İslam Tarihi Ders 5
İslam Tarihi Ders 5
Çok kıymetli ve Muhterem izleyenler,
Şimdiki dersimiz yine tarih, islam tarihinin külliyatından keşif notlarımız devam ediyor , hayatveren nurun keşif notları. Hz. Ademin sulbünden yani zürriyetinin çıkarılması ve kendilerinden söz alınması; İşte buna Ahd-ü Misak, Galu bela gibi isimler veriliyor. -‘Elestu bi Rabbikum’ –Galu Bela. (efendim) Araf suresi Ayet-i Kerimeler 172, 173 te buyrulduğu gibi. İbn-i Abbas’tan rivayet eden Said bin Cübeyr şöyle diyor (radiyallahu anhume ve herdaim ecmain): Arafatın arka kısmında bulunan Nağman denilen yerde Yüce AllahuTeala (c.c) Hz Ademin zürriyetinden söz aldı. Ve kıyamete kadar yaratacağı bütün zürrüyeti onun sulbünden çıkarıp küçük karıncalar gibi huzuruna topladı. Sonra onları karşısına alarak: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?-Elestu bi Rabbikum’ buyurdu.(-Galu ) Onlarda: ‘Evet, Rabbimizsin dediler yani -Galu Bela dediler.’ İşte bu şahitlendirme kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu dememeniz içindi. Yahut daha evvel atalarımız Allah’a şirk koşmuştu. Bizde onların ardından gelen bir nesiliz. Şimdi o batılı kuranların işlediği günahlar yüzünden bizi helak mı edeceksin? Dememeniz içindir buyruldu ki; bunlar Araf suresi 172-173 te buyrulduğu gibi. Yine İbn-i Abbas’tan rivayet edildiğine göre; Yüce Allah onlardan Dahna denilen yerde söz almıştı. Subli ise şöyle diyor: ‘Yüce Allah (c.c) Hz. Adem’i Cennetten çıkarıp henüz gökten yeryüzüne indirmezden önce, sırtının sağ tarafını sıvazlayıp, inci gibi beyaz ufak karıncalar şeklinde ondan zürrüyetini çıkardı ve onlara ‘ Rahmetimle cennete giriniz buyurdu. Yine aynı şekilde Yüce Allah (c.c) Hz. Ademin sırtının sol tarafını sıvazlayıp ufak karıncalar şeklinde siyah renkli diğer bir nesil zürriyet çıkardı. Ve onlara da : ‘ Sizde cehennem ateşine giriniz, zira sizin buraya girmenizin benim için önemi yoktur’ buyurdu. İşte Allah’ın kendilerine bu şekildeki hitabı Kur’an-ı Kerimde Eshab-ı Yemin sağcılar ve Eshab-ı Şimal solcular olarak bildirilen bu zürriyetlerin ikili bir tasnife tabi tutulduğu zaman olmuştu. Bundan sonra Yüce Allah (c.c) Hz Adem’in bu zürriyetlerinde söz aldı ve onlara: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim’ buyurdu.’ Onlarda ‘Evet sen bizim Rabbimizsin’ diye cevap verdiler. Böylece onların bir kısmı gönüllü olarak, diğer bir kısmıda takiyyeten gönüllü görünerek ,gönüllü değiller ama gönüllüymüş gibi görünerek Allah’ a söz verdiler. Evet, gizli olan gerçeğin açığa çıkarılıp anlaşılması için bu sözler mükemmel anlatımlardır sevgili dostlarımız. Bunları anlama kabiliyeti zayıf olanlar,dini bilgisi zayıf olanlar belki anlamakta güçlük çekerler. Ama Allah’ın ilmine güvenenler hiçte zahmet çekmezler.(06:20)
