İslam Tarihi Ders 34

İslam Tarihi Ders 34

 

34- İslam Tarihi Ders 34

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, konumuz Tarih Külliyâtından keşif notları olarak Zülkarneyn Hazretleri (Aleyhisselâm) Ye’cûc, Me’cûc hakkında Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de bildiriyor. Nitekim Allah’u Teâlâ onlar hakîkatin tâ kendisini yaşayan hak yolda yürüyen kimseler hakkında ve Zülkarneyn Hazretleri hakkında da şöyle buyuruyor;

“Sonra o (Zü’l-Karneyn) bir yol tuttu. Nihâyet iki sed (dağ) arasına ulaştığı zaman setlerin önünde hemen hiç söz anlamayan bir kavim buldu. Onlar: „Ey Zü’l-Karneyn! Ye’cûc ve Me’cûc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Bizimle onların arasına bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?“ dediler. O da: „Rabbimin beni içinde bulundurduğu (mal ve mülk, sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır. Siz bana (bedenî) kuvvetle işçilik, ustalık, kalfalık gibi konularda yardım edince, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım.“ dedi.“ Cenab-ı Hak bunu (Kehf Sûresi, âyet 92’den 95)’e kadar bunu anlatmaktadır. Yani Zü’l-Karneyn: „Rabbimin bana vermiş olduğu imkânlar, sizin vereceğiniz vergiden daha hayırlıdır. Bana kuvvetle yardım edin.“ derken kuvvetten, seddi yapmak için gerekli olan usta, işçi ve bu iş için lâzım olan âlet ve edevâtı kastetmişti. Sonra Zü’l-Karneyn (Aleyhisselâm) onlara: “Bana demir kütleleri getirin.“ Bu da (Kehf Sûresi, âyet 96)’da böyle dedi. Onlar da İskender’in yani (Zü’l-Karneyn) istediği demir kütlelerini getirip yığdılar. Bunun üzerine (Zü’l-Karneyn), temeller kazdırdı ve bu temelleri su tabakasına kadar indirdi. Sonra bir kat demir, bir kat odun olmak üzere bunları birbirlerinin üzerine yığdırdı. Nihâyet: “(Karşılıklı iki dağın) iki yanı tam denkleştiği vakit… “ (Kehf Sûresi, âyet yine 96)’da odunlar ateşe verilip tutuşturuldu, demir kütleleri ısınıp kızarınca üzerine erimiş bakır döküldü. Böylece dökülen erimiş bakır odunlarla demir kütleleri arasındaki boşlukları doldurdu. Hattâ bakırın kırmızılığı, demirin siyahlığından dolayı o, çizgilerle süslenmiş bir elbise haline geldi. Ayrıca (Zü’l-Karneyn) İskender, seddin üst tarafını demirlerle yükseltip çevirdi. Bundan böyle Ye’cûc ile Me’cûc bir daha komşuları olan diğer ülkelere gidip ezâ ve cefâ yapamaz oldular. Bu hususla ilgili olarak Yüce Allah (Celle Celâlüh): “Artık (Ye’cûc ve Me’cûc) onu ne aşabildiler, ne de delebildiler.“ Bu da (Kehf Sûresi, âyet 97)’de Cenab-ı Hak buyuruyor.

Dakika 5:00

Evet, sevgili dostlarımız!

Zü’l-Karneyn Hazretlerinin ordusunun öncü kuvvetlerinden Hızır (Aleyhisselâm)’ın da kumandan olduğu söylenmektedir ve Hızır (Aleyhisselâm)’ın ebedîlik pınarını elde etti ve içerisinde yüzüp yıkandı, suyundan içti diyorlar tarihi haberlerde. Bunun doğrusunu Cenab-ı Hak bilir. Yani buna Ab-ı hayat suyu ki Cenab-ı Hakk’ın dilediği kadar yaşama şansının verilmesi anlamında. Yine „Esirleri esir eden şimdi esir oldu.“ dedi. Yani Zü’l-Karneyn ’in ölüm döşeğinde, ölüm anında bazı şeyleri vardır orada ilmi-irfânı olan insanlara gelin bildiğiniz şeylerden atasözleri, hikmetli sözler söyleyin ki sizlerin bu sözlerinden dünyada ki bunu duyanlar ders alsınlar faydalansınlar diye hikmet ile ilgili ilim sahiplerini çağırıyor. Zü’l-Karneyn Hazretleri onlara “Sizde diyor hikmetli söyler söyleyin her biriniz” diyor. Bunlardan birisi şöyle dedi: “Esirleri esir eden şimdi esir oldu” dedi. Yani ne demek; Ölüm gelince herkes ölüme mahkûmdur esir olur dedi o hikmetli sözü söyleyen kişi.

