HadısŞerifKülliyatı 115-01

115- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 115

115- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 115

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

“Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin Vessalâtü Vesselâmü Alâ Rasûlüna Muhammedin ve Alâ Âlihi ve Sahbihî Ecmaîn.”

 

‘’Eûzu billahis-semîîl- alimi mineşşeytanirracim min hemzihî ve nefgıhî ve nefsih’’

‘’Bismillahillezi lâ yedurru mâismûhü şeyün filardı velâ fissemâ vehüves-semîul âlim’’

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

 

Sevgili ve muhterem izleyenler,

 

Berâ (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) şöyle buyurdular; “Kur’an-ı Kerim’i sesinizle güzelleştirin”. Bunu Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn-i Mâce haber vermektedir. Kıraat sırasında sesin yükseltilmesidir. Doğruyu Yüce Allah bilmektedir. Tecvit kurallarına göre zâhirde okunduğu gibi bir de bunun ihlâs yönü vardır. İşte mânâsı üzerinde düşünerek ihlâs ile sırf Allah için Kur’an-ı Kerim okuduğun zaman en büyük Kur’an-ı Kerim okuma âdâbı, ihlâs ve onu doğru okumak için elden geleni yapmaktır. Eğer imkânların varsa Kur’an-ı Kerim yüce bir mûcizedir. Bunu sesin ile süsle, tecvit kurallarını uygula. Fakat ihlâs ile mânâsı üzerinde düşün. Mânâyı dışarıya kendi şahsında yansıtmaya çalış. “Seslerinizi Kur’an-ı Kerim’le güzelleştirin”. Bakın burada Kur’an-ı Kerim sese güzellik verir. Senin güzel sesin Kur’an’ın güzelliğini ortaya çıkarır ama Kur’an’ın kendi güzelliği de senin sesini güzelleştirir. Maklûb rivâyet sırasında kelimelerin yerleri değişmiş olduğunu söylemiştir. Evet, kıymetliler, ebedî bir mûcizesidir. Ebedî bir Peygamberimizin Kur’an-ı Kerim ebedî mûcizesidir. Diğer mûcizeler gelmiş geçmiştir ama Kur’an-ı Kerim ebedîyyû’l-ebed devam etmektedir devam edecektir.

 

Sevgili dostlarımız, işte Kur’an-ı Kerim’in okuma âdâbı, onu yerli yerince mânâsı üzerinde düşünerek ihlâs ile okumak ve kurallara göre okumaya çalışmaktır. Tilâvette tecvit kâidelerinin dışına çıkarak teganniye kaçılmasının mekruh olduğunu belirtirler. Evet, kıymetliler şarkı, türkü, gazel gibi dini musikiye benzetilme şeklinde bunlar doğru değildir. Dini olmayan şarkı, türkü gibi Kur’an-ı Kerim okunmaz. Aliyyu’l Kârî mikâtta bu tarzda okumanın haram olacağına, böyle bir tilaveti dinleyenin de günahkâr olacağına dair fetvâ kaydeder. Bunun müdahale edilmesi vacip olan en kötü bidat’lardan biri olduğunu belirtir.

 

Dakika 5:09

 

Bugün işte görüyorsunuz kurt izi başka izlere karışmış gibi görünüyor. Kur’an-ı Kerim’i şarkı- türkü mûsikisi ile okumaya çalışanlar ve bunları bir şarkı, türkü havasında okumaya çalışanlara rastlıyoruz. Bunlara hakkında işte Aliyyu’l-Kârî durumu böyle belirtmiştir.

“Kur’an-ı Kerim’i sesinizle güzelleştirin. Zîrâ güzel ses Kur’an-ı Kerim’in güzelliğini ortaya çıkarır”. Onun yüce güzelliğini bozmadan ne yapar? Güzellik ortaya çıkar, güzelliğini arttırır. Bunu da Nesâî, İbn-i Hibbân Hâkim haber vermişlerdir. “Güzel ses Kur’an-ı Kerim’in ziynetidir, (yani süsüdür)”. Bunu da Taberânî haber vermiştir. “Her şeyin bir süsü vardır, Kur’an-ı Kerim’in süsü güzel sestir”. Abdurrezzak ’tan geliyor bu haberler. Aliyyu’l-Kârî maklûb olduğu iddiasını reddeder. Kalp bunda değil muhâlif rivâyettedir demiştir.