Evet Sevgili Dostlarımız, Hz Adem’in zamanındaki olaylardan kısaca özlü olarak bahsedeceğiz. Cenab-ı Hak bu hususta AllahuTeala şöyle buyuruyor: ‘Biz emaneti göklere yere ve dağlara arz ettikte onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve endişeye düştüler. İnsanoğlu bunu sırtına yüklendi. Çünkü o çok zalimçok cahildir.’ Bu da Ahzab Suresi ayet 72 de buyruldu. Evet Sevgili Dostlarımız Ey insanoğlu , sen bu emaneti yüklendin. Öyle ise emanete ihanet etme. Emaneti yerli yerince muhafaza et,görevini yerine getir yerli yerince. Şimdi, emanet konusunda bakın ilk çatlak Habil Kabil olayında başladı. ‘Yüce Allah ancak günahlardan sakınanların kurbanını kabul eder.Andolsun ki; beni öldürmek için elini bana uzatırsan ben seni öldürmek için elimi sana uzatıcı değilim. Çünkü ben Alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım. Dilerim ki sen kendi günahınla birlikte benim günahımıda yüklenip o ateşin yaranından olasın yani; cehennemlik olasın. İşte zalimlerin cezası budur. Maide Suresi ayet 27-29 a kadar durum böyle. Cenab-ı Hak bunları duyurdu. Habil’in Kabil’e karşıki sözleri bunlar.Nihayet onun yani Kabil’in nefsi kardeşini yani Habili öldürmeye uymuştuda onu öldürmüştü. Bu yüzden ziyana hüsrana uğrayanlardan olmuştu. Bu da Maide suresi Ayet-i Kerime 30 Neticede Kabil Habil’i takip etti ve onu koyunlarını otlattığı bir sırada öldürdü. Kur’an-ı Kerim’de kıssaları anlatılan iki kişi ise işte Habil ile Kabildir. Bu hususu Yüce Allah (c.c) Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde beyan ediyor: ‘Onlara Adem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku!. Hani onlar kendilerini Allah’a yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı da ,ikisinden birisininki kabul olunmuş öbürününki ise kabul olunmamıştı.Bu o Kabil kardeşi Habil’e : ‘Seni elbette öldüreceğim ‘ demişti. Bakın zalimler hem suçludur hem suçunu görmek istemezler hem de suç üstüne suç işlemek isterler. Zalimlerin, kafirlerin durumu böyledir.Habilde ona: ‘Allah ancak kendisinden korkanlarınkini kabul eder.Yani muttakilerinkini kabul eder’ demişti. Bu da Maide suresi ayet 27 de buyrulduğu gibi. Bakın Kabil kendi kurbanını kabul edilmediğinigöregöre kendinisuçlamasını gerekirken Habil’i suçladı. İşte zalimler, alçak ve şerefsizler hep böyledirler. Namussuzlar, gafiller, yeryüzünün kanını emen o vampirler hep böyledirler. Firavunlar, tağutlar, tağut uşakları hep böyledirler. Hep ne yaparlar suçludurlar amma suçsuzları sanki suçluymuş gibi, o zalimler o suçsuzlara zulmederler.EyDünya! Adalet, İlahi Adalet onun adaletin kadroları zalimlerden daha güçlü olmak zorundadır ki ; mazlumlar kurtulsun dünyada. Adalet-i ilahi tecelli eylesin dünyada. Kabil kardeşi Habil’i öldürünce şaşırıp kaldı. Zaten zalimlerin sonu hep şaşkınlık ve husrandır. Ve kardeşinin cesedini nasıl defnedeceğinide bilemedi.Ey katiller! Biz ıssız yerlerde suç işledik. Kimse görmez zannetmeyin.Allah