Diğeri: „Bu hükümdar, altın toplayıp gizliyordu. Şimdi ise altın kendisini gizliyor.“ dedi.

Diğer birisii: „İnsanlar, bu cesedin ne kadar az tâlibi, fakat bu tabutun ne kadar çok tâlibi vardır.“ dedi. Çünkü ölüm tabutuna girmeyecek kimse yoktur. Görüyorsunuz hepsinin içinde hikmet var.

Bir diğeri: „En çok şaşılacak şey, güçlü kişi (gücüne rağmen) mağlup olduğu hâlde, güçsüz kimselerin boş işlerle oyalanıp aldanış içerisinde bulunmalarıdır .“ dedi. Bu da şahane bir hikmetli sözdür.

Bir diğeri: „Ey eceli gizli, emeli açık olan kişi! Bir kısım emellerine ulaşmak için ecelinden bir miktar uzaklaşsaydın ve yahut ecelinin gelmesini önleyerek bir kısım amellerini gerçekleştirseydin!“ dedi. Bu da ölüme hazırlık yapmadan ölenleri uyarıyor.

Bir diğeri: „Ey çalışarak didinip yorulan kişi! Muhtaç olduğun zaman seni bırakıp perişan edecek şeyleri topladın. Nihâyet topladığın şeylerin vebâli sana yüklendi ve bunların günahına bulaştın. Ne topladınsa başkaları için topladın, günahı ise sana kaldı.“ dedi. Bu da meşrû yolda kazanç sağlamayanların vay hâline! Orayı işaret etti.

Bir diğeri: „Ey çalışarak didinip yorulan adam! Evet, bunları düşünerek çalış, bunları düşünerek hareket et. „Sen bizim için öğüt veren birisi idin, fakat bize ölümünden sonra daha te’sîrli bir öğüt vermiş değildin. Aklı olan düşünsün, ibret almak isteyen alsın.“ dedi.

Dakika 10:10

Çünkü Zü’l-Karneyn dünyanın doğusuna-batısına hâkim oldu. Önünde engel yoktu ama ecel saati geldi can verdi. Sonuç bu yani ölüm güzel amellerin lehine kötü amellerin aleyhine olarak Allah’ın huzuruna gelecek herkes.

Bir diğeri: „Nice kişiler vardı ki, seni görmeden de senden korkarlardı.

Fakat aynı kişiler şimdi senin huzurunda ve senden korkmamaktadırlar.“ dedi. Evet, çünkü artık ölüm geldi kişiyi esir eyledi. Hakkın huzuruna gitmekten başka çâre kalmadı.

Evet,: „Nice kişiler vardı ki, susmadığın zamanlarda, candan senin susmanı isterlerdi, fakat aynı kişiler bugün ısrârla senin konuşmanı istiyorlar, ama bu defa sen konuşmuyorsun.“ dedi. Bakın dünyaya hâkim olan bir Zü’l-Karneyn’e onun şahsında dünyaya mesajlar veriliyor.

Bir diğeri: „Bu can ölmemek için nice canlara kıydı; fakat şimdi ölmüş bulunuyor.“ dedi.

Ey zâlimler! Ölmemek için başkalarını nicelerini öldürdünüz. Ey zâlimler sizde mutlaka öldünüz, beliniz bıkkınınız kırıldı Azrâil’e can verdiniz. Bundan ibret alın ey zâlimler cana kıymayın haksız yere!

Yine hikmet ilmine sahip olan bir diğeri: „Bana kendinden uzaklaşmamamı emrederdin, fakat şimdi sana yaklaşma gücünü bulamıyorum.“ dedi. Yani artık gidiyorsun dedi. Ölüm kişiyi alıp götürüyor.

Bir diğeri: „Bu öyle büyük bir gündür ki, uzaklaşmaya başlayan kötülükler geri dönmüş, yaklaşmaya başlayan iyilikler ise uzaklaşmıştır. Mülkü elinden gidene ağlamak isteyen, ağlasın.“ dedi. Çâre ağlamak değil ki! O günkü verenin Allah olduğunu bilmek Allah yolunda onu kullanabilmek.