 

Abdullah İbn-i Mes’ûd (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri, bir gün Tüfe mahallelerinden birinde giderken bir yere gelir, orada bir grup fâsık bir evde toplanmış eğlenmekteler. Zâzân isminde birisi ud çalmakta ve çok güzel sesiyle şarkılar okumakta, diğerleri de içki içip naralar atmaktadırlar. İbn-i Mes’ûd Zâzân’ ın sesini işitince:

 

“Ne güzel ses, eğer bu Kitâbullah ’ın, (Kur’an-ı Kerim’in) kıraatinde kullanılsaydı o zaman daha güzel olacaktı” der. Rıdasıyla başını örtüp yoluna devam eder. Onun sesi Zâzân’ ın kulağına gelir ve:

 

“-Kimdir bu diye sorar? Kendisine:

 

“-Onun Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) Ashâbından Abdullah İbn-i Mes’ûd (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) olduğu söylenir.

 

“Peki, ne demişti?” diye sorar. Kendisine:

 

“Ne güzel ses, eğer bu Kitâbullah ‘ın kıraatinde kullanılsaydı o zaman daha güzel olacaktı” dediği haber verilir.

Derhâl Zâzân’ ın kalbine bir heybet, ürperti girer. Kalkıp udunu yere çalarak parçalar. İbn-i Mes’ûd’a yetişir, mendilini boynuna takarak:

 

“Yüce sahâbenin önünde ağlamaya başlar. Onun ağlayışından duygulanan Hz. Abdullah (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) boynuna sarılır ve bir müddet beraber ağlaşırlar. Sonra Abdullah:

 

“-Allah’ı seveni ben nasıl sevmeyeyim?” der.

 

Adamcağız ud çalmış olduğu için tövbe istiğfâr eder ve İbn-i Mes’ûd (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerinin bir daha peşini bırakmaz. Kur’an-ı Kerim’i öğrenir, Abdullah’ın ilminden büyük bir pay tahsil eder. Öyle ki ilimde hatırı sayılır bir imam olur.

İşte görüyorsunuz Allah’ın hidâyeti ulaşınca neler oluyor.

 

Dakika 10:02

 

Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) Ebû Mûsâ el-Eş‘arî Hazretlerine (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) söylediği şu sözlerini kaydeder; “Sana Âli Dâvûd’a verilen mizmarlardan bir mizmar verilmiştir. Dün gece seni dinlerken beni bir görmeliydin. Gerçekten sana Âli Dâvûd’a verilen mizmarlardan biri verilmiş”.

 

Bir başka misâl: “Güzel sesle Kur’an-ı Kerim okuyan bir kimseye Yüce Allah’ın gösterdiği alaka ve yakınlık güzel sesli câriyeye efendisinin duyduğu alaka ve yakınlıktan çok daha fazladır”.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Burada güzel ses kastedilmiştir. Yani mizmardan maksat (güzel ses) demektir. Dâvûd’un (Aleyhisselâm) sesi de güzeldi, onu haber verdi Peygamberimiz. Kelimelerin tabiî hâllerini değiştirerek manasının bozulma durumu ile ilgilidir. Tecvit kâidelerine uygun şekilde yapılan kıraat ile ilgilidir. İşte câiz dediği durumda bu menfî yola tevessül edilmeden, yani Kur’an’ı bozmadan, eğip bükmeden teganni yapıyorum derken Kur’an-ı Kerim’in lafzını bozacak şekilde davranmayıp tecvit kurallarına göre okunduğu zaman işte bu övgü vardır ama kıraatin ruhu ihlâstır, mânâ üzerinde yürümektir.

 

Huzeyfe (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki; Kur’an’ı Arap lahn’ı ve Arap sesleri üzere okuyun. Sakın ha Ehl-i aşk ve Ehl-i kitâbeyn’in lahn’ı üzere okumayın. Bilesiniz, benden sonra bir kavim gelecek ki, onlar Kur’an’ı okurken, şarkı ve mâtem tercîi gibi terci’ ile okuyacaklar. Onların (imanları laftadır) gırtlaklarından öte geçmez. Kalpleri fitne ve fesada uğramıştır. Böylelerinden hoşlanan kimselerin kalpleri de fitne ve fesâd içindedir. İşte bunu da Rezîn rivâyet ediyor ve Suyûtî o da Câmiu’s-Sagîr de kaydediyor Feyzü’l-Kadir’de bu haber veriliyor.

Sevgili dostlarımız lahn (sapmak) mânâsına gelir.

