10- Tefsir Ders 10 hayat veren nurun keşif notları
10- Kur‘an-ı Kerim Tefsir Dersi 10
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem efendiler,
Bakara Sûresinin bir ve beşinci âyeti dâhil birden beşe kadar olan âyetlerin tefsîrî, tevîlî ve keşfi üzerinde hayat veren dersimiz devam etmektedir. Hayat veren Kur ’an-ı Kerim’in bizzat kendisidir, İslam’ın kendisidir. Çünkü İlâhî müessesesidir Vahyi İlâhî’dir. Onun için Cenab-ı Hak İslam’ı, Kur ‘an-ı Kerim’i, Hz. Muhammed’i (A.S.V) İslam ile göndermiş. İslam insanlık âlemine hayat veren yegâne Allah’ın kendi nizâmıdır. Allah’ın yegâne kânûnlarıdır. İnsanlığa doğru söylemek gerekmektedir. Hiç kimseye kavuk sallamadan doğruyu söylemek, insanlığa dost olmaktır. İnsanlığa dost doğruyu söyleyerek olur. Her felsefeye ayrı yağ yakarsanız bâtıl inançlara ışık yakarsanız insanlığa en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Yanlışa ışık yakılmaz, yanlışa yağ yakılmaz, dalkavukluk yapılmaz. İnsanlığa yazık olur ve Allah’tan utanmak lâzımdır, Allah’ı seven Allah’tan korkan, Allah’tan utanan bir insan doğru söylemelidir. Onun için doğru İslam’ın kendisidir, doğru Kur’an-ı Kerim’in kendisidir bize düşen bunu doğru anlayıp doğru anlatmak ve doğru yaşamaktır. İşte bunun için çırpınıyoruz insanlığa dost olmak, insanlığa hayırlı hizmet vermekle olur. İnsanlığın hayrına çalışmakla olur. Yoksa çok yazık olur, ne kendimize yazık edelim, nede başkalarına yazık olmasına yardımcı olmayalım. Herkesin kurtuluşuna katkıda bulunmaya çalışalım. Kurtarıcı İslam’dır, onu tebliğ etmek bize düşer. Bununda İslam’ın en başında İslam’ın temelinde îmân gelmektedir. Onun için İslam’ın en büyük müçtehit ve en büyük filozoflarından Ebû Hanîfe’nin vasiyetleri ile yine dersimize devam ediyoruz.
Diyor ki; O (Rahmetullâhi Aleyh ve Aleyhim Ecmaîn) îmân hakkında şöyle diyor; Dil ile ikrâr, kalp ile tasdîk. İslam’ın bütününü, kalbinle tasdîk edip dilinle ikrâr edeceksin. Yalnız dil ile olsaydı münâfıklar mü’min olurdu. Bilmekte kâfî olsaydı ehli kitap mü’min sayılırdı çünkü onlar Hristiyanlar, Yahûdîler kitaplarında İncîl’de, Tevrât’ta kendi öz evlatlarını bildikleri gibi Hz. Muhammed’i biliyorlardı tanıyorlardı.
Dakika 5:22
Tasdîk etmeyenler mü’min Müslüman olamadılar. – Münâfikûn Sûresinin 1’nci âyetine bakın Bakara Sûresinin 146’ncı âyet-i kerimesine baktığımız zaman bu gerçekleri bir, bir görmekteyiz. Çünkü Cenab-ı Hak o sûre-i celîle de rakamını verdiğim âyet-i kerimede
الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءهُمْ وَإِنَّ فَرِيقاً مِّنْهُمْ لَيَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿١٤٦﴾
Bu âyet-i kerimede Cenab-ı Hak öyle diyor. Onlar Hristiyan ve Yahûdîler öz evlatlarını bildikleri gibi biliyorlardı Hz. Muhammed’i İncîl de, Tevrât’ta biliyorlardı! Ne yazık ki tasdîk etmeyenler mü’min Müslüman olamadılar. Çünkü Allah’ın İncîl’de haber verdiği Îsâ’nın Aleyhisselâm müjdelediği Mûsâ’nın haber verdiği, en büyük Peygamber son Peygamber Hz. Muhammed’i bile, bile gizlediler sakladılar ve İslam’ın son Peygamberini insanlığa duyurmadılar. Müslüman olmadıkları gibi, başkalarının da Müslüman olmasına engel oldular. Hâlâ bu durum tehlike boyutlarıyla devam etmektedir.
Değerli kardeşlerim,
İslam’ın âmentüsünde bütün Peygamberler mevcuttur. İslam’ın âmentüsünde bütün kitaplar mevcuttur. Kur’an, İslam okyanusunda İslam şerîatında geçmişin bütün değerleri mevcuttur çünkü dîn İslam’dır. Bütün Peygamberlerin dîni İslam idi ve en büyük ve en son Peygamber Muhammed’le Kur’an-ı Kerim ile İslam şerîatıyla bu İslam, kıyâmete kadar devam etmektedir. Diğer Peygamberlerle İslam geldi, Muhammed’le ebediyyâta devam etmektedir. Dünya da hiçbir zaman dîn iki olmamıştır olmaz. Bunun için İslam’ın deryâsında geçmişin değerleri, geçmişin şerîatları, geçerli yönleri, neshe uğramayan yönleri, Kur’an’ın teyit ettiği himâyesinde bulundurduğu, bütün değerler İslam da Kur ‘an-ı Kerim’de mevcuttur. Öbür kitaplar tahrife uğradığı için, onlar bozulduğu için Cenab-ı Hak ne yaptı? Muhammed’in şerîatıyla İslam’ı yeniledi. Yepyeni şerîat işte İslam’ın, Kur’an’ın, Hz. Muhammed’in ortaya koyduğu şerîattır. Bunu bütün kalbinle tasdîk edip dilinle ikrâr edeceksin. Yalnız dil ile olsaydı, tekrar ediyorum münâfıklar mü’min olurdu. Bilmekle kâfî olaydı ehli kitap mü’min sayılırdı. Çünkü onlar, yâni Hristiyanlar, Yahûdîler, kitaplarında İncîl’de Tevrât’ta kendi öz evlatlarını bildikleri gibi Hz. Muhammed’i biliyorlardı.
Dakika 10:05
Bunu Allah söylüyor Kur ’an da âyet-i kerimeyi okudum biraz önce. Tasdîk etmeyenler ne yazık ki mü’min Müslüman olamadılar. Dünya da iki dîn beş dîn yoktur. Dünyada tek dîn vardır. Îsâ’nın, Mûsâ’nın dîni diğer bütün Peygamberlerin dîni hepsi tek İslam dînidir. İslam Âdem’le, İdrislerle, Şit’lerle, Nuhlarla, Sâlihlerle, Hudlarla, İbrâhimlerle, İsmâillerle, İshak’la, Yâkuplarla, Yusuflarla, Mûsâ ile Dâvûd, Süleyman ile Zekeriyâ Yahyâ ile Îsâ ile İslam Muhammed’e kadar gelmiş. Muhammed’le İslam yepyeni şerîata kavuşturulmuş ve kıyâmete kadar Muhammed’le Kur’an’la devam etmektedir.
İnsanlığı aldatmayalım, insanlığa doğru söyleyelim. Hristiyanlara yağ yakarsak onlara iyilik etmiş olmayız ki. Yahûdî’ye yağ yakarsak, ateistlere, tağuti zihniyete yağ yakarsak insanlığa iyilik etmiş olamayız. İyilik etmek Allah’ın doğrularını, Kur’an-ı Kerim’i Vahyi İlâhîyi Hz. Muhammed’in uyguladığı İlâhî nizâmı insanlara doğru anlatmamız gerekir. Onun için Cenab-ı Hak âyet-i kerimesinde:
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ ﴿٤٥﴾
Kıymetli dostlarım!