Bir diğeri: „Ey büyük hükümdar! Bulutun gölgesinin çekilmesi gibi hükümdarlığın çekilip gitti. Sineklerin bıraktığı izlerin silinmesi gibi hükümdarlığının izleri silindi gitti.“ dedi. İşte görüyorsunuz kim olursan ol hayırlı amelden başka seninle Allah’ın huzuruna yolculuk yapacak kimse yok. Kötü amellerin ise başının belâsı.

Bir diğeri: „Ey yeryüzünün eni-boyu kendisine dar gelen kişi! Şimdi seni kuşatan toprakla hâlinin nasıl olduğunu keşke bilseydin.“ dedi. Görüyorsunuz dünya bazılarına dar geliyor ama mezara girince o mezar dar mı geniş mi o mezardakine bir sor. Ameller güzelse mezarda geniş, ameller kötüyse o mezar bir cehennem zindanı ateş dolu bir cehennem tabakasına dönüşmektedir.

Dakika 15:22

Bir diğeri: „Âkıbeti bu olan bir kişi nasıl olur da kendisini sonunda yok olup savrulacak olan dünya mallarını toplamaya verir? İşte buna şaşın.“ diyor. “Ey şaşacaklar buna şaşın!” diyor.

Bir diğeri: „Ey mahşeri topluluk ve fazilet sahibi kişiler! Sevinci sürekli olmayan ve lezzeti yarıda kesilen şeylere rağbet etmeyiniz. Artık salâh ve doğru yolda olmak ile azgınlık ve bozgunculuk sizin için apaçık bir şekilde ortaya çıkmış bulunuyor.“ dedi.

Bir diğeri: „Ey gazâbı ölüm demek olan kişi! Ölüme de gazâb etseydin ya!“ dedi. Onu-bunu tehdit ediyorsun öldürürüm, asarım-keserim tamam Azrâil geldi canını çek çeke aldı. Hadi Azrâil’e de meydan okusana öldürürüm, asarım, keserim desene! Ey zâlimler ibret alın!

Evet, sevgili dostlarımız!

Bir diğeri: „Siz geçip giden bu hükümdarı gördünüz. Geride kalan hükümdar bundan ibret alsın.“ dedi. Eğer insanlar ibret alsaydı dünyada kötülüklerin arkası kesilir iyilikler dünyayı sarardı. Ne yazık ki insanoğlu geçmişinden ibret almıyor.

Bir diğeri: „Uyuyanın rüyasına bir bakın, bir anda nasıl bitiyor? Bulutun gölgesine bakın, bir anda nasıl çekilip gidiyor?“ dedi. İşte senin ömründe böyle dedi.

Bir diğeri: „Kendisine kulak verilip dinlenilen kişi artık susmuş bulunuyor. Şimdi, susan herkes konuşsun.“ dedi.

Bir diğeri: „Sen, ölümüne sevindiğin kişilerin yanına nasıl gittiysen, senin ölümüne sevinenler de öylece senin yanına yakında geleceklerdir.“ dedi.

Bir diğeri: „Sana ne oluyor, organlarından bir tekini bile kıpırdatamıyorsun? Hâlbuki daha önce yeryüzünün müstakil hükümdarı idin, hattâ sana ne oluyor ki, içinde bulunduğun yerin darlığından kurtulmak istemiyorsun? Hâlbuki geniş yeryüzü sana dar geliyordu.“ dedi. İşte bunların içi ibret dolu…

Bir diğeri: „Bir dünya ki, sonu böyle oluyor, başından itibâren ondan el etek çekmek daha uygun olur.“ dedi.

Yine sofrasını kuran kişi: „Koltuk yastıklarını dizdim, yemek masalarını kurdum; fakat kavmin ulusunu göremiyorum.“ dedi.

Hazinedarı şöyle dedi yani (Zü’l-Karneyn ‘in hazinedarı): „Sen bana malları toplayıp biriktirmeyi emrediyordun. Şimdi ben kimin için mal toplayıp biriktireyim.“ dedi.

Bir diğeri: „Bu uçsuz bucaksız dünyadan yedi karışlık bir yere dürülüp kıvrıldın. Bunun böyle olduğunu yakînen bilseydin, nefsini dünya peşine takıp sürüklemezdin.“ dedi.

