, putlarından dua ve yalvarmalarına bir karşılık alamadılar, sıkıntı ve darlıktan da kurtulamadılar. Bunun üzerine hemen Hz. İlyâs’a koşarak ona: „Biz mahvolduk, bizim için Allah’a dua et.“ dediler. Hz. İlyâs onların sıkıntılardan kurtulmaları ve kendilerine yağmur yağdırılması için Yüce Allah’a dua edip yalvardı. Bu sırada İsrâiloğullarının gözlerinin önünde kalkan gibi bir bulut belirdi ve gittikçe büyümeye başladı. Çok geçmeden Yüce Allah bu buluttan bol miktarda yağmur gönderdi; böylece memleketleri yağmur sebebiyle yeniden dirildi, yeşerdi ve Allah onları içinde bulundukları sıkıntılardan kurtardı. Fakat onlar bâtıl yollarını bırakmadılar ve hak yola da dönmediler. Bunun üzerine Hz. İlyâs, Allah (Celle Celâlüh) Hazretlerinden ruhunu kabzetmesini ve kendisini onların elinden rahata kavuşturmasını istedi.

Dakika 20:20

Çünkü insanoğlu tabiatı, kâinatı, bütün âlemleri Allah’ın idâre ettiğine inanmayan materyalist, natürist insanlar Animistler, natüristler ve ilâh tanımayan Allah’ı tanımayan îmânsızlar; tabiat şunu yapıyor, tabiat bunu yapıyor derler. Tabiatı Allah’ın idâre ettiğini, O’nun emrinde olduğunu söylemezler. Çünkü inanmıyor ki neresini söylesin. İnanmadığı şeyi kişiye söyler mi? Bu günde görüyorsunuz etrafta çok depremler oluyor, âfatlar oluyor işte bunu tabiata bağlıyorlar. Netice de Yüce Allah’ın tabiata emrettiği Âmir tabiatın Âmir hâkimi,  hükümdarının Allah olduğunu dile getirmiyorlar. Tedbirleri tabiatta meydana gelecek olaylara karşı her türlü emri yine Allah emrediyor. Hem emrediyor tedbir nedir? Birinciye îmânın olacak. Îmândır tedbirin en başta geleni. Allah’a îmân edeceksin, Allah’a kulluk edeceksin ondan sonrada evini sağlam yapacaksın, temellerini sağlam atacaksın. Atacaksın ama sen Allah’ın hâkimiyetinden O’nun vereceği cezâdan kurtulamayacaksın. Tedbir bir yere kadardır oradan ötesine Allah’ın kudretine kimse karşı koyabilir mi? Dünyayı kıyâmeti yıkarken tedbir alın bakalım. Bütün dünyada ne kadar teknik teknolojik kuvvetleriniz tedbirleriniz varsa alın kıyâmeti koparmayın. Önünüzde bak tâğutî liderleriniz can veriyor geberip gidiyor ölüyor. Öldürmeyin engel olun adamlara niye öldürüyorsunuz? Bütün doktorları çağırın doktorlar da ölmesin niye engel olamıyorsunuz? Allah’ın kânûnları işliyor sen inkâr etsen de etmesen de işleyen kânûnlar kevnî ve kitâbî kânûnların hepsi Allah’ım kânûnlarıdır. Allah ne derse öyle olmuştur, öyle olacaktır. Bu yanlıştan gençliği Allah ‘sızlık, Allah ‘sız olarak yetiştirmekten vazgeçin. Tabiatın uşağı hâline getirdiniz gençliği getirmeye çalışıyorsunuz. Bunu böyle yapanlara söylüyorum, burada payı olmayanlara bir sözümüz yok. Allah ‘sız bir nesil yetiştirmeye çalışırsanız o zaman tepenize bu dünya çabuk yıkılır. Ecel saatiniz gelince de Azrâil’in orduları sizi alıp götürür. Bu kötülüğü yapmayın insanlık âlemine. Gençliği Allah’la tanıştırın, buluşturan Hz. Muhammed ile onun şeriatı ile gençliği tanıştırın onun ilimlerini gençliğe iyice verin yeteri kadar verin. Camilerimizde cemaat kalmadı camilerimizdeki cemaatin kalmaması nereden geliyor? Kur’an-ı Kerim’in âyetlerinden teğet geçiyor anlatan hâtiplerimiz yeteri kadar anlatmıyor. Anlatanlar müstesnâ istisnâlar kuralı bozmaz. Beşîr âyetlerin yanına geliyor tam anlatmadan nezirlerin yanına hiç uğramadan irşâd nedir bunu daha hiç öğrenmemiş irşâdi bir yapıya, ehliyete sahip olmadan kürsüler ehliyetsiz insanlara minberler, mihraplar teslim edilmiş.