Sana vahiy olunanı oku ki bu kitap işte Kur’an-ı Kerim Cenab-ı Hak Kur’an-ı oku diyor. Namazı kıl, muhakkak ki o namaz 5 vakit namaz yerli yerince mükemmel kılındığı zaman ne diyor? (تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء) Fuhşiyattan, çirkin kötülüklerden kişiyi men eder. (وَالْمُنكَرِ) Diğer kötülüklerden de men eder. (وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ) Allah’ı zikir elbette en büyüktür. (وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ ) Allah yaptıklarınızı en iyi şekilde bilmektedir, çünkü her şeyi biliyor.
Yine Ebû Hanîfe (Rahmetullahi Aleyh) İmâm-ı Âzâm o büyük imam, büyük hukûkçu İslam hukûkçusu bu zât-ı muhterem diyor ki: îmân, tasdîk, bilgi, ikrâr İslam’dır, sevgidir diyor yâni hepsinin mânâsı îmândır diyor. Allah’ı eşsiz sevgiyle sever, Allah’a kalben iftirâ et deseler ateşte yanar, yanmaya râzî olurda! Yine iftirâ edemez. Allah’a iftirâ nedir? Allah’ın oğlu var dersen bu en büyük iftirâdır. Allah ikidir, üçtür dersen bu en büyük iftirâdır. Üzeyir Allah’ın oğludur dersen bu Allah’a en büyük iftirâdır. Allah, eşi benzeri bulunmayan sadece yaratan, mahlukâtı kulları olandır Vâcibü’l Vucüt’tur. Onun için kıymetli kardeşlerim, Allah’ı kendi yüce isimleriyle kendi yüce sıfatlarıyla, kendi kelâmıyla kendi tanıttığı gibi Kur’an’da Hz. Muhammed’in (S.A.V) bize anlattığı gibi, Allah’ı tanımak zorundayız.
Dakika 15:10
Îsâ’lar, Mûsâ’lar Aleyhimüsselâm yanlış tanıtmadılar. Yalnız sonradan Îsâ yolundan, Mûsâ yolundan sapanlar, Muhammed’in yoluna inanmayanlar işte saptılar sapıttılar. Bunun için İslam’da îmân, Ebû Hanîfe bunu anlatıyor. Kalp ile teslimle boyun eğmek diyor Allah’a tâbi. Hem tasdîk, hem bilgi ikrâr İslam’dır, sevgidir. Allah sevgisi, Allah’ı eşsiz sevgi ile sever, Allah’a kalben ve hiçbir sûretle iftirâ etmeseler, ateşte yanar yine iftirâ etmez. Onun için insanlar şu sınıflara ayrılmıştır: müminler, münkirler, münâfıklar, müşrikler, fâsıklar, âsîler gibi kısımlara ayrılmaktadır. Şimdi tasdîk, tabii ki ikrâr bunların temelinde hak bilgi, doğru bilgi olacaktır. Hak bilgi Allah’ın gönderdiği Vahyi İlâhî’dir. Kesin haktır, kesin gerçektir. Kur’an-ı Kerim’i işte Hz. Muhammed dosdoğru Allah’tan aldığı bilgiyi insanlara doğru olarak aktarmıştır. İtikâtta, amelde, ahlâkta, hukûkta bütün teferruâtıyla Hz. Muhammed’in anladığı Kur‘an’ı anlattığı İslam’ı uyguladığı İslam’ı, müçtehitler İslam âlimleri koruyarak anlamışlar, kayda geçmişler koruyarak gelmişler, bu korunarak hak bilgi devam etmektedir. Bu yola Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolu denmektedir. Ehl-i Sünnetin dışındaki yanlış dîn anlayışına ise Ehl-i Bid’at ve dalâlet denmiştir. Bunun için değerli kardeşlerimiz, îmânın gerçek tasdîke, gerçek ikrâra İslam’ın gerçek bilgiye kavuşması için önce hak bilgi doğru bilgi, Ehl-i Sünnet yolundan mutlaka tahsil edilmelidir te’mîn edilmelidir. Hak bilgi ile bilgilenmelidir. Doğru bilgi sahibi olmadan, bu tasdîk doğru ikrâr olmaz. Doğru sevgide olmaz. Ya Ehl-i Bid’at ortaya çıkar veyâhut da şirk ortaya çıkar. Ehli bid ’atın da şirke düştüğü korkunç tehlike durumlar bulunmaktadır. Müslüman olan veyâ olmayan bütün milletlere doğru bilgi vermek zorundayız.
Sevgili dostlarım,
Dîn îmân İslam ile şerîattır. Dînin içeriğinde îmân vardır İslam vardır, şerîat vardır. Îmân bellidir İslam da onun tamâmen îmânın dışa vuran yaşanan şeklidir şerîatta onun kurallarıdır. Ebû Hanîfe yine (Rahmetullâhi Aleyh ve Aleyhim Ecmaîn) (dîn, îmân, İslam ile şerîattır buyuruyor) şerîatsız İslam, İslam’sız şerîat ve îmânsız İslam yine İslam ‘sız şerîat olmaz. İslam, kalp ve dil ile Allah’a teslîmiyyettir.
Dakika 20:10
Bakın İslam’ın İslam kelimesinin Allah’a teslîmiyyettir diyor. Bütün kalbinle bütün dilinle Allah’a teslîmiyyettir. Burada ‘teslîm-i küllî’ ile ‘tevekkül-ü küllî’ ile Allah’a hem teslim olmak hem tevekkül etmek burada İslam’ın açıktaki dînin açık şekli görünen şekli tamâmen İslam’dır. Kalp ve rûh yönündeki tasdîk ise tamâmen îmânla ilgilidir. Onun için dîn hem îmândır, hem İslam’dır hem şerîattır. Şerîat deyince başkaları sanki İslam’dan ayrıymış gibi, bunu ayrı göstermeye çalışmaktadırlar. Şerîat İslam’ın bizâtihi kânûn ve kurallarıdır. Bizâtihi İslam’dır ve îmândır. Bunun için kıymetli kardeşlerim, şerîatı İslam’dan koparmak bu İslam’sızlık ortaya çıkar. Ne îmânı İslam’dan koparabilirsiniz ne de şerîatı İslam’dan koparabilirsiniz. Bunların üçü de iç içe bir dînin kendisidir o da İslam dînidir. İslam kalp ve dil ile Allah’a teslimiyettir. ‘’Amelini aldırış etmeyerek, küçümseyerek terk eden kâfir olur’’ Elmalının da ve başka kaynaklara da bakarsınız. Elmalının tefsîrinin Cilt 1 sayfa 174’e bakabilirsiniz.
Bakın amelini aldırış etmeyerek küçümseyerek terk eden kâfir olur çünkü İslam’da her emir Allah’ındır. Allah’ın her emri de değerlidir. Hiçbir emri küçümsenemez onun içinde küçümseyerek aldırış etmeyerek, değer vermeyerek terk edenler kâfir olur demişlerdir.