Dakika 20:15

Eşi Ruşenk de şöyle dedi Zü’l-Karneyn‘in eşi: „Dârâ’nın gâlibinin mağlup olacağını sanmıyordum.

Sizlerden işittiğim bu sözler, onun ölümüne sevindiğinizi gösteriyor. O, su içmek için kullandığı bardağını bile geride kalan cemaatin kullanması için arkasında bırakıp gitti.“ dedi.

Evet, sevgili dostlarımız, yine (İskender’in) ölüm haberini alan annesi: „Ben, oğlumu kaybettimse de, onun hatırası kalbimden silinmeyecektir.“ dedi. O da anne şefkatiyle söyledi.

Evet, sevgili dostlarımız, işte ibretli sözler bunlar. Fakat gerçek hikmeti, gerçek ibreti, gerçek dersi dünya Kur’an-ı Kerim’den ve Hazreti Muhammed’den almalıdır. Önce hükümdar çocuklarını ve hükümdarlığa lâyık olacak kişileri çağırır ve onları çeşitli bölgelerin başına ne yaparsın? İdâreci tâyin edersin, ayrıca onların her birisini müstakil bir hükümdar yaparsın. Böylece onların birliğini bozmuş olursun. Neticede onlar birbirlerine düşerler ve kendi varlıklarını senin eserin kabul edeceklerinden seni sevmek ve sana itaat etmek zorunda kalırlar.“ Bu da “hükümdarları ve hükümdar çocuklarını öldüreyim mi?” diye İskender soruyor da Aristo da ona böyle bir akıl veriyor. Evet, sevgili dostlarımız, Fars hükümdarlarına “Kisrâ” Bizans hükümdarlarına “Kayser” deniyordu. Yine rivâyet edildiğine göre Hz. Îsâ’nın doğması ile İskender’in hükümdar olması arasında üç yüz üç yıl geçmiştir diye de bir kayıt düşmüşler tarihçiler. (el-Kâmil’de de bunu görmekteyiz).

Yine Fars hükümdarları İskender’den sonra ki Fars hükümdarları hakkında sonra o’nun kavminden hükümdar olanlar Aristoteles’te ona şunu yazı: “Eğer sen hükümdarların oğullarını öldürecek olursan bu takdirde hükümdarlık soysuz ve seviyesiz sefil kişilerin eline geçer, sefil kimseler hükümdar olup idâreyi ellerine geçirirler ise güçlenirler  güçlenince de azarlar hadlerini aşıp zulmetmeye kalkarlar. Hattâ yapacakları kötülüğün verecekleri zararın had safhaya ulaşmasından korkulur. Bana kalırsa sen hükümdarların oğullarını topla ve onların her birini bir bölgeye hükümdar yap” diye İskender’e böyle bir öğüt vermişti.

Yine Aristoteles bir kısım meselede kocasına muhalefet etmiş kendisine bu hususta bir soru sorulunca: “Eflatun bir dosttur hakîkat gerçek ise hakîkatte bir dosttur. Fakat hakîkatin dostluğu Eflatun’un dostluğundan daha önce gelir” diye cevap vermiştir. Bakın bu da Aristo’nun cevabıdır. İşte Aristo’nun bu sözü gerçeklere uygundur. Çünkü “Hakka isyân edilen yerde mahlûka itaat yoktur” diyen de Hz. Muhammed’dir

Dakika 25:47

Evet, İskender’den sonraki Fars hükümdarlarının bazıları şunlardır; Eşk bin Eşgân’ın hükümdarlığı, Cevderz’in hükümdarlığı; ondan sonra zaten bölge hükümdarları başa geçmiş ülke beyliklere bölünmüştür.

Rivâyet edildiğine göre, İsrâiloğullarının üzerine yürüyüp onların başına musallat olan kişinin Rum yani (Roma) hükümdarı Titus bin İsfiyânus olduğu söylenmektedir. Titus, İsrâiloğullarının bir kısmını öldürüp bir kısmını esir aldı ve Beyt’ül-Makdis’i de tahrip etti. Evet, Cenab-ı Hak İsrâiloğullarının şahsında dünyaya ibretli sahneleri göstermektedir.