 

“Benden sonra bir kavim gelecek, Kur’an-ı şarkı gibi, türkü gibi ruhbanların ve matemcilerin okuyuşları gibi tercihli okuyacaklar. Kıraatte tercih sesi boğazda geri çevirerek oynatmak, yani (dalgalamak, titretmek) sûretiyle nağme yapmaktır ve okumayı çığırından çıkartmaktır. İşte bu şiddetle yasaklanmıştır bu şekil okumalar.

 

Sevgili dostlarımız, Ebû Saîd (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm): Mescitte itikâfa girmişti. Cemaatin Kur’an-ı Kerim’i cehri olarak okuduklarını işitti.

 

Dakika 15:00

 

Perdeyi aralayıp şöyle seslendi; “Bilin ki herkes Rabbine husûsî şekilde münacat da bulunuyor. Birbirinizi seslerinizle rahatsız etmeyin. Biriniz okurken veya namazda iken diğerinin kıraatini bastırmasın”. Ebû Dâvûd bunu da haber vermektedir.

 

Hz. Âişe’yi Sıddıkâ (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn) vâlidemiz anlatıyor; “Bir gece bir adam kalkıp yüksek sesle Kur’an’ı Kerim okudu. Sabah olunca Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm): “Şu kimseye Allah rahmet buyursun, ıskât etmiş olduğu bir âyeti bana hatırlatmış oldu dedi”. Buhârî Şerif, Müslim ve Ebû Dâvûd bu haberi vermektedir. Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) unuttum demeyip bana unutturuldu demesi de dikkat çekici bir ifadedir. O âyetler bazı hikmetler ile maslahatlara binâen Hz. Peygamber’e unutturulmuş olabilir dediği gibi bazıları da Kur’an-ı Kerim’i unuttum demenin âdâba, edebe aykırı olduğunu söylemişlerdir. Unuttum yerine unutturuldum demesini tercih edilmiştir.

 

Fazla zaman geçmeden der hatır edilen unutma, “Ben de sizin gibi insanım, sizler gibi ben de unuturum” hadisi ile ifade etmişlerdir. Cenab-ı Hakk’ın tilâvetini nesh etmek maksadıyla kalbinden çıkarmasıdır da demişlerdir. Nâsih, mensûh olaylarında olduğu gibi.

 

“Ey Muhammed (Aleyhissalâtu Vesselâm)! Kur’an-ı Kerim’i sana biz okutacağız. Allah’ın dilediği müstesnâ hiç unutmayacaksın”. (سَنُقْرِؤُكَ فَلَا تَنسَى ) âyetinde buyurduğu gibi (إِلَّا مَا شَاء اللَّهُ). Alâ Sûresi’nin 6 ve 7’nci âyet-i kerimeleri; “Kur’an-ı Kerimi biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz.” bu da Hicr Sûresi 9’uncu âyeti kerime. “Herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır ve unutturursak onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz” buyurmaktadır Cenab-ı Hak, Bakara Sûresi 106’ncı âyet-i kerime de buyurduğu gibi. Tebliğ işini yaptıktan sonra bu unutma ilânihaye devam etmez.  Hadis böyle bir hatırlatmaya, hatırlamaya örnektir. Kur’an’ı unuttum demek mekruhtur çünkü saygısızlık ifade etmektedir unutturuldu demelidir. Unutmayı büyük bir günahtan saymıştır. Evet, ezberindeki Kur’an’ı unutmak, büyük günahlardan sayılmıştır. Ebû Dâvûd ve Tirmizî’de tahrîç edilmiştir ve orada tahrîç edilen bir hadis-i şerifte: “Bana ümmetimin günahları arz edildi. Kur’an-ı Kerim’den bir sûreyi önce öğrendiği hâlde bilâhare unutan kimsenin günahından daha büyüğünü görmedim” diye Peygamberimizden bir haber vardır. Bunu da Ebû Dâvûd ve Tirmizî haber vermektedir. Yani günahların en büyüklerinden birinin Kur’an-ı Kerim’i unutmak olduğunu haber veriyor.

 

Dakika 20:06

 

Evet, kıymetliler!

 

Ümmü Hânî (Radıyallâhu Anha) anlatıyor; “Ben evimin damında otururken Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) kıraatini işitirdim.” Bunu da Nesâî, İbn-i Mâce haber vermektedir.