İslam, îmân ve amellerin toplamıdır. Buraya da dikkat edelim! İslam, îmân ve amellerin toplamıdır. İslam dediğimiz zaman hem îmânı hem tüm amelleri içermektedir. Düşmanın kesin zorlaması ölüm tehlikesi olmadan, îmânı saklaması hapsetmesine izin yoktur. Yâni îmân, İslam vicdânlara mahkum yapılacak esîr yapılacak îmân sistemi bir dîn değildir. İslam cihân hâkimiyetini sağlayan ve bütün âlemlere hükmeden Allah’ın hâkimiyettir. Sen Allah’ı nereye mahkûm etmeye esîr etmeye çalışıyorsun? Sen kendin küfre esîr olmuşsun, şirke esîr olmuşsun, Müslümanı da kendin gibi yapmaya çalışıyorsun. Bu zorbalıktan vazgeç Müslümana düşmanlıktan vazgeç Müslümanı özgür bırak. Müslüman itikâtta, amelde, ahlâkta dînini yaşasın. Müslümana hükmedecek Allah’u Teâlâ’dır. Çünkü İslam Allah’ın hâkimiyetidir Müslüman Allah’ın hâkimiyetini tanıyan, onun emrine giren kişidir. Sen Müslümanı nereye mahkûm etmeye çalışıyorsun? Dîni nereye sokup da o zihni zindanda bırakmaya çalışıyorsun? Güneşi sen fındık kabuğuna doldurup ta burada mahkûm olacaksın diyebilir misin sen? Ey insanım diyen adam!
Dakika 25:00
Bu zorbalığından vazgeç Müslümanı özgür bırak. Burada Müslümanın özgürlüğü demek dünyada bütün milletlere özgürlük demektir İslam, Allah’ın hâkimiyeti altında bütün insanlığın özgürlüğüdür. Hürriyet yoludur İslam, bu zorbalıktan vazgeç insanlara doğruyu söyle.
Doğruyu söylemen için doğruyu bilmen lâzım o doğru İslam’ın, Kur’an’ın Allah’ın doğruları Muhammed’in uyguladığı İslam şerîatıdır. Bu İslam şerîatına düşmanlıktan vazgeç. Sana zorâkî Müslüman ol diyen yok o senin kendi ağa keyfin bilir. Müslüman olursun – olmazsın seni zorlayan yok, İslam’da zâten zorlamada yok. Ama İslam’a da zorlama yok, İslam’a da kimse zorlayamaz. Eğer bir Müslümana sen şerîatından, İslam’ından Kur’an’ından vazgeç Allah’ın hâkimiyetinden vazgeç benim hâkimiyetimi kabûl et diyorsan bunu hiçbir Müslüman kabûl edemez. Ederse Müslüman değildir. Sen kim oluyorsun da senin hâkimiyetini kabûl edeceğim ben? Kendîne de yazık etme, Müslümanlara da insanlığa da yazık etme burada ayağını denk al! Müslüman, bu uğurda malını da verir canını da verir Ammâ, Allah’ın hâkimiyetinden vazgeçmez. Şu anda Müslümanları esîr etmiş olabilirsiniz. Susturmuş, korkutmuş, yıldırmışta olabilirsiniz ama İslam ne yılar, ne korkar, nede siner. İslam, hâkimiyetini kurmaya devam eder. ‘Müslümanın zindanda da rûhunun hür dolaştığını unutma’ Müslümanı hangi zindana da atarsan at, Müslümanın rûhu hür dolaşmaktadır çünkü Allah’a bağlıdır. Kula kulluk yapmaz, uydurma putlara tapmaz, Allah’tan başkasına kulluk yapmaz. Bunun için düşmanın kesin zorlaması ölüm tehlikesi olmadan, îmânı saklaması hapsetmesine izin yoktur. Müslüman îmânını saklayamaz. Ancak ölüm tehlikesi karşısında bir rûhsattır. (ölüm tehlikesi karşısında ‘’nefsi fedâ’’ fazîlettir) öbürü rûhsattır. Onun için Müslüman, İslam’ı bilmeli, yaşamalı bu saâdeti kendi tatmalı, bütün insanlığa en büyük iyiliği yapmalı. Yâni İslam’ı dünyaya tebliğ etmelidir. Hayat veren nizâm işte İslam nizâmıdır Allah’ın kurduğu düzendir. Müslümanın hem ilim irfânla yetişmesine engel olacaksın câhil bırakacaksın, hem de ondan sonra câhil kaldı diye câhil diye onun tepesinde sen top oynayacaksın. Onu çağ dışı ilân edeceksin kara çalacaksın bu senin ihânetinden oldu yine. Müslümanı ve insanlığı İslam’dan İslam’ı ilimlerden koparan bu tağuti zihniyet insanlığı diri bırakan zihniyet çağdışı karanlık beyinlerin mahsûlüdür insanlığın geri kalması. İslam, çağların en önünde, en yüce en üstünde ve bütün insanlığın kurtuluşudur. Çağdaşlık İslam’dadır ve yükselmek, İslam’dadır.
Dakika 30:00
İslam geldikten sonra dünya okuma yazmaya başladı. İnsan hakları İslam gelir gelmez dünyaya ilân edildi. 14 asır önce insan hakları evrensel beyannamesi yayınlandı. Kadın hakları Hz. Muhammed tarafından İslam ile verildi. Bütün dünyanın her tarafında kadını insan saymayan, insanın çoğunluğu köle yaşayan bir ortamda putların dünyaya hâkim olduğu ortamda Hz. Muhammed dünyada en büyük devrimi İslam ile yapmıştır. Ve bütün insanlığa insan olmanın haklarını ilân etmiştir. Onun için İslam ‘sız yeryüzünde sosyal adâletin olması hayâl mahsûlüdür. Bir taraf işte liberalistler birkaç zenginin emrinde yaşamaktadırlar. O birleri de mülkiyeti, hürriyeti boğmuş insanları felç etmişlerdir. Birisi kriz sistemidir biriside felç sistemidir. Saâdet ve selâmet, mutluluk işte sosyal adâlet sosyal düzen İslam’ın bizzat kendisidir. Yalnız İslam’ı bilmeyen İslam’dan bahseden, İslam’ı kendi kafasındakinden ibâret zannedenlerde İslam’a iyilik etmiyorlar. Müslümanlara ve insanlığa da iyilik etmiyorlar. Ey Müslümanım diyen efendi! Sende aklını başına al ayağını denk al. İslam senin kafandakinden ibâret değil sadece. Kur’an’ın bütün ufkuna gel. Kur’an’ın deryâsında bir damla olduğunu bil. O deryânın içinde mutluluğu ilân et. Damla olduğunu bil bir damla iken be deryâyım dersen işte o zaman hani senin deryân deyip de gösteremediğin zaman ne oluyor? Hem yok hem de İslam’ı o damladan ibâret göstermeye çalışıyorsun. Halbuki sen ve senin bilgin deryâ da bir damla bile değil. Belki bir zerredir belki bir orada bir sadece suyun muhteviyâtından bir bölünmez en küçük bir parça bir atom. Bunun için İslam’ın ufkunu, Kur‘an’ın ufkunu, onun deryâsını, ezelî ebedî saâdet onun deryâsını anlamadan elbette ki İslam’dan bahsedip kendi bildiğinle doğru olup olmadığında kontrolden geçirmeden, ortaya İslam diye bir fikir sürmekte İslam’a iyilik değildir.