Sâbûr’un hükümdarlığının kırk birinci yılında Meryem oğlu Hz. Mesih (Îsâ)’yı Aleyhisselâm zuhur etti. Roma hükümdarı Titus bin İsfiyânus ise, yaklaşık olarak Hz. Îsâ’nın göklere kaldırılmasından kırk yıl sonra Beytü’l-Makdis üzerine yürüyüp şehri eline geçirdi, halkının bir kısmını öldürüp bir kısmını da esir aldı ve şehri tahrip edip yıktı. Bu İsrâiloğullarının başına neler geldi ama görüyorsunuz hâlâ ibret almadı, almıyor. Şimdi de Ortadoğu’yu kana bulamak için arkasını Emperyalistlere dayamış, Siyonistlere dayamışlar ve dünyayı kana bulamak için elden geleni yapıyorlar ve Filistin Müslümanlarına zulmediyorlar.

Evet, sevgili dostlarımız!

Mülûkü’t-tavâif döneminde meydana gelen hadiseler Hz. Îsâ bin Meryem ile Hz. Yahyâ bin Zekeriyâ bunlar peygamber olarak geldiler ama neler oldu neler oldu… Bu Benî İsrâil var ya! Yahyâ’yı, Zekeriyya’yı öldürdüler Îsâ (Aleyhisselâm)’ı çarmığa germek istediler daha önce de nice peygamberleri katlettiler. Başlarına neler geldi neler geldi… İşte Yahyâ’nın kanı kaynıyordu Allah’u Teâlâ (وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ ذُو انْتِقَامٍ)-(Allah’u azîzun zuntikâm) olan Allah Buhtunnassar’ı gönderdi. Yahyâ’nın, Zekeriya’nın, Îsâ’nın intikâmını almak için onlara ne yaptı? Benî İsrâil’i astı-kesti, yaktı-yıktı, pek çoklarını esir aldı neler yaptı… Irmaklar gibi İsrâil kanı akıyordu.

Dakika 30:15

İşte görüyorsunuz peygamber Allah’ın peygamberi hem de kendilerinden Îsâ’da, Yahyâ ’da, Zekeriyâ ’da Benî İsrâil peygamberidirler. Ve öncekiler de öyle İsrâil’e Cenab-ı Hak bir peygamber bir hükümdar tâyin ediyordu. Hükümdarlar peygamberleri dinlemeyince İsrâil azıp kudurunca başlarına belâlar geliyordu. İşte en son olay Hitler olayıdır ama uslanmış, akıllanmış falan değil. Avrupa’da yakılıp yıkılan Yahûdîler, Osmanlı onları ne yaptı? Bağrına bastı. Osmanlı’ya da ihânet ettiler, Osmanlı’yı yıkmak için her çâreye başvurdular. Bu da yetmiyormuş gibi Filistin’e Emperyalistler onları getirdi yerleştirdi Müslümanların kanını akıtın diye. Ey dünya! Bunun hesabını ey Emperyalistler, ey Siyonistler, ey dünyanın zâlim ve Firavunları! Bunun hesabını vereceksiniz bunda şek ve şüphe yok. Nerede bir mazlum, mağdur varsa Müslümanlar Osmanlılar onu bağrına basıyorlar. Mazlumların, mağdurların, gariplerin, yetimlerin imdadına koşuyorlardı. Ey Siyon Yahûdîsi! Seni Avrupa fırınlara vurup yakarken seni Osmanlı bağrına bastı. Senin dünyada gidecek yerin yoktu sen Osmanlı’ya da ihânet ettin. Ve neticede Mûsâ’ya, Tevrât’a, peygamberlere, İncîl’e Îsâ’ya ihânet eden Osmanlı’ya ihânet etmez mi? Kendi peygamberini katleden öldüren bir zihniyet Müslümanları Filistin’de öldürmez mi? Ama sen öldürsün ama tarihte bu zamana kadar ey İsrâil başına gelmedik kalmadı yine başına gelecek yakındır bu zulmünden vazgeç seni uyarıyorum ben. Seni uyarıyorum zulmünden vazgeç. Bu Siyon kâtil zihniyetten bu zulümden vazgeç. Ama sen kendi başına gelecek şiddetli azâblara âşık olan bir zihniyetin var vazgeçeceğini de sanmam ama biz görevimizi yapıyoruz seni uyarıyoruz. Evet, sen Peygamber Hz. Muhammed’i de öldürmek istedin elden gelen ne kadar kötülük tuzakları varsa putperestlerle berâber oldun Hz. Muhammed’i de öldürmek için her çâreye başvurdun. Senin ihânetlerini Cenab-ı Hak gördü Hz. Muhammed’e vahiy senin de hakkından Müslümanlar geldi hak ettiğin cezâlar verildi yine verilecek, hak ettiğin cezâ verilecek. Müslüman ölçüyü taşırmaz haddi açmaz Allah’ın adâletini uygular. Sen ise Tevrât’ın yolundan saptın, Tevrât tanımıyorsun elindeki Tevrât senin uydurduğun Tevrât, Mûsâ (Aleyhisselâm)’a gelen Tevrât değil. Sen Mûsâ’nın yolundan saptın sen Mûsâ’nın yolunda da değilsin, sen Îsâ’ya da karşı koydun ve onu çarmıha germek istedin İncîl’i tanımadın Îsâ’nın peygamberliğini tanımadın onu öldürmeye kalktın Zekeriyâ’yı, Yahyâ’yı katlettin.  Daha neler ve neler…