Dakika 25:10

İstisnâlar kurallı bozmaz. İçinde birkaç ehliyetli kişinin olması bir kısmının da olması yeterli olmuyor işte görüyorsunuz. Ehliyetli, liyâkatli insanlar yetiştirir. İşte aşırı uçlar meydanı bunun için dolduruyor. Sahte tarikatlar, bâtıl mezhepler, meşrepler onun için ortalığı doldurdu. Sen ortalığı hak ve hakîkat ile doldurmazsan bâtıl, bâtıl ile doldurmaya çalışıyor. Bâtılın taraftarları var. Her sapığın etrafında bir taraftarı var. Kötüler taraftar bulmasaydı kötülük meydana çıkar mıydı? Kötülerin de taraftarları var, terörün taraftarları var, bunu körükleyenleri var, besleyenleri var. En büyük terör kalplerde îmânsızlıktan başlar. Terörün kaynağının kaynadığı yerin birinci merkezi kalplerdir. Dışarıdaki teröriste bir kaç asker gönderirsin, polis gönderirsin birkaç zâhiri teröristleri tesirsiz hâle getirirsin. Ama iç dünyası terör dolu insan kitlesinin önüne nasıl geçersin? Gönderdiğin asker görevi doğru yapmazsa gönderdiğin polis, görev verdiğin memur ve âmir doğru görev yapmazsa bunun önüne nasıl geçersin? Ey dünya! Kendi elinle teröristi kendin yetiştiriyorsun dön kendine dön bir sor bunu. Ben ne yapıyorum de. Durduğun evi yıkıyorsun haberin yok, kendi orduna bomba atıyorsun haberin yok, kendi evini kendin yakıyorsun haberin yok. Gençliği dinli, îmânlı, ahlâklı mü’min ve Müslüman yetiştirmek zorunda değil misiniz? %90’ı Müslüman olan bir memlekette hattâ % 99’u idi şimdi bilmiyoruz. Şimdi önce “ateizm”, sonra “deizm” gibi bakın kaymalar görünmektedir. Yani Allah’ın adı kaldı emirleri yok piyasada, emirleri nehiyleri yok piyasada Allah’ın adı kaldı bir kısmının yanında. Emirler, kânûnlar, kurallar, Allah’ın kânûn ve kuralları nerede? Onu bir sorun bakalım! Kelime-i Şehâdetin anlamını bilmeyenlerin sayısı çoğaldı ve camilerde yaşlılar kaldı. Bu toplum nereye gidiyor? Bunu herkes hepimiz kendimize sormalıyız. Biz toplumu nereye götürüyoruz? Asimilasyona tâbî tutuldu millet asimile oldu milletin çoğu. İster kabul edin ister etmeyin.  Bir toplum Batı’yı taklit ediyor, Doğu’yu taklit ediyor kendi yüce değerlerinden habersiz yaşıyorsa bunun adı asimilasyon değil de nedir? Milleti sağcı-solcu diye ikiye böldüler bunlar hep maksatlı Alevi-Sünnî diye ikiye bölmeye çalıştılar. Şu mezhepten, bu meşrepten diye bu milleti bölmeye çalıştılar. Tarikat şeyhleri kendilerine çağırıyorlar, liderler kendilerine çağırıyorlar. Hani Allah’a, peygambere çağıran kalmadı. Allah’ın, peygamberin olduğu yerde şu veya bu para eder mi? Hepimiz Allah’a kul, Peygamber’e ümmet olsak da içimizde ehliyetli, liyâkatli insanları da işbaşlarına geçirsek acaba gerçek görevimizi yapmış olmaz mıyız?