Burada bütün Müslümanların kendini yetiştirmesi gerekmektedir. Bir defa İslam’ın, bütün çağların önünde olduğunu bütün derecelerin en yükseğinin onda olduğunu, insanlık onunla yükseleceğini, onunla saâdete ereceğini bir defa bilmek lâzımdır. İslam tartışmasız İlâhî nizâmdır eşi benzeri yoktur. Dünde yoktu, bugünde yok, gelecekte de yok. Şimdi sevgili dostlarım, bu âyetlerin içerisinde ‘’igametun’’ kelimesi bulunmaktadır. İkâme: dikmek, düzeltmek, kıymetlendirme, devam etme, dikkat etme gibi anlamlar taşımaktadır. (وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ) İşte bu ‘’yuğımun’’ (يُقِيمُونَ) kelimesinin aslı ikâmedir Cenab-ı Hak ne diyor burada – Namazı dosdoğru kılarlar. Burada namazı emrediyor.
Dakika 35:12
Îmânın yanında hemen namaz ve cihâd bulunmaktadır. Çünkü îmânda cihâdla namazda cihâdla bunların tümü de ilim irfânla olmaktadır. İlmi cihâd olmadan hiçbir işin olmayacağı ortadadır. Burada Cenab-ı Hak namazı dosdoğru kılarlar diyor. Peygamberimizde „esselatu imadüddîn“ ‘’dînin direkleri namazdır’’ diyor Peygamber Efendimiz (S.A.V) Hz. Muhammed diyor. Dînin temeli îmân, direkleri namaz, diğerleri de binânın diğer kısımlarıdır. Binânın mimârı Allah’u Teâlâ’dır. Yâni mimârı onun ilkelerini ortaya koyan namazı emreden tamâmen Allah’u Teâlâ’dır. Dînin temeli de, binânın katmanları da tamâmen İlâhî’dir Allah’ın emridir. Peki, bu dînin bu binânın mimârı Allah’u Teâlâ, kalfası Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Teâlâ Aleyhi Vesellem Efendimizdir. Peki, bu binânın işçileri kimlerdir? Ümmet-i Muhammed’dir Aleyhisselâtu Vesselam. Ve ümmetinin de üzerine selâm olsun. Binânın malzemeleri nedir? Şerîatın hükümleridir. İslam binâsının da bütün malzemeleri, Şerîat-ı Garra-i Ahmediyye olan yâni İslam şerîatının hükümleridir. Direği diken İslam cemâdâtlarıdır. Namaz, ferdî ve ictimâî cemâatle kılınmaktadır. Direkler böyle dikiliyor. Cemâat olmak, Kur’an’la sünnetle birlikte hareket etmek, bir ve bütün olmaktır. Ey kardeşim! Burayı anladın mı? Ey Müslüman! Anladın mı burayı? Cemâat olmak ne demek biliyor musun sen? İnşa’Allah biliyorsundur. Kur’an’la sünnetle birlikte hareket etmektir. Birinin, ağanın, paşanın emrinde hareket etmek değildir. Allah ne diyor ona bakacaksın. Benim liderim şunu diyor, ötekisini bunu diyor, üstadım şunu söylüyor demek cemâat değildir. Kur’an’la sünnetle birlikte hareket etmek işte cemâat odur. Bir ve bütün olmaktır. Hem parçalayacaksın, hem ağadan paşadan bahsedeceksin, hem birilerinin emrinde hareket edeceksin, Kur’an’dan Kur’an’ı sırasıyla A’dan Z’ye Kur’an’la sünnetle hareket ettiğini zannedeceksin. Kur’an’ı bilmeyeceksin sünneti bilmeyeceksin ağanın, paşanın, liderin, önderin falanın filanın emrinde gideceksin ve İslam’ı parlayacaksın ondan sonrada ben cemâatim diyeceksin. Öyle değil kardeşim Kur’an’la, sünnetle birlikte hareket etmek bir bütün olmaktır. Ümmetin tamâmı bir ve bütün olmak zorundadır. Tekrar söylüyorum! Tek yürek tek bilektir. Hepimizin âmentüsü aynı değil mi? Hepimizin kıblesi aynı değil mi? Hepimizin Rabbisi bir değil mi? Hepimizin Peygamberi aynı değil mi? Hepimizin elindeki aynı kitap değil mi? Müçtehitlerimizin ihtilâfı rahmet değil mi? Bu bölünme parçalanma nerden geliyor bunu söyler misin?
Dakika 40:03
Sor bunu, bölenlere parçalayanlara sor bunu niçin bölüyorlar, niçin parçalıyorlar? Şirk birleşmeye çalışıyor küfür birleşiyor, tağutlar birleşiyor, gerçek birlik ve bütünlük İslam da Müslümanda olacağı yerde Müslüman neden parçalanıyor? Sorusunu sor bu parçalanmanın sebebi işte ortada. Kur’an’la sünnetle hareket edilmediği içindir. Birilerinin sözü ve ortaya koyduğu onların bütün anlayışları Kur’an’ın yerine geçmiş durumdadır.
Allah’ın yerine başkasını koyarsan, Kur’an’ın yerine başkasının sözlerini koyarsan, sünnetin yerine başkasını koyarsan, işte o zaman herkes ne olmuştur – birinin kulu durumuna düşmüştür farkında olarak veyâ olmayarak. Burada bilinçli bu işi yapanlar, bölenler, parçalayanlar var. Birde bu işi farkında olmadan orda temiz niyetiyle, orada bulunanlar var. Bunların tümüne sesleniyorum Kur’an’la sünnetle birlikte hareket etmek, bütün ümmetin görevidir. Bir ve bütün olmaktır. Namazları cemâatle kılmaktır, cemâatle kılmak demek işte Kur’an’la sünnetle bir bütün olmak demektir. Tek başına kılmak hazırlık yapmaktır. Yâni cemâati terk etmek değildir o da gelemediği zaman.
Ankebût Suresi 45’inci âyete şöyle bir bakalım, Cenab-ı Hak bakın ne diyor burada; Ankebût Sûresi 45’inci âyet. Burada en büyük zikir Kur’an’ın kendisidir ve namazdır. Kötülükten men etmeyen namaz, sırtta ağırlık ve yüktür, sıratta da vebâldir. Sırtta ağırlık ve yüktür, yine sırtta vebâldir. Buna dikkat edelim kıymetli efendiler! Çünkü Cenab-ı Hak bize Kur’an-ı Kerimi oku diyor ve cemâat olmamızı namaz kılmamızı, bir ve bütün olmamızı kesin emrediyor. Öyle ise biz artık Kur’an’ı Kerim’le uyum sağlamadıkça hedefe ulaşmamız zaferi kazanmamız uzak görünüyor hattâ mümkün görünmüyor. Namazın şahsında temizlik, kalp kuvveti, nizâm, intizam, sosyal yapılanma, rûhî hürriyetin yükselişi, mirâç, arşa çıkaran merdiven, uzaydan öte uzay yolculuğu, îmân lütfu ihsanla, bu âleme geri dönüştür. Namazın durumuna bir bakın namaz yatmaktan kalkmaktan ibâret sportif bir ibâdet değil. Namazın şahsında temizlik, kalp kuvveti, îmân, intizam, sosyal yapılanma rûhî hürriyetin yükselişi, mirâç, arşa çıkaran merdiven, uzaydan öte uzay yolculuğu, îmân lütfu ihsân ile bu âleme geri dönüştür. Bunun anlamını anladın mı değerli kardeşim?