Dakika 35:25

Günahlarına tövbe et alnını secdeye koy. O gün onlar yapmış bu zulmü sen bugün Müslümanlara zulüm ediyorsun. Hiç tövbe etmek, Allah’tan korkmak aklının kenarından geçmiyor mu? Uydurma safsata boş kuruntularla kendini avutuyorsun, Tevrât’ta olmayanları Tevrât’tanmış gibi gösteriyorsun. Kur’an-ı Kerim gerçek Tevrât’ın hem “Mü’mini hem Müheymin’i hem Musaddıki’dir”. Hz. Muhammed’in tasdikinden geçen,  Kur’an-ı Kerim’in tasdikinden geçen Tevrât Tevrât’tır, İncîl İncîl‘dir bütün peygamberler de Müslümandır ve İslam dini üzere gelmişlerdir. Yahûdîlik dini, Hristiyanlık dinini sen uydurdun. Mûsâ’nın dini İslam’dır, Îsâ’nın dini de İslam’dır, İbrâhim’in dini de İslam’dır,  öncekilerin ve sonrakilerin ve bütün peygamberlerin dini İslam’dır. İslam Hz. Âdem’le ortaya çıkmış peygamberlerle Hazreti Muhammed’e kadar gelmiştir. Bâtıl inançların hiçbiri din değildir din sadece Allah katında sadece İslam’dır. Dünyaya doğruyu söyleyin. Hazreti Mûsâ hak peygamberdir ve dini İslam’dır. Hz. Îsâ hak peygamberdir Allah’ın kuludur Meryem’in oğludur ve Müslümandır ve dini İslam’dır ve hakîkî Allah’tan gelen İncîl hak kitaptır ama tahrip edilmiş bozulmuş İncîl değil, Gerçek yüzünü Kur’an-ı Kerim’in tasdikinden geçen İncîl Hz. Muhammed’in tasdikinden geçen İncîl. Çünkü Cenab-ı Hak Kur’an’ı Kerim ile geçmişin tamamını yeniledi. Eskimeyen yüce değerleri de Kur’an ile İslam ile Muhammedî şeriat ile ortaya koydu. Dünyanın dini Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar Muhammed’den (Aleyhissalâtu Vesselâm) dünyanın sonuna kadar dünyanın dini İslam’dır. Bütün peygamberler Müslümandır. Şeriatları farklı olabilir o günün şartlarına göre şeriatlar farklı olarak gelmiştir.  Milliyetleri farklı olabilir ama milliyetin kökü Hazreti Âdem Annemiz Havvâ, Babamız Âdem değil mi? Milliyetimiz bir değil mi? Sonra Yahûdîlerin kökü İbrâhim’e, İshâk’a,  Yâkub’a dayandığına göre Hz. Muhammed’in kökeni Hz. İbrâhim’e oğlu İsmâil’e dayandığına göre burada milliyet farkımız var mı? Bak burada peygamberlerin soyu kütüğü İbrâhim (Aleyhisselâm)’a dayanıyor. İshâk tarafından Yâkub Yusuf tarafından İsrâil’e doğru gelirken, İsmâil (Aleyhisselâm) tarafından da Hz. Muhammed’e geliyor. İbrâhim’den önce kime gidiyor? Hûd (Aleyhisselâm), Sâlih (Aleyhisselâm), Nuh (Aleyhisselâm)’a gidiyor. Ondan önce Şît’lere İdris’lere, Hz Âdem’e gidiyor. Yani milliyet olarak Hz. Âdem’in çocuklarıyız ve peygamber silsilesi de nereden geldiği açıkça meydanda. Bu ırkçılığın adı ne? Bu Faşist Siyon zihniyetinin hiç 104 kitapta yeri var mı? Aklını başına al!

