HadısŞerifKülliyatı 129-01

129- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 129

129- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 129

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

‘’Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin Vessalâtü Vesselâmü Alâ Rasûlüna Muhammedin ve Alâ Âlihi ve Sahbihî Ecmaîn.”

 

‘’Bismillâhi Zîşan azîmu sultan şedîdül burhan kaviyyül erkâm mâşââllahu kân Eûzubillahi min külli şeytâni insün ve can’’

‘’Bismillahillezi lâ yedurru mâismûhü şeyün filardı velâ fissemâ vehüves-semîul âlim’’

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Hadis-i şerifler külliyâtından keşif notlarımız devam ediyor. Konumuz şehit ve onun faziletleri hakkındadır.

 

Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor: “Sevgili Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki; “Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez. Yeryüzünde olan her şey orada vardır ancak şehit böyle değil. O mazhâr olduğu ikrâmlar sebebiyle yeryüzüne dönüp 10 kere şehit olmayı temennî eder”.

Dikkat et! Bir şehit dünyaya on defa gelip Allah yolunda şehit olmak istiyor. Ne yapıyor? Allah yolunda ölüyor, öldürülüyor Allah yolunda şehit bu. Allah için savaşıyor, göğsünde İslam îmânı, onun niyeti, İslam’ın Amel-i Sâlih’i, Allah’ın emrinde bir asker, Peygamber Hz. Muhammed’e tâbî olmuş bir asker bu, bir mücâhid bir kahraman bu. O göğsündeki îmân ile Allah’ın emrinde tam bir Müslüman olarak, îmânlı bir Müslüman olarak savaşıyor cihâd ediyor. Allah’ın emrettiği uğurda o yolda bu cihâd ediyor bu yolda da bu îmânla bu İslam îmânı ile şehit oluyor. İşte bu kişi on defa dünyaya geri gelmek, on defa şehit olmak ister diyor Peygamberimiz. Şehitlerden başkası da dünyaya da gelmek istemez ama şehitler dünyaya on defa gelmek istiyor ama hepsinde de şehit olmak için gelmek istiyor. Ey gâfil gönüller, câhiller, gâfiller, kasvet içindekiler bu gerçeği iyi anlayın! Allah’ın emrinde kul, Peygambere tabi olan bir ümmet ol bu yolda yaşa bu yolda öl. Zaten öleceksin. O vakit saat geldiği an seni ne geri ne ileri, tebdil ve tahrir yok, takdim de yok tehir de yok. Ne ileri ne geri o saat ileri geri alınmıyor, ecel saatin gelir gelmez ölüm vâki oluyor. Ağa da olsan, paşa da olsan, işçi de olsan, memur da olsan, âmir de olsan, patron da olsan, çoban da olsan o saat gelince senden o can istiyor Azrâil (Aleyhisselâm) ve canını da alıyor. Allah’a götürüyor, hesaba da çekiyor ve ölünce diriltecek mezardan kaldıracak, mahşere getirecek dünyadaki yaptıklarının hesabını senden sorulacak. Benden de sorulacak senden de. İşte şehit diyor böyle der. “On kere şehit olmayı temennî eder”. Bir rivâyette de şöyle mevcut olmuştur ki: “…Şehit hâriç, o, şehitlik sebebiyle mazhâr olduğu üstünlükler ve kerâmetler sebebiyle… (dönmek ister).

 

Dakika 5:45

 

Yani öyle dereceler şehide verilmiştir ki artık tariflere sığmayan üstün dereceleri görünce şehit öbür âlemde işte tekrar, tekrar dünyaya gelip şehit olmak istiyor. Bu haberi veren Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâi ’dir efendiler.

Bakın Cenab-ı Hak şehide soruyor: “Bir arzunuz var mı? Ruhlarımızı cesetlerimize geri koymanızı ve senin yolunda ikinci kere öldürülmemizi diliyoruz der şehitler”.

 

Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) babası Uhud ’da şehit olan Hz. Câbir (Radıyallâhu Anh) Hazretlerine bir gün şunu söyler; “Yüce Allah babana ne söyledi haber vereyim mi ey Cabir?” diyor.

 

Dedi ki; Ey Abdullah! Dile benden istediğini vereyim”. Baban şunu söyledi:

 

“Ey Rabbim, bana yeniden hayat ver, senin yolunda ikinci kere öleyim”. Yüce Allah ona:

 

“Benden daha evvel kesin karar çıkmış bulunuyor, ölenler dünyaya artık dönmeyecekler”.