Dakika 45:00
Namazda Allah’ın huzuruna durur durmaz o saflar omuz omuza, Kâbe’yi Şerif’e dönüp Allah’ın huzuruna durduğun zaman işte mirâca yükseldiğinin farkında mısın? Huzuru Îlâhide esas duruştasın derin saygınla, bütün varlığınla, tüm sevginle, bütün îmânınla huzuru Îlâhidesin. İşte rûhî hürriyetin yükselişi budur. Allah’a kulluktadır, mirâçtır, arşa çıkaran merdiven de işte namazdır. Uzaydan öte uzay yolculuğu işte budur. Uzaya gidenlerin görüyorsunuz, birinci kat semâyı daha kimse birinci kat semâyı keşfedemedi. Ötesine kimse gidemedi. Uğraşılıyor, başarının da şartları var. İnşa’Allah dersimiz onunla ilgili derslerimiz gelince, bu başarılarında şartlarını açıklayacağız.
Îmân, lütfu ihsânla bu âleme geri dönüştür. Seni huzurunda mirâca alıyor, tekrar ne yapıyor? Lütfu ihsânı ile seni bu âlemde yaşa diye seni geri gönderiyor. Bunlar lütuflarla, Allah’ın lütfu ile kişinin buluşması ve hayata dönmesi, mirâca yükselmesi, tekrar hayata dönmesi, bunlar lütuf üstüne lütufturlar. Salât-namaz kelimesi duadır. Kalp, dil, bedenle intizamlı, kâmil ibâdetin adıdır namaz. Kur’an’daki adı ‘’Salâttır’’ birde ‘’essalhü’’ diye bir kelime vardır. Bu kelime ise Yahûdî selâmı, Tekfir iki uyluk hareketi reverans hareketi yahut başını eğer, kıçını oynatıp kasığına doğru yan bükerlermiş. Buna reverans yaptı demektir buna Yahûdî selâmı denmektedir. Onunla bunları karıştırmamak lâzımdır. Müslümanın işi dâimâ İslamî kurallara göredir.
Şunu herkes iyi bilsin ki: Müslümanın yaşadığı İlâhî kurallar, müstesna kurallardır. Dünyada hiçbir kimseye benzeme şansı yoktur çünkü benzemeye gerek yoktur. En yüce kaliteyi Allah İslam ile ortaya koymuştur. Erdemin tamâmını İslam ile ortaya koymuştur. Bunun için Müslüman ne Yahûdî’yi, ne Nasrânî’yi, ne doğuyu, ne batıyı kimseyi taklit edemez kimseye benzemez, Allah’ın isteklerine uygun olarak tam bir İslam modelini ortaya koyar. İslam eşi bulunmayan bir yüce müessesedir. Bütün insanlığın dînidir. Kabûl eder, etmez onu herkes kendi bilir. Dünyada ne Yahûdî dîni, ne Hristiyan dîni, ne başkasının dîni diye ortadaki dînlerin tamâmı İslam’dan sapmadır. İslam ise insanlığın, ezelden gelen ebediyata giden tek dînidir. Bütün Peygamberlerin dînidir. Bütün İlâhî kitaplar İslam’ın kitaplarıdır, ve Kur’an’da İslam’ın deryâsında mevcuttur. Nesh olunacakları, hükmü ortadan kaldırılacakları, kaldırmış ve yenilemiştir.
Dakika 50:00
Kur’an’ın tasdîk ettiği, teyit ettiği, ve himâyesinde bulundurduğu geçmişteki bütün kitapların hükümleri bugünde geçerlidir. Kur’an’da bunlar mevcuttur. Yalnız Kur’an’ın tasdîkinden ve Hz. Muhammed’in tasdîkinden geçmiş olmak şartıyladır. Biz hiçbir zaman kendimiz devrede olmadık olamayız çünkü İslam’da ruhbanlık yoktur. Bu Îsâ’nın dînin de de yok idi. Mûsâ’nınkinde de yok idi bunlar sonradan ortaya çıkarıldı ve papaları, papazları ruhbanlaştırdılar ve İlâhlaştırdılar, İlâh payı verdiler.
Îsâ Allah’ın kuludur, Meryem’in oğludur, ve şanlı bir Peygamberdir. Allah’ın oğlu değildir çünkü Allah’ın oğlu olmaz. Allah’ın kulları olur bunun için Muhammed’de Allah’ın oğlu değildir kuludur ve en büyük Peygamberidir. Mûsâ’da öyledir, İbrahim’de öyledir (Aleyhimüsselâm) bunlar Allah’ın kullarıdır ve Allah’ın Peygamberidirler. İslam âmentüsü gerçek âmentüdür. İslam’ın âmentüsü ile Îsâ’nın, Mûsâ’nın, İbrâhim’in, Nuh’un, âmentüsü aynıdır değişmemiştir değişmez. Değiştirenlerin ki de âmentü değildir uydurukça bâtıl inançtır.
Bunun için kıymetli dostlarım, dost doğru söyler. Belki acı gibi gelir ama aslında en hayırlı, en tatlı odur. Bütün milletlere doğruyu söylemek en hayırlı hizmettir. İnsanlığa hizmet etmeyen, doğruyu söylemeyen, insanlığa iyilik etmiş olmaz. Bunun için kıymetli efendiler, bu âyet-i kerimelerin içerisinde bâzı edâtlar bulunmaktadır. (Ma) edâtı şey, nesne, akılsızlarda kullanılır, (Men) akıllılarda kullanılan bir edâttır. Kur’an’ı Kerimin âyetleri içinde, cümleler içinde bulunan edâtlardandır. (Kimse kimesne)
Rızık Allah’u Teâlâ’nın, canlıya zevk ve faydalanmak için nasip ettiği şeydir. Rızık nedir denirse, kısaca bunun tanımı: Allah’u Teâlâ’nın (C.C) canlılara zevk ve faydalanmak için nasip ettiği şeylerdir. İnfak: malın elden çıkması sarf ve harç edilmesidir. İlmî ve mâlî, maddi ve mânevî ibâdetler ki farzlar, vâcipler, menduplar gibi kısımları vardır. Zekât başı çeker, yâni infâk dediğimiz zaman ilk akla gelecek zekâttır.
Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V), tüm Peygamberlerin sultânı, tüm Evliyâların Sertaç’ı, Rasûlü Kibriyâ Muhammed Mustafa, Şefî-i Rûz-i Cezâ buyururlar ki; ‘’zekât İslam’ın köprüsüdür’’ (Keşfü’l Hafâ) hadisin kaynağı Keşfü’l Hafâ’da bulunmaktadır. Demek ki zekât İslam’ın köprüsüdür. Bu köprü nerden nereye kurulmuştur? Dârul İslam’dan, İslam yurdundan Dârusselama geçiş için köprü lazımdır. Yâni İslam’dan cennete kurulan köprüdür. Mutlaka Dârul İslam’dan Dârusselama geçmek için bu köprüden geçeceksin zekât olacaktır.