görüyor ve gösteriyor. Ey Zalimler, Azrailin (a.s)elinden kaçamazsınız. Azrailin ensenizde olduğunu unutmayın! İlah-i Adaletin ensenizde olduğunu unutmayın! Adaletin kılıcı omzunuzda, boynunuzda duruyor. Bir kaç garibana zulmedince siz şahlanırsınız amma ebedi pişman olacaksınız. Çünkü iddia edildiğine göre Ademoğullarından ilk defa öldürülen Habil idi. Bunun üzerine Yüce Allah (c.c) yeri eşerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek üzere bir karga gönderdi. Kabil: ‘ Eyvah! Yazıklar olsun bana. Ben şu karga gibi olupta kardeşimin cesedini gömmekten aciz mi kaldım’ dedi. Artık o yaptığından dolayı pişmanlığa düşenlerden oldu. Bundan dolayıdır ki israiloğullarına şu gerçeği hükmettik: ‘Kim bir canı bir can karşılığı olmaksızın yani; kısas veya yeryüzünde bir fesat çıkarmaksızın öldürülürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa yani; öldürmezde onun kurtuluşuna vesile olursa , bütün insanları ihya etmiş yani diriltmiş gibi olur. Andolsun ki Peygamberlerimiz onlara beyyineler, mücize ve delillerle geldiler. Fakat onların içlerinden bir çoğu bunlardan mucize ve delillerden sonra hala yeryüzünde fesat ve cinayet hususunda haddi aşmaya devam ettiler. Bu da Maide suresi ayet-i Kerimeler 31 ve 32 de buyruldu. Sevgili dostlarımız, zalimde zaten akıl olsa karga kadar; zalimlerde, kafirlerde, ateistlerde ,Allah’ı ve yüce değerleri inkar edenlerde eğer karga kadar akıllı olsalar zaten zalim ve kafir olmazlar. Onlar kargadanda ve diğer yaratıklardanda aşağılıktırlar.(Kel enami belhum edallu sebila) buyrulmuştur. İbn-i Abbas bu hususta şunları anlatıyor. Kabil kardeşi Habil’i öldürdükten sonra kız kardeşinin elinden tutarak Nut veya But dağından düz bir yere indi, Adem (a.s) ona dönerek: ‘ Haydi git buradan! Daima sen korku içerisinde kalıp gördüğün kimselerden emin olmayazacaksın’ dedi. Bundan sonra Kabil hangi evladının yanından geçtiyse onun tarafından taşa tutuldu. Bu sırada Kabilin evladından kör birisi kendioğluyla birlikte Kabilin yanından geçiyordu. Oğlu babasına: ‘işte bu adam senin baban Kabildir, ona taş at’ dedi. Bunun üzerine aama babası Kabile bir taş attı ve onu öldürdü. Bu defa oğlu aama babasına: ‘ Sen babanı öldürdün’ dedi Oğlunun bu sözü üzerine aama vurduğu bir tokatla oğlunuda öldürdü. Bunun üzerine o: ‘Yazık oldu bana! Bir taş attım babamı öldürdüm, bir tokat vurdum oğlumu öldürdüm’ dedi.
Evet Sevgili Dostlarımız, Ebu Cafer Et-Taberi bu hususta şunları söylüyor: ‘Evet doğru olan diyor ise; bu iki kişinin Kabil ile Habilin Hz. Adem’in öz oğullarından olmalarıdır’. Çünkü sahih bir Hadis-i Şerifte Hz.Peygamber (a.s.v) : ‘Haksız yere öldürülen her kişiden mutlaka Adem’in ilk oğlunun yani, Kabilin üzerine bir günah yazılır. Çünkü ilk defa öldürme işini başlatan odur. İlk katil odur’ buyurmuştur. İşte bundan anlaşılıyor ki; Kur’an-ı Kerimde