 

İşte görüyorsunuz Câbir ’in babası ile Cenab-ı Hak arasında bu konuşma geçiyor o şehitle Cenab-ı Hak konuşuyor ve bunu da bu âleme duyuruyor, şehidin bu dünyaya geri gelip şehit olmak istediğini tekrar tekrar şehit olmak istediğini bildiriyor. Şehitler ölürken acı Allah onlara acı duyurmuyor, acı duyurmuyor. Ey Müslüman! Allah’a teslim ol, O’na tevekkül eyle, tam bir îmân ile İslam îmânı ile îmân eyle, Amel-i Sâlih yarışında ol, Allah’a teslim ol, İslam teslimiyettir Müslüman Allah’a teslim olan kişi demektir. Adı Müslüman olup da İslam ile hiç alâkası olmayan insanlar gibi olma, biz hatırlatıyoruz.

 

İbn-i Ebî Umeyre (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki; “Yüce Allah yolunda öldürülmen bana bütün evlerde ve çadırda yaşayanların, benim olmasından daha sevgilidir.” bunu da Peygamberimiz kendisi söylüyor ayrıca kendisi hakkında. Bunu da Nesâi haber veriyor.

İşte insanların anlayacağı şekilde o şanlı Peygamber durumu açıklıyor.

 

Hz. Muğîre  (Radıyallâhu Anh) Hazretleri dedi ki: “Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm), Rabbimizin risâletini getirmiştir.

 

Dakika 10:10

 

Bir de bize bildirdi ki, bizden kim öldürülürse cennetlik olacaktır. Bu sebeple biz, ölümü, sizin hayatı sevdiğinizden daha çok seviyoruz”. İşte görüyorsunuz bunu da Buhârî Şerif haber veriyor.

Burayı iyice anlamayanlar için bir daha tekrar edebilirim, “Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm), Rabbimizin risâletini getirmiştir. Bir de bize bildirdi ki, bizden kim öldürülürse cennetlik olacaktır. Bu sebeple biz, ölümü, sizin hayatı sevdiğinizden daha çok seviyoruz”.

 

İşte sevgili dostlarımız,

 

Ölümü seven kişi aslında Allah’u Teâlâ’yı seven kişidir, Allah’ın emrinde olan kişidir. Kişi vakti saati gelmeden kimse ölmez. O Allah’ın kesin takdiridir, buna mübrem kader denir. O vakit gelmeden kimse ölmez, o vakti saati de gelince kimseyi durdurmazlar derhâl canını alırlar. Kim olursan ol. Onun için işte görüyorsunuz Allah’ı ve Allah’ın emirlerini sev, İslam’ı bütünüyle sev, İslam’da ne emir varsa seve, seve kalbin bunları tasdik etsin, dilin ikrâr etsin seve, seve ibadetlerini, taatlarını yerine getir, seve, seve cephelerde kahramanca savaş, Allah yolunda seve seve şehit ol. Takdiri Hüdâ şehit olmak mukadder olunca seve, seve şehit ol ve şehitliği de iste, sana söylüyorum. Şehitliği kimisi cephelerde Sahâbînin şehit oldular, kimisi de şehit olmayı bekliyorlardı diyor şanlı Kur’an ‘’Tövbe Sûresi’ni’’ iyi anlarsan neler, neler… Şanlı Kur’an, sahîh sünnet sana bunları haber veriyor. İşte müçtehit âlimlerimiz de bu işi güzel araştırıp sana güzelce hükmünü açıklıyor. Fakîhlerin ilminden kopma, fakîhlerin ilmini iyi anla iyi kavra.

 

Ebû Katâde (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor;

 

Bir adam sordu: “Ey Yüce Allah’ın Resulü! Allah yolunda öldürüldüğün takdirde, bütün hataların örtülecek mi? Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm): “Evet, sen sabreder, mükâfat bekler, geri kaçmadan ileri atılır vaziyette olduğun hâlde öldürülürsen!” diye cevap verdi ve adama sordu: “Nasıl sormuştun?” diye tekrar sordu.

 

Adam sorusunu aynen yeniledi. Bunun üzerine (Aleyhissalâtu Vesselâm) Efendimiz sözlerini şöyle tamamladı;

 

“Evet, (kul) borcu hâriç bütün günahların affedilecek. Zîrâ Cebrâil (Aleyhisselâm) bu husûsu bana haber verdi” buyurdular. Bunu da Müslim-i Şerif, Muvattâ ve Nesâî haber vermektedir.