Dakika 55:05
İşte liberalizmin, bugün tahrip ettiği o tahrîbâtı onaracak İslam’dır İslam’ın en önde gelen zekât müessesesidir. Zekât nedir? Kısaca zekât: Allah’u Teâlâ zengine malı verirken diyor ki; Ey zengin! Ben sana bu rızkı, bu serveti, bu malı mülkü veriyorum ama bu malın içinde fukarânın hakkı var. Fukarânın hakkını, muhtaçların hakkını, yetimin hakkını, fakirin hakkını vereceksin diye zengine veriyor malı. Kesinkes zenginin cebinde, fakirin hakkı vardır. 40 milyarı olan bir zengin, 1 milyarını çekip fakire vermek zorundadır. Bu parada, altında, gümüşte ve bâzı servette böyledir. Bâzılarında 10’da 1’ini verecektir. Bâzılarında 20’de 1’ini verecektir ve bâzılarında da her ay verecektir, bâzılarında da yılda verecektir. Yâni zenginden alıp fakire ver diyor Cenab-ı Hak, zekât budur. Zenginden fakire, burada aradaki dengeyi kuran dengesizliği gideren ve servet düşmanlığını, emek düşmanlığını ortadan kaldıran, servete de düşmanlık yoktur emeğe de düşmanlık yoktur. ‘’Emekçinin, işçinin alnının teri kurumadan işçinin hakkını ver’’ diyen Hz. Muhammed’dir, İslam dînidir. Yâni emeğin hakkını ne ‘’Karılmas’’ ne ‘’Lenin’’ nede ‘’Stalin’’ ortaya koymadı. Bunlar 14 asır önce İslam bütün değerleri, gerçekleri sosyal düzeni kurdu, sosyal adâleti kurdu ve uyguladı. Öyle günler geldi ki 2 dirhemi olmayanlar 200 bin dirheme sahip oldular. Bugün milli gelir dağılımına bir bakın buraya ulaşan dünyada tek devlet var mı? 8 sene gibi kısa bir zamanda, bundan öncesi irşâd ve tebliğ dönemi. 23 senenin 8 senesi zarfında İslam, Arap yarımadasını öte aştı, Arap yarımadasını kuşattı. En geri kalmış, en vahşi, en ilkel toplumları en medeni hâle getirdi ve 2 dirhemi olmayanlar 8 sene zarfında 200 bin dirheme sahip oldular. 4 halîfe dönemine bir bakın. Peygamberimiz (S.A.V) devrinde yerleşen, uygulanan İslam dîni 4 halîfe zamanda fakir kalmadı yeryüzünde, İslam âleminde ve gayrimüslimlere zekâtlar, sadakalar verilir duruma geldi. Zâten İslam sosyal devlettir, kimsenin hakkını kimseye yedirmez. Zorbalara meydan yoktur. Birkaç zenginin fukarayı sömürmesine fırsat verilmez ve emekçinin de sermâye düşmanlığına da fırsat verilmez.
Herkes vicdânlı ve mantıklı, insaflı olmak zorundadır çünkü İslam’da her şey İlâhî’dir, Allah’ın emir ve onun hükümranlığı geçerlidir. Kulun rızası için bir şey yapılmaz İslam’da, her şey Allah içindir. Allah’ın kullarına sevgi, merhamet Allah içindir, adâlet Allah’ın kendi kânûnlarının gereğidir.
Dakika 1:00:00
Sevgili dostlarım,
İslam’ı eğer insanlık âlemi A’dan Z’ye iyi anlasaydı kişilere bakmasalardı da İslam’ın kaynaklarına bakılsaydı İslam hukûkçularımıza, İmâm-ı Âzâm gibi büyük filozoflara, Mâlîkî gibi, Şâfiî ve Hanbelî ki gibi o büyük hukûkçulara ve onların çağıyla bugünkü çağı karşılaştırsalardı İslam’ın çağların önünde olduğunu herkes görürdü. Bütün çağlara İslam’ın, cevap verdiğini vereceğini görürdü. Bütün çağlar Kur’an’ı Kerim’in içinde yeni açılan gül yapraklarına benzer veyâ daha sayfaları açılmamış kitaba benzer. Bütün çağlar Kur’an’ı Kerim’in içinde dürüm, dürüm dürülüdür. Yaşadıkça o çağın sayfası açılır, Kur’an ona cevap verir. İhtiyaçlara bir, bir cevap verir. İçtihâd işte ona göre yapılır. Bilinen asîl hükümlerde bilinmeyen hükümler çıkarılır ve çağın şartlarına cevaplar kolayca verilir ve yeni şartlar oluştukça yeni hükümleri İslam kendisi ortaya koyar. Bunun için zekât, Dârul İslam’dan Dârusselama geçiş için köprüdür ve bu köprü çok lazımdır. Selâm yurdu cennettir tamâmen selâmetten ibârettir. İşte dünyada İslam’ın hâkimiyeti demek dünyanın tümüne barışın, sulhun, kardeşliğin, adaletin, sevginin, saygının hâkim olması demektir. Bu Allah’ın hâkimiyetidir. İslam şerîatının bütün kânûnları Allah’ın kânûnlarıdır. Selâm yurduna yerleşmek için yatırımını oraya yap, yâni selâm yurduna yap. Dünyayı şantiye olarak kullan, dünyada en çok çalışan sen ol ama yatırımını o selâm yurduna yap. Selâm yurdunun ne olduğunu bil, Dârul İslam’dan Dârusselama geçiş var. Eğer ben dünyada ölmeyeceğim ben dünyada kalacağım dersen böyle bir dünyada yaşantı yok dünya ölüm yurdudur. Dünyada öldüler, sende öleceksin, bende öleceğim selâm yurduna hazırlık yapacağız. Selâm yurduna hazırlık yapan zengin, selâm yurduna hazırlık yapan fakir, kimsenin hakkını yer mi? Emeğin düşmanı olur mu? Sermâye düşmanı olur mu? Kimsenin hakkını yer mi? O hak yiyenler domuzlardan daha kötü çünkü domuzun yaradılış bir gâyesi vardır. O yaradılışında aynen necis ve pistir, pislikleri yer ve trişin kurlarıyla dolup taşar. Necis bir yaratıktır ama onun öyle yaratılmasının hikmeti onun bir tabiatta görevi vardır. Solucanında görevi var, bütün böceklerinde görevi var. Tüm canlıların görevi var, yerde gökte ne yaratılmışsa bunların bir görevi var. Bir maksat için yaratılmış bunlar, ama şunu unutma! Her şey insan için yaratılmıştır, insana hizmet için. İnsan ne için yaratılmış? Allah’a kulluk için. Allah’ın hükümranlığını kabûl edip Allah’ın düzenini yeryüzünde uygulamak, Dârul İslam’dan Dârusselama geçmek, Dârusselam da Allah’ın ebedî rahmetine, ebedî nîmetlerine mazhar olmak içindir. Allah Rahmet-i Rahmân’la bu âlemi ezelden, rahmetiyle takdir eylemiş. Rahmet-i Rahîmi ile de cennetteki ebedî nîmetlerini devam ettirmektedir.
Dakika 1:05:05
Yalnız Rahmet-i Rahîm cennet hak edenleredir, kazananlaradır. Bunun için İslam işte kazanmanın bizzat kendisi iyi bir Müslüman olmanın yolundan geçer. İyi bir Müslüman ol Rahmet-i Rahîmde senin Rahmet-i Rahmânda senin.
Zekât ve infâkın her türlüsü zengin ve fakir arasındaki derin uçurumu kapatır. Sevgi, kardeşlik temîn eder. Allah’u Teâlâ (C.C) zenginin eliyle fakire infâk eder. Buradaki infâk Allah kendisi yapıyor zenginin eli ile yapıyor. Hangi zengin ki ben, Allah’u Teâlâ’yı dinlemem, anlamam, dediğini yapmam diyorsa o zengininde başına geleceğini o zengin düşünsün. Dünyada ayrı düşünsün, mezarda mahşerde ayrı düşünsün. Ey zengin! Eğer mal mülk kişiyi kurtarsaydı Kârûn’un başına gelenleri unutma! Kârûn ne hale geldi!