zikri geçen Adem’in (a.s)iki oğlu onun ilk ve öz evladı olan Habil ile Kabildir. Ayrıca İsrailoğullarından öncede Adem’in oğulları arasında öldürme hadisesinin varlığı bilinmektedir. Diğer taraftan bu Hadis-i Şerifte Adem’in ilk oğlunun öldürme işini ihtas ettiğide ifade edilmektedir.Hz. Adem’den önce zürriyetinden ölenlerin bulunduğuna bir delilde şu iki (efendim) Ayetin tefsirine zikredilen rivayettir.Allah (c.c) bu iki ayette şöyle buyurur: ‘ Sizi bir candan Adem’den yaratan bundanda gönlü kendisine ısınsın diye eşini yapan O’dur. Vakta ki o eşine yaklaştıda eşi hafif bir yük yüklendi. Hamile kaldı ve bir müddet bununla gidip geldi.Nihayet gebeliği ağırlaşınca ikisi; Adem ile Havva Rablerine şöyle dua ettiler: ‘Eğer bize düzgün bir çocuk verirsen andolsun ki biz sana şikredenlerden olacağız. Fakat Allah onlara düzgün bir çocuk verince, kendilerine verdiği bu çocuk hakkında ona eşler tutmaya başladılar. Onlar neyi eş tutuyorlarsa, Allah (c.c) onlardan münezzeh ve Yücedir. Bu da Araf suresi Ayet: 187 ve 199 a kadarki olan Ayet-i Kerimeler. İbn-i Abbas, İbn-i Cübeyr, Es-Subdi ve diğer alimler bu iki ayetin tefsirinde şöyle diyorlar: ‘ Havva Adem (a.s) dan meydana gelen çocuklarına isim olarak ‘Abdullah, Abdurrahman’gibi isimler verirdi. Fakat bu isimlerdeki çocuklar yaşamayıp ölürlerdi. Bu sıralarda İblis onların yanına gelerek: ‘ Eğer çocuklarınıza bu isimlerden başka isimler verirseniz , onlar muhakkak yaşarlar’ dedi. (Haşa!) Bundan hemen sonra Havva doğurduğu çocuğun adını ‘ AbdulHalis’ koydu. Bu isim aynı zamanda iblisinde ismi, adıydı. İşte ‘Sizi bir candan yaratan O’dur’ sözleriyle başlayan bu Ayet-i Kerimeler bu hadiseyi anlatmak üzere indirilmişlerdir. Ayrıca bu şekildeki tefsir tarzı ‘merfi’ olarakta rivayet edilmiştir. Evet Sevgili Dostlarımız, işte insanoğlunun aldanmaya müsait tarafları.. (23:10)
Yüce Allah (c.c) Hazretlerinin Hz. Adem ile Havva’nın çocuklarını önceleri öldürmesi, Abdulhalis adını verdiği çocuğunu yaşatması onları imtihan edip denemek içindir. Burayı iyi anlamak lazım. Her ne kadar Yüce Allah varlıkların durumlarını ve niyetlerini imtihan etmeden de bilirse de, bu bilgiye sevap ve igab tereddüb etmemektedir. Yani sevap ve azaba müstehak olmak için varlıklar yani insanlar Allah tarafından dünyada mutlaka imtihan edilirler. İmtihan edilmediğin şeyden sevap ve igab almazsın. İmtihandan geçmen gerekiyor. Yine ilk defa ölenin ve öldürenin Hz.Adem’in öz evladından olduğuna dair diye bir delilde Alimlerin Hz. Ali bin Ebu Talib’den (r.a)naklettikleri şu rivayettir: ‘Habil Kabil tarafından öldürüldüğü zaman, Adem(a.s) şu mealdeki mısralar ile başlayan beyitler söylemiştir.
‘Ülkeler ve üzerinde yaşayanlar değişti. / Yeryüyü karanlık ve çirkin bir manzara arz ediyor. Renkli ve tatlı olan herşey değişip bozuldu./ Güzel yüzlerde neşe ve sevinç eseri kalmadı.