 

Dakika 15:03

 

Evet, sevgili ve muhterem efendiler. İşte görüyorsunuz “Evet ancak borç hâriç, bu husûsu az önce Cibrîl (Aleyhisselâm) bana gizlice söyledi dedi Peygamberimiz.

Evet, sevgili dostlarımız, bunun fıkıhtaki yeri ayrıca anlatılmıştır daha önce de hatırlattığımız gibi bunun fıkıh boyutunda fâkihlerimiz bunların hükümlerini onlar açıkladılar. Amel ’de Fıkh-ı Ekber’de biz onları daha önce hatırlattık. Şimdi de Hadis-i Şerifler Külliyâtından keşif notlarımız devam ediyor. Hüküm hadis-i şeriflerden hüküm çıkaran âlimler fâkihlerdir, âyet-i kerimelerden hüküm çıkaranlar fâkihlerdir. Bunun için Amel ‘de Fıkh-ı Ekber ile İtikatta Fıkıh Ekber’i de yerli yerince okumalıdır, hadis-i şeriflerin hükümlerini, âyet-i kerimelerin hükümlerini fâkihlerimizden öğrenmemiz gerekiyor. Daha önce de sık sık bu hatırlatmaları yapmaya çalıştım, yine yapmaya çalışıyoruz.

 

Müslim-i Şerif’te Abdullah İbn-i Amr İbnu’l-Âs (Radıyallâhu Anh) Hazretleri şunu kaydetmiştir; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) şöyle buyurdular; “Şehidin borç hariç bütün günahları affedilir”.

 

Fadâle İbn-i Ubeyd anlatıyor; Hz. Ömer (Radıyallâhu Anh) Hazretlerini dinledim Hz. Peygamberden işittim diyerek şu hadis-i şerifi rivâyet buyurdular; “Dört çeşit şehit vardır: Îmânı kavi mümin kişi düşmanla karşılaşır, öldürülünceye kadar Allah’a sadık kalır. İşte bu kıyâmet günü insanların gıpta ile gözlerini kaldırıp bakacakları gerçek şehittir. -Bunu yaparken başını kaldırır ve kalensüvesi yere düşer- (Fadâle der ki:) „Bu, Hz. Ömer’in kalensüvesi mi idi, yoksa Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in kalensüvesi mi idi anlayamadım.“ 2- Îmânı sağlam (ancak önceki kadar şecaat sahibi olmayan) bir mü’min düşmanla karşılaşır. (Bu da ikinci derecede şehit…) Korkudan vücudu -talh ağacının dikeni batmış gibi- titrer. Bu sırada gelen serseri bir ok darbesiyle hayatını kaybeder. Bu, ikinci derecede bir şehiddir. 3- İyi amelle kötü ameli karıştırmış mü’min kişi, (Bu da üçüncü şehit) düşmanla karşılaşır. Bu karşılaşma esnasında (sabır ve şecaatte, şehitliğin mükâfatını beklemekte) Allah’a sadık kalır, öldürülünce bu üçüncü mertebede bir şehid olur.

İşte görüyorsunuz, ey Müslüman! İç dünyanı Yüce Allah’a iyice hazırla ve ona göre bakın şehitlerin dereceleri…

Bakın dördüncü derecedeki şehit de şöyledir; Günahkâr bir mü’min düşmanla karşılaşır, ölünceye kadar Allah’a sadık kalır. Bu da dördüncü derecede bir şehit olur”.

İşte kişi niyetine, amellerine, iç dünyasının durumuna göre günahına sevabına göre şehitlerin dereceleri anlatılmış oldu.

 

Dakika 20:10

 

Yahya İbn-i Saîd (Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) (Bedir’de bizleri) cihâda teşvik eyledi. Cenneti hatırlattı. Bu sırada Ensâr’dan biri, elindeki hurmalardan yemekte idi. Birden: “Ben şunları bitirinceye kadar oturacak olursam dünyaya fazla hırs göstermiş olacağım” dedi ve ellerindeki hurmaları fırlatarak kılıcını çekip öldürülünceye kadar savaştı kahramanca”. Bunu da Muvattâ, Buhârî Şerif, Müslim-i Şerif haber vermektedir.

 

‘’Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim bugün her kim şu müşriklerle sabrederek Allah’ın sevabını umarak ve geri dönmeden hep ilerleyerek savaşır ve öldürülürse, Yüce Allah onu mutlaka cennetine koyacaktır’’.