Dakika 30:00

Hepimiz hükümdar olacak hâlimiz yok. Hepimiz Allah’ın emrinde, peygamberin emrinde peygambere tâbî olarak Allah’a kulluk yaprak birlik berâberlik içinde içimizden ehliyetli kişileri başa geçirsek ondan sonra da hep berâber görevimizi doğru yapmaya çalışsak birlik içinde, berâberlik içinde bu güzel olmaz mı? Öteki ideoloji berikine, beriki ötekine Müslüman yurdunda bunlar olacak şeyler değil. Allah’ın olduğu yerde ikinci ilâh olmaz, peygamberin olduğu yerde ikinci peygamber de olmaz. İslam’ın olduğu yerde başka inanç sistemi de olmaz. Var ama o kendinedir onun inancı kendine aittir. İslâmî değerlere müdahale edemez. Çünkü İslam kendini açıklar ama zorlamaz. Gel hey! Benim dinimi illâ kabul edeceksin diye zorlamaz. Ama Müslümansan Müslümanlığı yapmaya mecbursun. Müslüman olmuşsun, ya Müslümanım dediğin andan itibâren Müslümanlığın kurallarına uyacaksın. Yoksa hem Müslümanım deyip de hem de İslam’ı yıkmaya çalışamazsın. İslam’ı yıkmanın kaç türlü yolu var… İslam’ı yaşamadığın zaman kendine düşen görevlerin hiç birini yapmamış oluyorsun. Bu kendine zulümdür, örnek olduğun insanlara da kötü bir örnektir. Ve onlara kendi kötü yaşantını dikta etmeye kalktığın zamanda ne yaptın? Başkasına da zulüm başlamıştır. Müslümansan Müslümanlığını doğru yap.

Evet, sevgili dostlarımız, Evet, “Dert ağlatır, gam söyletir” derler ya dertliyiz işte ondan.

Hz. İlyâs, İsrâiloğullarının küfür ve haksızlık üzerinde direndiklerini görünce onların aleyhine dua etti. İşte görüyorsunuz ondan sonra olanlar oldu. Bunun üzerine Hz. İlyâs, Allah’ın (Celle Celâlüh) ruhunu kabzetmesini ve kendisini onların elinden rahata kavuşturmasını istedi.

Hz. İlyâs’ın bu duasından sonra Allah’u Teâlâ ona bir kanat taktı ve nurdan bir de elbise giydirdi. Ayrıca ondan yemek ve içmek zevkini de kesti. Böylece İlyâs (Aleyhisselâm) hem insan, hem de sanki melek, hem yer ve hem de gök özelliklerini taşıyan bir varlık oldu.

Bu arada Allah (Celle Celâlüh) hükümdarla kavminin başına bir düşman musallat etti ve bu düşman onlara karşı zafer elde edip hükümdarla karısını gasp ettiler. İşte görüyorsunuz İsrâiloğullarının peygamberi dinlemeyince Allah düşmanları İsrâiloğullarına, onların hükümdarlarına düşmanlar musallat oldu. Ne kadar İsrâil hükümdarları varsa paramparça düşmanlar onları mahvettiler. O İlyâs (Aleyhisselâm)’ı dinlemeyen hükümdarı da, karısını da gasp ettikleri bahçenin içerisinde öldürdüler. Hani bir bahçe komşunun bahçesini almışlardı ya o şer karı vesilesiyle putperest hükümdar şer bir kadın birde milletin başında. Etleri çürüyünceye kadar onları bahçenin içerisine bıraktı. İbret üstüne ibret var. Tarih yaşanmış olayları sana anlatır. Eğer insanlar tarihten ibret alsaydı tarih tekrar tekerrür eder miydi?