İşte görüyorsunuz ortalığa zulüm katillik kötülükler ortaya çıkınca o güzelim dünya perişan hale gelmektedir. Kendi huzurunu kaçıran insanoğlunun kendisidir. Başkası değil! Zalimler, asiler,kafirler, bağiler, tağiler, hırsızlar, haydutlar, zalimler olmasa herkes Allah’a itaat içinde olsa, sevgi saygı,hürmet içinde olsa dünya bambaşka güzel olmaz mı? Adem(a.s) Allah’ın kendilerine bahşettiği dünya mülkü yanında, ayrıca kendi çocukları içinde Peygamber ve elçi olarak gelmişti. Allah (c.c) Adem (a.s) 21 sayfa indirmiş ve O bu sayfaları kendi eliyle yazmıştı. Bu sayfaları kendisine öğreten ise Cebrail (a.s) idi. Evet, Başka bu konuda 10 suhuf diye rivayetler vardır. Fakat suhuf içinde suhuf bunların detaylı ayrıntısını Allah ve Resulu bilir. Ebu Zer (r.a) rivayet ettiği bir hadis-i Şerifte Hz. Peygamber (a.s.v) : ‘Peygamberlerin sayısı 124 bin’dir buyurmuştur. Ebu Zer (r.a) Hzlerinin ‘Bunların kaç tanesi elçi yani Rasuldur?’ sorusuna, Hz.Peygamber hoş ve sayıları büyük bir grubu oluşturmak üzere 313 tanedir’ Yani; Rasul bunların içinde 313 tanedir buyurmuştur. Yine Ebu Zer’in ‘Bunların ilki kimdir?’ sorusuna Hz. Peygamber ‘Adem (a.s) dır’ cevabını vermiştir. Ebu Zer’in ‘Ey Allah’ın elçisi! Adem elçi ve Peygamber midir? sorusuna ise; Hz. Peygamber : ‘Evet,O elçi ve Peygamberdir. Allah onu kendi eliyle yarattı, ona ruhundan üfledi sonrada onu insan şekline koydu’ karşılığını vermiştir. Yüce Allah (c.c) tarafından Adem (a.s) üzerine 21 sayfa içerisindeindirilen şeyler arasında domuz etinin, kan ve laaşenin haram olduğunu bildiren hükümler ile alfabe veya noktalı harfler, Huruf-u Muceme harfleri bulunmaktaydı diye de haber verilmiştir. İşte görüyorsunuz, medeniyetin temelleri Hz. Adem bir Peygamber ve ebu-l beşer tarafından medeniyetin temelleri atılmıştır. Mağara devriydi, taş devriydi (efendim ) şu devriydi bu devriydi diye Peygamberlik müessesini yokmuş gibi, ortaya fikirler atmanın sadece medeniyetten kaçanlar, mağaralara girenlerin durumunu anlatmış olurlar. Bu medeniyette Peygamberler medeniyetinden kaçanların durumunu görebilmişler. Niye orayı görebilipte burayı göremiyorlar! Bununda sebebinikendilerine sorsunlar.Çünkü kişi ne tarafa meyilliyse otarafın, ne yapar otarafın temayülleri içinde çalışır.Peygamberlik müessesesini yok sayarsan, medeniyetin temellerini yok sayarsan,Peygamberi gönderen Allah’a sen itaati imanı yok sayarsan senin kendin yarın mahşerde yok olmak isteyeceksin niye gerçekleri görünce cehennem kükreyince kafirlere karşı cehennem kükreyince gerçekleri inkar etmenin ne olduğunu orda göreceksin. Dünyayı yanıltmayın dünyaya doğru bilgi verin bilim adı altında bilimsiz cahilden daha cahil hareket etmeyin. Bilim herkesin başının tacıdır, gönlünün ilacıdır. Bilimadı altında falcılık yalancılık yapmayın . Din düşmanlığı yapmayın. Bilim somut ve soyut olarak bir gerçeği ortaya koymanın adıdır. Gerçekleri inkar etmenin adı değildir bilim! Sen baban Adem’i yok sayacaksın. İnsanlığın maymundan geldiğini söyleyeceksin, bunun da adını bilim diye dünya gençliğine okutacaksın. Bunun adını bilim koyacaksın. Bunun adı bilim filan değil! Bilime ihanettir, bilim düşmanlığıdır! Ey Dünya gençliği, uyanın! Size bilim adı altında ne öğrettiklerine bakın; bilim mi? Yoksa bilimi yok etmek için ortada komplo ve tuzaklarmı kurulmuş. Bilimsel çalışmanın önündeki engeller