İşte görüyorsunuz sevgili Peygamberimizden gelen bu da bir haber.

 

Yine sevgili Peygamberimiz: “Haydi kalkın, genişliği semâvât ve arz olan cennete!” buyurun diye hitap eyledi. Bu da Müslim’in rivâyetinden gelen haberdir.

 

Bunun üzerine Umeyr İbn-i Hümâm atılarak: “Ey Allah’ın Rasûlü! Genişliği semâvât ve arz olan cennet mi?” der. Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm): Eveti üzerine vay vay!” çeker, Rasûlullah, niye vay vay dedin?” diye sorunca: “Cennetlik olmayı arzu ettim de onun için böyle söyledim ey Allah’ın Rasûlü!” der.

Îmâna bakın îmânlara…

Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm): “Sen cennetliksin” müjdesini verir bu zât-ı muhtereme.

 

-Umeyr hurmasını çıkararak yemeye başlar sonra ben bu hurmaları tüketinceye kadar yaşayacak olursam bu uzun bir hayat olacak. Cennete girmek de gecikeceğim der. Yanındaki bütün hurmaları yere atar sonra ölünceye kadar savaşmak üzere müşriklere İslam düşmanlarına saldırır ve şehit düşer. Bir rivâyete göre de: “Bedir Savaşı’nda ilk şehit düşen bu Zat-ı muhteremdir” (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn).

 

Ey dünyadaki insanlık âlemi ve başta ey Müslümanlar!

 

Bu Yüce İslam’ın asırlardır cihâna hükmetmesi bizlere kadar gelmesi, kıyâmete kadar gitmesinde iki zümrenin hakkını ödeyemezsiniz. Bir âlimler ve şehitler. Âlimler, iç dünyasındaki cehâlet putlarını kırarak geldiler, insanlığa gerçekleri öğrettiler. Şehitler de bu İslam’ı hayatta kalması ve cihâna hâkim olması için İslam düşmanlarına karşı canlarını vererek geldiler. Âlimler hayatlarının tümünü vererek geldiler, Şehitler canlarını vererek geldiler. Evet, Peygamberlikten sonra (Aleyhissalâtu Vesselâm ve Aleyhimüsselâm) Sıddıklar, şehitler, Sâlihlerin ordusunda bulunmaya, bunların içine katılmaya gayret eyle.

 

Dakika 25:18

 

Geri düşme, onların gerisinde kalma, bunlara bunların içinde olmaya çalış.

 

Hz. Berâ (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor; Zırh giyinmiş bir adam gelerek: “Ya Rasûlullah hemen savaşa mı katılayım, Müslüman mı olayım?” diye sordu Müslüman olmayan birisi. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm): “Müslüman ol sonra savaşa katıl!” dedi. Adam Müslüman oldu, savaşa katıldı ve öldürüldü. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) onun hakkında: “Az bir amelde bulundu fakat çok şey kazandı” buyurdu. Buhârî Şerif, Müslim-i Şerif haber veriyor.

Evet, efendiler! İşte o anda Müslüman olup o anda şehit olan kişi cenneti buldu. Bu da herkese nasip olmayan şeylerden biri ama her Müslüman için bu şans vardır, hattâ bundan daha yüksek şansları vardır, çünkü her Müslüman’ın ameli eğer ki sâlih amel ise niyeti de sâlih niyet ise Müslüman çok şanslıdır. Ey dünya! Müslüman olun ama Müslüman ama gerçek Müslüman olun.

 

Sevgili dostlarımız,

 

Râşid İbn-i Sâ’d, Ashâba mensup birinden naklen anlatıyor: “Bir zat Rasûlullah’a gelip: “Ey Allah’ın Rasûlü (Aleyhissalâtu Vesselâm), niye şehit dışında kalan mü’minler kabirde imtihan edilirler?” diye sordu. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) şu cevabı verdi; “Şehidin ölüm anında tepesinin üzerinde kılıç parıltısını hissetmesi imtihan, olarak ona yeterlidir, kâfidir.” Bunu da Nesâî haber veriyor.

 

Evet efendiler,

 

Şehitlerin kabir fitnesine maruz kalmayacaklarına dair beyanlarından sonra bunun sebebini merak ederek sormuşlardır. Tepede kılıç parıltısı olduğu hâlde cesaretle Allah için çarpışmak ve hayatını feda etmek îmânı ispat eden yeterli bir imtihandır mânâsında başının üzerindeki kılıç parıltısı imtihan olarak yeterlidir diye cevap verdi Sevgili Peygamberimiz.