Dakika 35:25

Değerli kardeşlerim, sevgili izleyenler,  Şimdi de işte İlyâs (Aleyhisselâm)’ın tedavi edip İlyâs (Aleyhisselâm)’a tâbî olan Elyasâ (Aleyhisselâm)’ın peygamberliği ve İsrâiloğullarından Tabut’un alınması. İşte görüyorsunuz dersimiz İnşâ’Allah’u Teâlâ Elyasâ ile bir sonraki dersimiz devam edecektir. Cenab-ı Hak Rabbisine itaat eden, kulluk eden, yalnız Rabbisine kulluk eden, Peygamber Hz. Muhammed’e tâbî olan, iki cihânda mutlu olan kullarından eylesin. Bizim çabamız bütün insanlığı İslam cenneti çağırıyor insanlığı cenneti çağırmaktır. Cehennemden herkes kurtulsun. Çünkü bizim amacımız da İslam’ın kuşattığı bir merhamet ve rahmet var biz onunla hareket etmeye gayret ediyoruz. Herkes kurtulsun, herkes Müslüman olsun. Ama adam olmak istemiyor kendi bilir. Cehennem dolacak, cennette dolacak. Biz nasîbi olanlara hidâyet vesilesi olabiliriz,  nasipsizlere yapacağımız bir şey yok. Sevgili Peygamberimiz Ebû Tâlib’i çok seviyordu Peygamberimize çok yardımcı oldu putperestlere karşı ne kadar ısrâr etti. Gel amca “Lâ ilâhe illallah” de –ki bunu teklif eden “Muhammedür Rasûlullah”. Tabii ki bunu deyince “Muhammedür Rasûlullah” yanında onu da tasdik etmiş olacak ki aslında o Hz Muhammed’i o tasdik ediyordu O’nu doğruluğunu, dürüstlüğünü. Fakat bir türlü putperestlerin baskısından nefsinin de önüne egosuyla önüne geçmesinden bir türlü vazgeçip atalarının bakın yolundan vazgeçmek istememesi ataları biliyorsunuz ki o zaman dünyada da putperestlik çeşitli putlara tapmalar vardı. “Lâ ilâhe illallah” der demez bütün putlar kırılıyor Allah’tan başka bütün Tanrılar reddediliyor. Allah’tan başka ilâh yok ki. İşte burayı kıramadı, zâhirde bâtında İnşâ’Allah kırmıştır biz o tarafını bilmiyoruz.  O tarafında da îmân etmiştir şeklinde ihtimâllerden bahsediliyor İnşâ’Allah öyledir. Ama zâhirde “Lâ ilâhe illallah” deyip putları kırıp atamadı. “Lâ ilâhe illallah” demek bütün tâğutları, bütün putları reddetmektir yalnız Allah’a kul olmaktır. Allah bir Zât’ında, sıfatında, efâlinde Allah tektir eşi-benzeri, şeriki-naziri yoktur.

Dakika 40:00

Yüce sıfatlarla muttasıftır, noksan sıfatlardan münezzehtir. İslam’ın inancı işte böyle bir Allah inancıdır. Hristiyanlar gibi Allah üç diyenler, Yahûdîler gibi Üzeyir Allah’ın oğludur diyenler ve diğerleri gibi her birisi bir puta tapanlar bunların hiçbirisi îmân değildir bâtıl inançtır. Îmân İslam îmânıdır. Bâtıl inançlarla şirkle kişi ebedî cennete giremez. Hak îmânla İslam îmânı hak îmândır.  İslam’ında içinde İslam’ı doğru anlamamış bâtıl mezhepler var onlara da dikkat edin! İslam’ı doğru anlayan, doğru okuyan, doğru okutan Ehlisünnet okulları var. İşte dersi buradan almamız gerekiyor dünyaya verdiğimiz mesaj budur. Ehlisünnet okulunda okunan doğu İslam anlayışına dayalı bir bilgi vermeye çalışıyoruz dünyaya. Alan alır, almayan almaz kendisi bilir. Yalnız şunu söyleyeyim; Allah’ı sıfatlarıyla, esmâsı ile Kitâb’ı Kur’an-ı Kerimle ve bütün eserleri ile doğru tanımayan kişi şirkten kurtulamaz. Allah’ı doğru tanımanın yolu adresi İslam’daki îmândan bahseden Akâid ilmini buna İtikatta Fıkh-ı Ekber’de diyoruz o dersi bakın derslerimizin başında işledik îmândan bahseden. Ondan sonra diğer amelî konuları Fıkh’ı Amel’de Fıkh-ı Ekber’i işledik, Tefsir işledik,  Hadis Külliyâtını işledik, yine Hadis ve Tasavvufu işledik ve bunun yanında diğerlerinde işledik şimdide Tarih işliyoruz. Tabii ki doğruların hepsi Kur’an-ı Kerim’e, sahîh sünnete dayalı olanlardır icmâ ve kıyasta bunun yanındadır. Bunun dışındakiler üzerinde düşünülmesi gerekenlerdir. Onları da Tarih Derslerimizde oralar işaret ederek geldik ve işaret ederek gidiyoruz.