Allah’ı inkar etmektir. Allah’ı inkar ederek hiçbir başarı olmaz. Cehennemi sadece dolduracak insanların sayısı artar. Biz hatırlatıyoruz ötesini herkesin kendine kalmış. İster inanırsın ister inanmazsın. Bugün dünya yarın mevla! Seni yoktan yaratan Allah seni öldürecek öldürdüğü gibi diriltecek.. Seni mahşere getirecek.. Sana hesap soracak..Ben sana bu Peygamberleri ilahi kitapları göndermedim mi?diyecek. İşte ozaman başının çaresine bak! Ozaman iş işten geçmiştir. Ozamana bırakırsan işi şimdiden iman etmezsen; Ebediyyül ebed azab-ı şedidin içinde şiddetli azap içinde inim inim inleyeceksin, ebediyyül ebed pişmanlık seni kuşatmış olacak ve o pişmanlık hiç bir faydada vermeyecek. Biz hatırlatıyoruz. Niye? Bütün insanlık babamız Adem’in evlatları. Biz insan olmakta başta bir kardeşiz. Kardeş kardeşe doğruyu söylemez mi? Ondan sonra Mü’minler gerçek kardeştirler, inananlar. ‘İnnemel mü’minine ihvetun’ Bu da Ayet-i Kerime. Peki, insan olma bakımından hz. Adem’in evlatları olma bakımından zaten insanlık kardeşiyiz. Ama biri inanıp biri inanmadığı zaman işte bu kardeşlik küfür ile iman arasında ne yapıyor; bozuluyor. İman küfre, küfür de imana hücum etmeye başlıyor. İşte kavganın kökü budur. Dünyada kavganın kökü budur. Çünkü Habil ile Kabil Hz. Adem’in ilk iki çocuğu. Bakın daha dünyada ölüm yok, ölüm bilinmiyor. Ama Kabil gitti kardeşi Habil’i öldürdü niye? Habil Allah’a itaat ediyor, Peygamber olan Hz. Adem’e babasına itaat ediyor, Allah’tan gelen emirleri kabul ediyor. Kabil ise bunları kabul etmediği için zulmediyor ve hem Allah’a karşı koyuyor hem Peygambere hem Allah’tan gelen ilahi emir ve kurallara hem de gidip kardeşini öldürüyor; Habil’i. Ey insanoğlu, küfürle iman kardeş olmaz! İnsani münasebetlerle dünyada yaşantı olur. Mesela, o insani münasebetlerle olur. Yoksa gerçek imanın olduğu yerde, küfrün olduğu yerde; imanla küfür kardeş olmaz. Ebediyyül ebed iman küfre karşıdır, küfürde imana karşıdır. İmanın karşılığı Cennet-ül Aala yaratılmıştır. Küfrün karşılığı da Cehennem yaratılmıştır. Cennet ve Cehennem birbirine ebediyyül ebed nasıl zıt ise bunlar ters ise; bunlardan daha fazla imanla küfürde birbirine zıttır, ebediyyül ebed uzlaşma şansıda yoktur. Uzlaşmak için önce küfür ehli küfründen vazgeçecek , imanı kabul edecek. Bu zorlamayla filan değil. Kişi kendi isteyerek yapacak. Zorlamayla iman iman değildir. Biz hatırlatıyoruz. Bugün dünya yarın Mevla! Allah’a hepimiz hesap vereceğiz. Doğruları birbirimize söyleyelim. Ama kabul eder ama etmez ben ona karışmam. Doğruyu söyleriz ama kabul etmekte etmemekte kendisi bilir. Ama doğruyu söylemekten çekinmeyin. Doğruları söyleyin. Fikir alışverişi yapın. Yüce İslamı iyi anlayın, iyi anlatın, iyi kavrayın iyi irşad etmeye bakın. Bir insanı kurtarmak bütün insanlığın bütün canlıların hepsini kurtarmak gibidir.Bir insanın imandan çıkmasına vesileolup kafir olmasını istemek, bütün insanlığın yerleri gökleri yıkmak gibide cinayettir. Bir insanın imana gelmesine vesile ol! İman ettirecek biz değiliz. Hidayet bizden değil Allah’tandır. Ama biz vesile olmaya çalışırız. Biz vesile olmak için gayret ederiz. İşte zaten, tebliğin; İslamda emr-i bil ma’ruf un nehy-i anil münkerin kırıp dökmeden bunları yerli yerince yapmanın adı, bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olmak içindir, insanlara zarar vermek için değil.