O gün biliyorsunuz kılıçlarla, oklarla, kalkanlarla o günün savaş araç ve gereçleri farklıydı, bugünün de savaş araç ve gereçleri savaş malzemeleri farklıdır bugünün silahları da farklıdır. Hangi ortamda, ne zaman nerede olursan ol Allah yolunda ol. İşte Allah yolunda hangi silahlara, hangi atom bombaları olsun isterse hangi kurşunlar olsun hangi füzeler olursa olsun, bunların karşısında sen savaşan kahraman olmaya gayret et. Amma düşmandan daha üstün olan silahları araç ve gereçleri de te’min eyle, bu da Allah’ın emridir kesin. Düşmandan üstün olmak için her çâreye başvurur, muâsır medeniyetin üstünde yürümeye gayret et ama çağın teknik ve teknolojisi neyi gerektiriyorsa onu da yap düşmandan sakın geri kalma daha üstün ol.

 

Dakika 30:32

 

Düşman iki türlü oyun oynuyor sana ne diyor? Seni elsiz, kolsuz, silahsız bırakmak için İslam barış dinidir diyor, seni silahsızlandırıyor, kendisi silah yarışında bulunuyor. En kötü insanlığı mahveden silahları üretmeye çalışıyor, sana da diyor ki İslam barış dinidir diyor. Seni silahsızlandırmaya, elini kolunu bağlamaya çalışıyor kolayca seni teslim almak için. Evet, İslam dini barış dinidir ama en modern silahlarla barıştan anlamayanın tepesinde bulunmak için en modern silahlarını da senin elinde tutman gerekiyor en kahraman askerlerinle berâber. Öbür taraftan da Müslüman’a diyor ki, Müslüman barışı korumak için silahlanıyor. Müslüman’ın silahlanması yeryüzünde zulme, zâlime dur demek için, barışı dünyada sağlamak için Müslüman en modern silahların sahibi olmak zorundadır. Bu sefer de diyor ki, düşman bakın diyor Müslümanlar işte insanları öldürüyorlar diyor. Gâvur her şeyi söyler, sen Allah’ın emrine bak ey Müslüman! Bak gâvur sana iki türlü oyun oynuyor, ne diyor: İslam barış dinidir diyor, senin elini kolunu bağlayıp silahsız savunmasız hâlde seni teslim almak için yapıyor. Öbür tarafta da sen barışı sağlamak için güçlendiğin zamanda bakın diyor Müslümanlar insan öldürüyor diyor. Müslüman insanı öldürmüyor kâtillerden insanlığı kurtarıyor, zâlimlerden insanı kurtarıyor ve zulmü kaldırıp adâleti egemen kılmak istiyor. İslam Allah’ın nizâmıdır, bu nizâmın dışındakiler beşerîdir insanın uydurduklarıdır. Doğrusu vardır yanlışı vardır o ayrı mesele, doğruları da yine İslam’dan alınmadır. Onun için ilâhî nizâmda kusur olmaz, îmânda kusur yoktur küfür de kâfirdedir kusur.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor, “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki; ‘’Şehidin ölüm (darbesinden) duyduğu ızdırab sizden birinin çimdikten duyduğu ızdırab kadardır’’.

 

Bunun Türkçesi şöyle; İki arkadaş şakalaşırlar, birbirlerine cimcik atarlar, birbirlerini dürterler falan şakalaşmak için. Şehitler ölürken bu kadar diyor bile acı duymazlar. Dikkat edin Allah şehidi koruyor. Yeter ki sen Allah yolunda ol, Müslüman muttakîdir. Allah’ın koruması altındadır. Müslüman her yerde Allah tarafından korunur, Peygamberler ismet sıfatı vardır, muttakîlerde de Cenab-ı Hakk’ın onları koruma sıfatı vardır, herkesin teslimiyetine göre. Sen Allah’a iyi teslim ol kalanına karışma.

 

İnşâ’Allah şehitler hakkında derslerimiz bir sonraki derslerimizde de devam edecektir.

 

Cenab-ı Hak niyeti dâima Rabbisinin emrinde O’na teslim olan ve dâima şehitlik rütbesinin faziletlerini de kazanan o temiz niyetiyle faziletler yarışında olan Yüce Allah’ın Lütfu Kerem’i ile o faziletlere mazhâr olan kullarından eylesin.

 

Dakika 35:50

 

(Visited 33 times, 1 visits today)