Ey Allah’ın hükmüne İlâhî adâlete, İslam nizâmına, İslam şerîatına karşı çıkan, kendini hükümdar zanneden kişiler! Firavunların başına neler geldi, sizin de başınıza geleceklerdir. Azrâîl’in orduları sizi alıp götürecektir, Allah’a hesap vereceksiniz, ister inanın! İster inanmayın!
İslam ve şanlı Kur’an gerçekleri anlatmaya devam ediyor, bizde aczimizle onu tebliğ etmeye devam ediyoruz. Ve İlâhî vekâletin köprüsü ve postasıdır. Dikkat et! Allah’u Teâlâ, zenginin eli ile fakiri infâk eder, malı parayı postalar. Nereye postalıyor? İlâhî vekâletin köprüsü ve postasıdır. İşte Dârul İslam’dan Dârusselama onun sevapları postalanıyor, amel defterine yazılıyor. Yarın mahşerde, mîzanda karşına çıkacaktır. Terâzinin sevâp kefesinde bulacaksın. İnsan, yeryüzünde Allah’ın halîfesidir. Tüm insan, bütün insanlığın tamâmı yer yüzünde Allah’ın halîfesidir. Nedir halîfe? Allah’ın hükümranlığını kabûl etmek, Allah’ın hükümlerini yeryüzünde uygulamaktır. Allah’ın hükümranlığı altında Allah’ın kânûnlarıyla yaşamasıdır. Allah’ın hükümranlığını kabûl etmeyip halîfeliği kabûl etmeyenler Firavunlaşanlardır. Çünkü her insan bu mânâda Allah’ın halîfesidir. Allah’ı tanımak onun hükümlerini uygulamak zorundadır, halîfelik budur. Ne zaman ki Allah’ı ve onun hükümlerini, nizâmını tanımadı işte o zaman feverân eyledi. Her feverânın peşinden firavunlar türedi firavunların emrine girdi insanoğlu. Allah’a kul olamayanlar, firavunların emrinde inim inim inlediler. Ve şuanda dünyanın hâline bir bakın İlâhî nizâma karşı çıkanlar, ya nefsinin kuludur, ya iblisin kuludur yahut da feverân eden firavunun, tağutun kuludur hak düşmanlığının sonu budur. Çünkü hak düşmanları kula kulluğu tercih etmişlerdir. Hak dostları ise Hakk’ın emrindedirler.
Dakika 1:10:10
Kıymetli efendiler!
‘’Namaz ve zekât ibâdetlerin aslıdır’’ bu da unutulmamalıdır. Îmân prensipleri gaybdadır. Çünkü Kur’an’ı Kerim gaybın delîllerini ortaya koymuştur. Delîli olan bütün gayb, prensipleri Kur’an’ı Kerim’de mevcuttur. Onun için îmân prensipleri gaybdadır. İslam Semâvî dînlerin şâhididir. Semâvî dîn, burada sadece İslam’dır sadece Peygamberlerdir. Değişik Peygamberler gelmişlerdir. Ama o Peygamberlerin getirdiği şerîatlar o zamanın kurallarına, çağın şartlarına göre şerîatlar hükümler konulmuştur. Ama dînin aslı yine İslam’dır. O Peygamber o kavme bir şehre, bir köye, bir devlete bir millete Peygamberler gelmiştir, hepsinin dîni İslam’dır. Ama değişik şartlar, içerisine değişik hükümler konmuştur ve şerîatları Allah yenilemiştir. Ama İslam yine aynı dîndir. İslam’ın içinde Allah’ın yenilediği şerî hükümler bulunmaktadır. Bunun için Hz. Muhammed, bütün âlemlere insan ve cinnin tamâmına Peygamber gönderilmiş, bütün geçmiş şerîatları yenilemiş, onların geçerli kısımlarını İslam şerîatına İslam ummânına katmış. Mazının ırmakları, mazıdan akıp gelen bütün denizler, Hz. Muhammedîn ummânında İslam şerîatına karışmış ve artık kıyâmete kadar İslam şerîatı İslam nizâmı, bütün geçmişin şerîatlarını da yenilemiş hükmü kaldırılacakları ortadan kaldırmış, yeni hükümler konulacak konularda hükümler getirmiş ve yepyeni bir şerîat ortaya konmuştur. Bütün çağlar bütün yenilikler İslam’ın Kur’an’ın içindedir. Onun için mârifet, Hakk’ı Hak’tan gelen vahyi bilmektir. İşte İslam budur. Mârifet ‘Hakkı, Hak’tan gelen vahyi bilmek’ Hakk’ı tanımaktır. Bu yepyeni şerîat işte bu mârifet bu hakîkattir. Bu Hakk’ı tanımakta, her insanım diyen kişinin görevidir veyâhut bilenle hareket etmelidir. İnsanın kalbi insanın merkezidir. Dış âlemdeki bilgiler çevreden ve gök ufkundan inerek merkeze, kalbe gelir. Burayı biraz daha anlayalım. ‘’İnsanın kalbi insanın merkezidir’’ dış âlemdeki bilgiler çevreden ve gök ufkundan inerek merkeze yâni kalbe gelir. Yâni oradan da çevreye yükselir. Peygamberimizin Aleyhisselâtu Vesselam kalbine gelenler melekler âlemine âit, yüklü bir tesîr vahyin inzâli ve tenzilidir. Kur’an’ı Kerim, Hz. Muhammedîn kalbine yerleştirilmiştir. Kur’an’ın yeryüzünde asil yeri kalplerdir. Raflar tozlar değildir, kütüphaneler değildir. Kur’an’ı Kerimin lafzıyla nazmı mânâsıyla yeri insanoğlunun kalbidir. İşte evrensel kalple evrensel bu, Muhammedîn Aleyhisselâtu Vesselam rûhudur. Onun için âlemlere rahmet Peygamber olarak gelmiştir.
Dakika 1:15:00
Bütün âlemlerin, bütün insanlığın Peygamberidir, cinlerde dahildir. Arş-ı Âlâdan Hz. Muhammed’in kalbine Vahyi İlâhî böyle gelmiştir, İslam evrenseldir. Genel kâinatın tüm insanlığın, yâni kâinatın tüm insanlığın dînidir. Bunu pek çokları bilmiyor, bu hakkı bu hakîkati, gerçeği bilmeden insanlığa faydalı bilgi veremezsiniz. Tekrar ediyorum. İslam evrenseldir, geneldir. Kâinatın, tüm insanlığın dînidir. Vahyin tümüne hizmetkârdır İncîl’e, Tevrât’a, suhuflara tüm Peygamberlere, geçmiş çağların şâhidi, gelecek çağların son dînidir ve ebedidir. Dikkat edin! Gerçek İncîl’e, tahrife uğramış İncîl’e değil, bozulmuş İncîl’e değil. Gerçek Tevrât’a, bozulmuş tahrife uğramış Tevrât’a değil. Suhuflara’ bunlarda aynı. Tüm Peygamberlere geçmiş çağların şâhidi, gelecek çağların son dînidir, ebedîdir. Onun için İslam’dan ne bekleniyorsa İslam’da bu fazlasıyla bulunmaktadır. Medeniyetler buluşmasından bahsediliyor, böyle bir evrensel rûhu olan İslam’dan başka, dünyada hangi medeniyet vardır? Başka dîn mi vardır ki böyle bir İslam’ın evrensel rûhuyla anlaşabilsin kaynaşabilsin? Putlar kırılmadan, vahdet inancı tevhîd inancı yerleşmeden, siz hangi diyalogdan bahsediyorsunuz? İnsanlığa önce doğruyu söyleyeceksiniz bütün insanlığa Vatikan doğruyu söyleyecek, Angelika’n doğruyu söyleyecek, doğu batı doğruyu söyleyecek. Sapık felsefelere doğru felsefeler dur diyecek. O zaman tamâmen hak olan, tamâmen hakîkat olan İslam’ın evrensel rûhunda birleşeceğiz. Şart bu, sulh burada barış burada, kardeşlik burada sosyal adâlet burada. Çünkü Allah’ın düzeni Allah’ın hâkimiyeti, kulun hâkimiyeti değil. Bir defa kula İlâhlık verdiğin müddetçe Allah’ı tanımıyorsun demektir. Cüceyi yüceleştirdiğin zaman gerçek yüceden haberin olmadığı zaman sen, kime inanıyorsun? Hangi İlâhtan bahsediyorsun, Allah’tan başka İlâh yok ki. Yahûdîlik, Hristiyanlık, yakın zamana kadar içinde başkalarını yaşatmamışlardır tarih bunun şâhididir. Bunun gizli kapaklı yönü yoktur. Niye? Bunlar tamâmen işte birileri kendini ilâhlaştırdığı için orada kendisinin sultasını kurması için, Îsâ’nın getirdiği dîni bozduğu için, Mûsâ’nın dînini bozdukları için, o hak yoldan saptıkları için ne yaptılar? Yakın zamana kadar içlerinde başkalarını yaşatmadılar. Bunun için kimseye hâkim olamadılar. Şimdi ne oldu, şimdide daha beteri var. Şimdide içlerindekilere dost değillerdir. İslam herkesin dostudur, bugün Fransız inkılabından sonra liberallik, laiklik, insanlık kelimeleri adı altında başka milletlere egemen olmaya başlamışlar.