Evet, sevgili dostlarımız, Cenab-ı Hak imân-ı kâmilden, Ameli Sâlih’ten bir an bile ebediyyû’l-ebed ayırmasın. Bir an dâhi küfre râzı olan kişi kâfir olur. Mü’min, Müslüman v bile ebediyyû’l-ebed mü’mindir katiyyen bir an bile küfre râzı olma şansı yoktur. Allah muhafaza buyursun

(Allâhümme innî eûzubike mine’l küfri vel fakrı vemin azâbil kabri vemin fitneti deccâl ve cünûdüh)

Sevgili Peygamberimiz ümmetine böyle duaları sık sık tavsiye etmiştir. Kendisine bu dualarla pek çok dualarda bulunmuştur nice dualar… Ömrü hayatı hep duadır Allah’a kulluktur Allah’a yalvarıştır. Sürekli uyanıkken de uyurken de onun hayatı Allah’a duadır O’na teslim ve tevekküldür O’na kulluktan başka bir amacı olmamıştır. Biz o Peygamberin ümmetiyiz. Yüce Allah o Peygambere tâbî olun da gelin diyor buraya.

قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ﴿٣١﴾

Sık sık bu âyeti hatırlatıyoruz size. Ey dünya Müslümanları ve insanlık âlemi! Hz Muhammed’e tâbî ol Allah’ın huzuruna öyle gel! Çünkü Yüce İslam’ı Allah Peygamber Muhammed’e inzâl eyledi o uyguladı. Muhammedî Şeriata A’dan Z’ye her Müslümanın tâbî olması gerekiyor.

Dakika 45:30

Ben memurum, ben âmirim, ben paşayım, ben ağayım diye bir istisnâ yok ki. Kul musun Allah’ın kulu musun o Peygambere tâbî olacaksın. Bunu ben kendime söylerken sana da duyuruyorum ister kabul et ister etme! Yarın mahşere Allah’ın huzuruna sen de geleceksin ben de geleceğim, sen de hesap vereceksin ben de hesap vereceğim. Evet, sevgili dostlarımız, hesap çok eğer kulluğun yoksa hesabın çok çetin olacak. Eğer îmân yoksa hiç hesaba çekmeden cehenneme tepetaklak atılacaksın. Atılacak îmânı olmayan herkes. Ama hesabı çok veya hesapsız hesaba çekmeden her şeyi ile Müslümanlığı mükemmel olan Sıddıklar var, peygamberler var, Sıddıklar şehitler var, sâlihler var. Bunların içinde nice bahtiyarlar var Mukarrebûn (Büyük meleklerden bir zümre. * Takva ve ubudiyet ile evliya derecesine gelmiş, Cenab-ı Hakk’ın indinde çok kıymetli ve mübarek büyük zatlar. * Yakınlaşmış olanlar.) var bunları peşinde Ashâb-ı Yemin (amel defteri sağ tarafından verilenler) var. Bunlar bahtiyar insanlar, bütün varlığı ile Allah’a kullukta kendini adamış insanlar. Rabbim ne derse onu yaparım diyen ve Peygamberine tâbî olan oradan sapmamak için bütün ömrünü oraya adayan Allah’ın rızâsını ve cemâline adayan ömrünün tamamını nice kulları da var. Yüce Allah bizleri “Habîbi Muhammed ile Velîlerle, Sıddıklarla, Şehitlerle, Sâlihlerle” berâber kılsın. O’na hakkımız yüzümüz falan yok da O’nun lütfundan, kereminden dileniyoruz. O’ndan onu istiyoruz çünkü başka isteyeceğimiz kimse yok. Biz ne kadar itaatimiz olsa da O’nun emrindeyiz,  O’nun kuluyuz. Ne kadar günahkâr olsak da yine O’nun kuluyuz af dilemek için O’na geleceğiz. O’ndan başka gidecek kimimiz var ki! Ya Rabbi Ümmet-i Muhammed’e hidâyet eyle birlik, berâberlik ver ümmeti kurtar ya Rabbi. Ümmet kan ağlıyor, ümmet gözyaşı döküyor, ümmet sıkıntı çekiyor, ümmetin başında bombalar patlıyor,  ümmetin kanı akıyor. Ümmete birlik berâberlik ver ya Rabbi ümmeti kurtar ya Rabbi.