 

Abdullah İbnu Ebî Kays (Radıyallâhu Anh) anlatıyor; “Hz. Âişe ‘ye Rasûlullah’ın gece kıraati nasıldı? Gizlimi okurdu sesli mi okurdu?” diye sordum. Bana: “Her iki şekilde de okurdu: Bazen gizli, bazen sesli!” diye cevap verdi. Ben: “Bu işte genişlik yapan Allah’a hamdolsun” dedim. Bu haberi de Tirmizî vermektedir. Ebû Dâvûd’da Nesâî de bu haberi verenlerdendir.

 

Fukahâ bu rivâyete dayanarak geceleyin kılınan namaz da kişinin muhayyer olduğu kıraatini dilerse cehrî yani (sesli), dilerse sırrî yani (sessiz) yapabileceği hükmünü beyân etmişlerdir. Tabii tek başına kılan için bu hüküm.

 

Katâde merhum anlatıyor; „Hz. Enes (Radıyallâhu Anh)’a Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm)’ın kıraatinden sordum. Şu cevabı verdi: „Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) medleri (uzun heceleri) uzatırdı.“ Sonra örnek olarak Bismillâhirrahmânirrâhim okudu ve uzatılacak yerleri belirgin şekilde uzattı: Bismillâhi’yi uzattı, er-rahmân’ı uzattı, er rahîm’i uzattı.“ Bunu da Buhârî, Ebû Dâvûd haber vermektedir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in en doğru okunuş şeklini Allah’u Teâlâ (Celle Celâlüh) Hz. Muhammed’e öğretirdi, o da Ashâblarına öğretti, oradan da bu günümüze kadar geldi.

 

Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anha ve Anhünne) Hazretleri’nden onun Hz. Peygamber’in (Aleyhissalâtu Vesselâm) kıraatine açık şekilde harf harf tavsif ettiği rivâyet edilmiştir”. Bunu da Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî haber veriyor. “Tek tek tane tane okurdu” diyor. (وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلً) „Yerli yerince ağır ağır Kur’an-ı Kerim’i diyor oku” diyor Cenab-ı Hak.

 

Tirmizî’de Ümmü Seleme, onun kıraatinden size ne, onu taklit etmeniz takatinizi aşan bir şey. O namaz kılar, namaz kadar uyur, sonra tekrar uyuduğu kadar namaz kılar, sonra tekrar namazı kadar uyurdu. Sabah oluncaya kadar Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anha) Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) kıraatini harf harf, açık bir şekilde tarif eder. Tertîl üzere ve tecvit kâidelerine uygun olarak yapılan bir okuyuşun adıdır. Tertîl Kur’an-ı Kerim okurken teennî, tedebbür ile ağır ağır okumaktır. Kur’an-ı tertîl üzere okuduğunu belirtmektedir.

İbnu Abbâs (Radıyallâhu Anh) bunun ehemmiyetini belirtmek maksadıyla şöyle buyurmuştur:

 

Dakika 25:07

 

Tertîl üzere tek sûre okumayı tertîlsiz olarak Kur’an’ın tamamına okumaya tercih eder. Yani tertîl üzere bir tek sûrenin okunması tertîl yapmadan bütün Kur’an-ı okumaktan daha sevap olduğunu söyledi İbnu Abbâs Hazretleri. Tertîl üzere okunan Kur’an yerli yerinde, tane tane, tek tek, harf harf, kelime kelime, cümle cümle, mana üzerinde ihlâslı durularak yerli yerince okunan Kur’an-ı Kerim’in adıdır.

 

Ümmü Seleme vâlidemiz (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne): “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Kur’an-ı  Kerim’i okurken âyet âyet keserdi”. Yani her âyeti okuyunca bir duruş yapardı ve Fâtihâ Sûresi’ni misâl vermiş, sûreyi besmele ile başlayıp âyet, âyet keserek okumuştur. Sıhhati hususunda ittifâk ederler. Yani hadisçiler bu hadis-i şerifin sıhhati üzerinde ittifak ederler. Tirmizî Hazretleri de hadis için hasen, sahîh demiştir. Her âyetin başında durmaktır derler. Onlara göre Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) tarzına ve sünnetine uymak evlâdır demişlerdir.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Abdullah İbnu Muğaffel (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah’ı (Aleyhissalâtu Vesselâm) devesinin üzerinde Fetih Sûresi’ni okurken gördüm. Sûreyi terci’ üzere okuyordu”. Bunu da Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvûd haber vermektedir. Terci ’in sesi boğazda oynatarak nağme yapmak olduğunu Hz. Peygamber’in (Aleyhissalâtu Vesselâm) tercîi nasıl yaptığı tarif bile edilmekte. Bir elifi yüksek sesle üç ayrı elifmiş gibi diye okuduğu belirtilmektedir.