Dakika 1:20:06
Dîni çizgiden ayrılmışlardır. Bu defa ne yapmışlardır? İnsanlığı bu defada dînsizliğe sürüklemişlerdir. Istıraplar artarak devam etmektedir. Bir yanlıştan öbür yanlışa, bir şirkten öbür küfre, bir dalâletten bir tamâmen inkâra yönelmiş ve hak dîn olan İslam’ın karşısına bu seferde önce haçlı zihniyetiyle, Siyon zihniyeti ile İslam’ı gerçek hakkı ve hakîkati, yok etmeye çalışan zihniyet bu seferde inkârla ortaya çıkmış ve Varşova’nın karşısında, Varşova’dan sonra İslam’ı karşısına almıştır. Ve şuanda insanlığa yapılan en büyük kötülük budur hak düşmanlığı hakîkat düşmanlığı insanlığa en büyük kötülüktür. İslam haktır hakîkattir. Allah’ın kurduğu düzendir, bütün âyetler Allah’ın sözleridir. Kur’an Allah’ın sözlerinden ibâret Kelâmullahtır. Hakk’ın insana egemen olmasında, işte kurtuluş buradadır. Saâdet nerede? Kurtuluş nerede diyorsanız? Hakkın insana egemen olmasındadır. ‘’Kulun insana hakîmiyeti kula kulluktur, Hakk’ın insana egemen olması ide Allah’a kulluktur’’. Hakk’a üstün gelmek isteyenler ıstırapla birbirini yemeye devam etmektedirler. Bakın Hakk’a üstün gelinir mi? İslam’ı yok etmek demek, ben Allah’a üstün geleceğim demektir. ‘’Hâşâ Sümme Hâşâ’’. Hakk’a üstün gelmek isteyenler, dikkat et! Istırapla birbirini yemeye devam etmektedirler. Kurtuluş ise, Hakk’ın egemenliği olan İslam’a sarılmaktadır Kurtuluş İslam’a sarılmaktadır. İslam, tekrar söylüyorum, Arap’ın, Türk’ün değildir sadece! Bütün insanlığın değeridir insanlığın dînidir evrenseldir. Hz. Muhammed (S.A.V) Arap, Türk Peygamberi değildir. Bütün insanlığın Peygamberidir ve âlemlere rahmet olarak gönderilmesinin hikmeti budur. Büyük îmân ve büyük vicdân İslam’ın kalbidir. Unutma bunu! Büyük îmân ve büyük vicdân İslam’ın kalbidir. Niye? Geçmişin bütün değerleri, bütün Peygamberler İslam’ın âmentüsünde bütün İlâhî kitaplar İslam’ın amentüsündedir ve bütün insanlığın dînidir. Onun için büyük îmân, büyük vicdân İslam’ın kalbidir. İslam tam insanlığa yâni tüm insanlığa kalbini açmış, Hakk’a İslam’a çağırıyor. Tekrar ediyorum unutma! İslam, tüm insanlığa kalbini açmış Hakk’a, İslam’a çağırıyor.
İslam bütün emirleri ile Allah’a çağırıyor. Hakk’a az çok uymak şartıyla herkesi bir tutar. Bak İslam herkesi hür tutar ama az çok Hakk’a uymak şartıyla. Bâtıla uy demiyor sana Hakk’a uymak şartıyla herkesi hür tutar. İslam haktır, gerçektir. Allah’ın hakîmiyeti haktır, gerçektir. Sen Hakk’a az çok uymak şartıyla sana tam bir hürriyet vermektedir.
Dakika 1:25:00
Onun için İslam tarih boyunca her milleti, kendi bünyesinde barındırmış. Her millete de egemen olmuştur. Bin dört yüz sene dünyada her millete egemen olmuştur ve onların hakkını kendi hakkı gibide korumuştur. Eğer bir yerde hatâ yapılmışsa o İslam’ın hatâsı değildir, ferdîdir ve kişiseldir. İslam’da hatâ olmaz.
Kıymetli efendiler!
Şimdide âhiret ‘’ الآخِرَةُ kelimesi üzerinde’’ bu âyetler de biliyorsunuz âhiret kelimesi geçmektedir. Âhirete kesin îmân istenmektedir. Muttakîliğin bir şartı da âhirete kesin, yakın bir îmândır. Âhiret hayatı hayatın en mükemmelidir. Âhiret hakkında kesin bilgiler İslam’ın haberleri, Hz. Muhammed’in haberleri, âhiret hayatının belgeleridir. Ölünce dirilme, Haşr, Sual, Hesap, Mîzân, Sırat, yâni cennet cehennem, Sevâp, İkab, Rîzâ, Cemâl, Rıdvân-ı Ekber, Şefâat, ebedî hayat, akla hayâle gelmeyen ebedî nîmetler. Elemsiz kedersiz gerçek bir hayat işte âhiret hayatıdır. Oraya ilim ve akıl yetmez. Âhiret işine ancak vahyin haberleri oraya ulaşır. Âhiret durumuna âhiret gaypdan Kur ‘an-ı Kerim’in delîllerle kesin delîllerle verdiği, haberlerle bilinir. Oraya ilim ve akıl yetmez. Vahyin haberleri ile kesin îmân edilir. Bunların hepsi haktır. Son kitaba son Peygambere inanmadıkça, kesin ve Hakk’a uygun bir îmân olmaz. Kur’an’ı reddederek, Allah’ı reddederek, Peygamber Muhammedi (S.A.V) reddederek îmân olur mu? Son Kitaba son Peygamber’e inanmadıkça ki Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’dir bu kesin ve Hakk’a uygun îmân olmaz. Doğru îmân doğru kanaat, İslam’ın gerçeklerine kesin inanmakla olur. Çünkü İslam’ın îmânı, bütün Peygamberlerin îmânıdır.
Dakika 1:28:19