(وَاعْفُ عَنَّا۠ وَاغْفِرْ لَنَا۠ وَارْحَمْنَا۠ اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ )

Ne kadar İslam düşmanları varsa, îmân düşmanları varsa Allah’ım onları hezimete uğrat onları birbirine boğdur. Müslümanları, mü’minleri senin yolundaki mücahitleri selâmete çıkart ya Rabbi. “Lâ İlâhe İllallah Muhammedür Rasûlullah” diyen bizim kardeşimizdir. Bunlar mü’mindir, Müslümandır günahkâr olsa da.

Dakika 50:12

Günahlar içinde gece-gündüz tövbe istiğfâr etmeliyiz. Mili tövbe ümmet şahsi tövbelerini gece-gündüz yapmalı bir de ümmet topluca milli tövbe etmeli. Milli tövbe istiğfâr birlik-berâberlik içinde yapalı. Çünkü Allah bize ne diyor; Bir ve berâber olun diyor birleşin toptan sarılın diyor. (Nağbüdü) diyor niye (Ağbüdü) dememiş? Biz diyor bak biz… Biz sana ancak kulluk ederiz diyor. Niye (Nestain) diyor? Niye (Estain) dememiş de (Nestain) demiş?  Orada da yine “biz” diyor bak “ben” demiyor “biz” diyor. Ümmet bütün olmak zorunda, (Eşhedü)’lerin (Neşhedü)’lere dönüşmek zorunda. Her fert (Eşhedü) der ama birliği göstermek için (Neşhedü) demek zorunda. (İhdinâ) diyor bak sana “ben” demiyor. (İhdinî) demiyor bak (İhdinâ) diyor. Bizi diyor hidâyete erdir, Sırât-ı Mustakîm’e “bizi” sevk eyle diyor bizi “ben” demiyor bak! Hep birlik, hep birlik, hep birlik ve berâberlik. İşte düşman burayı iyi keşfetmiş birliği bozmak için düşman gece-gündüz çalışıyor. Bakın Hâricîlere tarih boyunca düşman destekledi Müslümanlara vur dedi. Hâricîler hep Müslüman kanı akıttılar tarih boyunca gâvur ile savaşmadılar.  Görüyorsunuz ve Hâricîler ve bâtıl mezheplerin tamamı böyle hep Müslümana kılıç çektiler bâtıl mezhepler. Niye?  Bâtıl mezheplerin kuyruğu dışarıda düşman onları destekliyor sürekli. İki şehzadenin birbiriyle kapışması için düşman hemen birine ne yapıyor? Şapından kapıp öbürüne düşman olarak karşısına dikiltiyor. Düşman Müslümanı Müslümana kırdırmak için çalışıyor. Ey Allah’a ve “Lâ ilâhe illallah Muhammedür Rasûlullah” diyenler! Bunun farkına varınız artık düşmana âlet olmayınız. Bunu anlamı kendi içimizde birbirimizin kusurlarını, hatâlarını, yanlışlarını doğrularla düzelterek bu işin içinden çıkacağız. Allah’ı, Peygamberi dinleyeceğiz Kur’an’a bakacağız, müçtehit âlimlerimize bakacağız, Fâkih âlimlerimize bakacağız, gerçek Fâkihlerimize bakacağız. İçimizde öyle yabaniler yabani arılar türemiş ki bal kovanın içindeki balı tüketmek için, bal yapan arılar yok etmek için öyle yabaniler türemiş ki içimizde. Ne yapıyorlar? Müçtehit tanıyorlar, Fâkih tanımıyorlar, muhaddis tanımıyorlar, müfessir tanımıyorlar. Ya, illâ da kendi eline bir tane kuş almış benim kuşum da benim kuşum diyor. Bir tane eline bir sahte resim almış pehlivan benim pehlivanım diyor sadece. Eline sahte bir lider fotoğrafı almış, liderim de liderim benim liderim, önderim diyor. Başka bilmiyor. Bizim bakacağımız şey onlar değil. Kur’an-ı Kerim ile bakacağız, sahîh sünnetle bakacağız ve orada birleşeceğiz aramızda ehliyetliyi başa geçireceğiz. İşte ehliyet nerededir?