Dakika 40:25

Evet, dünya masonları insanlığın başına şuanda böyle bir örümcek ağı gibi bir ağ örmüşler her ülkeye de bir kol atmışlar ve çeşitli kollarla o ülkeleri ele geçirmenin yoluna bakmışlar ve kendilerine hasım olanları da yıkmak için elinden geleni yapmışlar. Bugün de İslam ülkeleri üzerinde sürekli darbe yaptırıyorlar. Kendi adamlarını mason uşaklarını başa geçirmek için uzantılarıyla, maşalarıyla her ülkeye ağ kurmuşlar. Bunların ülkelerde uzantıları maşaları var. Ey dünya masonları! Allah’tan korkun bugün dünya yarın Allah’ın huzuruna geçip hesap vereceksiniz. Bundan vazgeçin dünyada sulhu barışa çalışın. İslam A’dan Z’ye hak dindir sulhtur, barıştır hak ve adâlettir, merhamettir bütün insanlığı kucaklayan İslam’ın rahmeti ve merhametidir. Çünkü İslam Allah’ın nizâmıdır ilâhî kânûn ve kurallardır Yüce İslam. Bunun anayasası Kur’an-ı Kerim’dir ve bunun baş mimarı Hz. Muhammed’dir bütün çağların Peygamberidir, bütün milletlerin Peygamberidir. Evet, biz Îsâ’nın zamanında gelseydik Peygamberimiz Îsâ idi, Mûsâ’nın zamanında gelseydik Peygamberimiz Mûsâ idi, İbrâhim’in zamanında gelseydik Peygamberimiz İbrâhim idi (Aleyhimüsselâm). Ama Muhammed’in çağında (Aleyhissalâtu Vesselâm) gelenler Muhammed’in ümmetidirler Müslüman olmaya mecburdurlar olmazlarsa görevlerini yapmamış olurlar Allah’a karşı koymuş olurlar. Hatırlatıyoruz ister yapın ister yapmayın!  Biz zorbalardan değiliz, illâ Müslüman olacaksın diye tabanca dayayanlardan değiliz. Tabanca dayamak yoktur İslam’da seve seve gönül rızâsıyla bütün sevgi ve aklî kuvvetleriyle,  irâdî kuvvetleriyle İslam’ı kabul etmedikçe îmân kabul değil. Îmân edilecek yüce değerlerin tamamını seve seve tasdik edip ikrâr etmedikçe îmân, îmân değil. İslam’da zorbalık yok ki ama Müslüman oldun mu Müslümanlığını doğru yap derler sana demeleri de lâzımdır. Müslüman oldun mu artık doğru Müslüman olman gerekiyor. Yahûdî gibi Müslüman, Hristiyan gibi Müslüman öteki gibi, Budist gibi,  ateist gibi, şunun gibi, bunun gibi Müslüman olmaz. Müslüman, Müslüman gibi olacak İslâmî kurallar meydanda Allah’ın emirleri Hazreti Muhammed’in şeriatı ortada. Müslüman, Müslüman gibi olacak başkaları gibi olmayacak Doğu’yu-Batı’yı taklit etmeyecek Müslüman. Kadın erkeği, genci yaşlısı Müslüman, Müslüman gibi olacak. Nasıl? İtikatta, amelde, ahlâkta, hukûkta İslam’ın âmir hükümleri neyi emrediyorsa onu yapacağız seve seve, neyi yasaklıyorsa seve seve ondan kaçınacağız.

Dakika 45:00

Allah’a kul olacağız Hz. Muhammed’e tâbî olacağız Müslüman gibi Müslüman budur işte. İslam birliği ile de hem İslam’ı Müslümanları hem dünyanın kurtuluşuna sulh ve barışına çalışacağız. Biz Müslümanların gâyesi bu.

Evet, sevgili dostlarımız!