Yine Nevevî, Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm) Kur’an-ı Kerim’i tercîi ile de okumuştur der. Evet, onun tercîi ile okunması da ayrı bir güzelliktir. Elhân ezgili okuyuş, tercih ve teganniyi tecvitli okuyuş, emredici ifadelerden Kur’an-ı Kerim’in hoş ve câzip bir üslupla okunmasının gereğini anlayan İbnu Hacer şöyle der:

 

“Kur’an-ı Kerim’in elhânlı, ezgili okunmasının câiz olup olmadığı husûsunda selef ihtilâf etmiştir”.

İmâm-ı Mâlik, elhânlı kıraatin haram olduğunu söylemiştir.

Aynı şekilde Ebû Tayyip et-Taberî,  el Mâverdi, İbnu Hamdan el-Hambelî de birçok ehli ilmin bu görüşte olduğunu rivâyet etmişlerdir. İbnu Battal, İyâz, Kurtubî gibi bazı Mâlikîler, Mâverdi, el-Bendinici ve Gazali benzeri gibi Şâfiîler Sahîh üz-Zâhire gibi Hanefîler mekruh olduğunu rivâyet etmişlerdir.

 

Dakika 30:03

 

Ebû Ya’lâ ve İlmi Âkil gibi bazı Hanbelîler de bu görüşü benimsemişlerdir. Diğer taraftan İbnu Battal, Sahâbe ve Tâbiîne mensûh bir cemaatten de câiz olduğunu rivâyet etmiştir. Şâfiî Hazretlerinin de hükmü böyle. Ebû Hanîfe’nin de buna hükmettiğini Tahâvî rivâyet etmektedir. Şâfiî ulemâsından el-Fûrânî câiz ve hattâ müstehaptır, görülen zâhirî ihtilâf ise harflerin telaffuzunda mahreçlerine riâyet endişesinden kaynaklanır der. İşte mahrecin bozulması hâlinde elhânın haram olduğunda icmâ bulunduğunu Nevevî et-Tıbyan da şöyle nakleder; Ulema Kur’an-ı Kerim’in okunuşunda sesin güzelleştirilmesinin müstehab olduğunu da icmâ etmiştir. Yeter ki med yapılırken normal hudut aşılmamış olsun. Şâyet haddi aşarak bir harf ziyâde etse veya bir harf gizlerse bu haramdır. İmâm-ı Şâfiî Hazretleri, eğer elhân elfazdan herhangi birinin mahrecinden dışarı çıkmasına sebep olursa haramdır demişlerdir.

İşte görüyorsunuz ne güzel ortalık izah ediliyor, açıklanıyor.

 

Hz. Âişe (Radıyallâhu Anha) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), Bismillâhirrahmânirrâhim, Elhamdülillâhi Rabbi’l-alemin diye Fâtihâ Sûresi’ni âyet, âyet tertîl üzere okurdu”. Bunu da Rezîn haber veriyor.

Tertîl kelime olarak bir şeyin tertip ve tanzimini güzel yapmak, açık seçik beyân etmek demektir. Bu okuyuş ağır ağır ve teenni ile yapılır. Müzemmil Sûresi’nde Kur’an-ı Kerim’in tertîl üzere okunması emredilmektedir. Âyet 4 (وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلً).

 

Evet, sevgili dostlarımız, İnşâ’Allah konumuzla ilgili dersimiz bir sonrakinde de devam edecektir. Cenab-ı Hak şanlı Kur’an-ı Kerimi en güzel şekilde dosdoğru okuyan dosdoğru anlayan dosdoğru anlatan istikâmet üzere de İslâmî kurallara bir, bir riâyet ederek İslam’ı yaşayan içi dışı îmân ve İslam ile dolu gerçek Müslüman kullarından eylesin. O’nun lütfu, Kerem’i, fazlı, O’nun hidâyeti olmadan tevfik-i hidâyeti olmadan kimse başarıya ulaşamaz. Verilen imkanları da doğru kullanmak gerekir. Bu da O’nun hidâyetine bağlıdır.

 

Dakika 34:15

 

(Visited 48 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}