Dakika 55:00

Yüce İslam’ı doğru anlayan, doğru bilen, doğru yaşayan itikatta, amelde, ahlâkta, hukûkta, ilimde, irfânda, sıhhatte, afiyette,  sağlam kafada, sağlam düşüncede ehliyetli kişiler lâzım. İçimizde hepimiz âlim olsak bile hepimiz hükümdar olacak hâlimiz yok. İçinden ehliyetli birini seçeceğiz ve ona da yardımcı olacağız seçtiğimiz kişiye. Yanlışlarında karşısına dikilip ona şurası yanlış diyeceğiz ve doğrularında da ona yardımcı olacağız. Şimdi doğrularına yanlış dersen muhalefet ediyorum diye yaptıklarına hiçbir şey yapmadın dersen, iyi taraflarına kötü dersen şimdi bunun zayıf tarafını ararsan, bu birliğe berâberliğe devletin ilerlemesine milletin yükselmesini en büyük köstektir, engeldir, gericiliktir, muhalefet değil bunun adı. Ve başa geçip de ben baştayım dediğim dedik olacak ey hak hakîkat tanımayanlar! Eğer bunlar da böyle yaparlarsa onları da ne yapacaksın? Bak ayağını denk al! Oraya çıkarttık seni alaşağı düşersin diye uyaracaksın.

Evet, sevgili dostlarımız, ümmet görevini doğru yaparsa Allah o ümmetin başına ayrı insanlar geçirir. Ümmet samîmî olarak görevini doğru yapmalı,  şahsî menfaatini milli menfaatlerin önüne geçirmeli. Ben muhalefet ediyorum yıkıcı davranmamalı, sonra bir yanlışı ortadan kaldırırken doğru ile muhalefet etmelidir. Yanlışı eğer karşı koyacaksan elinizde doğru olması lâzım. Doğrunun adresi Kur’an’dır Kur’an düşmanlarının doğru muhalefet etmesi de düşünülemez. Îmânsızdan îmân beklenmez, kitapsızdan kitabın hükümleri beklenmez, İslamsızdan İslam beklenmez. Bu milletin başında nasıl bir balyoz tutulduğunu bu milletin bugünkü gençleri bilmiyor. Gençlere bunları öğretmezsen,  oraya gençlere yatırım yapmazsan o genç sana yarın rey vermez. O gencin kafasını kim doldurduysa kalbini o tarafa gider. Doğru yatırım yap! Hakkı, hakîkati, gerçek eğitimi sen uygula. Milli eğitim diye diye gayri milli eğitimi millete dayatarak geldin böyle bir gençlik ortaya çıktı çıktı. İyiler müstesnâ ama genel duruma şöyle bir bak! Ârifler tarih istemez. Evet derdimiz ortada dertleşiyoruz. Allah en hayırlısını Ümmet-i Muhammed’e yapmayı yaptırmayı nasîb-i müyesser eylesin ve muzaffer eylesin. Allah’ın emrinde Peygambere tâbî olarak ümmeti Allah muzaffer eylesin.

Dakika 59:27

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 80 times, 1 visits today)