İnşâ’Allah’u Teâlâ dersimiz bir sonrakinde de Hz. Îsâ bin Meryem ile Yahyâ ve Zekeriyâ ile dersimiz İnşâ’Allah devam edecektir. Biz bunları Tefsir dersimizde, hadis-i şerif derslerimizde bunların verdik ama şimdi de Tarih Külliyâtından keşif notları veriyoruz. Tarih Külliyâtının da en sahîh ve gerçekçi olanı da yine Kur’an-ı Kerim’e dayanan, sahîh sünnete dayanan, gerçek belgelere dayanan tarih tarihtir. Yoksa kendi kuşunu abartmış kabartmış ondan sonra âfâkî sahte kahramanlıklar yüklemiş sahte “Tarihler” var bunlara hiç mi hiç değer verilmez. Belgelere dayalı “Tarih Tarih’tir” işte biz onun üzerinde durmaya çalışıyoruz ve güvenmediğimiz konularda da işaret ediyoruz. Tarihçilerimiz her ne kadar eserlerine bazı şeyleri almışlar ise de biz belgesine sağlam bulmadığımız zaman oraya işaret ediyoruz bu belge sağlam belge değildir diyoruz. Şimdi adam kendi kahramanını övmek için sahte “Tarih” yazmış ve bunu da millete de baba zoruyla balyoz zoruyla kabul ettirmiş. Kendi sahte kahramanını gerçek kahramanmış gibi meto zoruyla millete kabul ettirmiş ve okullarda gençlere de bunu okutan ve bu sahte” Tarihler” de bulunmaktadır. Şöyle çevrene ve dünyaya iyi bak! Gerçek kahraman ile sahte kahramanlara iyi bak! Evet, sevgili dostlarımız, dünyada hakîkatçiler vardır hiç eksik olmaz ama safsata ile sahte kahramanlık ile dünyada dolu bunlara da dikkat edin! Batılı kendi ne göre batı milliyetçiliğine işi o tarafa çekerek “Tarih” yazarsa doğu doğuya çekerek “Tarih” yazarsa, öteki kendi kuşuna oynarsa, beriki kendi pehlivanına oynarsa doğru “Tarih” diye bir “Tarih olmaz. Gerçek belgelerle tarafsız gerçeğin hakkın hakîkatin tâ kendisini ortaya koyan “Tarih, Tarih’tir” . Bunların da en başta Kur’an-ı Kerim’in haber verdikleri sahîh sünnetin haber verdiği “Tarih, Tarih’tir” ve bir de bunlara yakın belgeli olanlar Tarih’tir. Yoksa millete meto zoruyla sahte “Tarihler” yalan söyleyen “Tarih ve Tarihçiler” mevcuttur bunlara dikkat ediniz! Millî tarih gerçek “Tarih’tir”. Bir millet kendi tarihini A’dan Z’ye dosdoğru bilmek zorundadır. İşte bu da millî bir tarihtir ki Müslümanın “Tarihi, İslam Tarihi’dir” ve bunun yanında belgeli bir İslam Tarihini Müslümanlar bilmelidir ve tarihten geçmişten ibret almalıdır. Dünya milletlerinin tarihini de tarafsız olarak sağa-sola çekmeden onu da doğru öğrenmeye çalışmak gerekmektedir -ki tarihten ders alınabilsin-. Yoksa insanlar diğer konularda olduğu gibi o konuda da tarih konusunda da insanlar yanıltılıyorlar. Çünkü taraf tutuyorlar gerçek tarihi yazmıyorlar gerçeği ortaya koymuyorlar. Onun için gerçek tarihin üzerine kül serpiyorlar gençleri kandırıyorlar. Ey gençler gerçek “Tarihi” okuyun! Bizden size gerçek vasiyet gerçek “Tarihi” okuyun ama önce Kur’an-ı Kerim’i, sahîh sünneti, İslâmî ilimleri önce iyi okuyun! Çünkü gerçeğin aslı-esâsı, temeli oraya dayanır. Ondan sonra her şeyi oku gerçeğe uygun mu değil mi oraya bir bak o zaman. Gerçeğe uygun olmayan hiçbir şeyi İslam kabul etmez hele Kur’an-ı Kerim bâtılı reddeder hakkı celb eder. Yüce İslam faydalı celb eden zararı def eden bir metot üzerinde oturur. Onun için hak ve hakîkatin adresi İslâmî ilimlerdir hem de delillerle belgelerle.

Dakika 51:51

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 80 times, 1 visits today)